AKP, “Kitle İmha Silahlarının Yayılmasının Finansmanının Önlenmesine İlişkin Kanun”
teklifinin TBMM’ye sunmuştu. Kanun teklifinin içerisine sivil toplum örgütlerine yönelik
“kayyum darbesi” düzenleyen maddeler de konuldu.
Kanun teklifi 26.12.2020 tarihinde AKP ve MHP oylarıyla, TBMM’de kabul edildi.
Dernek ve vakıf gibi demokratik toplum örgütlenmelerinin faaliyetlerini engelleme ve kısıtlama hakkını içeren bu kanunla, İç İşleri Bakanlığı derneklere her türlü yaptırım ve kayyum atama hakkına sahip oldu. Beledeyilere kayyum atama politikası, şimdi dernekler üzerinde sivil toplum iradesini gasp ederek, her alana yaygınlaşabilecek.
Muhalif olan kesimleri susturmaya yönelik adımlara, dernekler ve vakıflarda eklenmiş oldu. Artık iktidar muhalif olan dernek ve vakıf yöneticilerini “terör” soruşturması bahanesiyle, görevden alabilecek ve yerine kayyum atayabilecek.
Önce Fişleme Kanunu...
DERNEK VE VAKIFLAR ÜZERİNDEKİ BASKI, FİŞLEME VE KISITLAMA ADIM ADIM ARTIYOR.
Yine 5253 sayılı Dernekler Kanunu’nun 23. ve 32. maddelerinde değişiklik yapılmasını öngören 7226 sayılı “Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun”, teklifi 25 Mart 2020 tarihinde TBMM Genel Kurulu’nda kabul edilmişti. 26 Mart 2020 tarihinde ise Resmi Gazetede yayınlanarak yürürlüğe sokulmuştu.
Bu kanun ile hedef İç İşleri Başkanlığı üzerinden dernek üyelerinin kayıt altına alınması ve fişlenmesi hedeflenmiştir. Bu değişiklikle dernekler 45 gün içinde mevcut üyelerini ve yeni üyeleri dernekler dairesine bildirme zorunluluğu getirilmiştir.
Dernek üyelerinin bildirilmesi zorunluluğu, hem ulusal, hem de uluslararası hukuka aykırıdır. Dernek kurma özgürlüğünü, kişisel verilerin korunmasını, kişisel verilerin ancak kişinin rızasıyla işlenmesi hakkını ihlal etmiştir.
Üyelerin zorunlu olarak İç İşleri Bakanlığı’na bağlı makamlara verilmesi zorunluluğu, örgütlenme özgürlüğü, özel yaşamın mahremiyetinin korunması hakkını açıkça ihlal eden bir uygulama olup, demokratik toplumun örgütlenmesine, aktif katılımına gözdağı niteliği olup, “fişleniyorsunuz” imasında bulunmaktır.
Örneğin, bir derneğe üye olan ya da bağışta bulunan bir birey, isminin anonim kalmasını istiyorsa, buna saygı gösterilmelidir. Yani “Mahremiyet hakkı” demokratik Kitle Örgütlerine ve üyelerine garanti sunmalıdır.
Demokratik örgütlenme hakkına “gözdağı” veren bu türden yasal değişikliklerle, hak temelli örgütlenme ve faaliyetleri kısıtlanmaya ve engellenmeye çalışılıyor. İnsanların gönüllü olarak derneklere üye olmasına, “kişisel verilerinizi kayıt altına alıyoruz” mesajı ile korku aşılanıyor. Dernekler üye olma endişe yaratılıyor.
Hukuk Devletlerinde Üye Kimliklerini Bildirim Zorunluluğu Yok
Dernek üyelerinin isimlerini, kimlik numaralarını, mesleğini ve öğrenim durumunu bildirme zorunluluğu, ABD, İsveç, Yunanistan, İspanya, Avusturya, Hollanda, Belçika, İsviçre, İrlanda, Fransa,Almanya, Portekiz, Finlandiya ve Birleşik Krallık gibi bir çok ülkede yoktur.
Özetle ifade edecek olursak, derneklerin üyelerinin isim, adres ve kimlik numaralarını İç İşleri Bakanlığına bildirmek zorunda olması, sadece Anayasa ile korunan temel hak ve hürriyetlere aykırı değil, kişisel verilerin korunması hakkının ihlalidir ve sakıncalıdır. Aynı zamanda AİHS ve Uluslararası Medeni ve Siyasi Haklar Sözleşmesi ilkelerine de aykırı olmasına rağmen yasallaştı.
Fişleme Bitti, Şimdi Sıra Derneklere Kayyum Atama
26.12.2020’de TBMM Genel Kurulunda kabul edilen yeni kanuna göre, derneklere kayyum atama yetkisi İçişleri Bakanlığı’na verilmiştir.
Buna göre İçişleri Bakanlığı “terör soruşturması” iddiası ve davalarını gerekçe göstererek, dernekler, vakıflar, üyeleri ve yöneticileri üzerinde yaptırım uygulama, kayyum atama ve kapatma kararı verebilecek.
Bu kanun ile sadece dernek kurma ve örgütlenme özgürlüğüne kısıtlama getirilmiş değil, aynı zamanda yardım toplama, hak temelli demokratik mücadele ve hakları savunma hakkına karşıdır.
Bu evrensel ve demokratik hakkın bir torba yasa ile gasp edilmesi, demokrasiye, halkın sivil siyasete katılım hakkına yöneliktir.
Torba yasa ile dernek örgütlenmesi özgürlüğüne karşı AKP ve MHP tarafından kabul edilen bu kanun, hem Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin 11. Maddesine, hem de dernek özgürlüğünü düzenleyen Anayasa’nın 33. Maddesine aykırıdır.
Mart 2020’de dernek üyelerini bildirim zorunluluğu başlayan süreç, 26 Aralık 2020’deki yeni ek kanunla, derneklerin denetimi, faaliyetlerinin sınırlandırılması, kayyum atamaya ve kapatmaya kadar uzanıyor.
AKP ve MHP bloku, demokratik toplum olmaya karşı ne varsa kapatmak ve kayyumla denetim almak almak istiyor. Gazeteler, Televizyonlar, dergiler kapatıldı. Şimdi de örgütlenme özgürlüğünü, demokratik toplum ve demokratik devlet olma kuralını kapatıyorlar. Yani demokratik örgütlenmeden yana olan sivil toplum kapatılıyor. Muhalif olan derneklerin hak temelli mücadelesi ve sözleri kısıtlanmak isteniyor.
Hedef açıktır; iktidar yanlısı olanı güçlendirmek. Saray yanlısı barolar, saray yanlısı medya, saray yanlıse dernek ve vakıflar. Farklı ve muhalif olana karşı kayyum araçları devreye sokulacaktır. Dernek ve vakıfların genel kurullarında üyelerin iradesine kayyum atamalar ile gasp edilecektir.
Demokratik ve hukuk devletlerinde eşi ve benzeri olmayan bu kanun ve yeni uygulama ile otoriterleşmenin geldiği boyutlar daha da net görülmeye başlanmıştır. Esasen, bugüne kadar keyfi ve hukuk dışı olan uygulamalarına, anayasa ve uluslararası hukuka aykırı olmasına rağmen, hukuksal kılıf hazırlanmış oluyor.
Bu kanun ile hakkında soruşturma açılan dernek yöneticileri görevden alınacak, yerine kayyım atanabilecek, masumiyet karinesine ilkesi yok sayılacak. Yani bir dernek yöneticisi hakkında kesinleşmiş bir mahkeme hükmü olmadan, görevden alınabilecek ve gerekirse kayyum atanabilecektir.
Bugün haklarında en çok dava açılan, dernek ve vakıfların demokratik ve muhalif kesimlere yönelik olduğu ülkemizde, bu kanunun iktidarın siyasal amacına hizmet edeceği herkesçe tahmin ediliyor.
Yani demokrasi, laiklik, eşit haklar, adalet ve hukukun üstünlüğü için hak temelli mücadele veren dernekleri zor günler bekliyor.
Bu yeni kanun ile aynı zamanda, İçişleri Bakanlığı, dernek ve vakıfların uluslararası projelerden alınan destek fonlarını da denetleyebilecek.
Dernek ve vakıflar yurt dışından aldıkları yardım ve ödemeleri ya da yurt dışına yaptıkları ödemeleri İçişleri Bakanlığı’na bildirmek zorundalar.
İçişleri Bakanlığı’na verilen bu kayyum atama, denetleme ve sürekli mali denetim yapma yetkisi, aynı zamanda, dernekleri ve vakıfları baskı altına alma, korkutma, sindirme ve giderek faaliyet yürütemez ve muhalefet edemez hale getirmeyi hedefliyor.
AKP-MHP iktidarı kendilerine muhalif saydıkları dernekleri ve vakıfları sindirmek için her zaman enselerinde olacaklardır.
Bu kanun anti demokratik, hukuka aykırı ve Türkiye’deki tüm demokratik ve sivil toplum örğütlenmesine zarar verecek, işlevsiz kılacaktır. Öyle ki, başta hak temelli mücadele veren insan hakları dernekleri, Alevi dernekleri, kadın hakları dernekleri, çocuk ve mülteci hakları dernekleri, ve LGBTİ+ hakları dernekleri ve vakıfları, İç İşleri Bakanlığı’nın tek kararı ile kapatılma ve her an kayyum atanma riskiyle karşı karşıyadır.
Demokrasi ve toplumun sivil siyasete aktif katılım kanallarını tıkayan bu yasaya karşı çıkması gerekiyor. Çünkü bu yasa ile sadece demokratik ve sivil toplum örgütlenmeleri engellenmek ve halk susturulmak istenmektedir.
Örgütlenme ve dernekleşme hakkı evrensel bir haktır. Bu hakkın korunması için, kabul edilen kanunu geri çekilmesi için mücadele her bireyin, derneğin ve vakfın görevi ve sorumluluğudur.
Turan Eser / Birgün
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder