FETÖ davaları içinden çıkılmaz bir hal aldı. Yargıçlar olaylar yumağını çözemezken kararlar da kamuoyunda ciddi soru işaretleri yaratıyor...
Soru işaretlerini gündeme getirenler hiç de haksız değiller, düne kadar, kahraman bilinenler FETÖ’cünün en halis haini, düne kadar FETÖ darbesinin başarıya ulaşması halinde gözde sıkıyönetim komutanı olacağı iddia edilenler kumpas mağduru çıkıyorlar!
Son olarak da, “Yurtta Sulh Konseyi”nden Mehmet Partigöç’ün düzenlediği, önemli görevlere getirilecek kişiler listesinde adları bulunduğu için tutuklu olan Tümgeneral Adnan Arslan, Tümamiral Ercan İnceoğlu, Tümgeneral Mustafa İlter, Korgeneral Erdal Öztürk, Korgeneral Abdullah Barutçu, Tümgeneral Celalettin Çoban ve daha 12 kişi, listenin bir kumpas ürünü olduğunun ortaya çıkması üzerine delil yetersizliğinden serbest bırakıldılar.
Soru işaretlerini gündeme getirenler hiç de haksız değiller, düne kadar, kahraman bilinenler FETÖ’cünün en halis haini, düne kadar FETÖ darbesinin başarıya ulaşması halinde gözde sıkıyönetim komutanı olacağı iddia edilenler kumpas mağduru çıkıyorlar!
Son olarak da, “Yurtta Sulh Konseyi”nden Mehmet Partigöç’ün düzenlediği, önemli görevlere getirilecek kişiler listesinde adları bulunduğu için tutuklu olan Tümgeneral Adnan Arslan, Tümamiral Ercan İnceoğlu, Tümgeneral Mustafa İlter, Korgeneral Erdal Öztürk, Korgeneral Abdullah Barutçu, Tümgeneral Celalettin Çoban ve daha 12 kişi, listenin bir kumpas ürünü olduğunun ortaya çıkması üzerine delil yetersizliğinden serbest bırakıldılar.
***
Garip bir durum çarşambanın hainleri perşembenin kahramanları haline gelince, artık perşembenin gelişi çarşambadan da belli olmaz oldu.
Yargının bir zamanlarki anlı şanlı hâkim ve savcıları da, daha sonra FETÖ kumpasçılığından soruşturulup kovuşturulunca insan kime ve neye inanacağını şaşırır hale geliyor.
Yargının bir zamanlarki anlı şanlı hâkim ve savcıları da, daha sonra FETÖ kumpasçılığından soruşturulup kovuşturulunca insan kime ve neye inanacağını şaşırır hale geliyor.
Bu her şeyi kaybettiği anda, kuşkunun tohumunu herkeste filizlendiren FETÖ’nün başarısıdır.
Tam artık kimse hiçbir şeye şaşırmaz oldu derken yine de şaşılası bir olayla karşılaşıverdik.
FETÖ’nün akademik yapılanmasından İstanbul 25. Ağır Ceza Mahkemesi’nde yargılanmakta olan Fatih Gürsul hakkında verilen mahkûmiyet kararında gerekçede açıklandığı üzere “sanığın ana muhalefet partisi olan Cumhuriyet Halk Partisi’nin Genel Başkanı’nın Başdanışmanı olarak görev yapmış bulunduğu konumunun örgüte sağlayabileceği yarar ve sanığın bu kapsamdaki etkinlik imkânı temel cezada artırım yapılmasında dikkate alınmış”.
AKP’nin çok etkin noktalarında görev yapmış olan birçok FETÖ’cü, kıllarına bile dokunulmadan ellerini kollarını sallayarak gezerlerken bir bakıyorsunuz ki, bir başka FETÖ’cünün, CHP Genel Başkanı’nın danışmanı olduğu için cezasında artırıma gidiliyor.
Bir zamanlar kendini iktidarla çok özdeşleştiren tek parti döneminin Ankara Valisi Nevzat Tandoğan’a atfen anlatılan çok çarpıcı bir öykü vardı.
Rivayet olunur ki, Nevzat Tandoğan bir solcu aydını şöyle paylamış.
- Hem size ne oluyor ulan, memlekete komünizm gerekiyorsa onu da biz getiririz!
Durum onu hatırlatıyor.
Şimdi de eski CHP’li Fatih Gürsul’a aynı Tandoğan mantığıyla sesleniliyor:
- Hem size ne oluyor ulan, memlekete FETÖ’cülük gerekiyorsa onu da AKP yapar!
Onat Kutlar’a sesleniş
Onat Kutlar’ı yitirişimizin 23. yıldönümü. Bu vesileyle Onat’a bir kez daha seslenmek istedim:
Sevgili Onat,
Bugün sen kültürel değerlerine katkılarda bulunduğun “sevgili kentler”in Gaziantep ve İstanbul’u bütün diğer sevdiklerinle birlikte ardında bırakarak aramızdan ayrılalı tam 23 yıl oldu. Bu süre içinde sık sık, senin ham ervah göçüyle kültürel havası kirlenen İstanbul’a biraz nefes alsın diye Gaziantep’in armağanı olduğunu düşündüm ve dile getirmeye çalıştım.
Buraları soracak olursan Onat, sen gideli beri memlekette iyiye giden bir şey olmadı. Baskı ve zulüm yine eskisi gibi, hatta eskisinden de beter, artarak sürüyor. Neyse, birçok ülke benzeri günleri yaşadı, yaşıyor, yaşayacak da. Onlar gibi bizler de “bu da geçer yahu” diye teselli bulmaya çalışıyoruz.
Senin Gaziantepli ve de İstanbullu hemşerilerin güç günleri, daha önce yaşadılar, kentleri yirminci yüzyılın başlarında işgal edildi. Ama onlar dişlerini sıktılar, direndiler, sonunda işgal kuvvetleri çekildi, kentler sahiplerine kaldı ve zenginliklerini artırarak yaşamı sürdürdüler.
Ama korkarım ki, bu kez öyle olmayacak gibi.
Bu kez kentlerimizi çaldılar, yok ettiler.
Bu kez her iki kentimizi de işgal edip yağmalayan işgalciler gittiklerinde geriye bir şey kalmayacak.
Evet, kentlerimizi çaldılar, yok ettiler, şimdi sıra geçmişimiz ve belleğimizde.
Onat Kutlar’ı yitirişimizin 23. yıldönümü. Bu vesileyle Onat’a bir kez daha seslenmek istedim:
Sevgili Onat,
Bugün sen kültürel değerlerine katkılarda bulunduğun “sevgili kentler”in Gaziantep ve İstanbul’u bütün diğer sevdiklerinle birlikte ardında bırakarak aramızdan ayrılalı tam 23 yıl oldu. Bu süre içinde sık sık, senin ham ervah göçüyle kültürel havası kirlenen İstanbul’a biraz nefes alsın diye Gaziantep’in armağanı olduğunu düşündüm ve dile getirmeye çalıştım.
Buraları soracak olursan Onat, sen gideli beri memlekette iyiye giden bir şey olmadı. Baskı ve zulüm yine eskisi gibi, hatta eskisinden de beter, artarak sürüyor. Neyse, birçok ülke benzeri günleri yaşadı, yaşıyor, yaşayacak da. Onlar gibi bizler de “bu da geçer yahu” diye teselli bulmaya çalışıyoruz.
Senin Gaziantepli ve de İstanbullu hemşerilerin güç günleri, daha önce yaşadılar, kentleri yirminci yüzyılın başlarında işgal edildi. Ama onlar dişlerini sıktılar, direndiler, sonunda işgal kuvvetleri çekildi, kentler sahiplerine kaldı ve zenginliklerini artırarak yaşamı sürdürdüler.
Ama korkarım ki, bu kez öyle olmayacak gibi.
Bu kez kentlerimizi çaldılar, yok ettiler.
Bu kez her iki kentimizi de işgal edip yağmalayan işgalciler gittiklerinde geriye bir şey kalmayacak.
Evet, kentlerimizi çaldılar, yok ettiler, şimdi sıra geçmişimiz ve belleğimizde.
Ali Sirmen / CUMHURİYET