28 Nisan 2023 Cuma

Sınıf mücadelesinde bir sanatçı: MEHMET ÖZER - (Özcan Yaman / EVRENSEL)

 

1 Mayıs’a sayılı günler kala emek mücadelesine ömrünü vermiş bir sanatçı Mehmet Özer’e merhaba demek istedim. Fotoğrafçı, şair, yazar dendiğinde ve sınıf mücadelesiyle düşünüldüğünde ilk akla gelen isim Mehmet Özer olur.


Yıllardır tanışırız, zaman zaman görüşürüz. Mehmet’i her gördüğümde aklıma Sennur Sezer’in “Aydın ve sanatçılar işçi sınıfının yanında değil, içinde olmalıdır…” sözleri gelir.

Nerede hak, hukuk ve demokrasi mücadelesi varsa orada Mehmet Özer vardır. 1990’lı yıllarda Zonguldak Büyük Madenci Grevi ve Yürüyüşü’nden, Madımak, Ankara Katliamı, Cumartesi Annelerine; Tekel Direnişlerinden, Gezi direnişine Yüksel Caddesi’ndeki protestolarda elinde makinesiyle hep Mehmet’i görürüz. Grevlerde elinde megafon şiirler okur. İşçilerin Mehmet ağabeyidir. Yaşamının anlamını, daha güzel bir ülke yaratılmasında verilen mücadelelerde bir özne olarak gösterir. İdeolojisini başta fotoğraf olmak üzere sanatın birçok alanıyla iç içe yaşayan bir sosyalist aydındır Mehmet.

Ankara Fotoğraf Sanatçıları Derneği (AFSAD) Toplumcu Gerçekçi Belgesel Fotoğraf Atölyesinde yıllardır öğrenciler yetiştirir. Birçok kitaplar, albüm çıkartmışlar, sergiler açmışlardır. Ankara Mülkiyelilerdeki odası sürekli doludur. Şairler, yazarlar, işçiler, fotoğrafçılar mini bir lokal gibidir kısaca.

Toplumsal belleğin görüntülerine mi ihtiyaç var? Arayın Mehmet Özer’i.  Fotoğrafın toplumsal mücadeledeki yerini mi araştırıyorsunuz, tez mi hazırlıyorsunuz Mehmet Özer orada. Benim de çokça yararlandığım kaynaktır Mehmet Özer.

Sergi salonlarında, sokaklarda, üniversitelerde, varoşlarda, cezaevlerinde, fabrikalarda çok sayıda sergi açtı. Yaşamdaki duruşunu “Hayatın şarkılarını söylüyor, şiirlerini okuyorum” “Hatırladığın kadar güçlü, unuttuğun kadar suçlusun, unutma” diye özetler Mehmet. Fotoğraf ve şiirin yaşamı savunmanın ve yeniden üretmenin en etkili silahı olduğunu her daim hatırlatır.

Kontrast dergisinde özetlediği notlarını da buraya almak isterim:

NEDEN FOTOĞRAF ÇEKİYORUZ?

(…)

  • Sana bakarak, senden geçerek bana ulaşmalarını, beni anlamalarını, beni bulmalarını sağlamak için;
  • Senin gözlerinle kendimize bakmak için,
  • İnsanın bir yüzü, yüzünün içindeki binbir yüz halini gösterdiği için;
  • Dünyayı gösterip yeni dünyalar düşü kurdurduğu için;
  • İçimizdeki beni bulma serüvenimizde bize yol gösterdiği için;
  • Hayatımızı anlamlandırıp, yeni anlamlar kattığı için;
  • İçimizdeki beni herkesle paylaşıp, bizi yaşamla eşitlediği için;
  • Dokunmadan, konuşmadan iletişim kurabildiğimiz için;
  • Ölmekten korktuğumuz, yaşadığımızı kanıtlamak ve ardımızda izler bırakmak için;
  • Bizim ömrümüzden daha uzun olduğu için;
  • Değişmeye inandığımız ve bizdeki, toplumdaki değişmeyi gösterdiği için;
  • İtiraz hakkımızı etkin bir biçimde kullanmamıza olanak sağladığı için;
  • Her insanda kendimizden bir şeyler bulduğumuz için;
  • Hayata dair söylenecek sözümüz olduğu için;
  • Bizi dilbaz, düşbaz ve işgüzar yaptığı için;
  • Olup biteni, akıp gideni anlamak için;
  • Size dair şeyleri anlamaya, anlamlandırmaya çalışırken; kendimizi anlamamıza yardımcı olduğu için;
  • Bir başına kalabalık olan fotoğrafın, yalnızlığımızı paylaşıp bizi çoğalttığı için;
  • Toplumsal belleğimizi diri tutup, tarihimizi ışıkla, zamanla yazdığı için;
  • Sözün tükendiği yerde fotoğraf konuştuğu için;

NEYİN FOTOĞRAFINI ÇEKİYORUZ?

(…)

  • “-Ellerimizde zamana ve ışığa hükmeden kalbimizle, kalabalık caddelerin, ırmak gibi akıp giden yürüyüş kortejlerinin, vitrinlerden yansıyan yoksulluğumuzun fotoğrafını çekiyoruz.
  • Kuşun bile yuva yaptığı dünyada evsizlerin, yurtsuzların büyük yoksulluklarının fotoğrafını çekiyoruz.
  • Adına fotoğraf makinesi dediğimiz göğsümüzün üstünde sallanıp duran kalbimiz, aklımızı süzgecinden geçen, kalbimizin de onayladığı ayrılıkların, acıların, kederlerin fotoğrafını çekiyoruz.
  • İşgalcilerin kül ve enkaza çevirdiği kentlerin ve külün içindeki közün fotoğrafını çekiyoruz.
  • Serin dağ başlarında konuklarını bekleyen rüzgarın, kayalarda ağlayan suların, bize birlikte yaşamayı öğreten ağaçların fotoğrafını çekiyoruz.
  • Anne acılarının, çocuk sevinçlerinin ve açlıktan küçülen bedenlerin fotoğraflarını çekiyoruz.
  • Dışlanmışların, ötekilerin fotoğrafını çekiyoruz.
  • Hayatın ve aşkın, vefanın ve vicdanın fotoğrafını çekiyoruz.
  • Yolların, yolculukların, bir sırt çantasına sığdırılan bir ömrün fotoğraflarını çekiyoruz.
  • Akıp giden hayatın, aklımızın eşiklerine, kalbimizin nehirlerine taşıdığı öyküleri çekiyoruz…”
  • Özcan Yaman / EVRENSEL

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder