19 Ekim 2013 Cumartesi

Türkiye Nereye Gidiyor? (1-2-3) Nilgün Cerrahoğlu

Türkiye Nereye Gidiyor? (1)

AB ile iplerin gerildiği 2005 sonrasında Batı’da yaygın biçimde “Türkiye’yi kim kaybetti” sorusu soruluyordu.
Şimdi artık soru değişti.
Sürpriz yaratan Ankara’nın “Çin füzeleri” atılımı ardından, NATO ile yaşadığı huzursuzluklar su yüze çıktığından beri bu kez “Türkiye nereye gidiyor”sorusu soruluyor.
Türkiye Batı’dan hiçbir zaman bu denli yabancılaşmadı ve uzaklaşmadı.
Yabancılaşmanın son örneklerinden birini, bir Akdeniz ülkesi olarak Türkiye’deki gelişmeleri çok yakından izleyen İtalya ile Türkiye arasında her yıl yapılan geleneksel bir forumun iptalinde gördük…
On yıldır dönüşümlü olarak Roma ve İstanbul’da düzenlenen, çok üst düzey katılımcıların yer aldığı forum bu yıl gerçekleşmeyecek…
2000’ler başında kurulan forumun amacı, Türkiye-AB arasındaki bağları güçlendirmek; Türk-AB sivil toplumlarının yakınlaşmasına katkıda bulunmaktı.
Bu sene; Türkiye’yi gayet iyi tanıyan ve Ankara’nın AB üyeliğine güçlü desteğiyle bilinen Emma Bonino’nun dışişleri koltuğuna oturduğu sırada tam, forum iptal ediliyor!
Niye?
Kulislerden edindiğimiz bilgiye göre Erdoğan’ın Suriye-Mısır konusunda aldığı Batı’ya meydan okuyan tavırlarından duyulan rahatsızlığın yanı sıra, Gezi’de izlediği otoriter ve baskıcı politikalar bu kararda etken olmuş…
İki ülke arasındaki diyalog forumunun askıya alınması, böylelikle Batı ile yaşanan kopukluklar zincirindeki haberler arasında yerini alıyor… 
‘Ankara 5-7 yılda NATO’dan çıkabilir’
İlişkilerdeki bu genel gevşeme ve çözülme tablosunun üzerine tuz biber eken en müthiş haber, geçen ay sonunda açıklanan ve Batı’da soğuk duş etkisi yaratan “Çin füzeleri anlaşması” olmuştu.
Işık hızıyla yayılan ve Batı başkentlerinde süratle yankı yaratan gelişme, orada burada… Türkiye’nin NATO’dan ayrılacağına dair değerlendirmelerin yapılmasına yol açtı.
Bunlar arasında ABD istihbaratına yakınlığı ile bilinen (Berlusconi ailesine ait) İtalyan “Foglio” gazetesinde okuduğum son yazılardan biri örneğin, “(Çin füze anlaşmasının sonucunda) 5-7 yıl içinde Türkiye’nin NATO’yu terk edebileceğini” öngörmekte ve Ankara’nın Batı’dan “kopuşu” için oldukça kesin bir takvim dahi vermekteydi. (Çin ve Türkiye’yi Bir Araya Getiren Garip Askeri Anlaşmayı Nasıl Açıklamalı?/Come si spiega lo strano accordo militare che unisce la Cina e la Turchia?-Il Foglio, 3 Ekim 2013)
AB ile ilişkilerin derin dondurucuya kaldırılmasının ardından, başka deyişle NATO ile ilişkiler de bariz biçimde gerilip gerilemekte; mesafeler kuşku götürmez biçimde açılmaktaydı… 
‘İslamlaşan dış politika NATO ile çatışıyor’
Yaz başında, Gezi döneminde daha… Çin füzeleri anlaşması henüz ortada yokken, bana “Türkiye’nin NATO’dan çıkabileceği” imasında bulunan İtalya’nın ünlü stratejisti Stefano Silvestri ile bu son gelişmeler üzerine konuşmaya karar verdim.
Gezi görüşmesini yaptığımız tarihte Avrupa’nın etkili düşünce kuruluşlarından IAI-Uluslararası İlişkiler Enstitüsü’nü yöneten Prof. Silvestri; “Türkiye ile öyle bir noktaya gelindi ki” demişti: “NATO’daki varlığınız bile sorgulanabilir!”
Geçmiş dönemlerde savunma bakanlığı ve başbakanlık danışmanlığı da yapan Silvestri’ye, beş ay önce fazlasıyla abartılı bulduğum bu yorumu; niçin ve nasıl yapmış olduğunu sorduğumda; “Türkiye ile Batı arasında derinleşen‘güven krizi’nden” bahsetti.
Erdoğan’ın, “Obama’nın hayli zayıf bir başkan olduğunu düşündüğünü, Avrupalılarla ilişkisinde de bir ‘güven’ öğesinin bulunmadığını” belirtti.
Bunun ötesinde TC Başbakanı’nın “Avrupalılarla fazla bir ilişkisinin kalmadığını” ilave etti. Ve “Türkiye’nin İslamlaşan dış politikasının NATO ile çatışan bir hale geldiğini” anlattı. 
‘İstikrar sorgulanır’
Çin füze anlaşmasının, ilişkilerin “ip inceldiği yerden kopar” denebileceği ve“değerli yalnızlığın”(!) olgunlaştığı noktada devreye girmiş olduğu anlaşılıyor.
Yabancılaşma ve ayrışmanın zamana yayıldığı bu süreç içinde görülen o ki olası “kopuş” ani olmayacak.
“Tüm yol ayrımları bu gibi hallerde birdenbire kopuş yaşanmaz” diyor Silvestri, “ama büyük bir kriz her şeyi hızlandırır”. 
İlişkimizin her halükârda değiştiği aşikâr.
Türkiye’nin Batı ile ilişkileri bırakın on yıl öncesini; beş yıl öncesinin ilişkileri bile değil.
“Değişen ilişkiler, Türkiye’nin istikrarına yönelik kuşkuları ister istemez artıracaktır!” diye konuşuyor Silvestri.
Stefano Silvestri ile “Türkiye Nereye Gidiyor?” söyleşimizin devamı gelecek yazıya.
İyi bayramlar dilerim.
15 Ekim 2013 - Cumhuriyet
                                                                          *

Türkiye Nereye Gidiyor?(2)

Obama şimdiye dek Sünnileri tercih etti” diye söze başlıyor Prof. Silvestri;“Bu tercihi yüzünden zora düştü. Müslüman Kardeşler, gelişmeleri okuyamadı ve Mısır’ı karmaşaya sürükledi. Suriye’de de isyanın keza El Kaidecilerle uçların eline geçmesine fırsat tanıdılar ve büyük dert oldular. Obama şimdi müşkül durumda! Sünnileri desteklemeye devam edebilmesi için Mısır’da (darbecilerden yana çıkan) Selefiler ve orduyu desteklemesi; Suriye’de Kaidecilere destek olması, Filistin’de Hamas’a arka çıkması lazım. Bunları yapamaz. Obama yapmış olduğu Sünni seçiminde zorlanıyor. Bu nedenle giderek Sünni eksenden Şiilere kayma olasılığı Amerikalılar için cazip hale geliyor!”
Sorunların anası: Müslüman Kardeşler
“Türkiye neden Çin füzeleri tercihine kaydı?”, “NATO’da nasıl bu kadar sorunlu bir partnere dönüştü?”, “Bu noktaya neden gelindi?”, “Tarafların hataları ne oldu?”, “Türkiye NATO’dan çıkar mı?” “Çıkarsa, istediği ‘stratejik özerkliğini’ sağlayabilir mi?”, “Türkiye’yi kim yitirdi?”, “Yeni Ortadoğu’da Türkiye’nin bir rolü var mı? Varsa nedir?”, “İran-ABD yakınlaşmasının Ankara üzerindeki olası etkileri ne?” 
Geçen temmuza dek Çizme’nin bir numaralı düşünce kuruluşu “IAI-Istituto Affari Internazionali/Uluslararası İlişkiler Enstitüsü’nü” yöneten ve halen bu kurumun danışmanlığını yapan, İtalya’nın en tanınmış askeri stratejistlerinden Stefano Silvestri ile bu soruları tartışıyoruz.
Konuştuklarımızın hepsini birkaç yazıya sığdıramayacağım için buraya kısa bir özetini alıyorum… 
ABD Sünnilerden Şiilere makas değiştiriyor
Obama’nın “Sünni eksen” adına gözü kapalı “Müslüman Kardeşler’e” verdiği destek, Silvestri’nin anlattıklarına göre; Ortadoğu’da son dönemin tüm sorunlarının anasını oluşturuyor.
“Müslüman Kardeşler’le” çıkmaz yola girilince; Washington atik tetik bir hamleyle makas değiştirerek şimdi “Şii kampa” açılmaya teşebbüs ediyor. İran’la, eylül sonunda BM Genel Kurulu açılışında başlayan açık flörtleşme ve halen Cenevre’de Tahran’la yapılan görüşmelerde boy veren “bahar havası”;büyük oranda bu makas değiştirmesinin sonucu.
Ortadoğu’da bu değişen makasın en kontrpiyede bıraktığı ülke de Türkiye… 
Ankara Çin füzelerinde dayatırsa...
Ankara, kendini soktuğu “değerli yalnızlığı” bir yandan; satrancın kaybeden taşı “Müslüman Kardeşler’e” oynamanın getirdiği açmazlar, beri yandan bir stratejik planlamadan çok çaresizlik hamlesi olarak görülen “Çin füzeleri”seçeneğine savruluyor.
Batı, bu seçeneğin hâlâ “kesin bir tercih” olmamasını umuyor.
“Çin füze tercihinin” kesinleşmesi halinde Washington’daki “think tank” ve“strateji uzmanlarının” ağzından Silvestri’nin aktardığı yorumlar; “Türkiye’nin NATO’dan kaçınılmaz olarak ötelenmesi/dışlanması istikametine” işaret ediyor:
Washington’da ilgili çevrelerde; “Hava savunmamızı, Çin sistemiyle uyumlu hale getirmemiz… olanaksız!” deniyor:
“Bunu yapamayız! Yapmayız! Türkiye bu seçeneğinde dayatırsa; NATO ile entegre hava savunma alanını terk etmek zorunda kalır!”
Ankara, Çin füzelerinde geri adım atmazsa; diğer deyişle sorun zamana yayılan bir şekilde giderek tırmanacak.
Akdeniz ve Ortadoğu uzmanı olan Silvestri ile yaptığımız görüşmeden çıkardığım en kestirme özet bu.
Tırmanma nasıl yaşanır?
Silvestri’ye “Tırmanma nasıl olur” diye soruyorum…
“Nükleer silahların örneğin Türkiye’de kalması sorun olur!” cevabını veriyor…
“Türkiye’nin gerçekleştirmek istediği ‘stratejik özerklik’ bağlamında, kendi savunmasını kendi yapabilmesi için, bu durumda nükleer gücünü üretmesi gerekmez mi” sorusunu sorduğumda;
“O zaman Türkiye’nin ‘Non proliferation treaty’ olarak anılan nükleer silahların yayılmasını önleme antlaşmasından çıkması gerekir. Bu da Ankara’nın kendisini tam manasıyla ‘şahane bir yalnızlık’ içinde bulması demektir!”
Böyle bir perspektif başka deyişle Türkiye’nin neredeyse… dünyanın “yeni İranı’nı” dönüşmesi anlamını taşıyor.
Ankara’nın son sloganı olan “stratejik özerklik”, bir ülkenin kendi savunmasını, kendisinin yapabilmesiyle tanımlanıyor.
Ona buna kafa tutmak/Çin ile bir yeni füze anlaşmasını ısıtmakla, ne yazık ki“stratejik özerklik” kazanılamıyor.
“Türkiye bu yolla acaba ‘Ben NATO’dan çıkmak istiyorum!’ mu diyor? Yoksa olayların ardından mı sürükleniyor” şeklindeki soruma Silvestri:
“Bilmiyorum” karşılığını veriyor: “Ama her halükârda Türkiye ilişkiyi gevşetiyor. Türkiye niyetini tam dışa vurmadı. Ama Avrupa ve ABD ileErdoğan’ın arası daha açılırsa; NATO ile ilişkiler iyice soğur. Amerikalılar o zaman sanırım, Ankara’ya alternatif aramaya başlarlar.”
“Bu nasıl olur?”
“İsrail’le ilişkileri daha da güçlendirebilirler. Balkanlar’da varlıklarını artırabilirler…”
“Yunanistan’a gün doğar desenize!”
“Buna kuşkunuz olmasın!” (Devam edecek…)
17 Ekim 2013 - Cumhuriyet

'Türkiye Belirsizliğe Savruluyor'(3)

“NATO, İsrail, Rusya ve Avrupa ile ayrı düşmüşseniz; Mısır, Suriye ve Arap dünyası ile problemleriniz varsa ‘stratejik özerklik’ neye yarar?” diye soruyor Prof. Silvestri...
“ ‘Stratejik derinlik’ ve ‘değerli yalnızlık’tan sonra Ankara’nın şu son dönemde benimsediği ‘stratejik özerklik’ kavramı sizde ne gibi bir çağrışım uyandırıyor?”sorumu Silvestri işte böyle bir başka soruyla karşılıyor…
Çizmenin etkili düşünce kuruluşu “IAI-Istituto Affari Internazionali/Uluslararası İlişkiler Enstitüsü”nü geçen yaz aylarına dek yöneten ve halen bu kurumun danışmanlığını yapan İtalya’nın en ünlü askeri stratejistlerinden Stefano Silvestri ile Türkiye’nin yeni dış politika çizgisini(!) konuşuyoruz.
Kulağa hoş gelen “stratejik özerklik” kavramı pratikte acaba ne anlam taşıyor?
‘Erdoğan kaybedene oynadı’
“Gerçek şu ki” diyor Silvestri; Erdoğan (Ortadoğu’nun) kaybeden safı Müslüman Kardeşler’e oynadı ve bu nedenle bu noktaya gelindi.”
 ‘Stratejik özerklik’ özetle herkesi kaybetmiş olmak anlamına mı geliyor?” 
“Evet. Ne yazık ki öyle. Ankara Çin’le şimdi bağlantı kurmaya çalışıyor. Çin’in Türkiye’ye ilgi gösterdiğinden eminim ama ne için? Çin, Türkiye ile acaba neden ilgileniyor?”
‘Çin ABD’nin çemberini 
yarmak peşinde’
“Pekin’in derdi Amerikalılar tarafından er ya da geç çevrelenmektir. NATO zayıflatılırsa ve bu arada Rusya ile iyi ilişkiler götürülürse bu ‘çevrelenme’ bertaraf edilmiş olacak. Çinliler için Türkiye ile ilişkiler işte bu kapsamda yararlı. Çin, Türkiye’yi Müslüman bir ülke ve hem Avrupalı hem Asyalı bir ülke olarak değerlendiriyor. Türkiye’nin, Çin’in ilgi alanı içinde olan Orta Asya ve Ortadoğu’da oynayacak bir rolü olduğunu düşünüyor. Ancak Türkiye, Çin için ‘stratejik bir ortak’ değil. Türkiye, Çinliler için sadece kendi oyun planları (Çemberi yarmak planı) için yarar sağlayacak bir ülke. Türkiye’ye yanaşarak NATO’yu sıkıntıda bırakmak istiyorlar. Üstüne bir de kimsenin almaya fazla hevesli olmadıkları füzelerini satarlarsa kârlı olmuş olacaklar!”
“Türk hükümeti Çin füzelerinin daha ucuz olduğunu söylüyor.”
“Muhtemelen öyledir ve Çinliler ayrıca teknoloji vermeye de muhtemelen meyillidir. Dolayısıyla bu Türk teknolojisinin gelişmesine de yardımcı olur ancak bunlar bir ortaklık ilişkisi tesisi için yeter mi? Çin, Suriye’de örneğin, (RTE’den) bambaşka bir telden çalıyor. Ancak bu gibi konular Erdoğan’ı pek kaygılandırmıyor.”
‘RTE çift hatta 
yürüyebileceğini düşünüyor’ 
“Neden sizce?”
“Erdoğan sanıyorum, (Batı ve Çin’le) çift düzlemde yürüyebileceğini düşünüyor. Amerikalıların İran’la yakınlaşmasından da ayrıca hayli tedirgin olmuş olmalı. Washington-Tahran yumuşaması sonunda Türkiye’nin Ortadoğu’daki rolü ne olacaktır?”
“Türkiye bölgede marjinalleşir öyle değil mi?”
“ABD-İran yakınlaşması önünde hâlâ büyük engeller var. Bu çok kolay değil. Ancak Ankara gene de bir miktar kaygı duyuyor olmalı… Erdoğan yeni tabloda kendisini sıkışmış hissetmeli…”
Batı’yı yabancılaştırmanın anlamı
“Nedir sizce Erdoğan’ın sıkışıklığı?”
“Arap dünyasındaki dostlarının hepsi Sünni ve son kertede yenik düşen Müslüman Kardeşler. Erdoğan’ın güney ve doğu komşuları-üstelik de Amerikalıların yardımıyla!- bir tür Şii Hilali oluşturuyor. Kuzey’deki komşu Putin de keza gene bu çizgiye destek veriyor. Türkiye’nin bu durumda rolü ne oluyor?”
“Değerli yalnızlık!”
“Erdoğan’ın hiç kuşkusuz dostları da olmalı ancak neredeler? Pakistan’da ya da misal Orta Asya’ da! Rusya ya da Çin’le hep istişare içinde olmasını gerektiren yerler bunlar. Bu bakımdan Ankara’nın Çin’e açılmak arzusu anlaşılabilir ancak bunu ABD, Avrupa ve NATO’yu yabancılaştırmak pahasına yapmanın mantığı nedir? Ben buna değerli yalnızlığın çok ötesinde, savrulmak derim. Türkiye bir yerlere doğru savruluyor. Ama nereye? Belli değil.” (Devam edecek) 
Oktay Ekinci’yi 
uğurlarken 
Dağ gibi, güzel insan Oktay Ekinci’yi uğurlarken son dört yıl içinde yitirdiğimiz, hepsi birbirinden değerli arkadaşlarımızı bir bir düşündüm. SevgiliTürkel MinibaşMehmet SucuDeniz SomAbdülkadir YücelmanTurhan Seçukİlhan Selçuk… Ne çok dost, ne çok kayıp, ne kadar çok acı ve ne kadar üst üste! Sevgili ve çok değerli Oktayımıza güle güle derken Cumhuriyet ailesinin yitirdiğimiz tüm fertlerini, hasretle, sevgiyle bir kez daha anıyorum. Ekinci’nin ailesi ve eşine sonsuz sabır, başsağlığı diliyorum.
Nilgün Cerrahoğlu

19 Ekim 2013 - Cumhuriyet

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder