AKP Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ile görüşen CHP İstanbul adayı Ekremeddin İmamoğlu, "Cumhurbaşkanına ‘oyunuza talibim' dedim. Oyunu istedim. Gülümsedi" dedi. Akıllı adam, kurulan yeni oyunu biliyor. İstanbulluyu AKP’den kurtarsın diye aday yapıldığına falan aldırmadan koştu gitti, onayını aldı, oyunu istedi. Ankara kurtarıcımız Mansur Yavaş da, seçildiği takdirde Erdoğan'la görüş alışverişinde bulunacağını söyledi. Bu durumda ne yapsın gülümsemesin de. Artık onun oyunu almadan mahalleye muhtar bile olunamayacağını biliyor, gülümsüyor haliyle.
Seçim meçim hikâye, bir devlet partisine dönüşmüş AKP için kaybetme ihtimalinin olmadığı türden bir yeni oyun bu. CHP adayları o nedenle saray önünde kuyruğa girip büyük reise biat ediyor. El pençe divan duruyorlar, ağızları ve dilleri yok. Saray çıkışında Ekremeddin’e sordular, “AKP adayı Binali Yıldırım’ın meclis başkanlığından istifa etmemesi hakkında ne düşünüyorsunuz?” diye. “İstifa konusu Meclis Başkanımızın takdiri, onu bilemem” dedi. Hâlbuki takdire bırakılmamıştır, anayasal kuraldır. Hem bilse şaşırırdık, zira muhalefetin rant bölümünde iş tutuyor, anayasa dersinden muaftır. Kılıçdaroğlu ile pazarlık yapıp, yerine imardan sorumlu danışmanını bıraktı. Hukuk bilmese de, imar işleri tıkır tıkır işliyor.
Yani İstanbul ve Ankara’da seçim yapılmış, bitmiştir.
***
Binali Yıldırım’a da sordular “anayasada yeri var, neden istifa etmediniz?” diye. “O madde siyasi faaliyetlerle ilgili, seçim siyasi faaliyet değildir” dedi büyük bir pişkinlikle. Çok doğru, seçim uzun zamandır bir atama faaliyetine dönüşmüş durumda. Tayyip Erdoğan istediğini istediği yere atıyor, beğenmediğini azarlayıp istifaya zorluyor. Olmadı kayyım atıyor.
Nasıl oluyor bütün bunlar? Cumhuriyeti yıktılar çünkü, anayasayı rafa kaldırdılar. Yasa var hükmü yok, meclis var işlevi yok, seçim var sonucu yok. Yargıyı, yasamayı ilga ettiler, ortalıkta kaldı safi yürütme! Tuhaf, ne idüğü belirsiz bir düzen hüküm sürüyor şimdi.
Binali Yıldırım da “istifaya gerek yok” derken, aslında "Anayasayı tamamen rafa kaldırdık" demek istiyor. Yaptıkları hukuk diliyle “tağyir, tebdil ve ilga”dır… Yeni Türkçesi bozma, değiştirme, ortadan kaldırma anlamına geliyor. Büyük suçtu yakın zamana kadar. Pek çok kişi, bu madde nedeniyle idamla yargılandı, uzun yıllar hapis yattı. Denizleri bu nedenle astılar. 12 Eylül cuntası geldi sonra, gerçekten silah zoruyla tağyir, tebdil, ilga etti anayasayı. Ama hemen harekete geçip yine bizim çocukları yakaladılar. Anayasayı tağyir, tebdil, ilga etme suçunu gerekçe göstererek birçoğunu astılar. Turgut Özal çıkageldi ardından. Daha dumanı tüten anayasayı ihlal etti, yok saydı. İtiraz edilince “bir kerecikten bir şey olmaz” diye yanıtladı. Bir şey olmadı hakikaten. Çünkü başbakandı âdem, anayasayı tağyir, tebdil, ilga da böylece yol oldu. "Güç bende, anayasa da neymiş" anlayışı son 50 yılın kuralıdır.
AKP’lilerin yarım bıraktığını Kılıçdaroğlu tamamlıyor gönül rahatlığıyla. Binali Yıldırım’ın anayasayı ilga etmesine aldırmayıp, “Anayasaya aykırı ama seçimi bunun üzerinden götürecek değiliz” diyor. Dokunulmazlıkların kaldırılmasında da benzer bir tutum takınmış, konuya ilişkin anayasa değişikliği teklifine “Anayasaya aykırı ama evet diyeceğiz” diye destek vermişti.
Unutulup gitmesin diye not ediyorum; Cumhurbaşkanlığı hükümet sistemini getiren anayasa değişikliğine “İslam dinine aykırı” diye itiraz etmişti âdem. Bir TV programında, "Bu inanç açısından da doğru değil, demokratik açıdan da doğru değil. İslamiyet'te istişare vardır. Burada öyle bir şey yok" dedi. Evet, dedi bunu.
Dokunulmazlıklara “evet” dediği gün meclis ortadan kalkmıştı, Binali’nin hukuksuzluğuna evet diyerek anayasanın ruhuna fatiha okuyor. Cumhuriyet Partisinin başındadır, laik cumhuriyete karşı işlenen bütün suçların ortağıdır.
Bekleneni yaptı, büyük şehirlerde AKP artıklarını ve eski faşistleri seçmenin önüne itti aday diye. Haliyle “CHP’ye vermezsek AKP kazanır” lakırdısının da bir ciddiyeti kalmadı. CHP’liler kızgın, “gitmeyeceğiz sandığa” diyor. Önceki gün çıkıp “küskünler seçimi boykot edecekmiş. Gitsin doğrudan AK Parti'ye oy versin” diyerek tehdit etti küstürdüklerini. Ülkedeki seçim de böylece bitti.
Durumun özeti şu, Kılıçdaroğlu ve yancılarına oy vermezseniz AKP kazanıyor. CHP’ye verseniz yine AKP kazanıyor. Küstünüz boykot ettiniz diyelim, AKP banko…
***
Gelelim üçüncü ittifaka. Halkların Demokratik Partisi (HDP), “Cumhur” ve “Millet” ittifakına paralel bir ittifaka gitti. “Kürt ulusal birliği” hedefiyle yürüttüğü görüşmeler sonucunda Azadi Hareketi, Demokratik Bölgeler Partisi (DBP), Devrimci Demokratik Kürt Derneği (DDKD), İnsan ve Özgürlük Partisi, Kürdistan Komünist Partisi, Kürt Demokratlar Platformu (PDK) ve Kürdistan Demokrat Partisi-Türkiye (PDK-T) ile yerel seçimler için ittifak sağladı. Yani bölgenin bütün eğilimleri HDP ittifakı içinde. Kendilerine komünist diyenler de var, İslami “Azadi” hareketi de.
İttifak üyelerinden “Azadi” bir parti aslında. Şeyh Said kalkışmasından feyz alınarak kurulmuş. Adını da kalkışmayı örgütleyen “Azadi” örgütünden alıyor. Bütün etkinliklerine Kuran okuyarak başlıyorlar. Kurucularından Av. Sıdkı Zilan, Hizbullah’ın avukatlarından biri. Hizbullah’a ve kapatılan Mustazaf-Der’e yakın olmakla birlikte daha liberal bir İslam anlayışları var. Ancak “Kürdi ve İslami noktada” aynı tabana hitap ediyorlar. Haliyle AKP veya BDP'nin oylarına talip olarak atılmışlar siyasi hayata. Yani AKP’den ayrı olmaları da, HDP ile birliktelikleri de konjonktürel.
Kaldı ki AKP Kürt illerinde de oyunu kazanmanın yolunu buldu. Atıyor kayyımı, bildiği gibi yönetiyor. Bu uygulamalarında sıkıntıyla karşılaşmaması sadece ağır baskıyla açıklanamaz. Ortadan kalkması konjonktürel olan pek çok ortak bir yan var aralarında. AKP’nin bölgedeki ikinci parti olması bunun en somut göstergesidir.
***
Bütün bu ittifakların dışında, uzakta duran başka bir oluşum var. TKP bir ittifakın parçası değil. Oturup anlaşma yaptığı başka eğilimler, başka örgütler, partiler yok. Ama bazı bölgelerde kendiliğinden ittifaklar kurulması kaçınılmaz. Ovacık Belediye Başkanı Fatih Mehmet Maçoğlu’nun Tunceli adaylığı işte böyle bir gelişme. Fakat daha adaylığını açıklar açıklamaz bir küfür korosu harekete geçti. “Dersim'in yeni kayyumusun” diyene “Kemalist'sin” diyen destek veriyor. “Adaylığın CHP'ye yarar” diyene “Sen girersen AKP alır” diyen eşlik ediyor. “Nohut-fasulye komünistliğiyle” suçlayan da var, “Atatürkçü” bulup komünistlik yakıştırmayan da. Yürütmecisi, anayasa ihlalcisi, rant dağıtıcısı, cumhuriyet düşmanı, faşisti, yobazı birleşmiş, ittifak yapmış sorun görmüyor ama iki komünist yan yana gelince işkilleniyor, küfre çalıyor dili.
Kuralsızlığın kural olduğu, biata dayalı, gerici, karanlık bir düzen kurdular, onay bekliyorlar sizden seçimden seçime. Tablo hiç olmadığı kadar net buna karşı; Parti var umut var!
Kime verirseniz kim kazanır biz bilemeyiz. Dediğimiz şu: TKP’ye vermezseniz düzen kazanır. Öyleyse yapın seçiminizi!
Orhan Gökdemir / SOL