Elektrikteki kâr vurgununu Isparta’ya yağan kar açığa çıkardı + Isparta'yı günlerce elektriksiz bırakan Cengiz Holding: Tahminlerin ötesinde kar yağdı+'Benim elektriğimi verin' diyen yurttaşa bakanlık yetkilisinden yanıt: Al çay iç / (SOL)

 Elektrikteki kâr vurgununu Isparta’ya yağan kar açığa çıkardı (Yusuf Yavuz / SOL)

Elektrik Mühendisleri Odası uyarıyor: Önlem alınmazsa tüm ülke Isparta’nın akıbetini yaşayabilir…

Antalya, Isparta ve Burdur gibi üç ilde yaklaşık 2 milyon 200 bin elektrik abonesi bulunan bir dağıtım şirketi, doğası gereği daha çok kâr elde etmek mantığıyla çalışan özel sektöre devredildi. Böylece yeterli altyapı yatırımları yapılmadan, tüketicinin en temel insani ihtiyaçlarını düşünmeden beklenen “kâr”, Isparta’da kara yenik düştü. Enerji nakil hatlarının yenilenip yeraltına alınmadığı kentte kara kışın ortasında yaklaşık yarım milyon insan günlerce elektriksiz kaldı. Su ve doğalgaz sistemleri iptal oldu. Yılbaşından itibaren fahiş elektrik faturalarıyla karşı karşıya kalan halk, eksi 7-8 dereceyi bulan soğuk gecelerde çareyi birbirine sarılarak ısınmakta buldu.

(Isparta'da yarım milyon insan günlerce elektriksiz kaldı.)

Enerjideki özelleştirmenin geldiği nokta, dağıtım şirketlerinin denetiminin de özelleştirilmesini talep eder durumda. Elektrik Mühendisleri Odası uyarıyor: Bu sürece müdahale edilmezse, Isparta’da yaşanan sorun, tüm ülkenin gerçeği haline dönüşebilir…

Türkiye günlerdir Isparta’da yağan karın ardından elektriksiz kalan kentteki trajediyi konuşuyor. Isparta’nın da içinde bulunduğu üç ildeki elektrik dağıtımı hizmeti, 2013 yılında özel şirkete devredildi. Bugün devletin tüm kurumlarıyla çözmeye çalıştığı sorun, aslında yaklaşık 10 yıldır kamu yararından çok kendi yararını düşünen özel sektörün ihmallerinin yarattığı sorundan başka bir şey değil.

Elektrikteki vurgun özelleştirmeyle başladı

Isparta’yı günlerce karanlıkta bırakan elektrik kesintilerinin arkasındaki özelleştirme süreci ve denetimsizliği anlamadan ne bu kente yaşananları ne de ülkenin dört bir yanında yüksek faturalara isyan eden halkın tepkisini anlamak mümkün değildir…

AEDAŞ’taki özelleştirme sürecinde neler yaşanmıştı?

12 Aralık 2012 tarihinde bir soru önergesine yanıt veren dönemin Maliye Bakanı Mehmet Şimşek, Akdeniz Elektrik Dağıtım A.Ş’nin özelleştirilmesiyle ilgili ihale sürecinin 17 Ağustos 2010 tarihinde tamamlandığını ancak Özelleştirme Yüksek Kurulu (ÖYK) tarafından alınan yeni bir karar ile 11 Nisan 2011 tarihinde iptal edildiğini belirtiyor. Şimşek’in aktardığına göre tamamlanan özelleştirme ihalesinin iptal nedeni, söz konusu firmaların ihale şartlarını ve diğer yükümlülüklerini yerine getirmemeleri olarak gösteriliyor…

İptalin ardından AEDAŞ yarı fiyatına CLK'ya satıldı

Bu iptalin ardından Akdeniz Elektrik Dağıtım A.Ş, 7 Ağustos 2012’de yeniden ihaleye çıkarıldı. İhaleye 4 firma teklif verdi ve “en yüksek teklif” olarak değerlendirilen 546 milyon dolar bedel ile Cengiz-Limak-Kolin (CLK) ortaklığına satıldı.

Tartışmalara neden olan bu özelleştirmenin ardından 17 meslek odası Antalya’da ortak bir açıklama yaparak ihale süreciyle ilgili bazı ayrıntıları ve kamuoyundaki çekinceleri dile getirdi. Türk Mühendis ve Mimar Odaları Birliği (TMMOB) Antalya İl Koordinasyon Kurulu tarafından 1 Kasım 2012 tarihinde yapılan basın açıklamasında, AEDAŞ’ın özeleştirme ihalesiyle ilgili en çarpıcı tespitlerden biri, iptal edilen ihaledeki en yüksek teklifin CLK’ya satılan tutarın iki katı civarında olduğu yönündeydi. Buna göre daha önceki ihaleye 19 firma teklif sunmuş ve 15 firma son teklif tarihinde dosyalarını sunmuştu. 24.11.2010 tarihinde teslim edilen ihale teklifleri arasında, 1 milyar 165 milyon dolar bedelle Park Holding A.Ş’nin verdiği fiyat en yüksek rakam olarak kayda geçmişti.

İptal edilen ihalede ilk üç teklif 1 milyar doların üstünde

Yeterli bulunan firmalar arasında 1 milyar 128 milyon dolar teklifle Enerjisa A.Ş ikinci, Emkat Ortak Girişimi ise 1 milyar 100 milyon dolar ile üçüncü sırada yer almıştı. TMMOB Antalya İl Koordinasyon Kurulunun açıklamasında, “Üç firma da sözleşme imzalamaya yanaşmamış ve teminatlarını yakarak ihaleden çekilmesi üzerine Nisan 2011 de ihale iptal edilmişti” ifadelerine yer veriliyor.

Millete küfrederek zenginleşen Cengiz'in firması

Türkiye, CLK ortak girişim grubunun bir üyesi olan Cengiz Holding’in patronu Mehmet Cengiz’i, tam da bu özelleştirme ihalesinin tartışıldığı dönemlerde ortaya saçılan ünlü tapelerde dile getirdiği iddia edilen “bu milletin ....a koyacağız” sözleriyle tanıdı.

En temel insani ihtiyaç işkence aracına dönüştü

Enerji dağıtım hizmetinin özelleştirilmesinin ardından CLK Akdeniz adıyla hizmet vermeye başlayan firmanın ilk yıllarda Antalya’daki elektrik kesintilerine karşı yetersizliği tartışma konusu oldu. Beklenmedik ölçüdeki elektrik faturalarının da gündeme gelmesiyle elektrikteki özelleştirmenin kamu yararından çok bir soygun düzeni yarattığı görülmeye başlandı. Antalya’da iki yıldır kapalı olan bir iş yerine 9 bin 538 TL elektrik faturasının gelmesi, tüketicilerin ancak faturaları ödedikten sonra itiraz edebilmeleri; en temel insani ihtiyaçlardan biri olan elektriği bir işkence aracına dönüştürüyordu.

Milyonlarca abonenin fişi Cengiz'in firmasının elinde

Konsorsiyumun ortaklarından Limak’ın hisseleri 30 Haziran 2017’de Cengiz ve Kolin’e devredildi. Günümüzde Cengiz ve Kolin’in kısaltmalarından oluşan (CK Enerji), CK Akdeniz dışında Sivas, Tokat ve Yozgat illerinde yaklaşık 1 milyon aboneyi kapsayan CK Çamlıbel Elektrik A.Ş’nin yanı sıra İstanbul’un Avrupa yakasında 4,5 milyon aboneyi kapsayan CK Boğaziçi Elektrik A.Ş olarak varlığını sürdürüyor. CK Enerjinin toplam abone sayısı, 7,7 milyon civarında. Bu rakam, ülke genelinde yaklaşık 46 milyon elektrik abonesi bulunduğu düşünüldüğünde, oldukça büyük bir orana tekabül ediyor.

Enerjide patates-soğan formülü olacak mı?

Isparta’da yaşanan elektrik krizi, enerjide üretimden-dağıtıma tüm kalemlerin özel sektörün insafına ve piyasacı mantığa terk edilemeyeceğini bir kez daha gösterdi. Tıpkı patates-soğan üzerinden başlayan, ardından gıda ürünlerinin önlemeyen fiyat artışları karşısında tanzim satış ya da tarım kredi kooperatiflerinin mağazalarıyla çözüm aramaya girişen iktidarın enerjideki yüksek fiyat ve arz sorunu karşısında nasıl bir çözüm bulacak, bekleyip göreceğiz.

Elektrik Mühendisleri Odası Isparta üzerinden iktidarı uyardı

Isparta örneğinden yola çıkarak yaşanan süreci özetleyen Elektrik Mühendisleri Odası (EMO), kentte yapılan incelemenin ardından yaptığı açıklamada, yalnızca dağıtım şebekelerinde değil, iletim şebekelerinde de hasarlar oluştuğuna dikkat çekerek şu tespit ve önerileri sıralıyor:

Bu durum, Isparta bölgesinde ağır kış koşullarına uygun enerji nakil hattı tasarımının yapılmadığını göstermektedir. Önce enerji nakil hatlarının ne zaman kimler tarafından nasıl yapıldığı, hatların kontrol ve bakımlarının zamanında ve yeterli düzeyde yapılıp yapılmadığının incelenmesi gerekmektedir. Bu nedenle bağımsız bir denetim yapılarak asli sorun belirlenmelidir. Diğer taraftan dağıtım şebekesinde de çok büyük sorunlar olduğu, kesinti esnasında elektrik cihazına bağlı yaşamını sürdüren yurttaşların ciddi sorunlar yaşadığı hatta ölümlerin olduğu iddia edilmektedir.  İktidar ‘kurulu gücü 100 bin MW`a çıkarttıkları’ iddiasıyla övünürken, 21. yüzyılda Türkiye’nin ortasında bir kentte insanlar günlerce soğukta kalıp, cefa çekmektedir. Bu olay karşısında Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı`nın (ETKB) tavrı çok önemlidir. Kamu yararına davranıp kesintinin sebeplerinin şeffaf bir şekilde incelenmesi ve  enerji nakil hatlarının kış şartlarına neden dayanamadığı araştırılmalıdır.”

Enerjide denetimin özelleştirilmesi gündemde

Sayıştay raporlarında, TEDAŞ`ın dağıtım şirketlerini eksik denetlediğine ilişkin tespitlerin bulunduğu da anımsatılan EMO’nun açıklamasında, Elektrik Piyasası Kanunu'nda 25 Kasım 2020 tarihinde yapılan değişiklikle elektrik dağıtım şirketlerinin denetiminin özel şirketler tarafından yapılmasının önünün açıldığına da dikkat çekilerek şöyle deniliyor:

Bu dönüşüm gerçekleşirse bütün ülkenin akıbeti Isparta gibi olacaktır. Şehir içi elektrik dağıtım şebekesinin neden çöktüğü bağımsız bir çalışma ile araştırılmalıdır. Özel dağıtım şirketinin gerekli önlemleri zamanında alıp almadığı, bakımların zamanında yapılıp yapılmadığı ilgili kamu kurumları tarafından incelenmelidir ve sonuçları şeffaf bir şekilde kamuoyuna duyurulmalı, ihmali görülen kişi-kurum-şirketler hakkında en ağır yaptırımlar uygulanmalıdır.

‘TEİAŞ’ın özelleştirilmesinden vazgeçilmeli'

Isparta elektrik kesintisi olayı, özelleştirilmiş elektrik şebekelerinin bir vaka analizi olarak rapor haline getirilip, tüm ETKB ilgili birimlerine, EPDK`ya ve Türkiye genelindeki dağıtım şirketlerine iletilmelidir. Isparta vakası ve eldeki bilgiler doğrultusunda TEİAŞ`ın özelleştirilmesinden vazgeçildiği derhal kamuoyuna ilan edilmelidir. EMO olarak daha önce de defalarca söylediğimiz gibi, özelleştirmeler ve serbest piyasa; ucuz, kaliteli ve sürekli elektrik değil, tam tersine pahalı, kalitesiz ve büyük kesintilere yol açan karanlığı Türkiye`ye getirmiştir. Enerji zamları enerji sektörünün hızla kamulaştırılması gerektiğini ortaya koymuştur. Bu olay bunu bir kez daha teyit etmiş olup, siyasi partilere bu acil durumu işleme almalarını kamusal bir sorumluluk ile hatırlatmak istiyoruz.”

YUSUF YAVUZ (SOL)

                                                                              ***

Isparta'yı günlerce elektriksiz bırakan Cengiz Holding: Tahminlerin ötesinde kar yağdı (SOL)

Isparta'da kar yağışı sonrası günlerce süren elektrik kesintilerinin ardından dağıtımcı şirketin Kolin ile birlikte ortağı olan Cengiz Holding ilk kez konuştu.

Günlerdir elektrik verilemeyen Isparta'nın elektrik dağıtımı işlerini yapan Cengiz Holding ve Kolin İnşaat bünyesindeki Akdeniz Elektrik Dağıtım A.Ş. (AEDAŞ) eleştirilerin odağı oldu. Yaşanan felakete ilişkin Cengiz Holding yetkilileri halktv.com.tr'den Seyhan Avşar'ın sorularını yanıtladı. Şirket; yaşanan mağduriyete "tahminlerin çok üzerinde ve aralıksız yağan kar yağışının" neden olduğunu iddia etti.

"Isparta karanlığa gömülmüş durumda, neden böyle oldu?" sorusuna şirket yetkilileri "planlanmış yatırımların tamamını gerçekleştirdiklerini ve hava olaylarını da yakından takip ettiklerini" ileri sürerek yanıt verdi.

Cengiz Holding yetkilileri "Ancak, Isparta’mızı 3 Şubat gününden itibaren etkisi altına alan yoğun kar yağışı, tahminlerin üzerinde çok üzerinde gerçekleşti ve uzun süre aralıksız olarak devam etti. Elektrik dağıtım görevini üstlendiğimiz 2013 yılından bu yana bölgede hiç yaşanmamış bir afet durumu söz konusu oldu" dedi.

Şirket yetkilileri yaşananlara ilişkin "Yoğun kar yağışı ile havai şebeke üzerinde meydana gelen kar ve buz yükü, proje usul esaslarına göre yapılan şebeke tasarımının çok üzerinde yüklenmeye sebebiyet verirken bu durum bazı dağıtım ve havai hat unsurlarının ağır hasar almasına yol açtı. Özellikle kırsal kesimde kar kalınlığının bazı bölgelerde 1-1,5 metreye ulaşması, kırsalda bulunan bazı hatlarımıza kar ve buz nedeni ile erişimde yaşanan aksaklıklar, dağıtım hatlarında yaşanan sıkıntı arızalara müdahaleleri yavaşlattı ve güçleştirdi" ifadelerini kullandı.

Yurttaşların mağduriyetlerinin giderilmesi için bir adım atıp atmayacakları sorusuna Cengiz Holding yetkilileri net bir yanıt vermedi. Şirket yetkilileri "Şu anda Isparta’da ilk önceliğimiz bir tek abonemizin bile enerjisiz kalmaması. An itibarıyla Isparta il merkezinde ve ilçe merkezlerinde enerjisiz şebekemiz bulunmamakta. Hedefimiz tüketicilerimizin hiçbir mağduriyet yaşamadan en iyi hizmeti alması. Bu anlamda gerek şirketimiz, gerekse çatısı altında faaliyet gösterdiğimiz Cengiz ve Koloğlu Grubu’nun, pandemi sürecinde olduğu gibi bundan sonra da her zaman tüketicinin yanında yer alacağını ifade etmek isteriz" ifadelerini kullandı.

Aynı sürecin yeniden yaşanmaması için bir yol haritası olup olmadığı sorulan şirket yetkilileri "Son yıllarda dünyanın gündeminde olan iklim krizi aşırı hava olaylarına ne yazık ki daha çok tanıklık etmemize yol açıyor. Biz de şirket olarak olağanüstü hava olaylarına karşı enerji dağıtım hizmetinde neler yapılabileceğine yönelik senaryolar hazırlayarak bunlara yönelik yatırım planlarımız ile yol alıyoruz" ifadelerini kullandı.

                                                                       ***

'Benim elektriğimi verin' diyen yurttaşa bakanlık yetkilisinden yanıt: Al çay iç  / (SOL)

Isparta'da çalışmaları yerinde izleyen Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı'na yurttaşlar tepki gösterdi. Kesintiye bir kişi 'Benim evimde sabaha kadar soba tütüyor gaz lambasıyla' diye isyan etti.

Kar yağışının ardından Isparta’da pek çok bölgede elektrikler kesilmişti. Kesintinin 4. gününde bölgeye giden Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Fatih Dönmez kesintinin yaşandığı mahallelerde incelemelerde bulundu.

Çalışmaların devam ettiği Zafer Mahallesi'nde Dönmez basın mensuplarının sorularını yanıtladı. Bu sırada açıklama yapan Bakan Dönmez'e yurttaşlar tepki gösterdi.

'Benim elektriğimi verin arkadaş!'

Halk TV'den Hazar Dost'un haberine göre, bölgeden uzaklaştırılmaya çalışılan yurttaş "Nereye götürüyorsunuz beni arkadaş? Ben halkım" dedi. Elektriğin gelmemesine isyan eden kişi, "Benim evimde sabaha kadar soba tütüyor, gaz lambasıyla. Benim elektriğimi verin arkadaş!" dedi.

Bakanlık yetkilileriyse yurttaşa "Al çay iç" yanıtını verdi. Kendisine uzatılan çayı reddeden yaşlı adam "Ne yapacağım ben çayı, benim elektriğimi verin arkadaş. Göstermelik çıktı o adam oraya. Allah'ın aşkına sabrettik, burama kadar geldi. 15 Temmuz'da Ankara'da kurşun yedim ben. Ayıp yahu. En sonunda çileden çıkardınız beni" diye konuştu.

Bilgiç'e "Dört gündür çoluk çocuk sefil olduk. Bu olay İstanbul'da olsaydı inan olsun dünya duymuştu. Çocuğum hasta" diyen yurttaşlar, yağan karın bu kadar uzun süreli bir mağduriyet yaratmaması gerektiğini söyledi.

'CK Elektrik mağduriyetlerinizi karşılayacak'

Mahallelinin tepkisinin ardından Zafer Mahallesi'nin büyük bölümüne elektrik verilmeye başlandı. AKP'li Vekil Bilgiç, yurttaşların mağduriyetinin CK Elektrik tarafından karşılanacağı sözünü verdi.

Erdoğan da çay fırlatmıştı

AKP'li Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan da Türkiye’nin güneyini saran orman yangınları ve Karadeniz’deki sel felaketinin ardından afet bölgelerinde yurttaşlara çay fırlatmış, olay tepki çekmişti. (SOL)


TARİHTE BUGÜN (8 ŞUBAT)




1870   Kız öğretmen okulu Dar-ül Muallimat açıldı Sınavla 32 kız öğrenci alındı.

1921   Büyük Millet Meclisi tarafından Antep'e gazilik ünvanı verildi Antep şehrinin adı Gaziantep oldu.

1935   Türkiye Büyük Millet Meclisi 5 dönem seçimleri yapıldı Cumhuriyet Halk Fırkası (CHF) iktidarı devam ediyor.17 kadın milletvekili ilk defa Meclise girdi Ara seçimlerde bu sayı18'e ulaştı Bu dönemde kadın milletvekillerinin meclisteki 395 milletvekiline oranı yüzde 4,5'du

1973   Eski Milli Birlik Komitesi üyesi emekli Korgeneral Cemal Madanoğlu ve 31 arkadaşının yargılanmasına, başlandı Cemal Madanoğlu ve arkadaşları, Millet Meclisi'ni feshederek Anayasa'nın tamamını veya bir kısmını değiştirmeye teşebbüsle suçlanıyorlardı.

1985   Hisarbank, İstanbul Bankası ve Odibank'ın 66 yöneticisinin mallarına tedbir konuldu Mallarına tedbir konulan bankacılar arasında Ömer Çavuşoğlu, Ahmet Kozanoğlu, Melih Saydam, Özer Uçaran Çiller de bulunuyor.

1986   6 yıl aradan sonra ilk işçi yürüyüşü Balıkesir'de yapıldı Yürüyüşe yaklaşık 5000 kişi katıldı.

1990   Amasya Yeniçeltek'te toprak altında kalan 63 işçiden umut kesildi. Madenin hava bacaları betonlandı Bir gün önce meydana gelen grizu patlamasında ölenlerin sayısı 66'ya ulaştı.

1991   81 şair savaşa karşı birer dize yazarak hazırladıkları ortak şiiri yayınladılar.

1956   Ekonomik sıkıntılar nedeniyle gazetelerin sayfaları 6'ya indirildi. Gazetelerin sayfa sayısı sınırlandı; piyango ve ikramiyeler yasaklandı.

1980   Tariş işçileri işletmenin bazı bölümlerini işgal etti, Çiğli İplik Fabrikası'nda işçiler fabrika kapılarını kapatarak barikat kurdu.

1992   Olağanüstü Hal Bölge (OHAL) valiliğine Ünal Erkan atandı.

1956   Ünlü dolandırıcı Sülün Osman Bursa'da yakalandı

1983    Cumhurbaşkanı Kenan Evren kürtajın günah olmadığını söyledi.

1951   Atatürk'ün manevi kızı ve Türkiye'nin ilk kadın pilotu Sabiha Gökçen, pilot olarak Kore Savaşı'na katılmak için başvuruda bulundu Sabiha Gökçen'in bu girişimi batı basının da geniş bir biçimde yer aldı Ancak Gökçen'in bu isteği Amerikan ordusunda kadın pilot bulunmaması nedeniyle gerçekleşemedi.

1980   İzmir'de 55 bin işçi 1 günlük işi bırakma eylemi yaptı Eylem yapan işçiler Devrimci İşçi Sendikaları Konfederasyonu DİSK'e bağlı sendikalara üyeydiler.

2015   Müzeyyen Senar hayatını kaybetti

2004   Cem Karaca, Türk Pop ve Rock Müziği sanatçısı hayatını kaybetti.(DY-1945)

2017   OHAL kapsamındaki 686 Sayılı KHK ile toplam 4 bin 464 kişi kamu görevinden çıkarıldı. 330 akademisyen ihraç edildi.

2018   E-Devlet üzerinden alt-üst soy bilgisi sorgulama (soyağacı sorgulama) hizmeti başladı. 1800'lü yıllara kadar aile geçmişi görüntülenebilecek. Yoğun ilgi nedeniyle sistem saatlerce kilitlendi.

2019   Yalçın Menteş Hayatını Kaybetti

2020   Adem Yarıcı, Hatay Valiliği önünde "Çocuklarım aç, iş istiyorum anlamıyor musunuz?" dedikten sonra kendini yaktı. Vatandaş ambulansla hastaneye götürülürken hayatını kaybetti.

1937   Orman Kanunu kabul edildi.

1962   Turizm Bankası A.Ş. çalışmalarına başladı.

1969    TRT, köye yönelik televizyon yayınlarının izlenmesi için Ankara'nın 4 köyüne televizyon izleme merkezi kurdu.

1977    İstanbul gazetelerinin fiyatı 2 liraya çıktı.

1977    THY grevi, Bakanlar Kurulu tarafından ikinci kez ertelendi.

1994     Tekel ürünlerine %13.04 ile %16.67 oranlarında zam yapıldı. 

2000    Danıştay 10. Dairesi, FP'den İstanbul Milletvekili seçilen Merve Safa Kavakçı'nın, 'Türk vatandaşlığının kaybettirilmesine' ilişkin Bakanlar Kurulu Kararı'nın iptali istemini oybirliğiyle reddetti.

2001   Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer, Esad Coşan ile damadı Ali Yücel Uyarel'in Süleymaniye Camii haziresine definlerine imkan tanıyan kararname taslağını imzalamayarak Başbakanlık'a geri gönderdi.

2001   Kırklareli'nin Lüleburgaz İlçesi'nde, SSK hastanesinde hatalı iğne yapıldığı için sol kolu dirseğinden kesilen Ayşen Başaran'ın ailesinin, 1996 yılında SSK aleyhine açtığı tazminat davası sonuçlandı. Mahkeme, Başaran ailesine, yasal faizleriyle 119 milyar lira manevi tazminat ödenmesine karar verdi. 

2006    Danıştay, okula geliş gidişlerinde türban takan bir öğretmenin, anaokuluna müdür olmasını sakıncalı buldu. Gerekçede, ''Anayasaya göre, çağdaş eğitim-öğretim esaslarına dayanan düzenin, laiklik ilkesinin göz ardı edildiği bir ortam olmasının mümkün olmayacağı'' belirtildi.   





KISA KISA GÜNDEM ( 7 ŞUBAT 2022)



1) Hollanda Türkiye dahil 12 ülkeyi 'yüksek riskli bölge' ilan etti (BİRGÜN)

Hollanda, Türkiye dahil 12 ülkeyi 'yüksek riskli bölge’ ilan etti, seyahat kurallarını sıkılaştırdı. Hollanda Dışişleri Bakanlığı, seyahat kurallarının Türkiye ve diğer 11 ülkede Covid enfeksiyonlarının hızla artması nedeniyle yeniden sıkılaştırıldığını bildirdi. "Yüksek riskli bölge" ilan edilen Türkiye ve diğer 11 ülke, yeni düzenlemeye göre turuncu renkle tanımlanan, "zorunlu haller dışında gidilmemesi gereken" ülkeler listesinde yer alıyor.
(https://www.birgun.net/haber/hollanda-turkiye-dahil-12-ulkeyi-yuksek-riskli-bolge-ilan-etti-376326)

2)Motorine 80 kuruş zam: Litre fiyatı 16 liraya dayandı! (BİRGÜN)

Motorine bu geceden itibaren pompaya yansıyacak şekilde 80 kuruş zam geldi. Yeni zamla birlikte motorinin litre fiyatı 15,50 TL bandına yükselecek.Zamla birlikte Ankara'da ortalama 14,71 liradan satılan motorinin litre fiyatı 15,51 lira olacak. Motorinin litresi İstanbul'da 14,62 liradan 15,42 liraya, İzmir'de 14,71 liradan 15,51 liraya yükselecek.



3) Şehirlerarası otobüs biletlerine pek çok kentte zam yapıldı (BİRGÜN)

Şehirlerarası otobüs biletlerine birçok kentte zam yapıldı. İzmit Otogarı'ndan en yakın mesafeye bilet fiyatları 50 lira, en uzak mesafe bilet fiyatları ise 300 lira oldu.Şehirlerarası otobüs firmaları, pek çok kentte bilet fiyatlarına bugünden itibaren zam yaptı. İzmit'te otobüs firması işleten Ferdi Yılmaz, "Vatandaş çok şikayetçi. Fiyatların hepsinde çok artış var. Mazot da zamlandı. 14 liradan 15,90'ı buldu. Ankara fiyatı 70 lira iken 140 lira oldu. Yüzde 100 zam geldi. İnsanlar artık otobüsleri tercih etmiyorlar. Uçaklar bile bizden daha ucuza gidiyor" dedi.

4) Muğla'da köylülerden tapulu arazilerini terk etmeleri istendi (Birgün)

Muğla'nın Dalaman ilçesinde Çöğmen köyünde yaşayan yurttaşlara Orman Bölge Müdürlüğü tarafından 1950’li yıllarda kendilerine verilen tapulu arazilerini terk etmeleri için yazı gönderildi. Orman Genel Müdürlüğü, 21 Ocak’ta Muğla’nın Dalaman ilçesine bağlı Çöğmen Köyü’nde yaşayan yurttaşlara gönderdiği yazıda, 1950’li yıllarda kendilerine verilen tapulu arazilerini terk etmelerini istedi. Gelen yazıya tepki gösteren yurttaşlar, tapuları ve Orman Genel Müdürlüğü’nden gelen yazılarla köy meydanında toplandı. CHP Muğla Milletvekili, Plan ve Bütçe Komisyon üyesi Süleyman Girgin de yurttaşlarla bir araya geldi. (KÖYLÜNÜN ARAZİLERİ ORMAN SINIRI DIŞINDA BIRAKILSIN) Girgin Tarım ve Orman Bakanlığı ve Çevre ve Şehircilik Bakanlığına konu hakkında yazılı soru önergesi verdiklerini belirterek her iki bakanlığa köylülerin mağduriyetinin giderilmesi için çağrıda bulundu. Girgin, “28 Temmuz 2021’de Resmî Gazetede yayınlanan Turizm Teşvik kanununa göre, Kültür ve Turizm gelişme Bölgeleri dışında kalsa bile’ orman arazileri ‘kamu yararı’ kapsamına alınarak turizm yatırımcılarına açılabilecek. Yeri, mevkii ve sınırları Cumhurbaşkanı kararıyla tespit ve ilan edilecek. İktidara çağrımız, orman alanlarını ‘kamu yararı’ gerekçesiyle talana açacağına bu yetkiyi köylünün lehine kullansın ve köylünün kadim arazilerinin orman sınırı dışında bırakılmasını sağlasın” dedi. Son olarak CHP Muğla Milletvekili Süleyman Girgin, köylülerin yanında Çevre ve Şehircilik Bakanı Murat Kurum ile görüştü. Bakanın ilgileneceğim dediğini belirten Girgin konunun takipçisi olacaklarını belirtti. Dalaman ilçesi Çöğmen muhtarı Bilal Aydoğan ise, “ Türkiye Cumhuriyeti Devleti içerisinde köylüye 1 ay içinde toprağınızı terk edin demek ne demek oluyor, duymadık şimdiye kadar böyle şey. Vatandaşın elinden tapusunun alınması demek bu ülkeyi de terk edin demek, bu vatandaş nereye gidecek” diye konuştu.

5) Melih Bulu ile ilgili 'intihal' şikayetine YÖK'ten yanıt geldi (Birgün)

Boğaziçi Üniversitesi’nin eski ‘kayyım rektörü’ Prof. Dr. Melih Bulu’nun intihal yaptığına ilişkin şikayete Yükseköğretim Kurulu’ndan (YÖK) cevap geldi. YÖK’e göre gerekli inceleme Bulu’nun kadrosunun bulunduğu İstanbul Medeniyet Üniversitesi tarafından yapılmalı.
(https://www.birgun.net/haber/melih-bulu-ile-ilgili-intihal-sikayetine-yok-ten-yanit-geldi-376278)

6) Antep’te iş bırakan işçilerin örgütlü olduğu sendikanın temsilcilerine tehdit (Birgün)

Antep’teki Şerici Tekstil firmasında düşük zamlara karşı iş bırakma eylemi başlatan işçilerin örgütlü olduğu BİRTEK-SEN’in genel başkanının tehditler aldığı ifade edildi.
BİRTEK-SEN’ce sosyal medyada yapılan açıklamada şunlar anlatıldı:   “Antep'te işçi sınıfının mücadelesinin yükselmesinden korkan patronlar mafyavari yöntemlerle bizi sindireceklerini sanıyorlarsa yanılıyorlar!Genel Başkanımız bugün Mehmet Türkmen, Şireci Tekstil patronunun yeğeni olduğunu söyleyen, Murat Mutlu Aslan'dan tehdit telefonları aldı.Ardından büromuza işçi olduğunu söyleyerek gelen bir kişinin ayrıldıktan sonra bir grupla birlikte büromuzun önünde araçla beklediği ve sürekli araç değiştirdiklerini gördük. Bir süre sonra aracın içindekileri indirdik ve polis çağırdık.Araçtakilerin patronların ve onların yardakçısı mafya tiplerin adamları olduğunu öğrendik. Şuanda karakolda ifade veriyoruz.İşçilerin ekmek ve gelecek kavgasına engel olamayacaksınız!”

 7) Gine açıklarında Türk bayraklı teknede 528 kilo kokain ele geçirildi (Birgün)

Emniyet Genel Müdürlüğü, İspanya ve Gine kolluk kuvvetlerince Gine açıklarında, Türk bayraklı balıkçı teknesinde yapılan aramada, 528 kilogram kokain ele geçirildiğini, 10 kişinin gözaltına alındığını açıkladı. Emniyet Genel Müdürlüğü'nden yapılan açıklamada, Narkotik Suçlarla Mücadele Daire Başkanlığı koordinesinde; İstihbarat Başkanlığı, Hatay Emniyet Müdürlüğü, Mersin Emniyet Müdürlüğü ve İstanbul Emniyet Müdürlüğü'nün yaptığı çalışmalarda, uluslararası uyuşturucu madde ticaretine yönelik elde edilen bilgilerin İspanya makamlarıyla paylaşıldığı belirtildi. İspanya ve Gine kolluk kuvvetlerince 6 Şubat'ta Gine açıklarında, Türk bayraklı balıkçı teknesinde arama yapıldığı belirtilerek, şunlar kaydedildi:"Aramada, 528 kilogram kokain ele geçirilmiştir. Olayla ilgili teknedeki 5 şüphelinin yanı sıra ülkemizde uluslararası uyuşturucu madde ticaretine karıştığı tespit edilen ve aralarında organizasyon elebaşının da bulunduğu 5 şüpheli daha yakalanmış, operasyon kapsamında toplam 10 şüpheli gözaltına alınmıştır. Şüpheliler hakkında adli işlemler devam etmektedir."

8) Restoranlar elektrikli ısıtıcılardan ücret almaya başladı (SOL)

Metrekaresi küçük restoran ve kafelerde açılış ücreti alınmaya başladı. Bazı bölgelerde işletmeler 30-40 TL altında sipariş veren müşterileri kabul etmiyor. Artan enerji maliyetleri nedeniyle açık havada oturan müşterilerden ise ısıtıcılar için saat başı 5 TL ile 15 TL arasında ücret talep ediliyor.





9) Isparta'nın yeni valisi öğrenciye dönük şiddeti savunmuştu (SOL)

Isparta’da günler süren elektrik kesintisiyle başlayan kriz sonrasında, Covid-19 olduğu gerekçesiyle geçici olarak görevinden alınan Vali Ömer Seymenoğlu'nun yerine Merkez Valisi Osman Kaymak görevlendirildi. 2017 yılında Samsun Valiliği görevini yürüttüğü sırada eğitimciler toplantısına katılmış olan Kaymak, "Söyleyeceğim yanlış anlaşılmasın. Öğrencinin, işte terbiye amacıyla hafif okşanması konusunda rahat olun. Malum insanlar en küçük bir durumda şikayet dilekçesi yazıyorlar valiliğe. ‘Öğretmen öğrencimizi dövdü, kulağını çekti’ diye. Terbiye amaçlı, eğer öğretmen arkadaş psikopat değilse, terbiye amaçlı çocuğun geleceği için sınıfında bunu yapmışsa biz her zaman sizin yanınızdayız” sözleriyle tepki çekmişti. Kaymak, Samsun Valisi olmadan önce 18 Ocak 2017 tarihinde Tunceli Belediye Başkan Vekili olarak görevlendirilmiş ve kayyum olarak atanmıştı. Kaymak, kayyumluğunu Tunceli Valiliği'yle birlikte yürütmüştü.

10) İddia: TRT Rıdvan Dilmen'le yolları ayırdı (duvaR)

Yorumcu Rıdvan Dilmen'in TRT Spor'da yayınlanan ve Süper Lig maçlarını yorumladığı %100 Futbol programının bu hafta yayınlanmamasının ardından kanal ile Dilmen'in yollarının ayrıldığı iddia edildi. Gazeteci İsmail Er sosyal medya hesabından yaptığı paylaşımda, %100 Futbol programına sponsor olan firmanın sahibi hakkında Rıdvan Dilmen'in bazı ifadeler kullandığı ve bu durumdan rahatsız olan firmanın sponsorluktan çekilmesi sonrası TRT'nin de ünlü yorumcunun işine son verdiğini belirtti. İddia ile ilgili kanaldan ya da Dilmen'den henüz bir açıklama yapılmadı.



Tarihte Bugün ( 7 ŞUBAT)

 


1990   Amasya'nın Merzifon ilçesi'ndeki Yeniçeltek Kömür İşletmesi'nde grizu patlaması meydana geldi: 68 Kişi öldü.

1984   Türkiye'de, ithal edilen ilk Mercedes binek otomobilleri,11 milyon liraya satıldı Arabalar daha Türkiye'ye getirilmeden müşteri buldu.

1977    Tüm Öğretmenler Birleşme ve Dayanışma Derneği (Töb-Der), Tüm Memurlar Birleşme ve Dayanışma Derneği (Tüm-Der) ve Tüted kapatıldı.16 Şubat'ta Danıştay Töb-Der, Tüm-Der ve Tüted'in kapatılmasına ilişkin valilik kararını durdurdu.

1929   Hilaliahmer yani Kızılay günü ilk defa kutlandı.

1983   Eski Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Turgut Özal, "Artık yeniden bürokrat olamam, müsteşarlık yapmam mümkün değil Kendi programımı uygulayabilirsem parti kuracağım Ancak ikinci, üçüncü adam olarak belirli işleri yapmak mümkün olmadığı için kendi programımı kendim yapacağım" dedi.

1968   Zonguldak'ta 7000 işçi Maden İşçileri Sendikası'nı bastı; polis işçilere karşı cop ve göz yaşartıcı bomba kullandı İşçiler sendika tarafından kandırıldıklarını ileri sürdüler.

1986   Aydınlar Dilekçesi'ni imzalayanlardan haklarında dava açılan 59 kişi 1986'da beraat etti.

1992   Avrupa Topluluğu üyesi ülkeler arasında Avrupa Birliği'ni oluşturan Maastricht Antlaşması imzalandı.

1952   Türk Ticaret ve Sanayi Odaları ile Ticaret Borsaları Birliği kuruldu.

1974   Cumhuriyet Halk Partisi-Milli Selamet Partisi Hükümeti 126 ret ve 2 çekimser oya karşılık 235 kabul oyuyla Meclis'te güvenoyu aldı

1966   İzmir Kula ve Yün Mensucat Fabrikası'nda 70 gündür süren greve polis müdahale etti; 25 işçi, 4 gazeteci, 8 er ve13 polis yaralandı.

1970    Gülriz Sururi-Engin Cezzar topluluğunun " Düşenin Dostu " adlı oyunu Valilikçe temsilden kaldırıldı

1987   Ünlü gösteri salonu Şan Sineması1987 yılı gecesi bütünüyle yandı Gösteri salonunda 1986 sonbaharından bu yana Ferhan Şensoy sahnelediği "Muzır Müzikal" adlı oyun sergileniyordu Oyun tutucu çevrelerin tepkisini çekmişti Yangın, sabotaj kuşkularını artırdı.

1974   Maraş iline kahramanlık ünvanı verildi ve adı Kahramanmaraş oldu.

1934   Paris'te ayaklanmalar sürüyor; Fransa Başbakanı Edouard Daladier istifa etti.

2007   Yunanistan tarafından Bakü-Ceyhan petrol boru hattı projesine alternatif olarak geliştirilen Burgaz-Dedeağaç petrol boru hattı projesi ile ilgili anlaşma, Bulgaristan, Rusya ve Yunanistan arasında 13 yıl süren pazarlıklar sonunda imzalandı.

2007   Yargıtay 9. Ceza Dairesi, Yalova'da yaptırdığı bazı binalar 17 Ağustos Marmara Depreminde yıkılan müteahhit Veli Göçer'in 18 yıl 9 ay hapis cezasına çarptırılmasına ilişkin kararı onadı.

2010   Türk akademisyen, yazar ve senatör İlhan Arsel öldü.

1965    Prof Emin Erişirgil vefat etti.

2012    Mit Kumpası olarak bilinin olayda İstanbul Cumhuriyet Savcısı Sadrettin Sarıkaya, PKK ile ilişkilendirilerek, MİT Müsteşarı Hakan Fidan ve 4 MİT görevlisini ifadeye çağırdı. Başbakan Erdoğan, Hakan Fidan'ın ifade vermeye gitmesine izin vermedi. Hakan Fidan için yakalama kararı çıkartıldı. Bu olay yıllar sonra FETÖ'nün hükümeti devirmek için ilk teşebbüsü olarak nitelendirildi. Haklarında dava açılan 14'ü firari 34 sanığın yargılanmasına devam ediliyor.

1962   ABD, Küba ile olan tüm iharacat ve ithalatını durdurdu.

1971      İsviçre'de kadınlara oy hakkı verildi.

1974      Grenadaİngiltere'den bağımsızlığını kazandı.

1914      Charlie Chaplin (Şarlo)'in ilk filmi ''The Little Tramp'' gösterildi.

1966       Kurtuluş Savaşı komutanlarından, Genelkurmay başkanlarından Orgeneral Abdurrahman Nafiz Gürman  vefat etti.

1996      Dominik Cumhuriyeti'nin turistik kenti Puerto Plata açıklarında ''Bir-Gen Air'' adlı Türk şirketine ait yolcu uçağı, Atlas Okyanusu'na düştü. 176 yolcu ve 13 mürettebattan kurtulan olmadı.

2006     FIFA Disiplin Kurulu, Türkiye-İsviçre maçında çıkan olaylar nedeniyle (A) Milli Takıma 6 maç saha kapatma ve seyircisiz oynama ile 200 bin İsviçre Frangı para cezası verdi. Kurul ayrıca, futbolculardan Emre ve Alpay'ı 6, Serkan Balcı'yı 2 maç, antrenör Mehmet Özdilek'i de 1 yıl hak mahrumiyetiyle cezalandırdı. Daha sonra Tahkim Kurulu, (A) Milli Takımın cezasını 3 maç saha kapatma ve seyircisiz oynama, Emre'nin cezasını da 4 maça indirdi.

2006     Genelkurmay Askeri Mahkemesi, eski Deniz Kuvvetleri Komutanı emekli oramiral İlhami Erdil'i ''haksız mal edinmekten'' 2 yıl 6 ay hapis cezasına çarptırdı. Satın aldığı iki gayrimenkulün zor alımına karar verilen Erdil'in TSK'dan çıkarılması kararlaştırıldı.

Af Örgütü’nün İsrail raporu milat olabilir - Yara HAWARI (Tribune Mag'den çeviren Fatih Kıyman) / BİRGÜN

 

Amnesty’nin raporu İsrail’in apartheid suçu işlediğini vurguluyor. Filistinlilerin temel haklarını savunanlar İngiliz hükümeti tarafından baskı altına alınıyor.

İngiliz Eğitim Bakanı Nadhim Zahawi “Nehirlerden Denizlere, Filistin Özgürlüğe” sloganının Yahudi düşmanlığı teşkil ettiğini ve suç sayılması gerektiğini söyledi. Bu sloganın ırkçılıkla uzaktan yakından alakası yok ve yalnızca Filistin’in özgürleşmesini savunuyor. Özgürlüğü savunmayı suç saymak da olsa olsa Filistin düşmanlığı olabilir.

Fakat Zahawi’nin yorumları şaşırtıcı değil. Filistinlilerin temel haklarını ve özgürlüğünü savunanlar İngiliz hükümeti tarafından gitgide baskı altına alınıyor. Boykot, Tecrit ve Yaptırımlar (BDS) Hareketi de giderek kriminalize ediliyor. Zahawi bu yorumları yapadursun, insan hakları örgütleri Filistinlilerin mücadelesine iyiden iyiye destek veriyor.

Uluslararası Af Örgütü’nün (Amnesty International) yayınladığı yeni bir rapor İsrail’i apartheid suçu işlemekle itham ediyor. Uluslararası teamüller ve Uluslararası Ceza Mahkemesi'nin Roma Kuruluş Statüsü, apartheid’ı “bir ırkın, başka bir ırk grubu veya grupları üzerinde, sistematik hâkimiyet ve baskı kurmaya yönelik kurumsal bir rejim çerçevesinde ve bu rejimi koruma amacıyla işlediği insanlık dışı fiiller” şeklinde tanımlıyor. Çoğu insan apartheid deyince Güney Afrika’yı düşünse de tanım evrensel olarak yapılıyor ve aynı özellikleri taşıyan tüm sistemler için kullanılıyor.

On yıllardır süregelen araştırmalara dayanan rapor Filistinlilerin yaşam tecrübelerini de kaynak alıyor ve Filistinlilerin yaşadıkları bölgelere göre değişkenlik gösterebilen baskı sisteminin tüm detaylarını tarif ediyor. Batı Şeria ve Gazze’de yaşayan tüm Filistinlilere, 48 bölgesindekilere ve sürgündekilere de değiniliyor. Yahudi olmayan nüfusu yok sayan ve İsrail’de Yahudi hegemonyası kurmayı amaçlayan bu sistemi, Af Örgütü apartheid rejimi olarak tanımlıyor.
(https://www.amnesty.org/en/location/middle-east-and-north-africa/israel-and-occupied-palestinian-territories/report-israel-and-occupied-palestinian-territories/)

FİLİSTİNLİ MÜLTECİLER YURTLARINA DÖNEMİYOR

Filistinlilerin yaşadığı tüm bölgeleri detaylıca inceleyen rapor, apartheid sisteminin görünür hale geldiği birçok alanı da detaylıca tarif ediyor. Örneğin, eşit statü ve vatandaşlıktan mahrum bırakılma bunlardan bir tanesi. 1948’de işgal edilen bölgelerde yaşayan Filistinlilere vatandaşlık statüsü verilse de, ‘milliyet’ verilmiyor ve bu da Yahudi İsraillilerden farklı statüde oldukları anlamına geliyor. 1967’de işgal eden bölgelerde yaşayan Filistinlilere ise vatandaşlık dahi verilmiyor. Halbuki hayatlarının tüm detaylarına İsrail rejimi yön veriyor. Dolayısıyla bu kişiler vatansız sayılıyor.

Kudüs’te yaşayan Filistinliler ‘kalıcı oturum’ statüsüne sahipler. Bu da şehirden ayrılmaları halinde oturumlarının iptal edilebileceği anlamına geliyor. Bu esnada Filistinli mültecilerin de anavatanlarına dönmeleri engelleniyor.

Raporun diğer bir teması da toprak ve kaynak istimlak edilmesi. “İsrail’in Yahudi halklarının devleti olarak tanımlanması, Filistinlilerin toprak, mülkiyet ve kaynaklara erişim hakkını peşinen engelliyor. Toplumsal ve ekonomik haklar açılarından ise ağır sonuçlar doğuruyor.”

Bu rapor, ilk değil. İnsan Hakları İzleme Örgütü geçtiğimiz sene kendi raporunu yayınladı ve apartheid rejimi uyguladığı gerekçesiyle İsrail’i kınadı. Filistinli bilim insanları ve hak savunucuları da on yıllardır benzer argümanlar sunuyorlar. Dahası, her şeyin yüzyıl önce Filistin’de başlayan Siyonist kolonileşme projesinin bir sonucu olduğunu savunuyorlar.

İSRAİL’E SİLAH SATIŞLARI DERHAL DURDURULMALI

Uluslararası hukuk bağlamında faaliyet yürüten insan hakları örgütleri işin ‘kolonileşme’ boyutunu genellikle gözden kaçırıyorlar. Uluslararası hukukta ‘koloni’ ya da ‘işgalci kolonisi’ kavramlarının net birer tanımı yok. Bu yüzden birçok Filistinli, Filistin topraklarında yaşananların daha bütüncül bir bakış açısıyla, yalnızca uluslararası hukuk bağlamıyla kısıtlı kalınmadan ele alınması gerektiğini savunuyor.

Her halükarda, Af Örgütü gibi bir kuruluşun İsrail’de yaşananları apartheid rejimi olarak tanımlaması büyük önem taşıyor. Af Örgütü dünyanın en büyük insan hakları örgütü ve milyonlarca üyesi var. Kendi tanımına göre tüm dünyada ‘adalet, hakikat, özgürlük ve onur’ için çalışıyor. İklim değişikliği ile mücadele yürütüyor, sığınmacılar ve mültecilerin hakları için çalışıyor. İlerici ya da liberal çevreler tarafından da saygı görüyor. Bu yüzden yayınladığı raporun ses getirmesi olası. Çünkü bizzat bu çevrelerin Filistinlilerin temel haklar ve özgürlük için yürüttükleri mücadeleyi umursamadığı görüyoruz. Rapor, bu tutarsızlıkların tartışılmasına sebep olacak.

Raporun sonuç kısmında olası ‘yasal düzenlemelere’ ve politika önerilerine yer veriliyor. Apartheid halihazırda insanlığa karşı işlenen suçlar arasında sayılıyor ve birçok farklı yaptırım ile sonuçlanabiliyor. Amnesty, Birleşik Krallık gibi İsrail ile yakın ilişkiler içinde olan ülkelere çeşitli politika önerileri sunuyor. İsrail’e silah satışının durdurulması, kendi topraklarında yaşayan ve insanlığa karşı suçlarda payı olanlara yönelik yargı sürecinin başlatılması bunlardan bazıları.

ÖZGÜRLEŞME İÇİN DEĞİŞİM GEREKİYOR

Raporun vardığı sonuçlar karşısında Birleşik Krallık gibi ülkelerin birden politika değişikliğine gitmesini beklemek tabii ki abartılı olur. İngiliz hükümetinin İsrail rejimiyle derin ve karmaşık bağları var. Ticaret anlaşmaları, silah satışları… İngiliz savunma sanayi şirketleri İsrail’e rekor miktarda silah satıyorlar. Bu silahlar da özellikle Gazze’de Filistinlilere yönelik savaş suçları işlerken kullanılıyor. İngiliz Başbakan Boris Johnson geçtiğimiz sene yaptığı açıklamada, Uluslararası Suç Mahkemesi’nin İsrail’in savaş suçlarını araştırmasını desteklemediğini ilan etti.

Sıcak ilişkiler ve İngiliz hükümetinin İsrail’in apartheid rejimine karşı çıkmaması şaşırtıcı değil. Thatcher hükümeti Güney Afrika’daki apartheid rejimine de açık destek veriyordu ve ANC’yi terör örgütü olarak tanımlıyordu. Tesadüf bu ya, İsrail rejimi de Güney Afrika apartheid rejiminin silah sanayi geliştirmesine yardımcı oluyordu. Tabandan ve uluslararası topluluktan gelen ağır baskılar sonucunda İngiliz hükümeti Güney Afrika rejimine destek vermeyi kesmek zorunda kaldı fakat hükümet yetkililerinin birçoğu şahsen destek vermeyi sürdürdü. Hatta Thatcher bizzat lobi yaparak aparheid rejimine uygulanacak yaptırımları hafifletti.

Neticede, Amnesty’nin raporu İsrail rejiminin gerçek niteliklerinin deşifre edilmesi açısından önemli olacak. Fakat köklü değişim yaşanması için küresel siyaset kurumlarının üst mertebelerinde önemli değişiklikler olması gerek. Filistinlilerin özgürleşmesi ancak böyle mümkün olabilir. Bunun yaşanabilmesi için işgalci-kolonici düzeni her birlikte reddetmeliyiz, apartheid rejiminin tüm pratiklerine karşı çıkmalıyız ve eşitlik, adalet ve bağımsızlık çağrısı yapmalıyız.

Tribune Mag'den çeviren Fatih Kıyman

Erdoğan’ın şansı - Mehmet Ali Güller / CUMHURİYET

 



“AİHM ne demiş, bizi ilgilendirmiyor” diyen Erdoğan, aldığı 10 ay hapis cezası için, daha sonra o cezanın adli sicil kaydından silinmesi konusunda, ardından Yüksek Seçim Kurulu’nun (YSK) “milletvekili olamaz” kararına itirazında AİHM’ye başvurmuştu. Ancak gerek kalmamıştı.

2003… CHP Genel Başkanı Deniz Baykal, Erdoğan’ın imdadına yetişti! “Demokrasi” güzellemeleri içinde anayasada değişikliğe gidildi ve Erdoğan’a milletvekili olma yolu açıldı. Özetle, Erdoğan’ı başbakan yapan Deniz Baykal’dı. Demokrasinin geldiği yer ise ortada!

2007… AKP’nin cumhurbaşkanı adayı Abdullah Gül’dü. Ancak TBMM’de 367 bulunamadığı için seçilemiyordu. Öyle ki Gül artık umut görmüyor ve cumhurbaşkanı olma sevdasından vazgeçiyordu.

MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, Gül’ün imdadına yetişti. MHP milletvekilleri TBMM’de 367’yi sağladı ve Gül cumhurbaşkanı seçildi. Özetle Abdullah Gül’ü cumhurbaşkanı yapan, Bahçeli’ydi.

KILIÇDAROĞLU - BAHÇELİ İKİLİSİNİN ROLÜ

2014... Kılıçdaroğlu ve Bahçeli Cumhurbaşkanlığı seçiminde ittifak yaptı ve Erdoğan’ın karşısına   Ekmeleddin    İhsanoğlu’nu çıkardı. Erdoğan kadar dinci bir adayla Erdoğan’ı yeneceklerini sandılar. Ne dediğimizi anlatabilmek için öncesini anımsayalım: Türban konusu 2006’da hukuken kapanmış ve Erdoğan konuyu rafa kaldırmışken imdadına CHP’nin “özgürlükçü” yeni genel başkanı Kemal Kılıçdaroğlu yetişti. 22 Ağustos 2010’da “Türbanı biz çözeriz” dedi, 22 Eylül 2010’da “Laiklik tehlikede değil” dedi, 24 Ocak 2011’de “Siyaset yapmayan tarikatlara ve cemaatlere saygılıyım” dedi.

Sonuç? Türban, bırakın üniversiteleri, ilkokullara kadar girdi, “Türbana özgürlük” sloganı atanlar bugün “etek boylarına” karışıyor. Yasal olmadığı halde tarikat ve cemaatler yaygınlaştı. Şimdi Türkiye, çocuklarını tarikatlardan kurtarma sorununu tartışıyor.

Kılıçdaroğlu’nun bu hamlesinin gerekçesi şuydu: Erdoğan’ın elindeki kozu almak! Oysa alındığı sanılan koz, hayata geçiyordu. İşte Ekmeleddin İhsanoğlu’nun adaylığı da aynı mantığın sonucuydu. Tabii aslı varken kopyası işe yaramadı, Erdoğan  cumhurbaşkanı seçildi. Özetle, Erdoğan’ı cumhurbaşkanı yapan Kılıçdaroğlu - Bahçeli ikilisiydi.



BAHÇELİ BAŞKANLIK YOLU AÇTI

1 yıl sonra… 7 Haziran 2015 seçimlerinde AKP hükümet kuracak çoğunluğu sağlayamadı. Başbakan Davutoğlu koalisyon arıyor, Cumhurbaşkanı Erdoğan seçim tekrarı istiyordu. Erdoğan’ın imdadına yine Bahçeli yetişti; önce hükümet kuramayan AKP’ye TBMM Başkanlığı kazandırdı, ardından koalisyon seçeneklerini baltalayarak erken seçimle AKP’nin hükümet kurabilme sayısına ulaşmasını sağladı.

1 yıl sonra… Bahçeli 11 Ekim 2016’da “Madem Erdoğan anayasaya uymuyor, fiili durum yaratıyor, o zaman anayasayı Erdoğan’a uyduralım” diyerek Erdoğan’a başkanlık yolu açtı.

Daha iki yıl önce miting meydanlarında birbirlerine en ağır hakaretleri savuran Erdoğan ve Bahçeli, Cumhur İttifakı’nı kurdu. Ardından yargıya baskıyı, “Anayasa Mahkemesi kapatılmalı” seviyesine çıkardılar.

KILIÇDAROĞLU’NUN SON DESTEĞİ

2018… CHP’nin cumhurbaşkanı adayı Muharrem İnce’ydi. AKP’nin elindeki olanakları kullanarak emrivaki yaptığı şartlarda CHP’nin sandıkları, tutanakları iyi denetlemesi hatta sonuç açıklama işine de el atması gerekiyordu. Beceremedi. Bugün o süreçle ilgili İnce, Kılıçdaroğlu’nu, Kılıçdaroğlu, İnce’yi suçluyor ancak iki tarafın da hatalı olduğu görülüyor. Sonuçta CHP sandık tutanaklarının önemli bir kısmını alamadı, CHP’nin sonuç açıklama sistemi çuvalladı, İnce“Adam kazandı” mesajı atarak ortadan kayboldu. Oysa bir yıl önceki referandumda Erdoğan’ın “Atı alan Üsküdar’ı geçti” demesinden bile CHP’nin çok ders çıkarması gerekiyordu.

Ve bugün… CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu, “Erdoğan’ın 3. dönem adaylığına itirazımız yok” diyor! Oysa anayasanın 101. maddesi açık: “Bir kimse en fazla iki defa cumhurbaşkanı seçilebilir.”

Ana muhalefet partisi liderinin anayasayı takmayanlar kervanına katılması, YSK’nin Erdoğan’ın adaylığını kabul etmeme olasılığını iyice azaltmış oldu. Dahası kamuoyunun bu yönde yapacağı baskıyı da şimdiden frenlemiş oldu.

Kısacası, Erdoğan şanslı!


Mehmet Ali Güller / CUMHURİYET


Öne Çıkan Yayın

GÜNDEM -19 Haziran 2025-

İsrail yardım ve şarj noktalarında toplanan Gazzelileri hedef alıyor: Bir günde 69 Filistinliyi katletti -soL- Gazze’deki Sağlık Bakanlığı’n...