Bu büyümeyi halk hissetmedi(I)
Yılın ikinci çeyreğinde ülke ekonomisinin yüzde 21,7 büyüdüğü açıklandı. İlk çeyreklik döneme göre büyüme oranı yüzde 0,9 oldu. Sermayenin büyümeden aldığı pay artarken ücretlilerin payı yine azaldı.
Nisan-haziran dönemine ait verilere göre ülke ekonomisi 2021 yılının ikinci çeyreğinde cari fiyatlarla bir önceki yılın aynı çeyreğine göre yüzde 52,4 artarak 1 trilyon 581 milyar 120 milyon TL gelir elde etti. GSYH’nin ikinci çeyrek değeri ABD doları bazında 188 milyar 566 milyon olarak gerçekleşti.
SERMAYENİN PAYI YİNE ARTTI (Ekonomist Firuze Nazlı Ergin)
GSYH içinde emek gücünün aldığı pay azalırken sermayenin kâr payı arttı. TÜİK, verilerinde emeğin GSYH içindeki payı işgücü ödemeleri adı altında belirtiliyor. Çalışanların aldıkları ücret Gayrisafi Katma değer içindeki payı geçen yılın aynı çeyreğine göre yüzde 11 azaldı. Geçen yılın aynı döneminde yüzde 37,0 olan işgücü ödemeleri bu yılın aynı çeyreğinde yüzde 32,9 oldu. Sermaye kesiminin geliri olan net işletme artığı/karma gelirin payı ise yüzde 42,8’den yüzde 49,8’e yükseldi.
Hizmetler sektöründeki büyümeye dikkat çeken Ergin, “Sektör bazında baktığımızda, hizmetler ve imalat sanayideki yüzde 45,8 ve yüzde 43,4’lük artış büyüme verisindeki ana itici güçleri oluşturuyor. Ancak pandemiden orantısız bir biçimde etkilenen ve yeterince destek alamayan hizmet sektörü henüz yaralarını sarabilmiş değil” ifadelerini kullandı.
Açıklanan büyüme rakamlarının ücretli kesimler tarafından hissedilmediğine dikkat çeken Ergin, “Yüksek enflasyon, maaşlı çalışanların büyümeden aldığı payı yüzde 37’den yüzde 32,9’a düşürdü. Dolayısıyla imalat sanayisindeki büyümenin de ücretli çalışanlar tarafından hissedildiğini söyleyemeyiz” şeklinde konuştu. Büyüme ve refah arasındaki makasa dikkat çeken Ergin, “Büyüme verisi her şeyi özetleyen tek bir veri olarak okunmak istendiği için uzun süredir niteliği ve sürdürülebilirliği geri planda bırakılıyor. Bu nedenle büyüme ve refah arasındaki makas hiç olmadığı kadar açılıyor. Enflasyonla mücadeleyi önceliklendirmeden büyümenin çalışanlar tarafından hissedilmesi söz konusu olamaz” diyerek önceliğin enflasyon olması gerektiğini belirtti.
***
İktidar sözcülerinin destanlarına kanmayın (Prof. Dr. Hayri Kozanoğlu - İktisatçı, BirGün yazarı)
Aynı yere sert düşen bir topun fazla zıplaması gibi, 2020’nin ikinci çeyreğinde sert çakılan ekonominin 2021’in aynı döneminde hızla büyümesi beklenirdi. Nitekim öyle de oldu. Şimdi isterseniz basit bir hesaplamayla yüzde 20’yi aşan büyüme istatistiğinin aslında olağanüstü bir performansa denk gelmediğinigösterelim. Zincirlenmiş hacim endeksi 2019’un ikinci çeyreğinde 170,8’di. 2021’in aynı döneminde ise 186,3’e yükselmiş. Diğer bir ifadeyle yüzde 9,08’lik bir artış göstermiş Demek ki yıllık ortalama büyüme yüzde 4,5 civarında olmuş ki bu da Türkiye’nin geçmiş büyüme eğilimlerine paralel. Aslında Covid-19 pandemisinin 2020’de yarattığı şokun ardından dünyanın birçok coğrafyasında 2021’de baz etkisiyle yüksek büyüme istatistikleri açıklandı. Örneğin 2021 2. Çeyreğinde İspanya ekonomisi yüzde 19,8 Fransa, yüzde 18,7, İtalya yüzde 17,3 büyüdü.
Aslında Türkiye ekonomisindeki büyüme trendini okuyabilmek açısından elverişli gösterge mevsim ve takvim etkilerinden arındırılmış çeyrekten çeyreğe büyüme. 2021’in ilk çeyreğine göre hacim endeksi 2. çeyrekte yüzde 0,9 arttı. Bu da yıllık yüzde 3,6’ya yani, Türkiye’nin büyüme potansiyeli civarında bir performansa işaret ediyor. Dolar bazında da Türkiye ekonomisinin 765,1 milyar dolarlık bir büyüklükte olduğu görülüyor. Geniş halk kesimleri büyümenin kendi yaşamlarına yansımadığından, ekonomi iyiye giderken durumlarının kötüye gittiğinden şikâyetçi. Peki, bu bir yanılsama mı? Hayır. TÜİK, kendi rakamları da emeğiyle geçinen kesimlerin ekonomi pastasından aldıkları payın giderek küçüldüğünü doğruluyor. İkinci çeyrekte de bir yıl önce yüzde 37 olan işgücü ödemeleri yüzde 32,9’a geriledi. Tüm bunlara karşın hane halkının tüketim harcamalarının yüzde 22,9 arttığı ilan edildi. Çünkü insanlar gelirleri düşse de tüketici kredisine başvurursak, kredi kartlarına dayanarak yaşam standartlarını korumaya, enflasyon karşısında zayıflayan satın alma güçlerini dengelemeye çalıştılar. Nitekim 2020’nin haziran sonuyla 2021’in haziran sonunu karşılaştırdığımızda, ihtiyaç kredilerin 338,8 milyar liradan 414,7 milyar liraya, kredi kartı bakiyesinin de 115,1 milyar liradan 167,1 milyar liraya sıçradığını görüyoruz.
Özetle, 2020’den gelen baz etkisine, sade yurttaşı borçlandırmaya, liranın değer kaybının ihracatı hareketlendirmesine dayalı bir büyüme ile karşı karşıyayız. O nedenle iktidar sözcülerinin büyüme destanlarına kanmayın. Türkiye ekonomisinin yüksek enflasyon, kronik işsizlik, adaletsiz gelir dağılımına dayalı bozuk yapısında ne yazık ki bir değişiklik yok.
***
6 kişilik kadroya 3 bin 813 başvuru
Gençlik ve Spor Bakanlığı Adıyaman Gençlik ve Spor il Müdürlüğü’nde, 6 kişilik erkek temizlik kadrosu açıldı.
İŞKUR üzerinden alınacak temizlik görevlisi kadrosuna, 5 günde 3 bin 813 kişi başvurdu. Başvuruda bulunanlar arasındaki bin 70 kişinin, lisans ve ön lisans mezunu olması dikkat çekti. Geçtiğimiz mart ayında da Adalet Bakanlığı, Adıyaman ve ilçelerinde görevlendirilmek üzere İŞKUR üzerinden 9 kişilik temizlik kadrosu açmıştı. 9 kişilik kadroya, bin 443'ü üniversite mezunu olmak üzere toplamda 5 bin 226 kişi başvurmuştu. Adıyaman, işsizliğin en çok olduğu ilk 10 il arasında yer alıyor. Merkez, ilçe, belde ve köylerle birlikte toplam 630 bin nüfusu barından Adıyaman’da, İŞKUR’a kayıtlı 53 bini aktif, 20 bini ise pasif olmak üzere toplam 73 bin kayıtlı işsiz var.
***
Kavanozlar bu yıl boş kalacak(II)(Nisa Küçük-BİRGÜN)
Ankara Ulus Hali’ndeki esnaf ve yurttaş dertli. İşlerinin azaldığını belirten esnaf, “Geçinemiyoruz” derken yurttaş ise pahalılıktan şikâyetçi: “Kışlık hazırlayacak kadar dahi alışveriş yapamaz haldeyiz”
Ev emekçisi Zeynep Kiraz, pazardan yalnızca günlük ihtiyaçlarını alabildiğini söyledi. Pahalılık nedeniyle kışlık alamadığını kaydeden Kiraz, “Kış için sadece barbunya alabildim ama fiyatı çok pahalıydı. Geçen sene fiyatı 7 TL olan barbunya bu yıl 14 TL” ifadelerini kullandı.
Ancak ihtiyaçlarını azaltarak geçinebildiklerini dile getiren Kiraz, şunları söyledi: “Eve tek maaş giriyor ve kredi borcu ödüyoruz. Üniversiteye giden iki çocuğum var. Okullar da açılıyor, biz şimdi kara kara düşünüyoruz. Çocukları mı okutalım, evi mi geçindirelim? Mutfak masraflarını da kısar olduk. Bu yıl bamya alamadım çünkü kilosu 20 TL'ydi. Şu an domates ve salatalığın mevsimi olmasına rağmen fiyatları çok pahalı. En fazla üç lira olması gereken domates altı-yedi lira. Her şey çok pahalı… Bu yıl idareten menemen yaptım. Geçen sene yirmi şişe yaptıysam, bu sene on şişe yapabildim.”
KIŞA HAZIRLIĞIMIZ YOK
Asiye G. de pazardan sadece salatalık ve domates alabildiğini kaydetti. Hale torunu ile birlikte gelen Asiye G, “Ben Türközü'nde oturuyorum, burası ucuz diye buraya geldim ama ucuz da değil. Fiyatlar bize göre fazla” dedi ve ekledi: “Bir kilo salatalık ile bir kilo domatese 20 TL verdim. Kışa hazırlığımız ise yok. Evdekiler işsiz olduğu için günü bile zor kurtarıyoruz. Kirada oturuyoruz, beş çocuğum ve torunlarım var. Eşim bulabilirse günübirlik işe gidiyor, aldığı iki kuruş parayla geçinmeye çalışıyoruz. Doğru dürüst bir şey yediğimiz içtiğimiz yok.”
Adını vermek istemeyen bir yurttaş da pahalılıktan şikâyet etti. Emekli olduğunu ve kirada oturduğunu söyleyen yurttaş, şunları dile getirdi: “Fakir fukara artık bir kilo değil, yarım kilo sebze alabiliyor. Doğru düzgün hiçbir şey alamıyorum. Bir kilo zeytin, bir kilo peynire 50 TL verdim. Artık eskisi gibi sebze alıp kurutamıyorum, konserve yapamıyorum. Nasıl yapalım? Geçen sene 50 kilo domatesi 60 TL’ye almıştım. Şimdi 10 kilo domatesi 60 TL’ye alamıyorum.”
Yurttaş, sadece sebze fiyatlarından değil, meyve fiyatlarından da yakınıyor. Artan zamlarla birlikte vatandaşın ilk gözden çıkardığı gıdalar arasında meyveler geliyor.
Hale alışveriş yapmaya gelen Leyla Akçın, her şeyin çok pahalı olduğunu vurguladı. Emekli olduğunu aktaran Akçın, “Maaş elektriğe, suya, doğalgaza ancak yetiyor. Bu yüzden her şeyden kısar olduk. Buraya geldim üzüm, muz, erik alamıyorum. Nasıl alalım? Kilosu 10 TL'den aşağı meyve yok. Muzun tadını unuttuk. Artık meyve lüks sayılıyor” diye konuştu.
Halde meyve satan Ahmetcan Yetişir de müşterileri gibi fiyatlardan şikâyetçi. Yaz sonu olduğu için meyve miktarının arttığını dile getiren Yetişir, “Biz meyve satıyoruz ama fiyatlar ucuz değil. Satabildiğimizi satıyoruz ama eski işler yok. Şeftali 10 TL. Dört tane şeftali bir kilo ediyor. Beş kişilik bir ailenin en az iki kilo alması lazım o da 20 TL yapıyor” şeklinde konuştu.
KİRA ÖDEYEMİYORUM
Yurttaş, fiyatların pahalılığından şikâyetçiyken esnaf da işlerin durgunluğundan yakınıyor. 20 senedir Ulus Hal’de sebze meyve satan Seyit Devran, halin boş olduğunu belirtti. Geçinemediğini kaydeden Devran, üç aydır kira ve vergisini ödeyemediğini ifade etti. Sabah erken saatte başına geçtiği tezgâhından tek bir ürün dahi satamadan ayrıldığı günler olduğunu anlatan Devran, “20 senedir bu mesleği yapıyorum ama böyle kötü bir yıl görmedim. Ağustos ayında bamya, barbunya, patlıcan, biber çuval çuval satılırdı, kurutmak için alınırdı. Şimdi ise bir aydır beş kilo kurutmalık patlıcan alan yok. Çünkü pahalı ama biz de pahalıya alıyoruz” dedi.
Aynı manavda esnaflık yapan Kemal Durgun da işlerin kötü olduğunu aktardı. Salgının da kazancı etkilediğini kaydeden Durgun, “Millet almadan geçiyor, eski işler yok. Halk ekonomik olarak zaten sıkıntıda. Vatandaşın alım gücü yok. Fiyatlar kış mevsimi de aynı” dedi.
Geçen seneye göre işlerin daha da kötüleştiğini aktaran Durgun, “Vatandaş ürünleri pahalı buluyor ama biz de pahalıya alıyoruz. Keşke ucuz olsa biz de uyguna satsak. Üretici de haklı çünkü mazot pahalı, gübre pahalı ama vatandaş da tükendi artık” ifadelerini kullandı.
SATIŞ YAPAMIYORUZ
Yıllardır halde sebze sattığını söyleyen Şevket Deniz de piyasadaki durgunluktan yakınanlardan. Müşterilerin çoğunun yabancılar olduğunu kaydeden Deniz, “Yabancılar olmasa şu anki kazandığımızı da kazanamayız” diye konuştu. Artık konserve yapılamadığını söyleyen Deniz, sözlerini şöyle sürdürdü: “43 senedir buradayım, halin eski halini de biliyorum. Önceden 450, 500 parça mal satardık. Şimdi 20,30 parçayı satamıyoruz. Şu an tam konserve zamanı ama alan yok. Çünkü domates üç dört lira. Bu fiyata nasıl alsınlar, iki lira olacak ki konserve yapabilsinler. Biz de o fiyata satamıyoruz çünkü bize de üç liraya geliyor, elli kuruşluk karla satmaya çalışıyoruz. Emekliyim ama yine de çalışıyorum, çocuklara bakmakla yükümlüyüm. Emekli maaşımı kredi borcuma veriyorum. Buradan kazandığımızla da evi geçindirmeye çalışıyorum.”
KAPAK FİYATLARI UCUZ
Halde mutfak malzemelerin satan Hasan Çeliker, sebze fiyatlarının yüksekliği nedeniyle kavanoz satışlarının da azalacağını düşündüğünü söyledi. Kavanoz kapak fiyatlarının geçen seneye göre ucuz olduğunu ifade eden Çeliker, “Müşteri domates, patlıcan alacak ki konserve yapsın. Konserve yapılmayınca kavanoz kapağı da alınmaz. Halk sebze fiyatlarını pahalı bulduğu için kışlık çok yapamayacak gibi. İnsanlar şükretmeye alıştılar. ‘Buna da şükür’ deyip geçeriz. Algılamamız var ama sorgulamamız yok. Bugün burada bir tepki yoksa biz öyle alıştırdık” diye konuştu.