5 Ocak 2023 Perşembe

KISA KISA GÜNDEM (5 OCAK 2023)

 


Sigaraya büyük zam!(BİRGÜN)

TÜİK'in 6 aylık enflasyon rakamlarını açıklamasının ardından belli olan ÖTV tutarları ile sigaraya beklenen zam geldi. TBP Başkanı Özgür Aybaş, sosyal medyadan yaptığı paylaşımda, "Sigara zammı hayırlı olsun 4 TL zam geçişi oldu" ifadelerini kullandı.(https://www.birgun.net/haber/sigaraya-buyuk-zam-416410)

Araziye ‘çöktü’, Sayıştay yakaladı(Nurcan Gökdemir/Birgün)
Sayıştay raporunda imar yetkisinin İstanbul Büyükşehir Belediyesi’nden alınması kanuna aykırı bulundu. (Foto: Başakşehir Bel.)

Sayıştay, olimpiyat arazisinin AKP’li Başakşehir Belediyesi’ne devredilmesinde sorun tespit etti. Belediye’nin 300 bin metrekare alanı aldıktan sonra 30 bin metrekare alana daha el koyduğu belirlendi.(https://www.birgun.net/haber/araziye-coktu-sayistay-yakaladi-416386)

Gözünü bu kez Pendik’e dikti!(Uğur Şahin/Birgün)
37 blokun yer alacağı projenin yakınında Aydos Ormanı ve Sabiha Gökçen Havalimanı yer alıyor. (Fotoğraf: BirGün)

AKP Bitlis Milletvekili Vahit Kiler'e ait olan şirket inşaata doymuyor. Kiler GYO bu kez de İller Bankası’nın İstanbul'un Pendik ilçesindeki 78 bin 20 metrekarelik arazisinin üzerine 513 konut ve 53 ticari alan inşa edecek.(https://www.birgun.net/haber/gozunu-bu-kez-pendik-e-dikti-416381)

Halk, Diyanet’i sırtında taşıyacak (Mustafa BİLDİRCİN/BİRGÜN)

Yaptığı harcamalarla dikkat çeken Diyanet’in 2022 yılı için 7,8 milyon TL olan personel servisi harcaması, bu yıl 27,8 milyon TL’ye fırladı. Personel servisi anlaşması, 2017 yılında bir ihaleden men edilen şirket ile yapıldı.(https://www.birgun.net/haber/halk-diyanet-i-sirtinda-tasiyacak-416382)

Milyonlar yönetime aktı (Mustafa BİLDİRCİN-BİRGÜN)

2021’de 179 milyar TL zarar eden BOTAŞ’ın aylık yönetim gideri 12 milyon TL’ye ulaştı. Kurum 2021’de yönetim kurulu ve denetçilere 148,6 milyon TL harcadı.(https://www.birgun.net/haber/milyonlar-yonetime-akti-416400)

TRT, stüdyo yerine cami yapıyor(Aycan KARADAĞ-BİRGÜN)

TRT Genel Müdürlüğü yerleşkesine cami yapılması için harekete geçildi. Cami ile ilgili detaylar açıklanmazken, inşaatının Kalyon tarafından yapılacağı ileri sürüldü. Sayıştay’ın raporuna göre, TRT stüdyo kirası olarak 2021 yılında 7 milyon 22 bin TL para ödedi. Öte yandan Genel Müdürlük yerleşkesi içerisinde mevcut mescit ve 400 metre mesafede cami yer aldığı belirlendi. Kendisine ait sütüdyosu bulunmayan TRT’nin yerleşkesine cami yapılmasına tepki gösteren Haber-Sen Genel Sekreteri İbrahim Damatoğlu, “TRT’nin kendisine ait stüdyoları bulunmuyor. TRT stüdyolarını, yandaş şirketlerden kiralayarak milyonlarca para ödemektedir. Aynı zamanda dış alımlar, dizi ve belgesel yapımları yandaş firmalardan satın almaktadır. Sendika olarak TRT yönetimine kendi stüdyolarının yapılmasını talep ettik. Bu konuda proje oluşturuldu fakat bu hiçbir zaman hayata geçmedi” dedi.“Kamu hizmeti yayıncılığı ilkesinde olması gereken TRT, bu ilkeden uzak bir anlayış sergiliyor” diyen Damatoğlu şu ifadeleri kullandı: “TRT kendi ekipmanlarını, stüdyolarını oluşturmadığı için dışarıdan alıma zorlanıyor. Oysa TRT, nitelikli kamu yayıncılığı yapmak zorundadır. Tıpkı İngiltere’deki BBC gibi… TRT, kar etmek ve reyting amacı olmamalıdır. TRT halkın kanalı olmalıdır. TRT, bu tür yatırmaları yapmadığı gibi hemen 400 metre mesafede büyük bir cami ve yerleşke içerisinde mescit olmasına rağmen cami yapımına gidiyor. Biz buna tepki gösteriyoruz. TRT’nin doğru harcamalar yapması gerekiyor.”

Damatoğlu’nun talepleri şunlar: •TRT gereksiz harcamalar ve ihtiyaçlara yönelmemeli. •TRT kendisine ait stüdyolar kurmalı.•TRT kamu hizmeti yayıncılığa dönmeli.

Sahte ilaçta patlama (BİRGÜN)

Halk sağlığını tehdit eden sahte ilaç pazarı giderek büyüyor. Uzmanlar, önlem alınması gerektiğini söyledi. Sahte ilaçlar halk sağlığını tehlikeye atıyor. CHP Parti Meclisi (PM) üyesi ve Tekirdağ Milletvekili Dr. Candan Yüceer, ilaç tedarikinde yaşanan sorunlar nedeniyle piyasada sahte ilaçların artığına dikkat çekerek “İlaç fiyatlarının yüksekliği, talebin yüksek olması ve kâr marjının yüksekliği sentetik ecza ile sahte ve kaçak ilaç pazarının hızla büyümesine neden oluyor” dedi. (KONTROLSÜZ SATIŞ) Sahte ilaç meselesini TBMM gündemine taşıyan Dr. Yüceer, Türkiye’de tüm yılların en yüksek miktarı olan 8 milyon 456 bin 901 tablet sentetik ecza ele geçirildiğin bildirildiğini söyledi. Yüceer “2019 yılında 2 milyon 32 bin tablet ele geçirilirken bu sayı 2020’de iki katına yakın artışla 4 milyon 262 bine çıkmıştır. 2021’de ise üç yıl önceye göre yakalanan tablet sayısı dört katı artmıştır” diye konuştu. Yüceer, özetle şu ifadelere yer verdi: “Hem orijinal hem de jenerik ilaçların sahteleri yapılabilmektedir. Sahte ilaç almış kişi, tehlikeli sağlık problemleri ile karşılaşma riskine sahiptir. Hastalarda yan etki, alerjik reaksiyon ya da sağlık problemlerinin ilerlemesi gibi problemler görülebilmektedir. Türkiye’de de eczanelerde ilaç olarak kontrollü ve güvenli bir şekilde satılması gereken bu ürünler internet ortamında kontrolsüzce satılmaktadır. Bu durum halk sağlığı için endişe vericidir. Buna yönelik yasal altyapının oluşturulması amacıyla Meclis’te bir araştırma komisyonu kurulmalıdır.”(Sentetik ecza nedir?) Çeşitli tıbbi hastalıkların tedavisinde de kullanılan halk arasında sıklıkla ‘yeşil reçeteli ilaçlar’, ‘sentetik ecza’ olarak biliniyor. Bu ilaçların uygun süre ve doz dışında kullanımı tehlikeli.

Covid-19'da ikinci perde: 'XBB.1.5. varyantı' (Cumhuriyet)

Tüm dünyada endişeye neden olan Covid-19’un yeni bir varyantı daha ortaya çıktı. Enfeksiyon Hastalıkları ve Klinik Mikrobiyoloji Uzmanı Prof. Dr. Özlem Altuntaş Aydın, 'XBB.1.5.' varyantına ilişkin kritik açıklamalardan bulundu. Aydın, "XBB.1.5 Omicron’un aslında bir alt varyantı, biraz daha kolay bulaşabilen, antikorlardan kaçan bir varyant. Sadece ABD’de değil 70’den fazla ülkede de benzer şekilde bu varyantta bir artış var” dedi.(https://www.cumhuriyet.com.tr/saglik/covid-19da-ikinci-perde-xbb15-varyanti-2018599)

AKP kulislerinde tartışmalı isimlerin 2023 seçimleri için milletvekili adayı yapılacağı gündemde(Selda Güneysu-Cumhuriyet)


Cumhurbaşkanlığı Kabinesi’ndeki 'bazı bakanların 2023 seçimlerinde milletvekili adayı yapılacağı' konuşulurken AKP’nin kamuoyuna da “Güçlü isimlerle seçimlere giriyoruz” mesajını vermek istediği de kaydedildi.(
https://www.cumhuriyet.com.tr/siyaset/akp-kulislerinde-tartismali-isimlerin-2023-secimleri-icin-milletvekili-adayi-yapilacagi-gundemde-2018539)

Amazon 18 bin çalışanın işine son verecek(SOL)

Amazon, ABD tarihindeki en büyük toplu işten çıkarmaya imza atarak 18 binden fazla kişiyi işten çıkaracağını duyurdu.Amazon, "son birkaç yılda hızla işe aldığını" öne sürerek, işten çıkartmaları başlatacağını ilan etti. Şirket, işten çıkartmalara gerekçe olarak "ekonomik belirsizliği" sundu. Söz konusu bilgi şirket CEO'su Andy Jassy, tarafından işçilere yolladığı mektupta belirtildi. Amazon'un geçmişte "zorlu iktisadi süreçler" yaşadığını ve bunu yapmaya devam edeceğini söyledi. CEO, işçilere yolladığı mektupta, "Bu değişiklikler, daha güçlü bir maliyet yapısıyla uzun vadeli fırsatlarımızı takip etmemize yardımcı olacak." dedi. İşten çıkarmaların çoğunlukla şirketin Amazon Fresh ve Amazon Go gibi kuruluşlarını etkileyeceği belirtiliyor. CEO Jassy, işten çıkartmalardan etkilenecek kolların neler olduğunu belirtmedi ancak Amazon'un 18 Ocak'tan itibaren etkilenen çalışanlarla iletişim kuracağını söyledi. İşten çıkarmalar, Amazon'un yaklaşık 300 bin kişilik kurumsal işgücünün yüzde 6'sına tekabül ediyor.

Aydın Doğan'ın kızı Londra'da 600 milyon TL'ye malikane satın almış (SOL)

Hanzade Doğan Boyner'in Londra'da 600 milyon TL'ye malikane satıl aldığı ortaya çıktı. Bu alım İngiltere'nin 2022 yılı için en pahalı 4. satışı. Önceki gün İngiltere'de yayın yapan gazetelerinden biri, 2022 yılında Londra'daki en pahalı 10 konut satışını açıkladı. Listede bir de Türk patron var. Aydın Doğan'ın kızı Hanzade Doğan Boyner.  Doğan Online'ın kurucusu ve yönetim kurulu başkanı olan Hanzade Doğan Boyner, listenin dördüncü sırasında yer aldı. Sabah Gazetesi’nden Bülent Cankurt'un yazısına göre Hanzade Doğan Boyner'in, yazın Londra'nın en lüks semti Knigtsbridge'de, malikane satın aldığı ortaya çıktı. Bülent Cankurt’un yazısı şöyle: “Önceki gün İngiltere'nin saygın bir gazetesi, 2022 yılında Londra'daki en pahalı 10 konut satışını açıkladı. İş, sanat ve sosyete dünyasında yurt dışında ev sahibi olmak son yıllarda çok moda olduğu için acaba tanıdık bir isim var mı diye haberin detayına baktım ve bingo! Karşıma kim çıktı dersiniz? Aydın Doğan'ın kızı Hanzade Doğan Boyner. Doğan Online'ın kurucusu ve yönetim kurulu başkanı olan Hanzade Hanım, listenin dördüncü sırasında yer alıyor.  Hanzade Hanım, yazın Londra'nın en lüks semti Knightsbridge'de, 27 milyon sterline (Yaklaşık 600 milyon lira) bir malikane satın almış. Listede, Hanzade Hanım'ın üstündeki ilk üçte ise İsviçreli, ABD'li ve Sri Lankalı milyarderler yer alıyor. Hanzade Doğan Boyner'in, Victoria tarzı, altı yatak odalı malikaneyi kendisi mi kullanacağını yoksa yatırım için mi aldığını öğrenemedim ama Londra'ya ciddi bir servet yatırdığı ortada... Hanzade Doğan Boyner'in babası Aydın Doğan da, 2018'de Londra'nın en popüler semtlerinden Myfair'de, 46 milyon sterline sekiz katlı bir bina satın almıştı.”

(derleyen: mstfkrc)


İlaç skandalında son perde - Murat Ağırel / Cumhuriyet

 


Dün ilaç firmaları ve SGK arasında yaşananlara dair bir giriş yazmıştım. 

Eski AKP’li vekil Şükrü Ayalan’ın 50 Avro yerine 3 bin 750 Avro’ya ilaç aldırdığına dair istifa mektubunu anlatmıştım. 

Hatta öyle ki eski ortağı Birol Taşkara'dan, eski AKP’li vekilin adamları tarafından kafasına silah dayayarak, 11 milyon Avro aldıklarını ve Taşkara'nın bunu savcılığa suç duyurusunda bulunduğunu aktarmıştım. 

O konuya tekrar döneriz. 

Ama şimdi diğer isimleri anlatayım.

Eski Maliye Bakan Yardımcısı Osman Dinçbaş...

Gayriresmi ortağı olduğu TR Pharma ilaç firmasının pahalı ilaçları dikkat çekiciydi. Nasıl olmuş ise ödeme listesine alınmış. Dönemin kurum müdürü bir gün Fatih Çırakoğlu’nu arıyor. 

TELEFONDA TEHDİT

Osman Dinçbaş’ın kendisini aradığını ve “Chenodioksikolik” isimli ve kutusu 11 bin 850 Avro olan ilaçtan 1000 adet, yani yaklaşık 1 yıllık alım yapılmasını istediğini ancak olumsuz yanıt verdiğini anlattı.

Ertesi gün Fatih Çırakoğlu’nun yanındayken Osman Dinçbaş arıyor ve “Müdür efendi herkesi aştık seni aşamıyoruz, bu ilaç 1000 kutu alınacak” diyor.

Fatih Çırakoğlu da “Biz en fazla altı aylık ilaç alıyoruz. Bir yıllık ilacı hiçbir firmadan almadık bu firmadan da alamayız” diyor. Karşı taraf “Peki siz görürsünüz” deyip telefonu kapatıyor. 

Hemen dört kişilik bir Maliye Bakanlığı müfettiş ekibi geliyor. İşletme olmamamıza rağmen denetlemeye çalışıyorlar. Sonra bize resmi yazı geliyor. Abartısız dört kamyon belge fotokopisi istiyorlar. Fakat hiçbir şey çıkmıyor.

Araştırıp baktım. 

Osman Dinçbaş 2021 yılında görevinden alındı. Bahse konu firma TR Pharma Rus ortaklı bir firma. İlk kuruluş 2013 tarihli. Alexey Repik ve Ideogen AG adlı bir firma ile ortak. 11 Temmuz 2013’te ise Türk ortağı Mehmet Can Göker oluyor. Göker’in babası ROCHE adlı ilaç firmasının yönetim kurulunda. Roche CEO’su William Burns Mehmet Can Göker’in nikâh şahidi.

Bir isim daha anlatayım.

Adı: Hulusi Ay

Eski AKP Çankırı Milletvekili Hüseyin Filiz’in yeğeni Yavuz Filiz, CMC isimli bir firma kurduğunu ve kendisine iş verilmesini isteyerek yeğeni için randevu istemiş. Ertesi gün gelmiş ve “Benim amcam sizi arayacak siz beni şartlara bağlayacaksınız öyle mi” diye sinirlenip çıkıp gitmiş.

Bu olayların tamamını Fatih Çırakoğlu’nun istifa mektubundan ve kurum içerisindeki kaynaklarımdan aktarıyorum.

SAHTE İSİMLE ŞİKÂYET

Kendisi de Çankırılı olan Çalışma Bakanlığı Teftiş Kurulu Başkanı Hulusi Ay daha sonra olay hakkında bilgi istemiş. Fatih Çırakoğlu da durumu anlatmış. Sonra PTT şubesinden sahte isim ile tutarsız suçlamalar içeren bir şikâyet dilekçesine istinaden genel müdür, daire başkanı, Fatih Çırakoğlu hakkında soruşturma açılmış. Fatih Çırakoğlu’nun soyadı Çırakoğlu iken dilekçede Sarıoğlu yazılmış. 

Buna rağmen soruşturma açıldı. İki müfettiş 6-7 ay boyunca müdürlüğe yerleşti. Çırakoğlu istifa dilekçesini kuruma sunduktan kısa süre sonra Çalışma Bakanlığı tarafından görevden alındığını öğrendi. 

Hulusi Ay’ı aradım. 

“Kurumdan gelen şikâyet hakkında işlem yapmama gibi bir yetkim yok. Çankırılı olmamınsa konu ile ilgili herhangi bir ilgisi de bulunmamaktadır” dedi.

‘KILAVUZU DEĞİŞTİRDİLER’

Adı geçen Yavuz Filiz’in firması 8 Mayıs 2019 tarih 9824 sayılı Ticaret Sicil Gazetesi’ne göre CMC FARMA İLAÇ AŞ

Eski AKP Milletvekili Hüseyin Filiz’i aradım ve konuştum. 

Kesinlikle böyle bir aramanın olmadığını yeğeni ile kendisinin arasında büyük problemler olduğunu söyledi. Kendi adının kullanılarak böyle bir görüşme olup olmadığını ise bilmediğini anlattı. 

“Kurum çalışanlarına, istifa dilekçesinde eski AKP milletvekili Ayalan’ın baskı yaptığı ve Bangladeş üretimi bir ilacın zorla aldırmaya çalışılmasından bahsediyor. Bu konuda bilginiz var mı” diye sordum.

Şöyle yanıtladı:

“Bilgimiz var tabii ki. Kurumda kimin bilgisi yok ki? Şükrü Ayalan Nipt Pharma adında yeni bir firma kurdu. Kıbrıs’ta bu firma... Sağlık bakanının danışmanı Tevfik isimli bir kişi ortakmış, eski bürokratlardan Osman Nacar, İsmet Köksal gibi isimler de ortakmış. Sonuçta bahsettikleri ilaç listede yoktu. Türkiye İlaç ve Tıbbi Cihaz Kurumu (TİTCK)  kılavuzunda değişiklik yaptıracaklarını duyduk. Gökhan Öztuna konuya vakıf. Çok geçmeden SGK görüşü alınmadan bir gecede TİTCK kılavuzu değişti. Ucuz ilaç aldığımız İran, Arjantin gibi ülkelerden ilaç alımı bir gecede yasaklandı. Kılavuza göre Uluslararası Harmonizayon Konseyi (İCH) kurucu ülkelerden alım yapılabilecekti. Ancak yeni kılavuza eklenen anlaşılması zor olan bir ilacın da getirilmesi mümkün olacaktı. Anlamadık o vakit. Birkaç gün sonra Nipt Pharma’nın Bangladeş üretimi olan fakat Bangladeş’te bile ruhsatı olmayan birkaç ilaç için barkod başvurusu yapıldığını gördük. Sonucunu beklerken hop TİTCK listesine eklendiğini gördük. Uyardık tabii ki hata yapıldığını ancak dinleyen kim?”

Prof. Dr. Osman Nacar ile de telefonda görüştüm “Dolaylı veya doğrudan böyle bir şirkette ne ortaklığım ne irtibatım bulunmaktadır. Bu iddia yalandır” dedi.

İsmet Köksal mesaj gönderdi ve iddiaları kabul etmeyerek “İsmi geçen firma ile hiçbir ortaklığım yoktur. Teyit edemediğiniz bir bilgiyi söylemek tesadüf olamaz ve bir amaca hizmet ediyordur” ifadelerini kullandı.

SAĞLIK BAKANLIĞI YALANLAYAMADI

İddialarda yer alan bir gece TİTCK kılavuzunda yapılan değişikliği Sağlık Bakanlığı kaynaklarına sordum.

Şu yanıtı verdiler:

“Yurt Dışından İlaç Temini ve Kullanımı Kılavuzu yenilendi ama iddia edildiği gibi bir ilacı eklemek için değil güncel bilimsel gereklilikler doğrultusunda güncellendi. İddia edildiği gibi İran, Arjantin, Küba, Hindistan gibi Uluslararası Harmonizayon Konseyi (IHC) Kurucu veya daimi üyesi olmayan ülkelerden ilaç alımı yasaklanmadı. Bangladeş de dahil olmak üzere ürün kalitesini gösteren ek belgeler tanımlandı. Bahse konu ilaç için 10.03.2022 tarihinde yurtdışı listesine eklenmesi talebiyle SGK tarafından kurumumuza başvuru yapıldı. Dışişleri Bakanlığı’ndan ilaç hakkında bilgi alındıktan sonra kılavuz değişikliği 23.10.2022 tarihinde yapıldı. Yani ekleme talebi kılavuz değişikliğinden yedi ay önce geldi.”

Yani sonuçta Sağlık Bakanlığı da bu yazdıklarımı yalanlayamadı. 

Hatta doğruladı.


 İŞ TAKİPÇİLİĞİ YAPAN AKP’Lİ VEKİLİN BELGESİ

Son olarak eski AKP’li milletvekili Şükrü Ayalan’ın iş takipçiliği belgesini paylaşacağım. 

Bir insan tabiki ticaret yapabilir fakat bunu halkın oylarıyla seçildiği ve elde ettiği siyasi kimliğini kullanarak yaparsa orada işler değişir.

Şimdi...

Şükrü Ayalan ile telefon görüşmemizde kendisi hakkındaki iddiaları reddetmişti. “Gazeteci araştırır” demişti.

Araştırdım.

Şükrü Ayalan 3 Kasım 2002 seçimleri sonucunda 22’nci dönem AKP milletvekili olarak seçildi. AKP genel başkan yardımcısı olarak da görev yaptı. 

Kendi beyanında BA Pharma ve NIPT Pharma isimli firmaların sahibi olduğunu ve Birol Taşkara’nın ise BA Pharma adlı firmada yanında çalıştığını belirtmişti.

BA Pharma Kıbrıs Serbest Bölge’de kurulu bir firma ortaklık yapısına ulaşamadım. Ancak şirketin hissedarlarından birinin Birol Taşkara olduğu bilgisine ulaştım. Birol Taşkara ismini yazı dizisinin ilk bölümünde aktarmıştım. 

YÜZDE 30 PAY ALACAK

NIPT Pharma adlı firmanın ise üç ortağı mevcut. Şükrü Ayalan, M.A.A. F.B.K. Şirket müdürü olarak ise Emine Aksoy gözüküyor. Kendisi Ayalan’ın sekreteri.

Ayalan’a kendisi hakkında savcılık şikâyeti olduğunu söylediğimde “Ben yanlış gördüm korktuğum için böyle yaptım diye ifade verdi. Bu konuya girmek istemiyorum” demişti.

Şimdi gelelim önemli noktaya...

Şükrü Ayalan, AKP genel başkan yardımcısı olduğu dönemde Birol Taşkara ve ortakları ile bir anlaşma yapıyor. 

Anlaşma içeriği ise Şükrü Ayalan mevcut siyasi gücü ile Birol Taşkara ve ortakları adına devlet kurumları ile olan ilişkilerini düzenleyecek ve yapılan ticaretten de yüzde 30 pay alacak. Anlaşma sağlanıyor. Firma ilaç getirmeye başlıyor, Şükrü Ayalan ise oluşan ticaretten payını alıyor. Ancak bir süre sonra araya anlaşmazlık giriyor ve çözüm için bir toplantı gerçekleştiriliyor.

Aralarında yapılan görüşme neticesinde 7 Ekim 2019 tarihinde bir ibraname imzalıyorlar ve Şükrü Ayalan’a ödenmesi gereken para nakit olarak ödeniyor.

İbranameyi yayımlıyorum tek tek maddelerini yazmayayım özetle, “Fehmi Mert Sözen, Oytun Canoğlu, Birol Taşkara, Şükrü Ayalan ve Devrim Pardün ile 01.01.2015-01.05.2019 tarihleri arasında yapmış olduğu tüm iş ve işlemler karşılığında kendilerine ödenmesi gerekli her ne nam altında olursa olsun tüm ödemeler işbu protokolün imzası tarihinde eksiksiz olarak ödenmiştir” deniyor. 

Sonuçta bir siyasetçinin özel bir şirket için makamını kullanarak iş takibi yapmasının belgesi olur mu? 

Oluyormuş demek ki...

Bunu da görmüş olduk.

Bittiğini düşünüyorsunuz ama yanılıyorsunuz.

Peki, bu iş takibi için firmadan ne kadar para almış biliyor musunuz?

Tam 8 milyon Avro.

Bunu nereden anlıyoruz?

Savcılığa yapılan bir suç duyurusundan!

Hani Şükrü Ayalan “yok öyle bir şey” dediği silah zoru ile senet imzalattırma olayına ait savcılık suç duyurusundan.

Anlatayım...

Şükrü Ayalan 1 Ocak 2015 ve 1 Mayıs 2019 tarihleri arasında BA Pharma adlı firmada danışmanlık hizmeti veriyor. Karşılığında da 8 milyon Avro alıyor. İbraname yapıyorlar ve “Borcumuz yok artık” diyor ortaklar.

Ancak Ayalan bir süre sonra işlerde daha fazla emeğim var diyerek kâr payını artırmak istemiş. Birol Taşkara bunu kabul etmemiş. Ayalan Taşkara’yı çay-kahve içmek için Ankara/Çankaya’daki adresine çağırmış.

SİLAHLI ADAMLAR KARŞILADI

Taşkara şüphelenmeden ofise gitmiş. Gitmiş ama gittiği yerde 4-5 silahlı adam ile karşılaşmış. 

Ayalan, “Benim daha fazla hakkım var. 3 milyon dolar ödeyeceksiniz ve üzerinizdeki şirketi ve tüm hisselerini bana devredeceksin, polise savcılığa gidersen ben oraları ayarladım hiçbir şey çıkartamazsın seni öldürürüm, size ceza kestim daha fazla kesecektim ama bu kadar kestim. Ödemezseniz 5 milyon dolar yapacağım cezayı” şeklinde beyanda bulunmuş. 

İmzalaması için senet çıkarmış. İmzalamayacağını belirtince Veysi Özel isimli ve yanındakiler tarafından darp edilmiş. Silah namlusuna mermi verilerek başına dayatılarak senet imzalattırılmış.

Tekrar söylüyorum. Savcılığa verilen dilekçede yazıyor bunlar.

Bahse konu yerde Emine Aksoy da var. Senet düzenlenme tarihi ve ödeme tarihi arasında yedi gün süre belirlenmiş.

İşte yazı dizisinde bahsettiğim o suç duyurusunda bulunulduktan sonra araya siyasi temsilciler girmiş ve konu “tatlıya” bağlanmış. Birol Taşkara da şikâyetini geri çekmiş.

Peki, Şükrü Ayalan “NIPT Pharma adlı firma ile hiç iş yapmadım” demişti ya. Şimdi iş yaptı mı yapmadı mı ona bakalım.

İBNİ SİNA SGK kurumunun çalışanları ne diyordu?

Şükrü Ayalan TİTCK’ye Bangladeş’ten 50 Avro’ya getirip 3750 Avro’ya satacağı ilacı ekletti. Ancak kurum bürokratları bunu engellemişti.

Peki, listeye ekletme gücünü kurumdaki bir kişiden alması gerekiyor değil mi? Yani içeride adamı olması gerekiyor. Bunu da yalanlamıştı.

Şimdi size başka bir durumu daha anlatıyorum...

NIPT Pharma isimli firma TİTCK Ekonomik Değerlendirmeler ve İlaç Tedarik Yönetimi Dairesi Başkanlığı’na Emine Aksoy (Ayalan’ın Sekreteri) imzalı bir dilekçe sunuyor.

Uzun uzun dilekçeyi aktarmayayım. 

Özetle “Hindistan’da uygun koşullarda depolanmayan ya da son kullanma tarihi geçmiş ürünlerin kutularının değiştirilerek piyasadan toplanmak suretiyle bir depo tarafından Türkiye pazarına verileceği ifade edilmiştir” deniyor.

Ve bu dilekçe üzerine bahse konu firmanın ilaçları yurt dışı ilaç listesinden çıkarılıyor.

Şöyle yazayım… Firmanın ilaçlarını sadece kendi satmak isteyen Ayalan’ın isteği olmayınca sekreteri, ilacın listeden çıkarılmasını istiyor ve söz konusu ilaç listeden çıkarılıyor. Firma yetkilisiyle görüştüm, ilaçlarının listeden çıkarıldığını, ilaç kurumuna “neden çıkarıldığını sorduğunda” ise cevap alamadığını belirtti.  

İŞTE O DİLEKÇE:

Firma ile konuştum. 

Şükrü Ayalan bu firmadan ilaç başına para istiyor. Üstüne üstlük “Pazartesi günü yapılacak olan ihaleye giremezsiniz” diye tehdit ediyor. Firma rest çekiyor. İhaleden üç gün önce yukarıda yazılan dilekçeyi veriyor ve firma gerçekten ihaleye giremiyor.

Bunca kavga dövüş ve havada uçuşan milyonlarca Avroluk işin ardından geriye tek bir soru kalıyor.

 AKP’li Şükrü Ayalan’ın Türkiye İlaç ve Tıbbi Cihaz Kurumu’nda (TİTCK) bu kadar etkili olmasını sağlayan, firmaları baskı altına almasına yardımcı olan, TİTCK ilaç listesinden dahi ilaç çıkartılmasını sağlayacak güçte olan kişi kim?

-BİTTİ-


Murat Ağırel / Cumhuriyet

Akıllı Kent projesi kimleri zengin etti, kimleri ağlattı? - Yusuf Yavuz / SOL

 


Antalya’da Büyükşehir Belediyesinin yürüttüğü milyonlarca avroluk AB projesinin ayrıntıları, kent için çözüm üretmesi gereken belediyelerin nasıl bir rant dağıtım aracına dönüştüğünü gösteriyor.

Antalya’da Büyükşehir Belediyesi eliyle uygulanan 2,8 milyon avroluk ‘akıllı kent’ projesi Taksim Camii’nin sponsoru olan Sur Yapı’ya nasıl reklam aracı yapıldı? Kent halkına hizmet vermesi gereken 2 elektrikli otobüs neden buhar oldu? AB destekli projede aylık bin avro maaşla asistan olarak işe alınan Başkan danışmanının kızı kim? Sayıştay raporuna göre 11 lüks aracın usulsüzce kiralanıp kanuna aykırı şekilde başkan danışmanları ve belediye bürokratlarına makam aracı yapıldığı kurumda kentin ulaşım sorununu kim çözecek? Büyükşehir Belediyesi 2013’te ortaya koyduğu iklim, ulaşım ve enerji hedeflerinin ne kadarını gerçekleştirebildi? Süresi içinde bitirilemeyen projede oluşan kamu zararını kim karşılayacak?

Türkiye’nin en fazla göç alan kentlerinden biri olan Antalya’da son yıllarda iyice artan trafik ve ulaşım sorunu kent halkının gündelik yaşamını kötü yönde etkiliyor. Trafik sorununun özellikle sabah ve akşam saatlerinde bir tür kriz halini aldığını söylemek hiç de yanlış olmaz. Ülkenin beşinci büyük kenti olan Antalya’da resmi rakamlara göre nüfus 2 milyon 665 bin civarında. Ancak geçtiğimiz yıl yoğun bir yabancı yerleşimine sahne olan kentin nüfusunun 3 milyona dayandığı tahmin ediliyor. Bu hızlı nüfus artışının beraberinde getirdiği imar rantı, bu pastadan beslenen çevrelerin önceliği olurken; ulaşımdan altyapıya, enerjiden suya, hava kirliliğinden çevre temizliğine kent halkının öncelikleri çözümsüz kalıyor. İlçelerden Büyükşehir’e belediye meclislerinin en önemli gündemleri imar tadilatları olunca kentin acil çözüm gerektiren sorunları kronikleşmeye doğru gidiyor…

Kasaba belediyelerini aratan yönetim anlayışı

Kentin bu sorunları yeni değil. Yaklaşık 15-20 yıldır belediye yönetimlerinin gündeminde. Belediye yönetimlerinin her seçimde yenilenmesiyle adeta çözümsüzlük de bir önceki yönetimin sorunlarını da ekleyerek yenileniyor. Partizanlıkla belediyeye yerleştirilen kadroların takım ruhu oluşturamaması bir yana, adında koskoca ‘Büyükşehir Belediyesi’ yazsa da ‘kurumsal kimlik’ ve temsiliyetten çok uzak bir kasaba belediyesi görünümü veren Antalya Büyükşehir Belediyesi’nin birçok uygulamasında bunun izlerini görmek mümkün. Büyükşehir Belediyesi’nin içinde sanki birçok ‘küçük şehir belediyesi’ var ve her birinin de kendine göre dükalık oluşturan bir başkanı. ‘Kasaba belediyesi’ni bir benzetme olarak kullandığımın da altını çizeyim, yoksa birçok kasaba belediyesi yerel yönetimler için yüz akı denilebilecek işler yapıyor.

Gösterişli toplantıyla duyurulan ‘SECAP’ nedir?

Konumuza dönersek, Büyükşehir Belediyesi, kısa adı SECAP olan ve uzun süredir kurumun gündeminde bulunan ‘Sürdürülebilir Enerji ve İklim Eylem Planı’nı 13 Eylül 2022 tarihinde yapılan gösterişli bir tanıtım toplantısıyla duyurdu. Toplantıya ‘medya yüzü’ olarak televizyon programcısı arkadaşımız Güven İslamoğlu da katılmış ve iklim kriziyle ilgili bir sunum yapmıştı. Amacı kentin ve kenti yöneten kurumun enerji ve iklim konusundaki tavrını ve atılan/atılacak adımları ortaya koymak olan projenin tanıtım toplantısı için ne kadar karbon salınımı sağlandı bunu bilmiyoruz. Ancak bildiğimiz bir şey varsa o da Mustafa Akaydın’ın belediye başkanlığı döneminde Türkiye’de ‘Sürdürülebilir Enerji Eylem Planı Raporu (SEEP) hazırlayan ilk belediye olan Antalya Büyükşehir Belediyesi’nin 2013 yılından sonra yaklaşık on yıl boyunca bu konuda kayda değer bir yol almadığıdır.

SECAP Proje tanıtım toplantısı










Başkan böcek: ‘Çevre dostu Antalya için çalışıyoruz’

SECAP’la ilgili hazırlanan proje raporunun önsözünü yazan Antalya Büyükşehir Belediye Başkanı Muhittin Böcek, iklim değişikliğinin önemine değinerek özetle şu ifadeleri kullanıyor:

“Tarımın ve turizmin başkenti, yaklaşık 2,5 milyon nüfusa sahip 5. büyük kent olan Antalya’mızın çevre ve doğa dostu bir kent olması için çalışmalarımızı kararlılıkla sürdürüyoruz. Antalya Büyükşehir Belediyesi olarak kısa vadeli, günü kurtaran projeler ile değil gelecek nesillerin haklarını da dikkate alan planlı, kurallı, tekniğe ve bilime dayalı süreklilik arz eden çevre projelerini kent vizyonu ile ortak akılla yürütmeye devam ediyoruz.”

SECAP, Türel döneminde imzalanan AB projesinin parçası

Başkan Böcek’in kısa vadeli ve günü kurtaran projelerle yola devam ettiklerini vurgulaması önemli ancak önsüzünü yazdığı rapora bakıldığında tam da kısa vadeli ve günü kurtaran işlerden biri olduğunu söylemek mümkün. Rapor kapağında da yer verilen MAtchUp Projesi’nin bir ayağı olan SECAP’ın ne olduğuna ve neleri içerdiğine kısaca bir göz atmak, meramı anlatmaya yeter: Menderes Türel’in belediye başkanlığı döneminde, 1 Ekim 2017 tarihinde ‘Avrupa Birliği Horizon 2020 Akıllı Şehirler ve Topluluklar Programı’ kapsamında hibe almaya hak kazanan MAtchUp Projesi; enerji, ulaşım, bilgi ve iletişim teknolojileri, entegre çözümlerin büyütülmesi ve çoğaltılması yoluyla Avrupa Kentsel dönüşüm sürecini güçlendirmeyi amaçlayan bir ‘Akıllı Şehir’ projesi olarak tanımlanıyor.

Antalya, Dresden ve Valensiya projenin uygulandığı kentler

MAtchUp Projesi’nin uygulandığı kentler arasında Dresden (Almanya), Antalya (Türkiye) ve Valensiya (İspanya) bulunuyor. Bu kentlerdeki büyük ölçekli uygulamalar dışında ayrıca Ostend (Belçika), Herzliya (İsrail), Üsküp (Makedonya) ve Kerava (Finlandiya) gibi kentler de izleyici olarak projeye iştirak ediyor.

AB destekli proje için belediyeye 2,8 milyon avro hibe

Projenin Türkiye ayağında proje ortağı kurumlar; Antalya Büyükşehir Belediyesi, Akdeniz Üniversitesi ANTEPE, SAMPAŞ, TAYSİM (Trafik Araştırma Yönetim Simülasyon İnşaat Müşavirlik Proje ve Ticaret Anonim Şirketi) ve Demir Enerji bulunuyor. Proje kapsamında Antalya Büyükşehir Belediyesi’ne 2.792.615 Euro hibe aktarılıyor. Projenin amaçlarından biri de kamu binaları ve konutlarda enerji verimliliği sağlamayı amaçlayan ‘akıllı kent’ uygulaması. Bunun için Türel döneminde ‘Türkiye’nin en büyük kentsel dönüşüm projesi’ olarak duyurulan ve ihalesi Taksim Camii’ne sponsor olan Sur Yapı’ya verilen Kepez Santral Bölgesi seçiliyor. Kentsel dönüşüm alanında Sur Yapı’nın inşa edeceği konutlardan 256 dairenin MAtchUP projesi kapsamına alınması kararlaştırıldı. Daha sonra proje kapsamında ışıklandırılacak konut sayısı 534’e çıkarıldı. Başlangıçtaki plan özetle şöyleydi:

“Yüksek performanslı yapı prensiplerine sahip bu yapılar ısıyı geçirmeyen camlara ve enerji tasarruflu aydınlatmalara sahip olacaktır. Bu yapılara entegre daireler çoğunlukla yenilenebilir Termal Güneş Kollektörlerinden tedarik edilecektir. Bu aksiyon yapılar için hem elektrik depolama, akıllı ev ve akıllı kontrol hem de akıllı sayaç aksiyonlarıyla entegre halinde çalışması planlanmaktadır.”

Kepez Santral MatchUP proje alanı










Akıllı kent halkı mağdur eden sur yapıya yaradı

Ancak akıllı kent, akıllı ekonomi, akıllı çevre, akıllı yaşam, akıllı hareketlilik, akıllı yönetişim ve akıllı vatandaş gibi 6 ana eksene oturtulan projede tek akıllı çıkan, yaptığı konutları ‘akıllı’ diyerek daha yüksek fiyatlara satan Sur Yapı şirketi oldu. İki yıldır Sur Yapı’nın yarattığı mağduriyetle yaşamları çileye dönüşen hak sahiplerinin yanında kamu kaynakları da özel bir şirketin imajının parlatılması için kullanılmış oldu. Böylece Antalya kentinin bütününe yayılması gereken projenin önemli bir ayağı da yandaş bir şirketin kazancına payanda yapıldı.

Projenin yalnızca personel gideri 368 bin avro

Öte yandan Ocak 2021’de proje kapsamındaki uygulamalar için gerekli olan 1 milyon 194 bin 741 avroluk ekipman maliyetinin yanında belediyenin 200 bin avro, Antepe’nin 168 bin avro personel gideri, 363 bin avro taşeron hizmeti gideri, 533 bin avro da ‘dolaylı masraflar’ listelenmiş. Projenin tanıtımı için yapılacak toplantılar için bile 45 bin avro seyahat gideri konulmuş. Ekipman olarak anılan kalemler arasında ‘akıllı sayaç’ gibi ürünler de yer alıyor. Örneğin 2021 yılında 606 akıllı sayaç için her birine 465 avro bütçe belirlenmiş. O günün kuruyla (9 lira) yaklaşık 4 bin 180 liraya karşılık geliyor.

Başkan danışmanının kızı aylık bin avro maaşla işe alındı

Proje için ayrılan “personel bütçesi” de yabancıya gitmedi ve Antalya Büyükşehir Belediye Başkanı Muhittin Böcek’in Baş Danışmanı Cem Oğuz’un mimar olan Kızı Ceren Oğuz (Uçar) 22 Nisan 2020’de aylık bin avro maaşla ‘Proje Teknik Asistanı’ olarak işe alınan isimler arasında yer aldı.

Kente ayrıcalık kazandıracak proje ve kaynak heba edildi

Süresi 5 yıl olan projenin 01 Ekim 2022’de tamamlanması gerekiyordu ancak süresi içinde bitirilip raporlanamadığı için kurum yöneticileri bir yıllık süre uzatımı talep etti. Kente ayrıcalık kazandıracak içerikteki bir proje için ayrılan devasa bütçe, malzeme alımından personel seçimine kayırmacılık ve yandaşlık anlayışıyla sönümlendirilirken, kent halkının içeriğinden bile haberdar olmadığı muhtemel kazanımları da kamu kaynakları ve geçirilen zamanla birlikte heba edildi. Proje kapsamında kent halkının kullanımına sunulması gereken 2 elektrikli otobüs de hayal olan uygulamalar arasında yerini aldı. Menderes Türel zamanında başlayan bir başka AB Projesi olan CUTLER Projesi de Muhittin Böcek zamanında tamamlanan bir proje olmuştu. Bu projenin de Düden Çayı’nın kirlilikten korunmasını ve kirlilik takibini içeren kısmı bile yine çaydaki kirlilik ve balık ölümleri düşünüldüğünde başlı başına kötü yönetim anlayışının yarattığı bir facia. Hatalı uygulamalar ve sürecin iyi yönetilememesi nedeniyle süresinde de bitirilemeyen MatchUp projesi kapsamında en az 500 bin avroluk kamu zararı oluştuğu öne sürülürken, hedeflenen ‘akıllı kent’ yerine, Antalya gibi uygulamanın en kolay olabileceği bir kentte akıl almaz bir beceriksizlik olarak tarihe geçti.

Projenin adını bile duymayan kent halkı sorunlarla baş başa

Antalya Büyükşehir Belediyesi’nin 13 Eylül 2022’de gösterişli ve medyatik isimlerin katılımıyla duyurduğu SECAP, kısaca özetlediğimiz MAtchUp’ın bir parçasıydı. Ancak başta hak sahiplerinin mağduriyetleriyle gündemden düşmeyen Kepez Santral Mahallesi sakinleri olmak üzere Antalya halkı ne MAtchUP’ın ne de SECAP’ın ne olduğundan, ne işe yaradığından habersiz. Dahası projenin adını bile duymamış olan kent halkı felç olan trafik, kirlenen hava ve giderek maliyetlerini karşılayamaz duruma geldiği enerji faturalarıyla karşı karşıya.

10 yıl önce ortaya konulan hedeflere ne oldu?

Oysa SECAP Antalya için büyük bir fırsattı. Bundan yaklaşık 10 yıl önce hazırlanan ‘Sürdürülebilir Enerji Eylem Planı’ (SEEP), bugüne yönelik hedefleri içeriyordu ve SECAP’ın altlığı olarak görülen bir projeydi. Ancak hedeflenen adımların birçoğu yerine getirilmediği gibi, ulaşım, kirlilik ve başka birçok konuda kent 10 yıl öncesinin de gerisine düşmüş durumda.

Yolun başında hazırlanan rapor daha samimi izlenim veriyor

AB bünyesinde 2008’de oluşturulan ve yerel yönetimler ve paydaşlarının küresel ısınmaya karşı birlikte mücadele vermelerine rehberlik eden CoM (Covenant of Mayors) Belediye Başkanları Sözleşmesi’ne taraf olan Antalya Büyükşehir Belediyesi, 2013 yılında yine Demir Enerji adlı danışmanlık firmasına bir rapor hazırlatmıştı. BAKA’nın da desteği ile yürütülen çalışmada konuyla ilgili hedeflere değinilen raporun kapağı ve içeriği, hazırlandığı döneme göre daha profesyonelce hazırlanmış görünüyor. Seçilen görsellerden kullanılan terminolojiye, kamusal sorumluluktan korumacı yaklaşımlara kadar birçok alanda rapora hâkim olan dil daha sahici görünüyor.

SECAP kapağında Zihni Sinir projelerinin görselleri var

Bugün de aynı danışmanlık firmasıyla çalışan ve SECAP raporunun hazırlanmasında Demir Enerji adlı firmadan destek alan Antalya Büyükşehir Belediyesi, daha gerçeklikten uzak, daha popülist ve günü kurtarmaya yönelik şovlarla göz boyamaya yatkın bir görünüm veriyor.

SECAP proje raporunun kapağında yer verilen ve ‘başarı’ olarak sunulan görseller bile bunu anlatmaya yetiyor. Boğaçay’ında çözüm üretmekten uzak bir kısır döngüyü tekrarlayan ‘deniz süpürgesi’, Zihni Sinir projelerini aratmayan ve çözümden çok soruna neden olan ‘atık kapanları’, trafiği rahatlatmada tam olarak ne kadar yarar sağladığı anlaşılamayan ‘akıllı kavşaklar’ ve balon balığının peşine takılıp diğer birçok istilacı türün varlığından bile haberdar olmayan yöneticilerin eğlencesi haline dönen ‘yabancı türlerle mücadele’ gibi başlıklar projenin ciddiyetsizliğini ortaya koyuyor.

SECAP proje raporunun kapağı










Antalya’da sera gazı üretiminde ulaşımın payı yüzde 30

SECAP raporunda bolca literatür bilgisi, ilgili kurumlardan alınan veriler ve geleceğe yönelik vaatler yer alıyor. Raporu sanki kentin yönetiminden sorumlu bir kurum değil de bu kurumdan beklentileri olan bir sivil toplum örgütü ya da meslek odası yazmış gibi. Bizzat projenin ana eylem planında 2 elektrikli otobüsün kente kazandırılması planlanmışken, raporun ulaşımla ilgili kısmında “Kentte elektrikli araç varlığı ile ilgili herhangi bir veriye ulaşılamamıştır” ifadelerine yer verilmesi dikkat çekici. Üstelik aynı raporda kentteki ulaşım faaliyetlerinin toplam sera gazı emisyonu üretimindeki payının yüzde 30,24’le çok yüksek bir oranda olduğu da belirtilmişken.

Antalya sera gazı üretimi oranları








Deniz ulaşımı ve bisiklet konusunda fatura halka kesiliyor

Bisiklet kullanımının artırılması ve deniz yolu ulaşımının geliştirilmesi konusunda yerel yönetim topu taca atarak halkın bu konudaki isteksizliğini gerekçe gösteriyor. Ancak yerel yönetimlerin görevi biraz da bu talebin üretilmesine katkıda bulunmak değil mi?

Denizyolu eylem planı






SECAP raporundaki karbon nötr hayalleri ve gerçekler

Karbon salınımını artıran unsurların başında gelen dizel araçların oranının yüzde 70’in üzerinde olduğu Antalya’da belediye yönetiminin SECAP projesi kapsamındaki 2030 hedefi, ulaşımda toplam 2.009.046 ton CO2e sera gazı azaltımı ve 8.849.734 MWh enerji verimliliği sağlanması. SECAP raporuna göre Büyükşehir Belediyesi’nin 2050 yılı hedefi ise nötr karbon. Yani karbonsuz bir Antalya hedefleniyor. Bunun mümkün olup olamayacağını anlamak için kurumun arşivlerinde duran kayıtlara bakmak yeterli.

SECAP Raporu 2030 için enerji ve karbon salınımı azaltımı hedefi








2012’den bu yana araç sayısı 5 kat, yakıt tüketimi 15 kat arttı

Büyükşehir Belediyesi’nin erişime açık olan yıllık faaliyet raporlarına bakıldığında ise 2012’de 564 olan kurumdaki araç sayısının 2021 yılında 1979’a çıktığı, 2015’te 609 olan makine ve ekipman sayısının 2021’de 1040’a yükseldiği görülüyor. Faaliyet raporlarına göre kurum bünyesindeki araçların yıllık yakıt harcamaları ise 2013 yılında 5 milyon lira düzeyinde iken 2016’da 20 milyon, 2019’da 82 milyon liraya yükseldi. Pandemi dönemi olan 2020’de 61 milyon, 2021’de ise 74 milyonluk akaryakıt tüketimi yapılan belediye araçlarında kullanılan yakıtın büyük kısmının daha fazla kirlilik yaratan dizel olduğunu da belirtelim.

Antalya BŞ Belediyesi'nde 2012 ve 2021 yılları arasında akaryakıt tüketimi ve araç sayısı karşılaştırması










2013’ten bu yana sera gazı salımında yüzde 45 artış var

Yukarıda değindiğimiz 2013 tarihli SEEP raporunda yer verilen Antalya’nın (sanayi hariç) sera gazı salım miktarlarıyla 2022 tarihli SECAP raporunda yer verilen miktarlar karşılaştırıldığında, aradan geçen 10 yıllık süre içinde oranların önemli ölçüde arttığı görülüyor. Bu süre içindeki ulaşımdan kaynaklı sera gazı salımı yüzde 45 oranında artmış görünüyor.

2013 ve 2022 raporlarında sera gazı karşılaştırması








Lüks araba sevdasındaki yöneticilerin karbon ayak izi

Antalya Büyükşehir Belediyesi bürokratlarının araba sevdaları yüzünden 11 lüks aracın usule aykırı şekilde kiralandığını ve yine Taşıt Kanunu’na aykırı olarak Başkan Danışmanları ve Gelen Sekreter Yardımcılarına makam aracı olarak tahsis edildiğini belgeleyen son Sayıştay raporuna bakıldığında ve ihaleli harcamaların yüzde 25’ini akaryakıt ve araç kiralamaların oluşturulduğu dikkate alındığında kurum yetkililerinin geleceğe dönük vaatlerden çok öncelikle kendi karbon ayak izlerine odaklanmaları gerektiği izlenimi doğuyor.

2012 ve 2019 yılları arası araç durumu karşılaştırması

Yusuf Yavuz / SOL