Milli Eğitim Bakanlığı’nın "Türkiye Yüzyılı Maarif Modeli" adını verdiği yeni müfredat programı geçen hafta açıklandı. Bakanlık, yeni müfredatı bir öğretim programları ortak metninde taslak olarak eğitimcilerin ve kamuoyunun incelemesine sundu.
Taslağa ilişkin kapsamlı bir inceleme farklı alanlardan 10'un üzerinde eğitimcinin oluşturduğu TKP’li Eğitim Emekçileri Müfredat Komisyonu ve soL’un işbirliğiyle bir dosya haline getirildi. Dosyanın ilk bölümünde MEB’in Öğretim Programları Ortak Metni’ne ve Türkçe, Matematik ve Fen Bilimleri derslerine ilişkin program taslağına odaklanıyoruz.
‘Geçmiş’ten kasıt geçmişin bilimsel birikimi değil
Yeni müfredat programı, eğitimi "bir ayağı geçmişte duran, diğer ayağı insanlığın geleceğine uzanan ufuklar açan bir kapı” şeklinde tanımlamış. Hiçbir eğitim bilimi kaynağında karşılaşmayacağınız bu tanım daha ilk cümlelerde yeni müfredatın amacının iktidarın kendi eğilimlerini sızdırmak olduğunu anlayabiliyorsunuz.
Evet kimi kaynaklarda geçmişle bağ kurmak ve böylece günümüz bilgi birikiminin sürekliliğini yeni nesile fark ettirmek eğitimin amaçları arasındadır. Ancak tanımın devamında önünüze konan "milli manevi değerler manzumesi ile maddi gelişmenin zirvesini hedefleyen bu süreçte temeli milletimiz oluşturur" cümlesi, geçmişten kastın geçmişin bilimsel birikimi olmadığını anlamamıza yetiyor.
MEB, tanıtımında Türkiye Yüzyılı Maarif Modeli’ni bütüncül bir program olarak tanımlıyor. Bu bütünün bileşenleri olarak da öğrenci profili, beceriler çerçevesi, erdem-değer-eylem modeli, sistem okur yazarlığı ve alana ait bilgi kümeleri kavramlarını geliştirmiş. Bunlar arasında "erdem-değer-eylem modeli”nden ne anlamamız gerektiği gerek ilk cümlede yapılan eğitim tanımından gerekse biraz sonra MEB'in son tanımından çıkarılabiliyor.
Metnin devamında Öğretim Programlarının Perspektifi başlıklı kısımda "Türkiye Yüzyılı Maarif Modeli’nin merkezinde insan vardır" deniliyor. Sonra insanın "madde ve manadan" oluştuğu iddia ediliyor.
Bilim dışı tespitler: 'Kalp ruhun merkezi'
İleriki bölümlerde müfredatın hedeflediği "öğrenci profilinin oluşturulmasında ontolojik, epistemolojik ve zamansal bütünlük sağlanacağı" anlatılıyor.
"Yetkin ve erdemli insanın ontolojik bütünlüğü” tarif edilirken yukarıdaki "mana" teriminin yerini "ruh" almaya başlıyor. Ruhun kalp ve zihni içerdiği iddia ediliyor. Buna göre ruh, beden ile birlikte insanın iki ontolojik yanından birini ifade ediyor. Buradan değerler eğitiminde işlenen kalbin merkezinde olduğu iddia edilen "meyillerimiz ve yönelimlerimiz" gibi iç insanın iç dünyasını şekillendiren "değerlere" varılıyor. Bu değerler arasında vatanseverlik, merhamet, şefkat, iyilikseverlik ve seçiciliğe yer veriliyor ve kalbin ruhun, yani bu değerlerle birlikte ahlaki inancın merkezi olduğu ifade ediliyor.
Yeni müfredat programın insan tanımında ruhun insanın bir bileşeni olduğunu iddia etmesi, kalbin ruhun merkezi olduğunu ve inanç ve ahlakın merkezi olduğunu savunması "ontolojik bütünlük" başlığında ele alınmış. Böylece bu bilim dışı tespitlere felsefi bir görünüm kazandırılmaya çalışılmış. Amaçlanan öğrenci profili için şart olan epistemolojik bütünlük ise bilgi ve bilgelikten oluşturulmuş. Bu amaçla, amaçlanan öğrenci profilinin ihtiyaç duyduğu eğilim ve beceriler sıralanmış.
Üçüncü olarak belirtilen zaman bütünlüğünden kastın öğrencinin toplumun parçası olarak toplumla ortak bir geçmişe sahip olduğu vurgulanıyor. Böylece öğrencinin sadece akademik anlamda değil toplumsal çerçevede başarılar ve deneyimlerinin de onun eğitim profilinin bir parçası olduğu sonucuna varılıyor. İkinci cümlede belirtilen halen uygulanmakta olan ve öğrencilerin okuldan mezun olana kadar katılmaları gereken sosyal sorumluluk projelerine işaret ediyor.
Öğrenci profilinin bileşenlerine tamamlayıcı olarak eklenen aksiyolojik olgunluk (değerler, ahlaki bilinç ve estetik bakış açısı) başlığı ise duyuşsal temel olarak tanımlanıyor. Aksiyolojik olgunluğa ulaşmış öğrencinin ontolojik, epistemolojik ve zamansal bütünlüğüyle birlikte yeni müfredat programın amacı olan "kendini gerçekleştirmiş" veya "kamil insan" olacağı ifade ediliyor. Böylece Türkiye Yüzyılı Maarif Model’ini oluşturan iki ana bütünlük "beden ve ruh" şeklinde son kısımda bir kez daha özetleniyor.
Amaçlardan sonra program tasarımı bileşenleri öğrenme çıktıları çerçevesinden başlanarak açıklanıyor. Her bir alanda amaçlanan beceriler, alan öğretmenlerinin inceleyebileceği bir tabloda sıralanıyor.
Öğretim programlarının temel bileşenlerinden programlar arası bileşenlere gelindiğinde bu bileşenin öğretim programının tamamlayıcısı olduğu vurgulanıyor. Programlar arası bileşenler, "Sosyal-duygusal öğrenme becerileri", "Ahlaki pusula olarak milli manevi değerler" ve "sistem okur yazarlığı" başlığında toplanıyor. Bu üç bileşenin eğitimin örtük hedefini özetlediği vurgulanıyor. Bunlardan değerler eğitiminin verildiği sosyal-duygusal öğrenme becerilerine öğretim programlarının tamamına nüfuz eden bir beceri seti olarak önemli bir yer veriliyor.
Bir koçbaşı olarak 'değerler eğitimi'
Bu becerileri geliştirmeye yönelik öğretim uygulamalarının öğretmenleri, öğrencileri, okul yöneticilerini, velileri ve diğer paydaşları kapsayacak şekilde geliştirmek gerektiği vurgulanırken diğer paydaşlardan ne anlaşılması gerektiği açıklanmıyor.
Ancak "bir sistemin düzenli ve verimli işlemesi için sistemde yer alan bütün unsurların uyum içinde olması önemlidir" ibaresiyle başlayan cümlesinde MEB'in değerler eğitimini başta öğrenci, veli öğretmen, ve idareciler olmak üzere eğitimin tüm unsurlarını kendi benimsediği değerlerle uyumlu hale getirmeyi ve ya eğitim sistemine kendi kadrolarını monte etmek için değerler eğitimini bir koçbaşı olarak kullanmak istediği anlaşılıyor.
Taslağın sonraki kısımlarında en çok önem verilen Erdem-Değer-Eylem Modeli ayrıca ele alınması gereken bir başlık. Bu kısımda değerin insanın kişilik yapısının temel taşlarından birisi olduğu üzerinde duruluyor. Dikkat çeken bir başka nokta ise değerin kişinin varoluşsal olarak anlam kazanmasına, hayata anlam katmasına katkıda bulunduğunun belirtildiği ve yeni müfredatın varoluşçu felsefeyi benimsediğini bir defa daha vurgulayan kısım.
Modelde yer alan değerlerin temel dayanağının milli ve manevi değerlerimiz olduğu belirtiliyor ancak evrensel değerlerin de göz ardı edilmediği ekleniyor. Modelin ana hedefinin erdemli insan, nihai hedefin ise huzurlu aile ve toplum, yaşanabilir çevre olduğu vurgulanıyor.
Erdem-değer-eylem modelinde çatı değerler olarak saygı, sorumluluk ve adalet sıralanıyor. Değerleri hangi alana daha çok katkı sağladığına göre sınıflarken kişisel hayat için önemli olan tasarruf, sabır, mahremiyet, mütevazılık, sağlıklı yaşam ve çalışkanlık; aile ve sosyal çevre değerlerinden insan, sevgi, dostluk, özgürlük, dürüstlük, vatanseverlik, yardımseverlik ve aile bütünlüğü; fiziksel çevre değerleri olarak da temizlik, duyarlılık, estetik ve merhamete yer verilmiş. Değerler şema halinde de verilirken dini çağrışım yapacak kavramlar kullanmamaya dikkat edildiği fark ediliyor. Ancak uygulamada değerler eğitiminin cemaat ve tarikatlarla MEB'in imzaladığı protokoller sonucu dinci vakıf ve dernek kadrolarına ihale edildiği de bilinen bir gerçek.
Yeni müfredat taslağındaki dersleri ayrı ayrı inceledik.
Dosyanın bu bölümünde Türkçe, Matematik ve Fen Bilimleri derslerine ilişkin değerlendirmeleri yayımlıyoruz. Diğer derslere ilişkin değerlendirmeler bundan sonraki bölümlerde yer alacak.
1) Türkçe:
Dilbilgisi müfredattan çıkarılmış
Türkçe dersinde dinleme, konuşma, yazma etkinliklerinin kapsamı artırılmış buna karşılık "ezber" olduğu dile getirilerek dilbilgisi konularının birçoğu sınıf kademelerinden çıkarılmıştır.
Dilbilgisi konuları "ezber" değildir aksine öğrencilerin kullandıkları dilin yapısını ve mantığını anladıkları; ses, biçim ve cümle yapısını inceleyip, kurallarını saptayan bilim dalıdır.
Dilbilgisi konuları müfredattan çıkarılmış ancak yerine getirilen konuşma, dinleme, yazma etkinliklerinin kalabalık sınıflarda nasıl uygulanacağına dair bir planlama yapılmamış; programda önerilen etkinlerin uygulanması için sınıfların onar kişiden oluşması gerekmektedir.
Sekizinci sınıf müfredatında “fiilde çatı” konusuna yer verilmiş ancak bu konunun “cümlenin ögeleri” konusu anlatılmadan verilmemesi gerekir ancak bu konu sekizinci sınıf müfredatından çıkarılmıştır. Dilin etkili ve doğru kullanılmasına yönelik etkinlikler göze çarparken bu konunun öğretilmesini sağlayan “anlatım bozukluğu” müfredattan çıkarılmıştır.
2) Matematik
Piyasanın ve dini söylemlerin izleri
İlk bakışta beş matematik alan becerisi temelinde bir müfredat oluşturulduğu görülmektedir. Bunlar: "matematiksel muhakeme", "matematiksel problem çözme", "matematiksel temsil", "veri ile çalışma ve veriye dayalı karar verme", "matematiksel araç ve teknoloji ile çalışma".
Bilişim Sistemleri Mühendisliği alanı başta olmak üzere piyasanın ihtiyaçları doğrultusunda şekillendirilmiş ve İslam’ın Altın Çağı olarak bilinen dönemdeki matematikçilere (Bûzcânî, Ebu Kâmil, Kerecî, Şerefeddin Tûsî, Kaşî, Fârâbî, Bîrûnî, Kindî...) bol atıflarda bulunulan bir Matematik müfredatıyla karşı karşıya olduğumuz görülmekte. “Türk-İslam Kültürü’nden örnekler, açıklanan kazanımların birçok yerinde geçmektedir. Değerler eğitimi adı altında dini söylemler, diğer bütün derslerde olduğu gibi Matematik branşında da müfredata serpiştirilmiş durumda. Ayrıca piyasaya uyumlu olarak “rekabet gücü yüksek bireylerin yetiştirilmesi” hedeflenmiş olduğu açık.
Açıklanan programdan bazı alıntıları örnek olarak verelim:
“Alışveriş fişleri üzerinden ürünlerin fiyatı ve Katma Değer Vergisi (KDV) gibi durumlar incelenerek, bilinçli harcama yapmanın ve vergi ödemenin toplumsal sorumluluk ve vatandaşlık görevi olduğu ifade edilerek sorumluluk ve vatanseverlik değerinin kazanılması desteklenir.”
Yukarıdaki kazanım, 5.sınıf 1. temada geçmektedir. Vergi ödeme üzerinden bir vatanseverlik tariflendiği amaçlanmaktadır.
“Öğrencilerin gerçek yaşam durumları üzerinden tasarruf değeri konusunda bilinçlenmeleri amacıyla ihtiyaç duydukları kadar ürün almaları, gelecek nesilleri düşünerek temiz bir çevre bırakmaya özen göstermeleri veya sürdürülebilir tüketim tercihinde bulunmaları teşvik edilerek duyarlı olmaları desteklenir.”
5.sınıf 5. temada geçen bir cümle bu şekildedir. Çevre temizliği ve sürdürülebilir tüketim tercihlerinde bulunmak dünyadaki çevresel sorunları çözebilecekmiş gibi bir algı oluşturulmak istenmektedir. Kapitalizmin bir sonucu olarak ortaya çıkan çevresel felaketlere değinilmeden sorumluluğu tamamen tekil insanlara atan bir yaklaşım geliştirilmiştir. Bu yaklaşım tüm müfredata sirayet etmiş durumdadır.
“Bu görevin sonucunda ayrıca öğrencilerle kamu malları ve ortak yaşam alanlarını özenli ve temiz kullanma, gıda israfını önlemeye yönelik çalışmalara etkin katılma, çevre temizliği ve atık yönetimi konusunda örnek davranışlar sergileme üzerine tartışmalar yapılabilir. Böylece tasarruf ve temizlik değerlerinin kazanılması desteklenebilir.”
6.sınıf 1. temadan paylaşılan bu alıntıya bakılacak olursa; İsraf sözcüğü dini bir sözcüktür ve laik eğitim verdiğini iddia eden bir kurumun hazırladığı müfredatta bulunmaması gerekmektedir. Tasarrufun gerekliliğini çevre ve insan ilişkileri üzerinden anlatılması doğru olanıdır. Fakat hazırlanan müfredatın amacı açık bir şekilde ortadadır.
'Silindir'e medrese örneği
“…Örneğin öğrencilerden Türk İslam sanatlarında silindir şeklindeki öğeleri (Erzurum’daki Çifte Minareli Medrese gibi) incelemeleri istenerek bu sanatları tanımaları, silindirin mimaride hem işlevsel hem de estetik açıdan önemli bir rol oynadığını görmeleri sağlanabilir. İşlevsel olarak bu öğelerin yapısal sağlamlığa sahip olduğunu, estetik olarak ise yapılara ve eşyalara zarafet (D7.1) kattığını fark etmeleri beklenir.”
Yukarıdaki alıntı 8. sınıf 4. temadan alınmıştır.
“Kullanılan gerçek yaşam problemlerinin ekonomi, fizik gibi disiplinlerle ilişkili olmasına ve toplumsal yarara vurgu yapmasına özen gösterilir (D20.2). Örneğin üretilen/talep edilen ürün miktarının bağımsız değişken, ürün fiyatının bağımlı değişken olarak kabul edildiği arz-talep doğrularında piyasa denge fiyatını bulmak için neler yapılabileceği sorgulanır.”
Bu cümle 9. sınıf 2. temadan alınan bir pasaj.
“Geometrinin tarihsel süreçte ortaya çıkışı, zamanla kuramsal ve aksiyomatik bir yapı kazanması; öğrencilerin seviyelerine uygun soru, kavram ve açıklamalarla tartışılır. Türk kültür ve medeniyetinde geometrinin tarihsel gelişim sürecine katkı sağlamış bilim insanlarından (Ebü’l-Vefâ el-Bûzcânî, Kûşyâr b. Lebbân, Kadızâde-i Rûmî, Nasîrüddîn-i Tûsî) ve yaptıkları çalışmalardan bu çıktıya yönelik olanlar tanıtılır ya da öğrencilerden araştırma yapmaları istenir.”
9. sınıf 4. temadan yapılan bu alıntıdaki bilim insanlarının özellikle seçilmesi dini ideolojik yönelimin bir sonucudur.
“Seçilen örnekler arasında Türk-İslam mimarisine ait yapıların olması; öğrencilerin millî ve manevi değerlere saygı duyma eğilimlerinin, kültürel mirası korumaya verdikleri değerin geliştirilmesine hizmet eder.”
9. sınıf 6. temadan.
“Gerçek yaşamda karşılaşılan iki nicelik arasındaki doğrusal olmayan ilişkiler grafik ve tablo üzerinden incelenerek farklı fonksiyon temsillerine olan ihtiyacı öğrencilerin fark etmeleri sağlanır. Örneğin bir şirketin kampanya yaparken elde edebileceği gelire ilişkin olarak en yüksek gelirin nasıl hesaplanabileceği tartışılır. Bu noktada en yüksek gelir değeri matematiksel araç ve teknolojilerden (elektronik tablolar gibi) yararlanılarak grafik ve tablo yöntemiyle incelenebilir. “
10. sınıf 2. temada geçen alıntıda verilen “şirket geliri” örneği piyasacılığın bir kanıtı olarak göze çarpmakta.
İntegral tamamen kaldırılıyor
Bunların haricinde 12. sınıf matematik ders programlarında yer alan integral konusunun programlardaki yeri, yapılan bir önceki değişiklikte önemli oranda daraltılmıştı. Yeni Ortaöğretim Matematik Programı’nda ise tamamen kaldırıldı. Programda, nicelikler arası değişimleri incelemenin temel araçları limit ve türev konularının ağırlığı artırıldı.
Önümüzdeki süreçte ders kitapları hazırlandığında Yeni Program’da gericiliğin ve piyasacılığın ne boyutlarda yer aldığını daha net göreceğiz.
3) Fen Bilimleri
Bilimin evrenselliği hiçe sayılarak anlamsız bir rekabet dili kullanılmış
Tüm sınıflarda Fen Bilimleri müfredatı incelendiğinde, aşağıdaki örneklerden de anlaşılacağı üzere bir amaç doğrultusunda yazılan bu müfredatın amacının bilimsel eğitim olmadığı açıktır.
Konuların örneklerinin tamamı Osmanlı Devleti'nden seçilmiş, ibadethanelerin incelemesi yapılmak üzere sıralanmıştır.
Konularda ‘’sadeleşmeye’’ gidilmesi ise zaten yok denecek kadar az kalan bilimsel bilginin müfredattan çıkarılması olarak belirlenmiştir.
Akraba evliliği konusunda dahi dolaylı olarak "sakınca yoktur" demekten çekinmeyen bu müfredat bilimsellikten uzaktır.
Örnek olarak verilen bilim insanlarının bilimsel ilerlemedeki katkısından daha çok Türk-İslam bilim insanlarından olması öncelenmiştir ve her ünitede özellikle bu durum vurgulanmıştır.
Bilimin evrenselliği hiçe sayılmış, anlamsız bir rekabet dili kullanılmıştır. Bu tutum bilimsel bilginin bir birikim sonucu oluştuğunu vurgulamanın dışında bilgiyi kanıtlayan ya da tahmin edilir duruma getiren bilim insanlarını önemsiz hale getirme çabasının da göstergesidir. Müfredatta yer verilen bilim insanlarının tek ortak özelliği İslam devletlerinde çalışmalarının olmasıdır. Bunun açık şekilde yazılmış olması müfredatın laik ve bilimsel eğitime aykırı olduğunu açıkça göstermektedir. 1739 sayılı yasada yer alan “laiklik, bilimsellik, karma eğitim, eğitim hakkı” gibi ilkelere uymayan bu müfredat öğrenciye ve yaşama da uygun değildir.
Fen Bilimleri müfredat taslağında dikkat çeken bölümler şöyle:
'Gökyüzündeki komşularımız ünitesinde 'mahremiyet' değeri'
5.SINIF
1. Ünite: GÖKYÜZÜNDEKİ KOMŞULARIMIZ VE BİZ
Değerler başlığında; Adalet, Çalışkanlık, Dürüstlük, Estetik, Mahremiyet, Sorumluluk, Vatanseverlik, Yardımseverlik belirlenmiştir.
Öğretme ve Öğrenme Uygulamaları başlığında ise dikkat çeken ibareler yer almaktadır.
Ay’ın evrelerinin anlatımı sırasında uygulanması istenen bir etkinlik örneği "Öğrencilerin Ay’ın evrelerini oluş sırasına göre isimlendirmeleri istenir. Ay takviminde dinî bayramlar ve Ramazan ayının hangi gök cisimlerinin hareketlerine göre belirlendiği araştırılması istenebilir" şeklinde belirlenmiştir.
Zenginleştirme basamağında ise Ay, Güneş ve Dünya için yapılan bilimsel çalışmalardan bahsedilmek için "Müslüman bilim insanlarından Battani ve Fergani'nin Güneş'le ilgili çalışmalarını kısaca araştırmaları istenebilir" tercih edilmiştir. Konuya dair bilimsel ilerlemeyi doğru şekilde ele almak yerine belirlenen isimler üzerinden örnek verilmesi tercih edilmiştir.
Bu ünite için seçilen değerler içindeki mahremiyet başlığının hangi konu hedef alınarak yazıldığı ise belli değildir.
Newton'dan öncesinde sadece Müslüman bilim insanlarına odaklanılmış
2. Ünite: KUVVETİ TANIYALIM
Değerler başlığı için yine konudan bağımsız adalet, Çalışkanlık, Sabır, Sorumluluk, Vatanseverlik, Yardımseverlik gibi kavramlar verilmiştir.
Öğretme ve Öğrenme Uygulamaları basamağında ise yine bilinçli bir tercih olarak "İstanbul’un fethinde Fatih Sultan Mehmet’in gemileri yağlı kalaslar ve yuvarlak nesneler kullanarak karadan hareket ettirdiğine değinilir" örneği verilirken bunun güncellikten uzak olduğu önemsenmemiştir.
Farklılaştırma basamağında ise yer çekimi teorisindeki bilimsel ilerlemeyi şu şekilde vermektedir:
"Hazinî, yer çekiminin her cismi yerkürenin merkezine doğru çeken bir gücün varlığı ile ilgili bir teori ileri sürmüştür. Bu teori, kendisinden yaklaşık 500 yıl sonra gelen Newton tarafından kanıtlanmıştır."
"Dünya dönüyorsa, ağaçlar ve taşlar neden fırlamıyor?” sorusuna, o dönemde “Merkezde bir çekicilik olduğu için her şey dünyanın merkezine düşer.” cevabı verilerek "Biruni’nin bu konudaki çalışmalarının araştırılması istenebilir.’’ denilmektedir.
Newton’dan öncesine işaret edilirken sadece Müslüman bilim insanlarına odaklanılmıştır. Bilimsel kaynaklar ise Yunan filozof Aristo’nun M.Ö 4. Yüzyıldaki görüşleriyle birlikte başlayan, Hint filozoflarının görüşlerini de ekleyerek birçok bilim insanın çalışmalarının ve katkılarının beraberinde konuyu bir gözlemden çıkarıp ölçülebilir ve tahmin edilebilir bir olgu haline getiren Newton’un 1687’de yayınladığı kitabı ile çalışmaları duyurduğu vurgulanmaktadır. Tarihteki bilimsel ilerlemeler dahi taraflı ve eksik verilmektedir.
'Canlıları Tanıyalım' ünitesi çıkarılmış
3. ÜNİTE: CANLILARIN YAPISINA YOLCULUK
Yeni müfredatta bir önceki müfredatta olan Canlıları Tanıyalım ünitesi çıkarılmıştır. Bu ünitede canlıları benzerlik ve farklılıklarına göre sınıflandırma yapılmaktaydı. Öğrencilerin çevrelerindeki canlıları gözlem yoluyla sınıflandırılması istenmekteydi. Ardından bilimsel olarak sınıflandırmanın ne demek olduğu ve temelleri anlatılmaktaydı. Eski müfredatta yeterli şekilde ele alınmadığı için eleştirilen bu konu canlılar dünyasına bir bakış kazandırılması açısından önemli bir başlıktı. Evrimsel ilerlemeden bahsedilmemesi tercih edilse bile canlıların sınıflandırılmasında bilimsel bilgiler bu alt yapıyı kendiliğinden oluşturuyordu. Yeni müfredatta ise sınıflandırma konusu çıkarılmış yerine canlıların yapısına yolculuk ünitesi getirilmiş durumda. Burada canlıların sınıflandırılması yapılmadan canlının yapı taşı olan hücre anlatılıp bitki ve hayvan hücresi kıyası verilmekte.
Konunun temelinde ve konu içinde süreklilik aranmaksızın verilen bu bilgilerden sonra sistemler konusundan destek ve hareket sistemi bu üniteye eklenmiş durumdadır. Ve başka bir sistemle de devam edilmemektedir. Öğretmenlerin mevcut müfredat eleştirileriyle birlikte sistemler ünitesi için ‘’bir süreklilik gözlenerek ve yeterli ders saati verilerek anlatılmalıdır’’ talebinin tam aksine farklı sınıf düzeylerine bölünmüş şekilde süreklilik gözlenmeden hazırlanan bir müfredat görülmekte.
'Cami kapısında insan silüetleri' ödevi
4. ÜNİTE: IŞIĞIN MADDE İLE ETKİLEŞİMİ
Konunun zenginleştirme basamağında verilmesi istenen örnek "Sivas Divriği Cami ve Darüşşifası’nın yapımı sürecinde mimari tasarımı ön plana çıkarmak amacıyla cami kapısında gölge olarak beliren insan silüetlerinin nasıl oluştuğuna yönelik araştırma ödevi verilebilir" şeklindedir.
Konu için bilimsel ve güncel, öğrencilerin her gün karşılaşacağı birçok örnek bulunabilecekken özellikle bu gibi örneklerin seçilmesi şaşırtıcı değildir. Bu zorlama örneğin seçilmesi de ancak müfredatının asıl amacına uygun olması üzerinden açıklanabilir.
5. ÜNİTE: MADDENİN DOĞASI
Madde ve Değişim ünitesi adı yeni müfredata uygun bir şekilde Maddenin Doğası şeklinde düzenlenmiştir.
Konunun Öğretme-Öğrenme Uygulamaları basamağında diğer ünitelerde olduğu gibi öğrenci seviyesi, konunun günlük yaşamla uyumu gibi kriterlere dikkat edilmeksizin ısı yalıtımı örnekleri için ‘’Öğrencilerin Türk-İslam mimarisinde yapılmış eserleri incelemeleri sağlanır (KB2.6). Bu eserlerdeki kültürel unsurları fark etmeleri sağlanarak öğrenciler ısı yalıtımı konusunda grup araştırmalarına yönlendirilir (OB5). Örnek olarak başta Mimar Sinan olmak üzere Türk-İslam bilginlerinin çalışmaları ve kültürel mirasa ait eserler ısı yalıtımı açısından incelenir" önerileri yazıldığı görülmektedir.
Zenginleştirme Basamağında bu kez de 721’de doğduğu bilinen ve bir simyacı olan, Geber olarak tanınan Câbir bin Hayyân’ın "kimya bilimine katkılarından bahsedilerek Türk-İslam âlimlerinin tarihe yön veren duruşlarından ve bilime verdikleri önemden bahsedilebilir" bilgisi verilmektedir.
İnsan ve Çevre yeni müfredatta yok
5. sınıflarda ünitelerden biri İnsan ve Çevre iken yeni müfredatta bu konunun kaldırıldığı görülmektedir. Bu konu içinde biyoçeşitlilik, nesli tükenen canlılar, insan ve çevre ilişkisi üzerine ikili etkileşim, yıkıcı doğa olayları anlatılmaktaydı. Ortaokulun ilk basamağı olan 5. Sınıfta Biyoloji alanında özellikle canlılar konusunda bilinçli bir azaltmaya gidildiği görülmekte. Çocukların çevre ve canlılık üzerine düşünmesi, evrimsel ilerlemeyi anlayabilmeleri için temel tanımları öğreneceği tüm konu başlıkları bu kademeden çıkarılmış. Diğer konularda eski müfredatın devamı şeklinde olduğu görülmekte. Eski müfredat için konularda bilimsel bilgilerin az olması üzerine eleştiriler varken yeni müfredat konular hakkında verilmesi istenen örneklerin tamamında İslamcılığı yayma çabasına girmiştir. Bilim insanları tercihlerini de bile bilimin evrenselliğinden uzak açık açık İslam alimlerinden seçmiş ve bu vurgulanmıştır. Bilimsel ilerlemeleri dahi buna uygun vermeye çalışmış bu amaç uğruna eksik ve yanlı bilgiler vermekten kaçınmamıştır.
Konu bakımından en çok değişim 6. sınıfta
6. SINIF
Müfredatta konu bakımından en çok değişenin bulunduğu sınıf olarak 6. sınıf öne çıkmaktadır. Özellikle sistemler konusu uygulanan müfredatta bütüncül bir şekilde 6. sınıfta verilmekteydi. Mevcut müfredatın eksikliği olarak temel bilgi eksikliği sebebiyle anlaşılması zor olsa da bir bütün şeklinde öğreniliyor olması önemli bir maddeydi. Yeni müfredatta ise sistemler her kademeye parçalanmış şekilde anlatılmakta.
ÜNİTE: GÜNEŞ SİSTEMİ VE TUTULMALAR
Öğretme ve öğrenme basamağındaki örnekler:
"Güneş ve Ay tutulmalarının en son ne zaman gerçekleştiği ve gelecekte en yakın hangi tarihte gerçekleşeceği hakkında öğrencilerden araştırma yapmaları istenebilir. Türk-İslam bilim insanı Fergani’nin 800’lü yıllarda Güneş ve Ay tutulma zamanlarının tespit edilmesine yönelik yöntem bulduğuna dair yaptığı çalışmalara değinilir."
"Türk-İslam bilim insanı Biruni’nin; Güneş’in Dünya’nın etrafında değil, Dünya ve diğer gezegenlerin Güneş etrafında dolanma hareketi yaptığını vurgulayan çalışmalarına değinilir."
Burada yine tercih edilen isimler bir ilerleme açısından ele alınmadan Türk İslam bilim insanları vurgusuyla sunulmaktadır.
Üreme sisteminde aile bütünlüğü ve mahremiyet
3. ÜNİTE: CANLILARDA SİSTEMLER
Sistemler ünitesinde diğer konularda değinilen değerlere ek olarak Aile Bütünlüğü ve Mahremiyet değerleri eklenmiştir.
İlk olarak Üreme Sistemi anlatılmakta daha sonra Denetleyici ve Düzenleyici Sistemler verilmektedir. 5. sınıfta canlıların sınıflandırılması verilmeden üreme sistemindeki farklılığın anlatılacak olması büyük bir boşluk yaratmaktadır. Sınıflandırma yapılmadan eşeyli ve eşeysiz üreme anlatılması istenmektedir. Üreme sistemine dair geçmiş öğrenimler olarak sadece bitki ve hayvan hücresi farklılığının verilmiş olması ve bunun üzerinden konunun anlatılacak olması, müfredatta da temel kabuller kısmında da yazmaktadır. Burada oluşacak öğrenmelerin boşluklar içermesi sorun olarak görülmemektedir.
Değerler kısmına eklenen maddelerin üreme sistemi ile ilgili olduğu ve üreme sistemi içinde aile bütünlüğüne değinilmesi istendiği görülmektedir. Biyolojik olarak üreme sistemi anlatılırken böyle bir değerin hedeflenmesi ise müfredatın gericilikle dolu doğrultusunu açık olarak bizlere sunmaktadır. Üreme sisteminde aile bütünlüğü ve mahremiyet gibi değerlerin hedeflenmesi oldukça sakıncalı bir bakış açısının olduğunu göstermektedir.
