Evine ekmek götürmek, çocuğunu okutabilmek için bir dönem orada yazmış çizmiş birkaç ismi tenzih ederek gireyim.
Ama Türk matbuatında Taraf yazarları yüzsüzlüğü diye bir şey var. Hani Babıâli için “p… tarlası” derlerdi ya meslek büyüklerimiz… Belli ki Taraf’ın bu anlamda toprakları epey “mümbit”miş...
Taraf Gazetesi’nde vakti zamanında kalem oynatmış birilerini, “kullanışlı aptal” diyerek bir kenara koymak epey güç. Saray’daki üniversite arkadaşlarına rağmen kullanılıp kenara atılan Converse’li genç siviller de oldu aralarında... Ama hâlâ kullanışlı olduklarını düşünenler var ki, oynar başlıklı bazı kalemleri tekrar tekrar kullanmaya devam ediyorlar.
Neredeyse kendini tutuklatmış!
Bari eski herzelerini hatırlatacak şeyler yazmasalar. Nasılsa unutulur edasıyla dün ak dediklerine bugün kara demeseler bari... Edebinizle oturun da, kirli sicilinizi kimseler deşip yeniden yüzünüze vurmak zorunda kalmasın...
Cemaat ile iktidarın yolları ayırmasından sonra Taraf’tan Akşam’a ışınlanan Kurtuluş Tayiz, dünkü yazısında İlker Başbuğ’u diline dolamış... Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Afrin siyasete malzeme edilmesin” diyen Başbuğ’u eleştirdi ya... Hemen emir telakki ederek kalemini eline almış, 13 yıl PKK üyeliğinden yatan Tayiz:
“FETÖ’nün Genelkurmay Karargahı’nı ele geçirdiği dönemde İlker Başbuğ, Genelkurmay Başkanı’ydı. FETÖ’nün oynadığı oyunlara, çevirdiği dolaplara aklı ermeyince talihsiz bir şekilde gözünü hapishanede açmıştı. Dönemin Başbakanı Erdoğan, FETÖ’yü tarumar etmeseydi hapishane kapıları ona ömür boyu açılmayacaktı...”
“Yüzyılın davaları” 5 yıl sürmedi
Aklı sıra FETÖ’nün güçlenmesinin faturasını Başbuğ’a kesiyor. Hükümetin o dönem “savcılığını” yaptığı, FETÖ’cülerin kumpas davalarından 26 ay hapiste yatan Başbuğ’dan söz ediyor!
Adama sormazlar mı?
FETÖ’cüler bu operasyonları yaptığında, yazı işleri müdürlüğü yaptığın Taraf Gazetesi neye hizmet ediyordu? Başbuğ’un tutuklandığı tarihe atıfla “6 Ocak 2012: Saltanatın Kaldırılması” başlığını hangi gazete attı? Kendi köşende, kumpas davası için “tarihin en büyük davası” demedin mi?
Arşivler ortada... Ama unutmuş olabilirsin. İstersen o dönemki yayın koordinatörün, şimdinin AKP Milletvekili Markar Esayan’a sor. Şimdilerde aynı şeyi söylemeyebilir, iyisi mi o dönem Taraf’ta yazdığı köşeye bak:
“Başbuğ’un yargılanıyor olması ile yaşanan şey, üstünlerin hukukundan hukukun üstünlüğüne önemli bir geçiş denemesidir. (...) Ergenekon, Balyoz, internet andıcı gibi davalar, yüzyılın davalarıdır.”
“Askeri vesayet yıkılıyor” korosu
Taraf’ın “mümbit” topraklarından Sabah’a terfi eden Melih Altınok’a da sorabilirsin Başbuğ’un tutuklanmasını. Bak, hemen ertesinde ne yazmıştı: “Hakkında çok ciddi ithamlar delilleriyle ortaya konan bir generalin hukuka uygun yargılanması rövanş tartışmasını gündeme getirir mi? Ayrıca Başbuğ’un işkencede etlerinin lime lime edilmeyeceğini de biliyoruz, içimiz rahat..”
Başbuğ’a operasyonun Gülenciler tarafından yapıldığını söyleyenlerle de dalga geçiyordunuz. Taraf’tan Saray kontenjanından Türkiye Gazetesi’ne, oradan sürülünce Hoca’nın Karar’ına geçen Yıldıray Oğur, “Her manşetin arkasından cemaat çıkarılıyor” diye cıkcıklanıyordu.
Başbuğ’un tutuklandığı davayı şöyle tanımlıyordu: “Şu ana kadarki en somut delillere dayanan, askeri vesayetin günlük rutinini teşhir etmiş, en ciddi ve en çok itirafın yer aldığı bir soruşturmadan söz ediyoruz.”
Başbuğ’un tutuklanmasına yönelik eleştirileri yapanlarla da dalga geçmeyi de ihmal etmiyordu: “Nedir bu Başbuğ melodramının sebebi? Yoksa paşamıza haksızlık yapıldı da bizim mi haberimiz yok?”
Taraf alabora olunca yandaş basına bir bir iliştirilen yandaşlara tavsiyem... Herkesi kör, âlemi sersem sanmayın... Ya eski günahlarınızı hatırlatacak toplara girmeyin ya da acilen geçmişinizin külliyen silinmesi için BTK’ya başvurun.
*****
Aydınlık’ta ilginç sansür
FETÖ’cülerden mağdur olanların bazıları, bunlara izin verenin o dönemki siyasetçiler olduğunu unutuyorlar... Bir tür Stockholm sendromuna tutulmuş haldeler, bugün iktidara yaslanarak –doğal olarak önce FETÖ’yü- ardından da tüm muhalifleri sopalıyorlar.
Kumpas davalarından içeri atılan Doğu Perinçek ve gazetesi Aydınlık’ta da durum farklı değil.
15 Temmuz’dan sonra izlenen siyaseti Perinçek bizzat “Kemalist devrimin önü açılıyor” diye tanımlıyordu köşesinde. “Son 70 yılın en iyimser dönemi”ni yaşıyorduk, yaşananlar da “Atatürk devrimlerine yönelmenin sancıları”ydı.
Bir sancı olduğu doğru ama Atatürk devrimlerine doğru yönelmeden kaynaklanmadığı aşikar...
Neyse, biz konumuza dönelim...
28 Şubat dosyasının yeniden ısıtılması ve hükümetin Esad’la temas kapılarını tamamen kapatması gibi meseleler, Aydınlık ile iktidarın arasını açamadı. Rusya ortak paydasından herhalde, iktidar cephesinden CHP’ye saldırmaya devam ediyorlar. Yandaş gazeteler kadar acımasız başlıklarla, iktidarın ekmeğine yağ sürecek köşe yazıları kaleme alıyorlar.
Perinçek, “Afrin’de PKK’ya CHP kalkanı” başlıklı yazısında aynen şunları yazdı: “CHP yönetiminin tavrı çok açık. Türk Silahlı Kuvvetleri, PKK terör örgütünü temizlerken, CHP her durumda bölücü terörün koruyucusu durumundadır.”
Aynı gün, Aydınlık Gazetesi’nde ne yoktu biliyor musunuz?
Kılıçdaroğlu’nun meclis grup toplantısı... Hani Cumhuriyet’in dün “Kılıçdaroğlu’nun siyasi tarihinin en sert konuşması” diye tanımladığı açıklamalardan tek satır yoktu. FETÖ’yü de, PYD’yi de, iktidarı da yerden yere vurduğu konuşması... Erdoğan’ın “Osmanlı tokatlı” grup toplantısı ise politika sayfasının manşetiydi. MHP ve HDP’nin grup toplantıları da vardı. Ama CHP’ye sayfalarında yer yoktu.
Neyse, Kemalist devrim böyle gelecek demek ki. Hayırlısı...
Bülent Mumay / BİRGÜN
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder