23 Temmuz 2013 Salı

'Sus! Başörtülü Seni Dinliyor!' - Nilgün Cerrahoğlu

Son yazımda Mussolini’nin sloganı “Sus! Düşman seni dinliyor!”un öyküsünü anlatmıştım.
O yazının mürekkebi kurumadan, internet ekranlarına Türkiye Barolar Birliği Başkanı Metin Feyzioğlu’nun Eskişehir-Ankara hızlı treninde yaşadıkları düştü.
“Ah!” dedim “Tamam!”… Mussolini faşizminin sloganının bizde içi demek böyle doldurulacak: “Sus! Başörtülü seni dinliyor!”
Telefonların, süper teknolojik telekulaklarla, ortam dinlemesine de izin veren şekilde anı anına izlenmesi, dinlenmesi yetmiyor. Şimdi artık bir de durumdan vazife çıkaran yurttaşlar, üçüncü şahıslarla yapılan telefon konuşmalarına doğrudan müdahil oluyorlar.
Durumdan vazife çıkaran hele bir de başörtülüyse.. yandı gülüm keten helva!
İnsan; başörtülülerin artık özel koruma altına alınan ya da açıkça pozitif ayrımcılığa tabi tutulan ayrı statüleri/konumları olduğu izlenimine kapılıyor...
Başı açık bir kadınla girişilen herhangi bir söz dalaşı, anlaşmazlık, münakaşa;“kadınla tartışmaya girdi” şeklinde haber olmuyor da…
Başörtülü kadınla yaşanan ihtilaf derhal “başörtülü” vurgusuyla haber yapılıyor: “Metin Feyzioğlu başörtülü kadına hakaret etti!”
Başörtüsü araçsallaştırılınca
İnanmıyorsanız, internette siz de sağlamasını yapın.
Google’a, sadece “Metin Feyzioğlu kadına hakaret” komutu yazın ve bakın. Arama motorunun önünüze getirdiği haber başlıklarının istisnasız hepsi -ayrıntısızca verdiğiniz sade “kadın” komutuna rağmen- tek tornadan çıkmış gibi aynı: “Metin Feyzioğlu’ndan başörtülü kadına hakaret.”, “Baroların başkanından başörtülü kadına hakaret”, “TBB başkanından başörtülü kadına hakaret” vs…
Başlıkların biri de ilaç için “Feyzioğlu trende bir kadına hakaret etti” demiyor!
Burada demek ki önemli olan “kadına yapılan bir (sözde) hakaret” değil.
Vurgusu yapılan konu farklı: “Başörtülü kadına hakaret.”
Hal böyle olunca; konu sıradan haber olmaktan çıkıyor. Ve bir kara propaganda haline geliyor.
Bu kara propaganda insanda ilk elden “Vay anasını!” duygusunu uyandırıyor:“Demek ki bundan sonra sağımda solumda oturan başörtülülere dikkat etmem gerekiyor!” 
Toplumdaki o bütün duvarları yıktığı söylenen Gezi ruhunun tam tersi bir ruh ne yazık ki bu. Bir başörtülü kadın yolda size adres sorsa, bu durumda;“Gözünün üstünde kaşın var diye acaba olay çıkarır mı?” hesabına neredeyse düşüneceksiniz...
İnsanların, özellikle başörtülülerin bulunduğu ortamlarda cep telefonunuzu kullanırken irkileceksiniz...
Bir başörtülü çıkıp “Telefonda dış ülkeye yalan bilgi veriyor!” dedi mi bitti!
Başörtüsü kullanmayan ya da başörtülü kesimden olmayan biri olarak, daima savunmada kalmaya mahkûmsunuz. Feyzioğlu’na şimdi yapılmak istenen bu: Feyzioğlu savunmada bırakılıyor!
Koskoca TBB Başkanı gözler önünde böyle savunmada bırakılabiliyorsa, sıradan yurttaşa ne yapılmaz? Varın hesap edin…
Feyzioğlu’nun yaşadığı bu çok düşündürücü ve can alıcı olayı eminim izlemişsinizdir. Ama ben tekrar özetleyeyim: 
Dönüm noktası
TBB Başkanı Feyzioğlu, Gezi olaylarında yaşamını yitiren Ali İsmail Korkmaz için Eskişehir’e gidiyor. Önceden de Ali vakasıyla yakından ilgilenmiş ve de “Yüreklerimizi yaka yaka gitti. Yetkililerin gereğini yapmasını bekliyoruz, olayın takipçisi olacağız” demiş.
Sen misin “takipçi olan” dercesine, Barolar Birliği Başkanı’nın başına Ankara-Eskişehir treninde sonra bu yaşananlar geliyor.
Başkanın trende yaptığı bir telefon konuşmasına özellikle “kulak misafiri” olan başörtülü bir hanım, başkalarının konuşmalarını dinlemek saygısızlığını yapması yetmiyormuş gibi, konuşmanın içeriği hakkında bir de yorum yapıp ahkâm kesmek cüretini kendinde buluyor.
“Yalan söylüyorsun. Polis kimseye zarar vermiyor. Hem bunları söyleyeceksin, hem bizim(!) yaptığımız hızlı trene bineceksin, bunları söyleyeceksen kara trene bin!” diyerek TBB Başkanı’na ayar vermeye kalkıyor.
Feyzioğlu bu müdahaleye karşılık verince, bu defa savcılığa gidip; “TBB Başkanı bana hakaret etti!” şikâyetinde bulunuyor.
Şikâyet kamuya mal olunca AB Bakanı Egemen Bağış hızla konuyu siyasi malzeme yapıyor.
“Haddini aşmış” dediği Feyzioğlu’ndan “başörtüsü düşmanlığı yaparak gündeme gelmeye çalışan CHP Genel Başkanlığı hazırlığında” diye söz ederek karalama kampanyasının siyasi ilk bahsini açıyor…
Geçen saatler içinde, tren olayını çıkaran kadının da Kalkınma Bakanı Yardımcısı Mehmet Ceylan’ın eşi olduğu anlaşılıyor…
Başbakan’ın “Yargıda yıllarca biz mücadele ettik. Şimdi onlar mücadele etsin. Yargıda hakkımızı aramadığımız sürece daha boynumuzda çok boza pişirirler” konuşmasını yaptığı zamanlamaya denk düşen bir hamleyle Bayan Ceylan inisiyatifi alıp harekete geçiyor. Ve Başbakan’ın gösterdiği yönde,“Twitter”lı bol medyatik bir çıkışla “ilk aferin”i hak edecek atılımını yapıyor.
Hiçbir yönüyle hafife alınacak bir olay değil bu.
“Korku imparatorluğu” diyerek genel geçer söz edilen olgu, yerini gitgide, nokta atışlarla uygulamaya konulan bir polis devletine bırakıyor.
Türkiye çok ciddi bir dönüm noktasında.
Nilgün Cerrahoğlu.

23 Temmuz 2013 - Cumhuriyet

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder