2 Kasım’da yayınlanan TCMB Enflasyon Raporu kabaca 2024 ikinci yarısından itibaren hızlanan bir sermaye saldırganlığını müjdeliyor.
Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası (TCMB) yılın dördüncü ve son Enflasyon Raporu’nu, 2 Kasım Perşembe günü yayınladı. Raporda 2023 yıl sonu enflasyon tahmini Temmuz raporundaki yüzde 58’den yüzde 65’e, 2024 yıl sonu tahmini ise yüzde 33’ten yüzde 36’ya yükseltildi. Rapor, ekonomi yönetiminde cumhurbaşkanlığı seçimleri sonrası yaşanan yol haritası değişikliği nedeniyle daha kapsamlı şekilde irdelenmeyi gerektiriyor, ancak burada bir ilk adım olarak öne çıkan birkaç noktayı vurgulamakla yetineceğiz.
Sermaye ücret zamlarını silmeye hazırlanıyor
Enflasyon raporunda, yılsonu tahminleri kadar, öngörülen patika önem taşıyor. Buna göre Ekim ayı itibarıyla yüzde 61,4 düzeyinde olan yıllık tüketici enflasyonunun Mayıs 2024’e kadar yükselişini sürdürmesi, bu tarihte yüzde 75-80 düzeylerinde zirve yaptıktan sonra yılın ikinci yarısında çok sert bir gerileme eğilimine girerek yılı yüzde 36 seviyesinde kapatması öngörülüyor. Peki bu yol haritası bize ne söylüyor?
Aşağıda yer alan grafikte merkez bankası tahminlerinin gerçekleşebilmesi için aylık enflasyondaki ortalama artışlara dair bizim hesaplamalarımıza yer verilmiştir. Buna göre, Ocak 2022 ile Ekim 2023 arasında ortalama yüzde 4 civarlarında gerçekleşen aylık enflasyonun 2023’ün son iki ayında yüzde 3,2’ye yavaşlaması, 2024’ün ilk 5 ayında yüzde 4,1 seviyelerine sert şekilde hızlanması, yılın ikinci yarısında ise yine sert biçimde yüzde 1,5 gibi oldukça düşük bir patikaya oturması gerekiyor.
Cumhurbaşkanlığı seçimlerinin ardından döviz kurlarında yaşanan sert artışın ve vergi oranlarının yükseltilmesinin fiyatlara yansıması büyük oranda gerçekleşti, bu anlamda aylık enflasyon temposunda bir düşüş yaşanması şaşırtıcı değil. Zira Merkez Bankası da raporda (ve daha öncesinde PPK metinlerinde) bunu dile getiriyor. 2024 yılı başı itibarıyla ise Merkez Bankası, ücret artışları, yeni vergi “ayarlamaları” gibi bir dizi faktöre bağlı olarak aylık enflasyonda belirgin bir ivmelenme bekliyor. Bu noktada özellikle asgari ücret zammı nedeniyle Ocak ve doğalgazda bedelsiz kullanım süresinin dolması nedeniyle Mayıs aylarına dikkat çekiliyor. Öte yandan Merkez Bankası, yılın ikinci yarısında “ücret zammı riski görmüyor” ve aylık enflasyon yılın ilk yarısındaki yüzde 4,1’lik bir tempodan yüzde 1,5’lik bir platoya çakılıveriyor.
Lafı dolandırmanın gereği yok; sermaye sınıfı ve onun ekonomi programını yönetenler, Ocak-Haziran döneminde kabaca yüzde 30’lara yaklaşabilecek 6 aylık birikimli enflasyonun ardından, yıl ortasında ücret zamlarını pas geçme, en iyi ihtimalle komik denilebilecek bir artış yapma hazırlığındalar. Mehmet Şimşek’in ücret zamlarında gerçekleşen enflasyon değil, beklenen enflasyonun dikkate alınacağı şeklindeki açıklamalarının sermaye çevrelerinde yarattığı iştah malum. Ek olarak Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın da benzer yönde açıklamalarına yakın zamanlarda tanık olduk.
İşten çıkarmalar hızlanacak: Ekonomide 2026’ya uzanan bir yavaşlama öngörülüyor
Enflasyon Raporu’nda burada yer vereceğimiz bir diğer dikkat çekici nokta, Merkez Bankası’nın yine özellikle 2024’ün ikinci yarısı itibarıyla ekonomide ciddi bir yavaşlama beklemesi. Bu, dünyaya “ana akım iktisat” denilen modern paganlığın penceresinden bakanlar için enflasyonda çok ciddi düşüş beklentisine “gerçekçilik” katan unsurlardan önemli bir tanesi.
Ekonomide sert yavaşlama beklentisini, Enflasyon Raporu’nda yer alan aşağıdaki grafikten anlıyoruz. Grafikte kırmızı renkli eğri “çıktı açığı”nı gösteriyor. “Çıktı açığı” kavramını, gerçekleşen ekonomik büyümenin, “potansiyel büyüme” tahmininden hangi yönde veya ne kadar saptığı şeklinde tanımlayabiliriz. Potansiyel büyüme, ekonomide tüm üretici güçler tam kapasite çalıştırıldığında gerçekleşeceği tahmin edilen büyüme oranı anlamına geliyor.
Bu eğriye göre, ekonomik büyüme 2023 ortalarından itibaren hız keserek 2024 ortasında potansiyel düzeyine geriliyor. Devam eden ivme kaybıyla beraber büyüme 2025 Mart ayı civarında dip yapıyor ve raporun tahmin aralığında yer alan 2026 Eylül sonuna kadar da potansiyelinin altında seyrediyor. Nitekim Temmuz ayında yayınlanan bir önceki Enflasyon Raporu’nda 2024 yılı enflasyon tahminine yapılan revizyona 0,4 puan pozitif katkı koyan çıktı açığı tahmini, yeni yayınlanan rapora göre yüzde 33’ten yüzde 36’ya yapılan revizyona 0,7 puan aşağı yönlü katkı yapmış. Kimi burjuva iktisatçılarına göre bu 2024 için sadece yüzde 2 civarı bir ekonomik büyümeye işaret ediyor. Son 20 yıllık büyüme ortalamasının yaklaşık yüzde 5,5 olduğu düşünüldüğünde, bu durum ekonominin oldukça düşük viteste çalıştırılması demek.
Tüm bunların emekçiler için anlamı çok açık: Ekonomide durgunluk ve işsizlik oranlarında yükseliş; üstelik ücretlerin mal ve hizmet fiyatları karşısında ezildiği bir tabloda. Avrupa’da yaşanan durgunluk ve Merkez Bankası’nın kur politikalarına bağlı olarak, Türk lirasının reel bazdaki seyri, özellikle emek-yoğun ihracatçı sektörlerde istihdam kayıplarının çok daha hızlı olabileceğine işaret ediyor. Daha açık konuşmak gerekirse tekstil, önümüzdeki süreçte işçi sınıfının kanının en çok akıtılacağı sektör olarak öne çıkıyor.
Özetlemek gerekirse, 2 Kasım’da yayınlanan TCMB Enflasyon Raporu kabaca 2024 ikinci yarısından itibaren hızlanan bir sermaye saldırganlığını müjdeliyor. Patronların 2021-2022 yıllarında yaşadığı kar patlamasının diğer yüzü olan enflasyonun, emekçilerin boğazını sıkarak dizginleneceği bir yol haritası söz konusu. Başka deyişle cephenin karşı tarafında hazırlıklar son sürat sürüyor. Buna karşı emekçi sınıfların cephesinde mevzilerin güçlendirilmesi, bunun da ötesinde karşı saldırı hazırlıklarının şimdiden başlaması elzem görünüyor.
MEHMET TUNA DOĞAN / soL-Özel
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder