Trump okullarda salgın bir hastalık gibi yayılan silahlı saldırılara karşı öğretmenleri silahlandırmayı önerdi. Okula tam teçhizat saldıran öğrenciye karşı öğretmenler silahlarını çekip vuruşacaklar!
Bu, düzene ilişkin rüyaların sonu anlamına geldi.
Bir kere; ikinci Dünya Savaşı sonrası, ABD emperyalizmi gücünün doruğundayken, kendi halkına pompalanan, “hep beraber refah ve mutluluk içinde eğleniyoruz” rüyasına bir nokta konuldu. Rüya bir kâbusa dönüştü.
İkincisi, şu an durum kötü ama daha iyi ve yaşanabilir bir kapitalizm kurulabilir, diye rüya görenler yataklarından aşağıya düştüler.
Üçüncüsü, “Türkiye’de işler iyi gitmiyor ama burada kalıp mücadele etmek yerine dünyada gelecek vaat eden bir köşe bulabilirim” rüyası da çöktü.
Hatırlatmaya gerek var mı bilmiyorum, geçen hafta ABD’de okuldan uzaklaştırılan 18 yaşındaki bir genç okulu basmış ve yarı otomatik bir tüfekle 17 kişiyi öldürüp 20 kişiyi yaralamıştı.
Bu bir fenomen artık. 2013 yılından bu yana ABD’de 291 silahlı okul saldırısı yaşanmış. Tek tek olaylar incelendiğinde cinayetlerin arkasında benzer bir mekanizma çıkıyor.
ABD’de her aile ve çocuk kendi kaderine terkedilmiş, devlet ve toplum desteğinden yoksun olarak yaşamlarını sürdürüyor. Bu haliyle çocukların bazılarının darbelerle örselenmesi önlenemiyor. Alkolik ve uyuşturucu bağımlısı ebeveyniler, yoksul aileler, aile içi şiddet, yakınların kaybı, istismarlar…
ABD’de kamu kaynaklı psikiyatrik/psikolojik destek ve tedavilere ulaşılamıyor, devlet 1970’li yıllardan itibaren böyle bir kamusal destek vermek yerine, insanları suç işlendikten sonra hapse tıkmayı tercih ediyor. ABD’nin dünyanın en büyük hapishane nüfusuna sahip olduğunu daha önce işaret etmiştim.
Bu kayıp çocukların bilgisayar oyunları başında sayısız insanı öldürdüğü ve gerçeklik duygularının sarsıldığı asosyal bir yaşam sürmeleri engellenemiyor, çünkü bilgisayar oyunlarından da düzen para kazanıyor.
Kısır döngü başlıyor, çocuk toplumdan uzaklaştıkça, toplum tarafında itiliyor, itildikçe topluma kinleniyor. Uyuşturucu, sağ gruplar ve silahlara hayranlık bu kini başka bir kurguya taşıyor.
Şimdi iş en yakın çevresi olan okulundan intikam almak için silah bulmaya geliyor ve silah bulmak ABD’de çok kolay. Her taraf bireysel silahlarla dolu. Son örnekte olduğu gibi 18 yaşını dolduran bir genç, bu saldırılarda çok kullanılmış olan bir yarı otomatik tüfeği ve istediği kadar cephaneyi dükkândan ekmek alır gibi hiçbir kayıt yaptırmadan alabiliyor.
Silah satışını zorlaştırmak, bazı engeller koymak mümkün olmuyor, çünkü silah sermayesinin lobisi olan Amerikan Silah Derneği, Kongre üyelerine, Trump da dâhil milyonlarca dolar rüşvet dağıtıyor. Örnek olarak bu derneğin Trump’ın seçim kampanyasına 30 milyon dolar bağış yaptığı söyleniyor.
ABD’de öğrenciler için kurşun geçirmez çanta ve paneller satılıyor. Öğrencilere çantaları arkalarında değil, göğüslerinde taşıması öneriliyor. Sanki çocuk okula değil, cepheye gidiyor.
Aslında sermaye sınıfı halkın silahlanmasından hoşlanmaz, bir gün silahların kendine doğrultulabileceğini bilir çünkü. Ama ABD egemenleri bugüne kadar insanları düzene bağlayan tamponlara, kiliseden orta sınıf yaratan ekonomiye, ırkçı-sağcı derneklerden güçlü anti-komünist propagandaya, güveniyorlardı ve bu kanlı kâr alanını terk etmek istemiyorlardı. Şimdi dengelerin değiştiğini söylemekle yetinelim.
Kâbusa dönen rüya Atlantik ötesine ait değil sadece. Geçen hafta Karadeniz Teknik Üniversitesi’nde Silah Sergisi açıldı. Türkiye’de son yıllarda giderek artan bireysel silahlanma olduğu biliniyor. Bireysel silahlanmadaki artış ateşli silahlarla işlenen cinayetlerde artış ile gidiyor. Gerçekten sadece 2017’de bin 575 kişinin bireysel silahlarla işlenen cinayete kurban gittiği düşünülürse durum korkunç, savaştan beter.
İnsan emeğini sömüren tabiatıyla sermaye sınıfı insanlığın başına zaten beladır, ama bir de silaha yatırım yapan ve kâr hırsını silah satışına bağlayan bir sermaye sınıfı, kendi halkı ve diğer ülkelerin halkları için bir felaket habercisidir. AKP döneminde Türkiye sermaye sınıfının geçirdiği bir dönüşüm de silah üreticisi ve tüccarı haline gelmeleri oldu.
Bugün insanların yeni bir rüyaya ihtiyacı var, insanların sömürülmediği, asalak bir kesimin insan kanıyla beslenmediği, çocukların özenle korunup geliştirildiği, eşit ve özgür bir dünyaya ait bir rüya.
Bu rüyayı bir kez gören bunun için mücadele eder.
Erhan Nalçacı / SOL
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder