29 Haziran 2017 Perşembe

Yürüyüş - ALİ SİRMEN

Özgürlükler rejimini bir araç olarak gören ülkenin egemeni, zamanın artık geldiğine karar verip de demokrasi tramvayından inip, adalet de kaldırımlara düşünce, elinde demokrasiden başka direniş aracı olmayan muhalefetin lideri de insan onurunu, özgürlüğü ve adaleti de sokakta aramak zorunda kalıyor; mecburen yollara düşüyor.



Kemal Kılıçdaroğlu’nun durumu budur. Kendini tekrarlamak durumuna düşmeyi göze alarak bıkmadan yinelemeliyiz ki, Kemal Kılıçdaroğlu sokağa inmemiş, indirilmiştir.
Şiddete yönelmeyen barışçıl sokak gösterileri, demokrasinin, durumun olağanın sınırını zorlaması halinde başvurulan kurumlarından biridir.
Ama ne zaman, nerede olursa olsun, muhalefet sokakta hak aramaya başlamışsa bilin ki orada büyük bir sorun ve tehlike vardır.
Muhalefeti sokağa iten iktidar, orada da onu hazır beklemektedir. Buna bir de sokağın kendi tehlikelerini eklemek gerekir ki bunların başında da kışkırtmalar gelir.
Adalet Yürüyüşü’ne çıkanlar bu tehlikenin net bir şekilde farkındalar.
Ama bu tehditler, onları gittikçe alanı daraltılan demokratik haklarını kullanmaktan vazgeçirmiyor, vazgeçirmemeli de... 

***

Yürüyüş romanları ve filmleri aslında değişimin öyküsüdürler. Yaşamda olduğu gibi siyasette de yürüyüş değişimi getirir. Adaleti mecburen sokakta arayanların yürüyüşü, sonunda adaletin iktidara yürüyüşüne dönüşecek.
Bu değişim kendiliğinden ve kolay yoldan olmayacak. Yürüyenlerin geçirdiği değişim toplumsal değişimi getirecek.
Tabii ki, yürüyüşün lideri Kılıçdaroğlu da eski Kılıçdaroğlu olmayacak.
Ancak burada, sorunları aşma konusunda, “nasıl” yerine hep “kimin sayesinde” sorusunu soran toplumların yanlışına düşmemek gerek.
Çağımız, toplumları peşinden sürükleyen kahramanlardan çok, toparlanıp kurumsallaşmayı gerçekleştirerek, el ele veren toplumların çağıdır.
Tek adam sultasının panzehiri, tek adam direnişi değildir.
Tek adam sultasını doğuran da kişisel nedenler değildir. Bu yüzdendir ki, tek başına Kılıçdaroğlu’nun değişmesinin bir anlamı yoktur. CHP’nin sorunu da lider sorunu değil, model sorunudur.
Kılıçdaroğlu Adalet Yürüyüşü’nün bir başlangıç olduğunu söylüyor.
Başlangıç, evet, ama zor bir sürecin başlangıcı...
Demokrasi isteyenler devletin üç erkinin de karşılarında olduğunu bilmek zorundadırlar. Dördüncü erk medyanın da aynı durumda olduğunu zaten her gün yaşayarak görüyorlar.
Karşıtlarının alanı geniş, kendilerinin alanı dardır ve oyunun kuralını da karşıtları koymakta, her sıkıştığında kuralı kendi yararına değiştirmektedir.
Ama demokrasilerde çare tükenmez deyip çareleri tüketmeden yeni çareler, yeni direniş yöntemleri bulmak zorunludur.
Ancak el birliğiyle, güç birliğiyle başarılacak güç bir iştir bu.
Tek düzeliğin ceberutluğuna karşı verilen savaşım tabii ki, çoğulcu olacaktır.
Bunun için herkesin kendi kimliğini koruyarak, saptanmış ortak alanlarda birleşmeyi becerecek olgunluğa erişmesi lazımdır.
O da fiyaskoyla sonuçlanan “Ekmeleddin” kolaycılığıyla sağlanabilecek bir sonuç değil. 

***

Şu anda güç baskının elinde, olanaklar ondan yana. Buna karşılık demokrasi cephesinin olanakları sınırlı. Kaba güce şiddetle karşı durmanın anlamı da yok, imkânı da... Savaşım, zorbayı havadaki nem gibi saracak toplumsal yumuşak güçle kazanılacaktır. Mühim olan umutsuzluk örtüsünün yırtılmasıydı ki, o da bu yürüyüşle gerçekleşmiştir.
Yumuşak gücün kaba güce karşı savaşımının güç olduğu, mücadelenin çok zorlu geçeceği kuşkusuzdur.
Ama unutmayalım her türlü direnişi yenmiş zorba çoktur ama şimdiye dek rutubetle elde kılıç savaşıp kazanmış bir Herkül yoktur.

Ali Sirmen / CUMHURİYET

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder