16 Ekim 2018 Salı

Çatladıkapı İmparatorluğu - Zafer Arapkirli

Ne kullanışlı bir “benzetme kalıbı”mızdır, şu canım Çatladıkapı Mahallesi’nın adı. Daha çok futbol bağlamında kullanırdık bunu: 
“Çatladıkapıspor bile bu kadar kolay gol yemez.” 
“Çatladıkapıspor’la bile oynasan işi ciddiye alacaksın.” 

İstanbul Avrupa yakası sahilyoluna paralel bu şirin mahalle halkı, yıllardır bu söylemi üzülerek mi yoksa “reklamın kötüsü olmaz” diye övünerek mi izlemiştir, bilemem. Ama gün geldi, bu “dolaylı aşağılama-küçümseme” içeren benzetme, bizzat Türkiye Cumhuriyeti’nin kendisini konu alan bir cümlede, hem de bizzat Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı tarafından kullanılınca, iş başka bir boyuta vardı. 

“…Saat 18:00’e kadar... Yarın akşam... Eee?.. Göndereceksin... Burası Çatladıkapı ülkesi mi yaa?.. Burası Türkiye ya... Türkiye… (coşkulu alkışlar) Türkiye… (daha coşkulu alkışlar) N’apıyosun?.. (daha daha coşkulu alkışlar) N’apıyosun?.. (daha sinirli ve daha yüksek sesle... karşılığında daha daha coşkulu alkışlar)” 
Hafızalarımıza kazınmış bu cümle, malum “rehine papaz” (tabir ve teşbih ABD Başkanı’na ait) konusundaki pek çok ateşli ve hamasi nutuktan sadece birinden alınmıştır. “Bu Fakirin canı bu bedende olduğu müddetçe, o şahıs bir yere gidemez”leri filan saymıyorum. 

Aynı, Alman gazeteci Deniz Yücel hadisesinde olduğu gibi, aynı Büyükada’da “topluca fitne planı yaparken enselendikleri” iddia edilen uluslararası “casus ve ajan şebekesi” hadisesinde olduğu gibi, aynı “PKK’ye yardım ve yataklık ettiği” savunulan Fransız gazeteci hadise-sinde olduğu gibi.. 

Ve mukadder son tecelli etti.
 
İstediler ve aldılar. Parmak salladılar ve boyun eğdirdiler. Bastırdılar, kanırttılar ve yargıyı (iktidarları boyunca âdet olduğu üzere) by-pass ederek salıverilmesini sağladılar. Sen istediğin kadar bağır. 

Demek ki neymiş? 

Büyük lokma yiyecekmişsin, ama bu kadar büyük laflar etmeyecekmişsin. Kimle dans ettiğini, kimle boy ölçüştüğünü ve kimle itişip kakıştığını bilecekmişsin. Bunu bilerek, hesaplayarak da, elinde somut kanıt olmadan, üfürükten dedikodularla, bestelenmiş gizli tanık ifadeleriyle filan el âlemin vatandaşını içeri tıkmayacakmışsın. Ya da tıkıyorsan, şöyle “duvar gibi, sapasağlam, çelik gibi, kapı gibi bir iddianame” ile ve iddiaların kanıtların arkasında duran savcıya destek olarak, “bağımsız yargı”nın gerekeni yapmasına yardımcı olacakmışsın. 

Ama sen bunu yapmayıp, her gördüğün yabancının üzerine “ajan-casus-terörist” hain diye atlarsan, aynen kendi vatandaşlarına yaptığın sorgusuz-su-alsiz-kanıtsız “vatan haini-terörist-çapulcu” muamelesine tabi tutarsan, olacağı budur. 

Son 16 yıla sığdırdığın kim bilir kaç “kumpas” davası ile, hâkimleri ve savcıları “kendi emir erin gibi” durumlara düşüren, onlara sürekli talimat veren üslubunla zaten dışarıya verdiğin imaj ortada iken, kimse senin “bağımsız yargı gereğini yapacak” söylemine itibar etmez. Sonra da, bu durumlara düşersin. 

Bak adam ne diyor? 

Hiçbir anlaşma (pazarlık) yapmadık. Rehinecilerle anlaşma (pazarlık) etmem.” Bir de hakaret ediyor yani. İngilizlerin bu duruma “cuk” oturan bir deyimi vardır: “To add insult to injury” (Önce vurup yaralayıp, sonra da o halde iken hakaret etmek) 
Buna layık değiliz. 
Asla. 
Aklınızı başınıza devşirin Beyler! 
Bu ülkeyi, hem de hepimizin ecdadının kanları canları pahasına kurduğu bu şanlı Cumhuriyeti, Çatladıkapı Cumhuriyeti’ne dönüştürmeye hiçbirinizin hakkı yok. Bu tür olaylar artık kabak tadı vermedi mi? Bir insanı, yerli ya da yabancı birini suçlamadan ve mahkûm etmeye çalışmadan önce, sağ-lam bir dosya hazırlamayı, o olayı siyasi istismar meselesi hatta “rehine tutuyormuş” görüntüsü vererek yapmamayı düşünmez misiniz? 

En başta hoşunuza gitmeyen, işinize gelmeyen, gıcık kaptığınız birini ya da birilerini sınırdışı etmek çok mu zordu, bu belaya bulaşmadan önce?
 
Laz’ın dediği gibi: “Ha bu size ders olsun...” 

Bir çift lafım da, bu tür olaylarda he-men “Makam Uçağı Tütsüsü’nün yap-tığı kafa” ile gaza gelip, “Asla bırakılmamalı. Hatta, bundan sonra yargının doğal akışı ile bile olsa, tehditlere boyun eğmek anlamına gelecek bir kararla Brunson bırakılmamalı (...) Türkiye’yi artık O. çocukları yönetmiyor...” gibi iddialı satırlar yazan hokkabazlara: 
Yazık. İnsan hem kendi itibarını, hem bu ülkeyi yönetenlerin onurunu, hem de bu ülkenin itibarını bu kadar mı ayaklar altına serer? 
Hiç mi utanmıyorsun?

Zafer Arapkirli / CUMHURİYET

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder