2 Mart 2019 Cumartesi

Yüksek anket-düşük bankent - Miyase İlknur

31 Mart’ta yapılacak yerel seçimlere artık bir ay bile değil, tam tamına 30 gün kala bırakın hangi il ve ilçede kimin önde gittiğini, partilerin gösterdiği adayların kesin olup olmadığını bile bilmiyoruz. 

Adaylar açıklanıp seçim kurullarına bildirilmesine rağmen gün geçmiyor ki bir ya da ilçe de aday değişmesin. Partiler kimi yerde gösterdikleri adaya karşı örgütten ve seçmenden gelen tepkiler nedeniyle, kimi yerde genel merkezlerindeki bir kliğin çevirdiği dolaplar yüzünden aday değişikliğine gidiyor. Kimi zaman “Ay pardon biz o il ve ilçeyi ittifak yaptığımız partiye vermişmişiz” deyip adaylarını geri çekiyorlar. 
Bazen de YSK, adayın gerekli yasal koşulları taşımadığını, kesinleşmiş cezası olduğunu söyleyerek adaylığı düşürüyor. Neresinden bakarsan şaşkınlık, iş bilmemezlik ya da aymazlık. Aday adayları başvururken parti genel merkezleri o aday adaylarının hem yasal koşulları taşıyıp taşımadığına, hem de örgütte ve halkta bir karşılığını olup olmadığına ya da hangi il ve ilçe için ittifak yaptığı partiyle anlaşıp anlaşamadığına bakmaz mı? 

Daha adaylarını doğru dürüst belirleyemeyen, ittifak protokolünü bile zırt pırt değiştiren siyasal partilerin ülkeyi nasıl yönettiklerini ve yöneteceklerini bize göstermiyor mu? 


Hemen her yerel seçime bir yıl kala “Adaylarımızı 6 ay önceden belirleyip çalmadık kapı bırakmayacağı” açıklamasını yapan partilerin adaylarını seçime bir aydan az bir süre kaldığı halde bir türlü kesinleştiremediği ülkemizde anketlerde kararsız olan seçmenlerin oranının hâlâ çok yüksek çıkmasına neden şaşırıyoruzki? 

Liderleri kararsız, partileri kararsız bir ülkenin seçmeninin kararsız olmasından daha doğal ne olabilir? 

Siyasal partiler gibi anket şirketleri de seçimde tartıya çıkarlar. Çünkü onların da karne günü seçim zamanlarıdır. Hangi şirketin anketleri en az sapmayla sandık sonucunu tutturduğuna bakılıp not verilir. O nedenle anket şirketlerinin rekabeti de en az partilerin rekabeti gibi heyecanlı geçer. Tabii ciddi ve kurumsallaşmış, bir partinin piar ajansı gibi çalışmayan şirketlerden söz ediyoruz. Diğerlerini bu kategoriye katmak marka değerini düşünen ve anketlerini dünyada genel kabul görmüş ilkelere göre yapan şirketlere haksızlık olur.

Her parti kendi oylarını yüksek gösteren anketleri açıklıyor, kendi oylarını düşük gösteren anketlere “Siz o anketlere kulak asmayın” diye seçmenine mesaj veriyor. Ancak kendilerini yüksek gösteren anketlere aldanmanın faturasının da çok ağır olacağını nedense hesap etmiyorlar. Çünkü parti tabanları kendilerini yüksek gösteren anketlere bakıp bir beklentiye giriyor, o beklenti gerçekleşmediğinde de hüsrana uğruyor ve parti yönetimine öfkesi de katmerli oluyor. O nedenle partilerin o yüksek anketleri çok dillendirmemesi kendi hayırlarına. Yüksek anketler sonra düşük banket sorunlarını doğuruyor. Bilindiği gibi yollarda üzerinde “Dikkat düşük banket” yazan trafik levhaları, yolun banketten yüksek inşa edildiğini ve kenara yaklaşınca aracın devrilme riski olduğunu anımsatır. Partiler de seçmenlerini yüksek anketlere şartlandırırsa 1 Nisan sabahı düş kırıklığına uğrayan taban, arabayı sarsar ve devirir. 

O nedenle parti yönetimlerine tavsiyemiz siz siz olun anketlere inanmayın ama anketsiz de kalmayın. Zira bu seçim de seçmenler anket şirketlerinin tümünü ters yatırabilir. Hemen her partinin seçmeni rakip partilerden çok, kendi partilerini cezalandırmak için formül arıyor. Bu da oy geçişkenliğini çok artıracak gibi. Buna bir de ekonomik kriz realitesi eklenince, hesaplar çok karışabilir.

Bu seçimde en rahat anket şirketleri, adaylar belli olmadan partilere aday adayları üzerinden anket yapan şirketler. O şirketler de biliyor ki, kendisine bu işi veren parti genel merkezi adaylarını bu anketlere bakarak belirlemiyor. O yüzden sahaya çıkmaya bile gerek yok. Hesap soran da yok. Zaten o anketi yaptıran partinin genel merkezi de aday adaylarının havasını almak için “dostlar alışverişte görsün” diye o anketleri yaptırıyor. Anket yaptırdığı şirkete de parasını tıkır tıkır ödüyor. Ben aday adaylığı sırasında anket yaptıran ve bunlara uymayan partilerin kurultay delegelerinin yerinde olsam o yönetimleri ibra etmem. O anket şirketlerine ödenen parayı da yönetime zimmet çıkarılması için önerge verir oylatırım. 

Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan ilk kez anketlerden rahatsız, farkında mısınız? 

Bugüne kadar seçim öncesine yapılan anketlere çok itibar eden Erdoğan’a ne oldu da “Siz o anketlere bakmayın” diyor. Sonuçların kendileri için çok kötü olmasından kaynaklı bir durum mu, yoksa “anketten ne çıkarsa çıksın biz sandıktan çıkanı öyle ya da böyle kendimize uydurmayı biliriz” özgüveninden mi böyle konuşuyor! 

Ee, beni daha fazla konuşturmayın gari, siz anladınız anlayacağınızı.


Miyase İlknur / CUMHURİYET

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder