Çoğu yerde soruluyor;
"Böyle bir zamanda Meclis neden olağanüstü toplanmıyor?"..
Bende soranlara soruyorum;
"Toplanıp ne yapacak?"
Yüzüme Uganda'dan Türkiye'ye yaz tatiline gelmiş gurbetçi edası ile bakan muhataplarıma, hepimizin tercihi(!) tek adam rejimini kısa ve anlayabileceği cümlelerle anlatmaya çalışıyorum;
"Diyelim, Meclis toplandı. Ne yapacak?.. Açın anayasayı dikkatlice okuyun. Yeni sistemde milletvekillerinin belediye zabıtası kadar yetkisi yok. Milletvekilliği konu mankenliği konumuna getirildi..."
"Ya öyle mi?.."
Evet, aynen öyle hatta daha da fazlası!..
Meclis olağanüstü toplansa hangi kararları alabilecek?.. Krize müdahale edebilecek yaptırımları devreye sokabilme yetkisi var mı?..
Yok!..
Ha ne yapabilirler?.. Partiler ortak deklarasyon yayınlayıp, Trump'a "çok ayıp ettin bize" deyip kınayabilirler...
Trump'da çok duyar!..
Ortada Bakanlar Kurulu yok... Bakanlar Kurulu...
Demokratik rejimlerde parlamentolar sadece yasa yapma yeri değildir. Bir de olmazsa olmaz denetleme görevleri vardır. Meclis denetimi ağır ceza mahkemesi gibidir. Yürütme organları, Meclis denetiminin ağırlığı karşısında tir tir titrer.
Meclis'in, bir Başbakana, bir Bakana, bir kamu kuruluşuna hesap sorması ortalığı ayağa kaldırır. Gel gör ki, benim güzel ülkemde, parlamenter rejim AKP iktidarı döneminde ustaca gayet güzel zaman dilimine yayılarak iğdiş edildi. Meclis'in bütün denetim mekanizmaları sulandırıldı, çalışamaz,iş göremez hale getirildi. Bunun en bariz örneklerinden biri KİT komisyonudur. Kamu kuruluşlarının KİT komisyonu öncesinde nasıl hazırlandığını, milletvekillerinin denetim ve soruları karşısında nasıl korkulu rüyalar gördüğüne, hatası olanların nasıl hesap verdiğini yıllarca takip ettim. AKP iktidarı döneminde KİT komisyonu cıvata bir komisyon olmakla kalmadı milletvekillerinin iş takibi için en elverişli mecralardan biri haline getirildi...
Ya sonra?...
Milletvekillerini yazılı ve sözlü soru önergelerine anayasa, yasa, içtüzük kuralları hiçe sayılarak cevap bile verilmeme dönemine girildi.
Daha sonra?..
Malum zatın, üstün katkı ve desteği ile rejim değiştirildi. Parlamenter sistemin jübilesi yapıldı. İki dudak arasına bağlandı koca ülke....
Bir zamanlar gensoru müessesi vardı. Hükümet, Başbakan ve Bakanlar hakkında gensoru önergesi verilirdi. Muhalefetin gensoru önergesi hazırlığı duyulduğunda bile iktidarın uykuları kaçardı. Her ne kadar sayı üstünlüğü de olsa iktidarlar gensoru gibi ağır bir müessesenin işletilmesinden ve ortaya dökülecek ağır iddiaların kamuoyu nezdinde oluşturacağı itibar kaybından çok çekinirdi. Hoş, son 16 yılda muhalefeti iktidar işbirliği içinde gensoru mekanizması da laçkalaştırılıp cıvıtıldı!..
Şimdi gensoru yok!..
Hafızam beni yanıltmıyorsa, Türkiye Cumhuriyeti tarihinde 2 Hükümet gensoru önergeleri ile düşürüldü;
1979 yılında (31 Aralık) Süleyman Demirel başkanlığında kurulan MC Hükümeti. 25 Kasım 1998'de de Mesut Yılmaz Hükümeti. Üstelik, bu Hükümet Türkbank ihalesi ve iş adamı Korkmaz Yiğit'in açıklamaları yüzünden verilen gensoru ile düşürülmüştü. Yer yerinden oynamıştı.
Gensoru ile düşürülen bakanlardan biri Demirel Hükümetinin Dışişleri Bakanı Hayrettin Erkmen, Mesut Yılmaz Hükümetinin Devlet Bakanı Güneş Taner idi.
Ortada Bakanlar Kurulu yok... Gensoru yok...
Meclis'i olağanüstü toplayıp ne yapacaksınız?..
Laf olsun torba dolsun mu?..
Veya dostlar alış verişte görsün muhabbeti mi?..
Çıkıp kürsüye papaz Brunson'a mı hakaretler yağdıracaklar?...
Türkiye'yi bu ekonomik krize ağır buhrana sokan sorumlulardan hesap sorma mekanizması nerede?...
Gensoru olamadan, nasıl sorulacak bu hesap?...
Yapılan hatalar belgeleriyle nasıl ortaya dökülecek?..
Bırakın yahu!.. Meclis olağanüstü toplanmasın!.. Mebuslar, tatil keyiflerini yarıda kesmesin. Bu ağır ekonomik kriz altında Ankara'ya dönüp Meclis'i yeniden açtırıp hazinen masraflarını daha da ağırlaştırmasınlar. Tatilde maaşlarını alıp afiyetle yemeye devam etsinler. Hatta, Brunson ülkesine gönderilene kadar tatillerine devam etsinler. Sonra, Meclis'i açar kayıkçı kavgasına devam ederler!..
Şimdi, anladınız mı parlamenter sisteme neden son verildiğini?..
Sakın ha!..
Türk milliyetçiliğini temsil ettiğini, ileri süren bir partiye "Sen nasıl oluyor da partinin hesaplarını TL yerine döviz de tutuyorsun" diye sormayın.
Aynı, İslami değerlerin en katı savunucusu gibi görünen iktidar partisine "Neden paralarınızı faizde tutuyorsunuz. Haram değil mi?..
Neden Müslümanları dolarla Hac'a götürüp getiriyorsunuz?.. Neden Amerikan askerlerinin başarısı için dua ettiniz?..
Neden İsrail'in Mavi Marmara şehitlerinin aileleri, ne önerdiği dolarlı tazminat için anlaşma yaptınız" demediğiniz gibi!..
Başınıza taş düşse papazdan bilmeye devam edin!..
Ahmet Takan / YENİÇAĞ
"Böyle bir zamanda Meclis neden olağanüstü toplanmıyor?"..
Bende soranlara soruyorum;
"Toplanıp ne yapacak?"
Yüzüme Uganda'dan Türkiye'ye yaz tatiline gelmiş gurbetçi edası ile bakan muhataplarıma, hepimizin tercihi(!) tek adam rejimini kısa ve anlayabileceği cümlelerle anlatmaya çalışıyorum;
"Diyelim, Meclis toplandı. Ne yapacak?.. Açın anayasayı dikkatlice okuyun. Yeni sistemde milletvekillerinin belediye zabıtası kadar yetkisi yok. Milletvekilliği konu mankenliği konumuna getirildi..."
"Ya öyle mi?.."
Evet, aynen öyle hatta daha da fazlası!..
Meclis olağanüstü toplansa hangi kararları alabilecek?.. Krize müdahale edebilecek yaptırımları devreye sokabilme yetkisi var mı?..
Yok!..
Ha ne yapabilirler?.. Partiler ortak deklarasyon yayınlayıp, Trump'a "çok ayıp ettin bize" deyip kınayabilirler...
Trump'da çok duyar!..
Ortada Bakanlar Kurulu yok... Bakanlar Kurulu...
Demokratik rejimlerde parlamentolar sadece yasa yapma yeri değildir. Bir de olmazsa olmaz denetleme görevleri vardır. Meclis denetimi ağır ceza mahkemesi gibidir. Yürütme organları, Meclis denetiminin ağırlığı karşısında tir tir titrer.
Meclis'in, bir Başbakana, bir Bakana, bir kamu kuruluşuna hesap sorması ortalığı ayağa kaldırır. Gel gör ki, benim güzel ülkemde, parlamenter rejim AKP iktidarı döneminde ustaca gayet güzel zaman dilimine yayılarak iğdiş edildi. Meclis'in bütün denetim mekanizmaları sulandırıldı, çalışamaz,iş göremez hale getirildi. Bunun en bariz örneklerinden biri KİT komisyonudur. Kamu kuruluşlarının KİT komisyonu öncesinde nasıl hazırlandığını, milletvekillerinin denetim ve soruları karşısında nasıl korkulu rüyalar gördüğüne, hatası olanların nasıl hesap verdiğini yıllarca takip ettim. AKP iktidarı döneminde KİT komisyonu cıvata bir komisyon olmakla kalmadı milletvekillerinin iş takibi için en elverişli mecralardan biri haline getirildi...
Ya sonra?...
Milletvekillerini yazılı ve sözlü soru önergelerine anayasa, yasa, içtüzük kuralları hiçe sayılarak cevap bile verilmeme dönemine girildi.
Daha sonra?..
Malum zatın, üstün katkı ve desteği ile rejim değiştirildi. Parlamenter sistemin jübilesi yapıldı. İki dudak arasına bağlandı koca ülke....
Bir zamanlar gensoru müessesi vardı. Hükümet, Başbakan ve Bakanlar hakkında gensoru önergesi verilirdi. Muhalefetin gensoru önergesi hazırlığı duyulduğunda bile iktidarın uykuları kaçardı. Her ne kadar sayı üstünlüğü de olsa iktidarlar gensoru gibi ağır bir müessesenin işletilmesinden ve ortaya dökülecek ağır iddiaların kamuoyu nezdinde oluşturacağı itibar kaybından çok çekinirdi. Hoş, son 16 yılda muhalefeti iktidar işbirliği içinde gensoru mekanizması da laçkalaştırılıp cıvıtıldı!..
Şimdi gensoru yok!..
Hafızam beni yanıltmıyorsa, Türkiye Cumhuriyeti tarihinde 2 Hükümet gensoru önergeleri ile düşürüldü;
1979 yılında (31 Aralık) Süleyman Demirel başkanlığında kurulan MC Hükümeti. 25 Kasım 1998'de de Mesut Yılmaz Hükümeti. Üstelik, bu Hükümet Türkbank ihalesi ve iş adamı Korkmaz Yiğit'in açıklamaları yüzünden verilen gensoru ile düşürülmüştü. Yer yerinden oynamıştı.
Gensoru ile düşürülen bakanlardan biri Demirel Hükümetinin Dışişleri Bakanı Hayrettin Erkmen, Mesut Yılmaz Hükümetinin Devlet Bakanı Güneş Taner idi.
Ortada Bakanlar Kurulu yok... Gensoru yok...
Meclis'i olağanüstü toplayıp ne yapacaksınız?..
Laf olsun torba dolsun mu?..
Veya dostlar alış verişte görsün muhabbeti mi?..
Çıkıp kürsüye papaz Brunson'a mı hakaretler yağdıracaklar?...
Türkiye'yi bu ekonomik krize ağır buhrana sokan sorumlulardan hesap sorma mekanizması nerede?...
Gensoru olamadan, nasıl sorulacak bu hesap?...
Yapılan hatalar belgeleriyle nasıl ortaya dökülecek?..
Bırakın yahu!.. Meclis olağanüstü toplanmasın!.. Mebuslar, tatil keyiflerini yarıda kesmesin. Bu ağır ekonomik kriz altında Ankara'ya dönüp Meclis'i yeniden açtırıp hazinen masraflarını daha da ağırlaştırmasınlar. Tatilde maaşlarını alıp afiyetle yemeye devam etsinler. Hatta, Brunson ülkesine gönderilene kadar tatillerine devam etsinler. Sonra, Meclis'i açar kayıkçı kavgasına devam ederler!..
Şimdi, anladınız mı parlamenter sisteme neden son verildiğini?..
Sakın ha!..
Türk milliyetçiliğini temsil ettiğini, ileri süren bir partiye "Sen nasıl oluyor da partinin hesaplarını TL yerine döviz de tutuyorsun" diye sormayın.
Aynı, İslami değerlerin en katı savunucusu gibi görünen iktidar partisine "Neden paralarınızı faizde tutuyorsunuz. Haram değil mi?..
Neden Müslümanları dolarla Hac'a götürüp getiriyorsunuz?.. Neden Amerikan askerlerinin başarısı için dua ettiniz?..
Neden İsrail'in Mavi Marmara şehitlerinin aileleri, ne önerdiği dolarlı tazminat için anlaşma yaptınız" demediğiniz gibi!..
Başınıza taş düşse papazdan bilmeye devam edin!..
Ahmet Takan / YENİÇAĞ
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder