31 Aralık 2022 Cumartesi

4 BAŞLIKTA, 2023'e MERHABA - (derleyen: mstfkrc)

 


2023’ü kazanmalıyız(Orhan Gökdemir-SOL)

Yeni yıl o karanlıkta çalıyor kapımızı. Ama unutulmasın 1876, 1908, 1917 ve 1923 de böylesi bir karanlıkta doğmuştu. Karanlık varsa ışık da vardır, olur.

Açık söyleyelim; 2023’e 1923’ün bütün kazanımlarını kaybederek girdik. 1876’dan beri uğruna dövüşüp durduğumuz anayasa rafta, meclis bir figüranlar topluluğundan ibaret, laiklik sizlere ömür. Bu durumda bir cumhuriyetten de söz edemeyiz. Cumhuriyetsiz bir döneminden içindeyiz.

Laiklik yıkılınca vatanın her yerinden tarikatlar fışkırdı. 1826’da Osmanlı sarayının Yeniçeri güruhunun ideolojik önderi olan Bektaşiliğe karşı çözüm olarak bulup devlete sokuşturduğu Nakşibendi tarikatı devletin her hücresine sızdı. Çocuklara tecavüz bu gelişimin en dramatik sonucu. Bir kolu darbe yapmaya kalkıştı, öbür kolu koştu iktidara yapıştı. Birlikte, kol kola girerek, laik cumhuriyetten geriye kalan ne varsa siliyorlar. Cumhuriyetin kurduğu Diyanet’in memurları, kadınların yanında erkek olmadan 90 kilometreden fazla yol gidemeyeceğini vazediyor. Cumhuriyet düşünce kadınlar ve çocuklar da düşmüş sayıldı çünkü. Ülkenin dört bir yanından yükselen kadın ve çocuk çığlıkları yürek paralayıcı. Açık bir cumhuriyetsizliktir.

Abdülhamit’in ve ailesinin bakiyelerini derdest edip tarihin çöplüğüne atınca mülklerini de vatan yapmış, devrimimizi “saltanatın sonu” ilan etmiştik. Fakat bu cumhuriyetsizlikte âlâyı vâlâ ile geri döndü saltanat. Ortalık saraydan ve çakma sultanlardan geçilmiyor artık. Ne demişti Marx? Kral, “mülk benim” derken aslında mülk sahibinin kral olduğunu söylemektedir. Haliyle vatan da hızla yeniden mülke dönüştü, bir ailenin ve bir avuç asalağın elinde inim inim inliyor.

Hilafeti yıkmış, halifeyi işsiz bırakmıştık. Diyanet eliyle yeniden inşa ediliyor yıktığımız hilafet. Başındaki zat, halka kılıç gösteriyor, emrindekiler şeriat istiyor.

Eğitimi millileştirmiş, dini eğitimi kaldırmıştık. Eğitim yeniden dinselleşti, milli bir yanı kalmadı. Yargı da öyle, şerri hali kapımızı çaldı çalacak. Özetle 2023’e girerken 1923’ten hiçbir işaret yoktur.

***

Aslına bakılırsa 2023’e, 1908’in kazanımlarından da yoksun bir halde giriyoruz. Çok açık, sadece Cumhuriyetten değil Hürriyetten de arınmış bir haldeyiz. Anadan üryanız demek bu.

Hatırlayın, tarih 1908’e doğru ilerlerken ülke parçalanıyordu. Yeni bir dünya kuracağı düşünülen Osmanlı burjuvazisi kentlere yerleşmiş göçmen “ecnebiler” ve “gayrı müslimlerden” oluşuyordu. Onlar da bir an önce ayrılma taraftarıydı. Bu durumda iş başa düştü, Osmanlı aydını siyasete soyundu, ülke yönetmeye teşebbüs etti. Ama elde kalan eşraf, memur ve köylüden oluşan toplam onları amaçlarına ulaştırmak için yeterli değildi, öyle inanıyorlardı. Mecburen halka yönelecekler, o arada bir “milli iktisat” ve bir “milli burjuvazi” yaratacaklardı.

Amaçlarına ulaşıp ulaşamadıkları ayrı bir tartışma konusu. Ama halkçılığı, “Türkçülüğü” ve ulusu böyle keşfettiler. Halkın yaşam tarzını değiştirmek istiyorlardı, bir “yeni hayat” kuracaklardı. Bunun da yolu kadınlardan başlayarak eski zihniyeti ve eski yaşam tarzını yıkmaktan geçiyordu. Bugün görüyoruz, II. Meşrutiyet Cumhuriyet’in laboratuvarıdır. 1908’in hemen ertesinde Mülkiye’nin ders programı Fransız Devrim Tarihi ve Anaya Tarihi ağırlıklıydı artık. Aydınlar devrime yaslanmış anayasal bir düzen istiyorlardı.

Elimizde 1908’in yolunu açtığı bu yeni zihniyet ve yeni hayatla ilgili muhteşem iki çalışma var. Zafer Toprak’ın “Türkiye’de Popülizm 1908-1923” ve Türkiye’de Yeni Hayat 1908-1928” eserleridir bunlar. 1908 ile 1928 arasındaki o 20 yılda yeni bir düşünme biçimi, yeni bir hayat ve yeni bir ülke yaratmayı başardık. Yitirdiğimiz 1923’ün anlamı budur.

“Yeni Hayat”ta bunun nasıl ve hangi şartlarda başarıldığı şöyle anlatılıyor:

“İmparatorluğun çözüldüğü bu coğrafyada kendi iradesiyle yönünü çizen tek bölge ülkesi Türkiye oldu. Cihan Harbi’ni yitirmesine karşın Sevr’i tanımamış, direnmiş ve Millî Mücadele’yle yeni bir devlet kurmuştu. Ancak bağımlı ya da sömürge birçok ülkeye örnek olacak Türkiye, bağımsızlığı için yüksek bir bedel ödemişti. Ülke on yılı aşkın savaşlar sonucu beşerî sermayesini büyük ölçüde yitirmiş, Millî Mücadele sonunda bugünkü sınırlar dahilinde nüfusu 20 milyondan 12 milyona düşmüştü. Yeni ulus devlet yoksul bir ülke olarak yola çıkıyordu. Sağlık koşulları son derece kötüydü. Anadolu insanın yaşam umudu 30 yaşın altına düşmüştü. Çocuk ölümleri kimi hekimlere göre neredeyse yüzde 90’a ulaşıyordu...” Savaşlar içinde yetişmiş yeni nesil ile savaşlarla örselenmiş eski nesil arasındaki bağ kopmuştu. Yeni neslin dinle bağı gevşemiş - insanı bu hallere düşüren tanrıya kim inanır? - içine kapanmıştı. Sıkıntı toplumda değil bireydeydi, öyle inanıyorlardı. Bu şartların sonucu olarak Hürriyet’e kılavuzluk eden sosyolojinin yerini psikoloji alıyordu. Geçmiş reddediliyordu ama kimse reddedilenin yerine ne koyulacağını bilmiyordu. Açık olan bir şey vardı; yeni bir vatan için yeni bir insan türünün yaratılması şarttı. Cumhuriyet’in “10 yılda 15 milyon genç yarattık her yaştan” övünmesinin nedeni buydu.

Bugünün kaybedeni 1908-1928 arasına yaratılan yeni hayat ve yeni insandır. Abdülhamit’i indirdiğimiz için kazanmıştık 1908’i. Ortalık çakma Hamitlerden geçilmiyor şimdi. “Yeni hayat” her yerde gericiliğin saldırısı altında. 1908’in ürünü olan üniversiteler çoktan medreseye dönüştü. Anayasa yok, meclis kapalı, meşrutiyet bitti. Daha kötüsü bir aydın hareketi de yok ortalıkta. Anadan üryan bir haldeyiz demek bu.

***

Madem içinde bulunduğumuz “fakru zaruret”e bakıyoruz, bir paranteze ihtiyacımız var. 2023’in eşiğinde 1917’nin kazanımlarından da mahrum haldeyiz. İnsanlık, Sovyetler Birliği’nin çözülüşü ile daha iyi bir dünya umudunu kaybetmiştir. Umutsuzluk parçalar, zayıflatır, yıkar. Haliyle sınıf örgütsüz. Sosyalizm korkusundan kurtulan sermaye ölçüsüzce saldırıyor her yanda. Kölelik geri döndü yeryüzüne. Emperyalizmin kanını emdiği yoksul ülkeler Orta çağın eşiğinde, utanç verici bir sefalet hükmünü sürdürüyor. İnanılmaz bir zenginlik akıl almaz bir yoksulluğun yanı başında semirip duruyor. Milyarca aç insan, milyarlarca issizden oluşan acınası bir dünya kurdular az zamanda. Bunda Sosyalist Cumhuriyetler Birliği’nin çözülüşünün payını ihmal edemeyiz. Sadece varlığı bu tabloyu bambaşka yapardı, biliyoruz. Kaldı ki bizim cumhuriyetsizliğimizin de sebeplerinden biridir bu. Cumhuriyetimiz, Sosyalist Cumhuriyetler Birliği’ne yaslanarak kuruldu ve dayanağı çekilince büyük bir hızla yıkıldı. Tartışırız.

***

Tabii bu topyekûn geriye kaçmayı sermaye sınıfının ihtiyaçlarından ayrı düşünemeyiz. Sosyalizmin ilerleyişinden dehşete kapıldıkları 1950’li yıllardan bu yana devleti yüklerinden kurtarmak, hızlandırmak istiyorlardı. Fransa’da, 1958 Gaulle Anayasası bir işaret fişeği oldu. Bütün emperyalist ülkeler aynı yola girdi, parlamento ve yargı güç kaybetti, idare güçlendi, devlet hızlandı. Devlet hızlanınca özgürlük alanları daraldı. Parlamento ve yargı, bu durumda demek ki demokrasi artık düzenin sırtındaki yüklerden ibarettir.

Ülkemizdeki karşılığı bir anlamda emperyalist kapitalizmin tarihine bir katkıdır. “Başkanlık sistemi” tartışmaları 1970’li yıllarda Aydınlar Ocağı türü sağ oluşumlarda başlamıştı. 12 Eylül yolu açtı, Turgut Özal karikatürünü yarattı. 2002’da İslamcılar onun açtığı yoldan ilerleyip, bütün bağlarından kurtulmuş çıplak bir devlet aygıtı yarattı. Başında tek adam var, patronlar ne derse emir telakki ediyor. Ölçüsüz ve kuralsız İslamcılar eliyle ölçüsüz ve kuralsız bir devlet yaratılmıştır. Katkısı ölçüsüzlüğüdür.

***

Peki bu durumda soralım, neredeyiz? Daha iyisi, bu cumhuriyetsizlikte ve bu hürriyetsizlikte nereye gidiyoruz?

“Fatru zaruret”imizin aslında buraya kadar yazdıklarımdan daha kötü olduğunu not edeyim. Aydınlarımızın, Mithat-Namık Kemal-Ziya, Abdülhamit’i anayasayı ilan etsin diye bir darbeyle tahta oturduğu şartlardayız aşağı yukarı. Malumunuz, tahta oturur oturmaz ilan ettiği anayasayı rafa kaldırdı despot. Meclisi kapatmadı ama içini boşalttı ve hafiyeleri ile yönetmeye girişti mülkünü. Tamı tamına o şartlardayız. 2023’e girerken tarihimizden tanık olduğumuz zifiri bir karanlık içindeyiz yani. Yeni yıl o karanlıkta çalıyor kapımızı. Ama unutulmasın 1876, 1908, 1917 ve 1923 de böylesi bir karanlıkta doğmuştu. Karanlık varsa ışık da vardır, olur.

Işık biziz. Biz bu karanlığı yıkarız. Işıklı, aydınlık, eşitlikçi ve umutlu bir yeni dünya kurarız. Ama önce 2023’ü kazanmalıyız. Yol burada, yürüyecek olan sizlersiniz. Ya ağlayıp yakınacaksınız ya ayağa kalkacaksınız. Öyleyse nice aydınlık, umutlu yıllara!

                                                                     /././

2023 için 2022'yi böyle hatırlıyoruz...(YAVUZ KARAMAHMUTOĞLU-SOL)

2022 emekçilerin birçok eylemine, grevine ve direnişine sahne oldu. İşte 2022'den geriye kalanlar...

2022 yılı çeşitli sektörlerden işçilerin grev ve direniş dalgasıyla açılmıştı; kapanışa ise Cumhurbaşkanının yasağını tanımayan metal işçilerinin grevi imza attı. Asgari ücretin açlık sınırının altında açıklandığı şu günlerde, ortalama ücretlerin de benzer seviyelere yerleşmesini sağlayan sermaye sınıfı ellerini ovuştururken, yeniden bu deneyimleri ve kazanımları hatırlamaya ihtiyacımız var. 2022 yılında hangi eylemler gerçekleşti, eylemler nasıl sonuçlandı, hangi direnişler nasıl devam ediyor? 

İşte 2022'den kalanlar...

Trendyol işçileri

Pandemiyle birlikte satışlarında rekor kıran elektronik ticaret şirketi Trendyol, 2021 yılında değerini en az 2,5 kat artırarak 9,4 milyar dolara taşımıştı. Trendyol işçileri, kötü çalışma koşulları ve düşük ücretler nedeniyle başta İstanbul olmak üzere çok sayıda kentte eylem yaptı. Hak gaspına karşı mücadele eden işçiler yaklaşık 3 gün boyunca kontak kapattı ve yüzlerce işçi 26 Ocak günü firmanın Maslak'taki genel merkez binası önünde buluştu. Firma, 9 bin + KDV olan bir önceki dönem maaş paketini, yüzde 11 zamla 10 bin + KDV'ye çıkarmıştı. İşçilerin eylemi sonrası maaş paketi 12 bin 500 + KDV olarak güncellendi. Eylemler zaferle sonuçlandı.

Oppo 500’ün üzerinde işçiyi işten çıkardı

İstanbul Tuzla’da bulunan 1300 işçinin çalıştığı Oppo fabrikasında 500’ün üzerinde işçi işten çıkarıldı. Fabrika önünde bir araya gelen işçiler, direniş kararı aldı. İşçiler yılbaşı izinlerindeyken telefonla işten çıkarıldı. 

Yurtiçi Kargo işçileri

Yüzde 17'lik zam oranının yükseltilmesini talep eden Yurtiçi Kargo işçilerinin sözleşmeleri feshedildi ve çalıştıkları şube kapatıldı. Talep edilen zammın kabul edilmemesi ve işten çıkartılan arkadaşları için bir araya gelerek 1 Ocak'ta mücadele etmeye başlayan işçiler uzun süre eylemini sürdürdü. 

Akkuyu Nükleer Santrali işçileri

Mersin’in Gülnar ilçesinde yapımı süren Akkuyu Nükleer Santrali işçileri, uzun zamandır iş cinayetlerine, toplu işten çıkartmalara, fazla mesai saatlerine, maaş alamamaya, kalabalık ve hijyenik olmayan koğuş koşullarına, şantiye içindeki markette belirlenen fahiş fiyatlara karşı mücadele etmekteydi. Son olarak  taşeron firma bünyesinde çalışan 250 işçi iki aydır maaşlarının ödenmediğini belirterek, 2 Şubat'ta iş bıraktı. Akkuyu'da eylemler kazanımla sonuçlandı.

Yemeksepeti Banabi işçileri

Yemeksepeti Banabi kuryeleri düşük ücretler ile sendikalaşma ve prim hakları için kontak kapatmıştı. Türkiye'nin birçok farklı yerinde eylemler devam etmişti. Yemeksepeti Banabi kuryeleri yaptıkları güçlü eylemlerle ülke gündemine damga vurdu.

Tarsus Sebze Meyve Hali'nde çalışan kadın işçiler

Mersin Tarsus'taki Sebze Meyve Hali'nde ardiyeler bölümünde yevmiyeci olarak çalışan kadınlar 6 ocak tarihinde, günlük ücretlerinin arttırılması için eylem yaptı. Hal içerisinde yürüyüş yaparak iş bırakan kadın işçiler "İşçiyiz, haklıyız, hakkımızı isteriz" sloganları attı.

Soma'da emekli madenci eylemi

Manisa’nın Soma ilçesindeki madenciler, emekli maaşlarının arttırılması talebiyle 9 Ocak'ta eylem yaptı.  2 bin 500 lira emekli maaşı ile geçinmenin mümkün olmadığını belirten emekli madenciler, "Asgari ücretten 304 lira fazla alıyordum. 2019’dan bahsediyoruz. Benim maaşım şu an asgari ücretten 600 lira noksan olacak. Ben bu hükümetin adaletliliğine mi inanayım, adaletsizliğine mi inanayım” dedi.

Hugo Boss'a karşı basın açıklaması

Yıllardır sendikalı işçileri işten çıkartmayla gündeme gelen İzmir'deki Hugo Boss fabrikasında benzer bir gündem ocak ayında da yaşandı. 17 yıldır Hugo Boss fabrikasında çalışan Mevlüde Ünal, sendikaya üye olduktan 3 gün sonra  Kod 46 ile işten çıkartıldı. Tekstil-İş Sendikası ve İzmir İşçi Kadın Meclisi, 8 Ocak'ta Gaziemir Serbest Bölge girişinde konuya dair basın açıklaması yaptı. Ünal'ın kıdem tazminatı hakkına vurgu yapılan açıklamada "Hugo Boss işçinin tazminatını ver, iftiranı geri al" denildi.

Özel Ege Şehir Hastanesi işçileri

İzmir’de bulunan Özel Ege Şehir Hastanesi’nin farklı birimlerinde çalışan işçiler, Aralık ayında maaşları ödenmediği ve yöneticileri ile yaptıkları görüşmelerden sonuç alamadıkları için Patronların Ensesindeyiz Haberleşme, Dayanışma ve Mücadele Ağı ile iletişime geçerek hakları için mücadele etmeye başlamıştı. İşçilerin eylem kararı sonrasında eksik maaşlar yatırıldı ancak işçilerin diğer talepleri olan SGK kodlarının düzeltilmesi, kıdem tazminatlarının ödenmesi ve hakları olan ücretin tamamının verilmesi yerine getirilmedi. 

BBC Türkçe emekçileri

Toplu sözleşme görüşmelerinde enflasyon oranının altında yapılan zam teklifini kabul etmeyen BBC İstanbul Bürosu emekçileri 14 Ocak'ta greve çıkmıştı. BBC İstanbul Bürosu emekçilerinin grevi kazanımla sonuçlandı.

TGS'den yapılan açıklamada şöyle denildi: 

"Yüzde 10 zam teklifiyle başlayan pazarlık 15 günlük grevimiz sonucu yıllık yüzde 32’ye çıktı. Ayrıca aile fertlerini de kapsayan özel sağlık sigortası ve günlük brüt 60 TL yemek parası, brüt 1200 TL gözlük yardımı kazandık."

Sütaş'ta neler oluyor?

Sütaş'ta hakları için sendikalı olan ve örgütlenen işçiler yine işten çıkarmayla karşı karşıya karşıya kaldı.  İki Sütaş işçisi daha sendikaya üye olmalarının ardından işten çıkarıldı. Sendikalaşma çalışmasının başladığı günden bu yana işten atılan işçilerin sayısı 100’ü geçmiş durumda.

Mevsimlik ÇAYKUR işçileri

Mevsimlik ÇAYKUR işçileri 9 Ocak tarihinde Rize'de basın açıklaması düzenlediler. Ağır çalışma koşulları, uzun mesai saatleri ve açlık sınırının altında maaşlara değinen işçiler kadro talebinde bulundu. 

Destebaşı Grup işçileri

Gebze’de faaliyet gösteren Destebaşı A.Ş. ve Destebaşı Ltd. Şti. isimli firmalar 2019 yılında krizde olduklarını iddia ederek işçilerin 6 aylık maaşlarını ödememişti. 2019 yılında İstanbul Anadolu Adliyesi'nde konkordato başvurusunda bulunan Destebaşı Grup'a tüm hacizler için tedbir kararı verilmiş, yaklaşık 1 sene kadar devam eden dava sonunda davalar reddedilmişti. Şirket ise merkezini Gebze’ye taşıyarak Gebze’de konkordato kararı almıştı. Şirket, hakimin “İşçi alacaklarını dosyaya depo edin” kararı ile birlikte bu kez de Yalova’ya taşınmıştı. Şirketin konkordato kararına karşın 3 yıldır faaliyet halinde olduğunu belirten işçiler "Yeni firmalar kurmuşlar ve tüm nakit akışı oradan yapılıyor. Yani, dava açan asıl şirketin hesabından para akışı olmadığı için oradan biz de para alamıyoruz" demişlerdi. Yaklaşık 200’e yakın işçinin maaş alacakları dahil hiçbir alacağını alamadığı süreçte, işçiler mücadeleye devam etti.

Kayı İnşaat işçileri

Yıllardır maaşlarını alamayan ve en son kendilerine eski döviz kuru üzerinden ödeme önerilen, Türkiye ve farklı ülkelerin inşaatlarında çalışan ancak hakları verilmediği için mağdur olan Kayı İnşaat işçileri, 16 Ocak'ta Ankara Ulus’taki Atatürk Heykeli önünde eylem yaptı. 15 Aralık'ta davaları görülmeye devam etti. 

Çimsataş işçileri

Mersin'deki Çukurova Holding’e bağlı Çimsataş'ta çalışan işçiler, Birleşik Metal-İş ile MESS arasında imzalanan toplu iş sözleşmesini kabul etmeyerek ocak ayında iş bıraktı ve fabrika önünde 4 gün boyunca süren bir eyleme imza attı. 13 işçi eylemlere katıldıkları gerekçesiyle 25/2. maddeden, tazminatsız olarak işten çıkartıldı.

Beykoz Belediyesi işçileri

AKP'li Beykoz Belediyesi'nde Hak-İş’e bağlı sendikadan istifa edip DİSK’e bağlı Genel-İş İstanbul Anadolu Yakası 2 No'lu Şubesi'ne üye olan çok sayıda işçi işten çıkartıldı. İşçiler, 21 Ocak'ta AKP'li Beykoz Belediyesi önünde eylem yaptı.

Hepsijet işçileri

Paket başı 3,75 TL ile çalışan HepsiJet kuryelerine 2022 için 4,75 TL teklif edildi. Paket başı 1 liralık zammı kabul etmeyen Hepsijet kuryeleri, zamma tepki göstererek Antalya'da kontak kapattı. 29 Ocak tarihinde İstanbul Mecidiyeköy'deki Trump AVM binasında bulunan HepsiBurada Genel Merkezi önünde toplanan işçiler eylem gerçekleştirdi. İşçiler hakları olanı almadan mücadeleyi bırakmayacağını ilan etti. 

Alpin Çorap işçileri

Alpin Çorap’ta çalışan işçiler, kendilerine bildirilen zam oranlarının ardından makineleri kapatmış ve üretimi durdurmuştu. işçiler, minimum 2 bin 500- 3 bin TL zammın yanı sıra hiçbir arkadaşlarının işten çıkarılmamasını, devletin firmaya verdiği AGİ’nin (Asgari geçim indirimi) işçilere dağıtılmasını da talep ederken işçileri çalışmaları için ikna etmeye gelen fabrika yöneticileri ise işçilere geçinebilecekleri bir ücret ve çalışma şartı sağlamak yerine işçileri “tazminatsız işten çıkarma” ile tehdit etmişti. İşçilerin seçtiği temsilcilerin patronla yaptıkları toplantıda işçilerin taleplerinin hepsi kabul edildi. İşçilerin 2 bin 500 TL zam talebi ve iş bırakan hiçbir işçinin işten çıkarılmayacağı karar altına alındı. İşçilerin eylemi zaferle sonuçlandı.

Farplas direnişi

Kocaeli Gebze Otomotiv Tedarik Sanayi İhtisas Organize Sanayi Bölgesi'nde bulunan Farplas fabrikasında işçiler ücretlere tepki göstermiş ve iş bırakmıştı. İşçilerden bir hafta izin isteyen patron, işçilerin taleplerini karşılayacağını ve sendikayla da görüşeceğini söylerken, işçiler, patronun taleplerin değerlendirilmesi için istediği 1 haftalık süre sonunda, taleplerin kabul görmemesi hâlinde tekrar iş bırakacaklarını duyurmuşlardı. Süreç içerisinde, Birleşik Metal-İş Sendikası da bir açıklama yaparak işçilerin sendikalı olduğunu ve fabrikada çoğunluğun sağlandığını açıklamıştı. İşçilerin taleplerini dikkate alacağını söyleyen patron ise süre istediği işçilerin bir bölümünü işten atmakla cevap verdi.

Farplas işçileri bu hamleye direnişle yanıt vererek üretimi durdurdu. Fabrika içerisinde eyleme geçen işçiler, daha sonra şirket tarafından yönlendirilen çevik kuvvet ile karşı karşıya getirilirken 200 kadar işçi gözaltına alındı. İşçiler direnişi fabrika önüne taşıdı. 1 Nisan'da sendikadan yapılan açıklamda "Farplas'ta isyeri önü direniş direnişçi arkadaşlarımızın kararı sonucu bitirildi" denildi. 

Mas-Daf işçileri direnişte

Düzce Beyköy 1. Organize Sanayi Bölgesi'nde bulunan Mas-Daf işçileri hakları için fabrikayı terk etmiyor, insanca yaşayacakları maaş ve koşullar için fabrika önünde direnişe geçti.  Düzce Beyköy 1. Organize Sanayi Bölgesi'nde bulunan Mas-Daf fabrikası işçileri Toplu İş Sözleşmesi'nde temsiliyet hakkı için DİSK Birleşik Metal-İş Sendikası'na (BMİS) üye oldu. Bakanlık yetki vermesine rağmen patron Toplu İş Sözleşmesi masasına oturmamak amacıyla işçilerin iradesini uzun mahkeme süreçleri ile kırma yolunu tercih etti.

İşçiler buna karşı sendikal haklarının kabul edilmesi için mücadelelerine devam ediyor. Fabrika içinde uyuyup dışarı çıkmayan işçilere aileleri erzak getiriyor, başka bölgelerden insanlar dayanışma ziyaretine gidiyor. 

Gemi söküm işçilerinin direnişi

Aliağa’da hakları için mücadele eden gemi söküm işçilerinin direnişe geçti. Grevin 5. gününde Gemi Söküm'de greve katılmayan şantiye kalmadı. 11 gün boyunca süren direniş, işçilerin örgütlülüğü sürdürememesinin ardından geri çekildi. 

Ataması yapılmayan öğretmenler

Ataması yapılmayan öğretmenler, iki gün önce Ankara Ulus’ta bir araya geldi. Basın açıklaması gerçekleştiren öğretmenler ataması yapılmayan öğretmen sayısındaki artışa dikkat çekerek, "2021 KPSS puanı ile 50 bin öğretmen atması talep ediyoruz" dedi.

Sağlık emekçileri üç günlük grev yaptı

Hak arayışındaki sağlık emekçilerinin grevi 14 Mart Tıp Bayramı'nda başladı. Grev, üç gün boyunca devam etti. 

Digitürk işçileri

Uzun yıllardır istedikleri zammı alamayan ve bu yıl da 0 ile yüzde 17 arasında değişen zamlarla karşılaşan Digiturk çalışanları, yönetimi alkışlarla protesto etti. "Hakları ver Digitürk" diyen çalışanlar, "Açlığa mahkum edilmek isteniyoruz ve bunu asla kabul etmiyoruz" sözleriyle düşük zamma karşı sosyal medyada kampanya başlattı.

Lila Kağıt işçileri

Tekirdağ Çorlu’da faaliyet gösteren Lila Kâğıt fabrikasında Türk-İş’e bağlı Selüloz-İş Sendikası’nda örgütlü oldukları için işten çıkarılan işçiler fabrika önünde eyleme geçti. Sendika hakkı ve işe geri dönme talebindeki işçiler, fabrika önünde çadır kurdu ve basın açıklamaları gerçekleştirdi. Tekirdağ - Lila Kağıt işçileri direnişi 363. gününde (28 Aralık)

Batel Fabrikası işçileri

İzmir Çiğli AOSB'de bulunan Batel Elektromekanik Fabrikası epoksi bölümü işçileri dün öğlen saatlerinde iş durdurdu. Patrona taleplerini bildiren işçilerin eyleminden sonra patron bir dizi başlıkta geri attı. İşçilerin talepleri doğrultusunda kişi başı 240 TL olan aylık prim 400 TL'ye çıkarılırken, daha önce yalnızca tek geliş ve tek gidiş şeklinde uygulanan servisle ulaşım geliş-gidiş olacak şekilde düzenlendi. İşçilerin en düşük maaşının 5 bin TL olması yönündeki talebi ise patron geri çevirdi. Kısmı bir kazanım elde eden işçiler şimdilik işe dönme kararı aldı.

Migros'ta direniş

İstanbul Esenyurt'taki Migros deposunda çalışan işçilere patronlardan yüzde 8'lik zam kararı çıktı. İşçilerin bağlı olduğu taşeron şirket Us Grup'un zammıyla ücretin ancak asgari ücret seviyesine geldiği öğrenildi. Asgari ücretin üzerinde net maaş isteyen işçiler, talepleri karşılanana kadar çalışmayacaklarını duyurdu. İşçilerin bekleyişi sürerken depoya TOMA getirildi. İşçiler patronun villasının önünde eylem yapacağı zaman Kaymakamlık o sokağa eylem yasağı kararı aldı. 

Erdal Çorap işçileri iş bıraktı

Arnavutköy'de bulunan Erdal Çorap fabrikasındaki işçiler, 3 Şubat tarihinde düşük zamlara karşı iş bırakmıştı. 

Kıraç Metal işçileri direnişe başladı

Eskişehir Kıraç Metal’de çalışan işçiler, son dönemde fabrikalarında yaşanan işten atılmalar üzerine 3 Şubat'ta direnişe başladı. İşçilerin örgütlü oldukları DİSK’e bağlı Birleşik Metal-İş sendikası sosyal medya üzerinden bir paylaşım yaparak metal işçilerinin üretimden gelen güçlerini kullanarak direnişe geçtiğini duyurdu. Kıraç Metal işçilerinin direnişi kazanımla sonuçlandı. İşten atmalar durduruldu, ücretlere 400 lira zam yapıldı.

Hopa Liman işçileri de direnişte

Hopa Liman işçileri, 4 Şubat'ta liman işletmesi önünde alkışlarla bir araya gelerek iş bıraktı. İşçilerin, ikramiyelerin kaldırılması, maaşların net ücretten brüt ücrete geçirilmesi, asgari ücret tutarı dışında ek zam verilmemesi ve mesailerin azaltılmasından dolayı iş bıraktığı öğrenildi. 4 Şubat’ta direnişe başlayan Hopa Liman işçileri taleplerinin kabul edilmesi üzerine eylemlerini 7 Şubat'ta bitirdi.

Shell işçileri uyardı

Kocaeli'de Shell'in Derince dolum terminalinde çalışan işçiler, patronun yüzde 25 zam teklifine tepki gösterdi. 101 işçiyi ilgilendiren toplu iş sözleşmesi görüşmelerinde Petrol-İş sendikası en az yüzde 50 zam talep etti. 4 Şubat sabahı terminal önünde bir araya gelen işçiler ve sendika açıklama yaptı. Açıklamada "İşverenin işçilerin ve sendikamızın taleplerini dikkate alarak masaya gelmelerini istiyoruz” denildi. 

Aushra Çorap işçileri 

İstanbul'daki Aushra Çorap işçileri geçinebilecekleri bir ücret zammı için mücadele etmişti. İşçiler 4 Şubat'ta iş bırakmıştı. 

Voestalpine işçileri üretimi durdurdu

Kocaeli Gebze'de bulunan Voestalpine Çelik fabrikasında bir işçinin haksız yere işten çıkarılmak istenmesine karşın işçiler 4 Şubat'ta üretimi durdurdu. İşçiler yönetimin "Pazartesi görüşelim" talebini reddederken, kesin olarak işten çıkarmanın geri çekilmesini talep ediyor.

ETF Tekstil'de direniş kazandı

1994 yılından bu yana Tuzla’da faaliyet gösteren (European T-shirt Factory) ETF Tekstil fabrikasında yaklaşık 330 işçi çalışıyor. Çalışanların çoğunluğunu kadınların oluşturduğu fabrikanın 30 Temmuz 2022 tarihinde kapanacağı duyuruldu. Emek hırsızı Sanem Dikmen'e karşı hakları için vazgeçmeyen, 79 gün boyunca direnen ETF Tekstil işçileri, patronun fabrikadaki malları kaçırıp, alacaklarını ödememesi üzerine direniş başlatarak tüm mallarına haciz koydurmuştu.  Davanın ilk duruşması Anadolu Adliyesi'nde görüldü.

Sarıyer Belediyesi işçilerinin grevi 

16 Ocak 2022’de başlayan toplu iş sözleşme görüşmeleri anlaşmazlıkla sonuçlanmış, yüzde 40 zam talep eden İstanbul Sarıyer Belediyesi işçileri 5 Temmuz'da greve çıkmıştı. 

TPI Kompozit'te işçi düşmanlığı

TPI patronunun yaptığı zam oranını kabul etmeyen işçiler 6 Temmuz’da fabrika önünde eyleme başlamıştı. 60’ın üzerinde kişinin işten çıkarıldığı fabrikada mücadele sürdü. TPI Kompozit işçileri taleplerini kabul ettirdi, 17 Günlük iş bırakma eylemi sona erdi.

Sivas Kangal Termik Santrali'nde işçiler insanca ücret talebiyle iş bıraktı

Sivas Kangal Termik Santrali'nde işçiler insanca yaşayabilecek ücret talebiyle iş bıraktı. Gece vardiyasındaki işçiler de iş başı yapmayarak santral önünde direniş halayları çekti.

Pas South direnişi ilk kazanımını aldı

Tekirdağ’ın Çerkezköy ilçesindeki Pas South fabrikasında, yaklaşık iki hafta önce patronun beyan ettiği zamları yapmaması üzerine işçiler tepki göstermiş ve tepkiler sendikal örgütlenmeye dönüşmüştü. İşçiler ilk kazanımlarını aldı. 

Termokar işçileri direnişe geçti

Termokar Isıtma, Soğutma ve Klima Sistemleri A.Ş. işçileri, patronun, işçilerin sendikal örgütlenmelerine karşı hukuksuz girişimleri nedeniyle direnişe geçti.

VEDAŞ işçileri anlattı: Düşük ücretlere karşı mücadeleyi sürdürüyoruz

VEDAŞ işçileri, Tes-İş’ten istifa ettikten sonra, ortaya çıkardıkları örgütlülükle mücadeleye devam edeceklerini belirttiler. Türkerler Holding’e bağlı Bitlis, Hakkâri, Van ve Muş illerindeki elektrik dağıtımını yapan VEDAŞ’ta çalışan işçiler mücadelelerine devam ediyor.

Eczacıbaşı Esan Madencilik’te direnen işçiler kazandı

Eczacıbaşı Esan Madencilik’e ait Balıkesir’in Balya ilçesindeki çinko ve kurşun madeninde çalışan ve 4 Aralık Dünya Madenciler Günü’nde işten çıkarılan 243 işçinin direnişi sonuç verdi. Bağımsız Maden-İş Sendikası direnişlerinin sonuç verdiğini, sağlanan anlaşma sonrası işçilerin işlerine geri döneceği açıklandı.

Meyve ve sebze hali işçileri direnişe geçti

Hamaliye fiyatlarının enflasyona göre düzenlenmediğini söyleyen Bayrampaşa meyve ve sebze hali işçileri eyleme geçti.

Getir işçileri Ankara'da talepleri için eylemde

Ankara Çayyolu Getir'de çalışan kuryeler zam oranlarının artırılması başta olmak üzere birçok talep için iş bıraktı. Düşük zamları kabul etmeyen kuryelerin verdiği mücadele sonucunda Getir, işçilerin taleplerine boyun eğmek zorunda kaldı. Patronların Ensesindeyiz ile birlikte mücadele eden Çayyolu işçilerinin talepleri kabul edildi. Çayyolu'ndaki zaferden kısa süre sonra Getir'in Abidinpaşa ve İncesu şubelerinde de işçilerin talepleri kabul edildi.

BAT işçileri direnişte

Tekel’in özelleştirilmesinin ardından Londra merkezli bir İngiliz firmasına devredilen Samsun’daki Ballıca Sigara Fabrikası’nda, dokuz işçi sendikal mücadelede aktif olarak yer almalarının ardından “performans yetersizliği” gerekçesiyle işten çıkarıldı. Patronların Ensesindeyiz Ağı'yla bir araya gelen işçiler, 18 Ağustos'ta fabrika içerisinde başladıkları eylemlerin ardından bir komite kurduklarını duyurdu.

İşten atılan işçiler DYO Çiğli fabrikasında direnişe başladı

DYO 21’i Çiğli, 8’i Gebze fabrikası olmak üzere 29 işçiyi işten attı. İşten atılan işçiler direnişe başladılar.

Kartonsan işçileri greve çıktı

Kocaeli Başiskele’de bulunan Kartonsan’da toplu sözleşme sürecinin anlaşma çıkmayınca işçiler grev kararı aldı. Şirket, grev nedeniyle üretime ara verdiğini duyurdu. Patronların grev kararı alan işçileri tazminatsız işten çıkarmakla tehdit ettiği aktarıldı.

İşten çıkarılan Marlboro işçileri eylem yaptı

İzmir'de sendikalı oldukları için işten çıkartılan Philip Morris Euroserve işçileri bugün bir eylem düzenledi.  İzmir Torbalı'da kurulu Philip Morris’te (Marlboro) Euroserve işçileri Eylül ayında DİSK/Gıda-İş’e üye oldukları için işten atılmıştıİşten atılan işçiler bugün Montrö Meydanı'nda toplanarak DİSK/Gıda-İş Şube Başkanlığı binasına yürüdü.

Bekaert işçileri grevde

DİSK’e bağlı Birleşik Metal-İş Sendikası’nın örgütlü olduğu Bekaert fabrikasında işçiler 13 Aralık Salı günü greve çıktı. Bekaert, Toplu İş Sözleşmesi görüşmelerinde işçilerin taleplerinin oldukça altında bir ücret teklif etmiş, işçiler bu teklife karşı grev hakkına başvurdu. AKP'li Cumhurbaşkanı Erdoğan grevi yasaklamıştı. 

Webhelp patronundan geri adım: İşçilerden ilk kazanım

Bir süredir kötü çalışma koşulları, mobbing, düşük ücretler ve işten çıkarmalara karşı Patronların Ensesindeyiz Ağı ile mücadele eden Webhelp işçilerinden ilk kazanım haberi geldi. Şirket tarafından işçilere gönderilen yeni yıl mesajıyla uzun süredir 400 TL olan yemek ücretlerinin 1000 TL’ye çıkarıldığı belirtildi. Yıllardır yemek ücretlerine en fazla 100 TL gibi komik artışlar yapılırken işçilerin mücadelesiyle geçmiş yıllara göre yüksek bir artış yapıldı.

Koç Üniversitesi Hastanesi'nde direnen işçiler kazandı

İstanbul'da Koç Üniversitesi Hastanesi işçileri direnişlerinin 21. gününde elde ettikleri kazanımı bugün yapılan basın açıklamasıyla duyurdu.

                                                                    /././

Mutsuz insanlar ülkesinde yeni yıl (Aydemir Güler-SOL)

Mutsuzluğun insanların yüzünden akması, eğlenmenin bile alabildiğine yozlaşıp onun da tadının kalmaması, en genel haliyle acıların yoğunluğundan değil umudun azlığından ileri gelir.

Mutsuzluk, çekilen acıların, örneğin yoksulluğun, baskıların doğru orantılı sonucu değildir. Bir halk zor durumda, hatta ölümle yüz yüze olabilir. Yoksulluktan öte, açlık kol gezebilir… Başka aklınıza ne gelirse ekleyin… Bu koşullarda kuşkusuz mutlulara pek de yaygın biçimde rastlanmayacaktır. Ama bütün bunlar ne kadar çoksa o kadar mutsuz olunacak diye bir kural da yoktur.

Mutsuzluğun insanların yüzünden akması, eğlenmenin bile alabildiğine yozlaşıp onun da tadının kalmaması, en genel haliyle acıların yoğunluğundan değil umudun azlığından ileri gelir. Çekilen acı ile mutsuzluk sonucu arasında bir ara halka olarak umut yer alır.

Türkiye’nin hak etmediği budur. Türkiye umutsuzlar ülkesi olmayı hak etmemektedir.

Her zaman ileri düzeyde politize bir toplum olan Türkiye’de seçimler bir umut ticareti sahnesidir. Kitlelere inanmak istediklerinin pazarlanması burjuva siyasetinin temel unsurudur. Bizim ülkemizde 'yalandan kim ölmüş' sözünün hakkı gayet iyi verilir ve umut bol keseden dağıtılır.

Lakin bu akşam itibariyle adım atacağımız yeni yılın en önemli gündem maddesi seçimler olmakla birlikte, burjuva siyaseti popülizm geleneğinden ya kopmakta ya da bu geleneği tuhaf biçimde başkalaştırmaktadır.

Örnek iktidardan da seçilebilir, muhalefetten de… Diyelim iktidar ücretlere zam yapıyor! Bunu cebine koyan emekçiler zammın çok kısa bir sürede pazarda uçup gideceğini, yaşamlarının daha iyiye gitmeyeceğini, hükümetin sattığı umudun inandırıcı olmadığını biliyorlar. Gasp edilen emeklilik hakkını seçime çeyrek kala kazananlar da keyfini sürecek bir maaşın onları beklemediğinin farkında. Hiç yoktan iyidir denebilir, ama sevinç gösterilerinin bir ay sonra bile tekrarlanma şansı olmadığı eklenmelidir. Seçime kadar hükümet ulufe dağıtmaya devam edecek. Ama herkes biliyor ve bir kez daha görecek ki, böyle bir dönemde bile asıl zenginler kayırılacak.

Ya muhalefet? Yoksulların ellerine geçeni hemen koşup harcayacakları, bu yolla fiyatları yukarı ittirecekleri, bu fazladan paranın “işveren” için ek maliyet anlamına geldiği, bunun da mal fiyatlarına yansımasının kaçınılmaz olduğu… Bu sesler daha fazla muhalefet saflarından duyuluyor! Seçime giden bir ülkede burjuva muhalefet iktidarı halkın cebine giren parayı arttırdığı için suçlayabiliyor…

Halka umudun fazla görülmesi düzen siyasetinin ortak paydasıdır. Ülkemiz yoksulluktan değil umutsuzluktan dolayı mutsuzdur. Diyanetin yılbaşı için kalkıp bir gecelik mutluluk ve umudun bile caiz olmadığını ilan etmesi, inananları coşkulandıracak, inançlarını perçinleyecek midir, yoksa yüzlerin daha da düşmesine mi neden olmuştur? Gericilerin bu sorunun doğru yanıtının ikincisi olduğunu biliyorlar. Gericiler gelecek için umutlanma olasılığı olan yılbaşı gecesini mahkûm ederek dini yüceltmeye falan çalışmıyorlar…

Niyet umudun tasfiye edilmesidir. Umutsuz halk takatsizdir. Türkiye bunları hak etmemektedir.

Mücadele için umut gerekir. Halklar ne kadar ezilirse o kadar devrimcileşmez. Ezilme ile mücadeleyi birleştirecek olan halka umuttur.

Umut uydurulmaz, yoktan var edilmez. Umut can yakan gerçekleri görmezden gelerek üretilmez. Sol, Türkiye’de umutsuzluğa karşı mücadele etmek demektir. Bu mücadeleyi önce emekçi halkın, işçi sınıfının öncüsü yükseltir.

Türkiye Komünist Partisi 2022 yılı için önüne koyduğu yaygınlaşma, mahalleleri semt evleriyle doldurma hedefini büyük ölçüde gerçekleştirmiştir. Türkiye Komünist Partisinin aydınlara yaptığı semt evlerine omuz verme çağrısında anlamlı bir karşılık bulmaktadır. Türkiye Komünist Partisi yoksulların en büyük sermaye örgütünden daha büyük olduğunu TÜSİAD’ın kapısında ilan etmektedir. Türkiye Komünist Partisi örgütsüzlüğün kader olduğunu reddetmiştir ve 2022’de bu reddiyenin hakkını veren bir mesafe kat etmiştir. Türkiye Komünist Partisi ülkemizin umutlu olmayı hak ettiğini kanıtlamaya çalışmaktadır.

2023 umut yılıdır. Egemenleri, girmek üzere olduğumuz yılı bir büyük hesaplaşma dönemi olarak ilan ettiklerine pişman etmek elimizdedir. Sanıyorlar ki, mutsuz kalabalıklar başlarını önlerine eğmişken onlar aralarında mahsuplaşacak. Emekçilerin hesaplaşmaya dâhil olamayacaklarını varsayıyorlar.

2023 bu varsayımı çökerteceğimiz yıl olsun. Bu ülkeyi değiştireceklerine inanan yoksul ve acılı insanların gözlerinin içinin güldüğü bir yıl…

                                                                         /././

Gezinir devrim coğrafyası dünyada(Erhan Nalçacı-SOL)

Umutsuzluk çok fena, umutsuz insan yönsüzdür, savrulur. Saçmalıklara karşı da savunmasızdır.

Eski Rusya Başbakanı Medvedev 2023’e ait tahminlerde bulunmuş: Avrupa Birliği parçalanıyor, ABD’de iç savaş çıkıyor, ABD mali sistemi çöküyor…

Yani emperyalist hegemonya krizinde bir taraf yeniliyor, havlu atıyor adeta.

Umutsuzluk çok fena, umutsuz insan yönsüzdür, savrulur. Saçmalıklara karşı da savunmasızdır.

İnsanların aklına 2023 ve sonrası için devrim olasılığı hiç akla gelmiyor.

Umudunu ülkesinden kesen gençler oluk oluk yurtdışına kaçıyorlar. Devrimci bir geleceği olmayan bir ülkenin emekçileri de tarih içinde kaybolurlar, köksüzleşen bireyler olarak kişisel kurtuluşun çaresini ararlar.

Dünya karanlık gerçekten, 30 yıldan fazla zamandır karşı-devrimci ve gerici bir dönemin içindeyiz.

Ancak tarihe günümüzden bir kesit alınıp bakılmaz, tarihsel sürece bakmak gerekir ne olduğunu anlamak ve umut etmek için.

Nehirler bazen çok sığlaşır, adeta duruyormuş gibi gözükür, ama bazen delicesine akar, çağlayanlar oluşur üstünde, vadiler oyulur.

Tarihsel süreçte 30 yıllık sığlaşmalar doğaldır, gelecek olan devrimci dönemle aşılır sığlık.

Ve devrim coğrafyası dünyada yer değiştirir sürekli.

Eğer yılbaşında tahmin yapılacaksa milyarlarca emekçinin yaşamını derinden ilgilendiren devrim coğrafyası üzerine yapmak gerekir.

Antik çağlardan beri devrimler toplumsal değişimin motorudur ve devrimi koşullayan dinamikler bir burada birikir bir orada. M.Ö. 700’lü yılarda Milet ve şehir devletleri bir devrim kuşağıydı. Pers işgali iç dinamikleri bozunca devrimci süreç Atina’ya devroldu.

İnsanlık Avrupa feodalizminden kurtulurken devrimler arka arkaya patladı. 1600’lerin başında İspanya İmparatorluğu’nun yenilgisi ile sonlanan Hollanda burjuva devrimi yeni bir çağı müjdeledi. Bu yüzyılda deniz aşırı ticaretle ilk sermaye birikimini sağlayan İngiltere’de burjuva devrimi radikal bir şekilde ilerledi, şimdi palyaço gibi ortalıkta gezen İngiliz Krallığı kelle vermek zorunda kaldı.

Devrim sırası yüz yıl kadar sonra Fransa’ya geldiğinde İngiliz burjuvazisi çoktan gericilikle uzlaşmış, devrime karşı sağlam bariyerler örmüştü. Ama Fransız Devrimi dalga dalga geldi ve fena salladı kıta Avrupa’sını.

1848’e gelindiğinde Fransız burjuvazisi de kendiyle birlikte büyüttüğü ve hareket ettiği işçi sınıfından korkar hale gelmişti. Haziran katliamında hala burjuva devrimine inanan işçilere kıydılar ve Fransa’yı bir imparatora teslim ettiler.

1871’de devrim bir kez daha Fransa’nın kapısını çaldı, düşmanla uzlaşan burjuvaziye karşı ülkesini savunan işçiler üç aya yakın bir süre ikili bir iktidara yol açtı Fransa’da.

Ancak koşullar değişti, Avrupalı emperyalist devletler bütün köylü dünyayı sömürürken yağmaladıkları ile kitlesel hale gelen işçi sınıflarını düzen içinde tutacak mekanizmalar örüyorlardı. Bu haliyle en gelişmiş işçi sınıfına sahip Avrupa bir devrim coğrafyası olmaktan çıkmış oldu bir süreliğine.

Rusya ise görece az gelişmiş kapitalizmine rağmen işçi sınıfının öncülüğünde büyük köylü kitleleri ile devrimin kapısını çalmaya başladı. Devrimci öznenin önemi çok daha iyi anlaşılmıştı. 1917 Ekim Devrimi köle isyanlarından bu yana emekçi sınıfların binlerce yıllık rüyasını gerçekleştirdi.

Emperyalizmin devrime karşı geliştirdiği tamponlar pekiştirildi. Bu koşullarda devrim coğrafyası doğuya, emperyalizme karşı bağımsızlık savaşı veren burjuva devrimlerine ve köylü devrimlerine kaydı.

Burjuva devrimleri bir kez daha Sovyetler Birliği’nin desteği ile kısa bir süre halkçı ve aydınlanmacı bir çizgide tutulabildi. Türkiye ve İran’dan Ortadoğu’ya, oradan Afrika’ya dünya sarsıldı. İşçi sınıfı ideolojisiyle donanan ve format kazanan köylü devrimleri Çin, Kore, Vietnam ve Laos’ta siyasi coğrafyayı değiştirdi. Küba’da ise devrimci özenenin köylü mücadelesini kentli emekçilerle buluşturmayı başarmasıyla parlak bir başarı kazanıldı.

Ancak Sovyetler Birliği’nde biriken karşı-devrimci rüzgâr giderek örgütsüzleşen işçi sınıfı partisini içeriden vuracak ve halen içinde olduğumuz gericilik döneminin kapısını açacaktı.

Şimdi devrim coğrafyasının yeniden değişeceğini tahmin ediyoruz.

Söyleyeceklerimiz bir eğilimi yansıtacak sadece, çünkü devrim insan iradesi ile gerçekleşir. Bir yerden sonra kurallar işlemez.

Buna rağmen şunları söyleyebiliriz.

Önümüzdeki dönemde geçen yüzyılda sosyalist devrimine ulaşamamış uluslar devrim coğrafyasında bulunmaya daha fazla adaydırlar. Bir halk üst üste iki kez sosyalist devrim için aynı ataklığı göstermiyor genellikle. Bu hem karşı devrimcilerin fiziksel hem de ideolojik gücüyle açıklanabilir. Rusya ve Çin’deki milliyetçi söylemin gücüne bakabilirsiniz.

İkincisi, ABD gidiş gelişleri de olsa hegemonya mücadelesini kaybedecek gibi duruyor, dolayısı ile geçen yüzyıl ABD hegemonyasında olan geniş bir coğrafya devrime çok daha yakın duruyor. Türkiye’yi de kapsayan bu geniş coğrafya, Avrupa’dan Hindistan’a kadar uzanıyor.

Son olarak, geçen yüzyılda bizi bir süre için şaşırtan en gelişmiş kapitalist ülkelerin devrimden kaçma yeteneği sonlanıyor. Geçen hafta değinmiştik, devrime karşı tamponlarını yitiriyorlar. Dolayısı ise ABD dâhil bugünün tepedeki ülkeleri devrim coğrafyasına dönüşebilir.

Geçen yüzyılın bütün ezberlerini unutalım. Yeni yüzyıl yeni devrimci dinamikler taşıyor.

Ulaştığımız en önemli genel; üretim araçlarının özel mülkiyeti ile sınırları aşan üretimin toplumsal niteliği arasındaki çelişkinin dünyayı devrime çağırmasıdır.

2023’te tarih, devrim için örgütlenme ve umut sarmal yapsın, bütünlesin birbirini.