Sonra hangi sayfayı açsanız karşınıza anında buzdolabı reklamları düşmeye başlıyor...
Tatile nereye gitsem diye hayal kurarken konuyla ilgili birkaç metin okuyorsunuz...
Otel ve uçak reklamlarına boğuluyorsunuz.
Kapitalizm, zaaflarınızın, hayallerinizin ve eğilimlerinizin peşinde.
İzleniyorsunuz.
Kayda alınıyorsunuz.
Size ait bilgiler havada uçuşuyor.
Ne yersiniz, ne giyersiniz, nelerden hoşlanır nelerden nefret edersiniz...
Politik eğilimleriniz, kişisel sorunlarınız, cesaretiniz ve korkularınız...
Ve aşklarınız ve arkadaşlıklarınız...
Hepsi analitik bir marifetle bilgiye dönüşüp kapitalizmin eline geçiyor.
Ama bunun böyle olduğunu bilmeniz hiçbir şeyi değiştirmiyor.
Yönlendirilmeye, etkilenmeye, güdülmeye açıksınız.
Bu bilgilerinizi kullananlar size dilediklerini satıyorlar.
Siz zaten almaya bayılıyorsunuz.
Çoktan evcil bir tüketici oldunuz.
Sattıkları bazen hamburger oluyor, bazen ülke başkanı.
Yelpaze geniş, sizin zaaflarınız engin.
Seçim kampanyalarının sirk havasında yapılmasına karşı çıkmıyorsunuz.
Liderlerin paraları kadar konuşmasından kötü bir çıkarım yapmıyorsunuz.
İdeolojilerin bile pazarlanabilir bir şey olduğuna çoktan iknasınız.
Peki, neden Facebook size ait verileri sattı diye hayıflanıyorsunuz?
Politikacıların kirli ilişkilerinin bilgilerini ifşa eden Assange’e kesilen ağır faturanın...
İnsanların özel bilgilerini şirketlere satan Zuckerberg için kesilmeyecek olduğunu herhalde siz de görüyorsunuz.
Assenge, eline geçirdiği bilgiyi şirketlerin ve politikacıların aleyhine halkın lehine;
Zuckerberg ise elindeki bilgiyi halkın aleyhine, şirketlerin ve politikacıların lehine kullanan bir suçlu olarak hukukun karşısına geçtiler.
Neticede her ikisinin de başına gelecekler çağın ahlakına ayna tutacak.
Bir bakın bakalım sistem bu iki suçludan hangisi için daha hoşgörülü olacak?
Neticede kimi aklayacak kimi karalayacak?
Bilginin değerine hangi durumda ne biçmiş olacak?
Bilginin değerini aslında siz belirliyorsunuz.
Tercihlerinizle, suskunluklarınızla ve zaaflarınızla.
Kendi aklınızı kullanmadan fastfood ideolojilere kanarak...
Özgün ve sıra dışı olanı dışlayıp, vasat olana taparak...
Sıradan olmayı güvenli sanarak...
Köhne değerleri baş tacı yaparak...
Çabuk yılarak, kolay kanarak...
Kendi değerinizi kendiniz biçiyorsunuz.
Ve sosyal medya tuzaklarına kolayca, gönüllü olarak düşüyorsunuz.
Bu tuzaklara düşmekten kurtulmanın tek yolu var.
Değerlerinizi yeniden gözden geçirin.
Bugüne kadar değer verdiğiniz şeylere değer vermeyin.
Bir kere de değer vermediğiniz şeylere değer vermeyi deneyin.
Tercihleriniz sistem için para etmezse ve istekleriniz sistemin dayatmalarına göre şekillenmezse o sizden çalınan ve kapitalizmin hizmetine sunulan bilgilerin hiçbir değeri kalmaz.
Kapitalizmin ağzını sulandıran bir bilgi üretmezseniz özgürleşirsiniz.
Üstüne bir de bilgeleşirsiniz.
Haberiniz olsun;
Ferrari’sini satana bilge denmez.
Ferrari’sini yakana denir.
Mine Söğüt / CUMHURİYET
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder