AKP sözcüsü açık söyledi, “kimse bu mesele üstünden 28 Şubat reklamı yapmasın” diye… Herhalde kast ettiği, dinci gericiliğin uç yorumcularının dinci gericiliğe karşı mücadeleyi meşrulaştırması. Hakikaten sorunları budur.
Gericiliği değil ona karşı mücadeleyi dert ediyorlar. Ne tuhaf; gericilik mücadeleyi boğmak için icat edilmişti. Ama sandıkta durduğu gibi durmuyor, gericilik mücadeleyi körüklüyor.
Bu nedenle AKP’nin derdine deva yok. Nurettin’in ağzını bantlasan, Kadir pırtlar. Onun fişini çeksen, Hayrettin yetişir. Çünkü AKP gericilerin infilak halinin adıdır.
Bakın işte; asansörcünün Erdoğan tarafından kapıya konduğu anlaşıldığı an, devreye Saadet Partisi girdi, Milli Gazete sapığa sahip çıktı. AKP dinciliğe her ayar vermeye kalktığında olacak olan budur. Erdoğan’ın doldurmadığı, doldurmaktan geri durduğu gericilik boşluklarına hemen ya bir başka parti, ya bir tarikat, ya birkaç meczup; ille birileri akacak.
Konunun 28 Şubat günlerini çağrıştıran tek yanı, o zamanlar, şimdi kimi laiklerin ve anti-emperyalistlerin evliya yerine koymaya meylettikleri Erbakan’ın açtığı kapıdan duyan duymayan bütün gericilerin girmiş olmasıdır. Yoksa 28 Şubat müdahalesinin toplumsal bir enerjinin laiklikle buluşmasını önlemeye yaradığı, Cumhuriyeti biçimsel unsurlara angaje edip gericiliğin özünü serbest bıraktığı sabittir. Bakmayın küfrettiklerine; AKP’liler 28 Şubatçılarla kardeştir. Bu yazı da söz konusu kötücül kardeşlik üzerinedir.
Şimdi Erdoğan’a göre gerçek İslam bu değil! Ama ne peki? Onu öğrenemeyeceğiz!
Kadıköy vapurundan inenleri seyredip kızarken mi gerçek Müslümandır arkadaş? Shakespeare’in Müslüman Şeyh Pir’in takma adı olduğunu söylerken Kadir Mısıroğlu gerçek İslam’a uygun mu konuşmuştur, yoksa doğrusu Shakespeare’in gâvur ve deyyus olduğu mudur? Sahi İslam nasıl güncellenecektir? Erdoğan yüzlerce yıl öncenin aynen tekrarlanamayacağını söylediğinde pek mi aklı selim davranmaktadır? İyi de, sünnet denen şey, yeni bir peygamber bulmadan nasıl güncellenebilir?
Konu kadınlar olsun; hadi güncellediniz diyelim: o zaman kadınların hakkının hukukunun olmaması İslam’dan kaynaklanmıyordu; şimdi artık hak da var hukuk da. O nedenle kadın… İyi de hani cinsiyet eşitliğine inanmıyordunuz! Sokakta gülmesinler, gebe haliyle ortalıkta görünmesinler diyenleri de satabilecek misiniz?
Toplumsal yaşamın referansı haline getirilen, bu anlamda siyasallaştırılan din ayar tutmaz. Çünkü kişilerin inanç dünyasında aranmayan, kimsenin kimseye dayatamayacağı bazı kurallar, örneğin tutarlılık, örneğin rasyonalite, örneğin toplumsal yarar, adalet duygusu, temel özgürlükler vardır ki, toplumsal yaşam bunlarsız olmaz. Bu iş de dinle olmaz.
Ekrandan ölüm tehdidi savuran veya keşke Yunan kazansaydı diyen zevzekler Erdoğan ve arkadaşlarının kardeşidir. Fatih Altaylı, daha ilk gün “asansöri tarikatı” diye Nurettin’le dalgasını geçmişti. Ama Fatih kardeş değilse, en uzağından amcaoğlu olur. 8 Mart sabahına dokunaklı reklam filmleri yetiştiren, holdingin giriş kapısında kadın çalışanlarına çiçek sunan kodamanlar ile aynı gün “dünya erkekliği yok etme günü” manşetiyle gazete hazırlayanlar da aynı ailedendir.
Kimi fertleri deliye, kimileri medeniye benzeyebilir, ama memlekette dört saatte bir, bir kadına tecavüz ediliyorsa veya bir günde öldürülen kadın sayısının ikiye dayanmışsa, artık bu tür verilerin yanına bir başkası daha konmalıdır: Türkiye’de kadınların ortalama ücreti erkeklerinkinin üçte ikisinden azdır. Dünyada ilk yirmiye girmiş bir ekonomide işgücünün yarısının dinci gericilikle kuşatılması, irrasyonel bir meczupluk, bir toplumsal çıldırma hali değil, tersine kapitalizm için son derece işlevsel bir uygulama. Nüfusun yarısını böyle esir ettiğinizde, öteki yarısı da teslim alınmış demektir. Üstelik bu ikinciler kendilerini aynı anda zafer de kazanmış sanırlar! Düzenin öğrettiği gibi her şey tahakküm içinse, kendi ezilmişliğini örtmek için, asansörde miyiz camide miyiz boş verip, çoluk çocuk, kedi köpek demeyip önüne gelene tecavüz etmek caizdir!
Bu manyaklık Nurettin’in mi suçudur?
Öyle olsaydı kendisi için üzülmezdim doğrusu. Lakin olay kapitalizm bağlamında yaşanmaktadır. Kapitalizm denen canavar daha fazla kâra endeksli bir sistemdir.
Tecavüzcü denen ve içinde bulunduğumuz AKP döneminde yaptıklarını dinle gerekçelendiren sapıklar, basitçe ve açıkça bu sisteme eklemlenmişlerdir.
Aydemir Güler / SOL
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder