MHP, “ittifak iki parti arasında olmalı, BBP’nin katılmasını uygun bulmuyoruz”diyor ama onun umurunda bile değil. Partisi varlık göstermese de kendisini ittifakın bir unsuru olarak lanse ediyor. Büyük bir ihtimalle oy pusulasında adı bile olmayacak. AKP’nin kendisine vereceği birkaç isimle yetinecek. Ama bu arada o, ittifakın niyetini itiraf ediyor.
BBP Genel Başkanı Mustafa Destici, seçim güvenliği nedeniyle kendisini ziyaret eden CHP heyetinin arkasından konuşuyor önceki gün.
“Nesine itiraz ediyorsun kardeşim” diyor CHP’ye:
“Seçim bölgelerinin birleştirilmesine itiraz ediyoruz. Sandık kurulu başkanlarının devlet memuru olmasına itiraz ediyoruz. İttifak yapan partilerin, o ittifak toplamı yüzde 10’u geçince barajdan geçmiş olmasını adil bulmuyoruz, buna itiraz ediyoruz” diyerek itirazlarını sıralıyor.
Bu itirazların kendilerine göre hiçbirisinin doğru olmadığını söylüyor:
“Seçim çevreleri neden birleştiriliyor, neden böyle bir şeye ihtiyaç var. Özellikle PKK’nin, terörün etkili olduğu bölgelerde PKK bir köye gidiyor, diyor ki ‘Kaç oy var, 100 oy’. Kendisi alıyor kullanıyor ve ‘İtiraz yok’ diyor. Orada 5 köyü birleştirdiğin zaman PKK’nin şansını ortadan kaldırıyorsunuz.
CHP bunun neresine itiraz ediyor anlamıyorum. Öbür taraftan sandık kurulu başkanlarının devlet memuru olmalarına itiraz ediyor. HDP’li olacağına, devlet memuru olsun yani. Çünkü kim verecek sandık kurulu başkanlarını, ilk 4 parti. Bunun içinde HDP de var, CHP var, MHP var ve AK Parti var. Bir kere HDP’ye itirazımız, HDP’li olmasına ses çıkarmıyor ama devlet memuru olmasına itirazediyor. Devlet memurları bizim insanımız, bizim vatandaşımız değil mi? Dolayısıyla bu iki unsur, seçim güvenliği bakımından itiraz etmelerinin hepsininaltı boş.”
Neresinden tutsanız parça parça dökülen bir açıklama. “İtirazımız HDP’ye” sözleri seçimde asıl amaçlarının HDP’yi baraj altında bırakmak olduğunun itirafı mı dersiniz. O sandık kurullarında görev yapacak kişilerin hepsinin ittifaka yani AKP, MHP ya da yanaşma BBP’ye oy verecek isimlerden seçileceğinin itirafı mı dersiniz.
Peki, “HDP’li olacağına devlet memuru olsun. Devlet memurları bizim insanımız, bizim vatandaşımız değil mi” sorusunun altında yatan ırkçı yaklaşıma ne demeli?
Seçim güvenliği diye getirmeye çalıştıkları şeyin aslında kendi güvenlikleri olduğunu anlamayan yok. Ama bu milleti o kadar saf sanıyorlar ki…
Daha önceki seçimlerde şaibe olduğunu söylüyorlar, sanki bu kadar yıldır kendileri iktidarda değilmiş, tüm şaibeler onların iktidarı sırasında yaşanmamış gibi. “Tedbirlerin tamamı, sandık güvenliğini sağlayan, oyun sandıktan girdiği gibi çıkması için alınan düzenlemelerdir” diyorlar.
Evet, evet. Ama onu gerçekten isteyen biziz, biz.
Aniden açılan soy sorgulama sistemi gösterdi ki öldü sanılan birçok isim meğer yaşıyormuş. Önceki gün Emre Kongar da anneannesinin annesinin yaşadığını öğrendi! Ve hangi sandıkta oy kullanacağını sordu. Ama yeni düzenlemelerle o yaşayan ölülerin hangi sandıkta oy kullanacağını öğrenemeyeceğiz.
Sahi e-Devlet’te soy sorgulamayı neden açtılar dersiniz?
Ayşe Yıldırım / CUMHRİYET
BBP Genel Başkanı Mustafa Destici, seçim güvenliği nedeniyle kendisini ziyaret eden CHP heyetinin arkasından konuşuyor önceki gün.
“Nesine itiraz ediyorsun kardeşim” diyor CHP’ye:
“Seçim bölgelerinin birleştirilmesine itiraz ediyoruz. Sandık kurulu başkanlarının devlet memuru olmasına itiraz ediyoruz. İttifak yapan partilerin, o ittifak toplamı yüzde 10’u geçince barajdan geçmiş olmasını adil bulmuyoruz, buna itiraz ediyoruz” diyerek itirazlarını sıralıyor.
Bu itirazların kendilerine göre hiçbirisinin doğru olmadığını söylüyor:
“Seçim çevreleri neden birleştiriliyor, neden böyle bir şeye ihtiyaç var. Özellikle PKK’nin, terörün etkili olduğu bölgelerde PKK bir köye gidiyor, diyor ki ‘Kaç oy var, 100 oy’. Kendisi alıyor kullanıyor ve ‘İtiraz yok’ diyor. Orada 5 köyü birleştirdiğin zaman PKK’nin şansını ortadan kaldırıyorsunuz.
CHP bunun neresine itiraz ediyor anlamıyorum. Öbür taraftan sandık kurulu başkanlarının devlet memuru olmalarına itiraz ediyor. HDP’li olacağına, devlet memuru olsun yani. Çünkü kim verecek sandık kurulu başkanlarını, ilk 4 parti. Bunun içinde HDP de var, CHP var, MHP var ve AK Parti var. Bir kere HDP’ye itirazımız, HDP’li olmasına ses çıkarmıyor ama devlet memuru olmasına itirazediyor. Devlet memurları bizim insanımız, bizim vatandaşımız değil mi? Dolayısıyla bu iki unsur, seçim güvenliği bakımından itiraz etmelerinin hepsininaltı boş.”
Neresinden tutsanız parça parça dökülen bir açıklama. “İtirazımız HDP’ye” sözleri seçimde asıl amaçlarının HDP’yi baraj altında bırakmak olduğunun itirafı mı dersiniz. O sandık kurullarında görev yapacak kişilerin hepsinin ittifaka yani AKP, MHP ya da yanaşma BBP’ye oy verecek isimlerden seçileceğinin itirafı mı dersiniz.
Peki, “HDP’li olacağına devlet memuru olsun. Devlet memurları bizim insanımız, bizim vatandaşımız değil mi” sorusunun altında yatan ırkçı yaklaşıma ne demeli?
Seçim güvenliği diye getirmeye çalıştıkları şeyin aslında kendi güvenlikleri olduğunu anlamayan yok. Ama bu milleti o kadar saf sanıyorlar ki…
Daha önceki seçimlerde şaibe olduğunu söylüyorlar, sanki bu kadar yıldır kendileri iktidarda değilmiş, tüm şaibeler onların iktidarı sırasında yaşanmamış gibi. “Tedbirlerin tamamı, sandık güvenliğini sağlayan, oyun sandıktan girdiği gibi çıkması için alınan düzenlemelerdir” diyorlar.
Evet, evet. Ama onu gerçekten isteyen biziz, biz.
Aniden açılan soy sorgulama sistemi gösterdi ki öldü sanılan birçok isim meğer yaşıyormuş. Önceki gün Emre Kongar da anneannesinin annesinin yaşadığını öğrendi! Ve hangi sandıkta oy kullanacağını sordu. Ama yeni düzenlemelerle o yaşayan ölülerin hangi sandıkta oy kullanacağını öğrenemeyeceğiz.
Sahi e-Devlet’te soy sorgulamayı neden açtılar dersiniz?
Ayşe Yıldırım / CUMHRİYET