Siz hiç sessiz çığlık attınız mı?
Ya da nefes alamadığınız bir an en son ne zaman oldu?
Gözlerinizden yaş gelmeden kuru kuru hiç ağladınız mı?
Ben bunları yaşadım…
12 yaşında istismar edilen bir çocuğun davasını daha önce köşemde ve katıldığım TV programlarında duyurmuştum. Şu anda 15 yaşında olan kardeşime aylar öncesinden söz verdim ve davada hazır olarak bulundum.
UCİM Başkanı Saadet öğretmen ve yönetim kurulu üyeleri, Mersin Barosu Avukatları, davada gönüllü olan avukatlar, Aile ve Sosyal Politikalar vekili ve Sivil Toplum Kuruluşu temsilcileri de duruşmada hazır bulundu.
Dava başladı, yaşı küçük ama yüreği dev gibi büyük olan kardeşim E. S.'ye beyanı soruldu;
Ayağa kalktı ve şunları söyledi: "Ben halen psikolojik sorunlar yaşamaktayım. Yaşıtlarım şuanda okulunda sınava girerken ben adliye salonlarında adalet arıyorum, eğer adaletin tecelli etmesi için benim ölmem gerekiyor ise biri bana açıkça söylesin, adaletin tecelli etmesi için canımı bile vermeye hazırım. Korkudan evden çıkamıyorum, aramızda bir sapık dolaşmaktadır. Ailemden birisi ya da diğer çocuklar için sapık her zaman sapıktır. Hapsedilmesi lazımdır, hiçbir çocuk, hiçbir canlı bunu hak etmiyor."
Sadece bakabildim...
Bağırıyordum aslında Yüce mahkemenin başkanına.
E.S. ye baktım.
Koşup boynuna sarılmak istedim.
Yapamadım.
Savcı söz aldı ve mütalaasını verdi. Sanık için tutuklama talep etti. Salonda bulunan avukatlar da bu mütalaaya katıldı.
Hakim; gereği düşünüldü dedi ve açıkladı: "Sanık M.D.'nın tutuklulukta geçirmiş olduğu süre, delillerin toplanmış olması, tutuklamanın bir tedbir olması ve iddia makamı tarafından mütalaada bulunulması hususları göz önüne alınarak sanığın tutuklanması yönündeki taleplerin reddine…
Duruşmanın 29 Mart 2019 günü saat 13.30'a bırakılmasına oy birliği ile karar verilmiştir.''
Salonda ben dahil herkes adeta şok içerisindeydi. Ne olduğunu anlamaya çalışırken celseyi kapatan Mahkeme Başkanı konuşmasına devam etti ve "Sanığın beraat etmesi onun suçsuz olduğu anlamını taşımaz, bir üst mahkeme var oraya başvurulur" dedi.
Evet aynen bunu söyledi.
Bir mahkeme başkanı bunu nasıl söyler?
Bu İhsası Rey değil midir?
Hukukçular yanlışım var ise beni uyarsınlar. Bu sözler sonraki davada beraat vereceğim demek değil midir?
Davayı izlemek için ayakta duruyordum bu sözleri duyunca tutunacak yer aradım ve duvara yaslandım.
Salondan çıkarken o küçük kız çocuğunun adliye koridorlarında yere düştüğü anı, annesinin "Adalet yok, adalet yok, adalet yok, Yeteeer, Yeteeerr" haykırışları tüm Tarsus adliyesini inletiyordu.
Dava çıkışında UCİM Başkanı Saadet Öğretmen herkese seslendi;
"İçeride çok vahim tablo izledik. Bu Gerçeğin tam kendisiydi. Koridorda Adalete inancı sarsılmış bir çocuğun yere düştüğünü hüngür hüngür ağladığını gördüm. Biz çocukların gözyaşlarını engelleyelim diyoruz hepimiz yine ağladık yine ağladık. Çocuğun annesinin feryadını da duyduk biz köylüyüz diye mi başımıza bunlar geliyor dedi. Hayır gelmeyecek, biz mücadeleden vazgeçmeyeceğiz, bu ülkemizde çocuklar için verdiğimiz bir kurtuluş mücadelesidir. Bu mücadelede çocukların üstün yararı ilkesinin dikkate alınmasını, mahkeme heyetleri tarafından örselenmemesini, aynı İzmir'de ki davada çocukların karşısında cübbesini çıkarıp onların yanında dizlerin üstünde çöken merhametli Mahkeme Başkanlarına sesleniyorum, hepimiz bu çocuklara yardım edelim, bu yürek yangınını söndürelim. Lütfen bu davalara gelin, görün izleyin. Biz birlikte çocuklarımızı koruyalım. Pes etmeyenler yenilmez, kaybetmekten korkanlar değil mücadele edenler kazanırlar. Biz mücadeleyi hep birlikte çocukların kurtuluşu olarak gördük ve kazanacağız."
Böylesine yüreği büyük, mücadele azmi hat safhada biri ile tanıştığım için kendimi çok şanslı hissediyorum.
Davaya ait çok fazla nokta var. Sanığın mesleği, üye olduğu yerler inanın zerre umurumuzda da değil. Olay neresinden bakarsanız bakın bir utanç vesikasıdır.
Şimdi siz değerli okuyucuların vicdanlarına, adalet duygularına sesleniyorum…
Çocuklarının tek saç teline zarar gelmemesi için üzerlerine titreyen anne ve babalara sesleniyorum.
29 Mart Cuma günü saat 13:30'da görülecek bu davaya gelip katılın, çocuğun ve ailesinin sesi olun.
Davaya katılamıyorsanız dahi bu yaşananları duyurun ve herkesi davaya davet edin. Artık suç işleyenler cezasını bulsun, bulsun ki diğer suç işleme düşüncesinde olanlar aklından dahi geçirmesin. Yapanın yanın kar kalmasın. Güçlülerin haklı olmadığını, haklıların güçlü olduğunu hep beraber ispatlayalım.
Ne demişti Saadet öğretmen; "Pes etmeyenler yenilmez, kaybetmekten korkanlar değil mücadele edenler kazanırlar"
Murat AĞIREL / YENİÇAĞ
Ya da nefes alamadığınız bir an en son ne zaman oldu?
Gözlerinizden yaş gelmeden kuru kuru hiç ağladınız mı?
Ben bunları yaşadım…
12 yaşında istismar edilen bir çocuğun davasını daha önce köşemde ve katıldığım TV programlarında duyurmuştum. Şu anda 15 yaşında olan kardeşime aylar öncesinden söz verdim ve davada hazır olarak bulundum.
UCİM Başkanı Saadet öğretmen ve yönetim kurulu üyeleri, Mersin Barosu Avukatları, davada gönüllü olan avukatlar, Aile ve Sosyal Politikalar vekili ve Sivil Toplum Kuruluşu temsilcileri de duruşmada hazır bulundu.
Dava başladı, yaşı küçük ama yüreği dev gibi büyük olan kardeşim E. S.'ye beyanı soruldu;
Ayağa kalktı ve şunları söyledi: "Ben halen psikolojik sorunlar yaşamaktayım. Yaşıtlarım şuanda okulunda sınava girerken ben adliye salonlarında adalet arıyorum, eğer adaletin tecelli etmesi için benim ölmem gerekiyor ise biri bana açıkça söylesin, adaletin tecelli etmesi için canımı bile vermeye hazırım. Korkudan evden çıkamıyorum, aramızda bir sapık dolaşmaktadır. Ailemden birisi ya da diğer çocuklar için sapık her zaman sapıktır. Hapsedilmesi lazımdır, hiçbir çocuk, hiçbir canlı bunu hak etmiyor."
Sadece bakabildim...
Bağırıyordum aslında Yüce mahkemenin başkanına.
E.S. ye baktım.
Koşup boynuna sarılmak istedim.
Yapamadım.
Savcı söz aldı ve mütalaasını verdi. Sanık için tutuklama talep etti. Salonda bulunan avukatlar da bu mütalaaya katıldı.
Hakim; gereği düşünüldü dedi ve açıkladı: "Sanık M.D.'nın tutuklulukta geçirmiş olduğu süre, delillerin toplanmış olması, tutuklamanın bir tedbir olması ve iddia makamı tarafından mütalaada bulunulması hususları göz önüne alınarak sanığın tutuklanması yönündeki taleplerin reddine…
Duruşmanın 29 Mart 2019 günü saat 13.30'a bırakılmasına oy birliği ile karar verilmiştir.''
Salonda ben dahil herkes adeta şok içerisindeydi. Ne olduğunu anlamaya çalışırken celseyi kapatan Mahkeme Başkanı konuşmasına devam etti ve "Sanığın beraat etmesi onun suçsuz olduğu anlamını taşımaz, bir üst mahkeme var oraya başvurulur" dedi.
Evet aynen bunu söyledi.
Bir mahkeme başkanı bunu nasıl söyler?
Bu İhsası Rey değil midir?
Hukukçular yanlışım var ise beni uyarsınlar. Bu sözler sonraki davada beraat vereceğim demek değil midir?
Davayı izlemek için ayakta duruyordum bu sözleri duyunca tutunacak yer aradım ve duvara yaslandım.
Salondan çıkarken o küçük kız çocuğunun adliye koridorlarında yere düştüğü anı, annesinin "Adalet yok, adalet yok, adalet yok, Yeteeer, Yeteeerr" haykırışları tüm Tarsus adliyesini inletiyordu.
Dava çıkışında UCİM Başkanı Saadet Öğretmen herkese seslendi;
"İçeride çok vahim tablo izledik. Bu Gerçeğin tam kendisiydi. Koridorda Adalete inancı sarsılmış bir çocuğun yere düştüğünü hüngür hüngür ağladığını gördüm. Biz çocukların gözyaşlarını engelleyelim diyoruz hepimiz yine ağladık yine ağladık. Çocuğun annesinin feryadını da duyduk biz köylüyüz diye mi başımıza bunlar geliyor dedi. Hayır gelmeyecek, biz mücadeleden vazgeçmeyeceğiz, bu ülkemizde çocuklar için verdiğimiz bir kurtuluş mücadelesidir. Bu mücadelede çocukların üstün yararı ilkesinin dikkate alınmasını, mahkeme heyetleri tarafından örselenmemesini, aynı İzmir'de ki davada çocukların karşısında cübbesini çıkarıp onların yanında dizlerin üstünde çöken merhametli Mahkeme Başkanlarına sesleniyorum, hepimiz bu çocuklara yardım edelim, bu yürek yangınını söndürelim. Lütfen bu davalara gelin, görün izleyin. Biz birlikte çocuklarımızı koruyalım. Pes etmeyenler yenilmez, kaybetmekten korkanlar değil mücadele edenler kazanırlar. Biz mücadeleyi hep birlikte çocukların kurtuluşu olarak gördük ve kazanacağız."
Böylesine yüreği büyük, mücadele azmi hat safhada biri ile tanıştığım için kendimi çok şanslı hissediyorum.
Davaya ait çok fazla nokta var. Sanığın mesleği, üye olduğu yerler inanın zerre umurumuzda da değil. Olay neresinden bakarsanız bakın bir utanç vesikasıdır.
Şimdi siz değerli okuyucuların vicdanlarına, adalet duygularına sesleniyorum…
Çocuklarının tek saç teline zarar gelmemesi için üzerlerine titreyen anne ve babalara sesleniyorum.
29 Mart Cuma günü saat 13:30'da görülecek bu davaya gelip katılın, çocuğun ve ailesinin sesi olun.
Davaya katılamıyorsanız dahi bu yaşananları duyurun ve herkesi davaya davet edin. Artık suç işleyenler cezasını bulsun, bulsun ki diğer suç işleme düşüncesinde olanlar aklından dahi geçirmesin. Yapanın yanın kar kalmasın. Güçlülerin haklı olmadığını, haklıların güçlü olduğunu hep beraber ispatlayalım.
Ne demişti Saadet öğretmen; "Pes etmeyenler yenilmez, kaybetmekten korkanlar değil mücadele edenler kazanırlar"
Murat AĞIREL / YENİÇAĞ
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder