KISA KISA GÜNDEM (15 ŞUBAT 2022)

 


1-Murat Ağırel ve Barış Pehlivan tekrar cezaevine giriyor (BİRGÜN)


Gazeteciler Murat Ağırel ve Barış Pehlivan, 'MİT mensubunun cenazesine ilişkin haberleri' gerekçesiyle aldıkları cezaların onanmasının ardından tekrar cezaevine giriyor.
Libya'da öldürülen MİT mensubunun cenazesi hakkında yaptıkları haberler nedeniyle yargılanan gazeteciler, teslim olmak için Çağlayan'daki İstanbul Adliyesi'nde geldiler. Çağlayan Adliyesi'nden fotoğrafını paylaşan Barış Pehlivan, "Üçüncü kez… İşte geldik, gidiyoruz… Hoşça kalın şimdilik…" ifadesini kullandı. Üçüncü kez…İşte geldik, gidiyoruz… Hoşça kalın şimdilik… pic.twitter.com/zA1kSHmzzS — Barış Pehlivan (@barispehlivan) February 15, 2022  Ağırel, sosyal medya hesabından yaptığı açıklamada, “Şehit olan vatan evlatlarına şehadet dilediğim için bugün tekrar cezaevine giriyorum. Şehit edenler ise ülkemde renkli halılar ile karşılanıyor. Şimdiye kadar yazdığım hiçbir şeyi yalanlayamayanlar beni adaletsizlikle susturacaklarını sanıyorlar” ifadelerini kullandı. Şehit olan vatan evlatlarına şehadet dilediğim için bugün tekrar cezaevine giriyorum. Şehit edenler ise ülkemde renkli halılar ile karşılanıyor. Şimdiye kadar yazdığım hiçbir şeyi yalanlayamayanlar beni adaletsizlikle susturacaklarını sanıyorlar. SUSMAYIN,KORKMAYIN,ALIŞMAYIN — Murat AĞIREL (@muratagirel) February 15, 2022  İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 3. Ceza Dairesi, 2 Şubat'ta 'Mit Mensubu haberleri' davasında yargılanan gazeteciler hakkında İstanbul 34. Ağır Ceza Mahkemesinin kararını onamıştı.

2-Her şey tamamdı bir pistti noksan! (Mustafa Bildircin-BİRGÜN)

Ağrı’da altyapısı tamamlanmayan, suyu ve kanalizasyon gideri olmayan afet konutlarının karşısına kayak pisti inşa edildi.
Kayyum idaresindeki Diyadin Belediyesi, pist için bugüne kadar 2 milyon TL’ye yakın harcama yaptı. Ağrı’da kayyum yönetimindeki Diyadin Belediyesi’nin su ve kanalizasyon gibi temel altyapı eksiklikleri bulunan afet evlerinin karşısına inşa ettirdiği kayak merkezinin maliyeti belli oldu. Kayak pisti için gerçekleştirilen dört ihale kapsamında, belediyenin kasasından toplam 1 milyon 751 bin 210 TL çıktı. (PİSTİN MALİYETİ 397 BİN TL.) Diyadin Kaymakam Vekili Alper Balcı’nın başkanlık koltuğunda oturduğu Diyadin Belediyesi, kayak pisti için ilk ihaleyi Temmuz 2021’de gerçekleştirdi. Kayak pistinin yapım işi için düzenlenen ihale kapsamında 397 bin 500 TL’lik sözleşmeye imza atıldı. Belediye, Aralık 2021’de ise “Baby Lift” adını verdiği kayak merkezine spor malzemesi almak için harekete geçti. Bu kapsamda, özel bir inşaat şirketi ile 13 Aralık 2021 tarihinde 313 bin 120 TL’lik anlaşma yapıldı. İdare, “İkinci el ski-doo kar motosikleti” almak için 11 Ocak’ta yeni bir ihale açtı. Van merkezli bir yapı şirketinden 26 Ocak’ta 250 bin TL’lik kar motosikleti satın alındı. (790 BİN TL’LİK MALZEME) Diyadin Belediyesi’nin kayak pisti için yaptığı harcamalar bunlarla da sınırlı kalmadı.11 Şubat’ta gerçekleştirilen “Baby Lift Kayak Merkezi’ne ekipman malzemesi ve mobilya alımı” ihalesi kapsamında yapılan harcama, kayak pisti için yapılan en büyük harcama kalemini oluşturdu. Belediyeyle özel bir firma arasında 9 Şubat’ta imzalanan sözleşmenin bedeli 790 bin 590 TL. Böylece belediyenin Aralık 2021 ile Şubat 2022 arasında kayak tesisi için harcadığı paraların toplamı 1,7 milyon TL’ye ulaştı. (SUSUZ TUVALETSİZ EVLER)  CHP Milletvekili Murat Bakan, kayak pisti için yapılan bu harcamalara tepki gösterdi. İlçede altyapı hizmetlerinden yoksun konutlar olduğuna dikkat çeken Bakan, “Bu çağda insanlar evlerinin bahçesine tuvalet alanı olarak çukur açıp etrafını taşlarla örüp yer yapıyor ve kanalizasyon olarak buraları kullanıyor. Düşünün; tuvaleti olmayan, suyu olmayan bu evlerin hemen karşısına da milyonlar harcayıp kayak tesisi yapıyorlar” dedi. “Bir tarafta yoksulluk, sefalet, yoksunluk, bir tarafta milyonluk kayak tesisi” sözleriyle eşitsizliğe dikkat çeken Bakan, şunları kaydetti: “Devletin bütçesini, önce vatandaşın temel hak ve ihtiyaçlarını karşılamak için harcamak zorundasınız. ‘Evinde en temel iki ihtiyacını karşılayacak su ve kanalizasyon altyapısı olmayan vatandaşa kayak tesisi hizmeti sunmak kimin emri?’ diye sormak gerek. Evinde suyu, tuvaleti olmayan insanlara ‘Ama bak hemen burada kayak yapabilirsin’ demek nasıl bir aymazlık? Emir demiri keser, ‘Üstlerine’ göz boyasın, sosyal medyada algı yaratsın, kentine davet ettiği ‘misafirlerini’ bu kayak merkezinde ağırlasın, birilerinin gönlünü hoş etsin. Yani hayaller milyonluk kayak merkezi, gerçekler halkın susuz tuvaletsiz evleri…” 

3- İlaç fiyatlarına kur zammı: Yüzde 37,4 artış (BİRGÜN)

TİTCK, beşeri tıbbi ürünlerin fiyatlandırılmasında kullanılan 1 avro değerinin 6,2925 liraya çıkarıldığını açıkladı. Kur yüzde 37.4'lük artışla 4,57'den 6.29'a çıktı. Türkiye İlaç ve Tıbbi Cihaz Kurumu (TİTCK), 2022 için beşeri tıbbi ürünlerin fiyatlandırılmasında kullanılan 1 avro değerinin yüzde 37,4'lük bir artışla 4,5786 liradan 6,2925 liraya çıkarıldığını bildirdi. TİTCK'nin internet sitesinden yapılan duyuruya göre, Fiyat Değerlendirme Komisyonunda beşeri tıbbi ürünlerin fiyatlandırılmasında kullanılan avro değeri güncellendi. Buna göre Beşeri Tıbbi Ürünlerin Fiyatlandırılmasına Dair Karar kapsamında 2022 yılı için 1 avro değeri 4,5786 liradan 6,2925 liraya çıkarıldı. Beşeri Tıbbi Ürünlerin Fiyatlandırılmasına Dair Karar'ın 2'nci maddesinin yedinci fıkrasında bahsi geçen 15,80 TL ve 8,26 TL değerleri, ilgili karar kapsamında avro değerinde yapılan değişiklik oranında yükseltilerek 21,71 TL ve 11,35 TL olarak güncellendi. Geçerli olacak yeni depocuya satış fiyatı, mevcut depocuya satış fiyatının eski avro değerine bölündükten sonra yeni avro değeriyle çarpılmasıyla hesaplanacak. (Karar, 5 gün sonra geçerli olacak.)  İlaç Endüstrisi İşverenleri Sendikası ilaç kurunun 6,40 seviyesinde sabitlenmesini ve yıl içinde bir kez daha güncelleme yapılmasını talep etmişti.

4- EnerjiSA'ndan Moda Sahnesi'ne ihtar: 'Parayı ödemezseniz elektriği keseriz diyor' (BİRGÜN)

Moda Sahnesi'nin kurucusu Kemal Aydoğan Moda Sahnesi'ne EnerjiSA'nın ihtar gönderdiğini belirterek, "Parayı en kısa sürede ödemezseniz elektriği keseriz diyor" ifadelerini kullandı. Moda Sahnesi'nin kurucusu Kemal Aydoğan Moda Sahnesi'ne EnerjiSA'nın ihtar gönderdiğini açıkladı. İstanbul Kadıköy'de bulunan Moda Sahnesi'nden yapılan açıklamada, tiyatronun Aralık ayında 7 bin TL olan elektrik faturasının Ocak ayında 20 bin TL'yi bulduğu  bildirilerek "Bu fahiş elektrik bedelini kabul etmiyoruz, bu nedenle faturayı ödemiyoruz" denilmişti. Moda Sahnesi'nin kurucusu ve tiyatro yönetmeni Kemal Aydoğan, Twitter hesabından yaptığı açıklamada, "İhtar göndermiş Türkiye’nin enerjisi. Parayı en kısa sürede ödemezseniz elektriği keseriz diyor. Bir tiyatro salonunun elektriğini keserler mi sizce" ifadelerini kullandı.

5- Atatürk’e hakaret eden Demirkan ‘icazet’ verdi (Mustafa Bildircin-BİRGÜN)

Diyanet İşleri Başkanlığı’nın eğitimi dinselleştirme uygulamalarının en önemli halkası olan hafızlık eğitimi için Antep’te icazet töreni düzenlendi. Şahinbey Kongre Sanat Merkezi’nde düzenlenen tören kapsamında 200 öğrenci hafızlık için icazet aldı.
Töreni, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın da katıldığı Ayasofya’nın açılış merasiminde Atatürk’ü hedef alan Mustafa Demirkan yönetti. Gaziantep İl Müftülüğü’nce 9 Şubat’ta düzenlenen törene, Diyanet İşleri Başkan Yardımcısı İbrahim Karslı, AKP Milletvekili Ali Şahin ve Müslüm Yüksel ile Gaziantep Büyükşehir Belediye Başkanı Fatma Şahin katıldı. Şehitkâmil ve Şahinbey ilçe müftülüklerine bağlı Kuran kurslarında hafızlık eğitimini tamamlayan 200 öğrenci için düzenlenen törene katılanlar arasında, hafızlık proje imam hatip ortaokullarının yöneticileri de yer aldı. Törene, Nur Cemaati’ne yakınlığıyla bilinen vakıfların yetkilileri de destek verdi. Ahmet Akgündüz’ün kurucuları arasında yer aldığı Hoşgör Fatih İlim Araştırma Vakfı ile birlikte törene, “Nur Cemaati’nin Antep’teki temsilcilerinden” olduğu öne sürülen Anadolu Tevhid Vakfı da destek verdi.(MEB İLE PROTOKOL) Diyanet İşleri Başkanlığı ile MEB Din Öğretimi Genel Müdürlüğü arasında, “Hafızlık Eğitiminde İş Birliği” protokolü bulunuyor. Protokol kapsamında örgün eğitimine devam eden öğrenciler, aynı zamanda Diyanet’e bağlı Kuran kurslarında hafızlık eğitimi de alabiliyor.

6- Özhaseki: Doğal gazda en ucuz ülkeyiz, bin liralık fatura aslında 4 bin lira(duvaR)

AK Parti Genel Başkan Yardımcısı Özhaseki: Doğalgazın yüzde 75'ini devlet karşılıyor.  Doğalgaz bir vatandaşa 1000 liralık geliyorsa aslında o fatura 4000 liralık.






7- Gençler, Balkan 20 Yaş Altı Salon Atletizm Şampiyonası'nda 14 madalya kazandı (EVRENSEL)

Belgrad’da düzenlenen Balkan 20 Yaş Altı Salon Atletizm Şampiyonası’na Türkiye’den katılan gençler 5’i altın 14 madalya kazandı.(https://www.evrensel.net/haber/454960/gencler-balkan-20-yas-alti-salon-atletizm-sampiyonasinda-14-madalya-kazandi)







8- Afete 1 milyon TL terasa 5 milyon TL(Deniz Ayhan-SÖZCÜ)

Kar yağışının ardından günlerce karanlıkta kalan Isparta’da yollar temizlenmedi. Afet için az bütçe ayıran AKP’li belediye, terasa 5 milyon liradan fazla harcayacak. 
Yoğun kar yağışının ardından 4 gün boyunca elektriksiz kalan Isparta'da yollar temizlenmedi, halk yüzüstü bırakıldı. Afet bütçesi olarak yalnızca 1 milyon TL ayıran AKP'li Isparta Belediyesi'nin, 4 milyon 250 bin liraya seyir terası yaptırdığı ortaya çıktı. Seyir terasının aydınlatmasına da 1 milyon 128 bin 940 lira harcandı. Yıl ortasında bitirilmesi planlanan seyir terasının maliyeti toplam 5 milyon 378 bin 940 TL oldu. AKP'li Belediye'nin 2022 yılında ‘Isparta halkının can ve mal güvenliğini korumak' amacıyla ayırdığı para yetersiz kaldı.(GECE DE IŞIKLANDIRILACAK) Kirazlıdere'de 25 metre yüksekliğinde inşa edilecek cam seyir terasının yapımına başlandı. Teras, yürüyüş yoluyla birlikte 51 metre uzunluğa ve toplam 300 metrekare cam alana sahip olacak. Seyir terasına LED'li boyama armatürü, ledli havuz gömme armatürü, günışığı bahçe armatürü,  LED salıncak türü aydınlatmalar için de 1 milyon 128 bin 940 TL ödendi. Projede seyir terasının gece ışıklandırmalarına da yer verildi.

İtiraf dosyası - Barış Pehlivan / Cumhuriyet

 Bir yazışma okuyorum... 

2017 yılında yapılmış:  

“Bana bilgilerinizi gönderin lütfen. İsim ve TC kimlik No...” 

Karşıdaki kişi TSK’den ihraç edilmiş bir asker. Umut bağladığı kişi ise gazeteci olduğu iddiasındaki Süleyman Özışık

Devam ediyor Özışık: 

“Perşembe günü Ankara’ya gideceğim. Bakan Canikli’ye masum olduğuna inandığım isimlerin listesini vereceğim. Sizin isminizi de aktaracağım. İnşallah suçsuzluğunuz tescillenir ve gereken yapılır.” 

Yardım bekleyen kişi haliyle çok mutlu. “Allah sizden razı olsun Süleyman Bey” diyor... 

Özışık özenli çalışıyor. Bakanlarla görüştükten sonra dönüş de yapıyor KHK ile ihraç edilmiş kişiye: 

“İsminizi İçişleri Bakanı’na ve Canikli’ye verdim. İnşallah güzel bir haber çıkar.” 

Hatırlayın, Süleyman Özışık 15 Temmuz’dan sonra ihraç edilenler için aracılık yaptığını şöyle itiraf etmişti: 

“Ben gerek Süleyman Soylu’ya, gerek OHAL Komisyonu’na, gerek diğer mercilere masum olduğuna inandığım binlerce insanın dosyasını götürdüm. Dedim ki ‘Bu insanlar eğer masum çıkmazsa hesabını benden sorun.’ Araştırmalar yapıldı, hepsinin bir iftiraya kurban gittiği ortaya çıktı ve hepsi görevlerine iade edildi.”

İşte bir bölümünü aktardığım, ilk kez okuduğunuz bu yazışma, o itirafın delilerinden sadece biriydi. 

Kamu Emekçileri Sendikaları Konfederasyonu (KESK), Özışık’ın ifşasından yola çıkarak geçen yıl Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı’na başvurdu. OHAL Komisyonu üyeleri Salih Tanrıkulu, Esat Işık, Mehmet Karagöz, Abdullah Çiftçi, Mustafa İkbal, Murat Aytaç ve Mustafa Cihat Feslihan hakkında “görevini kötüye kullanmak” suçundan şikâyetçi oldu. 

Sonuç ne mi oldu?  

Savcının dosyayı geçen ocak ayında şöyle diyerek kapattığı ortaya çıktı: 

“OHAL Komisyonu üyelerinin resmi sıfatı olmayan bazı kişilerin kefilliğinde iş yaptıklarına dair internette yayımlanan haberden başka somut ve güvenilir bir delil bulunmadığı, müştekilerin iddialarının internette yayımlanan bir habere dayandığı, bu haberin doğruluğuyla ilgili somut ve güvenilir bir delil de bulunmadığı anlaşıldı. Bu nedenle şikâyet edilenler hakkındaki suçlamaya dair dilekçenin işleme konulmamasına karar verildi.” 

Şimdi... 

Cumhuriyet savcısı, Özışık’a “Nedir bu itirafının içyüzü” diye bir soru sormuş mu? Ya da adı geçen bakanlara, şüpheli olan OHAL üyelerine göstermelik de olsa sormuş gibi yapmış mı? 

Verdiği karara bakılırsa, hayır! 

KESK umutlu değil ama asli görevini yapmayan savcının yerine işin peşini bırakmıyor. Özışık’ın itiraf dosyası şimdi Anayasa Mahkemesi’nin önünde duruyor. 

                                                                    ***

ANİ TOPLANTIDA ALINAN KARAR 

Biliyorsunuz; Yükseköğretim Kurulu (YÖK) üniversiteye girişte baraj puanının kaldırıldığını duyurdu. YÖK Başkanı Erol Özvar kararı, “Temel amacımız daha fazla adayın tercih yapması. Bu sistem aslında öğrenciler arasında rekabeti getirecek” diyerek savundu. 

Sahi, birdenbire nereden çıktı bu karar? 

Eğitim kulislerinde söylenti üstüne söylenti...  

En çok konuşulan ise şu: 

“Karar kamuoyuna açıklanmadan önce YÖK Başkanı ani bir genel kurul kararı almış. Ve kurul üyeleri ile Zoom programı üzerinden toplantı yapılmış. Gündem konusu toplantı başlamadan sadece 15 dakika önce kurul üyelerine iletilmiş. YÖK Başkanı baraj puanının kaldırılmasıyla ilgili müzakere etmek isteyen kurul üyelerine müsaade dahi etmemiş. 20 dakika içerisinde de tartışmayı bitirmiş. Hatta bu tarihi kararla ilgili çalışma yapılıp yapılmadığını soran üyelere hiçbir rapor dahi sunulmamış.”  

Yani yüz binlerce gencin hayatını etkileyecek sistem değişikliğinin, baskın bir toplantıyla hayata geçirildiği ileri sürülüyor.

Şunu da yazarak bitireyim: Bu iddiaları dillendirenler, YÖK Başkanı’nın arkasındaki beyne, danışman Bekir Gür’e işaret ediyor. Gür’ün Milli Eğitim Bakanlığı ile ilişkilerine de dikkat çekiliyor. Eğitim camiasında etkisi yükselen Gür’den rahatsız olanların sayısının da gün geçtikçe arttığı öne sürülüyor. 

Barış Pehlivan / Cumhuriyet  


TARİHTE BUGÜN (15 ŞUBAT)

 


1989    Sovyetler'in Afganistan'da 9 yıl süren askeri varlığı son Sovyet birliklerinin çekilmesiyle sona erdi Savaşta 15 000 kadar Rus askerinin yanı sıra, yaklaşık 1 milyon Afganlı hayatını kaybetti, 5 milyon Afganlı da ülkesinden göç etmek zorunda kaldı.

1992    Mardin'in Aytepe, Yardere ve Ahmetli köylerine jandarma operasyon düzenledi 4 kadını gözaltına almak istedi Kadınları vermek istemeyen köylülere jandarma müdahale etti Jandarmanın ateş açması sonucu yaşları 10 ila 20 arasında değişen 6 kişi öldü, 5 kişi de yaralandı.

1969    Türkiye Öğretmenler Sendikası (TÖS) tarafından düzenlenen "Büyük Eğitim Yürüyüşü" Ankara'da yapıldı ve binlerce öğretmen bozuk eğitim düzenini protesto etti." Halkımızı sömürüden kurtaracağız " diye slogan attı.

1999     Eskişehir Cezaevi'nde "Karagümrük Çetesi" olarak tanınan bir grup Mustafa Duyar'ı öldürdü, Selçuk Parsadan'ı yaraladı Mustafa Duyar Özdemir Sabancı'yı öldürmekten, Selçuk Parsadan örtülü ödenek davasından hüküm giymişti

1990    Türkiye Birinci Futbol Ligi kulüpleri Türkiye Radyo ve Televizyon Kurumu'nu (TRT) boykot kararı aldı Kulüpleri bu kararları almasına, TRT'nin telif hakları konusunda verdiği sözleri yerine getirmeyişinin neden olduğu bildirildi Karara futbol seyircisi büyük tepki gösterdi.

1959     Atatürk'ü konu alan The Incredible Turk adlı film CBS Network aracılığıyla yayımlandı Filmin yönetmenliğini Ermeni asıllı Aram Boyacıyan yapmıştı.

1977    "Türkiye'nin aktüel durumu" konulu bir film çekmek üzere Türkiye'ye gelen İsveç'li bir Televizyon ekibi güvenlik kuvvetleri tarafından sınır dışı edldi İsveç'li televizyoncular olayı protesto ettiler.

1983    Türkiye Radyo ve Televizyon Kurumu (TRT) Genel Müdürü Macit Akman, renkli TV deneme yayınlarının haftada iki saatten dört saate çıkarıldığını belirtti ve 1 Temmuz 1984'den itibaren tamamen renkli yayına geçileceğini söyledi.

1994    Türkiye, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi kararıyla, dışkı yedirtilen köylülere, 300 bin Frank tazminat vermeyi kabul etti.1989'da Cizre'nin Yeşilyurt köyünde bir grup asker köylülere dışkı yedirmiş, köylüler Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'ne başvurmuşlardı.

1973    Anayasa Mahkemesi parlamenterlere ayrıcalıklı emekli maaşı sağlayan kanun maddelerini, Anayasaya aykırı olduğu gerekçesiyle iptal etti.

1983    Gazi Üniversitesi öğretim üyesi Doçent Yalçın Küçük 7,5 yıl hapse mahkum oldu Yalçın Küçük "Bir Yeni Cumhuriyet İçin" adlı kitabından yargılanmaktaydı.

1949    1200 Musevi Türkiye'den Filistin'e göç etmek için başvuruda bulundu; göç edenlerin sayısı 10.000'i geçti.

1975    Tüm Öğretmenler Birleşme ve Dayanışma Derneği (Töb-Der) 7 ilde "hayat pahalılığı ve faşizmi protesto" toplantıları düzenledi Toplantılar saldırıya uğradı; 1 kişi öldü, 60 kişi yaralandı.

1970    Prof Erdal İnönü Ortadoğu Teknik Üniversitesi rektör vekili oldu.

1950    Sovyetler Birliği ile Çin arasında karşılıklı savunma antlaşması imzalandı İki ülke kapitalist dünyaya karşı birleşik cephe oluşturduklarını ilan etti.

1971    Kimliği belirsiz kişiler Amerikalı Çavuş J R Finley'i kaçırdı Amerikalı çavuş 17,5 saat sonra serbest bırakıldı.Aynı gün İstanbul Edebiyat Fakültesi sağ görüşlü bir grup öğrenci tarafından işgal edildi, İstanbul'daki Kadırga Yurdu'na patlayıcı madde atıldı, Ankara'da Ortadoğu Teknik Üniversitesi'ndeki Kennedy anıtı havaya uçuruldu.

2012    TBMM Adalet Komisyonu, MİT mensupları veya özel bir görevi ifa etmek üzere Başbakan tarafından görevlendirilen kişilerin, özel yetkili ağır ceza mahkemeleri kapsamındaki suçlarla ilgili soruşturmalarının Başbakanın iznine bağlanmasını öngören kanun teklifini kabul etti.

1921    Gümüşhane'nin düşman işgalinden kurtuluşu.

1947    Rodos ve Oniki Adalar Yunanistan'a verildi.

1999    PKK lideri Abdullah Öcalan, Kenyada yakalanmıştı. Türk güvenlik güçlerine teslim edilerek ülkeye getirildi.

1927    İzmir'de Eski Eserler Müzesi açıldı.

1996    Kardak kayalıklarındaki operasyonla adlarını duyuran SAT komandolarını taşıyan bir helikopter Ege Denizinde düştü, 5 asker öldü.

2011    İsmail Gülgeç, karikatürist (DY-1947) vefat etti.

2021    Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan kongrelere devam ediyor. Bugün salona seslenerek 'Bakın bir kongre yapıyoruz, salgının olduğu bir dönemde kongre yapıyoruz ve Rize'de salon lebalep dolu.' dedi.

1898    İspanya-Amerika Savaşı: Bir Amerikan gemisi Havana (Küba) limanında infilak ederek battı: 260 dan fazla kişi öldü. Olaydan İspanya'yı sorumlu tutan ABD iki hafta sonra İspanya'ya savaş açtı.

1924    İzmir’de harp oyunları yapıldı. Aynı günlerde, Hilafetin kaldırılması için karar verildi. Gazi Mustafa Kemal ile İsmet Paşa bu konuda görüştüler.

1958    Eski dışişleri bakanlarından Numan Menemencioğlu 65 yaşında Ankara'da öldü.

1961    Belçika'da Sabena havayollarına ait bir yolcu uçağı düştü: 73 kişi öldü. Uçakta ABD buz pateni takımı da bulunuyordu.

1970    Dominik Cumhuriyeti'ne ait DC-9 tipi bir yolcu uçağı Santo Domingo'dan kalktıktan sonra denize düştü: 102 kişi öldü.


1976    Türkiye’nin Beyrut Büyükelçiliği Başkatibi Oktar Cirit, bir salonda otururken Ermeni terörizminin kurbanı oldu. Saldırıyı ASALA üstlendi.

1977     Ankara-İstanbul arasını 7 saat 13 dakikada alacak olan Mavi Tren deneme seferine başladı.

1979     Türkiye Hür İşçi Sendikaları Konfederasyonu kuruldu.

2002     Uluslararası Güvenlik Destek Gücü'nde (ISAF) yer alacak Türk Kuvvetinin ilk bölümü Kabil'de göreve başladı.

2005   Video paylaşım sitesi YouTube kuruldu.     




KISA KISA GÜNDEM ( 14 ŞUBAT 2022)

 


1-THY'den istifa eden İlker Aycı, Hindistan Havayolları CEO'su oldu (duvaR)

THY'de Yönetim Kurulu ve İcra Komitesi Başkanı görevlerinden istifa eden İlker Aycı, Hindistan Havayolları'nın CEO'su ve Genel Müdürü olarak atandı.
Türk Hava Yolları'ndaki (THY) Yönetim Kurulu ve İcra Komitesi Başkanı görevlerinden geçtiğimiz ay istifa eden İlker Aycı, 1932'de Tata Airlines adıyla kurulan ve ülkenin bayrak taşıyıcısı olan Hindistan Havayolları'nın (Air India) başına geçti. Hindistan'ın sanayi devi Tata Grubu'nun sahibi Tata Sons, İlker Aycı'yı Hindistan Havayolları'nın CEO'su ve Genel Müdürü  olarak atadığını duyurdu.

2- Kübalı ressam Carmen Herrera yaşamını yitirdi(duvaR)


 Çalışmalarıyla uluslararası tanınırlığını 89 yaşında elde eden Kübalı minimalist görsel sanatçı ve ressam Carmen Herrera, 106 yaşında hayatını kaybetti. Hayatı boyunca soyut çalışmalar yapan Herrera, ilk resmini 2004'te satarak, uluslararası tanınırlığını 89 yaşında elde etti. Herrera, 2009 yılında verdiği bir röportajda, zorunda olduğu için resim yaptığını ve bunun kendisine zevk veren bir zorlama olduğunu aktarmıştı. Soyut çalışmalarının keşfedilmesi 60 yıl süren Herrera, hayatında hiçbir zaman para hakkında düşünmediğini, şöhretin kaba bir şey olduğunu ve hayatının son yıllarında çok fazla tanınmaya başlandığını söylemişti. Herrera'nın düz çizgiler, biçim ve renklerden oluşan minimalist eserleri, Whitney Amerikan Sanat Müzesi, Museum Of Modern Art ve Londra'daki Tate Modern Müzesi'nde sergileniyor.

3- Erdoğan 10 milyar dolarlık anlaşma için BAE'de (EVRENSEL)

Birleşik Arap Emirlikleri'ne giden Cumhurbaşkanı Erdoğan, Abu Dabi Veliaht Prensi Şeyh Muhammed Bin Zayid Al Nahyan tarafından karşılanacak, baş başa ve heyetler arası görüşmeler yapılacak.













4- Melih Bulu'nun atadığı Boğaziçi Üniversitesi Genel Sekreteri Malkoç görevden alındı (EVRENSEL)

"Kayyum rektör" olarak Boğaziçi Üniversitesine atanan Melih Bulu'nun genel sekreter yaptığı Nedim Malkoç görevden alındı.








5- İllere göre haftalık vaka haritası açıklandı, en yüksek artış Samsun'da yaşandı (EVRENSEL)


Sağlık Bakanlığı, illere göre haftalık vaka sayısı haritasını açıkladı. Vakaların en çok arttığı iller Samsun, Tokat, Ordu, Uşak, Artvin, Giresun, Karabük, Amasya, Çorum ve Adana oldu.Sağlık Bakanlığı, 29 Ocak- 4 Şubat tarihlerini kapsayan, illere göre haftalık her 100 bin kişide görülen Kovid-19 vaka sayısı haritasını açıkladı. Buna göre, 100 binde Kovid-19 vaka sayısı İstanbul'da 894,82, Ankara'da 1279,73, İzmir'de 1229,37 oldu.

6- KDV'si yüzde 1'e indirilen ürünlerin listesi belli oldu (SOL)


AKP'li Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Hazine ve Maliye Bakanlığınca düzenlenen "Türkiye Ekonomi Modeli Yeni Adımlar ve Enflasyon Tedbirleri" tanıtım toplantısında yaptığı konuşmada, "KDV Sistemini Sadeleştirme Programı" kapsamında temel gıda ürünlerinde yüzde 8 olan KDV'yi yüzde 1'e indirdiklerini açıklamıştı.

7- Düzce’de ağaç katliamı(SOL)

Mimarlar Odası Ankara Şubesi, hinterlandında olan illerde doğal ve kültürel varlıkları koruma mücadelesini sürdürüyor. Daha önce Düzce Belediyesi’nin Şehir Mezarlığı'nda çevre düzenlemesi adı altında yaptığı ağaç katliamı kamuoyuna taşınmış ve tepkiler sonucu durdurulmuştu. Mimarlar Odası Ankara Şubesi, yine şehir mezarlığındaki çok sayıda ağacın köklerinden kesildiğini belirterek, ağaç katliamı yapıldığını bildirdi. Mimarlar Odası Ankara Şube Başkanı Tezcan Karakuş Candan, “Şehir mezarlığındaki yeşil alan da katledildi. Doğal varlıklarımızdan elinizi çekin, insanların nefes alanlarına en çok ihtiyaç duyduğu bu günlerde kamu eliyle ağaç katliamı yapılması akıl tutulmasıdır. Kültür yoksunu, doğa düşmanı bu anlayış, yaşam alanlarımızı, nefes alanlarımızı ve geleceğimizi yok etmektedir” dedi.

8- Hızlarına yetişilemiyor: Yeni Şafak'tan 'şerefsiz' dönüşü (SOL)

Geçtiğimiz yıl BAE için 'şerefsiz bunlar' manşeti atan Yeni Şafak bugün 'yeni bir sayfa açıyoruz' başlığı attı. 

AKP'li Cumhurbaşkanı Erdoğan, Birleşik Arap Emirlikleri'ne 12 anlaşma yapmak üzere gideceği duyuruldu. 






Siz ‘masanızı’ nasıl istersiniz? - Güven Gürkan Öztan /BİRGÜN

 


Geçtiğimiz cumartesi akşamı 6 muhalefet partisinin lideri bir masa etrafında buluştu. Bu buluşma, uzun bir mutfak çalışmasının neticesi, parti heyetleri arasında nicedir devam eden görüşmelerin belirli bir “olgunluğa” geldiğinin göstergesi. Buluşma sonrasında yapılan kısa açıklamada, 6 partinin detayları belirlenmiş bir hükümet sistemi modeli üzerinde anlaştığı ve bunu ay sonunda kamuoyuna açıklayacakları kayıt altına alınmış oldu. Ayrıca liderler, nasıl bir geçiş süreci öngördüklerini de netleştirip seçmenle paylaşacaklarını taahhüt ettiler.


Liderlerin yan yana fotoğrafı, bizzat muhalefet sözcüleri tarafından “tarihi buluşma”, “dönüm noktası” gibi sıfatlarla duyuruldu. Diğer yandan bu masanın “bayat bir restorasyon” masası olduğu, kendisine atfedilen değeri asla taşımadığı eleştirileri de kimi muhalif öznelerce dile getirildi. Ancak bu iki zıt yorumla mesafelenerek, somut durumun bir başka tahlilini yapmak pekâlâ mümkün. Zira bardak ne o kadar dolu, ne de tamamen boş.

Önce bardağın dolu tarafına bakalım. 6 partinin, iktidarın tüm sabotajlarına rağmen, birlikte çalışıp demokratik dönüşüm iddiası olan bir taslak üzerinde mutabık olması küçümsenecek bir iş değil. Farklı siyasal geleneklerden gelen bu partiler, asgari bir program etrafında birleşilebileceğini göstererek önemli bir adım attı. En azından sistem düzeyinde seçmene ne vadedileceği şekillendi. Bu durum, iktidar kanadının “daha ne istediklerini bile bilmiyorlar” propagandasını büyük ölçüde etkisizleştirme potansiyeline sahip. Üstelik masada temsil edilen partilerin örgütlerinde belirli bir özgüven ve heyecanın ortaya çıkması da kuvvetle muhtemel.

BARDAĞIN BOŞ TARAFI

Bunları söylemekle yetinip 6 partinin övgüsünü toplayacak çok sayıda kanaat önderi çıkacak; ancak bir de bardağın boş tarafı var. O “boş” kısmı konuşmazsak politik sorumluluğumuzu yerine getiremeyiz. Bir defa bu “masa”, sistem değişikliği vaadi ile toplumsal talepler arasındaki ilişkiyi kurabilmiş bir masa değil. Hâlbuki geniş halk kesimlerinin yaşadığı ekonomik, politik ve toplumsal sorunlar, halkın yine izleyici koltuğuna sıkıştırıldığı bir sistemsel restorasyonla giderilemez. Masadaki liderler, seçim sandığı haricinde kitlelere siyasal katılım kanallarını açmanın yollarını aramıyor, tüm enerjilerini ittifak içi konsolidasyona harcıyor. Siyasal değişim ile örgütlü-örgütsüz toplumsal taban arasında organik bir bağ oluşturma hedefleri olmadığından “mutabakat” da liderler arası mutabakata hapsedilip derinleşme-toplumsallaşma şansını yitiriyor.

Bardağın boş tarafında bir de hesap hatası var. CHP dışında masadaki tüm partiler, kendilerini dev aynasında görüyor. Örneğin İYİ Partililer sık sık CHP’ye “elense çekiyor”; kâh belediyelerde yeteri kadar sözleri geçmediğini söylüyor kâh Kılıçdaroğlu’nun Kürt meselesine göz kırpan açıklamalarını eleştiriyorlar. HDP çıkışlarıyla “en milliyetçi biziz”i kanıtlamak isterken, dolaylı yoldan iktidar propagandasının değirmenine su taşıyorlar. Deva-Gelecek-Saadet, “endişeli muhafazakâr miti”ni CHP’ye dayatıyor. Güç ilişkilerinden kopuk, sürekli gönlünün hoş edilmesini bekleyen bir muhafazakâr seçmen hikâyesi anlatıyorlar. Bu hikâyeye piyasacı bir “büyüme” sosu ekliyorlar. Deva Partisi kendini AKP’nin kentli tabanının “doğal temsilcisi”; Gelecek Partisi muhafazakâr alimlerin, kanaat önderlerin “anavatanı” zannediyor. “Ben olmazsam iktidarı mağlup edemezsiniz” mesajı, o “masanın” üstünde kapalı zarfın içerisinde duruyor.

BU MASADAN NE ÇIKAR?

Sağ bagajın bu kadar ağır olduğu, laiklik-kamuculuk-anti emperyalizm gibi temel prensiplerinin adının dahi geçmediği bir masadan “dört dörtlük” bir demokratikleşme projesi çıkması olası değil. Bunu CHP kadrolarının bir kısmı, dillendirmeyi uygun bulmasa da biliyor. Bu gerçeği açıktan ifade eden sosyalistlerin de zaten masada yer almak gibi amacı yok.

Hakları için sokaklarda mücadele eden; elektrik ve doğalgaz zamlarını protesto eden ya da sendikalı olduğu veya zam istediği için işinden atılan, barınamayan, geçinemeyen milyonlarca insanın gözünün yalnızca “masada” olduğunu zannetmek, pek ayakları yere basan bir politik çıkarım olmasa gerek. Halk, muhalif siyasi öznelerden “yanmaz yapışmaz” görünümlü bir mutabakattan fazlasını bekliyor. Toplumsal muhalefetin halkla buluşmada Meclis muhalefetinin çok ötesine geçtiği bugünlerde, ya kurumsal siyaset kendisini gözden geçirecek ya da iktidar ile birlikte fatura ödemeye razı olacak.

Güven Gürkan Öztan /BİRGÜN

Bilirkişi raporu çıktı: Sinpaş bölgeyi mahvediyor - Bahadır Özgür / BİRGÜN

 


Valiliğin “ÇED gerekli değildir” kararının iptali için Muğla İdare Mahkemesi’nde açılan davaya sunulan resmi bilirkişi raporu çıktı. Rapora göre, Sinpaş’ın Kızılbük koyuna inşa ettiği devasa tesis Milli Park’ı, kıyıyı, ormanı ve endemik türleri tahrip ediyor. Bilirkişi, ÇED hazırlanmamasını pek çok yasaya aykırı buldu.

Aylardır “Yapılan iş yasadışı. İktidar, belediye ve şirket suç işliyor” diyenler haklı çıktı. Mahkemenin atadığı bilirkişi heyeti Sinpaş GYO’nun, Marmaris’te inşa ettiği “Kızılbük Resort Otel ve Devre mülk” projesinin kıyıyı, ormanı ve çevredeki yaşamı tahrip ettiğini tek tek tespit etti. Rapora göre, Muğla Valiliği’nin “ÇED gerekli değildir” kararı yasal değil ve proje için ÇED hazırlanmak zorunda.

