23 Şubat 2018 Cuma

Şeker fabrikalarının altında hangi lobi var / ODATV

TMMOB Kimya Mühendisleri Odası, özelleştirilen şeker fabrikaları için açıklama yaptı.


AKP hükümetinin sattığı 14 şeker fabrikası ile ilgili TMMOB Kimya Mühendisleri Odası açıklama yaptı. Kimya Mühendisleri Odası yaptıkları açıklama ile şeker fabrikalarının nasıl kurulduğunu ve satışa çıkarılma sürecini anlattılar. Şeker fabrikalarının satışa çıkarılmasının ardında ise Nişanta Bazlı Şeker (NBŞ) firmalarının olduğuna dikkat çeken Kimya Mühendisleri Odası, “Bütün bu gelişmeler; nişasta bazlı şeker (NBŞ) olarak bilinen ve insan vücudunun hiçbir şekilde kabul edemediği, çoğunlukla genetiği değiştirilmiş mısır kullanılarak üretilen ve ‘canavar şeker’ olarak bilinen sanayi tipi bir şekerin önünü açmaya yarayacaktı” dedi.
NBŞ’nin insan vücuduna verdiği zararı anlatan Kimya Mühendisleri Odası, “kronik hastalıkları salgına dönüştüren nişasta bazlı şeker/mısır şurubunun tüketimi Fransa, Hollanda, Avusturya, İrlanda, İsveç, Yunanistan, Portekiz, Slovenya, Danimarka ve İngiltere‘de yasak. Avrupa‘da kişi başına NBŞ tüketimi 1-1,5 kg civarındayken bizde 6.5 kg civarında” ifadelerini kullandı.
“Bütün bu gelişmeler sonucu daha önceleri şeker ihraç eden bir ülke olan Türkiye 2015 yılında 170 bin ton şeker ithal etmiştir. 08 Nisan 2016 yılında şeker ithalatının önünü açabilmek için şeker ithalatında sıfır gümrük kararı alınmıştır” denilen Kimya Mühendisleri Odası’nın açıklaması şöyle:
“Resmi Gazetede yayınlanarak yürürlüğe giren ve on dört şeker fabrikasının satılmasına dönük kararla Cumhuriyet döneminin kalkınmacı anlayışıyla planlanmış yatırımları satılarak neoliberalizmin önündeki son engeller de kaldırılmak istenmektedir. Bu kararla Türk tarımı ve sanayisi yerli ve milli olmayan küresel şirketlerin egemenlik alanına terk edilmiştir.
24 Ocak kararları ve akabinde 12 Eylül 1980 darbesi ile Türkiye neoliberalizm bataklığına sokuldu. Doksanlı yıllardan itibaren iyice hissedilmeye başlanan bu ekonomik-politik sistematik gereği,1920`lerin ikinci yarısı itibarıyla genç cumhuriyetin inşa ettiği kurumlar çeşitli bahaneler ileri sürülerek özelleştirme adı altında ya birilerine yok pahasına peşkeş çekildi ya da kapatılarak yok edildi. Neoliberal kıskaçtaki 57. Hükümetin sorunları çözmek üzere IMF‘den ülkeye kurtarıcı olarak transfer ettiği Kemal Derviş tarafından "IMF, borç para vermek için bu yasaların çıkmasını istiyor; 15 gün içinde çıkarmazsanız Amerika‘dan dönmem" denilerek "Kemal Derviş‘in 15 Kanunu" olarak bilinen ve içerisinde Şeker Yasası, Tütün Yasası, Telekom Yasası, Tahkim Yasası gibi önemli kanunlar bulunan on beş kanun dönemin cumhurbaşkanı A. Necdet Sezer tarafından imzalanarak yasalaştırıldı.
Şeker Yasası olarak bilinen yasanın çıkması sonucu; şeker pazarında taban fiyat kaldırılarak fiyat belirleme özel sektörün, fabrikaların keyfine yani piyasaya bırakıldı. Pancar üretiminde kota dönemi başladı. Sonuç olarak köylü daha önce geçimini sağlamak üzere yetiştirdiği pancarı ekemez oldu. Bu kanun sonrası fabrikaların bazıları satılarak şeker ithalatının önü açıldı.
2001 krizini atlatamayan 57. Hükümetin trajik bir şekilde yıkılması sonucu kapitalizm Türkiye‘de aradığı iktidarı buldu. 2002 yılında AKP‘nin iktidar olması ile birlikte Türkiye, Cargill`in nişasta bazlı şekeri ve kaçak şekerin işgaline uğradı.


On altı yıllık AKP iktidarı boyunca Türkiye‘de stratejik öneme sahip birçok kamu kuruluşu yok pahasına satılarak özelleştirdi. Çıkartılan yasa ve yönetmeliklerle tarım ve sanayideki kamu işletmeleri adeta yok edildi. Son olarak 23.12.2017 tarihinde OHAL kapsamında Bakanlar Kurulu tarafından hazırlanan 696 sayılı KHK ile Şeker Kurumu kapatılarak her şey piyasanın insafına terk edildi. 21.02.2018 tarihinde de Cumhuriyet tarihinin kalkınmacı anlayışı ile kurulmuş olan Türkiye Şeker Fabrikalarına ait on dört fabrikanın satışı Resmi Gazete‘de yayınlanarak yürürlüğe girdi. Cumhuriyete ve halka ait olan kamu malı; Bor, Çorum, Kırşehir, Yozgat, Erzincan, Erzurum, Ilgın, Kastamonu, Turhal, Afyonkarahisar, Alpullu, Elbistan, Muş ve Burdur şeker fabrikalarının satışının yasal olarak önü açıldı.
Bütün bu gelişmeler; nişasta bazlı şeker (NBŞ) olarak bilinen ve insan vücudunun hiçbir şekilde kabul edemediği, çoğunlukla genetiği değiştirilmiş mısır kullanılarak üretilen ve "canavar şeker" olarak bilinen sanayi tipi bir şekerin önünü açmaya yarayacaktı.
Kronik hastalıkları salgına dönüştüren nişasta bazlı şeker/mısır şurubunun tüketimi Fransa, Hollanda, Avusturya, İrlanda, İsveç, Yunanistan, Portekiz, Slovenya, Danimarka ve İngiltere‘de yasak. Avrupa‘da kişi başına NBŞ tüketimi 1-1,5 kg civarındayken bizde 6.5 kg civarında. ABD Gıda ve İlaç İdaresi obeziteyi etkilediği gerekçesiyle 2008 de NBŞ kotasını %10‘dan %8‘e düşürdü. Bizde ise %10 olan kota %15‘e çıkartıldı. Geçen yıl yapılan düzenlemelerle NBŞ kotası 312.500 tona çıkartıldı. Oysa bu rakam Almanya‘da 56 bin ton, İspanya‘da 53 bin ton, İtalya‘da 32 bin tondu. 2015 yılı itibariyle NBŞ üretimi için 1.7 milyon ton mısır ithal edildi. 2015 yılında Türkiye NBŞ dışında 350 bin ton da yapay tatlandırıcı ithalatında bulunmuştur. Ülkemizde 1998 yılında 500 bin hektarda pancar üretimi yapılırken 2015 yılında bu rakam 270 bin hektara düştü. Aynı şekilde şeker pancarı ekimi yapan çiftçi sayısı da 450 bin aileden 120 bine geriledi.
Bütün bu gelişmeler sonucu daha önceleri şeker ihraç eden bir ülke olan Türkiye 2015 yılında 170 bin ton şeker ithal etmiştir. 08 Nisan 2016 yılında şeker ithalatının önünü açabilmek için şeker ithalatında sıfır gümrük kararı alınmıştır. Şeker ithal edilmesini gerektirecek bir durum olmamasına rağmen şeker ithalatını kolaylaştıracak böyle bir kararın alınması çiftçiyi ve üretim yapan şeker fabrikalarını zora sokmuştur.
Yukarıda açıklanan nedenlerle, meslektaşlarımızın da istihdam edildiği bu alanda şeker fabrikalarının satılma kararının alınması gerçekte insan sağlığına zararlı, GDO‘lu mısırdan üretilen ve canavar şeker olarak adlandırılan nişasta bazlı şeker üretimin önünü açmaya yönelik bir harekettir.
Kamuoyuna önemle duyurulur.”

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder