21 Ağustos 2019 Çarşamba

Türkiye Kayyım Cumhuriyeti / MİNE SÖĞÜT

Artık net bir şekilde kayda geçsin. Bu ülkede bir Kürt-Türk sorunu yoktur. Dünüyle bugünüyle birbirine göbekten bağlı korkunç bir iktidar sorunu vardır. 
Ve barış isteyen Türklerin de Kürtlerin de; 
Her dönem ayağına dolanan... 
Kafasını gözünü kıran... 
Aklını ve kalbini parçalayan... 
Herkesi çıkmazlara sokan bu legal ve illegal iktidarlar;
Kendi bekaları için halkların seslerini bastıran ve gerçekleri çarpıtan sisli ortamlar yaratmakta hep ustadırlar.
O ortamlarda gerçekten göz gözü göremez ve kim kimi neden öldürüyor hiç kimse bilemez. 
Bu sayede katil elini kolunu sallaya sallaya aramızda dolaşır... 
İnsanlık tarihi de o katilin kayda geçirdiği yalan yanlış gerçeklerle oyalanır. 
Bu coğrafyada, yaşanan bunca acıdan ve deneyimden sonra; 
Düzenli ordularla düzensiz ordular arasında süren ve hiç bitmesin diye kâh kurulan tuzaklarla kâh atılan çelmelerle desteklenen korkunç bir savaşın ceremesini çeken onca insan... 
Nicedir mezarların başında ayrı dillerde ağıtlar yakarken... 
Ve çocuklarını öldüren bir diğerine kendi dillerinde lanetler yağdırırken... 
Aslında aynı dili konuşmakta ve aynı acıyla kavrulduklarını fark ede ede birbirlerine yakınlaşmaktadırlar. 
Bu yakınlaşmanın gölgesinde filizlenebilecek ufacık bir zeytin dalını bile kendi bekasına tehdit olarak gören matruşka iktidarların sabotajlarıyla yıkılıp duran irili ufaklı barış kulelerinin altında kala kala öğrenmemiz gereken şey... 
Mutlak bir çözüm için iktidarların çelmelerinin üzerinden atlayabilmek... 
Kazdıkları tuzakları tespit edebilmek... 
Ve barış istemekte ödünsüz inat etmektir. 
İktidar istediği belediyelere kayyım atayabilir. 
Dilediği yöneticiyi gözünü kırpmadan yerinden edebilir. 
O yere dilediği kişiyi memur dikebilir. 
Ama gerçeklere kayyım atayamaz. 
Gerçekler olduğu gibi kayda geçer. 
Yapabildikleri, sırf bunları yapabiliyorlar diye, onları haklı çıkarmaz. 
Bu ülkede asla barış inşa etmek istemeyen irili ufaklı iktidarların laneti var. 
O iktidarlar, Kürt hareketinin, zaten kendi içinde de sancılı olan siyasallaşma çabalarını boşa çıkarmak için olağanüstü gayret sarf ediyorlar. 
Ellerindeki tüm güçleri, barış ihtimalini yerin dibine gömmek için kullanıyorlar. 
Uzlaşma zeminlerini kasten sabote ediyorlar. 
Sorunların barışçıl çözümü için çaba sarf eden herkesi teker teker yok ediyorlar. 
Adliye önünde darp edilen avukatlar... 
Hapislere atılarak gözdağı verilen gazeteciler...
İşlerinden atılan akademisyenler, öğretmenler... 
Gözaltına alınarak terbiye edilmeye çalışılan edebiyatçılar... 
Yapılan haksızlıklara karşı sessiz kalmamayı sonuna kadar savunan ve başlarına gelebilecek her şeyi göze alan insanlar... 
Kayyım atanması mümkün olmayan bir evrende gerçek bir adaletin ne olduğunu... 
Ve barış isteme inadının gücünü haykırmaktalar... 
Bugün Güneydoğu’daki belediye başkanlarını teker teker görevden alanlar ve yerlerine kayyım atayanlar... 

Daha dün HDP milletvekillerini tutuklayıp cezaevine attılar. 
Daha dün HDP eş genel başkanlarını tutuklatıp cezaevine attılar. 
Daha dün barış sürecinde sarf edilen yazıları, söylemleri, haberleri bahane ederek insanlara dava üzerine dava açtılar. 
Tüm bunları rahat rahat yaptılar. 
Çünkü... 
Bu ülkeye en büyük kayyım olağanüstü koşullarda yapılan bir seçim nihayetinde başkanlık sistemiyle atandı. 

Ülke hâlâ buna tam uyanmadı.

Mine Söğüt / CUMHURİYET

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder