Benim burada anlatmak ve anmak istediğim olay Nadir Nadi’nin bir kitabıyla ilgilidir.
Nadir Nadi Bey, Melih Cevdet Anday’ın söyleşilerine çok önem verir, onun anlattıklarını, ayrıntılı olarak ilettiği öyküleri, dile getirdiği olayları büyük bir ilgi ve şaşkınlık içinde dinlerdi.
Nadir Nadi Bey, Melih Cevdet Anday’ın söyleşilerine çok önem verir, onun anlattıklarını, ayrıntılı olarak ilettiği öyküleri, dile getirdiği olayları büyük bir ilgi ve şaşkınlık içinde dinlerdi.
Kahve içimi söyleşileri
Çoğunlukla Nadir Bey, Melih Cevdet Anday’ın anlattıklarını ve öykülerini İlhan Selçuksuz, Oktay Akbalsız, Necati Cumalısız, Sami Karaörensiz pek dinlemezdi. Onlarla büyük odasında öğle sonu, kahve içimi söyleşileri çok hoşuna giderdi.
Bir sabah Nadir Bey -arkadaşların “Hasan Nadi” adını verdikleri yardımcısıyla işyerimden beni “mevcutlu” olarak çağırdı. Apar topar gazeteye gittim. Nadir Bey çağırınca gitmemek olmaz, bu çağrı ertesi güne de bırakılamazdı. Yoktu böyle bir uygulama ve gelenek. Hemen o saat elinizdeki bütün işleri bırakacaksınız Nadir Bey’e gideceksiniz ve onun isteklerini, anlatacaklarını, soracaklarını dinleyeceksiniz!
Nadir Bey, üst katta büyük odasında oturmaktadır. Önünde dosyalar, kesilmiş gazete parçaları, çok dağınık alınmış notlar, yazılar vardır.
Beni masanın önündeki sandalyeye oturttu. Kimi zaman böyle durumlarda aşağıdaki katta çalışan Doğan Hızlan’ı da odasına çağırır, danışırdı.
Önündeki kalın dosyayı bana uzattı. Dosyanın içindekiler büyük çoğunlukla Nadi Nadi Bey’in 12 Eylül 1980 askeri yönetimi sırasında kaleme aldığı ve gazetede yayımlanan makalelerdi.
“Bu yazılarımı toplamaya, bir kitap yapmaya karar verdim. Fakat kitaba nasıl bir isim koyacağımı bilemedim, bulamadım. Bu konuda bana yardımcı olman için seni buraya çağırttım. Dedim ki, ne de olsa Nurer kitap piyasasının içinde, elinden çok kitap geçtiği gibi, bunların satış durumlarını da iyi bilir.”
Nadir Nadi Bey, daha önceki yıllarda yazılarını şu kitaplarda toplamıştı:
Sokakta Gürültü Var (1943),
Atatürk İlkeleri Işığında Uyarmalar (1961),
Perde Aralığından (1965),
27 Mayıs’tan 12 Mart’a (1971),
Sil Baştan (1975),
Olur Şey Değil (1979) vb.
Yakın dostu Ord. Prof. Dr. Hıfzı Veldet Velidedeoğlu, onun “27 Mayıs’tan 12 Mart”a’ adlı kitabı için şunları yazmıştı: “Bu yazılarda bugünkü politikacı ve aydınların da izlemesi gereken büyük ibret levhaları vardır. Fakat biz, günümüzdeki düşünce ve politika kargaşalığına bakarak, bu ibret levhalarından -hiç değilse şimdilik- pek çok kişinin içtenlikle yararlanmaya çalışacağını sanmıyoruz.
‘Nedir o? Nedir o?’
27 Mayıs’tan ibret alınsaydı 12 Mart’a gelip dayanmazdık. Ancak tarihin, siyasal yönetimde hiçbir yanılgıyı ya da ihaneti bağışlamadığını ve bu konuda, uzun yıllar sonra bile, çok insafsız, hatta zalim olduğu gerçeğini unutmamak gerekir. Gerek dünya tarihinde, gerek kendi tarihimizde, çağlarında kudretli, hatta namuslu sayılan birçok devlet ve politika adamının bugün lanetle anılmasının nedeni, tarihin hiç bağışlama tanımayan objektif yargısıdır (Bk. Ord. Prof. Dr. Hıfzı Veldet Velidedoğlu, Cumhuriyet gazetesi, 1971).
27 Mayıs’tan ibret alınsaydı 12 Mart’a gelip dayanmazdık. Ancak tarihin, siyasal yönetimde hiçbir yanılgıyı ya da ihaneti bağışlamadığını ve bu konuda, uzun yıllar sonra bile, çok insafsız, hatta zalim olduğu gerçeğini unutmamak gerekir. Gerek dünya tarihinde, gerek kendi tarihimizde, çağlarında kudretli, hatta namuslu sayılan birçok devlet ve politika adamının bugün lanetle anılmasının nedeni, tarihin hiç bağışlama tanımayan objektif yargısıdır (Bk. Ord. Prof. Dr. Hıfzı Veldet Velidedoğlu, Cumhuriyet gazetesi, 1971).
Nadir Nadi Bey’in dosyadaki yazılarını teker teker gözden geçirdim. Makalelerine koyduğu ilgi çekici isimleri ayrı bir kağıda tek tek yazdım. Son yazılarından birinin başlığı “Ben Atatürkçü Değilim”di.
Birden oturduğum koltuktan ayağa kalktım. “Kitabınıza ad buldum!..” dedim.
Nadir Bey de oturduğu koltuktan ayağa kalktı. Büyük bir merak içinde:
“Nedir, nedir?..”
Ben gülerek, “Nadir Bey, kitabınızın adı son yazılarınızdan birinin başlığı olmalı!..”
“Nedir o?.. Nedir?.. Hangisi?..”
“Ben Atatürkçü Değilim!..”
Nadir Bey, birden durdu, çok şaşırmıştı, “Hiç böyle kitap adı olur mu? Sonra bana ne derler?..” “Ama efendim, sizin son makalelerinizden birinin başlığı da böyle. Bu başlıkla gazetede bir yazınız çıkmış. Bu yazınızın başlığı niçin çıkacak kitabınızın adı olmasın? Bir engel mi var?”
Nadir Bey, biraz şaşkın, “Niçin engel olacakmış? Hiçbir engel yok!..”
Nadir Bey, durdu, sonra sözlerini şöyle sürdürdü, “Hem bu günlerde başta Kenan Evren olmak üzere herkes Atatürkçü olmadı mı, bu herkesin Atatürkçü olduğu bir ortamda ben Atatürkçü olabilir miyim? Olamam!.. Hiç olamam!..”
Nadir Bey de oturduğu koltuktan ayağa kalktı. Büyük bir merak içinde:
“Nedir, nedir?..”
Ben gülerek, “Nadir Bey, kitabınızın adı son yazılarınızdan birinin başlığı olmalı!..”
“Nedir o?.. Nedir?.. Hangisi?..”
“Ben Atatürkçü Değilim!..”
Nadir Bey, birden durdu, çok şaşırmıştı, “Hiç böyle kitap adı olur mu? Sonra bana ne derler?..” “Ama efendim, sizin son makalelerinizden birinin başlığı da böyle. Bu başlıkla gazetede bir yazınız çıkmış. Bu yazınızın başlığı niçin çıkacak kitabınızın adı olmasın? Bir engel mi var?”
Nadir Bey, biraz şaşkın, “Niçin engel olacakmış? Hiçbir engel yok!..”
Nadir Bey, durdu, sonra sözlerini şöyle sürdürdü, “Hem bu günlerde başta Kenan Evren olmak üzere herkes Atatürkçü olmadı mı, bu herkesin Atatürkçü olduğu bir ortamda ben Atatürkçü olabilir miyim? Olamam!.. Hiç olamam!..”
‘Harika bir isim’
Nadir Bey, benim koyduğum kitabının adını önce İlhan Selçuk’a, sonra Melih Cevdet ile Oktay Akbal’a ve Sami Karaören’e anlatmış.
“Hiç böyle kitap adı olur mu? Sonra herkes bana ne der!..” diye yakınmış.
Melih Cevdet, “Harika bir isim Nadir Bey!.. Harika!..” İlhan Selçuk da Melih Cevdet’in görüşüne katılmış. Oktay Akbal da, çok ilgi çekici bir kitap adı olduğunu vurgulamış. Sonra Sami Karaören’e dönmüş, “Sen kitap işlerini iyi bilirsin Sami Bey!.. Ne diyorsun Nurer’in önerdiği bu isme?”
Sami Karaören’in sonradan bana anlattığına göre, o gün, o toplantıda Nadir Bey’in çıkacak kitabının adı, benim önerdiğim isim olmuş: “Ben Atatürkçü Değilim”
Nadir Bey, benim koyduğum kitabının adını önce İlhan Selçuk’a, sonra Melih Cevdet ile Oktay Akbal’a ve Sami Karaören’e anlatmış.
“Hiç böyle kitap adı olur mu? Sonra herkes bana ne der!..” diye yakınmış.
Melih Cevdet, “Harika bir isim Nadir Bey!.. Harika!..” İlhan Selçuk da Melih Cevdet’in görüşüne katılmış. Oktay Akbal da, çok ilgi çekici bir kitap adı olduğunu vurgulamış. Sonra Sami Karaören’e dönmüş, “Sen kitap işlerini iyi bilirsin Sami Bey!.. Ne diyorsun Nurer’in önerdiği bu isme?”
Sami Karaören’in sonradan bana anlattığına göre, o gün, o toplantıda Nadir Bey’in çıkacak kitabının adı, benim önerdiğim isim olmuş: “Ben Atatürkçü Değilim”
Kitap 1981 yılının sonbaharında, askeri dikta yönetimi bütün ağırlığını ve acımasızlığını sürdürürken çıktı, büyük ilgi gördü, yayın dünyasında olay oldu.
Her gün, her saat, konuşmasında “Atatürk” adını dilinden düşermeyen dikta lideri Kenan Evren bile, “Her taşın altından Atatürk çıkıyor!..” diyerek Nadir Nadi Bey’in bu kitabına (sözüm ona) gönderme yapmak gereğini duydu.
Her gün, her saat, konuşmasında “Atatürk” adını dilinden düşermeyen dikta lideri Kenan Evren bile, “Her taşın altından Atatürk çıkıyor!..” diyerek Nadir Nadi Bey’in bu kitabına (sözüm ona) gönderme yapmak gereğini duydu.
“Ben Atatürkçü Değilim” yılın en çok satan kitapları arasında yer aldı.
Nurer UĞURLU / CUMHURİYET