Marmaris’te Milli Park’ın içindeki Kızılbük koyunda Sinpaş, 2 etaptan oluşan 205 odalı bir otel ve 1407 adet devre mülkü kapsayan devasa bir tesis inşa ediyor. Tesis iki koyu doğrudan, iki koyu ise ormandan geçen yollarla dolaylı olarak kapatıyor.

Proje daha başından tartışmalıydı aslında. 30 yıl önce Hattat ailesinin başlattığı ama 2006’da iflas edince bitirilemeyen projeyi, Sinpaş satın almıştı. Çeyrek asır önce verilmiş izinlere dayanarak eskisinden çok daha geniş bir alana yayılan, yeni bir proje hazırlandı. Buna rağmen Muğla Valiliği koruma altında bulunan bölgedeki projeye “ÇED gerekli değildir” kararı verdi.

Ancak bu karar tartışmalara da yol açtı. Ülkenin gördüğü en büyük yangın felaketinde henüz ilk ateşin tutuştuğu günlerde böyle bir karar verilmesi, soru işaretleri doğurdu. Nitekim daha Valilik kararı çıkmadan Sinpaş, Kızılbük projesini Borsa İstanbul’da halka arz ederek para toplamaya başlamıştı.

Sonrasında Marmaris Kent Konseyi üyeleri, gönüllüler biraraya gelerek hukuki mücadeleye giriştiler. Şirketin ağır tazminat davasına, yerel basın aracılığıyla yürüttüğü karalama kampanyasına rağmen bölgeye gidip tahribatı belgelediler. Ve Muğla 3. İdare Mahkemesi’nde Valilik kararının iptali için dava açtılar.

Mahkeme,iddiaların incelenmesi için bilirkişi heyeti atadı. Heyet,30 Aralık 2021 günü inşaat alanına giderek keşif yaptı ve durumu fotoğrafladı. Hazırlanan rapor geçen hafta mahkemeye sunuldu. Bilirkişi, koruma altına alınmış bölgedeki inşaatın kıyı ve Milli Parkı tahrip ettiğini; çok sayıda yasal düzenlemenin ihlal edildiğini; endemik türlerin yok olma tehlikesiyle karşı karşıya bulunduğunu; bölgenin statüsü ve inşaatın etkileri dikkate alındığında, ÇED’in zorunlu olduğunu vurguladı. Haliyle Muğla Valiliği’nin kararının iptal edilmesi yönünde kanaat belirtti.

Heyetin raporundaki tespitler tek tek şöyle sıralanıyor:

CİDDİ ÇEVRE TAHRİBATINA YOL AÇTILAR

Dava konusu parselin bulunduğu alanın doğal ve ekolojik değeri yüksektir. Plan kapsamında kalan alanlarda arazi kullanımı ve yapılaşmanın fen, sanat, sağlık ve çevre şartlarına uygun olarak oluşmasının sağlanması, afet etkinliklerinin azaltılması; doğal, tarihi, kültürel çevrenin ve ekosistemlerin korunması, yaşatılması ve geliştirilmesi gereklidir. Ancak keşif sırasında çekilen fotoğraflarda da görüleceği üzere doğa ve ekosistem üzerinde ciddi bir tahribat meydana gelmiştir. Çevreyi kirletmeyecek önlemler alınmamıştır.

KIYI KAPATILAMAZ, KAZI YAPILAMAZ

Keşif sırasında dava konusu alanda kıyı ve sahil şeridinde inşaatların bulunduğu görülmektedir. Kıyı Yasası’na göre; kıyı herkesin eşitlik ve serbestlikle yararlanmasına açık olup, buralarda hiçbir yapı yapılamaz; duvar, çit, parmaklık, telörgü, hendek, kazık ve benzeri ile engeller oluşturulamaz. Kıyılarda kıyıyı değiştirecek boyutta kazı yapılamaz; kum, çakıl vesaire alınamaz veya çekilemez. Ancak keşif sırasında yapılan gözlemlere göre projenin uygulandığı alanda bu yasaklara dikkat edilmemiştir. Yapılan yapıların 3621 sayılı Kıyı Kanunu kapsamında değerlendirilmesi için ÇED kararının verilmesi gereklidir.

MİLLİ PARKLAR KANUNU’NA AYKIRI

Milli Parklar Kanunu’nda açıkça ifade edildiği üzere bu alanlarda tabii ve ekolojik denge ve tabii ekosistem değeri bozulamaz ve her türlü müdahaleler ile çevre sorunları yaratacak işlemler yapılamaz. Ancak keşif sırasında yapılan gözlemlerde ekolojik dengenin bozulmasına yol açacak tahribatların oluştuğu belirlenmiştir.

Doğa Koruma ve Milli Parklar Genel Müdürlüğü’nün uygun görüşü alınmamıştır. Marmaris Milli Parkı Uzun Devreli Gelişme Revizyon Plan Raporu’na göre yapıların konumunun tayini, bitki örtüsüne ce doğal yapıya en az zarar verecek şekilde yapılması zorunluyken, buna uyulmamıştır. Parsel içinde ve dışında yapılması zorunlu yol, kanalizasyon, su isale hattı gibi altyapı tesisler Milli Park içinde yapılacağı halde, bunlarla ilgili Marmaris Milli Park Genel Müdürlüğü’nden görüş alınmamıştır.

PROJEDEKİ DEVREMÜLK HİLESİ

Turizm Tesislerinin Niteliklerine İlişkin Yönetmelik’e göre, turizm belgeli konaklama tesisleri tek bir bağımsız bölüm olarak değerlendirilir ve bu tesislerin kendi konaklama birimleri üzerinde devre tatil hakkı tesis edilebilir. Ancak bu tesislerin konaklama birimleri üzerinde devre mülk, kat irtifakı ve kat mülkiyeti gibi şehre konu haklar tesis edilemez, bu tür tesislere turizm belgesi verilemez, bu sisteme kısmen veya tamamen geçen tesislerin belgeleri iptal edilir.

Söz konusu projenin Proje Tanıtım Dosyası’nda (PTD), “Öneri Konut Alanı” ve “Turistik Tesis ve Konut Alanı” olarak belirlenen alanlarda devre mülk projesi yapıldığı ifade edilmektedir. Proje kapsamında yapılması hedeflenen 1407 adet devremülk, proje kapsamında toplu konut olarak değerlendirilmiştir. Ama imar planında konut alanı olarak gösterilen alanların oluşturacağı nüfusun ihtiyaç duyduğu donatı alanlarına ilişkin bir açıklama yapılmamış ve konut alanlarında devremülk projesi ile turistik amaçlı tesis alanı oluşturulmuştur.

Projede “Sinpaş GYO AŞ. Tarafından Kızılkum Mevkii’nde 2 etaptan oluşan 2005 odalı otel ve 1407 adet devre mülk (konut) yapılması planlanmaktadır” deniliyor. Amaç ve fonksiyon yönünden otel odalarıyla benzerliği nedeniyle her devre mülkün tek oda olarak tanımlanması durumunda, tesisin oda sayısı 1612 oluyor. ÇED yönetmeliğine göre, turizm konaklama tesisleri; oteller, tatil köyleri ve turizm kompleksi (500 oda ve üzeri) eşik değerinin aşılması nedeniyle, “çevre etki değerlendirmesine tabi projeler” kapsamında değerlendirilmektedir.

ENDEMİK TÜRLERE ZARAR VERDİLER

Bölgede koruması gereken endemik türlerin olduğu, buna rağmen alanda yaşayan canlı tür ve çeşitliliği bakımından yeterli bilimsel araştırmanın bulunmadığı, canlıların doğal yaşamına zarar verilerek tahribata uğratılmış olduğu, ayrıca proje sahibi şirket tarafından verilen tüm taahhütlere rağmen bu alanda yaşayan canlıların korunmasına ilişkin gerekli önlemlerin alınmadığı tespit edilmiştir. Su ürünleri açısından da denizsel ortama etki yapıldığı, bu nedenle denizsel etkinin de tekrar değerlendirilmesi gerekmektedir.

ATIKLAR İÇİN YETERLİ ALTYAPI YOK

Dava konusu tesis bitirilip işletmeye alındıktan sonra oluşacak atık suyun mevcut kanalizasyon tesisine verileceği belirtilse de, hem bölgenin fiziki konumu nedeniyle cazibeli bir kanalizasyon sistemine bağlanamayacağ, hem de 30 lt/sn atık su debisinin civardaki nüfus ve olası kanalizasyon hattı düşünüldüğünde mevcut sistem ile bertaraf edilemeyeceği için ÇED’e ihtiyaç vardır.

Bahadır Özgür / BİRGÜN


Yıllardır beklenen kişi sonunda konuştu - Barış Terkoğlu / Cumhuriyet

 

Aynı gözler, aynı kulaklar, aynı an. Oysa herkes gördüğünü başka türlü anlatıyor. 

Altı siyasi parti bir araya geldi. Türkiye’nin geleceğine dair çizdikleri programda anlaştı. Her şeyi 28 Şubat’ta anlatmaya karar verdiler. Yansıyana göre, bu bir “helalleşme” göndermesi.

Malum, 28 Şubat, meşhur MGK’nin 25. yıldönümü olacak. Altında Cumhurbaşkanı’ndan Başbakan’a kadar tüm devletin imzasının olduğu kararlar, “darbe” ile suçlanıyor. Yaşları 80’lik generaller bu nedenle hapiste tutuluyor.

TANKLARI YÜRÜTEN, MAHKEMEDE

O dönemin en kritik anları Sincan’da yaşandı. İran devrimi lideri Humeyni, her ramazanın son cumasını “Kudüs Günü” ilan etmişti. 31 Ocak 1997’de Sincan Belediyesi, kutlama kararı almıştı. Salona Hamas ve Hizbullah liderlerinin posterleri asıldı. İran Büyükelçisi Muhammed Rıza Bagheri, onur konuğu olarak sahneye çıktı. Türkiye’deki laik rejimi eleştirdi. Kürsüye çıkan Belediye Başkanı Bekir Yıldız“başörtüsü takmayanların kendi vücutlarını şerefli görmeyerek peşkeş çektiklerini” söyledi. Yıldız, “laiklerin kendi hatalarıyla hasta düştüklerini, hastalığın tedavisi için kollarına ve bacaklarına basarak zorla şeriat enjekte edeceklerini” anlatarak meydan okuyordu.

Türkiye’yi ayağa kaldıran olayın perde arkasını daha önce bu köşede anlatmıştım. Ancak meseleyle ilgili yeni bir gelişme var.

Hatırlayın, hadiseden dört gün sonra, 4 Şubat 1997’de, Sincan’dan tatbikat gerekçesiyle geçen tanklar, “darbe tehdidi”ne yoruldu. Nitekim FETÖ’cü savcı ve hâkimlerin başlattığı, “sonrakilerin” devam ettirdiği davada, sanıklar bu yüzden hapse mahkûm edildi. Ancak, o tankları yürüten tabur komutanı, 10 yıl boyunca talep edildiği halde, mahkemede dinlenmedi. İşte yeni gelişme de bununla ilgili.

Davanın bir kısım sanığı hapse gönderilirken bir kısmı hakkında yeniden yargılanma kararı verildi. Yeniden yargılanan sanıklar, mahkemeden beklemeden, tankları yürüten zırhlı birlikler komutanı Namık Kemal Çalışkan’ı alıp duruşmaya getirdiler. Geçen 24 Ocak tarihli duruşmada, “buyurun dinleyin” dediler.

 

AYLAR ÖNCE BELLİYDİ

Çalışkan neler mi anlattı? 

Konuşmasının dökümünün yer aldığı duruşma tutanağı önümde duruyor.

Elbette kritik soru, tankların, Sincan’daki dinci terör gösterisine karşı yürüyüp yürümediğiydi. Acaba tankları yürütme kararı, bu dört günlük arada mı alınmıştı?

Çalışkan aksini söyledi:

“Etimesgut Zırhlı Birlikler Okul ve Eğitim Tümeni güzergâhından başlayıp sivil meskûn mahal olduğu bilinen Etimesgut - Sincan Akıncı Ana jet Üssü güzergâhı ile icra edilecek olan intikal eğitimi, 1996 yılının eylül-ekim ayında yayınlanan, Zırhlı Birlikler Okul ve Eğitim Tümeni’nin uygulama emrinde belirtiliyor idi.”

Yani Sincan’daki terör tiyatrosundan aylar önce, yapılacak tatbikat kararı belliydi.

TANKLAR NEDEN YÜRÜDÜ?

Peki, tanklar neden yürütüldü?

O gün yarbay rütbesinde olan emekli Tuğgeneral Çalışkan bunu da anlattı:

“Bu intikalin maksadı, ‘GESAP planları’ dediğimiz, genel savunma planları kapsamındadır. 4. Ana Jet Üssü Komutanlığı’nın konuşlandığı Akıncı Ana Jet Üssü’ndeki NATO’ya tahsisli hava üssünün, teröristler tarafından baskına, sabotaja maruz kalma ihtimaline karşı yapılır. İcra edilecek bir savunma harekâtının takviye zırhlı birlik kuvveti olarak, benim tabur komutanı olarak görev yaptığım taburun bir bölük timi görevlendiriliyor idi.”

Yani Akıncı Üssü’nün saldırıya uğrama ihtimaline karşı yapılan, takvimi aylar öncesinden belli bir tatbikattı.

Üstelik ilk kez de değildi. Çalışkan, devam etti:

“60’lı yıllardan beri, 4. Ana Jet Üssü’nün NATO’ya tahsisli kuvvet olmasından kaynaklı, iki yılda bir yapılan, NATO tatbikatlarının da aynı zamanda bir parçasıydı.”

KONUŞMAK İSTEMİŞ AMA...

Haklı bir soru, Sincan tanklarını yürüten, tankların komutanı, yıllardır mahkemede neden konuşmadı?

Çalışkan buna da cevap verdi:

“28 Şubat davasının başladığı ilk yıllardan itibaren, bu taburun komutanı olmam nedeniyle müracaatta bulunmuş olmama rağmen, bu davayla ilgili tanık ya da müdahil olarak çağrılmadım. En son, 2 Nisan 2021 tarihinde, saat 11.20’de, Yargıtay’da bu davanın görüşülme aşamasında, 16. Ceza Dairesi’ne de dilekçe ile başvurarak tanık olarak ifade vermek istediğimi belirttim. Dilekçemin yazılı olarak incelemeye alınıp alınmadığını dahi bilmiyorum.”

Yani koca dava görüldü, serüveni 10 yıl sürdü. Yıllardır konuştuğumuz tankların komutanı, “anlatmak istiyorum” dedi. Ne Fethullah yargısı ne “Ak yargı” kabul etti!

Peki, meşhur yoldan başka bir yol kullanılamaz mıydı? 

Çalışkan, iki güzergâh olduğunu söyledikten sonra, tercih nedenini şöyle anlattı:

“Ankara Çayı’nın üzerinden geçen tek şeritli dar köprü, o dönemde inşaat halinde genişletme çalışmalarına tabi tutulduğundan, tek geriye kalan Etimesgut-Sincan meskûn mahalinin bulunduğu güzergâhı seçmek zorunda kaldık. Yani niye meskûn mahalin içinden gidip de çevre yolundan gitmediniz sorusu sorulacak ise bunun başka şansı yoktu.”

Mahkeme başkanı, “Kaç gün önce netleşti güzergâh” diye sorunca, Çalışkan yanıt verdi: 

“10-15 gün önce, 20-25 Ocak tarihleri arası muhtemelen.”

Anlattığına göre, söz konusu güzergâh hem Emniyet’e hem Jandarma’ya bildirilmiş, yol boyunca güvenlik önlemi alınması istenmişti. 

Kısacası... 

Sincan’daki tiyatroya karşı tanklar sokağa çıkmamıştı. Tanklar yürüme hazırlığındayken, Sincan’daki terör tiyatrosu gerçekleşmişti. Haliyle, tankların yürüyüşünün, darbe hazırlığıyla alakası yoktu. Belki Sincan’daki tiyatro, tankların geçeceğini bilenler tarafından denk getirilmiş olabilirdi.

Yıllardır, 28 Şubat dedik, Sincan dedik, tanklar dedik ama “bu tankları yürüten komutan kim, neden mahkemede konuşmuyor” demeyi unuttuk! 28 Şubat’ta Türkiye’nin yeni yolunun haritasını açıklayacaklar, AKP ya da FETÖ döneminin belirgin renginin “hukuksuzluk”  olduğunu unutmamalı.

Kişiler değiştikçe tanıklık da başkalaşıyor. Bazen gerçeğin yerine konan masallara inanılsın diye, asıl konuşması gerekenler susturuluyor. Eminim, gerçeğin en yakınına, daha çok konuştukça varacağız.

Barış Terkoğlu / Cumhuriyet


TARİHTE BUGÜN (14 ŞUBAT)



1980   Genelkurmay Başkanı Orgeneral Kenan Evren, dış düşmanla değil, iç düşmanla uğraşmakta olduklarını söyledi."Diyeceksiniz ki sıkıyönetime rağmen niye bunların hakkından gelemiyorsunuz? Şundan dolayı gelemiyoruz Kan dökmek istemiyoruz Yoksa meseleyi bir ayda hallederiz" dedi.

2000   Hizbullah cephaneliklerinin ortaya çıkışı, varlığı1994'ten beri tartışılan JİTEM'i yeniden gündeme getirdi. Batman eski Valisi Salih Şarman "JİTEM var", Jandarma eski Komutanı Teoman Koman ise "yok" dedi.

1981   Türk Vatandaşlığı Kanunu'nda bazı değişiklikler yapan yasa Milli Güvenlik Konseyi'nce kabul edildi Bu yasaya göre; yurtdışında oturup Türkiye aleyhine faaliyette bulunduğu tespit edilen veya yurtiçinde bu tür faaliyetlerde bulunurken yurtdışına çıkan kişiler, yapılan duyuruya rağmen 3 ay içinde yurda dönmezlerse Türk vatandaşlığından çıkarılacaklar.

1990   Yılmaz Güney'in Umut filmi İstanbul'da gösterime girdi.

1945   Almanya'nın Dresden şehri İngiliz ve Amerikan hava kuvvetlerince gece ve gündüz bombalandı; değişik kaynaklar ölü sayısının 60 bin ile 130 arasında olabileceğini belirtti.

1996   Emekli olduktan sonra Milliyetçi Hareket Partisi'ne (MHP) katılan eski Ankara Devlet Güvenlik Mahkemesi (DGM) Savcısı Nusret Demiral "Ezan Türkçe okunmalı" deyince partiden ihraç edildi.

1971   Türkiye İşçi Partisi'nin Genel Başkanı Mehmet Ali Aybar partiden istifa etti Amacının kendisini Haysiyet Divanı'na sevk etmek isteyen Yönetim Kurulu'nu protesto etmek olduğunu söyledi.

1989   Hint asıllı İngiliz yazar Salman Rushdie'nin "Şeytan Ayetleri" adlı kitabı, İslami liderlerin büyük tepkisine yol açtı Birçok İslam ülkesi birkaç ay sonra kitabın ülkelerine sokulmasını ve satışını yasakladı İran İslam devriminin lideri Ayetullah Humeyni, kitabın yazarı Rushdie hakkında bir ölüm fermanı çıkardı ve yazarın yakalanıp asılmasını istedi.

1980   On bin jandarma komandosu ve çok sayıda polis Çiğli İplik Fabrikası'ndaki işçi direnişine müdahale etti Operasyona keşif uçakları ve helikopterler de katıldı Gün boyu süren müdahale sonucunda fabrika boşaltıldı,1500 işçi gözaltına alındı.İstanbul ve Tunceli'de de dükkan kapatma eylemleri yapıldı Dükkan sahipleri pahalılığı protesto ettiler.

1876   İstanbul Tramvay Şirketi işçileri greve çıktı.

1986   Eski Devlet Bakanı İsmail Özdağlar, Yüce Divan'da "görevini kötüye kullandığı" gerekçesiyle 2 yıl hapse mahkum edildi İsmail Özdağlar rüşvet aldığı iddiasıyla yargılanmaktaydı.

1977   Ortadoğu Teknik Üniversitesi rektörlüğüne1977 yılında bugün Prof Hasan Tan atandı; öğrenciler dersleri boykot etti.

1963   İstanbul'da Kavel Kablo Fabrikası'nda işçiler 28 Ocak'ta iş bırakmış ve oturma eylemine başlamışlardı Eylemin 17 günü polis işçilere müdahale etti; 9 işçi yaralandı.

1987   Tunceli iline bağlı 234 köyde yaşayan 50 bin kişinin Mersin, Antalya, İzmir ve Muğla'ya yerleştirilmesi kararlaştırıldı Karar 6931 sayılı Orman Kanunu'na ve Anayasa'nın 170 Maddesine dayanılarak alındı.

1909   Türkiye'de ilk güvenoylaması yapıldı; Kamil Paşa kabinesi düşürüldü.

1951   Senaryosunu Behçet Kemal Çağlar'ın yazdığı ve Maraş'ın Kurtuluş Savaşı sırasında düşman işgalinden kurtuluşunu anlatan "Kendini Kurtaran Şehir" adlı filmin çekimi olaylara neden oldu Rejisör Faruk Kenç ve ekibi,senaryo gereği Maraş Kalesi'ne Fransız bayrağı çekince yakalanarak mahkemeye sevk edildiler

2007   Telekomünikasyon yoluyla yapılan iletişimin denetlenmesi ve teknik araçlarla izlemeye ilişkin düzenlemelere ilişkin yönetmelik Resmi Gazete'de yayımlandı. Buna göre, soruşturmalarda gizli soruşturmacı görevlendirilebilecek.

2018   TRT spikeri Tuna Huş hayatını kaybetti. Beyin ameliyatı sonrasında geçirdiği felç nedeniyle 17 yıldır konuşamıyordu.

2021   Irak'ın kuzeyindeki Gara bölgesinde 13 vatandaş şehit edildi. Şehitlerimiz 2015-2016 yılları arasında PKK tarafından kaçırılan asker, polis ve sivillerden oluşmakta.

2015   MİT eski Mensubu, gazeteci yazar profesör Mahir Kaynak hayatını kaybetti.

1779   James Cook, Sandviç Adaları yerlileri tarafından öldürüldü.

1876   Alexander Graham Bell, telefon patenti için başvurdu. 

1923    Mustafa Kemal,Batı Anadolu gezisine çıktı.

 1953   Yeni Balkan Paktı, Ankara'da imzalandı.

1955     İzmir Alsancak limanının temeli atıldı

1963     İngiltere'de Leeds General Infirmary Hastanesi'nde, dünyada ilk kez insandan insana başarılı böbrek nakli yapıldı.

1974     Gazeteci İsmail Cem (İpekçi) TRT genel müdürlüğüne atandı.

1979     Türkiye, İran'daki Humeyni rejimini resmen tanıdı.

2004     Hamburg doğumlu Türk yönetmen Fatih Akın'ın son filmi ''Gegen die Wand'' (Duvara Karşı), Berlin Film Festivali'nde en iyi film seçilerek ''Altın Ayı'' ödülü aldı.

1924     IBM (International Business Machines) şirketi kuruldu.

2005    Lübnan'ın eski başbakanlarından Refik el-Hariri, düzenlenen bir suikast sonucu öldürüldü.


 


 

Öne Çıkan Yayın

T-24 "Köşebaşı +Gündem" -20 Haziran 2025-

  Belediyelerin öğrenci yurdu açma yetkisi kaldırıldı! Meclis’te kabul edilen yasa ile belediyelerin öğrenci yurdu açma yetkisi kaldırıldı. ...