30 Ocak 2019 Çarşamba

Tütün endüstrisinin 'esrarlı' işleri (ANALİZ) - SOL

Tütün endüstrisinin asıl büyük esrarlı ürün hamlesini, geleneksel anlamda esrarlı sigara markaları üretmekten ziyade, 'zarar azaltımı' iddiasıyla piyasalarda yaygınlaşan bataryalı veya aerosolize nikotin zerk ürünlerinin (e-sigaralar, inhalerler) veya ısıtmalı tütün ürünlerinin (IQOS vs.) esrarlı türevleri ile yapması bekleniyor. Zaten ilginç biçimde, bugün legal esrar satılan dükkânlarda sergilenen ürünler ile PMI’nin geliştirdiği yeni nesil ürünler birbirine çok benziyor.

Tütün endüstrisi, 1960’lı yılların sonundan beri tütün ve esrar tüketim ilişkisi hakkında araştırmalar yürütüyor, kenevir temelli ürün geliştirme amaçlı laboratuvar çalışmaları ve yatırımlar yapıyor. Son birkaç yılda esrarın ABD’de ve başka bazı ülkelerde yasallaşma adımları atılmasına paralel olarak bu yöndeki hazırlıklar da tamamlanma aşamasında.

Tütün endüstrisinin kenevire ve kenevirden üretilen esrara ilgisi, bunun tarihçesi, yasallaştırma sürecindeki stratejileri hakkında kanıta dayalı en nitelikli çalışmalar Stanton Glantz’ın UCSF’te yürüttüğü araştırma ve incelemelerde ortaya konuyor.
ABD’de görülen bir federal davada mahkeme tarafından el konulan sigara şirketlerinin 80 milyon sayfalık iç yazışmalarının taranmasına dayalı 2014 tarihli bir araştırma, her 3 ulus ötesi tütün şirketinin (PMI, BAT, JTI) 1970’den itibaren, kenevir içerikli sigara üretmeyi sürekli gündemde tuttuklarını, son 40 yıldır ABD’de siyaset sahnesinde esrar kullanımının suç olmaktan çıkarılması, satışının serbest bırakılması tartışılırken, legal kenevir piyasasına girmek için istekli ve hazır hale geldiklerini gösteriyor.

2012’de ABD’de ilk iki eyalette esrarın yasallaştırılmasından sonra, tütün şirketlerinin bu pazara yönelik ilgisi artıyor. İki koldan çalışma yapıyorlar. Birincisi, esrarlı ürün üreten, bunların perakende satışını yapan ufak ölçekli şirketleri satın alıp bunların deneyimlerine, birikimlerine el koyuyorlar. Bunun çok örneği var. İlk doğrudan yatırımı, 2014’te Imperial Brands (Türkiye’de Davidoff, West, vs. sigaralarını üreten, satan şirket), rapçi Snoop Dogg’un desteklediği Casa Verde isimli kenevir tohumu firmasıyla işbirliği yaparak Oxford Cannabinoid Technologies isimli tıbbi esrar firmasına 10 milyon dolar yatırarak yaptı. Bu girişimi, ulus ötesi tütün şirketlerinin her birinin esrar piyasasına girmek üzere irili ufaklı satın almaları izledi. Örneğin, 2016’da Philip Morris International (PMI - Türkiye’de Philsa adı altında Marlboro, Parliament, vs. üreten, satan şirket), 3D yöntemiyle esrar inhaler’i üreten İsrailli Syqe Medical şirketine 20 milyon dolarlık yatırım yaptı.

Günümüze kadar en büyük satın almayı ise PMI’nin ABD’deki ebeveyn şirketi Altria gerçekleştirdi. Esrarın Kanada’da yasallaşmasından sonra, Aralık 2018’de bu ülkede pazar payı kapmak üzere dünyanın en büyük esrar şirketi olan, borsaya kote olmuş, Kanadalı Cronos Group’un yüzde 45 hissesini 1,8 milyar dolara satın aldı. ABD’de federal düzeyde ve başka ülkelerde yasallaşma süreci yaygınlık kazandığında, Altria/PMI’nin Cronos Group üzerinden geliştirdiği ve pazarladığı ürünlerle önemli piyasa avantajı olacak.

Tütün endüstrisinin asıl büyük esrarlı ürün hamlesini, geleneksel anlamda esrarlı sigara markaları üretmekten ziyade, “zarar azaltımı” iddiasıyla piyasalarda yaygınlaşan bataryalı veya aerosolize nikotin zerk ürünlerinin (e-sigaralar, inhalerler) veya ısıtmalı tütün ürünlerinin (IQOS vs.) esrarlı türevleri ile yapması bekleniyor. Zaten ilginç biçimde, bugün legal esrar satılan dükkânlarda sergilenen ürünler ile PMI’nin geliştirdiği yeni nesil ürünler birbirine çok benziyor.

Bu bağlamda, dikkat çekici bir başka satın alma işlemi, Cronos Group hisselerini satın aldıktan iki hafta sonra Altria’nın, gençler arasında hızla popülerleşen, şık tasarımlı, yüksek nikotin içerikli, kartuşlu bir e-sigara markası olan Juul’un % 35 hissesini 12,8 milyar dolara satın alması olduJuul’un bugün esrar içeren alt-markaları yok ama federal düzeyde yasallaşma gerçekleştiğinde, ABD’de esrarlı türevlerinin piyasaya sürülmesi çok mümkün. (Sadece birkaç yıl önce kurulan bu şirketlerin azınlık hisselerinin satın alındığı rakamlar karşısında, 2008’de TEKEL’in tütün bölümünün 1,72 milyar dolara özelleştirildiğini düşününce insanın içi acıyor.)

PATENTLER HAZIR
Tütün şirketlerinin ikinci stratejisi, birçok yerde esrarlı ürünler için patent başvurusunda bulunup, bu patentleri alıp biriktirmeleri. Basında yer alan değerlendirmelere göre, tütün endüstrisi, bu patent stratejisi ile legalleşen piyasada boy gösteren ufak ölçekli, butik işletmelerin hepsini piyasadan silebilir.
Esrar piyasasının yasallaşmasına ilgi gösteren diğer ulus ötesi şirketler ilaç, gıda ve içecek sektörlerinden. Molson Coors kenevir rayihalı içecek üretmek üzere HEXO ile ortaklık yaptığını açıkladı. Corona ve başka biraların üreticisi Constellation Brands de bir başka Kanadalı esrar şirketi olan Canopy Growth’un çoğunluk hisseleri için 4 milyar dolar ödedi. Coca-Cola da Aurora Cannabis ile esrar rayihalı içecek geliştirmek üzere görüşmeler yapıyor. Johnnie Walker, J&B, Smirnoff, Bailey’s, Guinness, Yeni Rakı gibi markaların sahibi dünyanın en büyük distile içki şirketi Diageo da benzer yatırımların peşinde.

Tütün endüstrisinin esrar işine girişinin şekil, hacim ve hızını belirleyecek iki önemli unsur var. 

Bunlardan birincisi, şirketlere piyasa hakimiyeti, yüksek kazanç ve büyüme fırsatı sağlayacak oligopol/tekel koşulları garanti eden, pazarlama konusunda olabildiğince müsamahakar yasal düzenlemelerin gerekliliği ve bunun için şirketlerin yürüttükleri lobicilik faaliyetlerin ne sonuç vereceği. Endüstrinin başta Trump hükümeti nezdinde olmak üzere bu çalışmalara çoktan başladığı biliniyor.

İkincisi, tütün endüstrisinin sigara satış hacminin Batı’da yıllar içinde neredeyse yarıya düşmesi, dünya genelinde de artık kesin anlamda düşüş trendine girmiş olması. Bu durum endüstriyi çok yönlü yeni arayışlara yöneltiyor. Bunlardan en önemlisi, şirketlerin sözde “zarar azaltım” bahanesine sığınarak, sigara gibi yakılarak tüttürülen ürünlerin yanmayla meydana gelen kanserojen bırakımları nedeniyle, bu tür konvansiyonel ürünlerden zaman içinde çekileceklerini, bunun yerine ısıtmalı ürünler gibi sözde daha az zararlı nikotin zerk sistemli ürünlere geçeceklerini açıklamaları. PMI bu amaçla 80 milyon dolar hibe taahhüdü ile Foundation for a Smoke-Free World adında bir vakıf kurdu, başına da eski bir uluslararası tütün kontrolü uzmanını getirdi. Amaç, güya “bu nesilde tüttürmeyi sonlandırarak küresel sağlığı iyileştirmek”. Kenevirden üretilen esrar hakkında da doğal, iyileştirici, daha az zararlı olduğu yönünde yaygın kanılar dikkate alındığında, esrarlı inhaler türü ürünler kolaylıkla bu politikanın bir uzantısı olarak pazarlanabilir.

Ayrıca, tütün ve esrarın tüketim pratiğinde de ilişkileri de var. Esrar geleneksel olarak en çok, sigara formunda sarılarak, sıklıkla da tütünle karıştırılarak içiliyor. Esrar içtikten sonra tütün içilmesinin esrarın etkisini artırdığı, uzattığı iddia ediliyor. Gençler arasında yapılan araştırmalar, iki ürün arasında geçişkenlik, etkileşim olduğunu gösteriyor. Tüm bunlar, tütün şirketleri için esrarın ticarileştirilmesini kolaylaştırıyor.

ESRARIN YASALLAŞMASI VE HALK SAĞLIĞI
Gitgide daha fazla ülkede, hem bir yandan kişisel kullanım için esrar bulundurma ve esrar tüketme dekriminalize edilirken, hem de esrarın, tıbbi esrar ürünü ve/veya rekreasyonel esrar ürünü olarak üretimi, ticareti ve tüketimi yasallaştırılıyor. Tıbbi esrar birçok ülkede yasal statüde. Ancak, Uruguay ve Kanada rekreasyon amaçlı üretim, ticaret ve tüketimi yasallaştıran öncü ülkeler oldu. ABD’de ise federal düzeyde yasak devam etmekle birlikte, günümüzde 33 eyalette tıbbı amaçlı, 10 eyalette de rekreasyonel amaçlı esrar yasallaştı.
Esrarın yasallaştırılmasının dinamikleri çok yönlü. Örneğin ABD’de tam 40 yıldır yoğun tartışılan bir mesele bu. Seçime giren her düzeydeki siyasetçinin bu tartışma içindeki pozisyonunu belirlemesi ve açıklaması bekleniyor.

Yasallaştırmacı argümanlar arasında, ne olursa olsun yasaklara karşı olan liberal eğilimler, kullanıcı sayısının yüksek olması (2013’te ABD’de 20 milyon kişi kullanıyor, lise öğrencilerinde kullanım oranı yüzde 23), yeraltı ekonomisi ile mücadele, vergi geliri elde edilmesi var. Ama diğer yandan, Amerikan toplumunun ilerici kesimleri de Nixon’un “war on drugs” ilan ettiği günden beri uygulanan belli toplum kesimlerini cezalandırıcı politikaların acı sonuçlarına dur denilmesini istiyor. Kenevir ekimi ve esrar yasağında sıfır tolerans politikasının ve yasadışılığın kitlesel hapis meselesini inanılmaz boyutlara getirdiği (ABD nüfusu dünya nüfusunun yüzde 5’ini oluşturduğu halde, ABD’nin hapis nüfusu dünyanın yüzde 25’ini oluşturuyor ve bunların yarısından fazlası uyuşturucu kullanma, bulundurma, sokak satıcılığı suçlarından), özellikle siyah ve Latino gençleri hedef aldığı, yasadışılığın suç ve şiddet doğurduğu, üretimi kolay ve ucuz sentetik uyuşturucuların yaygınlaşmasına neden olduğu gerekçeleriyle yasallaştırma destekleniyor.

Diğer yandan esrarın düşük riskli olduğu yönündeki yaygın kanıyı bilimsel kanıtlar doğrulamıyor. Tüttürülerek içildiğinde, esrar dumanının toksiklik profili tütün dumanından hiç de farklı değil. Kaliforniya Çevresel Koruma Kurumu, esrar dumanını tütün dumanı gibi kanser yapıcı madde olarak sınıflandırıyor. Esrar kullanımı ayrıca yüksek solunum hastalığı riski taşıyor. Avrupa’da yürütülen epidemiyolojik çalışmalar, genç yetişkinlerde esrar tüttürme ile kalp damar hastalığı, kalp krizi ve inme riskinin yükseldiğini gösteriyor. Esrarın bağımlılık riski tütüne göre daha düşük, ancak yüksek gelirli ülkelerde bağımlılık tedavisine başvuran esrar kullanıcılarının sayısının arttığı raporlanıyor. Yenebilir, içilebilir konsantre esrar ürünlerinin ise anksiyete, panik atak, halüsinasyon gibi akut riskleri olabiliyor.

Yasallaştırma tartışmalarında hesaba katılmayan husus, yasallaştırmanın kapitalizm içinde gerçekleşeceği gerçeği; oluşacak yeni yasal piyasaların çok geçmeden ulus ötesi tütün şirketleri ya da benzeri sermaye güçlerince ele geçirilmesinin durdurulamaz olması. Son 60 yılda yaşanan dünya tütün salgınının geçtiği yollardan geçilerek, kâr maksimizasyonu peşinde, cazibeyi ve bağımlılığı artırıcı ürün mühendisliği ve markalaşma, piyasayı büyüten ve derinleştiren agresif reklamlar, şirketlerin arzu ettikleri düzenlemelerin yürürlük kazanmasına yönelik lobicilik sonucu, mevcut esrar piyasasının yapısının radikal biçimde değişeceği, tüketimin kışkırtılmasının halk sağlığı üzerinde çok boyutlu olumsuz etkileri olacağı açık.

Bu bağlamda kısaca zarar azaltımı stratejisine değinmek gerekiyor. Tütün kontrolü literatürüne girdiği şekliyle zarar azaltımı, temkinlilik ilkesini elden bırakmayan halk sağlığı savunucusu bilimciler ile söylemleri tütün endüstrisiyle paralellikler taşıyan, piyasacı bilimcileri karşı karşıya getirdi. İkinci grup, sağlık etkileri tam olarak ortaya konmamış yeni nesil nikotin ürünlerinin sigara bırakmada veya azaltmada yardımcı olabileceğini, klinisyenlerin bunları hastalarına önerebileceklerini iddia etti. Dendi ki, “tütünle mücadele ancak birey ve toplum üzerinde zarar azaltım stratejileriyle başarılı olabilir; bunun için, endüstriye sigaradan daha cazip ticari fırsatlar sunup, zarar azaltımına yönelmesini sağlamak gerekir.” Bu kırılma noktası tütün kontrolü camiasını böldü, bilimsel güvenirliğe gölge düşürdü, halk sağlığı müdahalelerini itibarsızlaştırdı, bağlayıcı bir hukuk ve politika aracı olarak Tütün Kontrolü Çerçeve Sözleşmesi’nin önem ve etkisini yitirmesine neden oldu. Şimdi, zarar azaltım modeli altında esrarlı ürünlerin üretiminin ve ticaretinin yasallaştırılması benzer sorunlar doğuracaktır.

Dünya ticaretinde sermaye birikimine yönelik olarak tütün, ayçiçeği, çay, kahve, pamuk, soya, muzda olduğu gibi sanayi üretimine ve ihracata yönelik tarım, aile işletmeciliğine dayalı kırsal kesimi ulus ötesi şirketlerin insafına bırakıyor, yoksullaştırıyor, göçe zorluyor, ülkelerin temel gıdaları ithal eder hale gelmesine neden oluyor, çevresel bozulma ve felaketlere yol açıyor. Bu süreçte dünyada köylülük tasfiye olurken, 3 milyar insan çaresiz ortada kalıyor. Türkiye’de tütünde, pamukta yaşadık bu süreci. Kenevir de böyle bir “cash crop”. Ekimi önce cazip olsa da, sonra hemen fiyatlar ucuzlayacak, üretici, ulus ötesi şirketlerin dayattıkları düşük fiyatların, sözleşmeli tarımın altında ezilecek. soL’daki yazıda değinildiği gibi, kenevirden zengin olmak mümkün olsaydı, Afganistan dünyanın en zengin ülkesi olurdu. Asıl desteklenmesi gereken, kentsel ve kırsal nüfusun yerli üretilen, üretimi düzgün denetlenen gıdalarla sağlıklı beslenmesini, kırsal nüfusun geçimini sağlayacak ürünlerin planlı biçimde, üretici kooperatifçiliği modeli altında üretilmesi ve satılması.

SOL

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder