Ahmet Kurtuluş...
AKP İzmir İl Başkan Yardımcısı’ydı.
Gözaltına alınacak FETÖ şüphelilerinin listesini mafyaya sızdırmakla suçlanıyordu. Cezaevinden kurtarma vaadiyle, Emniyet’ten alınan listedeki Fethullahçılardan para koparılıyordu. Yani, siyaset-devlet-mafya ortaklığıyla FETÖ borsası işletiliyordu.
Kilit adam Kurtuluş’un bildiklerini anlatmaya başlamasıyla öldürülmesi bir oldu. İşte o cinayet davasında geçen hafta karar çıktı. Tetikçiler ve yardımcıları cezalandırıldı.
Ancak bitmedi. Devam eden, bu cinayetin perde arkasına dair, belki de azmettiricilerine ulaşılabilecek bir soruşturma daha yürütülüyor.
Tam da burada üç kritik nokta var:
1- Sedat Peker neden bu konuda konuşmuyor? Öyle ya, öldürülen Ahmet Kurtuluş’un çocukluk arkadaşı. Birlikte tatiller yaptığı aile dostu. Hatta, üstünde Sedat Peker yazan kutulardaki elmas kolyeleri önemli koltuk sahiplerine vermek için kullandığı kişi. Evet, Peker çok şey biliyor bu cinayete dair ama şimdilik suskun.
2- Mahkeme kararında var: Ahmet Kurtuluş’u öldürme emrini verenlerden biri şu an Arjantin’de tutuklu olan suç örgütü lideri Serkan Kurtuluş’tu. Ne ilginçtir, o da “elimde kayıtlar var” diyerek şu sıralar demeçler veriyor. FETÖ borsasının siyasi ayağına dair şantaj içerikli sözler söylüyor. Acaba Arjantin’e siyasi sığınma dosyasını mı doldurmaya çalışıyor?
3- Ahmet Kurtuluş cinayetine dair yürüyen yeni soruşturma dosyasına gizlice birileri baktı mı? Dosyada görevi olmamasına rağmen, 2020 Aralık ayında UYAP kayıtlarına girip kimler neleri karıştırdı? Birileri FETÖ borsası soruşturmasının nerelere uzanacağını mı merak ediyor?
Evet, olmuş bunlar. Ve öğrendim ki, bu illegal duruma dair ayrı bir soruşturma başlatılmış. İzmir Cumhuriyet Başsavcılığı’nın görevlendirmesiyle bilirkişi log kayıtlarını inceliyormuş. Bakalım, sonuç ne çıkacak...
***
Gidemeyen Egemen Bağış
Egemen Bağış ile Ali Bayramoğlu’nun uçaktaki fotoğraflarına bakıyorum.
Egemen Bağış’ın SBK’nin uçağını kullandığını okuyorum.
Egemen Bağış’ın Prag Büyükelçisi olduğu gerçeğini hatırlıyorum.
Aklıma geliyor...
Sen git, üniversiteyi Amerika’da oku.
Sen git, iş hayatına Amerika’da başla.
Sen git, Türk-Amerikan Dernekleri Federasyonu Başkanlığı yap.
Sen git, Türkiye-ABD Parlamentolararası Dostluk Grubu Başkanlığı koltuğunda otur.
Sen git, başmüzakereci ol, Amerika’ya öğrenci gönderen şirket aç, hatta Amerikan vatandaşı olduğun bile iddia edilsin...
Ama Amerika’ya gideme!
Evet, Egemen Bağış’tan bahsediyorum...
Bilen bilir, Rıza Sarraf ve Halkbank davasında Bağış’ın adı çok kez geçti. Duruşmada fotoğrafı bile gösterildi. Keza, Türkiye’de kapatılan 17 Aralık dosyasının tamamı da “delil” diye konuldu.
Belli ki, bundandır ki Egemen Bağış “ikinci vatanı” Amerika’ya ayak basamıyor. Acaba hakkında bir yargılama süreci başlayacağından mı şüpheleniyor?
Öyle ya, Amerika’da devam eden davadaki 50’den fazla gizli dosyanın içinde de daha neler var, henüz bilinmiyor.
***
Defterimden üç not
1- Adı kirli işlerle gündemden düşmeyen Paramount Otel’de kalanların listesi gün geçtikçe kabarıyor. Eski Başbakan Binali Yıldırım’dan sonra bir başka kritik siyasetçinin ismi de fısıldanıyor. AKP’nin kurmay kadrosundan olan o ismi dile getirenler, iddialarını şöyle güçlendiriyor:
“Binali Bey kaldığında yandaki otelden görünmemek ve rahatsız olmamaları için araya beyaz perde çekiliyordu. AKP yöneticisi o isim geldiğinde de aynısını yaptık.”
Siyasetçiler bu konularda sessizliğini korudukça, haklarındaki şüphelerin daha da artacağını unutmamalı.
2- Cumhurbaşkanlığı Ekonomi Politikaları Kurulu üyesi Korkmaz Karaca’nın, Sezgin Baran Korkmaz’ın verdiği arabayı kullandığı ortaya çıktı. Aynı Karaca’nın, SBK’nin başı belaya girince de arabayı geri verdiği öğrenildi. Duydum ki; SBK buna çok içerlemiş. Öyle ki, gözaltına alınmadan önce yakın çevresine “Hasan Doğan’a zarar vermeyeceğimi bilsem, çıkar konuşurum ona dair” diyormuş.
3- TBMM Dışişleri Komisyonu üyeleri geçen hafta Washington’daydı. CHP ve İYİ Parti temsilcilerinin de olduğu heyet, ABD Kongresi üyeleriyle görüştü. İddia o ki; yapılan temaslar pek de verimli geçmemiş. Hatta bazı ABD temsilcilerinin Türk heyetiyle birlikte fotoğraf çektirmekten kaçındığı da olmuş. Aynı kareye girmeme nedeninin AKP’den kaynaklandığını ileri sürenleri duydum. Ama heyete “korona önlemi” olarak aktarmışlar.
ABD’de AKP’nin nesli tükeniyor
AKP, ABD ile ilişkileri nasıl düzelteceğini tartışıyor. Günlerce Joe Biden ile Erdoğan’ın ilişkilerini konuştuk. NATO zirvesinde yapılan toplantı hâlâ akıllarda. Ama bu sıralar duyduğum bir şey daha var. AKP, ABD’de neredeyse bitmiş.
Ne kadardı ki, diyebilirsiniz. Elbette az. 2018 seçimlerinde ABD’de yaşayan Türklerin sadece yüzde 15’i AKP’ye oy vermişti. Ancak o günden bu yana bir arpa boyu yol gidemediği gibi, parti daha da gerilemiş.
Bu gerilemenin bir sembolü de var: MÜSİAD’ın yakın döneme kadar ABD Başkanı olan Mustafa Tuncer. Yıllarca AKP için çalışan, partiyi ABD’de anlatan, 2018’de Sakarya’dan aday adayı olan bir isimdi o. Ancak Tuncer iki yıl önce AKP’den ayrılmış. Yetmemiş, Saadet Partisi’ne katılmış. Hatta partinin genel idare kurulu üyesi olmuş. Ve bugün işte o Mustafa Tuncer’e AKP’nin ABD’deki erimesinin sembolü olarak bakılıyor.
Yeşil sermayenin en önemli örgütü MÜSİAD’ın ABD temsilcisinin AKP’den kopması elbette bir sembol. Ama bir sonucu da var. Galiba AKP’yi ABD’de anlatacak kimse kalmamış.
Barış Pehlivan / Cumhuriyet
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder