9 Şubat 2018 Cuma

Erdoğan’ın seferi - ALPER BİRDAL

Erdoğan Afrin seferini başlatalı 20 gün oluyor. 20 günde hayatını kaybeden asker sayısı 15. ÖSO adı verilen taşeron kuvvettin kaç ölü verdiği belli değil.

TSK’nın yaptığı açıklamaları okuduğunuzda operasyonun oldukça yavaş seyrettiği sonucuna ulaşıyorsunuz. Afrin’e ne zaman ve nasıl girileceği konusunda herhangi bir açıklama yok.

Ayrıca Türkiye’nin güneyde, operasyon bölgesiyle doğrudan bağlantısı olmayan İdlib kırsalında kayıp verdiği haberleri geliyor. Fua ve Kefraya’yı kuşatma altında tutan Nusracıların Suriye ordusunun ilerlemesiyle Türkiye’nin kontrol ettiği bölgeye doğru çekildiği söyleniyor.

Ortada şu veya bu nedenle oldukça yavaş ilerleyen, henüz kentsel alana taşınmamış olmasına rağmen her gün azımsanmayacak sayıda kayıp verilen, ne zaman ve nasıl sonuçlanacağı belirsiz bir askeri operasyon var.


Herhangi bir askeri harekat için böylesi belirsizliklerin olağan olduğu söylenebilir. Ancak buradaki performansın ve belirsizliğin kaynağında operasyonun siyasi hedeflerindeki muğlaklığın bulunduğu gayet açık.

Savaşı siyasi hedeflerinden bağımsız düşünemezsiniz. Siyasi hedefi net olmayan bir savaşın “kazanılması” ise mümkün değildir.

Erdoğan Afrin seferiyle neyi hedefliyor?

Resmi söyleme göre sınır bölgesindeki YPG güçlerini temizlemeyi. Daha operasyon başlamadan, bakmayı bilen herkes, meşruiyetinden bağımsız olarak böyle bir hedefin karşılığının Afrin değil, ABD askerlerinin de konuşlu bulunduğu Fırat’ın doğusu olduğunu söyledi. Ama Afrin’e yönelik harekat başlatıldı. Dahası İdlib kırsalı gibi ilk bakışta ilişkisiz görülen hedeflere doğru yayılmak istendi.
Yine resmi olarak Afrin’den Menbiç’e, yani Fırat’ın doğusuna ilerleneceği söyleniyor. Meselenin odak noktası Menbiç ve ötesiyse Afrin’den başlamayı zorunlu kılanın ne olduğuna ilişkin tek söz edilmiyor.

Afrin’i bu kadar “stratejik” kılan nedir? Belli değil.

Belirsizliğin nedeni operasyonun asıl siyasi hedefiyle resmi söylem arasında çok büyük bir açı bulunması. Afrin, Erdoğan’ın göstermelik savaşıdır. Hedefi iç siyasette yaratacağı avantajları kullanmanın yanı sıra, Suriye sahasındaki işbirliklerinin yeniden tasarlanmasını zorlamaktır.
Afrin, Erdoğan’ın pazarlık masasıdır. Belirsizliklerle yüklü olması, zamana yayılması, siyasi hedeflerindeki bu pazarlık boyutunun doğrudan bir sonucudur.

Peki pazarlık kiminle yapılıyor? ABD’yle.

Erdoğan Afrin seferiyle birkaç kozu birden masaya sürmüş oluyor. Birincisi artık TSK’ya içkin hale getirilen taşeron kuvveti kontrol edebildiğini ve bu kuvvetin kabiliyetlerini göstermeye çalışıyor. İkincisi güneyde, İdlib’de Suriye ordusunun ilerleyişini bloke etmeye çalışarak Suriye’nin kuzeyini denetim altına almaya çalışıyor. Üçüncüsü Rusya’yla yaptığı işbirliğine rağmen, dışişleri bakanı eliyle ABD’ye kuzey Suriye boyunca “güvenli bölge” teklifini iletiyor. Başka bir ifadeyle, Rus masasını dağıtmak da Erdoğan’ın pazarlıktaki kozlarından bir tanesi.

ABD’nin hali hazırda takip ettiği Suriye stratejisi, ülkenin fiilen bölünmesi, kuzeyde bir Kürt protektorası yaratılması ve ülkenin kaynaklarının önemli bir bölümünün bu protektoranın kontrolüne bırakılması.

Erdoğan’ın yürüttüğü pazarlığın bu stratejiyle uyuşmayan boyutları var. Dahası Erdoğan’ın masaya koz olarak getirdiğini düşündüğü unsurların ters tepmesi de gayet mümkün. Örneğin taşeron kuvveti kontrol edebildiği iddiası, İdlib’de açıkça başarısız olması gibi.

Ancak uyumsuzluk Suriye’nin fiilen bölünmesiyle ilgili değil. Erdoğan, Suriye’nin bölünmesine değil, hangi temelde bölüneceğine itiraz ediyor ve ABD’ye alternatif sunuyor. Kuzeyde Türkiye’nin himayesinde, taşeron gücün yerleştiği bir alan yaratmak istiyor. Bu, Davutoğlu’nun adıyla anılan “alternatife” bir hayli benziyor. Erdoğan, yeni koşullarda bir kez daha başa sarmak istiyor.
Bu pazarlığın Erdoğan’ın istediği gibi sonuçlanıp sonuçlanmayacağını bugünden söylemek imkansız.

Ancak açık olan bir husus var: Erdoğan’ın seferi ABD’yle pazarlık etmeyi amaçlamaktadır ve siyasi hedefleri belirsizdir.

Bu, askeri açıdan Afrin kırsalında bir süre daha top çevirmek anlamına gelir. Bu nedenle bir süre daha “stratejik” tepeler ele geçirilmeye devam eder.

Alper Birdal / SOL

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder