12 Ocak 2019 Cumartesi

Siyasi olmayan seçim - DENİZ YILDIRIM

Anayasanın 94. maddesine göre istifa etmeden bir parti adına aday olması, propaganda yapması yasak olan Meclis Başkanı Binali Yıldırım, istifasız adaylığını savunmak için “seçim siyasi faaliyet değildir” demiş. Seçim bir siyasi faaliyettir; buna şüphe yok. Siyasi faaliyetin hedefi farklı programlara, reçetelere göre yerelde de, genelde de iktidar olmaktır. Hedefinde iktidar olan, bunun için de bağlı olduğu partinin görüşlerini yaymayı amaçlayan her faaliyet siyasidir. Seçimlerse temsili demokrasilerde bu siyasetler arasında seçmenin tercih yapmasına, iradesinin egemen olmasına yarayan araçların başında geliyor. 

Hal böyleyken Binali Bey acaba bu açıklamasıyla  “seçimlerin güvenilirliği kalmadı”  mı demek istemekte,  “farklı görüşlerin kendisini ifade etme, siyaset yapma alanını daralttık” itirafında mı bulunmakta, “herkes artık bizim gibi konuşuyor, bize sesleniyor. Tek söylem var; öyleyse o artık siyaset üstüdür” iması mı yapmaktadır, tartışılabilir. 

Ama yok, çok dallandırıp budaklandırmayayım; Binali Bey açık anayasa maddesini ortadan kaldıramayınca, anayasayı ihlal etmelerine tuhaf kılıflar yaratmaya çalışıyor sadece. Demek ki bu durum iktidar kanadında düşünüldüğü kadar da rahat karşılanmıyor.

Neyse ki zorlayanı yok; ne de olsa muhalefet partileri bu durumu çoktan kabullenmiş durumda. “Meclis Başkanı’nın takdiridir” ile başlayıp “zaten kazanamayacak, geri dönecek. İstifa etmesine gerek yok”a kadar uzanan “muhalif” açıklamalar giderek yayılıyor. 

Fakat çok sorunlu bu tutum. Çünkü iktidarın işine gelmeyen konularda  “anayasal düzen”i  tanımama tavrını hâlâ “gündem değiştirme” olarak görüyor muhalefet. “Ekonomi konuşmayalım diye yapıyorlar” şeklinde özetleyebileceğimiz bir bakış hâkim. Bu da “rejim değişikliği”ni normalleştiriyor. 
Buna bağlı ikinci bir sorun var. Anayasa maddesinin uygulanmadığı, seçim güvenliğiyle ilgili açık soru işaretlerinin bulunduğu ortadayken ve muhalefet bu konuda önceki seçimlerde oldukça kötü sınav vermişken, seçmen yine “tıpış tıpış” anlayışına göre “cepte” görülüyor. Böyle olunca da, kendi sahasındaki, tabanındaki endişe ve küskünlükleri giderip burayı sağlamlaştırmadan karşı kaleye toplu hücuma çıkıyor muhalefet. Kendi tabanını çalışmaya, örgütlenmeye, kapı kapı gezmeye, sandık başında görev almaya ikna edecek bir motivasyon geliştirmeden, adaylarının sembolik/sempatik mesajları üstünden karşı mahalleye seslenmeye, sadece oraya odaklanmaya yöneliyor. 

Oysa bu, öncelikler açısından hata; zira bu seçime katılım oranını ve seçimin sonucunu, iktidara kızgınlıkla muhalefete kızgınlıktan hangisinin seçmende daha baskın olacağı belirleyecek. Muhalefetin anayasa tutumsuzluğuna bir de bu gözle bakılmalı. 

Öte yandan, şöyle de bir algı var ki bu da tam anlamıyla siyasetsizleşme göstergesi: “ekonomi konuşulsun, anayasa tartışmasının seçmende karşılığı yok.” Ekonominin bugün geldiği yer, yeni anayasal düzenden bağımsız mı yani? 
Anayasayı-hukuku askıya almalarının ekmeği nasıl küçülttüğünü, tek kişilik yeni rejime geçildiğinden beri işsizliğin, pahalılığın nasıl arttığını anlatabilmek; en temel “hukuksal”  meseleleri ya da “seçmende karşılığı yok” denilen konuları bile, gündelik yaşamın süzgecinden geçirerek seçmene yeniden sunabilmektir siyaset. Meclis Başkanı’na istifa etmeden aday olma cesareti veren anayasasız yeni düzenle ekmeğin küçülmesi, işsizliğin ve pahalılığın artması arasında bağ kurabilmektir mesela. Muhalif siyasi faaliyet, iktidarın siyasi kabullerini sarsmaktır özünde. Bu anlamda da Türkiye siyasetsizleşti. 

Muhalefet partileri bu gerçekle yüzleşmekten kaçıyor. “Hani bütün yetki tekkişiye verilince her şey düzelecekti” diyerek anayasa tartışmasını, tek adam rejiminin sıkıntılarını halkın temel sorunlarıyla ilişkilendirmek yerine, anayasaya aykırı bir durumu “kişisel tercih” gibi sunma hatasına, anayasanın askıya alınmasını muhalefet saflarından normalleştirme tuzağına düşüyorlar. Farkındalar mı? İktidar direnci test ediyor. Hukuku savunmazsanız, bazı şehirlerde hilelere rağmen yerel seçimi kazansanız bile, seçilen kişilerin yerine kayyım atamalarını önleyebilecek misiniz? Ne diyeceksiniz o zaman, “bu yaptığınız anayasaya aykırı” mı? 

Anlayacağınız, seçimi “siyasi faaliyet” olarak görmeyen sadece Binali Bey değil.

Deniz Yıldırım / CUMHURİYET

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder