Rusya son birkaç haftadır bir tuhaf vaziyette.
Ortodoks gericilik Kiev Rus’unun Ortodoks Hıristiyanlığı benimsemesinin 1030. yılını Putin’in de katıldığı büyük törenlerle kutluyor. Kutlamaların düzenleyicileri 1030 yıl önce nasıl oluyorsa modern Rus devletinin temellerinin atıldığını iddia ediyorlar.
Bu anlatıya göre modern Rus devletinin olgunlaşma süreci Ekim Devrimi’nin ardından tam 100 yıl önce şu sıralar son çarın ve ailesinin Bolşevikler tarafından öldürülmesi ile sekteye uğratıldı. O nedenle Çar ve ailesi Rus Ortodoks kilisesinin öncülüğünde Rusya kentlerinde on binlerce insanın katıldığı yürüyüşlerle, büyük etkinliklerle anılıyor. Çürümüş çarlık rejiminin gelmiş geçmiş en basiretsiz lideri II. Nikolay Rusya’da şu an en büyük tarihi kahraman haline gelmiş vaziyette.
Rus gericiliği gemi azıya almışken insanlar hükümetin çıkarmaya çalıştığı mezarda emeklilik yasasını protesto etmek için muhalefetin çağrısı ile sokaklara döküldü. Kamuoyu yoklamaları toplumun yüzde doksanının yasaya karşı olduğunu gösteriyor. Yaşanan ekonomik güçlüklere ve derin yoksulluğa rağmen korucuyu ve kollayıcı devlet imajının özellikle Putin’in kişiliği üzerinden pompalandığı Rusya’da bu kadar aleni bir saldırı büyük bir toplumsal hayal kırıklığı yarattı.
Bu kadar merkezileşmiş bir sistemde Putin’in topu bakanlar kuruluna atması, emeklilik yasa tasarısını beğenmediğini ifade etmesi kendisini kurtarmaya yetmemiş gibi görünüyor.
Biraz da bu duruma karşı bir ağırlık oluşturmak için üzerinden iki hafta geçse de “Helsinki Zaferi” Putin’in stratejik dehasının bir ürünü olarak devlet basınında kutlanmaya devam ediyor.
Sonuç olarak Ukrayna kriziyle başlayan dört yıllık tecridin ardından ABD başkanı ile eşit koşullarda yapılan görüşmenin kendisi, karşılıklı iyi niyet gösterilerinin Rusya’nın Kırım’daki haklarından vazgeçmesi gibi bir şarta bağlanmamış olması, dolayısıyla Kırım’ın mevcut statüsünün de facto kabul edilmiş olması, Amerikan seçimlerine Rusya’nın karıştığı iddialarıyla ilgili ABD’de yeni sıcak gelişmeler yaşanırken Trump’ın kendi devletinin istihbarat örgütüne dönük şüphelerini açıkça dile getirmesi...
Liste uzatılabilir.
Ve herhangi bir bağlayıcılığı olmayan ve hiçbir somut kararla sonuçlanmayan zirve yalnız bu listeye bakılarak Rusya açısından başarılı kabul edilebilir.
Öte yandan herhalde ne Amerikan ne de Rus yönetici çevrelerinde iki ülke arasında alt alta yazıldığında uzun bir liste teşkil eden son derece karmaşık sorunların diyalog yolu ile çözüleceğini düşünecek kadar safdil olan yoktur. ABD-Rusya ilişkileri hemen hiçbir başlıkta zirve öncesinden daha iyi durumda değil. Her şeyden önce bu sorunların toplamı bir büyük emperyalist hegemonya krizinin dışavurumları olarak kendini gösteriyor ve büyük felaketler yaşanmadan halli de mümkün görünmüyor.
Herkesin esasen büyük bir hesaplaşmaya yatırım yaptığı en son NATO zirvesinde verilen mesajlarda olduğu kadar Rusya’nın çılgınca silahlanmasında da kendini gösteriyor.
O nedenle bir Rus gazetecinin “Trump’ın yarattığı mucize” olarak nitelendirdiği Helsinki Zirvesi’nin bu kadar parlatılmasının Rus kamuoyuna dönük propagandanın ötesinde anlamlar taşıyıp taşımadığını insan merak ediyor.
Bir başka merak konusu 2016 seçimlerinden beri çok kararlı biçimde Amerikan işlerine karışmadıklarını her fırsatta dile getiren Rusların açıkça Trump destekçiliğine soyunmaları ve Trump’ı -Çar II. Nikolay’dan sonra, en büyük kahraman ilan etmiş olmaları.
Rus basınında “Trump iyi ama çevresi kötü” gibi yorumlar yapılıyor ve kendisine askeri bürokrasiden güvenilir danışmanlar edinmesi salık veriliyor. Trump’ın jargonunu birebir alıp yapılan Amerikan derin devleti çözümlemeleri de cabası.
Amerikan İç Savaşı sırasında Rus gemilerinin New York açıklarında kuzeylilerin lehine devriye gezdiği zamanlardan beri ilk kez Rusya Amerikan egemen sınıfı içinde bir kanadı açıkça destekler gözüküyor.
Bütün bunlar düşünüldüğünde Rusya açısından zirve ABD ile sorunların çözümü için atılan bir adım olarak değil, başka bir anlamda yeni bir başlangıcı imlemiş olabilir.
O da Rusya’nın batılı emperyalistler arasında ve Amerikan iktidarının kendi içindeki kavgaya daha doğrudan müdahale imkanının doğmuş olması.
Nazilerin yenilgisinin ardından ortaya çıkan yeni uluslararası sistemin tüm kurallarını alt üst eden, liberal dünya düzenini felakete götüren bir zorba olarak görülen Trump’ın CIA, Demokratlar, Amerikan büyük medya tekelleri ile yaşadığı sert çatışmada bir yalnız kovboy olmadığını ABD’nin egemenlik sorunlarına alternatif yaklaşım geliştirmeye çalışan bir kanadı temsil ettiğini unutmamak lazım.
Rusya’yı çevrelemek adına attıkları her adımda taviz vermek zorunda kalan, Rusya’nın yakın coğrafyasında Putin iktidarına verilen desteği bütünüyle kıramayan, Suriye’de Rusya’ya karşı mevzi kaybeden, ekonomik yaptırımlardan Rusya kadar kendisi de etkilenen ve bunun huzursuzluğunu yaşayan NATO üyeleri Rus karşıtı propagandada inandırıcılık sorunu yaşıyor. Trump’ın çözüm ve diyalog odaklı gibi görünen yaklaşımına karşı ikna edici argümanlara sahip değil.
Bunu açıkça gören Rusya’nın “gerekirse iç işlerine de karışılır” kafasına girmesi şaşırtıcı değil.
Gözde Kök / SOL
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder