‘İki İyi Çocuk’ filminin yönetmeni Mehmet Demir Yılmaz: Günümüzde geçen bir hikâye anlattım ama çocukluğumun saflığı ve temizliğiyle anlatmaya çalıştım.
Başrollerini Sarp Levendoğlu, Sevcan Yaşar ve Kazım Karakadıoğlu’nun oynadığı, Antakya’da gerçek bir hikâyeden esinlenerek çekilen ‘İki İyi Çocuk’ filmi geçen hafta vizyona girdi. Mehmet Demir Yılmaz’ın yönetmen koltuğunda oturduğu filmin müziklerini ise Yeni Türkü’nün solisti Derya Köroğlu yaptı. Filmin yönetmeni Yılmaz ile İki İyi Çocuk’u konuştuk.
Başrollerini Sarp Levendoğlu, Sevcan Yaşar ve Kazım Karakadıoğlu’nun oynadığı, Antakya’da gerçek bir hikâyeden esinlenerek çekilen ‘İki İyi Çocuk’ filmi geçen hafta vizyona girdi. Mehmet Demir Yılmaz’ın yönetmen koltuğunda oturduğu filmin müziklerini ise Yeni Türkü’nün solisti Derya Köroğlu yaptı. Filmin yönetmeni Yılmaz ile İki İyi Çocuk’u konuştuk.
»Hangi insanların öyküsü anlatılıyor filmde?
Çocukluğumda, toplumdan izole edilmemiş, bizimle aynı okullara giden, aynı sokaklarda birlikte oynadığımız zihinsel engelli kardeşlerimiz vardı. Önceleri tuhaf gelirdi ama zamanla alışırdık. Bizden hiçbir farkları yok gibi gelmeye başlardı. Yaşadığımız mahalle onlara sahip çıkardı ve onlara zarar gelmesini engellerdi. Bizler de çocuk halimizle onlar için yabancılara karşı elimizden geleni yapardık. ‘İki İyi Çocuk’ filmi, bir şehrin maskotu olmuş, kendisini polis zanneden bir zihinsel engelli genç ile ona kol kanat geren ve ona ağabeylik yapan gerçek bir başkomiserin dostluk hikâyesi. Aynı zamanda koca bir şehrin hoşgörüsünün hikâyesi. Tüm iyilerle birlikte, bu film, dışarıya karşı sert, katı görünen, fakat içindeki iyiliği sonradan fark edebilenlerin öyküsünü anlatıyor.
»Çekimler neden Hatay’da?
Hikâye uzun zamandır aklımdaydı. Sadece yazmaya fırsat bulamamıştım. Bu ilk sinema filmim. Reklam ve belgesel alanında yoğun çalışıyorum. O yüzden geç de olsa yazmaya karar verdim ve senarist arkadaşım Sertaç Yaşar ile projeyi kaleme aldık. Antakya’da doğdum ve liseyi orada okudum. Antakya hoşgörü kenti. Çocukluğum da öyleydi. Her geçen gün biraz da Ortadoğu sancısı sebebiyle o değerler kayboluyor. Filmde günümüzde geçen bir hikâye anlattım ama çocukluğumun saflığı ve temizliğiyle anlatmaya çalıştım. Görünümünden ve durumundan esinlendiğim ‘Komiser Murat’ lakaplı zihinsel engelli genç, Antakya’da yaşıyordu. Lise yıllarımda, onu okul önlerinde trafik polisliği yaparken görmüştüm. Bu filmi başka bir yerde çekmem mümkün değildi. Etik değerler ölçüsünde, sadece görünümden esinlendiğimiz için, isimleri de farklı yaptık. Tabii ki çocuğun ailesinden icazet alarak. Karakterlerin hepsi, mekânın onlara kazandırdığı özelliklerle dopdolu olmalıydı. Hatay bunun için biçilmiş kaftandı.
Çocukluğumda, toplumdan izole edilmemiş, bizimle aynı okullara giden, aynı sokaklarda birlikte oynadığımız zihinsel engelli kardeşlerimiz vardı. Önceleri tuhaf gelirdi ama zamanla alışırdık. Bizden hiçbir farkları yok gibi gelmeye başlardı. Yaşadığımız mahalle onlara sahip çıkardı ve onlara zarar gelmesini engellerdi. Bizler de çocuk halimizle onlar için yabancılara karşı elimizden geleni yapardık. ‘İki İyi Çocuk’ filmi, bir şehrin maskotu olmuş, kendisini polis zanneden bir zihinsel engelli genç ile ona kol kanat geren ve ona ağabeylik yapan gerçek bir başkomiserin dostluk hikâyesi. Aynı zamanda koca bir şehrin hoşgörüsünün hikâyesi. Tüm iyilerle birlikte, bu film, dışarıya karşı sert, katı görünen, fakat içindeki iyiliği sonradan fark edebilenlerin öyküsünü anlatıyor.
»Çekimler neden Hatay’da?
Hikâye uzun zamandır aklımdaydı. Sadece yazmaya fırsat bulamamıştım. Bu ilk sinema filmim. Reklam ve belgesel alanında yoğun çalışıyorum. O yüzden geç de olsa yazmaya karar verdim ve senarist arkadaşım Sertaç Yaşar ile projeyi kaleme aldık. Antakya’da doğdum ve liseyi orada okudum. Antakya hoşgörü kenti. Çocukluğum da öyleydi. Her geçen gün biraz da Ortadoğu sancısı sebebiyle o değerler kayboluyor. Filmde günümüzde geçen bir hikâye anlattım ama çocukluğumun saflığı ve temizliğiyle anlatmaya çalıştım. Görünümünden ve durumundan esinlendiğim ‘Komiser Murat’ lakaplı zihinsel engelli genç, Antakya’da yaşıyordu. Lise yıllarımda, onu okul önlerinde trafik polisliği yaparken görmüştüm. Bu filmi başka bir yerde çekmem mümkün değildi. Etik değerler ölçüsünde, sadece görünümden esinlendiğimiz için, isimleri de farklı yaptık. Tabii ki çocuğun ailesinden icazet alarak. Karakterlerin hepsi, mekânın onlara kazandırdığı özelliklerle dopdolu olmalıydı. Hatay bunun için biçilmiş kaftandı.
»Oyuncular nasıl seçildi?
Sarp Levendoğlu ile ressam Harun Antakyalı vasıtasıyla tanıştık. Filmdeki Serdar karakteri için Sarp’ı istiyorduk. Hem fiziksel duruşuyla, hem de yerine göre sert, yerine göre duygusal sahneleri çıkarabilecek nitelikte bir oyuncu olması sebebiyle. Senaryoyu okudu ve Serdar rolünü oynamak istediğini söyledi. Gerçekten güzel bir iş çıkardı. Zihinsel engelli genci oynayan Kazım Karakadıoğlu ise bambaşka bir hikâye. Birçok ünlü oyuncudan deneme çekimi aldık. Ama ben bir türlü, birçok sebepten dolayı seçim yapamıyordum. Çünkü Ercan karakteri o kadar önemliydi ki, o karakter inandırıcı olmazsa diğer oyuncular ağızlarıyla kuş bile tutsalar bütün filmi olduğu gibi çöpe atmam gerekebilirdi. Şansım bana yardım etti ve yine bir arkadaşım vasıtasıyla Kazım ile tanıştık. Kazım’ın haberi yoktu süreçten. Otururken yüzüne baktım. Sana bir senaryo göndereceğim, sabah bana odition çalış dedim. Kazım oyunculuk bölümünü yeni bitirmiş hiç bir profesyonel film setinde bulunmamış biriydi. Kendinden çok emin bir şekilde “Tamam” dedi ve ertesi gün muhteşem bir odition verdi. Ercan’ımız ünlü değildi belki ama rolün hakkını verecek bir cast bulmuştum. Sevcan Yaşar, Devrim Özder Akın, Şeyda Terzioğlu, Ankara Sanat Tiyatrosu’nun değerli oyuncuları Mehmet Ulusoy, Hakan Güven, Bülent Yıldıran, Antakyalı yerel oyuncu Mesut Kurt, beni kırmayıp konuk olarak gelen ama hepsi ayrı ayrı filme imzasını atan sevgili Günay Karacaoğlu, Murat Serezli, Hamdi Alkan… Hepsi çok renk kattı. Oyuncu kadromdan gerçekten çok mutluyum.
Sarp Levendoğlu ile ressam Harun Antakyalı vasıtasıyla tanıştık. Filmdeki Serdar karakteri için Sarp’ı istiyorduk. Hem fiziksel duruşuyla, hem de yerine göre sert, yerine göre duygusal sahneleri çıkarabilecek nitelikte bir oyuncu olması sebebiyle. Senaryoyu okudu ve Serdar rolünü oynamak istediğini söyledi. Gerçekten güzel bir iş çıkardı. Zihinsel engelli genci oynayan Kazım Karakadıoğlu ise bambaşka bir hikâye. Birçok ünlü oyuncudan deneme çekimi aldık. Ama ben bir türlü, birçok sebepten dolayı seçim yapamıyordum. Çünkü Ercan karakteri o kadar önemliydi ki, o karakter inandırıcı olmazsa diğer oyuncular ağızlarıyla kuş bile tutsalar bütün filmi olduğu gibi çöpe atmam gerekebilirdi. Şansım bana yardım etti ve yine bir arkadaşım vasıtasıyla Kazım ile tanıştık. Kazım’ın haberi yoktu süreçten. Otururken yüzüne baktım. Sana bir senaryo göndereceğim, sabah bana odition çalış dedim. Kazım oyunculuk bölümünü yeni bitirmiş hiç bir profesyonel film setinde bulunmamış biriydi. Kendinden çok emin bir şekilde “Tamam” dedi ve ertesi gün muhteşem bir odition verdi. Ercan’ımız ünlü değildi belki ama rolün hakkını verecek bir cast bulmuştum. Sevcan Yaşar, Devrim Özder Akın, Şeyda Terzioğlu, Ankara Sanat Tiyatrosu’nun değerli oyuncuları Mehmet Ulusoy, Hakan Güven, Bülent Yıldıran, Antakyalı yerel oyuncu Mesut Kurt, beni kırmayıp konuk olarak gelen ama hepsi ayrı ayrı filme imzasını atan sevgili Günay Karacaoğlu, Murat Serezli, Hamdi Alkan… Hepsi çok renk kattı. Oyuncu kadromdan gerçekten çok mutluyum.
»Çekimlerdeki ilginç anılar...
Bisiklet tamirhanesinde geçen çok sevdiğim bir sahne var. Sahneye girerken, en fazla 2-3 yaşında tatlı bir kız çocuğunu sete yaklaşırken gördüm. Çocuğu işaret ederek yardımcı yönetmenimin kulağına fısıldadım. Çocuk oyuna girerse kesmemesini, oyuncuları da bu konuda uyarmasını istedim. Kayıt dedik ve sahne başladı. Çocuk hissettiğim gibi kalabalığın arasından sıyrılıp sete girdi. Kendi boyuna uygun pembe bir çocuk bisikleti buldu ve yaşlı bisiklet tamircisini oynayan oyuncuma, “Dede bunu sürebilir miyim?” dedi. Oyuncum bozmadı. “Tabi” dedi ve sahne sürdü. Çocuk tıngır mıngır bisikletle ilerleyerek kareden uzaklaştı. İnanılmaz doğal ve güzel oldu. O yaşta bir çocuğa oyunculuk yaptıramazsınız ama şansınıza güvenirseniz bazen bambaşka şeyler olabilir.
Bisiklet tamirhanesinde geçen çok sevdiğim bir sahne var. Sahneye girerken, en fazla 2-3 yaşında tatlı bir kız çocuğunu sete yaklaşırken gördüm. Çocuğu işaret ederek yardımcı yönetmenimin kulağına fısıldadım. Çocuk oyuna girerse kesmemesini, oyuncuları da bu konuda uyarmasını istedim. Kayıt dedik ve sahne başladı. Çocuk hissettiğim gibi kalabalığın arasından sıyrılıp sete girdi. Kendi boyuna uygun pembe bir çocuk bisikleti buldu ve yaşlı bisiklet tamircisini oynayan oyuncuma, “Dede bunu sürebilir miyim?” dedi. Oyuncum bozmadı. “Tabi” dedi ve sahne sürdü. Çocuk tıngır mıngır bisikletle ilerleyerek kareden uzaklaştı. İnanılmaz doğal ve güzel oldu. O yaşta bir çocuğa oyunculuk yaptıramazsınız ama şansınıza güvenirseniz bazen bambaşka şeyler olabilir.
»Müzikleri sanatçı Derya Köroğlu yaptı. Nasıl gelişti?
Yeni Türkü keyifle dinlediğim bir grup. Şarkılarını ezbere bilirim. Senaryo çıktıktan sonra “Derya Köroğlu yapsa” müzikleri dedim. Çok istedim. Ortak tanıdık bulup kendisine ulaştım. Vakti olmadığını ve film müziğiyle ilgilenmediğini söyledi. En azından senaryoyu okuması konusunda ısrar ettim. “Peki” dedi ve senaryoyu yolladım. Ertesi gün, “Bu işin içerisinde olmak istiyorum” dedi. Senaryoyu beğenmişti. Gerçekten çok onore olduğum zamanlardan biridir. Filmi defalarca izledi ve filmin ruhunu okudu. Harika müzikler ve filme özel şarkı yaptı. Uzun zaman sonra, film müziği yapmak Derya Abi’ye de iyi geldi.
Yeni Türkü keyifle dinlediğim bir grup. Şarkılarını ezbere bilirim. Senaryo çıktıktan sonra “Derya Köroğlu yapsa” müzikleri dedim. Çok istedim. Ortak tanıdık bulup kendisine ulaştım. Vakti olmadığını ve film müziğiyle ilgilenmediğini söyledi. En azından senaryoyu okuması konusunda ısrar ettim. “Peki” dedi ve senaryoyu yolladım. Ertesi gün, “Bu işin içerisinde olmak istiyorum” dedi. Senaryoyu beğenmişti. Gerçekten çok onore olduğum zamanlardan biridir. Filmi defalarca izledi ve filmin ruhunu okudu. Harika müzikler ve filme özel şarkı yaptı. Uzun zaman sonra, film müziği yapmak Derya Abi’ye de iyi geldi.
»Film bitince yazarken hayal ettiğiniz gibi oldu mu?
Kolay değildi. Hava Antakya’da sıcaktı. Ekip de zaman zaman zorlandı. Şunu anladım. Tecrübeli ve ne yapmak istediğinizi iyi anlayan oyuncuyla çalışmak çok değerli. Yönetmeni çok rahatlatan bir unsur bu. Oyuncu öyle bir şey sunuyor ki size; işte bu diyorsun. Hayal etmediğin ama istediğin şeyi sunabiliyor sana. Yazarken hayal ettiğim filme, kafamdaki imajlara çok yaklaştım. Hatay’ın hemen her ilçesinde çekim yaptık. Herkes yardımcı oldu. Bütün Hatay halkına çok teşekkür ederim.
»Bundan sonra planınız nedir? Yeni bir proje var mı?
Sinema sektörünün herhangi bir departmanında çalışan herkesin kafasında, her zaman bir proje vardır. O heyecan sizi ayakta tutar. Benim de ikinci film için düşündüğüm, beni heyecanlandıran bir projem var elbette. İyi bir aksiyon gerilim hayal ediyorum. Yazmak ve hayata geçirmek istiyorum. Sabırsızlanıyorum.
Sinema sektörünün herhangi bir departmanında çalışan herkesin kafasında, her zaman bir proje vardır. O heyecan sizi ayakta tutar. Benim de ikinci film için düşündüğüm, beni heyecanlandıran bir projem var elbette. İyi bir aksiyon gerilim hayal ediyorum. Yazmak ve hayata geçirmek istiyorum. Sabırsızlanıyorum.
BURAK ABATAY / BİRGÜN
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder