Kudüs'te öldürülen Diyanet personeli imamın hedefinin Hamas'a katılmak olduğu iddia edildi (Candan Yıldız)
"Filistin meselesinden, Suriye'deki şehit haberlerinden etkilenen bir kişiydi. 2018'de Suriye'den şehit haberleri geldiği zaman 'devlet imkan verse de cepheye gitsek' dediğini duymuştum. Şehit olmak onun için önemliydi"
Hasan Saklanan
Hasan Saklanan… Diyanet'te imam olarak çalışıyordu. Ürdün üzerinden gittiği Kudüs'te İsrail polisine arkadan bıçaklı saldırıda bulundu. İsrail polisi olay yerinde ateş ederek Saklanan'ı öldürdü.
Saklanan'ın Diyanet turuna katılmak için başvuru yaptığı, İl müftülüğünden izin aldığı ancak Diyanet turu ile İsrail'e gidip gitmediği net değil.
İmam Saklanan'ın iki aydır sigarayı bırakıp beslenmesine dikkat ettiği, asıl hedefinin de Hamas'a katılmak olduğu iddia edildi. Bağlantılar aracılığı ile Gazze'ye geçmek istediği tahmin ediliyor.
Uçuş bileti bilgilerine göre 29 Nisan 15.41'de Ürdün'deki Allenby Sınır Kapısı'ndan İsrail'e giriş yapan Hasan Saklanan, 1990 Urfa-Eyyübiye doğumlu. 34 yaşında İsrail polisini arkadan bıçaklamaya çalışırken Eski Şehir Kudüs'te öldürüldü.
Diyanet imamı Saklanan, Şanlıurfa'nın Haliliye ilçesi Kepez mahallesindeki kırsaldaki bir köyde cami imamlığı yapıyordu. Sözleşmeli olarak girdiği Diyanet İşleri Bakanlığı'nda sonradan kadrolu oldu.
Daha önce çalıştığı Ankara-Şereflikoçhisar Acıkuyu Köyü sakinleri, Hasan Saklanan'ın 1 ya da 1,5 yıl görev yaptıktan sonra 'Becayiş' yöntemiyle memleketi olan Şanlıurfa'ya göreve gittiğini söyledi.
Arap olduğunu öğrendiğim Hasan Saklanan'ı tanıyan Acıkuyu eski muhtarı "Diyanet'in hutbelerini okuyordu. Fazla kimseyle samimi değildi" diye konuştu.
Saklanan'ı tanıyan bir meslektaşı da, ki kendisi Şereflikoçhisar'da imam olarak çalışıyor, "Filistin meselesinden, Suriye'deki şehit haberlerinden etkilenen bir kişiydi. 2018'de Suriye'den şehit haberleri geldiği zaman 'devlet imkan verse de cepheye gitsek' dediğini duymuştum. Şehit olmak onun için önemliydi" bilgisini verdi.
Urfa Kepez'de onu tanıyan eski muhtarın verdiği bilgiye göre Hasan Saklanan eşine "İki üç gün bir yere gideceğim" demiş. En son iki gün önce de arayarak Urfa'da olduğunu söylemiş.
"Filistin meselesine duyarlılığı fazlaydı" diyen eski muhtar "Gazze'ye gideceği hiç aklımıza gelmezdi. Bilseydik engel olmaya çalışırdık. Küçük çocukları var. Dört çocuğunun en büyüğü 10 yaşında" diye konuştu.
Bu arada Hasan Saklanan'ın gri ya da yeşil pasaportu yokmuş. Bordo pasaportla Ürdün üzerinden İsrail'e gitmiş.
Aile cenazenin nasıl ve ne zaman alınacağı konusunda bir bilgiye henüz sahip değildi.
/././
"Zarar"ın kıyısında dolaşmak (Çiğdem Toker)
Olağanüstü dönemlerde merkez bankalarının zarar açıklamasının "geçici ve istisnai" olduğunu kabul etsek bile bu tez ve bu tablodaki inandırıcılık, kaçınılmaz olarak, zararın ardındaki politikanın kimler için ve hangi talimatla üretildiği sorusunda düğümlenmektedir.
Gelgelelim bu gerekçe ile söz konusu devasa tutar, öyle bir iki kez konuşulup geçiştirilecek bir konu değil. Çünkü KKM bir vak'adır. Kur'an'ı Kerim'i, "Nas"ı referans gösteren Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın yanlış faiz politikasındaki ısrarı ve bu ısrar doğrultusunda ekonomi yönetimini de baskı altına almasının bir bedelidir. Nasıl bir "bedel" denildiğinde, son derece kendine özgü olduğunu söylemek zorunlu. Hâlihazırda varlıklı olan gerçek ve tüzel kişiler için bedel değil, olsa olsa nimetten bahsedebiliriz. Hesapları büyüdü çünkü.
Ama milyonlarca yoksul ve ülke ekonomisinin tamamı için bir bedel niteliği taşıyan politikadır KKM.
İşte bu eleştiriyi yapmadan, uydurulmuş bir politik tercih olan KKM'nin yanlışlığını vurgulamadan bu müthiş (!) buluşa hiç dokunmadan yapılan para politikası değerlendirmeleri de eksiktir, sorunludur.
Merkez'in günlüğü makalesi
Bu yanlışı bugün bu yazıda vurgulamamın nedeni de Merkez Bankası'nın dün yaptığı genel kurul ile zamanlaması örtüşen bir makale. Merkez Bankası bünyesindeki araştırmacı ve uzmanların analizlerine yer veren Merkezin Güncesi adlı blog sitesinde "Merkez Bankası Faaliyetlerinde Kar Zarar Olgusu" başlıklı bir makale yayımlandı. Pandeminin sadece kişiler ve hane halkları değil merkez bankaları için zorlayıcı bir deneyim olduğu kaydediliyor. Pandemi döneminde genişleyici parasal politikaların pek çok ülke Merkez Bankalarında zarara yol açtığının altı çiziliyor.
Merkez Bankası'nın 818,2 milyar TL'lik zararında KKM'nin payının olduğunu belirtilmekle birlikte şu ifade dikkat çekiyor:
"Kur Korumalı Mevduat giderleri hariç tutulduğunda da artan faiz oranlarının, faiz giderleri ve menkul kıymet değer azalışları yoluyla, kârı azalttığı görülmüştür."
KKM kamu yararına aykırıdır
Yani KKM olmasa da Banka kârını azaltan faktörler bulunduğu vurgulanıyor. Merkez Bankası zararını başka ülkelerin merkez bankası bilançolarına bakarak, pandeminin bıraktığı hasarı referans alarak izah etmek büsbütün yanlış olmayabilir belki. Ama eksiklik barındırdığı kesin. Hele ki aynı makalenin hemen başında; Merkez Bankalarının, ticari bankalardan farklı bir biçimde kamu yararını gözeten bir çerçevede faaliyet gösterdiği tezi savunuluyorsa, KKM politikalarının kamu yararını hiç gözetmediği, tersine bölüşümü bozduğu için kamu yararını ihlal ettiği konusuna girilmesi gerekiyordu. KKM ile kamu yararı ilişkisine girmeden yapılan analiz eksiktir.
Dolayısıyla olağanüstü dönemlerde merkez bankalarının zarar açıklamasının "geçici ve istisnai" olduğunu kabul etsek bile bu tez ve bu tablodaki inandırıcılık, kaçınılmaz olarak, zararın ardındaki politikanın kimler için ve hangi talimatla üretildiği sorusunda düğümlenmektedir.
* * *
1 Mayıs İşçi Bayramı kutlu olsun.
(T24)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder