İradenin hâkim kılma kudreti kişinin entelektüel yapısı ile doğrudan bağdaşır. İstek ve taleplerdeki gerçekleri yakalayabilme kapasitesi bilginin toplumda ve kişide karşılık bulmasıyla gerçekleşir. Bilginin kullanılma kapasitesi de başarıyı elde etmenin yanında, başarının sürdürülebilir olmasını da sağlar.
Başarının önüne koyulabilecek ve zarar verebilecek tek unsur olan maddi beklenti ise, ister istemez bilgiyi bertaraf ederek süreci farklı kılar. Tek atımlık başarıyla elde edilmesi düşünülen maddi beklenti sporcuyu ve antrenörü paranoya haline getirir. İşte her ne olursa bu süreçten sonra olur!
Süreç ister istemez dopinge kadar gelir!..
Bazen futbolda da görürüz bunu. Rekabet unsuru olarak algılanan bir maça verilen anormal primler ki bunu dış motivasyon olarak algılıyoruz, ‘prim dopingi’ diye lanse edilerek, tüm ligi sadece bir maça indirgeyip diğer süreci tamamen düşük motivasyonla kırılgan hale getirmesine rağmen, her şey tek maç üzerine kurgulanır ve pazarlanır.
Atletizmde de süreç aynıdır. Kazanılacak bir madalya ile elde edilecek maddi karşılık süreci tek atımlık başarı beklentisine sokar. Ve düşünülen altınlar, araba, ev beklentileri iradenin yetersizliğiyle ortaya çıkan açığın ilaç ve aşırı yüklemeyle kapanmasına neden olur. Çünkü bunu bir fırsat olarak görmenin paranoyası artık süreci çığırından çıkarır. Yarıştan sonra kalıcı sakatlıklar bile önemli değildir!
Üçüncü seviyede bir organizasyon olan ‘Akdeniz Oyunları’nda, 400 altın ile ödüllendirilmenin yarattığı travma ilaç kullanmayı tetikleyerek adeta bir kaos yaratmıştır. Burada iradenin hâkim kılınacağı bir süreçten bahsetmek mümkün olmaz. Zaten bilgi de rafa kaldırılmıştır ki; antrenör ve sporcunun entelektüel yapısı ile ilgi bir kaygının yaşanmasına olanak bile yoktur.
Türkiye’deki spor olgusu bir politikanın sınırları ile yapılandırılması yerine tamamen rant kurgusu üzerine bir sistem haline getirilmiştir.
Süreç içinde sadece sporcuları suçlamak doğru da olmaz.
Ama sporcuların popüler kültürün parçası olma istek ve talepleri, sürecin getirisinin ne kadar anlamsız ve yetersiz olduğunun da bir kanıtı olur. Sorgulanması gereken acı veren nokta burasıdır.
Olimpiyatlarda yarışmış, Dünya Şampiyonalarında yarışmış isimlerin, bir kısmının adlarının doping veya yanlış motivasyon unsurları ile anılması ne kadar acı ise, bu seviyeye gelmiş isimlerin, her şeyi bir kenara bırakarak, sporun içinde farklı pozisyonlarda hizmet etmenin gerçeğini dışlayarak popüler kültürün parçası olma isteğinin karşılığı gerçekten çok acı verici.
Pınar Saka, Sema Apak, Nevin Yanıt, Nagehan Karadere, Merve Aydın, Birsen Bekgöz... Bu isimlerin karşılığına bakıldığında, her ne olumsuzluk olursa olsun veya olmasın yılların emeğini heba etmelerinden dolayı bir özeleştiri yapmaları gerekmektedir. Bu kadar donanımlı atletlerin içine düştükleri durum ile ilgili en azından benim bir açıklama beklentim var.
Tüm bu olumsuzlukları gidermenin de karşılığı bir sosyal sorumluluk sorumluluğunu alarak, bu içine düştükleri duruma karşı gelecek mücadele içinde olmaları gerekmektedir. Bu konuda rol modeli olmanın getirisini anlatmaya gerek bile yok. Milyonlarca çocuk doğru yetiştirilecek spor programlarına ve eğitimcilere muhtaç durumdalar.
Bunun karşılığı Survivor’a katılmak olamaz.
Popüler bir kültürün ürünü olarak düzenlenen programın kendine göre birtakım beklentileri vardır ve gayet normaldir.
Ama Milli Atletlerin bu sürece katılmalarının karşılığı bende yok ve bulamıyorum.
Artık süreç kendini bertaraf ederek devşirme sporculara kadar geldi. Samanı bile ithal eden bir ülkede bu durum belki normal olarak algılanabilinir. Ama, insan unsurunun heba edilmesini kabul etmek mümkün değil.
Tüm branşların devşirilmesinin getirisi ne olabilir ki… Olimpiyat ya da Dünya Şampiyonu olmalarının karşılığı farklı bir ülkenin kimliği ile oluşturulamaz.
Ama kendi atletlerimiz doping veya yanlış ilaçlar ile aşırı yüklemelerden dolayı derecelerini devşirmeye çalışmakta. Ancak bu da aynı derecede bir zafiyet ve acı verici olaydır. Bunu önlemek ciddi bir politikadır. Olduktan sonra süreci temizlemek bir şey ifade etmez. Çünkü yıllarca emek verilmiş değerleri kaybetmenin insani ve ekonomik karşılığı ciddi bir bakiyedir.
Devşirme politikasının asıl zararı üretimden vazgeçme olgusudur.
Ve yıllarını spora adamış kişilerin, dışlanmışlıkları ve toplumda cevap bulacak eleştirici sürecini reddetmeleri, onları da sosyal anlamda da değişime uğratarak popüler kültürün parçası olma sürecinin içine sokmuştur.
Sanırım Survivor buna cevap bulunacak mükemmel bir alan. Çünkü burasıda tek atımlık yerdir.
Olimpiyat madalyası beklentisinden ‘like’ alma beklentisine geçiş, sosyal mutasyonun bir çöküş sürecini ifade etmektedir.
Çok yazık.
Müslüm Gülhan / BİRGÜN