KISA KISA GÜNDEM (10 ŞUBAT 2022)

 


1- Osman Kavala'nın tutukluluğunun devamına karar verildi (BİRGÜN)

Osman Kavala'nın İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesince yapılan tutukluluk incelemesinde, tutukluluk halinin devamına karar verildi. Birleştirilen Gezi-Çarşı davasının bir sonraki duruşması 21 Şubat Pazartesi günü yapılacak. Osman Kavala, tutuklu yargılanmaya devam edecek.


2- Şule Çet hakkında hazırladığı raporda, skandal ifadeler kullanan doktorun meslekten men cezası onandı (BİRGÜN)

2018 yılında bir plazanın 20'inci katından düşerek şüpheli şekilde hayatını kaybeden Gazi Üniversitesi öğrencisi Şule Çet hakkında hazırladığı skandal raporla tepki çeken Dr. Mehmet Nuri Aydın, TTB Yüksek Onur Kurulu tarafından 6 ay meslekten men edildi. Soruşturma aşamasında adli tıp uzmanı Dr. Mehmet Nuri Aydın tarafından Şule Çet hakkında hazırlanıp, dosyaya giren rapor tepki çekti. Raporda, "Olağan koşullarda erişkin bir kız veya kadının rızası olmaksızın zorla ırzına geçilmesi mümkün değildir. Bir kadının bir erkekle tenha bir yerde alkol içmeyi kabul etmesi ve hele yalnız yaşadığı evine giderek birlikte içmiş olursa cinsel ilişkiye rıza göstermiş sayılır" denildi.Çet ailesinin avukatı Umur Yıldırım, uzman mütalaa raporunun bilimsel delil olduğunu söyleyerek, hazırlanırken adli tıp temeline dayanması gerektiğini belirtti. Adli tıp raporunun soruşturma aşamasında çok önemli rol oynadığını söyleyen Yıldırım, "Bu mütalaa raporunda maalesef ki, adli tıp bilimiyle bağdaşmayan ifadeler yer aldı. Bunun neticesinde Ankara Tabip Odası, 6 ay ilgili doktoru meslekten uzaklaştırdı. Bu karar TBB Yüksek Onur Kurulu'nca da onaylandı. Bu doktor 6 ay boyunca mesleğini icra edemeyecek ve verilen kararın neticesinde bundan sonra benzer şekilde mütalaa düzenleyemeyeceğini umut ediyoruz. İlgili raporda 'bir kadın o saatte dışarıdaysa cinsel ilişkiye rıza göstermiştir, bir kadın alkol almışsa cinsel ilişkiye rıza göstermiştir' gibi çağ, bilim ve tıp dışı ifadeler kullanıldı. Bu ifadeler 2020’nin Türkiye’sinde, yargısında, tıp biliminde yer almayacak ifadelerdi" dedi.

3- İktidar diğer inançlara ‘karanlık’ (Mustafa Bildircin-BİRGÜN)

Çok sayıda bakanlığı geride bırakan dev bütçesi ve yaptığı harcamalarla tepki çeken Diyanet İşleri Başkanlığı’nın elektrik tüketim harcaması da yüksek gerçekleşiyor.Türkiye genelinde onlarca cemevi, “İbadethane” statüsü verilmediği için ödemek zorunda bırakıldıkları yüksek elektrik faturalarına tepki gösterirken Diyanet’in 2017 ve 2020 yıllarını da kapsayan dört yılda toplam 103 milyon 504 bin TL’lik elektrik faturası ödediği öğrenildi. 
İdare, “İbadethanelerin Desteklenmesi” adı altında camilerin aydınlatma giderleri için ise 2022 yılı bütçesinden 103 milyon 504 bin TL’lik harcama öngördü. Diyanet’in yıllık harcama kalemlerini içeren raporlarına göre, 2017 yılında 1,6 milyon TL, 2018 yılında 3,2 milyon TL, 2019 yılında 3,7 TL, 2020 yılında ise 4,1 milyon TL’lik elektrik faturası ödendi. Toplamı 12,8 milyon TL olan elektrik faturalarının yalnızca Diyanet İşleri Başkanlığı’nın Ankara’da bulunan merkez binasının tüketimi için kesilen faturalar olduğu belirtildi. Merkez teşkilatta 2020 yılında bin 978 personel bulunduğunu açıklayan idare, kişi başı elektrik giderinin ise 2 bin 79 TL olduğunu bildirdi. Cemevleri’ne kesilen yüksek elektrik faturalarından sonra gündeme gelen, “Camilerin aydınlatması için ne kadar harcama yapılıyor?” sorusu da Diyanet’in 2022 Yılı Performans Raporu ile yanıt buldu. Rapora göre, camilerin aydınlatma giderinin karşılanması için 2021 yılında 78 milyon 759 bin TL ödenek ayıran başkanlık, 2021 yılının ilk yarısında 32 milyon 769 bin TL’lik harcama yaptı. Diyanet’in, “Camilerin aydınlatma gideri” adı altında 2022, 2023 ve 2024 yılları için öngördüğü harcama da dudak uçuklattı. İdarenin, 2020 itibarıyla sayıları 89 bin 445’e ulaşan Türkiye’deki camiler için öngördüğü harcama yıllara göre şöyle:
•2022: 103 milyon 504 bin TL
•2023: 112 milyon 771 bin TL
•2024: 121 milyon 817 bin TL

Öte yandan Alevi Dernekleri Federasyonun bileşenleri ve bağımsız Alevi kurumları, son zamlar ile gelen astronomik elektrik faturaları ile ilgili İstanbul Adliyesine gelerek, ibadethane ve inanç merkezi olarak kullanılan binalarına gelen elektrik faturalarına yönelik menfi tespit davası açtı.

4- DİSK-AR gerçek işsizlik rakamlarını açıkladı(SOL)

TÜİK bugün yaptığı açıklamada işsizliğin yüzde 11,2 seviyesinde olduğunu açıklarken, DİSK-AR gerçek sayının bunun 2 katı, yüzde 22,6 olduğunu duyurdu.

Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) bugün işsizlik rakamlarını açıkladı. TÜİK verilerine göre; Türkiye genelinde 15 ve daha yukarı yaştaki kişilerde işsiz sayısı 2021 yılı aralık ayında bir önceki aya göre 2 bin kişi artarak 3 milyon 794 bin kişi oldu. İşsizlik oranı ise 0,1 puanlık azalış ile yüzde 11,2 seviyesinde gerçekleşti. Mevsim etkisinden arındırılmış istihdam oranı ise yüzde 47 olurken aralık ayında istihdam edilen nüfus bir önceki aya göre 236 bin kişi artarak 30 milyon 141 bin kişiye yükseldi. Aralık ayında toplam işgücü, bir önceki aya göre 238 bin kişi artarak 33 milyon 935 bin kişi, işgücüne katılma oranı ise 0,3 puanlık artış ile yüzde 52,9 olarak gerçekleşti. TÜİK'in açıkladığı rakamlarla ilgili tartışmalar sürerken Türkiye Devrimci İşçi Sendikaları Konfederasyonu Araştırma Merkezi (DİSK-AR) çalışmalar sonucunda ulaşılan işsizlik rakamlarını açıkladı. DİSK-AR'ın açıklamasına göre rakamlar şöyle oldu: Geniş Tanımlı İşsizlik: Yüzde 22,6, Gerçek İşsiz Sayısı: 8 milyon 365 bin, Dar Tanımlı Genç İşsizliği: Yüzde 20,8, Dar Tanımlı Genç Kadın İşsizliği: Yüzde 26,1, Geniş Tanımlı Kadın İşsizliği: Yüzde 29,6

DİSK-AR tarafından yapılan açıklamada TÜİK'in sunduğu rakamların güvenilir olmadığına dikkat çekildi. Açıklama şöyle oldu:

TÜİK ve DİSK-AR  İşsizlik Verileri Arasındaki Uçurum Devam Ediyor!

TÜİK Aralık 2021 Hanehalkı İşgücü Araştırması (HİA) sonuçları 10 Şubat 2022’de yayımlandı. Mevsim etkisinden arındırılmış dar tanımlı işsizlik oranı yüzde 11,2, mevsim etkisinden arındırılmış geniş tanımlı işsizlik oranı (âtıl işgücü) ise yüzde 22,6 seviyesinde gerçekleşti.

TÜİK’e göre Türkiye genelinde 15 ve daha yukarı yaştaki kişilerde işsiz sayısı (mevsim etkisinden arındırılmış) 2021 Aralık ayında bir önceki aya göre 2 bin kişi artarak 3 milyon 794 bin kişi oldu. DİSK-AR tarafından hesaplamaya göre mevsim etkisinden arındırılmış geniş tanımlı işsiz sayısı ise Aralık 2021’de 8 milyon 365 bin kişi olarak gerçekleşti.

Cinsiyete göre işsizlik oranlarında kadın işsizliği tüm işsizlik türlerinde en yüksek kategori olarak görülmeye devam ediyor. Mevsim etkisinden arındırılmış dar tanımlı işsizlik oranı erkeklerde yüzde 9,9 iken kadınlarda yüzde 13,8’e yükseldi. Son 1 yılda kadın işsizliği 164 bin artarken, erkek işsizliği 159 bin azaldı. Geniş tanımlı işsizlik (âtıl işgücü) ise erkeklerde yüzde 18, kadınlarda ise yaklaşık yüzde 30’dur. Geniş tanımlı kadın işsizliği ile geniş tanımlı erkek işsizliği arasındaki fark 10,8 puandır.(http://disk.org.tr/2022/02/disk-ar-issizlik-ve-istihdamin-gorunumu-raporu-yayimlandi-genis-tanimli-issiz-sayisi-bir-ayda-314-bin-artti/)

5-Halil Falyalı'ya 'bayraklı' cenaze töreni: Başbakan da katıldı (SOL)

Ülkücü mafya Sedat Peker'in iddialarıyla gündeme gelen kumarhaneci Halil Falyalı, geçen gece silahlı saldırı sonrası ölmüştü. Kuzey Kıbrıs'ta düzenlenen cenaze töreninde tabuta bayraklar konulurken, cenazeye Kuzey Kıbrıs Başbakanı Faiz Sucuoğlu, İçişleri Bakanı Kutlu Evren, UBP Milletvekili Ünal Üstel, Mehmetçik Belediye Başkanı Cemil Sarıçizmeli, Girne Belediye Başkanı Nidai Güngördü, UBP Milletvekili Nazım Çavuşoğlu ve eski UBP Milletvekili Aytaç Çaluda, Büyükkonuk Belediye Başkanı Ahmet Sennaroğlu ve Beyarmudu Belediye Başkanı İlker Edip katıldı.

6-Yeni modelde sona gelindi: Yastık altındaki altın sisteme nasıl dahil edilecek?(SOL)

Hazine ve Maliye Bakanı Nureddin Nebati "Paketle beraber yastık altındaki altını da sisteme sokmuş olacağız, ki 5 bin ton civarında bir altın olduğu tahmin ediliyor' demişti. Hürriyet'ten Neşe Karanfil'in haberine göre, yeni sistemde, vatandaş evindeki küçük altınını ya da bileziğini akredite edilmiş kuyumcuya götürecek. Kaç gram getirdiyse o kadarlık kısmı saf altına dönüştürülecek ve sertifika verilecek. Altınını kuyumcuya ya da Darphane’ye teslim edebilecek olan vatandaş, elindeki sertifikayı istediği zaman gidip TL’ye çevirebilecek. Verilecek sertifika likit olma özelliğini taşıyacağı için istediği anda bozdurulabilecek. Düşük fiyattan da altınını satmaktan kurtulmuş olacak. Alım satım arasında fark oluşan bilezik gibi işlenmiş altınlarda ise yüzde 20-30 arasında değişen komisyondan kurtulmuş olacak. Sistemden çıkıp altınını geri almak isteyene altın olarak da geri alabilme imkânı sağlanacağı kaydediliyor. Ayrıca sisteme dahil olduğu için bir kâr payı da verileceği belirtiliyor.

7-TRT halkın parasıyla sadece bir diziye ayda 8 milyon 800 bin TL ödüyor (SOL)

CHP İzmir Milletvekili ve KİT Komisyonu CHP Grubu Sözcüsü Atila Sertel, “TRT’de yönetim değişti ancak anlayış değişmedi. Kendilerini o makama atayan tek adamın emir ve talimatları doğrultusunda hareket eden TRT yönetimi denetim görevimizi yerine getirmek ve bilgilenmek amacıyla sorduğumuz sorulara yanıt vermekten kaçınıyor. Gelirlerinin (5 milyar 678 milyon) yaklaşık yüzde 80’ini halktan kesilen (bandrol ve elektrik) vergilerden elde eden TRT, muhtaç olduğu halka hesap vermekten kaçınıyor. Ancak az kaldı, en kısa zamanda bu ülkeye şeffaflığı ve demokrasiyi getireceğiz” dedi. TRT yönetiminin son 5 yıldır dizilere ödediği paraları “ticari sır” gerekçesi ile açıklamadığını ifade eden Atila Sertel, çeşitli kaynaklardan edindiği bilgiler doğrultusunda TRT tarafından dizilere ödenen ücretlerin ikisini paylaştı. Sertel, “Benim edindiğim bilgilere göre; TRT Uyanış Büyük Selçuklu dizisine bölüm başı 2 milyon 200 bin lira ödüyor. Bir ayda 8 milyon 800 bin TL eder. Eski parayla 8 trilyon 800 milyon lira. Yine Barbaroslar dizisine 1 milyondan fazla para ödendiği söyleniyor. Sadece iki dizi için bir ayda 12 milyon liradan fazla para harcıyorsanız tasarruf bunun neresinde? TRT kendi parasını harcamıyor. Halkın parasını harcıyor. Dolayısıyla hem halkımızı, hem KİT komisyonuna hem de Meclis’e hesap vermek durumunda” diye konuştu.

8-İstanbul'da halk ekmeğin ardından fırın ekmeğine de zam geldi(BİRGÜN)

Geçtiğimiz günlerde İstanbul Halk Ekmek tarafından yapılan ekmek zammının ardından bugün de İstanbul Fırıncılar Odası’nın zam talebi İstanbul Ticaret Odası’nda yapılan oylama ile kabul edildi.İTO’nun Şubat ayı Meclis toplantısında yapılan oylamada 1 kilogram ekmeğin fiyatı azami 14,286 TL olarak belirlendi. Buna göre İTO’ya bağlı fırınlar İstanbul’da 210 gram ekmeğin fiyatı 3 TL’ye satacak. İstanbul Fırıncılar Odası son olarak İTO’nun Kasım ayı meclis toplantısında 1 kilogram ekmeğin fiyatının 10,87 TL, 230 gram ekmeğin de 2,5 TL'ye satılmasını kararlaştırmıştı.Artan maliyetler göz önünde bulundururlarak yapılan zam ile birlikte ekmeğe yüzde 31 seviyesinde zam yapılmış oldu. İstanbul Büyükşehir Belediyesi de hafta içi zam yapıldığını açıklamıştı. Karara göre 250 gramlık halk ekmek 1,25 TL'den 2 TL’ye çıktı. Böylece fırınlarda satılan ekmeğin kilogram fiyatı 14,26’ya, halk ekmeğin kilogram fiyatı da 10 TL’ye ulaşarak aradaki fark yüzde 42 oldu.


Sen misin Erdoğan’ın sözünü dinleyen - Barış Pehlivan / Cumhuriyet

 


Cumhurbaşkanı Erdoğan’a inanmıştı. Kulaklarıyla duymuştu şu sözlerini:

“Hepinize sesleniyorum; nerede, bildiğiniz, bulduğunuz bir FETÖ terör örgütü mensubu varsa, bunu bizlere muhakkak bildireceksiniz. Eğer bildirmiyorsanız, sorumlusunuz. Siz hangi mahallede kim var, bunları gayet iyi bilirsiniz. Bulacaksınız, biz de araştıracağız, inceleyeceğiz, hukuk içinde gereğini de yapacağız. Bu bir vatanseverlik borcudur.”

Sonra gazetelerden öğrendi ki Erdoğan’ın bu çağrısı üzerine MİT ve Emniyet “FETÖ’cüyü ihbar et” hattı dahi kurdu.

Cesaretini topladı, oturdu bilgisayarın başına, başladı yazmaya:

“Sayın Bakanım Hulusi Akar...

Konu: Alpaslan Kavaklıoğlu ve FETÖ ilişkisi...”

O mektubun öyküsünü anlatacağım ama önce...  

Yazdım: Milli Savunma Bakanı Hulusi Akar’ın şu an görevde olan iki bakan yardımcısı, yani Şuay Alpay ve Alpaslan Kavaklıoğlu hakkında FETÖ ile bağı olduklarına dair şüpheler vardı.   

Hulusi Akar’ın dört bakan yardımcısı bulunuyor. Diğer ikisine, Muhsin Dere’ye ve Yunus Emre Karaosmanoğlu’na dair iddiaları da gazetemizde okudunuz. Barış Terkoğlu’na konuşan emekli Askeri Hâkim Ahmet Zeki Üçok birinin ByLock kullanıcısı, diğerinin ise ABD Büyükelçiliği’nin güvenilir kaynaklarından olduğunu ileri sürdü.  

Büyük bir skandaldı bu. 15 Temmuz’da Genelkurmay’daki yardımcıları FETÖ’cü çıkan Hulusi Akar’ın bakanlık koltuğundaki yardımcıları da FETÖ suçlamasıyla karşı karşıyaydı.

Günler geçti, bir açıklama dahi yapılmadı. Günler geçti, yeni bilgiler geliyor...

Tarih: 20 Nisan 2020.

Bir vatandaş uzun süredir tanıdığı Alpaslan Kavaklıoğlu’na dair bildiklerini kâğıda döktü. Onun FETÖ ile tanışmasından, örgütün önemli isimlerini nasıl koruduğuna kadar birçok iddiayı dile getirdi. Mektubu bir zarfın içine koydu. İadeli taahhütlü şekilde Hulusi Akar’ın adına özel olarak Milli Savunma Bakanlığı’na gönderdi.

Bekliyordu ki mektubunu Hulusi Akar okuyacak ve yardımcısına dair bir inceleme başlatacak. Öyle ya, Cumhurbaşkanı’nın herkese talimatı bu yönde değil miydi?  

MSB SORUŞTURMAMIŞ BİLE

Peki, ne mi oldu? Şu:

Milli Savunma Bakan Yardımcısı Alpaslan Kavaklıoğlu kendisinin FETÖ ile ilişkisine dair iddialarda bulunan o vatandaşı savcılığa şikâyet etti. “İftira suçundan” iddianame yazıldı, yargılama başladı.

“Vatanseverlik borcunu ödediğini” sanırken hapsi istenen vatandaş şaşkındı. Şöyle dedi mahkemede:  

“Kişiye özel kayıtlı mektubumun Bakan Hulusi Akar’a ulaştığından şüpheliyim. Söz konusu mektup, her nasılsa iletişimin gizliliği ihlal edilmek suretiyle, Bakan Yardımcısı Alpaslan Kavaklıoğlu tarafından ele geçirilmiştir.”

Yargılama sırasında çarpıcı bir bilgi de öğrenilecekti. Vatandaşı yargılayan Ankara 44. Asliye Ceza Mahkemesi Milli Savunma Bakanlığı’na özetle şunu sordu: Bakan Yardımcısı Alpaslan Kavaklıoğlu’nun FETÖ ilişkisine dair iddialar hakkında hiç inceleme yaptınız mı?

Hulusi Akar adına Milli Savunma Bakanlığı Personel Genel Müdürü Bilal Durdalı 18 Şubat 2021’de mahkemeye yanıt verdi: “Bakan Yardımcısı Alpaslan Kavaklıoğlu hakkında hiçbir idari soruşturma bulunmamaktadır!”

Ve sonunda Kavaklıoğlu’nun istediği de oldu. Hulusi Akar’a ihbarda bulunan vatandaş hakkında 10 ay hapis cezası verildi.

Milli Savunma Bakanlığı’nın iki numaralı ismi Kavaklıoğlu geçen haftaki yazımı okur okumaz, Fethullah Gülen’e “hocaefendi” dediği tweet’ini sildi. Kuşku yok ki Türkçe Olimpiyatları’nda örgüte ve liderine övgüler dizdiği görüntülerin ortaya çıkmasından da rahatsızdır. Ama arşiv işte, affetmiyor.

Evet, Cumhurbaşkanı’nın sözünü dinleyip Hulusi Akar’a ihbarda bulunan vatandaş başını belaya soktu. Ama gün gelecek, adaletin hüküm sürdüğü bir Türkiye’de tozlu raflara kaldırılan o mektuplar tekrar okunacak. Şüphem yok. 

Barış Pehlivan / Cumhuriyet

Alışmak, görmekten daha kolay geliyor - Barış Terkoğlu / Cumhuriyet


Başka bir ülkede olsa kuşkusuz çok şey değişirdi. Ama alıştık mı, yoksa umursamıyor muyuz bilmiyorum. Görmemiş gibi yaptığımız kesin.

Aslında iki haftadır gazetemizde okuyorsunuz. Hikâyeyi Barış Pehlivan başlattı. 

1 Şubat tarihinde, FETÖ davası sanığı M.U’nun, Elazığ 2. Ağır Ceza Mahkemesi’nde verdiği ifadeyi gündeme getirdi. M.U., “2009 sonrasında cemaat sohbetlerinde gördüğüm insanlar şunlardı” diyerek bir liste vermişti. Bu listede en dikkat çeken isim, eski AKP Elazığ Milletvekili Şuay Alpay’dı. Gelgelelim, Şuay Alpay, bugün Milli Savunma Bakan Yardımcısı olarak görev yapıyordu. Pehlivan, Alpay’la konuşmuş, Alpay beklendiği gibi yalanlamıştı. 

Barış Pehlivan’ın yazısından sonra, Emniyet’in söz konusu ifade üzerine çalışma yaptığı tutanağı gördüm. Tutanakta “şahsın kamuoyunca bilinen ve açık kaynaktan yapılan araştırmalarda Milli Savunma Bakan Yardımcısı olduğu anlaşılmış...” diyerek Alpay’ın kimliği veriliyordu.

Yani, FETÖ’nün darbe girişiminden altı yıl sonra, TSK’ye şekil veren isim, FETÖ soruşturma kayıtlarında takip altına girmişti.

Bu kadar değil...

4 Şubat’ta olay daha da büyüdü. Pehlivan, bir başka bakan yardımcısının hikâyesini yazdı. Eski AKP milletvekili Alpaslan Kavaklıoğlu, bugün TSK’yi yönetiyordu ama geçmişinde o da FETÖ’nün organizasyonlarında boy göstermişti. 2013’te, FETÖ’nün Niğde’deki Türkçe Olimpiyatları organizasyonunda, Fethullah Gülen’in şiirini okuyan kişiydi Kavaklıoğlu.

BİLGİ NOTUNDA NE YAZIYOR?

“Bu kadar herhalde devamı gelmez” demiştim. Geçen salı, askerken FETÖ’ye TSK’de birçok soruşturma açan ve bu nedenle yıllarca kumpasla hapsedilen Ahmet Zeki Üçok’la konuştum. Üçok’a aslında Pehlivan’ın yazısında geçen hadiseleri sordum. Meğerse o diğer iki bakan yardımcısını da anlatmak istiyormuş.

Üçok, üçüncü bakan yardımcısı hakkında, beni de şaşırtan bir iddiada bulundu. Şu ifadeleri kullandı:

“Bana gelen bilgi notunda, bakan yardımcısı Muhsin Dere’nin ByLock kullanıcısı olduğu, kız kardeşlerinin kocalarının (H.M. ve R.A.) 672 ve 679 sayılı KHK ile kamu görevlerinden ihraç edildikleri ve bazı yakın akrabalarının FETÖ ile iltisaklı oldukları bilgileri yer alıyor.”

Üçok ile konuştuktan sonra elindeki bilgi notunu inceledim. Güvenlik birimlerinin elinden çıkmış gibiydi. Son derece ayrıntılı tespitler yer alıyordu. Muhsin Dere’nin ByLock kullanıcısı olduğu yazıldıktan sonra aile üyeleriyle ilgili bilgiler veriliyordu. Ağabeyi S.D’nin açığa alındığı, kız kardeşlerinin eşleri R.A. ve H.M’nin KHK ile görevden atıldığı, amcasının oğlu Ö.D’nin Bank Asya hesabındaki artış gibi bilgiler okunuyordu. ByLock denilen FETÖ’nün haberleşme aracını kullanma iddiası kuşkusuz dudak uçuklatıyor. Zira, ByLock kullandığı şüphesiyle binlerce kişiye operasyon yapıldığının hepimiz tanığıyız. Öte yandan, suç kuşkusuz şahsidir. Akrabalıkların yaptıkları kimseyle ilişkilendirilemez. Ancak çok değil, bir ay önce, İBB’ye “Görümcesi PKK bağlantılı memur var” diyerek soruşturma açan hükümetin, Savunma Bakanlığı’na yaptığı atama, en hafif tabirle çelişki ile açıklanabilir.

ABD KRİPTOLARINDAKİ KAYNAK

Öte yandan...

Üçok, 4. bakan yardımcısı hakkında da iddialarda bulundu. Anlattığına göre, WikiLeaks belgelerindeki ABD kriptolarında, Yunus Emre Karaosmanoğlu, ABD’ye bilgi veren kaynaklar arasındaydı. 


Söyleşiden sonra söz ettiği iki kriptoyu inceledim...

Erdoğan başbakanken, Karaosmanoğlu’nun özel kalem müdür yardımcılığı görevindeki dönemine ait.

İlki 26 Temmuz 2007 tarihli. ABD Büyükelçisi Ross Wilson imzasını taşıyor. “Başbakan Erdoğan’ın İçeriden Görünüşü” başlığını taşıyor. 

Belgede Karaosmanoğlu, hassas kaynak olarak kodlanmış. ABD Dışişleri’ne, adının saklı kalması için, “lütfen kesinlikle koruyun” yazılmış.

Karaosmanoğlu, belgede, ABD’lilere Erdoğan’ın kişiliğine, çalışma prensiplerine hatta sağlığına dair içeriden bilgiler veriyor. Hemen söyleyeyim, bu bilgiler eleştirel değil. Karaosmanoğlu, Erdoğan hakkında olumlu konuşmalar yapıyor. ABD elçisi de kriptoya, Karaosmanoğlu’nun Erdoğan’la yakın olduğu şerhini düşmüş. Ancak ABD’liler, Erdoğan hakkında kişisel pek çok ayrıntıya, Karaosmanoğlu sayesinde vakıf olmuş. Gerçekten de Karaosmanoğlu, ABD elçisine, Erdoğan hastalandığında arabasının camını balyozla kıran korumasının akıbetini ya da Erdoğan “Kral Abdullah’ı arayın” dediğinde “Hangi Kral Abdullah” diye sormaya çekindikleri için yaşadıkları telaşı anlatmış.

Üçok’un bahsettiği 24 Ekim 2007 tarihli bir başka belge ise daha ciddi bir konuyu ele alıyor. ABD’nin Ankara Büyükelçiliği Siyasi İşler Müsteşarı Janice Weiner’in sınıflandırdığı belge, PKK’nin Dağlıca baskınında 12 askerin şehit olmasının ardından yazılmış. TSK’nin sınır ötesi harekât ihtimali ele alınıyor. Şu an büyükelçi olan, kardeşi 15 Temmuz’un lideri, eski AKP vekili Şaban Dişli ve Karaosmanoğlu, bu konuda ABD temsilcisine bilgi vermiş. ABD’li diplomat, Türk halkının saldırının ardından PKK’ye büyük öfke duyduğunu, sınır ötesi operasyon talebinin arttığını, hükümetin bunu yapmak istemediğini ancak yapmak zorunda kalabileceğini not etmiş. Bu nedenle ABD’den PKK’ye karşı eylem istemiş. İlginç bir ifadeyi not edelim: “Dişli, ‘ordunun ellerini serbest bırakırsak’ hareketlerinin planlananın ötesine geçebileceğinden korkuyor.”

BİR DE BU ÇIKTI

15 Temmuz kalkışmasını yaşayan TSK, Milli Savunma Bakanlığı’na bağlandı. Bakanlığın başına Genelkurmay Başkanı Hulusi Akar getirildi. Bakanlık, AKP kökenli bakan yardımcılarıyla politikleşti. Ancak dört bakan yardımcısının da geçmişindeki eylemler, tartışmaları bitirmek bir yana, daha da alevlendirdi. Öyle ki, yazıyı bitirirken, TSK’nin tepesinde bulunan kritik bir isimde FETÖ’nün ankesörlü aranmasının tespit edildiğini, kafaların daha da karıştığını öğrendim.

İlk kez görüyor, heyecanlanıyoruz. Gözümüz seğiriyor, kalbimiz hızlanıyor, dudaklarımız şişiyor. Sonra öyle alışıyoruz ki, kafamıza düşse umursamıyoruz. Sonumuzu belki de alışkanlıklarımız getirecek!

Barış Terkoğlu / Cumhuriyet




TARİHTE BUGÜN (10 ŞUBAT)


1956 
 Ceyhan Nehri taştı Çukurova'da 50 bin hektar arazi sular altında kaldı

1973    Sinemacı Nevzat Pesen intihar etti.

1987   Yazar Aziz Nesin, Cumhurbaşkanı Kenan Evren aleyhine açtığı tazminat davası mahkemece reddedildi Red gerekçesi olarak, cumhurbaşkanlarının "vatan hainliği" dışındaki suçlardan yargılanamayacağı gösterildi

1980   8 Şubat günü Çiğli İplik Fabrikası'nda 1500 işçi kapıları kapatarak barikat kurmuştu 10 Şubat'ta polis işçilere müdahale etti; 15 kişi yaralandı, 500 kişi gözaltına alındı.

1969   Amerika Birleşik Devletleri 6 Filo'suna ait gemilerin İstanbul'a gelişi öğrenciler tarafından protesto edildi

1995   Et ve Balık Kurumu'nun 2 Şubat 1995'te, gerçek değerinin onda birine, Hak-İş Sendikası'na satılması ortalığı karıştırdı Hak-İş Sendikası Refah Partisi'ne yakınlığıyla biliniyordu Bunun üzerine satış incelemeye alındı Başbakanlık, satış kararını 10 Şubat 1995'de iptal etti

1993   "Yorgun Savaşçı" filmi Türkiye Radyo ve Televizyon Kurumu'nda (TRT) yayına girdi Film devlet televizyonu tarafından çekilmiş, ancak siyasi ve askeri otorite tarafından imhasına karar verilmiş ve 1983 yılında yakılmıştı Kültür Bakanı Fikri Sağlar filmin yakılmaktan kurtulan tek nüshasını buldurttu ve yayına soktu.

1954   Ali Sipahi adlı genç 24 Monte Carlo Uluslararası Otomobil Mukavemet Yarışı'na katıldı Ali Sipahi yarış sırasında otomobilin arka tekerleğinin fırlamasına rağmen 3 300 km'lik parkuru tamamladı.

1958   İstanbul Valisi Mümtaz Tarhan gece kulüplerinde striptiz yapılmasını yasakladı.

1981   Genelkurmay Sıkıyönetim Askeri Hizmetler Koordinasyon Başkanlığı 5 sanatçıya "teslim ol" çağrısı yaptı "Teslim ol" çağrısı yapılan sanatçılar Cem Karaca, Melike Demirağ, Şanar Yurdatapan, Sema Poyraz ve Selda Bağcan'dı.

1971   Mehmet Ali Aybar ihraç talebiyle Türkiye İşçi Partisi (TİP) Haysiyet Divanı'na sevk edildi.

1981   Kapatılan Milliyetçi Hareket Partisi Genel Başkanı Alparslan Türkeş, savcılıkta ifade verdi Adam öldürmeyi azmettirdiği iddia edilen Alparslan Türkeş, kapatılan Milliyetçi Hareket Partisi teşkilatının her türlü şiddet hareketine ve adam öldürmeye karşı olduğunu söyledi.

1954   Kapatılan Millet Partisi'nin yöneticileri Cumhuriyetçi Millet Partisi'ni kurdu, genel başkanlığına Ahmet Tahtakılıç seçildi

1947   İtalya, Macaristan, Bulgaristan, Romanya ve Finlandiya Paris Barış Antlaşması'nı imzaladılar

1947   Amerika Birleşik Devletleri özel bankaları Türkiye'ye kredi vermeyi reddetti.

1950   Komünistlik suçlamasıyla yargılanan üniversite öğretim üyelerinin davası 10 Şubat 1950 tarihinde sona erdi; Behice Boran ve Niyazi Berkes 3'er ay hapis cezası aldı Pertev Naili Boratav beraat etti.

1979   Hacettepe Tıp Fakültesi Hastanesinde Türkiye'de ilk kez bir buçuk aylık bebeğe açık kalp ameliyatı yapıldı.

1909   II. Abdülhamid tahttan indirildi.

1996    IBM'in süper bilgisayarı Deep BlueGarri Kasparov'u yenmeyi başardı.

1931    Yeni DelhiHindistan'ın başkenti oldu.

1763    İngiltereFransa ve İspanya arasında Paris Antlaşması imzalandı: Yedi Yıl Savaşı sona erdi

KISA KISA GÜNDEM ( 9 ŞUBAT 2022)



1- Özgür Özel’den MHP'ye 'tatil' tepkisi: AKP'yi methetmekten yoruluyorlar(BİRGÜN)

Meclis'in bu hafta tatil edilmesini eleştiren CHP’li Özgür Özel, AKP ve MHP’yi eleştirdi. Özel, “İki haftada bir tatil istiyorlar. MHP geçmişte AK Parti'ye küfür etmekten yorulmuştu, şimdi 5 yıldır methetmekten yoruluyorlar” dedi.


2-Tunç Soyer: İZSU'nun yıllık elektrik faturası 800 milyon liraya çıktı (duvaR)

İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Tunç Soyer, 2021'de 337 milyon lira olan İZSU'nun yıllık elektrik faturasının son zamlar sonrası 800 milyon liraya çıktığını duyurdu.
 






3- 'Hayatta Her Şey Var' isimli programda İsim Analisti Önder Özcan'ın yanıtları gündem oldu: 'Eşinize İhlas Suresi okuyarak baklava yedirin'(Cumhuriyet)

"İHLAS SURESİ OKUYARAK BAKLAVA YEDİRİN" 

Suzan isimli bir izleyici de Özcan'dan eşiyle uyumuna bakmasını istedi. Özcan da eşinin genç yaşlarda sarışın takıntısı olduğunu ve bunu aşmak için de düzenli bir şekilde İhlas Suresi okuyarak baklava yedirmesini söyledi. Ayrıca eşleriyle cinsel ilişki yaşayan kadınlara da kök çakralarını gül suyuyla yıkamaları önerisinde bulundu.

4- Bakanlıktan ‘SMA ilacı’ açıklaması(SÖZCÜ)

Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı, Spinal Musküler Atrofi (SMA) Tip-1 hastalığı tedavisinde kullanılan ilaçların, 'Sağlık Bakanlığı Türkiye İlaç ve Tıbbi Cihaz Kurumu İlaçların Kişisel Tedavide Kullanılmalarını Değerlendirme Komisyonu' tarafından verileceğini, ilaca devam için test sonuçlarının uygun olması zorunluluğunun kaldırıldığını duyurdu.
‘BEDELİ SGK TARAFINDAN KARŞILANACAK’ ‘İlaç Kullanım Onayı’ ile SGK’nın belirleyeceği 3’üncü basamak resmi sağlık kurumlarında çocuk nörolojisi uzman hekimi tarafından her bir uygulama için ayrı ayrı reçete edilecek. ‘İlaç Kullanım Onayı’nın ilk 4 uygulama için tek seferde ve sonraki her bir uygulama için ise ayrı ayrı verilmesi halinde SGK tarafından bedeli karşılanacak.(https://www.sozcu.com.tr/2022/saglik/bakanliktan-sma-ilaci-aciklamasi-6942111)

5- Isparta'da elektriklerin neden kesildiği belli oldu: Parayı yine cebe indirmişler (SOL)

Isparta’da elektrik krizine yol açan Cengiz ve Kolin’e ait dağıtım şirketinin, 68 milyon TL’lik bakım işinin ihalesini kendilerine ait şirkete verdiği ortaya çıktı. Isparta'da 3 Şubat'ta başlayan kar yağışı ile denetimsizlikten kaynaklı olarak elektrik dağıtım sistemi çökmüştü. Isparta’da elektrik dağıtımından sorumlu Akdeniz Elektrik Dağıtım Şirketi’nin ise dağıtım sistemi çökmeden yalnızca üç gün önce, “Planlı Bakım Hizmetleri” anlaşması sağladığı açığa çıktı. Birgün'den Mustafa Bildircin'in haberine göre, şirketin “Planlı Bakım Hizmetleri” adı altındaki ihalesi, 27 Ocak’ta gerçekleştirildi. İhale kapsamında enerji nakil hatları, dağıtım ve trafo merkezlerinde ikinci seviye planlı bakım işleri yapılacağı belirtildi. İşlerin yapılacağı kentler ise Antalya, Isparta ve Burdur olarak sıralandı. İhale kapsamında, Isparta’daki elektrik kesintilerinden yalnızca üç gün önce iki şirketle anlaşma sağlandı. Buna göre, 30 Ocak’ta BEDA Enerji Dağıtım Şirketi ile 16 milyon 674 bin TL’lik, “Birinci seviye bakım”, Hipar Adi Ortaklığı’yla ise 51 milyon 515 bin TL’lik “İkinci seviye bakım” sözleşmesi imzalandı. Toplam ihale bedeli ise 68 milyon TL oldu. Cengiz ve Kolin ortaklığına ait Akdeniz Dağıtım A.Ş’nin bakım anlaşması yaptığı şirketlerin Cengiz ve Kolin ile bağlantılı olması dikkati çekti. BEDA Enerji Dağıtım Şirketi ortakları arasında Mehmet Cengiz'in kızı Zeynep Cengiz Şekeralp bulunurken, şirketin çatı yönetiminde ise Naci Koloğlu ve Mehmet Cengiz yer alıyor. Hipar Adi Ortaklığı’nın yönetim kurulunda ise Ahmet Cengiz bulunurken, sektörde “Kolin grubunun ikinci kuşak üyesi” olarak bilinen Devrim Koloğlu da şirketin yönetim kurulunda yer alıyor. 

6- RTÜK uluslararası haber sitelerine lisans başvurusu için 72 saat verdi (Evrensel)

RTÜK, uluslararası haber siteleri Amerika'nın Sesi, DW ve Euronews'e lisans başvurusunda bulunmaları için 72 saatlik süre verdi. Bu sürede başvurmayanların sitelerine erişim engellenecek.

("İSTENEN: BASIN SUSSUN, ELEŞTİRMESİN") İlhan Taşcı kararın asıl hedefinin basın özgürlüğü ve çok seslilik olduğunu söyledi.Taşçı, “Ulusal basının ardından sıra uluslararası haber sitelerinin denetlenmesine ve sesinin kesilmesine geldi. RTÜK’ün ‘Sitede video var lisans almalı’ bakışıyla denetlenmeyecek hiçbir haber sitesi kalmaz! Asıl hedef basın özgürlüğü ve çok seslilik. İstenen basın sussun, eleştirmesin. RTÜK’e internet yayınlarını denetleme yetkisine veren yasa 2019 yılında yürürlüğe girdi. Üç yılın ardından RTÜK’ün aklına yabancı haber sitelerinin gelmesi hayli ilginç. Anlaşılan devamı da gelecek!”

7-Restoranlarda açılış ücreti başladı: Orta gelire uygun restoran kalmayacak (Gamze Bal-Sözcü)

Kira bedelini aşan faturalar sonrası menülere yüzde 10-50 aralığında zam geldi. Bazı restoranlar ise 70 TL'ye kadar açılış ücreti almaya başladı. TÜRES Başkanı Bingöl, "Bu enerji fiyatlarıyla artık bir çay ve kahveyle akşama kadar oturulamayacak. İşletme batar" dedi. Bingöl, tüm bu pahalılığın etkisiyle artık orta gelire uygun restoranların ortadan kalkacağını ifade etti  (
https://www.sozcu.com.tr/2022/ekonomi/restoranlarda-acilis-ucreti-basladi-orta-gelire-uygun-restoran-kalmayacak-6941532)

8- Ankara Halk Ekmek’e 1 milyon TL elektrik faturası (SOL)

ABB’nin halk ekmek fabrikasına Şubat’ta 1 milyon TL’lik fatura gelirken fabrikanın elektrik faturası dört ayda yüzde 111 arttı. Yurttaşı çarpan elektrik faturaları belediyelerin halk ekmek fabrikalarını da vurdu.

BirGün'de Mustafa Bildircin'in haberine göre, mevcut un stokları bitene kadar ekmeğe zam yapmama kararı alan Ankara Büyükşehir Belediyesi’ne bağlı halk ekmek fabrikasının şubat ayı elektrik faturası 1 milyon TL’yi aştı. Faturalar Kasım 2021’e göre iki kat arttı.

Esnaf, Türkiye’nin dört bir yanında elektrik faturalarını dükkanlarının camlarına asarken belediyelere ait tesisler de kabarık elektrik faturaları ile karşı karşıya kaldı. Ankara’daki halk ekmek fabrikasına şubat ayında toplam 1 milyon 61 bin TL fatura geldi.

9- Greenpeace: İngiltere'den Türkiye'ye ithal edilen plastik atıklar, zehirli kimyasallar saçıyor (duvaR)

Greenpeace, Avrupa'dan Türkiye'ye ithal edilen plastik atıkların Adana'da atıldığı bölgelerde tehlikeli kimyasallara ve ağır metallere rastladı. Greenpeace Akdeniz'den Nihan Temiz Ataş, "Plastik atıklarını yurtdışına gönderen İngiltere ve Almanya gibi ülkeler, Türkiye'nin verimli topraklarında toksik iz bırakıyor. Verilen bu zararın geri dönüşü yok. Bu ülkeler sorumluluk alıp Türkiye'ye plastik göndermeye son vermeli. Bu zararlı atık oyunları sona ermeli” dedi.(https://www.gazeteduvar.com.tr/greenpeace-ingiltereden-turkiyeye-ithal-edilen-plastik-atiklar-zehirli-kimyasallar-saciyor-haber-1552486)

10- Kayyum rektör İnci'ye kötü haber: İhaleyi iptal ettiler (Cumhuriyet)

Boğaziçi Üniversitesi’nin kayyum rektörü Melih Bulu’nun yerine atanan Prof. Naci İnci’nin yönettiği Boğaziçi Üniversitesi’nin milyonlarca liralık yemek ihalesi iptal edildi. 
Birgün'den İsmail Arı'nın haberine göre, Boğaziçi Üniversitesi’ne bağlı Sağlık, Kültür ve Spor Daire Başkanlığı 20 Aralık 2021 tarihinde “Malzemeli Kahvaltı ve Yemek Hazırlama, Dağıtım” adı altında yemek ihalesi düzenledi. İhalenin bu yılın kahvaltı ve yemek ihtiyacı için düzenlendiği belirtildi. İhale kapsamında 2022 yılı sonuna kadar 1 milyon 240 bin öğün öğrenci yemeği, 90 bin öğün personel yemeği ve 330 bin öğün kahvaltı hazırlanması gerektiği belirtildi. Ancak, üniversitenin milyonlarca liralık yemek ihalesini Azık Yemek Sanayi ile Elpa Temizlik Sosyal Hizmetler Şirketi Kamu İhale Kurumu’na şikayet etti. Şirketlerin şikayetlerini inceleyen Kamu İhale Kurulu’nun 26 Ocak 2022 tarihli kararında ihalenin iptaline karar verildiği belirtildi. (MEVZUATA AYKIRI BİRÇOK MADDE) Kamu İhale Kurumu’nun kararında, ihale dosyasında mevzuata aykırı birçok madde yer aldığı belirtildi. Kararda, ihalenin iptal nedeni şöyle açıklandı: “Mevzuata aykırılıkları belirtilen işlemlerin düzeltici işlemle giderilemeyecek nitelikte işlemler olduğu tespit edildiğinden, ihalenin iptali gerekmektedir. Açıklanan nedenlerle, Ankara İdare Mahkemeleri’nde dava yolu açık olmak üzere, ihalenin iptaline oybirliği ile karar verildi.”








Falyalı cinayeti: Yeraltından gelen uğultu + Halil Falyalı’yı ölüme götüren 3 olasılık (BİRGÜN)

 


Falyalı cinayeti: Yeraltından gelen uğultu (Bahadır Özgür-BİRGÜN)

Yeraltının ağır bir taşı yerinden oynamışsa eğer yerüstünde de bir şeyler değişiyor demektir. Falyalı’yı öldürmeyi zorunlu kılan bir konsept işlemeye başladı ve süreç yeraltında değil, yeryüzünde nihayete erecek.

Görkemli bir saldırıyla öldürüldü Halil Falyalı. Uyuşturucu ticaretinden kumarhanelere; kara paradan yasadışı bahise; şantaj kasetlerinden güçlü siyasi ilişkilere, dönemin dört dörtlük bir figürüydü. Bir yapı taşıydı. Haliyle yok edilmesini, kalan taşların da yerinden oynayacağının işareti saymalı.

Uğur Mumcu, “Papa-Mafya-Ağca” kitabında iki cinayetteki ortak tetikçiden hareketle, iki dünyaya -yeraltı ve yerüstüne- aynı anda bakılması gerektiğini söylemişti. Suikastların bir ucu uluslararası silah ve uyuşturucu ticaretine bağlanırken; diğer ucu Türkiye’nin iktisadi ve siyasi sorunlarından çıkıp, Vatikan’da düğümlenmiş bir finans kapital krizine açılıyordu.

İki dünyayı aynı anda görebilmeyi şöyle tarif ediyordu Mumcu: “Dünya çapındaki sanayi ve ticaret alanı nasıl ki çokuluslu şirketlerin egemenliğindeyse, yeraltı ticaretine de çokuluslu güçler hâkimdir. Bu iki çokuluslu yapı, yeryüzünde bazı noktalarda bir araya gelir, ortak yolları kullanırlar.”

Yani yeraltı, yerüstünün yozlaşmasının bir ürünü değildir. Aksine ortak bir evrende, simbiyotik halde yaşarlar.

‘Türk mafyası’ da kendi karakterini, Türkiye’nin legal ticaretini belirleyen jeopolitik ve uluslararası mecburiyetler içinde kazandı. Belki bugün basit gelebilecek bu cümlenin, 1970’lerin çalkantılı zamanlarının ülkeyi kökten değiştiren bir sürece evrildiği günlerde yazıldığını unutmamalı. O yıllarda kurulmuş devlet düzeneğinde, iktisadi ve siyasi krizlerde ilk bozulan ve değiştirilen çarkların da daima karanlık yüze ait olduğunu hatırlamalı.

Dolayısıyla yeraltının ağır bir taşı yerinden oynamışsa eğer yerüstünde de bir şeyler değişiyor demektir. Falyalı böyle bir cinayet. Bir bakıma Türkiye’nin krizde kıvranan rejiminin patlamaya hazır huzursuzluğunun yeraltından gelen uğultusu.

Gelin biz yerüstüne bakalım. Orada hangi taşların oynadığının izini, Mumcu’nun Papa suikastında sorduğu sorunun rehberliğinde sürelim: Falyalı’dan önce neler yaşandı?

Biraz gerilere gidip, üç dönemin iki dünyasının iç içe geçmiş bir kara kalem eskizini çizmeye çalışalım önce.

***

2007’deki Cumhurbaşkanlığı seçimi kriziyle beraber, AKP-Gülen cemaati korporasyonunun devlet erkinde yürüttüğü tasfiye faaliyetlerine tekabül eden bir ekonomi politik değişim de başlıyordu. Askeri üretim başta olmak üzere özelleştirme ve kamu ihalelerinin rotasındaki sapma; yargı darbeleri; medyada el değiştirmeler; dışarıdan akan doların paylaşımı…

Petkim’in Socar’a satışıyla açılan Azerbaycan yolunun gaz vb. ile Türkmenistan ve Kazakistan’a uzanması; Irak petrolleri; Rusya ve Orta Asya’da kurulan ortaklıkların Dubai üzerinden devşirdiği yeni tip turizmci-inşaatçı zümresi…

Yerüstündeki yeni ticaret koridorlarından yeraltı da akıyordu. Antalya-Bodrum hattında Mübariz Mansimov, Telman İsmailov gibi oligarklar ultra lüks harcamalarıyla boy gösteriyor, Bebek caddelerinde Rus-Kazak-Azeri mafyası çatışıyordu. Lotu Guli’lerin, Rövşan Caniyev’lerin cirit attığını yeni öğrendik. Suriye ve Libya’nın açtığı legal/illegal pazar da muazzamdı.

2010 sonrasını ‘ustalık’ dönemi ilan eden Erdoğan’ın inşa etmeye giriştiği rejimin karakterini, jeopolitik avantajları da arkasına almış bu çok yönlü gelişmeler şekillendirdi. Yeraltı ve yerüstü, yeni inşa edilen rejimin yüzeyinde pek çok noktada buluşuyordu. Rejimin gücü bol paraya bağlıydı lakin bu müptelalık, aynı zamanda en zayıf yönüydü. Tulumbanın akması için nasıl ki önce su dökülmeliyse, başkanlığa giden yolu açacak ittifakların dayanacağı para makinesinin de işlemesi gerekiyordu. O makine 2013’lerde bozulmaya başladı çünkü.

Dış finansal imkanların daralmasıyla büyük sermayenin faiz üzerinden verdiği mesajları, Cemaat’le yaşanan iç kavgaları, MÜSİAD’ın öne çıkmasını beraber düşünmek lazım. Nitekim ittifak kavgaları 2015 seçiminde iktidar kaybını getiriyordu.

MHP’nin devreye girmesi ve 2016 Temmuz darbe girişimiyle açılan perde ise malum. Rejimin yeni mimarisini taşıyabilecek ekonomik altyapının finansman modeli, büyük oranda ‘nereden, ne geliyorsa gelsin’ anlayışına oturdu. İmar planları, arazi satışları, mega projeler ve kamu bankalarının kredi musluğu içeriyi besleyebilmek adına kaynakları kara delik misali yutarken; tulumbaya su, illegal ticaretten akıtıldı. Ülkenin boğazına kadar uyuşturucuya battığını görüyoruz bugün.

Bunun yanında FETÖ mallarının paylaşımı, Yalıkavak Marina’da görüldüğü üzere “çökme” vakaları, SBK tipi enjeksiyonlar, Malta hesapları dönemin alamet-i farikalarıydı. Sedat Peker’in “birlikte yaptık” diyerek anlattığı hikâye buydu. Saray iradesi altında toplanmış çok parçalı siyaset ittifakına uygun biçimde legal-illegal ekonomi de derebeyliklere bölünmüştü sanki. Yargı, emniyet, eğitimdeki tarikat/parti/Pelikan paylaşımının yanı sıra Soylu, Albayrak, Ağar ekipleri alenileşmişti.

Yerüstü yeniden şekillenirken, yeraltı da durmuyordu.

Paramount Otel, SBK’nin ilişkileri, Soylu’nun fotoğraf albümü iki dünyanın birlikteliğinin tezahürleriydi. Dışarıda ise bu hibrit makinenin işleyebilmesini sağlayacak, ‘her kaynağı’ dolaşıma sokan dört ana aks dikkati çekiyordu: Kazakistan-Ukrayna-Katar-Balkanlar.

Ticari ve diplomatik ilişkilerin yoğunlaştığı, ‘jeopolitik koz’ görülen bu ülkelerle Türk mafyasının ilişkileri de yoğundu. 60’larda silah, 70’lerde döviz, sigara, uyuşturucu dâhil her türlü kaçakçılıkla yerleşilen Balkanlar’a, 90’larda Kazakistan ve civarı eklenmişti. Katar ve Ukrayna ile kareyi tamamladı AKP.

***

KKTC, uluslararası para akışının yönetildiği bir ‘kumanda üssü’ olarak burada devreye girmiş görünüyor işte. 2016’dan sonra MASAK’ın kara para incelemesi için adaya ayak basıp sadece 7 otelin hesabında bulduğu milyonlarca doları keşfetmesiyle başlayan ‘bahisçi operasyonları’ aniden kesiliverdi. Pek çok ismin adadan Ukrayna ve Balkanlar’a hicret ettikleri söyleniyordu. Sonrasında Kolin, Kalyon, TOKİ atakları; seçimlere siyasi müdahale; Binali Yıldırım’ın ziyaretleri; Bilal Erdoğan’a yakın isimlerin yatırımları derken, illegal para akışının yönetiminin Falyalı’nın emrinde yeniden organize edildiğine ilişkin iddialar yoğunlaşmıştı. Peker’in yaptığı en güçlü vuruş da burayaydı zaten.

Falyalı kamuoyunda deşifre olur olmaz zaman öyle hızlandı ki, adeta ölümüne giden süreci canlı izledik. Dehşet kariyeri düşünüldüğünde sebep de azmettirici de bulmak zor olmaz. Kuşkusuz bir büyük el muhakkak vardır.

Ne var ki tıpkı Susurluk’a doğru işleri hızlandıran Ömer Lütfi Topal’ın öldürülmesinde olduğu gibi, ‘cinayet konsepti’ belirleyicidir daima. Çok şeyi gizleyip çarpıtsa da Susurluk Raporu’ndan çıkan ana fikir, Topal’ın yerüstü-yeraltı birlikteliğinin sürdürülemez hale geldiği noktada durduğu için öldürüldüğüydü. Meşru yollardan çözülemeyen rejimin siyasi ve iktisadi sıkışmasının zembereği cinayetle boşalmış, her iki dünyadaki sert hesaplaşmaların sonucunda Türkiye yeni bir rejime açılabilmişti. Bu açıdan Topal, tetiği çektirenden bağımsız bir ‘devlet cinayeti’ statüsündeydi.

Şimdi de iki dünyanın beraberce karakterini verdiği ‘hibrit’ başkanlık rejiminin tıkanmasına ve dayandığı kolonların sarsılmasına tanık oluyoruz. İki dünya da kaderlerini ortaklaştıran aynı olaylardan, aynı anda etkileniyor. ABD’den ‘dürtülerek’ patlatılan SBK irini, Türkiye rotalı kokain keşiflerinin yaygınlaşması ve nihayetinde Kazakistan ile Ukrayna’yı ‘güvenli alan’ olmaktan çıkaran uluslararası gelişmeler, yeraltını da yerüstünü de manevra yapmaya mecbur bırakıyor.

Kazakistan’da Çakıcı’nın Peker’in dostu Arman Dikiy (yeraltı) ile Saray’a yakın, neredeyse bütün Türkiye yatırımlarına eli değen Ziyatdin Kassanov’un (yerüstü) beraberce Rusya’nın hedefinde olması ilginç bir temsiliyet olsa gerek.

***

Falyalı niçin öldürüldü ve tetiği kim çektirdi? Ancak suç alanına doğru bilgiler ortaya çıktıkça yanıtını bulabileceğimiz bir soru. Ancak şunu iyi biliyoruz ki, Falyalı’yı öldürmeyi zorunlu kılan bir konsept işlemeye başladı ve süreç yeraltında değil, yeryüzünde nihayete erecek.

                                                                    ***

Halil Falyalı’yı ölüme götüren 3 olasılık (Timur Soykan - BİRGÜN)

Suç örgütü yöneticisi Sedat Peker'in videolarındaki iddialar ile gündeme gelen Halil Falyalı'ya suikast düzenlendi. Falyalı'nın neden öldürüldüğü hakkında birçok iddianın orataya atılmasının ardından BirGün yazarı Timur Soykan, 3 ana olasılığa dikkat çekti. Soykan’a göre; “Türkiye’deki 100 milyar TL'lik yasa dışı bahis pazarı, şantaj arşivi ve uyuşturucu kaçakçılığı” Falyalı’yı ölüme götüren nedenler arasında.

Suç örgütü lideri Sedat Peker'in iddiaları ile gündeme gelen kumarhane işletmecisi Halil Falyalı, Girne'de silahlı saldırıya uğradı. Hastane kaynaklarından alınan bilgiye göre, Halil Falyalı’nın Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nde (KKTC) evinin önünde uğradığı silahlı saldırı sonucu hayatını kaybetti. Saldırıda Halil Falyalı'nın şoförü de öldü.

Peker'in uyuşturucu trafiğinin merkezinde olduğunu söylediği ve Kuzey Kıbrıs'taki yasadışı işlerde sıkça adı geçen Falyalı'nın suikastı sonrasında BirGün yazarı Timur Soykan, sosyal medya hesabı Twitter üzerinden 3 ana olasılığa dikkat çekerek değerlendirmelerde bulundu.

"Halil Falyalı’nın cinayeti sadece yeraltı dünyasında değil yer üstünde de büyük savaşın başladığını ortaya koyuyor" diyen Soykan, 3 ana olasılığı şu şekilde açıkladı:

  1. Türkiye’deki 100 milyar TL'lik yasa dışı bahis pazarı
  2. Falyalı’nın şantaj arşivi
  3. Uyuşturucu kaçakçılığı

BİRİNCİ OLASILIK: YASA DIŞI BAHİS PAZARI

Soykan ifadelerinin devamında şunları söyledi:

"Birinci olasılık: Türkiye’de sanal kumar yasaklanıp bahis tekel olunca kumar adası KKTC, yasa dışı bahsin de üssüne çevrildi. Halil Falyalı’ye bahis lisansları verildi ve devasa servetinin önü açıldı. 84 milyonluk Türkiye büyük bir pazarken yavru vatanda organizasyon kuruldu. Halil Falyalı Kıbrıs dışında da (Belarus, Ukrayna, Malta) ülkelerden lisanslar aldı. Arkasındaki destekle büyüdü.

MASAK raporuna göre; Türkiye’de 2017 yılında 50 milyar liralık yasa dışı bahis pazarı oluştu. Bugün bu miktarın 100 milyar lirayı aştığına şüphe yok. Veysel Şahin 2017'de tutuklandıktan sonra bu pazarın büyük kısmını Falyalı elinde tutuyordu. Elbette Türkiye’de büyük bir mafya grubu ile ortaklığı şarttı. Ancak para yeraltındaki bütün dengeleri değiştirecek kadar büyük. Halil Falyalı’nın ismi Game Over (2007), Handikap (2016) operasyonlarında gündeme geldi.

Ancak bu soruşturmalardan Halil ve kardeşi Hüsnü Falyalı’nın adı hep silindi. Veysel Şahin Türkiye'de tutuklanınca anlattı. Türkiye'den polislerin KKTC'ye gelip haklarındaki soruşturmaları silmek karşılığında paralar istediğini iddia etti."

"‘KARA PASTA’ PAYLAŞILAMIYORDU"

Gazeteci Soykan,koruma altındaki Falyalı'nın büyük servete sahip olduğuna dikkat çekerek,"Hatta İngiltere Premier Lig takımı Fulham’ı 100 milyon Sterlin’e satın almak istedi. Falyalı’nın KKTC’de siyasi partileri finanse edecek güce erişti. Türkiye’deki siyasilerle bağlantıları da sık sık gündeme geldi" ifadelerine de yer verdi.

"100 milyar TL kara paranın olduğu yerde siyaset ve bürokrasiden destek almadan daha doğrusu oraya pay dağıtmadan ayakta kalınamazdı" ifadelerini kullanan yazarımız Timur Soykan, "Sadece yeraltında değil yer üstünde de ‘kara pasta’ paylaşılamıyordu. Büyük olasılık: Yasa dışı bahisteki savaş Falyalı'yı ölüme götürdü" dedi.

İKİNCİ OLASILIK: ŞANTAJ ARŞİVİ

İkinci olasılığın Falyalı’nın şantaj arşivi olduğuna dikkat çeken Soykan, "Sedat Peker, ifşalarında Erkam Yıldırım’ın bir kaset ile Falyalı’nın eline düştüğünü iddia etti. Sedat Peker, daha sonra Falyalı’ya ait siyasilere şantaj görüntüleri olan arşivin kendi eline geçtiğini de öne sürdü" ifadelerini kullandı.

Sedat Peker'in KKTC Başbakanı’nın görüntüsünü yayınladığını söyleyen Soykan, "Peker, bu arşivde sadece KKTC değil Türkiye’den siyasilerin de kasetlerinin olduğunu öne sürdü. Bu arşivin bazıları için çok tehlikeli olduğu ortada" ifadelerine yer verdi.

ÜÇÜNCÜ OLASILIK: UYUŞTURUCU KAÇAKÇILIĞI

"Falyalı bunları kendisini korumak için elinde tutuyordu. Kumarhanesindeki bir personele işkence yaptığı iddiasıyla tutuklandıktan hemen sonra özel hastaneye sevk edilmesi gücünü ortaya koydu. Peker'in yayınladığı görüntüyle Falyalı'nın da eli güçlenmişti" diyen Soykan şunları kaydetti:

"Hatta kısa süre içinde cezaevinden tahliye olmasını sağlayan gelişmeler de yaşandı. Peker de başına bir iş gelirse Falyalı’nın arşivini yayınlayacağını söylemişti. Bu arşiv nedeniyle Falyalı hedef olmuş olabilir mi? Ya da bu cinayet şantaj kasetlerini ortaya saçar mı?"

Üçüncü olasılığın uyuşturucu kaçakçılığı olduğunu ifade eden Soykan'a göre "Sedat Peker, Halil Falyalı’nın bir şantaj kasetiyle Erkam Yıldırım’ı uyuşturucu rotası oluşturmak için kullandığını iddia etmişti. Bu konuda bir delil ortaya koymadı. Ancak Erkam Yıldırım’ın Peker'in söylediği tarihlerde Venezuela’ya ziyareti uzun tartışmalar başlatmış, ‘Pandemi için yardım götürdü’ açıklaması boşa düşünce iddialar da çoğalmıştı."

"ÖLÜME GÖTÜRMÜŞ OLABİLİR"

Soykan paylaşımının devamında şunları söyledi:

"ABD, Falyalı’yı 2015'ten itibaren uyuşturucu kaçakçılığından soruşturuyordu. Virginia Mahkemesi’nde dosya vardı. Dosyaya göre; Kıbrıs’tan İngiltere’ye uçakla meyve-sebze kolileri arasında eroin sevk etmişti. Mersin’den KKTC’ye botlarla eroin taşıdıkları iddiası da dosyadaydı. Dosyada Falyalı'nın kara para transferlerine dair bir DEA ajanının tespitleri vardı. Falyalı'nın döviz bürolarıyla kara para transferleri yaptığı iddia edildi. Uyuşturucu kaçakçılığındaki anlaşmazlıklar Falyalı'yı ölüme götürmüş olabilir.

"DEVLET-MAFYA-SİYASET ÜÇGENİNDE KAZAN KAYNIYOR"

Pek çok olasılık var ancak şuna hiç şüphe yok: Falyalı cinayetinin arkasında büyük bir karanlık duruyor. Devlet-mafya-siyaset üçgeninde kazan kaynıyor. Bu cinayet büyük bir savaşın işareti. Küçük bir adada ve güvenlik kameralarıyla dolu merkezi yerde bu cinayeti işleyenlerin yakalanmadığı her dakika şüpheleri büyütüyor. Bağlantıların derinliğine dair kuşkular artıyor."


Öne Çıkan Yayın

Dünyanın en pahalı evini Türk milyarder satın aldı! - Mehmet Kaya / Ekonomim

Türkiye’nin uzun süre doğrudan yabancı yatırımlarında gayrimenkul satışları önemli yer tutmuştu. 2025 itibariyle yurt dışından gayrimenkul a...