4. ÜNİTE: IŞIĞIN YANSIMASI VE RENKLER
Şu anki müfredatta 7. sınıflarda anlatılan ünite yeni müfredat ile 6. sınıflara alınmıştır. Konu içeriği bakımından bir değişiklik bulunmamaktadır. Konuların sınıf kademeleri arasında değişimi üzerine düşünülerek adım atılması gereken bir başlıktır. Öğrencilerin yaş düzeyleri, sahip oldukları mevcut bilgileri göz önüne bulundurarak hareket edilmesi gerekmektedir. 2017'de yine AKP’li bakanın hazırladığı müfredatta da şimdi hazırlanan müfredatta da bu noktalara bakılmadığı bilinmektedir.
Konunun öğrenme öğretmen basamağında "İbnülheysem’in ışık kaynaklarının yaydığı ışıkların düz ve küresel aynalarda nasıl yansıdıklarını deneysel olarak inceleyen ve yansıma kanununu geometrik yöntemlerle kanıtlayan Türk-İslam bilim insanlarından olduğu bilgisi öğrencilerle paylaşılır" cümlesi yer almaktadır.
7. ÜNİTE: SÜRDÜRÜLEBİLİR YAŞAM VE ETKİLEŞİM
Bu konuda biyoçeşitlilik ve önemi, nesli tükenen canlılar, insan ve çevre konuları anlatılmaktadır. Konunun temel kabul kısmında ise "Öğrencilerin canlıların sınıflandırılması konusunda canlı türlerini bildiği kabul edilmektedir" şeklinde belirtilmiştir. Oysa canlıların sınıflandırılması konusu 5. sınıflardan çıkarıldığı bilinmektedir. 3. sınıfta değinilen konunun derinleştirilmeden ve üzerinden geçen zamana bakılmaksızın öğrenciler tarafından bilindiği varsayılmaktadır. Bu yaklaşım bilimsel değildir.
Biyoçeşitliliğin önemi ise "Kanuni Sultan Süleyman’ın 1539 yılında Edirne’de yayınlanan Dünyanın ilk “Çevre Koruma/Düzenleme Kanunu’na değinilir" şeklinde bir örnek üzerinden anlatılmaya çalışılmıştır. Örnek ve konunun veriliş şekli öğrencilere uygun değildir.
Sindirim, dolaşım, solunum ve boşaltım sistemlerinde tek örnek: İbnü'n Nefîs
7. SINIF
3. ÜNİTE: VÜCUDUMUZDAKİ SİSTEMLER
Sistemler ünitesinin 5 ve 6. sınıftan kalan konularına burada yer verilmektedir. Bu ünitede sindirim, dolaşım, solunum ve boşaltım sistemlerine yer verilmiştir. Sistemlerle ilgili bilim insanlarının çalışmalarına örnek olarak tek bir çalışma örneği aşağıdaki şekilde verildiği gözlemlenmiştir.
"Kalbin odacıklarına ve aort gibi özel damar isimlerine değinilmeden küçük ve büyük kan dolaşımları açıklanır. Damar çeşitlerinden atardamar, toplardamar ve kılcal damar olarak bahsedilir. Ayrıca küçük kan dolaşımında kanın oksijen oranının arttığı, büyük kan dolaşımında ise azaldığına değinilir. Küçük kan dolaşım sisteminin ilk defa İbnü'n Nefîs tarafından keşfedilerek anatomik çiziminin yapıldığı ve bunun ayrıntılı açıklamasının bundan 4 asır sonra Harwey tarafından ortaya konduğu vurgulanır."
Bunun dışında başka bir bilim insanından ve buluştan bahsedilmemiştir. Bilim insanları arasında birden fazla yerde yapılan bu kıyas ise müfredatı hazırlayan zihniyetin bilimin evrenselliğinden uzak tarihsel birikime ise bir rekabet gözüyle baktıklarını ortaya koymaktadır. Bu sakıncalı yaklaşım tüm müfredatın içine yerleştirilmiştir.
7. ÜNİTE: SÜRDÜRÜLEBİLİR YAŞAM VE ENERJİ
Bu ünite mevcut müfredatta 8. sınıfta verilmektedir. Liseye giriş sınavında da çıkan konu 7. sınıfa alınmıştır. Ünitede madde döngüleri konusu 8. sınıfta verilmeye devam ederken besin zinciri konu ve sürdürülebilir yaşam konusu ile tasarruf başlığının 7. sınıfta anlatılması hedeflenmiştir. Bu kısımda madde döngülerinden bahsedilmediğinde doğal dengenin anlaşılması pek mümkün değildir. Madde döngüleriyle birlikte küresel iklim değişikliğini de anlatarak çevreden ve doğanın dengesinden söz etmek ve doğa için tasarrufu anlatmak önemli olacaktır. Besin zinciri ekolojik denge içinde sunulmalıdır. Yeni müfredatta ünite iki ayrı kademeye bölünmüş sürdürülebilir yaşam başlığı ise sadece kaynakların tasarrufu ile anlatılmıştır. Bununla ilgili anlatımda "Mimar Sinan’ın su konusunda yaptığı çalışmalara ve Yerebatan Sarnıcı gibi diğer su sarnıçlarına değinilir. Millî bilinç kazandırmak için ülkemizin kaynaklarını korumanın önemli olduğunu fark etmeleri beklenir" gibi benzer noktalar öne çıkarılmıştır.
Kaynakların kullanılması başlığında madde döngüleri ve ekolojik dengenin öneminin anlatılması şarttır. Buna dair yapılması gereken uygulamaların öğrenciler tarafından anlaşılması günümüzde bu uygulamaların ne kadarının uygulanıyor oluşu sorusunu beraberinde getirilmesi önleniyor ve doğanın algılanmasından ziyade faydacı bir bakış açısı ile ele alınmıştır.
Akraba evliliğinin sorunlarını normalleştirme çabası 'kazanım' diye yansıtılmış
8. SINIF
Liseye giriş sınavında çıkacak konuların olduğu 8. sınıfta ise kimi konular sadeleştirilirken bazı üniteler ise çıkarılmış ve yerine yeni üniteler eklenmiştir.
3. ÜNİTE: YAŞAMIN GİZEMİ
Mayoz ve mitoz konuları bu ünitenin içine eklenerek 2018’de değişen müfredattaki konu bütünlüğüne geri dönüldüğü görülüyor.
Yine bu ünitede anlatılan modifikasyon ise konu başlığından çıkarılmıştır.
Öğrenme ve öğretmen basamağında akraba evlilikleri için kullanılan ifadeler ise dikkat çekmektedir. "Öğrencilere akraba olan kişilerin benzerlik ve farklılıklarını kıyaslayarak nedenlerini sorgulamaları için kalıtım ve karakter kavramıyla ilgili açık uçlu sorular sorulur (SDB3.3). Bu noktada 'Aslı ne ise nesli odur' atasözü verilerek bu atasözünün anlamı hakkında tartışmaları istenir" şeklinde sunulan atasözünün herhangi bir bilimsel yanının bulunmadığı görülmektedir.
Akraba evliliklerine ilişkin kazanımlarda ve açıklamalar kısmında bulunan aşağıdaki muğlak ifadeler ise dikkat çekmektedir.
Kazanımlarda;
FB.8.3.3.3. Akraba evliliklerinin genetik sonuçlarını tartışabilme
a) Akraba evliliklerinin genetik sonuçlarına yönelik mantıksal temellendirme yapar.
b) Akraba evliliklerinin genetik sonuçlarına yönelik mantıksal tutarsızlıkları tespit eder.
c) Akraba evliliklerinin genetik sonuçları konusunda geçerli bir fikir oluşturur.
Öğretme basamağında ise;
Akraba evliliklerinin genetik sonuçlarının her çocukta görülmemesi vb. mantıksal tutarsızlıkları tespit etmeleri sağlanır. Gruplar arasında elde edilen fikirler sınıf tartışmasına açılarak akraba evliliklerinin genetik sonuçları konusunda geçerli bir fikir oluşturmaları sağlanır (OB1, KB3.3, KB3.1). Akraba evliliği dışındaki evliliklerde daha düşük ihtimalle de olsa bu sonuçların olabileceğine değinilir.
Akraba evliliklerinin genetik sonuçlarına yönelik mantıksal tutarsızlık tespit etme adında bir kazanımın ilk kez müfredata dahil olduğu görülüyor. Böyle bir başlığı dersin kazanımı haline getirmek açık açık akraba evliliklerinin kimisinde sorun olmuyor deme çabasının göstergesidir. Hastalık taşıyan çekinik genlerin iki bireyde de bulunması hastalığın görülme ihtimalini artırırken bunun sakıncalı olduğu anlatılmalıdır. Bunun yerine yeni müfredat her iki ihtimali anlatıyor gibi göstererek adeta akraba evliliğinin sorunlarını normalleştirme çabasına girmiştir.
4. ÜNİTE: SESİN DÜNYASI
Mevcut müfredatta 6. sınıflarda anlatılan ses ünitesi yeni müfredatta 8. sınıfların konusu haline getirilmiştir. Konuya ait verilmesi istenen örnekler her ünitede olduğu gibi güncellikten uzak, öğrencilerin günlük hayatta görebileceği ya da bilimsel bir alanda kullanılan örnekler olmayıp İslam vurgusu ile hazırlanmış olduğu görülmektedir.
Birkaç örneği paylaşacak olursak:
"Öğrencilere ASELSAN’ın geliştirdiği ormanlık alanlardan gelebilecek tehditlere karşı güvenliği artırmaya yönelik olarak ağaç, dal ve yaprak gibi engellere nüfuz edebilecek frekans bandında çalışan, askeri koşullara uyumlu bir orman içi gözetleme radarı hakkında araştırma görevi verilebilir."
"Sesin kontrol altında tutularak akustik bir ortam meydana getirilmesinin önemi üzerinde durulur. Mimar Sinan'ın yaptığı Selimiye Camii'nin iç mimarisindeki akustik uygulamalardan bahsedilebilir. Türk İslam mimarisinde akustik uygulamalarla ilgili afiş, poster, sunu vb. hazırlamalarını içeren performans görevi verilir."
"Hayalet uçakların radara nasıl yakalanmadığı konusunda araştırma yapmaları istenebilir. Eski Türk geleneklerinden olan müzikle tedavi yöntemlerini Evliya Çelebi’nin Seyahatnamesi’nde yazdığı ifadelerden yola çıkarak ve İbni Sina ile Farabi’nin eserlerini kullanarak araştırıp sınıfta sunmaları istenebilir."
soL/Özel