1 Mart 2017 Çarşamba

En zoru yandaşlık - MUSTAFA K. ERDEMOL

Birbirlerine düşman kesilmeleri için uzun uzadıya düşünmeleri gerekmiyor bunların. Öyle hazırda bekliyorlar ki kelle almak için, aynı “cephede” saf tutmuş olmaları bile bir anlam ifade etmiyor. Hani “ahde vefa”dır, “aynı kutlu yolun yolcusu olma”dır, hak getire.

15 Temmuz’un yarattığı “kahramanlardan” biri de Hande Fırat adlı meslektaşımız bilindiği gibi. Darbe girişimi sırasında Erdoğan’la gerçekleştirdiği telemuhabbet sayesinde “millet” sokağa çıkmış, darbe önlenmişti bir anlamda. Sonrası başına “devlet kuşu” konmuş gibi olmuştu Hande Fırat’ın. Öyle ki Deniz Zeyrek’i apar topar görevden alıp Hürriyet’in Ankara Temsilcisi yaptı Doğan Grubu yöneticileri. AKP’lilerin arzusu doğrultusunda tabii.

Şimdi Hande Fırat’ın “devlet kuşu” kondurulmuş o başını isteyecekler neredeyse. Bu tür ortamların en cengâveri olan Cem Küçük istedi bile. Şu Hürriyet’teki “Karargâh rahatsız” başlıklı haber yüzünden tabii. “Darbe tezgâhçısı”ndan tutun, “FETÖ’cü komplocu”ya kadar bir sürü sıfatla anılıyor kaç gündür Fırat.

Muhalif olmak tabii ki çok zor. Kuşağımın mensuplarının büyük çoğunluğu gibi ben de kendi çapımda işkence, sürgün türü zorluklarını yaşamışımdır muhalif olmanın. Ama itiraf ediyorum, yandaşlık muhalif olmaktan çok çok daha büyük bir zorlukmuş meğer. Her gün tanık oluyorum buna kendi adıma. Muhalif olmak gerçekten kolay; ikbal beklentisinden, menfaatten uzak tuttu mu kendini kişi, uzun yıllar muhalif kalabilir de. Muhalifliği korumak için çok çaba sarf edilmesi gerekmiyor yani. Olduğu konum her neyse o konumda kendini sürekli korumaya çalışması bir insan için çok yorucu bir durum olmalı. “Yandaş olmaktan da daha zor ne var” diye sorulsa, işte bu yüzden “yandaş kalabilmek” olur yanıtım.

Çünkü, diğer yandaşların, bir yandaş tarafından yapılan her şeyi, atılan her adımı “düşmanlık” gibi görmeleri saniyelere bağlı. Her gün örneklerini görüyoruz. Hande Fırat’ın başına gelen de bu zaten. Benim bildiğim “muhafazakar sağcı” kesimin tutumu “kol kırılır yen içinde kalır” idi bir zamanlar. Bu nev zuhur güruh bir başka tarza sahip. Bel altı, bel üstü ne varsa kullanıyorlar birbirlerine karşı. Ayarlarının bozulduğu çok ortada. Çünkü ilk kez “İslamcı iktidarı” bu kadar çabuk kaybetmeye yakın durumdalar, bakmayın hala gücünü koruyorlar “tespitlerine” kimilerinin. Bu “kaybetme” gibi büyük bir altüst oluş bozar dengeyi bozsa bozsa. Çok ama çok acımasızlar birbirlerine karşı saldırılarında.
Eski mücahit falan da dinlemiyorlar doğrusu. O kadar şirazeden çıkmış durumdalar. Vakit gazetesinde, evet dikkatlice okurum ben her gün, Mehtap Yılmaz hanımefendi dünkü yazısında Saadet Partisi Genel Başkanı Temel Karamollaoğlu için “İç güveysi Temel” dedi örneğin. Karamollaoğlu’ndan ben de hazzetmem ama Yılmaz’ın onu böyle tanımlamasının nedeni benimkinden çok farklı tabii. Referandumda parti olarak “hayır” diyeceklerini açıkladığı için kızgın Temel Bey’e. Bu arada, hanımefendi kusura bakmasın ama o yazıları sanırım kendisi değil rektör olan saygıdeğer eşi yazıyor sanıyorum. Bir kadın yazı yazamaz diye düşündüğümden değil, ama sanki bir erkek üslubu var yazılarında. Tadı tuzu yok o ayrı, komik olmaya çalışıyor yazılarında ama yazıları değil komik olma çabası çok komik. Neyse, sadece “hayır” diyeceğini açıkladığı için Temel Bey gibi davasının “askeri”ni (asker deyince Madımak Katliamı geldi aklıma) içgüveysi diye aşağılıyor. İşte böyle anında çiziyorlar yani cephedaşlarını.

Bu süreçten, ki mutlaka aşacağız, isim olarak bunların hangisi kalacak diye bekliyorum. Yandaşların birbirlerine olan dalaşmalarının bu dönemleri aştıktan sonra mutlaka gündeme getirileceğini, en iyi yandaş olma çabasında hem çıtanın, hem de onur, itibar gibi ne tür kavram varsa onların nasıl ayaklar altına alındığını daha rahat konuşacağız.

Bu dönemlerin hiç geçmeyeceğini sanıyorlar. Hande Fırat’a, darbeci, komplocu diyorlar, olacak şey değil. Hanımefendiyi savunduğum yok, düne kadar “kahraman” dediklerini bugün nasıl hainlikle suçluyorlar ibretlik bir durumdur bu. Yandaşlık diğer yandaşların her türden saldırılarının hedefi olmak demek.

Muhalif olmanın bu tür sıkıntıları yok.


Ne güzel.

MUSTAFA K. ERDEMOL / BİRGÜN

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder