“Büyük bir sır ifşa etmiyorum. Mağrib’den IŞİD’e yazılmak isteyen herkes, önce Türkiye’nin Suriye sınırındaki Kilis kentine ulaşması gerektiğini biliyor. Erdoğanbile o bölgeyi artık kontrol etmiyor. (Türkiye’nin Suriye sınırı) IŞİD milislerinin bir kurtarılmış alanı/ anklavı oldu.”
Faslı IŞİD militanı Ahmet Birar’ın bu çok kesin ve çarpıcı açıklamalarını geçen pazar daha (28 Eylül), Erdoğan’ın eski dostu Berlusconi’nin gazetesi Il Giornale’de okudum.
Giornale muhabiri, Fas’tan IŞİD’e katılan… sonra ailevi nedenlerle ülkesine geri dönmek zorunda kalan eski IŞİD militanı Birar’la konuşup, kendisine “Suriye cephesine” nasıl ulaştığını anlattırmış.
Tecrübeli “militan”, üstte alıntıladığım gibi Mağrib Afrikası’ndan “cihat”a ezcümle katılanların yaptığı üzere Suriye’ye evvela Kilis’e uğrayarak geçmiş…
2013’te önce Özgür Suriye Ordusu’na katılmış. “Ahrar el Şam” hareketine yatay geçiş yaptıktan sonra, baharda IŞİD’e terfi etmiş...
Bunların hepsi çok geçişken örgütler…
Karısı hastalanıp çocuklarına bakamaz hale gelince “cihat”ı bir yana bırakıp evine dönmek zorunda kalan Faslı Ahmet’in öyküsünü okurken bu “‘Ahrar el Şam’ adıyla en son nerede karşılaştım?” diye düşünürken aklıma geldi…
IŞİD’cisinden büyükelçiye…
Örgütün adını en son geçen ay eski ABD Büyükelçisi Francis Ricciardone’nin Ankara’ya bombardıman yapan son açıklamalarında görmüştüm.
Görevi bu yaz bırakan büyükelçi, kevgire dönüşen Türkiye-Suriye sınırı hakkında ABD yönetiminin duyduğu sıkıntıyı dışa vurmak için fazla uzun beklememiş, Dışişleri Baka-nı Kerry’nin son Ankara ziyareti öncesinde tam… eteğindeki taşları dökmüş; büyükelçiliği döneminde Ankara’ya, “El Nusra’ya yardım etmeyin!” uyarısını bizzat yaptıklarını, bu açık uyarıya karşın Türk hükümetinin -ABD terörist listesindeki-NusraCephesi ile Ahrar el Şam militanlarının geçişlerine göz yummayı sürdür-düğünü, ABD’nin bu sebeple bozulduğunu belirtmişti…
IŞİD’cisinden ABD büyükelçisine dek sonuçta hep aynı şeyi söylüyorlar: “Erdoğan Suriye sınırını kontrol etmiyor!”
Yalnız büyükelçi değil… Dışişleri Bakanı Kerry de hatta… çok yeni bu tespitle aynı adrese işaret etmedi mi?
“Esad’ı devirmek için ‘Arada çürük elmalar olsa da, önemli olan Esad’a karşı savaşmala-rıdır’ hesabı yapanlar vardı” diye on gün önce bir demeç patlatan Kerry; ne pahasına olursa olsun Esad’ı devirmek isteyenlerin radikal gruplara desteği yüzünden işlerin bu noktaya vardığını söylemişti.
Başka bir vesilede de dışişleri bakanı gene IŞİD’in finans kaynağı olan petrol kaçakçılığını da, Türkiye-Suriye sınırından götürdüğünü ifade etmişti.
ABD yönetiminden art arda gelen ve hafızalarda çok taze olan uyarılar bunlar.
Dünya basınında konu üzerine çıkan sayfalarla yazı, yorumlardan hiç bahsetmiyorum bile…
Yalnız birini hatırlatmadan geçmeyeceğim…
Ankara’yı bu yaz sarsan bir bomba da Almanya’nın “koca kulak” skandalı olmuştu.
Ankara-IŞİD ilişkisine yönelik “derin iddialar” içeren skandal, Almanya’nın haber alma teşkilatının Ankara’yı yakın takibe aldığını ortaya koymuştu.
Alman basınından Bild, Berlin’in Ankara’yı dinlemesine gerekçe olarak Türkiye’nin Suriye politikasındaki “ikili oyununa” işaret etmiş ve ABD’nin bu konuda Almanya’yı ısrarla uyardığını belirtmiş, “MİT kanalıyla Türkiye’nin radikal İslamcı gruplara (IŞİD) silah-lojistik destek verdiğini” ifşa etmişti.
Biden neden yalan söylesin?
Diyeceğim o ki…
Erdoğan’ın bugün “Esefle karşıladım, böyle bir şey yok!” diye yanıtladığı Başkan Yardımcısı Biden’ın son açıklamalarında hiçbir sürpriz yok aslında.
Ankara’nın “Suriye-IŞİD politikasındaki” tüm maceracı boyutlar, boşluklar, zaaflar, çelişkiler… dünyanın malumu.
Aylardır her yerde sayılıp dökülen bu un-surlardan ötürü Biden; “Bölge müttefiklerimiz Suriye’deki en büyük problemimiz oldu” saptamasında bulunmuş.
Pabucun bahalı olduğunu görünce Türkiye’nin de aralarında olduğu Ortadoğu müttefikleri özetle hizaya girdiler mealinde sözler etmiş.
Sonra bu açıklamaları bir tık öteye taşıyarak tezkere öncesi Cumhurbaşkanı’nın kendisine geçmişin yanlışlarını telafi etmek istercesine!-“Türk hava sahasının kullanımı” ile “asker gücü” sözü verdiğini eklemiş, Erdoğan’ın “Haklıydınız, sınırı şimdi mühürlemeye çalışıyoruz. Çok fazla insanın Suriye’ye geçişine izin verdik!”dediğini belirtmiş…
Cumhurbaşkanı, karizma çizen bu açıklamaları şimdi reddediyor.
“IŞİD’cilere yardımımız olmamıştır. Kimse bunu ispatlayamaz!” diyor.
Aylardır ardı ardına yapılan açıklamalar, Ankara’ya uzanan “koca kulak”lar; CNN’sinden New York Times’ına, Bild’ine… anlatılanlar ve yazılıp çizilenler ne o zaman?
Biden, riskli bir “tezkere” girişimi ortasında, aslı astarı olmayan böyle bir çıkışı niye yapsın? Bir devlet adamı için fazla gevezelik etmiş
olabilir… Neticede boşboğazlığı ile ünlü bir politikacı Joe Biden. Ağzında çok bakla ıslanmıyor… Ama şimdiye dek yalancı olduğunu söyleyen hiç çıkmadı. Üzerinden dumanı tüten bunca tüfek varken… uluslararası kamuoyu kime inanır sizce? Biden’a mı, Erdoğan’a mı?
NİLGÜN CERRAHOĞLU
Cumhuriyet
Faslı IŞİD militanı Ahmet Birar’ın bu çok kesin ve çarpıcı açıklamalarını geçen pazar daha (28 Eylül), Erdoğan’ın eski dostu Berlusconi’nin gazetesi Il Giornale’de okudum.
Giornale muhabiri, Fas’tan IŞİD’e katılan… sonra ailevi nedenlerle ülkesine geri dönmek zorunda kalan eski IŞİD militanı Birar’la konuşup, kendisine “Suriye cephesine” nasıl ulaştığını anlattırmış.
Tecrübeli “militan”, üstte alıntıladığım gibi Mağrib Afrikası’ndan “cihat”a ezcümle katılanların yaptığı üzere Suriye’ye evvela Kilis’e uğrayarak geçmiş…
2013’te önce Özgür Suriye Ordusu’na katılmış. “Ahrar el Şam” hareketine yatay geçiş yaptıktan sonra, baharda IŞİD’e terfi etmiş...
Bunların hepsi çok geçişken örgütler…
Karısı hastalanıp çocuklarına bakamaz hale gelince “cihat”ı bir yana bırakıp evine dönmek zorunda kalan Faslı Ahmet’in öyküsünü okurken bu “‘Ahrar el Şam’ adıyla en son nerede karşılaştım?” diye düşünürken aklıma geldi…
IŞİD’cisinden büyükelçiye…
Örgütün adını en son geçen ay eski ABD Büyükelçisi Francis Ricciardone’nin Ankara’ya bombardıman yapan son açıklamalarında görmüştüm.
Görevi bu yaz bırakan büyükelçi, kevgire dönüşen Türkiye-Suriye sınırı hakkında ABD yönetiminin duyduğu sıkıntıyı dışa vurmak için fazla uzun beklememiş, Dışişleri Baka-nı Kerry’nin son Ankara ziyareti öncesinde tam… eteğindeki taşları dökmüş; büyükelçiliği döneminde Ankara’ya, “El Nusra’ya yardım etmeyin!” uyarısını bizzat yaptıklarını, bu açık uyarıya karşın Türk hükümetinin -ABD terörist listesindeki-NusraCephesi ile Ahrar el Şam militanlarının geçişlerine göz yummayı sürdür-düğünü, ABD’nin bu sebeple bozulduğunu belirtmişti…
IŞİD’cisinden ABD büyükelçisine dek sonuçta hep aynı şeyi söylüyorlar: “Erdoğan Suriye sınırını kontrol etmiyor!”
Yalnız büyükelçi değil… Dışişleri Bakanı Kerry de hatta… çok yeni bu tespitle aynı adrese işaret etmedi mi?
“Esad’ı devirmek için ‘Arada çürük elmalar olsa da, önemli olan Esad’a karşı savaşmala-rıdır’ hesabı yapanlar vardı” diye on gün önce bir demeç patlatan Kerry; ne pahasına olursa olsun Esad’ı devirmek isteyenlerin radikal gruplara desteği yüzünden işlerin bu noktaya vardığını söylemişti.
Başka bir vesilede de dışişleri bakanı gene IŞİD’in finans kaynağı olan petrol kaçakçılığını da, Türkiye-Suriye sınırından götürdüğünü ifade etmişti.
ABD yönetiminden art arda gelen ve hafızalarda çok taze olan uyarılar bunlar.
Dünya basınında konu üzerine çıkan sayfalarla yazı, yorumlardan hiç bahsetmiyorum bile…
Yalnız birini hatırlatmadan geçmeyeceğim…
Ankara’yı bu yaz sarsan bir bomba da Almanya’nın “koca kulak” skandalı olmuştu.
Ankara-IŞİD ilişkisine yönelik “derin iddialar” içeren skandal, Almanya’nın haber alma teşkilatının Ankara’yı yakın takibe aldığını ortaya koymuştu.
Alman basınından Bild, Berlin’in Ankara’yı dinlemesine gerekçe olarak Türkiye’nin Suriye politikasındaki “ikili oyununa” işaret etmiş ve ABD’nin bu konuda Almanya’yı ısrarla uyardığını belirtmiş, “MİT kanalıyla Türkiye’nin radikal İslamcı gruplara (IŞİD) silah-lojistik destek verdiğini” ifşa etmişti.
Biden neden yalan söylesin?
Diyeceğim o ki…
Erdoğan’ın bugün “Esefle karşıladım, böyle bir şey yok!” diye yanıtladığı Başkan Yardımcısı Biden’ın son açıklamalarında hiçbir sürpriz yok aslında.
Ankara’nın “Suriye-IŞİD politikasındaki” tüm maceracı boyutlar, boşluklar, zaaflar, çelişkiler… dünyanın malumu.
Aylardır her yerde sayılıp dökülen bu un-surlardan ötürü Biden; “Bölge müttefiklerimiz Suriye’deki en büyük problemimiz oldu” saptamasında bulunmuş.
Pabucun bahalı olduğunu görünce Türkiye’nin de aralarında olduğu Ortadoğu müttefikleri özetle hizaya girdiler mealinde sözler etmiş.
Sonra bu açıklamaları bir tık öteye taşıyarak tezkere öncesi Cumhurbaşkanı’nın kendisine geçmişin yanlışlarını telafi etmek istercesine!-“Türk hava sahasının kullanımı” ile “asker gücü” sözü verdiğini eklemiş, Erdoğan’ın “Haklıydınız, sınırı şimdi mühürlemeye çalışıyoruz. Çok fazla insanın Suriye’ye geçişine izin verdik!”dediğini belirtmiş…
Cumhurbaşkanı, karizma çizen bu açıklamaları şimdi reddediyor.
“IŞİD’cilere yardımımız olmamıştır. Kimse bunu ispatlayamaz!” diyor.
Aylardır ardı ardına yapılan açıklamalar, Ankara’ya uzanan “koca kulak”lar; CNN’sinden New York Times’ına, Bild’ine… anlatılanlar ve yazılıp çizilenler ne o zaman?
Biden, riskli bir “tezkere” girişimi ortasında, aslı astarı olmayan böyle bir çıkışı niye yapsın? Bir devlet adamı için fazla gevezelik etmiş
olabilir… Neticede boşboğazlığı ile ünlü bir politikacı Joe Biden. Ağzında çok bakla ıslanmıyor… Ama şimdiye dek yalancı olduğunu söyleyen hiç çıkmadı. Üzerinden dumanı tüten bunca tüfek varken… uluslararası kamuoyu kime inanır sizce? Biden’a mı, Erdoğan’a mı?
NİLGÜN CERRAHOĞLU
Cumhuriyet