15 Ağustos 2018 Çarşamba

Ekonomide zihniyet değişimi!-Tuncay Mollaveisoğlu

O gece... geç saatlerde Asya piyasalarında başlatılan saldırıyı ve doların seyrini izliyordum...

Bir şeyler ters gidiyordu... 1998 yılında büyük Asya krizini öngören, 2007 de bugün yaşadığımız kriz için "geliyor" diyen CHP Milletvekili Haluk Pekşen'i aradım.

"Hiç normal değil" dedi... Bana ardı sıra gelen endişeli telefonları aktardım... "Dolar sabah 10 TL mi olacaktı?"

Pekşen biraz da risk alarak öngörüsünü sosyal medyadan, o geç saatlerde şöyle paylaştı:

"Döviz kurunun bu denli savrulmasının hiçbir ekonomik veriyle izahı mümkün değildir... Gelinen bu nokta AKP politikalarını eleştirmeyi aşmış; güzel ülkemize karşı asla kayıtsız kalamayacağımız ağır ve ahlaksız bir saldırıya dönüşmüştür. Söz konusu olan VATANDIR. Dolar 7.15"

Sosyal medyadaki paylaşım müthiş hızla yayıldı... Daha sonra hükümetin önlem alacağız açıklamaları duyuruldu... Sabah olduğunda beklenen en kötü senaryo gerçekleşmemişti...

Ancak felaketten bir önceki aşamada euro ve dolar takılmıştı...
Türk halkı bir gecede daha da yoksullaşmıştı...
Özel sektör, bankalar ve ailelerin borç yükü yüzde 30 oranında artmıştı!

CHP eski Trabzon Milletvekili ve PM üyesi olan Haluk Pekşen; Balyoz davalarından hatırladığımız, kumpasları çökerten hukukçuluğu yanında dünyayı çok iyi okuyan bir yatırım danışmanı ...

1998 Asya krizinin, memleketteki yaygın kanaatin aksine Türkiye'yi etkileyeceğini o günlerde söylemişti... 2001 yılında Pekşen'in tarif ettiği krizi yaşadık!

2007 yılında ise ABD merkezli ev kredilerinden kaynaklanan kriz patlamıştı... Telefonun ucunda yine Haluk Pekşen vardı... Pekşen Türkiye'deki sıcak paranın yüksek faiz tatlısını bırakıp ülkeyi  terk etmeyeceğini savunuyordu... Yani dünyayı kasıp kavuran ABD krizi Türkiye'ye uğramayacaktı...

Gerçekten de öyle oldu ve hükümet bunu "kriz Türkiye'ye teğet geçti" diyerek böbürlenerek anlattı o günlerde...

Oysa Haluk Pekşen yaptığı açıklamada şunu söylüyordu: "Türkiye'de 108 milyar dolar sıcak para var... Bu para TL'ye dönmüş ve yüksek faizin tadını çıkarıyor... Türkiye'den çıkmazlar, ancak eğer bu bol kaynağı katma değer yaratan işlere yatırmayı başaramazsak, üretim ve istihdam sağlayıcı kaynak olarak kullanamazsak bu rüya bir kabusa açılacak!... Ekonomideki açıklar ve döviz üzerinden bir kriz yaşanacak..."

Geçen sürede tam da böyle oldu... AKP iktidarları parayı betona ve Alman otomobillerine gömdü! Pekşen Kamuda 60 bin süper lüks Alman arabası olduğunu söylüyor!
Peki bundan sonrası?
Haluk Pekşen üretim odaklı bir zihniyet değişimi ve fırsatından söz ediyor:

"Tarihin ikinci büyük treninin kapısındayız... Ya bineriz ya da 100 yıl daha trenin dumanını bile görmeyiz... Türkiye yarın sabahtan tezi yok topraklarını ekmenin fabrikalarını tüttürmenin kararını vermeli... Halkın cebine kredi kartı koymaktansa traktörün deposuna mazot koymayı başardığımız anda yeni dünyanın kapıları açılacaktır."

                                                                         ***
Ecevit hatasının diyetini ödemişti!..
ABD Irak'a saldırı hazırlığı yapıyordu...


En güçlü senaryo Irak'ın Türkiye üzerinden işgal edilmesiydi.
Koalisyon hükümetinin Başbakanı Bülent Ecevit, komşu ülke toprağının parçalanmasının bölgeyi müthiş bir istikrarsızlığa sürükleyeceğini görüyor ve şunu söylüyordu:

"Irak'ın toprak bütünlüğü Türkiye'nin toprak bütünlüğüdür..."

ABD Ecevit'e rağmen Irak'ı işgal edemeyeceğini görüyordu.

Sonra aniden bir düğmeye basılmış gibi Ecevit yıpratılmaya başlandı.

Doğrusu Ecevit'in etrafında ve koalisyon ortaklarının arasında "akçeli" işleri sevenler vardı.

Banka yolsuzlukları başta olmak üzere hükümet ekonomide ciddi sorunlarla boğuşuyordu...

Kamu Bankaları, dönmeyen kredilerle boşaltılıyor, bazı özel banka sahipleri kurdukları bankaları soyuyordu.

Bugün olduğu gibi o yıllarda da bizler yolsuzlukların üzerine gidiyor, hükümeti eleştiriyorduk...

Ancak anlatıldığı üzere; "Kara Çarşamba" olarak tarihe geçen o büyük kriz, Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer'in Ecevit'e anayasa kitapçığı fırlatması ile başlamadı.

Türkiye adım adım bu krize hazırlanmıştı! Denetim dışı bırakılan bankaların soyulmasına; hem yerli hem de yabancı denetim şirketleri göz yummuştu...

Bankacılık sistemi çok kırılgan bir haldeydi...

Sonra aniden bir yabancı banka, büyük miktarda para transferi yaptı yurt dışına... Onu başkaları izledi...

Döviz ve faizler tarihi rekorlar seviyelerine tırmandı...

Birileri önceden haber alıp -bir banka da var bunlar arasında- servetlerine servet kattı!

Halk yoksullaşıp perişan olurken kimileri olağanüstü servetlere kavuştu!

Ekonomik kriz Ecevit'i göndermek için yaratılmıştı; MHP Lideri Bahçeli aniden erken seçim istedi, seçime gidildi, "krizin hükümeti", sandığa gömüldü ve AKP ilk seçimde iktidar oldu!

Daha sonra Erdoğan ve Abdullah Gül'ün ABD'nin Irak işgaline TBMM'nin onay vermesi için ne kadar çaba harcadığını da buraya not düşelim...

Ecevit bir ABD darbesi ile hükümetten indirildi... Ancak ekonomideki kırılganlığın, yolsuzlukların, yoksulluğun nedeni de yine Ecevit hükümetinden başkası değildi...

Bugün Erdoğan da aynı şekilde bir ABD saldırısı ile sıkıştırılıyor. Ancak Erdoğan da her tarafı açıklarla dolu, sıcak paraya bağımlı hale getirdiği ekonominin, yolsuzlukların, yoksulluğun siyasi faturasını ödemek durumunda...


Tuncay Mollaveisoğlu / YENİÇAĞ

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder