Kemal Okuyan: Biz hazırız! Yıkacağız ve kuracağız
TKP Genel Sekreteri Kemal Okuyan, partinin seçim bildirgesinin bir meydan okuma olduğuna işaret etti, 'Biz hazırız. TKP’nin öncülük ettiği bir iktidarın neler yapabileceği bizim için çok net' dedi.
Türkiye Komünist Partisi Genel Sekreteri Kemal Okuyan, İstanbul Nâzım Hikmet Kültür Merkezi’nde gazetecilerle yapılan buluşmada partinin seçim bildirgesi ve sloganını açıkladı, gündeme ilişkin sorulara yanıtlar verdi.
TKP’nin şu anda gündem olan iki ittifakla hiçbir ilgisi olmayan nadir partilerden biri olduğunu, iki masaya da çok uzak olduğunu belirten Okuyan, Türkiye’nin sandıktan ne çıkarsa çıksın ülkenin seçim sonrasında çok derin bir hesaplaşmaya doğru yol alacağına işaret etti ve buna hazır olmak gerektiğini dile getirdi. Okuyan, “Türkiye seçimden sonra, seçim sonucundan bağımsız olarak çok büyük bir kaosa gidecek. 'Erdoğan ya da muhalefet kazanır'dan öte, Türkiye çok derin bir krize gidecek, buna itiraz neredeyse mümkün değil. Bu ekonomik tablo, bu siyasi ideolojik fay hattı istikrarlı bir yere evrilemez” dedi.
“Nisan ya da Mayıs’ta Türkiye’de bir sandık kurulacak doğru ama öte yandan Temmuz ayında bu ülkede ne olacak sorusuna yanıt yoksa bu ciddi bir sorundur” diyen Okuyan, “Toplumsal bir kaos mutlaka bazı özneleri çağırır. Tarih bize şunu gösteriyor, ortada masa falan kalmaz. Biz de bu düzeni değiştirmek, yıkmak isteyen bir parti olarak bu kaotik süreçte olanak yaratmaya çalışacağız. Bu kaotik sürecin işçi sınıfını, emekçileri, özgürlüğü bastırmaması için iki masadan da uzak durmak gerekir. Erdoğan’la muhalefeti bir mi tutuyorsunuz diyorlar, Erdoğan’la muhalefeti bir tutan TKP değil, o masaya Davutoğlu’nu, Babacan’ı, Akşener’i TKP oturtmadı” ifadesini kullandı.
'Bu felaket tellallığı değil meydan okuma'
Okuyan, sözlerine şöyle devam etti:
"Bugünkü ekonomik sistem bitmiş durumda. Türkiye’de sürdürülebilir bir sermaye egemenliği yok, peki bunun siyaset alanında hiç yer bulmaması mümkün mü? Kimi başlıklarda devletleştirme meselesi tartışmaya başlanıyor. Yakın gelecekte halkın ekonomik durumunda göreli bir iyileşmeyi sermaye varlığına el koymadan, doğrudan devletleştirmeden yapacağını, halkın derdine ilaç olacağını söyleyen herkes Türkiye’yi uçuruma sürükler.
Sermayeye el koymadan Türkiye’de halkının soluk alma olasılığı sıfırdır, bunu deneyen Türkiye’yi iç savaşa sürükler.
Bugünkü ekonomik sistem sürdüğü sürece halka verilecek her şey halktan alınır. Dolayısıyla asgari ücreti 15 yaparsanız enflasyon yine halktan çıkar. Bu olağanüstü barbar sisteme karşı TKP başından bu yana mücadele etti, temel sektörlerde devletleştirme olmadan bugünkü sistem çökmeye mahkumdur.
Bu felaket tellallığı değil, bu aynı zamanda bu tabloya karşı bir meydan okuma."
'TKP Erdoğan’ın gitmesi için her şeyi yapacak'
TKP’nin Erdoğan’ın gitmesini istediğini, Erdoğan’ın gitmesi için her şeyi yapacağını vurgulayan Okuyan, “Erdoğan gitsin duygusu bu düzen değişmeli duygusuyla tam olarak bir araya gelmedi, bunun için uğraşacağız seçimlere kadar. Ve bu duygunun karşısında olmayacağız. Şu yalana da ortak olmayacağız, 'Erdoğan gittiğinde bu karanlık sona erecek', hikaye… Bunun yanı sıra biz bu muhalefete kefil olmayacağız, halkımızı da uyaracağız. Bizim bir ittifakımız var, orada birlikte karar vereceğiz ama söyledik, Erdoğan’ın seçilmesine asla yardımcı olmayacağız” ifadesini kullandı.
'TKP düzen siyasetinin bir blok olarak karşısında'
“TKP 22 yıldır AKP ile uğraşıyor, bugünkü muhalefet bloğunun bir bölümü AKP ile birlikteydi, bir bölümü buna HDP’yi de katıyorum, CHP’yi de, en kritik dönemlerde AKP’yi ipten dahi aldı. Biz bu muhalefete de karşıtız. TKP düzen siyasetinin bir blok olarak karşısında” diyen Okuyan, şöyle devam etti:
“Sosyalist Güç Birliği bir aday çıkarmalı dedik, demeye devam ediyoruz. Gerekirse ikinci turda başka bir yol izleriz, gerekirse ilk turda başka bir yol izlenir, aday gösterilir, öyle bir koşul oluşur ki geri çekilir. Sosyalist Güç Birliği yoluna devam etsin istiyoruz, mümkün olduğunca geniş, ilkeli bir odağın alternatif olarak ortaya çıkmasını istiyoruz sözünü ettiğimiz süreçte. Parlamento seçimlerine herkes kendi parti adıyla ve adaylarıyla girecek ancak bu süreci bir dayanışmayla yürütecek. Bu kapsamda TKP yarın seçim çalışmasını başlatacak”
'Biz hazırız!'
“Biz hazırız. Ne yapacağımızı biliyoruz” vurgusunu yapan Okuyan, “TKP’nin öncülük ettiği bir iktidarın neler yapabileceği bizim için çok net. Burada çözüm belgelerimiz var. Alışkın olunmayan bir belge bu. Toplumda ve siyaset alanında korkunç bir çürüme var. TKP açık, sözünü esirgemeyen ve toplumda hâlâ var olan değerleri savunarak siyaset yapacak” dedi.
'Bu ülkenin kuruluşunda TKP’nin katkısı ve kanı var, biz bu ülkenin partisiyiz'
Okuyan sözlerine şöyle devam etti:
"TKP bir kere şunu söylüyor, biz bu ülkenin partisiyiz. Bu ülkenin kuruluşunda TKP’nin katkısı ve kanı var. Bir bölümü İstanbul’daki İngiliz cephaneliğini patlatırken bir bölümü Karadeniz’de kalleşçe öldürülen yoldaşlarının kanıdır. Kökü dışarda diyorlar, bizim daha başlarken kökümüz buradadır.
'Yıkacağız ve kuracağız…'
Bildirgenin bir bölümü ise 'yıkacağız'ı işaret ediyor. TKP 'yıkacağız ve kuracağız' diyor. 1920’lerde de bu yapıldı, yıkmadan kurulamaz. Korku yaratır deniliyor, hayat çok sert, gerçekler çok sert. Bildirgede ayrıca 'bizden ahlaklısı yok' diyoruz. Ahlak sözcüğü sol için, devrimciler için tartışmalı bir kavram. Biz ahlak konusuna dair ne düşünüyoruz bunu söylüyoruz. İnsanlığın yüce değerlerini savunuyoruz, kirli pazarlıklar içerisinde değiliz. Emek vermeden başarıya ulaşmak istemiyoruz, maske takmıyoruz bütün taleplere rağmen. Bu savunduğumuz değerlerin bu toplumda da yaşadığını ve sanıldığından güçlü olduğunu düşünüyoruz. Üstelik dünya görüşü itibariyle bu topraklarda asla alt edilemeyecek iki unsur var arkamızda, laiklik ve yurtseverlik. Biz buraya üçüncüsünü eklemek istiyoruz, eşitliği."
TKP Genel Sekreteri Kemal Okuyan, yaptığı konuşmanın ardından buluşmaya katılan çok sayıda gazetecinin gündeme ve partiye dair sorduğu sorulara yanıt verdi.
/././
TKP seçim bildirgesini ve sloganını açıkladı: 'TKP gelir her şey değişir!'
Türkiye Komünist Partisi, bugün çeşitli medya kuruluşlarından gazetecilerle bir araya gelerek seçimlere ilişkin hazırladığı bildirgeyi ve seçim sloganını duyurdu.
Bugün çeşitli medya kuruluşlarından gazetecilerle bir araya gelerek seçimlere ilişkin hazırladığı bildirgeyi, seçim sloganını ve seçimlerde izleyeceği stratejiyi paylaşan Türkiye Komünist Partisi, toplantı sonrası seçim bildirgesini kamuoyuyla da paylaştı.
TKP Genel Sekreteri Kemal Okuyan’ın katıldığı ve bazı parti yöneticilerinin de yer aldığı toplantıya pek çok gazeteci katıldı. Okuyan, seçimlerde TKP’nin izleyeceği stratejiye ve bildirgenin içeriğine dönük yaptığı açılış konuşmasının ardından gazetecilerin sorularını yanıtladı.
TKP seçim toplantılarına da yarından itibaren başlayacağını duyurdu. Buluşmaların ilki Samsun’da yapılacak.
TKP’nin yayınladığı seçim bildirgesi şöyle:
TKP GELİR, HER ŞEY DEĞİŞİR
1923’te bağımlılık zincirlerini kırdık, saltanatı ve halifeliği kaldırdık.
Eskiyi yıktık, yeniyi kurduk.
Bugün ülkemizi eşitlik temelinde ayağa kaldırırken yüz yıl öncesinin kahramanlarını hatırlayacağız. Çok zor koşullarda, emperyalist işgale ve çürümüş, ömrünü doldurmuş Osmanlı Sarayı’na karşı mücadeleyi kazanıp 1923’te Cumhuriyeti kuran yoksul Anadolu insanının, onun önderlerinin, Mustafa Kemal ve arkadaşlarının cesaretinden güç alacağız.
İşte bu inanç ve cesaretle 2023’te YENİDEN diyoruz.
Yeni bir Cumhuriyet kuracağız. Laik, Bağımsız, Çağdaş, Özgürlükçü, Devletçi, Sanayileşmiş, sömürü ve eşitsizliğe son vermiş bir Türkiye inşa edeceğiz.
Ama önce ülkeyi ele geçiren arsız patronların, uluslararası şirketlerin, yobazların saltanatını YIKACAĞIZ.
Yalanlarını, iki yüzlülüklerini, çürümüşlüklerini, sahtekarlıklarını suratlarına çarpa çarpa!
Yurttaşlar,
AKP yoksulluk, yolsuzluk ve yasaklarla mücadele sloganıyla iktidara geldi. Yurttaşlarımız daha yoksul durumda, ülke yolsuzluklara boğuldu, memleket baskı ve yasaklarla yönetiliyor.
Yalnız bu da değil.
AKP ahlak diye diye, iman diye diye iktidara geldi.
Ahlak! Hangi yüzle?
İnsanlar arası eşitsizliğin kol gezdiği bir ülkede hangi ahlaktan söz ediyorlar? Nüfusun en zengin yüzde 20’si milli gelirin yarısını alırken, en yoksul yüzde 20’nin payına milli gelirin sadece yüzde 5’i düşüyor ve “ahlak” diyorlar.
En başa bu ahlaksızlığı yazıyoruz.
Yurttaşlarımıza yaşatılan bu haksızlığın, bu utancın kaynağında insanın insanı sömürdüğü bugünkü düzen var. Ahlaksızlığın önde gideni bu düzeni savunmak ya da doğal karşılamaktır.
Birileri fabrika, banka, hastane, okul, maden ocağı, otel, süpermarket, AVM, inşaat şirketi sahibi. Birilerinin ise yaşamak için emeğinden başka hiçbir şeyi yok.
İşletme sahibi sermayedarlar emeğinden başka bir şeye sahip olmayanları çalıştırıyor ve daha da zenginleşiyor. Emek gücünü patronlara satanlar ise yoksulluk ve açlık sınırının altında yaşamaya çalışıyor.
Bunun adı sömürüdür.
TKP diyor ki, bu duruma yol açanlar AHLAKSIZDIR. Bu duruma yol açanlar hep dinden, imandan söz ederek en büyük AHLAKSIZLIĞI gizlemektedir.
Fabrikaların, bankaların, hastanelerin, okulların, madenlerin, deniz kıyılarının, akarsuların, AVM’lerin küçük bir azınlığın elinde olduğu, insanın insanı sömürdüğü bu ahlaksız düzeni YIKACAĞIZ.
Biz komünistleri YIKICI olmakla suçlayanlar şunu bilmeli: İyiyi, güzeli, haklıyı, doğruyu, adil olanı KURMAK için kötüyü, çirkini, haksızı, yanlışı, adaletsiz olanı YIKACAĞIZ.
Halk yıkacak ve 1923’te olduğu gibi yeni bir düzen kuracak.
Kötüyü, çirkini, haksızı, yanlışı, adaletsiz olanı yıkmak, en gelişkin ahlakı ve insani değerleri savunmaktır.
TKP din istismarcılarına, her söze “ahlak elden gidiyor”la başlayan palavracılara meydan okuyor. Onların ahlakı parayla alınıp satılır.
Tekrar ediyoruz, insanın insanı sömürmesi en büyük ahlaksızlıktır.
Yurttaşlarımızı elektrik, doğalgaz faturalarıyla, eğitim ve sağlık giderleriyle, astronomik kiralarla çaresizleştirmek ahlaksızlıktır.
Emekçileri işsizlikle terbiye etmeye kalkmak, “sen bu ücrete çalışmazsan, kapıda binlercesi var” demek ahlaksızlıktır.
Gençlerimizi mutsuz etmek, onları gelecek kaygısıyla baş başa bırakmak, yurtsuz-yemekhanesiz üniversiteler açıp bilimsellikten uzak bir eğitime mahkum kılmak ahlaksızlıktır.
Uyuşturucu ile mücadele eder gibi görünüp, yüz binlerce gencin göz göre göre madde bağımlısı haline gelmesinin zeminini oluşturmak ahlaksızlıktır.
Kadınları “çocuklarımızın anası” diye kutsayıp onların işine, özgürlüğüne, kılığına kıyafetine karışarak yüzyıllardır sürmekte olan erkek egemenliğini korumaya kalkmak ahlaksızlıktır.
Vatan-millet edebiyatı yapıp eli kanlı örgüt NATO’da karanlık operasyonların şerefine kadeh tokuşturmak ahlaksızlıktır.
Yerli ve milli dedikten sonra yurdumuzu ucuz işgücü ve sınırsız talan imkanıyla uluslararası tekellere pazarlamak ahlaksızlıktır.
İnsanlarımızın dini duygularını, inançlarını istismar etmek, bunu güç ve ekonomik çıkar için kullanmak, Türkiye’yi tarikatların-cemaatlerin rekabet alanına çevirmek ahlaksızlıktır.
Ahlak adına bize dayatılan bu AHLAKSIZLIĞA meydan okuyoruz.
Yurttaşlarımızı bencil, bireyci, köşe dönücü, çıkarcı olmaya özendiren bir düzen var karşımızda. Buna rağmen ve iyi ki Türkiye’de nüfusun büyük çoğunluğu çürümeye, alçalmaya direniyor.
TKP bu çoğunluğu göreve çağırıyor.
Tek tek her birimizin dayanışmacı, yardımsever, çalışkan, dürüst olması yetmiyor. Adil, yurtsever, hakkaniyetli ve çağdaş birer yurttaş olmak da sorunları çözmüyor. Başkalarının hakkını yememek yetmez, başkalarının hakkının yenmesine izin vermemek gerekir.
“Herkes kendi evinin önünü süpürse bu ülke kurtulur” düşüncesi aldatıcıdır. Bizim hep birlikte bu ülkeyi karanlığa boğan nedenleri ortadan kaldırmamız gerekiyor.
Yıllarca beynimize “vergilendirilmiş kazanç kutsaldır” sözünü kazıdılar. Başkalarının sırtından zengin olan, işçinin emeğini sömürerek kâr eden bir patronun vergi ödeyip ödememesi bir yerden sonra anlam taşımıyor.
Bu ülkede vergiyi asıl emekçiler ödüyor. Patronlar ise ödedikleri vergiyi zaten fazlasıyla geri alıyor. Teşvikler, düşük faizli krediler, kamu ihaleleri, özelleştirmeler ilk akla gelen yöntemler.
Toplanan vergilerle işleyen yargı, polis, ordu hep patronlara çalışıyor. Siz işçi çıkardığı için coplanan bir patron, çalıştırdığı kişiye az ücret ödediği için hapse giren şirket sahibi gördünüz mü?
Oysa greve çıkan işçi, hakkını arayan emekçi karşısında derhal devleti buluyor.
TKP dayanışmacı, yardımsever, çalışkan, dürüst, adil, hakkaniyetli, çağdaş ve yurtsever insanlarımızı bu ahlak ve akıl dışı düzeni sorgulamaya çağırıyor.
BU DÜZEN YIKILMALIDIR.
“Bu düzen yıkılmaz, böyle gelmiş böyle gider” umutsuzluğuna kapılanlara yüz yıl önce çok daha zor koşullarda emperyalizm ve saltanatı yıkan Anadolu insanının mücadelesini hatırlatıyoruz.
Türkiye ve dünyada tarih boyunca halk kitleleri haksızlıklara, sömürüye, eşitsizliğe, emperyalizme isyan edip ayağa kalktı, insanlığı ve onun soylu değerlerini yüceltti.
Yine yaparız.
İşe seçimlerde vicdanımızı özgür bırakarak başlayabiliriz.
Her seçimde “kötünün iyisi”ni seçmek, inanmadığımıza, benimsemediğimize oy vermek gibi bir dayatma ile karşılaşıyoruz.
Bize yakışan, savunduğumuz değerleri, haklı ve doğru olduğunu düşündüğümüz partiyi desteklemektir.
TKP düşüncesini gizlemeyi, nabza göre şerbet vermeyi, iktidar olmak için yalan söylemeyi, eğilip bükülmeyi, güç karşısında boyun eğmeyi, ilkesiz ittifaklar içine girip halkı kandırmayı ahlaksızlık sayıyor.
TKP emeği ile geçinenlere, dürüst, yurtsever insanlarımıza, ülkesini seven aydınlara, “laiklik ve bağımsızlık kırmızı çizgimdir” diyenlere güveniyor.
Kendini bu ülkenin sahibi sanıp emekçileri köle yerine koyan küstah patronlara, yaşamımızı borç ve faturalarla boğuşarak tüketmemize neden olan bu akılsız düzene, köşe dönücü sahtekar yobazların cehalet ve kin saçan vaazlarına hep birlikte isyan ediyoruz. Bu ülkeyi onlar batırdılar, biz aydınlığa çıkaracağız.
Biz çoğunluğuz. Yeter ki ayağa kalkalım.
Evet, işe Türkiye Komünist Partisi’ne oy vererek başlayabiliriz.
Unutmayalım ve inanalım:
TKP GELİR, HER ŞEY DEĞİŞİR.
/././
TKP'den 'böyle gitmez' çıkışı: Bu ülkede işçiler var...
Türkiye Komünist Partisi, 'Türkiye’de bir düzen sürüyor. Patrondan, zenginden yana bir düzen. Halka, emekçiye düşman bir düzen. Ancak böyle gitmez' açıklamasında bulundu.
Türkiye Komünist Partisi, Bartın'daki maden katliamının ardından tekrar gözler önüne serilen emekçi düşmanlığı ve işçi ölümleri hakkında açıklama yaptı.
"Bartın’da 42 madenci öldü. İyileşmez bir hastalığa yakalandıkları için değil, çalıştıkları kömür ocağında sıradan bir işgününün sıradan bir vardiyasında meydana gelen bir patlama sonucu öldüler" denilen TKP açıklamasında, Bartın’daki kömür ocağında işçilerin kazara ölmedikleri, "öldürüldükleri" vurgulandı.
Türkiye'de patrondan, zenginden bir yana düzenin sürdüğünü belirten TKP, bu düzenin halka ve emekçiye düşman olduğunu belirtti.
TKP, "Bu düzende emekçilere mutluluk ve huzur nasıl olur? Patronların ve onların siyasi partilerinin bu düzeni devam ettirme çabasını elimizin tersiyle iteceğiz. Başka yolu yok. Yarınımız olsun istiyorsak, Türkiye’nin üstüne çökmüş bu köhne düzeni yıkacağız" açıklamasında bulundu.
TKP, "Gelin kimsenin çalışırken ölmediği, işsiz ve aç kimsenin kalmadığı, herkesin kendini güvencede hissedeceği, eşitliğin hüküm sürdüğü bir Türkiye için örgütlenelim" diyerek örgütlenme çağrısında bulunuldu.
Bu Ülkede İşçiler Var! Sömürülüyor, hastalanıyor, ölüyorlar: Böyle gitmez
TKP'nin "Bu ülkede işçiler var" açıklamasının tamamı şu şekilde:
"Bartın’da 42 madenci öldü.
İyileşmez bir hastalığa yakalandıkları için değil, çalıştıkları kömür ocağında sıradan bir işgününün sıradan bir vardiyasında meydana gelen bir patlama sonucu öldüler.
Kimileri onlar için “şansızlarmış” dedi. Ama en çok da “kaderleri böyleymiş” dendi.
Oysa ölümleri ne şansızlıktan ne kaderdendi.
Kömür ocağında metan gazı belli bir seviyenin üzerine çıkınca “grizu” denilen patlamanın meydana geleceği yüz yıldır biliniyordu.
Kısacası Bartın’daki kömür ocağında işçiler kazara ölmediler, öldürüldüler.
Yetkililer gitti, cenazeler kalktı, tazminatlar konuşuldu. Gündemden düştü.
Madencilik en tehlikeli işlerden biridir, doğru… Fakat insanlığın ulaştığı ileri teknoloji ve yeni üretim yöntemleri o kömürün toprağın metrelerce altından kimsenin kılına zarar gelmeden çıkarmayı sağlayacak kadar ilerledi.
Peki o halde neden ölüyor işçiler?
Bir kömür parçası kadar değerleri yok da ondan.
Ama çalışırken ölmek sadece madenlerde değil ki.
Temizlemek için indiği hastane kanalizasyonunda kaptığı enfeksiyon nedeniyle de ölüyor işçiler, çalıştığı inşaatta yere çakılan asansörün içinde de…
Bazen içine kum torbası yerine işçileri doldurarak test edilen filikanın alabora olması sonucu boğularak ölüyorlar, bazen de yönetici baskısı altında sabahlara kadar proje yetiştirmeye çalışırken geçirdiği kalp krizi sonucu…
İşçiler çalışırken ölüyor.
Türkiye’de bir düzen sürüyor. Patrondan, zenginden yana bir düzen. Halka, emekçiye düşman bir düzen. Bu düzende emekçilere mutluluk ve huzur nasıl olur? Patronların ve onların siyasi partilerinin bu düzeni devam ettirme çabasını elimizin tersiyle iteceğiz. Başka yolu yok. Yarınımız olsun istiyorsak, Türkiye’nin üstüne çökmüş bu köhne düzeni yıkacağız.
Gelin kimsenin oturduğu yerden zenginleşmesine, bizim sırtımızdan semirmesine, Türkiye’yi yağmalamasına izin vermeyelim. Gelin biz işçilerin yer altında, tersanede, atölyede, büroda, motor üzerinde ölümle burun buruna koşullarda çalışmasına son verelim. Gelin mutfağa, elektriğe, suya, kiraya para yetiştirmek zorunda kalmayalım, emeğimizin karşılığını alalım.
Gelin kimsenin çalışırken ölmediği, işsiz ve aç kimsenin kalmadığı, herkesin kendini güvencede hissedeceği, eşitliğin hüküm sürdüğü bir Türkiye için örgütlenelim.
İşçi sınıfının partisi Türkiye Komünist Partisi’ne katılalım.
Biz üreten, tüm zenginlikleri yaratan işçileriz.
Ve unutmayalım ki yalnız değiliz, biz çoğunluğuz!"
(SOL)