Doktor, hiç kimsenin konuşmadığı kısa bir süre boyunca duraladı. Sonra, biraz önceki alaycı tutumunu değiştirdi ve ağır ağır, gizemli bir şey anlattı:
“Bir zamanlar sıradan bir adam yaşamın, varlığın gerçek nedenlerini öğrenmek istemişti. Tanrı’ya yalvardı ve ondan kendisine yol göstermesini istedi. Tanrı, onu büyük bir mağaraya gönderdi. Adam, labirent ağı içindeki Mağara’da yolunu yitirdi. Uzun uzun yürüdü ve bir köşeyi dönünce, yerlere serilmiş, duvarlardaki oyuklara konulmuş küçüklü büyüklü testiler, küpler, kaplar gördü. Bir ses, ona bunların Gerçek Değerler olduğunu söyledi. Dürüstlük, Sadakat, Açık Ellilik, Sahtekârlık, Cimrilik, Sevgi, Kin… Bütün değerler… Ona Tanrı’nın verdiği görev, burada bu değerlerden birini ya da birkaçını seçmek ve onları, kendi yaşamının temel inancı yapmaktı. Mağara’dan ancak doğru seçimi yaparsa çıkabilecekti.
“Bir zamanlar sıradan bir adam yaşamın, varlığın gerçek nedenlerini öğrenmek istemişti. Tanrı’ya yalvardı ve ondan kendisine yol göstermesini istedi. Tanrı, onu büyük bir mağaraya gönderdi. Adam, labirent ağı içindeki Mağara’da yolunu yitirdi. Uzun uzun yürüdü ve bir köşeyi dönünce, yerlere serilmiş, duvarlardaki oyuklara konulmuş küçüklü büyüklü testiler, küpler, kaplar gördü. Bir ses, ona bunların Gerçek Değerler olduğunu söyledi. Dürüstlük, Sadakat, Açık Ellilik, Sahtekârlık, Cimrilik, Sevgi, Kin… Bütün değerler… Ona Tanrı’nın verdiği görev, burada bu değerlerden birini ya da birkaçını seçmek ve onları, kendi yaşamının temel inancı yapmaktı. Mağara’dan ancak doğru seçimi yaparsa çıkabilecekti.
Adam, ilk önce Doğruluk gerçeğini seçti. Doğruluk’la bütün sorunlarını çözebileceğine, yaşamında Doğruluk’un kendisine yol göstereceğineinanıyordu. Doğruluk testisini koluna taktı ve kendi dünyasına kavuşmak için geriye döndü. Ancak Mağara’nın labirentinde uzun uzun yürüdükten sonra, yolunu yitirdiğini düşündü. Kapıyı bulamamıştı. Korkulara kapıldı, ama bu yürüyüşün sonunda, kendiliğindenmiş gibi, yine Gerçek Değerler’in bulunduğu yere gelmiş oldu. Bu kez Doğruluk’un yanında Yüreklilik gerektiğine inandı ve Yüreklilik testisini de yanına aldı. İki testiyle birlikte tekrar Mağara’nın çıkışını bulmaya girişti. Ama Doğruluk ve Yüreklilik değerleri de yolunu bulmasına yeterli olmadı. O zaman öteki değerlere döndü ve bu kez, Bilim’i aldı.
Bilim, Doğruluk ve Yüreklilik’in bu kez ona yolu göstereceğine emindi. Ama yine yolunu bulamadı. Bilim onu belli bir noktaya kadar getiriyor, fakat daha öteye gidebilmesine yardımcı olamıyordu.
Adam yeniden Değerler’e dönerken, yolda uzun uzun düşündü. Hep olumlu Değerler’i seçiyordu. Bir yerde bir eksiklik, bir boşluk vardı. Değer kaplarına gelince, bu kez çirkin bir testi buldu. Üstündeki yazıyı okudu: İkiyüzlülük testisi… İlk önce bunu seçmek istemedi. Sonra zamanın geçtiğini düşündü ve daha fazla vakit yitirmemek için elindeki dürüstlük testisini bıraktı, İkiyüzlülük ve Sahtekârlık testilerini alıp, yola çıktı. Bu kez de çok büyük zorluklarla karşılaştı. Kucağında dört testi ile yürümek güç, hatta olanaksızdı. Yolda içlerinden biri, hatta birini korumak isterken hepsi kırılabilirdi. Bunlarıdüşüne düşüne geriye, testiler ve küpler alanına döndü. Bu kez büyük ve kullanışlı bir küp buldu. Yüreklilik, Bilim, İkiyüzlülük ve Sahtekârlık testilerininhepsini içine koydu. Küpü de başının üstüne kaldırdı ve yolunu rahatlıkla bularak Mağara’dan çıktı.”
Hoca, sakin ve kısık bir sesle:-Ne demek bu? Küfür mü? dedi.
Doktor gizemli bir gülücükle sustu. Bilge, onun söylemediklerini söyledi:
-Ve böylece Riya ile, İkiyüzlülük’le Mutlak, Kutsal ve Gerçek Değere kavuşmuş oldu…
İşadamı, anlatıyı kavrayamamıştı. Safça sordu:
-O büyük küp hangi değermiş ki?
Ressam, kahkahayla güldü:-İnanç küpü!…*
*CAHİT KAYRA, Adsız Gemi / Tarihçi Kitabevi, 2017
***
Düşünce ve yazın tarihimizin yüzyıllık çınarı, artık 101 yaşındaki Cahit Kayra’nın yukarda küçük bir bölümünü alıntıladığım Adsız Gemi başlıklı romanı; bence yazarın hepsi birer zekâ başyapıtı olan kitapları arasında, “ustalık eseri”. Ufku olmayan bir denizde, adı olmayan bir gemiyle kaybolan insanlığın; yitirilmiş aşklar ve pişmanlıklar rotasındaki bitmeyen yolculuğu…
Mine G. Kırıkkanat / CUMHURİYET