Şimdi sanılabilir ki, Anayasa referandumunda bir tane dümdüz,
ikirciksiz, sade mi sade hayır oyu var, bir de rezervli, yetmezli, amalı
fakatlı hayır…
İkincisi biz oluyoruz! Böyle sanılınca da lüzumsuz yere laf kalabalığı yapmış oluyoruzdur. “Git kardeşim, temiz temiz hayır de, ötesini kurcalama.”
Veya bas geç!
Kimse kusura bakmasın, ama hayır bahçesini temiz tutmak için birtakım kayıtlar konması zorunludur. Çünkü hayırın has sahibi sanılanlar ortalığı fena halde kirletmiş durumdalar. Kayıtlarımız, ama ve fakatlarımız aksesuar değil zorunluluk. “Bas geç” lümpenliğiyle AKP’ye muhalefet edilemeyeceğinin öğrenilmiş olması gerekirdi.
***
Referandumda hayır çıkarsa, “Değişen bir şey olmaz. Sayın Cumhurbaşkanı, Sayın Başbakan ve Parlamento yerinde kalır, herkes yetkilerine sahip olur. Geçmişte nasıl gidiyorsa benzer şekilde yolumuza devam ederiz.”
Bu sözler Kemal Kılıçdaroğlu’na ait! Dediği gibi olacaksa hayır oylarının zerre kadar değeri yok demektir. Hayır oyunun bir işe yaraması için bir değil birçok şeyin değişme yoluna girmesi gerekir. Ve kaldı ki, hakikaten bir şey değişmeyeceğine ikna olan insanların kalkıp hayır oyu vermeye sandığa gitmeleri için nasıl bir nedenleri olabilir? Türkiye “aman böyle kalsın” denecek bir ülke midir?
Anlaşılan ana muhalefet partisine göre öyle! Doğru soru şu: Kemal bey bu sözleriyle hayır oylarını güçlendireceğine inanacak kadar siyasal akıl yoksunu mudur, yoksa gizliden gizliye evet çalışmasına destek mi vermektedir? Ha bir de klasik CHP’gil siyaset teorisi var. Buna göre solcuyum diyenler zaten arka bahçeni oluşturmaktadırlar. Bunun garantisiyle parti sağa, daha sağa, her gün biraz daha sağa açılmalı ve sağcıları kazanmalıdır. CHP’yi aşan ve Türkiye’de ilericiliğin altını oyan, cumhuriyeti tüketen süreç sola bu mantıkla yutturulmuştur.
***
HDP bir diğer hayır’cı muhalefet partisi olarak biliniyor: “Anayasa görüşmelerinde biz HDP olarak, tutuklu milletvekillerimizin olması nedeniyle Meclis’te oy kullanmadık. Bu yolla ‘fire olur mu?’ tartışmasını da bertaraf ettik. Antidemokratik anayasal değişikliği durdurmak için mutlaka sandığa gidip, ‘hayır’ dememiz lazım. Sandığa gitmemek, oy vermemek de ‘evet’ demektir.”
Sözler Diyarbakır milletvekili Ziya Pir tarafından İskenderun’da dile getiriliyor ve deneyimli bir gazeteci tarafından haberleştiriliyor. Bunu not ediyorum, çünkü yakın geçmişte HDP’nin bir açıklamasının bir başkası tarafından düzeltildiğine çok rastlandı. Bazı partiler bir “yanlış anlaşıldım” partisidir memleketimizde.
Ziya bey ne demiş oluyor? İlk cümle yeni bir sorunun vesilesidir: Bazı milletvekillerinin tutuklu olması durumunda bir siyasi parti hangi gündemlerde oy kullanır, hangilerinde oy kullanmaz?
Geçelim, çünkü peşi sıra anayasa görüşmelerinde oy kullanmamanın sağladığı yararla tanıştık bile. Fire olur mu tartışması bertaraf olmuş! Yani antidemokratik, alıntılamaya devam etmediğim pasajlarda düpedüz faşist denilen anayasa değişikliklerini bazı HDP’lilerin destekleme olasılığı varmış. Olasılık yok idiyse, yani ortada sadece bir karalama söz konusu olsaydı, gidip hayır’ı basardınız ve karalayanların da kafasına çalardınız. “Vekillerin tutuklanmasının karşılığı neden hangi oturumda ne yapmaktır” türünden teorilerle hiç uğraşmazdınız…
Oy kullanmama yoluyla yapılan gerçekten de “tartışmayı bertaraf etmektir.” Tartışma bertaraf olmuştur olmasına, ama bazı HDP’lilerin faşist değişikliklere oy verebilecekleri, Ziya beyin ifadesiyle “Faşizme dur demeyecekleri” olgusu ortada duruyor. HDP’nin hangi kısmı iktidardan hangi kısmı muhalefetten yanadır? Bu parti hakikaten hayır kampanyası yürütecek midir?
***
Referandum bir fırsattır. Geçenlerde Oğuz Oyan’ın yazdığı gibi örgütlenme ve mücadele fırsatıdır.
Referandum bir fırsattır. Bir kısmi başarının arkasının geleceğini ilan etme fırsatıdır. Artık bugüne kadarki gibi olmayacağının, cumhurbaşkanından da başbakandan da hesap sorulabileceğinin ilan edilmesi için fırsattır.
Referandum bir fırsattır. Burnu biraz sürtülmüş bir AKP’yle yeniden müzakere masasına dönmek için değil, halkımızın başka bir gelecek kurma gücüne inanması için fırsattır.
Aydemir Güler / SOL
İkincisi biz oluyoruz! Böyle sanılınca da lüzumsuz yere laf kalabalığı yapmış oluyoruzdur. “Git kardeşim, temiz temiz hayır de, ötesini kurcalama.”
Veya bas geç!
Kimse kusura bakmasın, ama hayır bahçesini temiz tutmak için birtakım kayıtlar konması zorunludur. Çünkü hayırın has sahibi sanılanlar ortalığı fena halde kirletmiş durumdalar. Kayıtlarımız, ama ve fakatlarımız aksesuar değil zorunluluk. “Bas geç” lümpenliğiyle AKP’ye muhalefet edilemeyeceğinin öğrenilmiş olması gerekirdi.
***
Referandumda hayır çıkarsa, “Değişen bir şey olmaz. Sayın Cumhurbaşkanı, Sayın Başbakan ve Parlamento yerinde kalır, herkes yetkilerine sahip olur. Geçmişte nasıl gidiyorsa benzer şekilde yolumuza devam ederiz.”
Bu sözler Kemal Kılıçdaroğlu’na ait! Dediği gibi olacaksa hayır oylarının zerre kadar değeri yok demektir. Hayır oyunun bir işe yaraması için bir değil birçok şeyin değişme yoluna girmesi gerekir. Ve kaldı ki, hakikaten bir şey değişmeyeceğine ikna olan insanların kalkıp hayır oyu vermeye sandığa gitmeleri için nasıl bir nedenleri olabilir? Türkiye “aman böyle kalsın” denecek bir ülke midir?
Anlaşılan ana muhalefet partisine göre öyle! Doğru soru şu: Kemal bey bu sözleriyle hayır oylarını güçlendireceğine inanacak kadar siyasal akıl yoksunu mudur, yoksa gizliden gizliye evet çalışmasına destek mi vermektedir? Ha bir de klasik CHP’gil siyaset teorisi var. Buna göre solcuyum diyenler zaten arka bahçeni oluşturmaktadırlar. Bunun garantisiyle parti sağa, daha sağa, her gün biraz daha sağa açılmalı ve sağcıları kazanmalıdır. CHP’yi aşan ve Türkiye’de ilericiliğin altını oyan, cumhuriyeti tüketen süreç sola bu mantıkla yutturulmuştur.
***
HDP bir diğer hayır’cı muhalefet partisi olarak biliniyor: “Anayasa görüşmelerinde biz HDP olarak, tutuklu milletvekillerimizin olması nedeniyle Meclis’te oy kullanmadık. Bu yolla ‘fire olur mu?’ tartışmasını da bertaraf ettik. Antidemokratik anayasal değişikliği durdurmak için mutlaka sandığa gidip, ‘hayır’ dememiz lazım. Sandığa gitmemek, oy vermemek de ‘evet’ demektir.”
Sözler Diyarbakır milletvekili Ziya Pir tarafından İskenderun’da dile getiriliyor ve deneyimli bir gazeteci tarafından haberleştiriliyor. Bunu not ediyorum, çünkü yakın geçmişte HDP’nin bir açıklamasının bir başkası tarafından düzeltildiğine çok rastlandı. Bazı partiler bir “yanlış anlaşıldım” partisidir memleketimizde.
Ziya bey ne demiş oluyor? İlk cümle yeni bir sorunun vesilesidir: Bazı milletvekillerinin tutuklu olması durumunda bir siyasi parti hangi gündemlerde oy kullanır, hangilerinde oy kullanmaz?
Geçelim, çünkü peşi sıra anayasa görüşmelerinde oy kullanmamanın sağladığı yararla tanıştık bile. Fire olur mu tartışması bertaraf olmuş! Yani antidemokratik, alıntılamaya devam etmediğim pasajlarda düpedüz faşist denilen anayasa değişikliklerini bazı HDP’lilerin destekleme olasılığı varmış. Olasılık yok idiyse, yani ortada sadece bir karalama söz konusu olsaydı, gidip hayır’ı basardınız ve karalayanların da kafasına çalardınız. “Vekillerin tutuklanmasının karşılığı neden hangi oturumda ne yapmaktır” türünden teorilerle hiç uğraşmazdınız…
Oy kullanmama yoluyla yapılan gerçekten de “tartışmayı bertaraf etmektir.” Tartışma bertaraf olmuştur olmasına, ama bazı HDP’lilerin faşist değişikliklere oy verebilecekleri, Ziya beyin ifadesiyle “Faşizme dur demeyecekleri” olgusu ortada duruyor. HDP’nin hangi kısmı iktidardan hangi kısmı muhalefetten yanadır? Bu parti hakikaten hayır kampanyası yürütecek midir?
***
Referandum bir fırsattır. Geçenlerde Oğuz Oyan’ın yazdığı gibi örgütlenme ve mücadele fırsatıdır.
Referandum bir fırsattır. Bir kısmi başarının arkasının geleceğini ilan etme fırsatıdır. Artık bugüne kadarki gibi olmayacağının, cumhurbaşkanından da başbakandan da hesap sorulabileceğinin ilan edilmesi için fırsattır.
Referandum bir fırsattır. Burnu biraz sürtülmüş bir AKP’yle yeniden müzakere masasına dönmek için değil, halkımızın başka bir gelecek kurma gücüne inanması için fırsattır.
Aydemir Güler / SOL
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder