26 Mart 2022 Cumartesi

Rusya-Çin ittifakı test ediliyor - Erhan Nalçacı / SOL

'Gerilimlere rağmen Çin ve Rusya ittifakı daha da fazla birbirine yaslanacak gibi duruyor. ABD’nin Rusya karşıtı yaptırımları Çin’e doğru geliştirip geliştirmeyeceğine bakmak gerekiyor.' 

Kapitalizmde devletler arasında mutlu evlilik yoktur. Rekabet, ulusal sermayeler arasında çıkar çatışması ve geleceğe ilişkin kaygılar…

Çin’in nüfusunu, sanayi gücünü ve hızla gelişen askeri yeteneklerini düşününce özellikle Rusya tarafının kaygıları anlaşılabilir.

Ukrayna olayında ise Çin satır aralarında Rusya’nın Ukrayna’ya girmesinden hoşlanmadığını hissettiriyor. Çin muhtemelen kaçınılmaz olarak gördüğü ABD ile askeri yüzleşme için daha fazla zamana ve hazırlığa gereksinimi olduğunu düşünüyordu. Sonuçta zaman yükselen aktörün lehine çalışır. Ukrayna’daki Batı emperyalizmi ile Rusya’nın arasındaki bu erken göğüsleşme Çin’in çok işine gelmemiş olmalı.

Bunun farkında olan ABD’li siyasiler Çin’i sıkıştırmaya çalışıyorlar. Eğer Rusya’yı dünyadan tecrit etmeyi deneyen yaptırımlara Çin katılmazsa bunun “sonuçları” olacağını ikili görüşmelerde açıkça söylüyorlar.

Konuyu anlamak için ana hatlarıyla Çin ve Rusya arasındaki ittifak ilişkisine bir kez bakmakta yarar var. 

2008 sonrası ABD’nin Pasifik stratejisi ve Çin’i hedef tahtasına koyması iki devlet arasındaki ittifakın askeri boyutunu ve zeminini açıklıyor. Çin gerçi logaritmik bir hızla askeri teknolojisini geliştiriyor ama 10 sene önce Rusya’nın sağladığı askeri şemsiyeye çok daha fazla ihtiyacı vardı. Bugün bile Rusya’nın 4 bin civarındaki nükleer başlığına karşı Çin’in 300 civarındaki nükleer başlığını ve ayrıca Rusya’nın balistik füzelere karşı savunma sistemlerinin üstünlüğünü düşününce Pasifikteki bir işbirliğinin temeli anlaşılıyor.

Yine Çin’in dünya kapitalizminin sorunlarını aşmak üzere ileri sürdüğü Yeni İpek Yolu’nun güvenliğinin de Rusya’ya ihale edildiğini hatırlamak gerekiyor. Çin’in Cibuti’deki askeri üssünü saymazsak Yeni-İpek yolu boyunca Çin’in askeri bir varlığı bulunmuyor. Rusya’nın ise geçmişten gelen ilişkileri ile Orta Asya ülkelerindeki askeri varlığı, Kazakistan’a geçenlerde yaptığı müdahale, Kafkaslardaki başat rolü ve hatta Suriye’ye yaptığı müdahale Yeni İpek Yolu’nun güvenliği kapsamında okunabilir.

Bunun ötesinde Batı emperyalizminin, özellikle ABD’nin ekonomik yaptırım paketlerinin iki ülkeyi birbirine daha çok yaklaştırdığı görülüyor. Kapitalist rekabetin sefil doğasını bilmesek bu ekonomik işbirliğinin neredeyse bir entegrasyona gittiğini söyleyeceğiz.

ABD ne yapıp edip Rusya ve Almanya arasındaki Kuzey Akımı-2 projesini Ukrayna olayı esnasında sabote etmeyi ve kendi sıvılaştırılmış doğalgazını Avrupa’ya daha fazla satmayı başardı.

Ama öte yandan Rusya ve Çin arasında büyük çaplı bir doğalgaz ticareti başlamış gözüküyor. Aşağıda dev bir maliyetle inşa edilen ve Sibirya doğalgazını Çin’e taşıyan Sibirya Gücü Doğalgaz Boru Hattı görülüyor. Yapılan anlaşma doğrultusunda 2019’da devreye giren bu hattan Çin’e 30 yıl içinde trilyonlarca metreküp doğalgaz ihraç edilecek.

Haritada 3000 km’lik Sibirya’nın Gücü Boru Hattı görülüyor. Rusya’dan çıkartılan doğalgazı 30 yıl boyunca Çin’e sevk edecek hat 2019 yılında devreye girdi.

Aşağıda ise anlaşması yapılan ve Rusya’nın Yamal doğalgaz rezerv alanından Moğolistan üzerinden doğalgazı Çin’e taşıyacak Sibirya’nın Gücü 2 Boru Hattı görülüyor. Ayrıca Rusya’nın Pasifik bölgesinde Çin’e sıvılaştırılmış doğalgaz ve petrolü gemilerle taşıma anlaşması yaptığını hatırlatalım.

Tüm bu gelişmeler Çin’in hem kömüre olan bağımlılığını azaltacak hem de Rusya dışındaki diğer ülkelere olan enerji bağımlılığını.


Anlaşmaları yapılan ve Yamal doğalgazını Moğolistan üzerinden Çin’e taşıyacak olan Sibirya’nın Gücü 2 Doğalgaz Boru Hattı görülüyor.

Ayrıca iki ülkenin ticaret hacmine bakmak da bir fikir verecektir. 2021 yılında Rusya ile Çin arasındaki ticaret hacminin üçte bir oranında arttığı ve 146 milyar dolara ulaştığı bildiriliyor. Karşılaştırma açısından Türkiye’nin tüm dış ticaret hacminin 50 milyar dolar civarında olduğunu söylersek rakamın büyüklüğü daha iyi kavranacaktır.

Son olarak da mali sermayenin durumuna bakalım. Batı emperyalizminin uyguladığı yaptırımlar ülkeler arasında para transferini sağlayan SWIFT sisteminden Rusya’nın dışlanmasına yol açtı. Bu yaptırım normalde bir ülkenin belini büker gerçekten. 

Ancak Rus bankalarının Çin’in UnionPay’i ile çalışmaya başladığı ve böylece 180 kadar ülkeyle para transferi gerçekleştirilebildiği söyleniyor. Ayrıca yaptırım uygulanan 300 kadar Rus şirketi Moskova’da bulunan Çin bankalarında hesap açtırarak SWIFT yasağını deliyor.

Görüldüğü gibi bütün gerilimlere rağmen Çin ve Rusya ittifakı boş değil ve daha da fazla birbirine yaslanacaklar gibi duruyor.

24 Mart’ta Çin’in resmi yayın organı olan Global Times’ın başyazısında özet olarak “Ukrayna’daki kanlı savaş durdurulabilirdi ama savaşa susamış ABD bunu istemiyor ve kendi çıkarları doğrultusunda uzamasını istiyor” denildi.

Şimdi ABD’nin Rusya karşıtı yaptırımları Çin’e doğru geliştirip geliştirmeyeceğine bakmak gerekiyor. Eğer buna yeltenirlerse olayın çapı ve sonuçları çok farklı olabilir.

Erhan Nalçacı / SOL




Hiç yorum yok:

Yorum Gönder