Ukrayna’nın ekonomi politiği - Hayri Kozanoğlu / BİRGÜN

 

ABD’nin Ukrayna gerginliğini göz göre göre kaşımasının hem iç hem de jeopolitik nedenleri var. Rusya’nın Ukrayna’yı işgali için gün dahi verilmesi ister istemez 2003’te servis edilen “Kitle imha silahları” yalanını hatırlattı.

2022 yılının gelişiyle birlikte dünya kamuoyunun gündemine Ukrayna krizi oturdu. Önce Atlantik düşünce kuruluşları, medya çığırtkanları Ukrayna’nın Rus işgalinin eşiğinde olduğu tezini işlemeye başladı, ardından Beyaz Saray ve Pentagon benzer doğrultudaki açıklamalarla “Putin dehşeti” korosuna katıldı.
Joe Biden’ın ABD Başkanı seçilmesiyle birlikte, iki jeopolitik strateji dile getirilmeye başlandı. Birincisi, küresel hegemonya mücadelesinde Washington’un başlıca rakibi Beijing’i yıpratmaya odaklanmak, Moskova ve Tarhan dahil diğer hasımlarla çelişkileri yumuşatmak. Diğeri ise Çin-Rusya-İran eksenini topyekûn karşısına almak.

Afganistan’dan çekilme operasyonunun fiyaskoya uğraması, ABD’de enflasyonun yüzde 7’yi aşarak en önemli ekonomik sorun olarak önce çıkması, Covid salgınının önünün alınamaması sonucu ölüm sayısının 1 milyona dayanması, pandemi sırasında uygulamaya konulan yardım programlarının bir bir geri çekilmesi sonucu yoksulluğun tekrar hissedilir hale gelmesi Joe Biden’ın kamuoyu desteğini iyice aşağılara çekti. Böylelikle 2022 Kasım ara seçimlerinde Demokratik Parti’nin gerek Senato da, gerekse de Temsilciler Meclisinde çoğunluğu kaybetme olasılığı iyice yükseldi.

BİDEN KAŞIYOR

Bu nedenle Biden’ın Ukrayna üzerinden imajının düzeltmeyi amaçlayan şahin bir propaganda atağına geçmiş olması senaryosu akla yakın görünüyor. Demokratlar'ın geçmişte Trump’ı Rusya işbirlikçiliğiyle suçlamış olduğu, Putin’e karşı zafiyet içinde bulunduğu iddiasını dile getirdiği hatırlanırsa, ara seçimler öncesi bu temayı tekrar gardıroptan çıkartarak, Cumhuriyetçiler'e karşı koz olarak kullanmak da propaganda savaşının yan ürünü diye düşünülebilir. Bu vesileyle Merkel’den boşalan Avrupa’nın gayri resmi lideri koltuğunu doldurmak ihtirasıyla yanan Macron’un Washingthon’dan göreceli özerk bir hat izleme sevdasının önünü kesmek, Almanya’nın yeni Şansölyesi Scholz’un Kuzey Akım projesini bir an önce hayata geçirmesini engellemek, genelde Avrupa’ya NATO ittifakında ABD’nin kayıtsız şartsız liderliğini bir kez daha hatırlatmak da ABD’nin Ukrayna gerginliğini göz göre göre kaşımasının diğer nedenleri olarak sıralanabilir.

Diğer yandan Rusya Devlet Başkanı Putin de, aynı Soğuk Savaş dönemindeki gibi ABD’nin ülkesini büyük devlet statüsüyle muhatap almasından pek şikâyetçi görünmüyor. Macron ve Scholz’un kısa aralıklarla ayağına kadar gelip, araya mesafe koymayı sembolize eden uzun masada ağırlanmaları da, iç politikadaki imajını güçlendirmiş olmalı. Jeostratejik gerginliklerin klasik biçimde, başta petrol ve doğalgaz emtia fiyatlarını yükseltmesi de aslında Rus ekonomisini olumlu etkiliyor.

NATO SÖZÜNDE DURMADI

Bu yazıda Ukrayna ekonomisine yoğunlaşacağız. Ancak iki kritik noktayı hatırlatmadan da geçemeyeceğiz. Birincisi, 1991’de Rusya’nın Almanya’nın birleşmesine itiraz etmemesi ve Kızıl Ordu birliklerinin Doğu Avrupa’dan çekilmesi karşılığı, ABD de NATO’nun doğuya doğru bir santim bile ilerlemeyeceği garantisi vermişti. Bilindiği gibi bu söz tutulmadı. Polonya, Macaristan, Çek Cumhuriyeti birer birer NATO’ya üye yapıldı. 2004’te 7 Balkan ve Baltık ülkesi daha NATO bünyesine katıldı. Sonra da Washington gözünü Gürcistan ve Ukrayna’ya dikti. Yani ahde vefa göstermedi.

İkincisi, 2014’te Obama’nın özel temsilcisi Victoria Nuland’ın planlamasına bizzat katıldığı bir darbe ile ülkenin seçilmiş Cumhurbaşkanı Yanukoviç devrildi. Neo-Nazi çetelerin Kiev sokaklarında terör estirdiği, ülkenin adeta Rusça konuşanların ağırlıkta olduğu Donbass bölgesiyle Batı Ukrayna arasında bölündüğü fiili bir durum ortaya çıktı. Aslında 2014 Eylül’de Ukrayna, Rusya ve Avrupa Güvenlik ve İşbirliği Teşkilatının Almanya ve Fransa gözetiminde imzaladığı Minsk Anlaşması barış ve ateşkes için yeterli çerçeve sunuyor.

Ama o tarihten bu yana başta ABD, NATO güçlerinin çözüm yerine sürekli bu yarayı kaşıması barış umutlarını giderek zayıflatıyor. Hele son günlerde Donbass bölgesinde yaşanan arka arkaya provokatif eylemlerle adeta Ruaya savaş minderine çekiliyor.

UKRAYNA EKONOMİSİ PERİŞAN

Marksist Ekonomist Michael Roberts, bloğunda Ukrayna ekonomisinin 1990’dan bu yana içine düştüğü perişan durumu yetkinlikle özetliyor:

Ukrayna Sovyetler Birliği’nin dağılması ve Rusya ile Doğu Avrupa’da “şok terapi” ile kapitalizmin restore edilmesi sürecinde en şiddetli sarsıntıyı yaşayan ülke oldu. Kişi başına milli geliri 1990 düzeyine bir türlü ulaşamadı.

2014 Maydan Ayaklanması sonrası ekonominin tam bir çöküntüye uğramasını üç faktör engelledi: Rusya’ya olan borçlar ödenmedi, IMF kurtarma paketleri devreye sokuldu ve kamu hizmetleri ve sosyal programlar iyice budandı. IMF şimdi de borçların ertelenmesi karşılığı ek banka ve kamu iktisadi teşebbüsü özelleştirmeleri şart koşuyor.

Ukrayna “kara toprak” tabir edilen verimli tarım alanlarına sahip bir ülke. Dünyanın bir numaralı ayçiçeği yağı ve dördüncü mısır üreticisi. Ancak tarımda verimlilik oldukça düşük. Batılı danışmanlar küçük üretime dayalı yapının tasfiyesini, tarımın liberalizasyonu ile büyük tarım şirketlerine açılmasını salık veriyor. Bu da ülkeyi ciddi bir sosyal çalkantı tehlikesiyle karşı karşıya bırakıyor.

Yapılan araştırmalar 2014 ila 2020 arasında hüküm süren çatışma ortamının ekonomiye maliyetinin 280 milyar dolar olduğuna işaret ediyor. Sırf ihracat kayıpları 162 milyar dolar düzeyinde hesaplanıyor. 2014’te iktidarın el değiştirmesiyle Rusya’ya yakın oligarkların yerini ultra milliyetçi NATO VE AB yanlısı iş adamları aldı. Ne var ki bu kesimlerin bel bağladığı Almanya’nın da yoksul Ukrayna’nın AB’ye girişine sıcak baktığı söylenemez. (Ukraine: trapped in war zone, Michael Roberts Blog, 14 Şubat 2022).

RUSYA İLE KÖPRÜLERİ ATINCA

2014’ten sonra Poroşenko yönetimi olabildiğince Rusya ile ekonomik bağları kesmek, Batı’ya yönelmek stratejisi izledi. 2016 Ocak’ta Cumhurbaşkanı Poroşenko Rus gazına muhtaç kalmadan ilk kışlarını geçirmelerini kutlarken, ülkenin enerji faturası da %30 yükselmişti.

Bir yıl içerisinde halkın yaşam standardı yarı yarıya gerilemiş, para birimi grivna üçte iki değer yitirmiş, enflasyon %43’e fırlamıştı. Rusya ile savunma ve havacılık sözleşmelerini iptali sonucu %80 gelir kaybı oluşmuş, uçak üreticisi Antonov kapısına kilit vurmuştu.

Putin’e mesaj gönderelim derken sonunda faturayı Ukrayna’nın sade yurttaşları ödemişti. Tam 7 milyon insan ekmek parası uğruna talihini başka ülkelerde aramaya başlamıştı. Donbass bölgesindeki Rus yanlılarını cezalandırmak için buralar ihmal edilirken, ekonomi ve siyasetin merkezini Kiev’e kaydırma stratejisi de istenen sonucu vermeyince olan halka olmuştu. (Why Ukraine needs Russia more than ever, Nicolai Petro, The Guardian, 16 Mart 2016).

KUZEY AKIM 2 FAKTÖRÜ

Bu saydıklarımız Ukrayna ekonomisinin yapısal sorunları. Ancak son haftalarda birden bire Rusya’nın Ukrayna’yı işgalinin an meselesi olduğu iddiasının yayılması, hatta 16 Şubat şeklinde bir gün bile verilmesi, ister istemez 2003 yılında servis edilen “Kitle imha silahları” yalanını hatırlattı. Bilindiği gibi bu mesnetsiz iddiaya dayanarak ABD Irak’ı işgal etmiş, ülke tarumar olmuştu.

ABD’nin Ukrayna gerginliğini tırmandırmasının arkasında, yazının girişinde sıraladığımız iç politikaya ilişkin nedenler yatıyor olabilir. Ne var ki önemli bir ekonomik etmen de Washingthon’un Kuzey Akım 2 gaz boru hattının devreye girmesini sabote etme çabaları.

Rusya ABD’nin ardından dünyanın en büyük ikinci doğalgaz üreticisi, ihracatta ise dünya birincisi. 1250 kilometrelik Kuzey Akım 2 projesi 10 milyar avro maliyetle geçen yıl tamamlandı. Bu hat Ukrayna’yı teğet geçerek Baltık Denizi’nin altından Rusya’yı doğrudan Almanya’ya bağlıyor. Almanya doğalgaz gereksiniminin %55’ini, petrolün ise %42’sini Rusya’dan karşılıyor. Gerek hanehalkı, gerekse de sanayi Rus enerjisine muhtaç.

ABD hem başta Almanya AB ülkelerinin Rusya’ya ekonomik olarak entegre olmasını engellemek istiyor. Hem de kaya gazı üretimde dünyada birinci sıraya yükseldiği için kendisi Avrupa pazarına nüfuz etmeyi amaçlıyor. Yan bir beklenti de Katar gibi müttefik Körfez ülkelerini Avrupa’ya yönlendirerek başta Çin, Asya’ya enerji akımını yavaşlatmak olabilir.

Birinci Dünya Savaşı’nın Almanya’daki Ruhr Havzası kömürü ve Alsas-Loren demir cevheri, İkinci Dünya Savaşının petrol kaynaklarının paylaşımı üzerinden çıktığını düşünürsek enerji kaynaklı yeni bir savaş riski endişe yaratıyor. (The dispute over the Nord Stream 2 gas pipeline, Peter Schwarz WSWS, 19 Şubat 2022).

Görüldüğü kadarıyla Ukrayna konusu bir süre daha dünya gündeminde kalacak. Kazananın kim olacağını bilmesek de, kaybedenin gerek batı, gerek doğudaki Ukrayna halkı olacağı kesin.
Tüm dünyada savaş karşıtı hareketin eski gücünde olmaması da, olası bir çatışma sürecinde gereken kitlesel tepkinin verilemeyeceği endişesi yaratıyor.

Hayri Kozanoğlu / BİRGÜN

Eczacıbaşı’nın açtığı krater! - Bahadır Özgür / BİRGÜN

 


Milas’ın verimli tarım arazileri, ormanları maden ocaklarıyla yok ediliyor. Burada başı çeken şirket ise Eczacıbaşı. Doğayı en fazla tahrip eden feldispat madenlerinin sayısını her geçen gün artıran Eczacıbaşı, yeni ocak açmak ve tesisini 3 katı büyütmek için başvuru yaptı.

Görüntü korkunç. Kocaman bir krater açılmış. Boyutlarını anlamak için minicik kalmış kamyonlara ve iş makinelerine bakmak yeterli. Kraterin sahibi Eczacıbaşı. Özellikle Milas’ta orman arazileri içinde geniş bir ruhsat alanı ve sayısı giderek artan maden ocakları bulunuyor. Şimdi buradaki işleme tesisinin alanını 3 katına çıkarmak ve yeni ocaklar açmak istiyor.

Türkiye’de vahşi madenciliğin yol açtığı çevresel yıkım son yıllarda iyice belirginleşti. Ancak feldispat için ayrı bir parantez açmak lazım. Dünyada yerkabuğunun yüzde 40’ından fazlası feldispat cevherinden oluşuyor. Bunun yüzde 15’i Türkiye’de. Öyle fazla değerli sayılmaz. Cam yapımı, boya ve plastik kauçuk üretiminde dolgu malzemesi olarak kullanılıyor.

Esas alanı ise seramik. Artık tamamen bir inşaatçı ve madenciye dönüşmüş Eczacıbaşı için temel bir kaynak yani. Fotoğrafta yer alan krater, Aydın’ın Karpuzlu ilçesinin Arapkırı köyü yakınındaki Eczacıbaşı’nın şirketi Esan Madencilik’e ait Kuşçamı ocağında çekildi.

Feldispat ocaklarının yoğunlaştığı asıl yer ise Milas. Sarıkaya, İkiztaş, Yeniköy, Oymapınar köylerinin civarında çok sayıda feldispat ocağı bulunuyor. Elbette çoğu Eczacıbaşı’nın. Bölgedeki tahribatı Google Earth haritasından bile rahatlıkla görmek mümkün. Eczacıbaşı’nın işleme tesisinin toplam alanı 13,8 hektar (138 bin metrekare). Buna bakarak etrafındaki maden ocaklarının doğada açtığı yaraların boyutunu varın siz hesap edin.

Milas’ın Akkovanlık mahallesi yakınındaki Esan Madencilik’e ait flotasyon tesisi 15 yıldır ÇED dahi almadan faaliyette. 2007’de “ÇED gerekli değildir” kararı almış. Arazilerin büyük kısmı ormanlık, kalanı da şahsa ait tarım arazileri. Kamuya ait orman arazisi için Orman İdaresi, tarım arazileri için de Gıda, Tarım ve Hayvancılık İl Müdürlüğü izin vermiş. Tesisin 2013’te kapasitesi artırılmış ve yıllık 240 bin tondan 2 milyon tona yükseltilmiş. Bunun için de yine “ÇED gerekli değildir” kararı alınmış.

Özetle Eczacıbaşı’na ormanı ve tarım arazilerini mahvetmesi için yasalar çiğnenerek, sadece “izinlerle” yol verilmiş durumda. Şimdi de 13,8 hektar alana kurulu tesisini 39 hektara yükseltmek ve yeni ocak açmak için Aralık 2021’de iki adet ÇED başvurusunda bulundu.

Genişleteceği tesisine Milas’taki 3, Aydın’daki 1 ocağından yılda toplam 4,5 milyon ton cevher taşıyacak. Bu ne demek biliyor musunuz?

Eczacıbaşı’nın ÇED başvurusunu yaptığı yeni maden ocağının proje dosyası incelendiğinde ortaya çıkacak tahribat anlaşılıyor. Yeni maden ocağının yıllık kapasitesi 300 bin ton. Bunun sadece 60 bini cevher olacak, kalan 240 bin ton pasa atığı. 1 saatte 83 ton pasa bir kenara yığılacak. Bu hesaba göre Milas’ta milyonlarca tonun doğada depolanacağı anlamına geliyor. Sonra ne yapılacak peki? Şirketin iddiası rehabilitasyonda kullanılacağı. Madenlerin işletme süresi bitince devasa kraterler filan bununla doldurulup eski haline getirilecek!

O devasa kratere bakınca Eczacıbaşı’nın yeni ocağını açacağı ormanlık alanın da kısa sürede ne hale geleceğini tahmin etmek zor değil.

Eczacıbaşı’nın bir başka madeninde pasanın nasıl depolandığına da gösterelim şimdi. Balıkesir’de, Dedeman Madencilik’ten alınan ve yeni açılan galeriden çıkarılan sülfürlü pasa dere kenarına koyuluyor. Pasanın altında herhangi bir yalıtım bulunmuyor ve oluşan asitli suların rahatlıkla dereye karıştığı görülüyor.
Mühendisler madencilikte buna AMD (asit maden drenajı) denildiğini ve çevre mevzuatına göre kesinlikle yasak olduğunu söylüyorlar.

Türkiye’nin en verimli doğasının bulunduğu Muğla ve Aydın bölgeleri gerçekten ürkütücü bir yıkıma uğruyor. Madenciler, enerjiciler, turizmciler, marinacılar dört koldan bölgeyi kuşatmış ve her biri diğerinin yaratacağı tahribatın yolunu açarak ilerliyor.

Madencilik çığırından çıkmış durumda. Bir sanayi kolu olmaktan ziyade etrafındaki her canlının hayatına kasteden bir seri katil kariyeri sergiliyor. İktidarın besleyip büyüttüğü Cengiz İnşaat’la Cumhuriyet’le yaşıt Eczacıbaşı, adeta bu kariyeri parlatmak için yarışıyorlar. Sadece toprağını savunan köylülerin ve çırpınıp duran çevre hakkı savunucularının başa çıkamayacağı; hepimizin hayatını karartacak kadar tehlikeli bir süreç bu.

Bahadır Özgür / BİRGÜN





TARİHTE BUGÜN (22 ŞUBAT)


1819    İspanyaFlorida'yı ABD'ye 5 milyon dolara sattı.

1865    Tennessee, köleliği yürürlükten kaldıran yeni bir anayasayı kabul etti.

1942    Avusturyalı yazar Stefan ZweigBrezilya'nın Petropolis kentinde eşiyle birlikte intihar etti.

1948    Çekoslovakya devrimi başladı.

1986    12 Eylül sonrasının ilk büyük mitingi İzmir'de yapıldı Türkiye İşçi Sendikaları Konfederasyonu (Türk-İş) tarafından düzenlenen mitinge 50 bin işçi katıldı.

1962    Harp Okulu Komutanı Albay Talat Aydemir ve arkadaşları darbe girişiminde bulundu.

1973    Türkiye Büyük Millet Meclisi'nde üniversitelerdeki olayların çözümü için tartışma yapılıyordu Söz alan Demokratik Parti (DP) Sivas Milletvekili Kadri Eroğan "30-35 profesörün ipini çekeceksin, bu iş düzelir" dedi.



1973    İsrail jetleri Libya yolcu uçağına ateş açtı; 74 kişi öldü.

2000    Diyarbakır'da olay çıkardığı gerekçesiyle yargılanan İtalyan gazeteci Dino Giovanni Frisullo ifade vermek için geldiği Türkiye'ye alınmayarak sınır dışı edildi.

1980    Danıştay polis memurlarının örgütü Pol-Der'le ilgili kapatma kararını durdurdu Danıştay dernek kapatma ve yasaklama kararını idarenin alamayacağını belirtti.

1950    Yüksek Seçim Kurulu kuruldu.

1988    Adalet Bakanı Oltan Sungurlu, cezaevlerinde tek tip elbise giyinme zorunluluğunun kalktığını söyledi.

1991    Irak kuvvetleri, Kuveyt'teki petrol bölgelerini ateşe verdi.

1968    Türkiye İşçi Sendikaları Konfederasyonu (Türk-İş) Genel Başkanı Seyfi Demirsoy 1968 yılında bugün, "Süleyman Demirel bu memleketin medar-ı iftiharıdır" dedi.



1980    Afganistan'ın başkenti Kâbil'de Sovyet karşıtı ayaklanmalar üzerine sıkıyönetim ilan edildi

1942    Halide Edip Adıvar Sinekli Bakkal romanıyla Cumhuriyet Halk Parti (CHP) Sanat Mükafatını kazandı.

1948    Üniversitelerarası Kurul toplandı Kurul'da Ankara Üniversitesi'ndeki "solcu profesörlerin" üniversiteden uzaklaştırılması kararı alındı.



1848     Paris'te işçiler ayaklandı İki yıl boyunca Avrupa'yı altüst edecek işçi devrimleri çığırı açıldı

2015    Türkiye sınırları dışındaki tek Türk toprağı olan Suriye içindeki Süleyman Şah Saygı Karakolu ve Türbesine operasyon gerçekleştirildi. Süleyman Şah Türbesi güvenli bir yere nakledildi.

2012    Türk sinemasının önemli yönetmenlerinden Yusuf Kurçenli, hayatını kaybetti.

1727    Francesco Gasparini, İtalyalı besteci (DY-1661) öldü.

1992   Yunanistan Komünist Partisi kurucularından.(DY-1906) Markos Vafiadis,vefat etti.

2009    Turgut Cansever, mimar ve yazar (DY-1921) vefat etti.

1972    Uçakla gelen yolcuların gümrüksüz alışveriş edebilecekleri ilk ''free shop'' Yeşilköy Havalimanı'nda açıldı.

1988    Besteci ve keman sanatçısı Cevdet Çağla vefat etti.

2001    Koalisyon hükümeti istikrar programını bırakıp dalgalı kura geçme kararı verdi.TL, ABD doları karşısında yüzde 31, Alman markı karşısında yüzde 34 değer yitirdi. Bankalar döviz alım-satım fiyatları arasına büyük fark koydu, döviz büfeleri açılmadı.

2001    Merkez Bankası, dalgalı kura geçişin ilk gününde doların fiyatını 689 bin liradan 964 bin liraya çıkardı. Faizler yüzde 5 bin 200'leri gördü.

2001    Yeni Asya gazetesi, 8 Haziran 2000 tarihli sayısında yayınlanan "Bu da yetmezse" başlıklı yazıyla "halkın din yoluyla kin ve düşmanlığa alenen tahrik edildiği" gerekçesiyle İstanbul 3 No'lu DGM tarafından yedi gün kapatma cezası aldı.

2003    İncirlik'te görevli 290 ABD askeri İskenderun'a sevkedildi.ABD'nin özel harekatlarda kullandığı dört C-17 kargo uçağı Diyarbakır'a indi. Havaalanı çevresinde gazetecilerin görüntü almasını engellemek için sivil polisler devriye geziyor.

2004    Kızılhaç Komitesi, ABD'nin "savaş esiri" statüsü verdiği iki ay önce yakalanan devrik Irak lideri Saddam Hüseyin'i hücresinde ziyaret etti. Saddam fiziksel ve psikolojik muayeneye tabi tutuldu.

2004    Kudüs'te El Fetih'e bağlı El Aksa Şehitleri Tugayı İsrail'in işgal altındaki Filistin topraklarını bölen güvenlik duvarı inşasını protesto için bir otobüste intihar saldırısı düzenledi; 9 kişi öldü,11'i ağır 61 kişi yaralandı.Örgüt;'Nazi duvarı bizi saldırılardan alıkoyamayacaktır' diye açıkladı.    

2006    Irak'ın Samarra kentinde 12 imamdan son ikisinin yattığı Askeriye Türbesi'ne bombalı saldırı düzenlendi. Şiiler misilleme olarak 60 Sünni camisine saldırdı, üçü imam altı Sünni öldü. Şii dini lider Ayetullah Sistani "Camilere saldırmayın" uyarısı yaptı.

1943    Beyaz Gül hareketi üyeleri Nazilerce idam edildi.

1972    Amerika Birleşik Devletleri Başkanı Richard Nixon Çin Halk Cumhuriyetini ziyaret etti. Richard Nixon Çin'in Birleşmiş Milletler'e (BM) katılması için ısrar etti



KISA KISA GÜNDEM (21 ŞUBAT 2021)

 


1-İş Bankası’na flaş atama (Yeniçağ)

İş Bankası'na flaş bir atama gerçekleşti. İş Bankası ve iştiraklerinin girişimcilik alanındaki 

faaliyetlerini geliştirmesine katkı sağlamak üzere Yeni Nesil Girişimcilik İş Kolu Başkanlığı'na Barış Karakullukçu atandı

"Türkiye'nin En Güçlü 50 İş Kadını" listesine üç kere giren Barış Karakullukçu İş Bankası'nda. Bilkent Üniversitesi Endüstri Mühendisliği Bölümü’nden mezun olan Barış Karakullukçu, Boğaziçi Üniversitesi Yönetim Bilişim Sistemleri ve Koç Üniversitesi Executive MBA programını tamamladı. Kariyerine 1996 yılında IBM & SA’da (I-Bimsa) Danışman olarak başlayan Karakullukçu, 1997 yılında PricewaterhouseCoopers’da (PWC) Yönetim Danışmanı olarak çalıştı. 2001-2005 yılları arasında danışmanlık firması Accenture’da global iş çözümlerinden sorumlu olarak 25’den fazla ülkede görev yapan Karakullukçu, 2005’te Accenture Türkiye’ye geçip, 2010 yılında Şirket ortağı oldu. 2012-2016 arasında Mudo’da Yürütme Kurulu Başkanı ve CEO olarak görev yaptı. 2017-2018 arasında Turkcell’in veri ve analitik odaklı dönüşüm programını yöneten Karakullukçu, ardından IBM’e Küresel İş Hizmetleri Ülke Lideri olarak atandı. Karakullukçu 2020’de Türk Telekom Strateji, Planlama ve Dijital Genel Müdür Yardımcısı görevini üstlendi. Fortune Türkiye’nin “Türkiye’nin En Güçlü 50 İş Kadını” listesinde 2012, 2014 ve 2016 yıllarında yer alan Karakullukçu’nun Yabancı Sermaye Derneği Teknoloji ve İnovasyon Çalışma Grubu Başkanlığı, Türkiye Bilişim Vakfı ile Yapay Zeka & Teknoloji Derneği Yönetim ve Yürütme Kurulu Üyeliği görevleri de bulunuyor.

2-Dünyanın para kasası İsviçre'deki hesaplar deşifre oldu.Listede hangi Türkler var? (Yeniçağ)

Kısa adı OCCRP olan Organized Crime and Corruption Reporting Project  -Organize Suç ve Yolsuzluk Raporlama Projesi- dünyanın çeşitli ülkelerinden gazetecilerin oluşturduğu bir platform. OCCRP, uzun çabalardan sonra İsviçre bankalarındaki 18 bin hesap bilgilerini ele geçirdi.Söz konusu 100 milyar dolarlık hesaplarla ilgili  açıklamanın platform tarafından açıklanacağı bildirildi. Söz konusu hesaplar arasında dünyanın çeşitli ülkelerinden işadamı ve politikacıların bulunduğu belirtiliyor.OCCRP’nin açıklayacağı 18 bin hesap arasında Türk ismin olup olmadığı bilinmiyor. Ancak kısa süre içerisinde bu isimlerin deşifre edileceği belirtiliyor.




3-Boğaziçi Üniversitesi rektörüne bir maaş daha (Yeniçağ)

Türkiye Bilimsel ve Teknolojik Araştırma Kurumu Başkanlığı'na (TÜBİTAK) ilişkin atama kararları Resmi Gazete'de yayımlandı. Boğaziçi Üniversitesi'nin kayyum rektörü Naci İnci de yönetim kurulunda yer aldı. 

Karar göre yeni TÜBİTAK yönetimi şöyle:

TÜBİTAK Kurum Başkanı ve Yönetim Kurulu Başkanı – Prof. Dr. Hasan Mandal,Yönetim Kurulu Üyesi – Mehmet İhsan Taşer, Yönetim Kurulu Üyesi – Lütfü Haluk Bayraktar, Yönetim Kurulu Üyesi – Cemal Şeref Oğuzhan Öztürk,Yönetim Kurulu Üyesi – Prof. Dr. Mehmet Naci İnci,Yönetim Kurulu Üyesi – Prof. Dr. Mehmet Bulut





4- Sağlığımız onlara emanet! Marketten hastaneye atama yapıldı, maaşları dudak uçuklattı(Yeniçağ)

Neredeyse her kurumda olduğu gibi Sağlık Bakanlığı'nda da yöneticilik kadroları AKP'liler ile dolduruluyor. Bu kişiler sağlık çalışanı olmamasına rağmen 25 bin TL'ye kadar maaş alabiliyor. Sağlık kuruluşlarında yönetici olmak için gereken “kadro” şartı kaldırılarak sözleşmeli idareciler uygulamasına başlandı. AVM’de, otelde çalışanlar, eski imamlar, hastanelere müdür yapılmaya başlandı.(
KARARNAME İLE ATAMANIN ÖNÜ AÇILDI)  Cumhuriyet'ten Sefa Uyar'ın haberine göre, Sağlık Bakanlığı ile bağlı kuruluşlarının teşkilat ve görevlerini düzenleyen ve 2011’de yürürlüğe giren kararname ile sağlık teşkilatlarında kadrolu idareci uygulamasına son verilmiş, sözleşmeli idareci uygulamasına geçilmişti. Böylece il sağlık müdürlüklerindeki başkanlık ve başkan yardımcılığı görevlerine, sağlık personeli olmayan kişilerin atanmasının önü açılmıştı. Bu kapsamdaki atamalar ise “likayat” tartışmasına neden olmuştu. Emir, “uygulamanın, AKP’lilerin yakınları tarafından suistimal edilmeye başlandığını” söyledi. Emir, şunları kaydetti: “Kamuda çalışan bir pratisyen hekim, tüm ek gelirleri ile beraber 10-12 bin TL maaş alırken, sağlık çalışanı olmamasına karşın bir imzayla il sağlık müdürlüklerinde başkanlık ya da başkan yardımcılığı görevine getirilen AKP’li yakınları, 25 bin TL’ye kadar maaş alabiliyor. Sağlık çalışanı olan başkan ve başkan yardımcıları da genelde AKP’li yakınlarından seçiliyor. Hekim olan başkan ve başkan yardımcılarının maaşları da 48 bin TL’ye kadar çıkıyor ve yine bu kişiler de çoğunlukla AKP’lilerin yakınlarından oluyor.” (MARKETTEN HASTANEYE ATADILAR)  Emir, il sağlık müdürlüklerine sağlık personeli dışında yapılan atamalara da vurgu yaptı. Market çalışanından otel personeline kadar farklı alanlardaki kişilerin de hastanelere atandığını söyleyen Emir, “Konya’da bir market müdürünü önce Kulu Devlet Hastanesi’ne müdür yardımcısı yaptılar. Ardından da 15 Temmuz Kadın ve Çocuk Hastanesi’nde İdari ve Mali İşler Müdürlüğü’ne getirdiler. Yine Konya’da daha önce AVM ve otelde çalışmış bir kişiyi, Meram Devlet Hastanesi’nde İdari ve Mali İşler Müdür Yardımcılığı’na getirdiler” dedi. (RANT KAPISI)  AKP’nin, Sağlık Bakanlığı’nın kendi teşkilatlarında binlerce nitelikli personel olmasına karşın dışarıdan atamalarla uygulamayı rant kapısına döndürdüğünü kaydeden Emir, “Bunun yanında daire başkanı, genel müdür gibi bazı Sağlık Bakanlığı merkez teşkilatı bürokratları da maaşı yüksek diye illerde uzman sözleşmesi imzalıyor ancak bakanlıktaki görevlerine devam ediyor. Yüksek lisans yapan sıradan bir pratisyen bunun karşılığı her ay sadece 200 TL ek gelir sağlarken yüksek lisans yapan sözleşmeli yönetici her ay 5 bin 500 TL ek gelir alıyor” ifadelerini kullandı. (KİM, HANGİ KURUMA ATANDI) Emir, uygulamaya ilişkin ise şu örnekleri paylaştı: - Konya İl Sağlık Müdürlüğü Halk Sağlığı Hizmetleri Başkanı Dr. Hasan Çiftçi, eski AKP Konya İl Başkan Yardımcısı. - Konya İl Sağlık Müdürlüğü Sağlık Hizmetleri, İlaç ve Tıbbi Cihaz Başkan Yardımcısı Dr. Muammer Özdemir, AKP Konya Milletvekili Hacı Ahmet Özdemir’in oğlu. - Konya İl Sağlık Müdürlüğü Sağlık Hizmetleri, İlaç ve Tıbbi Cihaz Başkan Yardımcısı Dr. Bahattin Akyürek, AKP Konya Milletvekili Tahir Akyürek’in kardeşi. - Antalya İl Sağlık Müdürlüğü Halk Sağlığı Hizmetleri Başkanı Dr. Hacer Nur Yüce, eski AKP Antalya İl Başkan Yardımcısı Yüksel Yüce’nin eşi. - Karaman İl Sağlık Müdürlüğü Personel ve Destek Hizmetleri Başkan Yardımcısı Nurullah Koçak, İlim Yayma Cemiyeti Karaman Şube Başkanı. - Ağrı İl Sağlık Müdürlüğü Destek Hizmetleri Daire Başkanı Abdurrahman Çetin, eski AKP Ağrı İl Başkanı. - Kırklareli Lüleburgaz Devlet Hastanesi Müdür Yardımcısı Ali Şekerci, eski imam. - Kütahya İl Sağlık Müdürlüğü Destek Hizmetleri Başkan Yardımcısı Mehmet Eşsiz, eski AKP Kütahya Merkez İlçe Başkanı.

5-Her dönemin en iyi yağ yakan adamı Mehmet Barlas durumdan vazife çıkardı. Erdoğan Afrika'ya gidince Rusya'nın Ukrayna planını çözdü(Yeniçağ)

"Eğer ortada sahici bir savaş ihtimali olsa Cumhurbaşkanı Erdoğan bugün dört günlük Afrika gezisine çıkmazdı. Rusya Devlet Başkanı Putin ile sürekli temas halinde bulunan Cumhurbaşkanı'nın bu davranışı Ukrayna'da bir savaş olmayacağını adeta kanıtı gibi."




6- Japonya Başbakanı'ndan 'yeni kapitalizm' çıkışı (SOL)

Japonya Başbakanı Fumio Kishida 'yeni kapitalizm' politikalarıyla ilgili yaptığı konuşmada tüm paydaşlara ait olan bir şey olmadığı sürece 'kapitalizmin sürdürülebilir olmayacağını' ifade etti.

Japonya Başbakanı Fumio Kishida mevcut kapitalist sisteme ilişkin eleştirilerini sıraladı. Başbakan Kishida, henüz detayları açıklanmayan 'yeni kapitalizm' politikalarıyla ilgili mesajlar verirken, mevcut durumun sorgulanması gerektiğini söyledi. Bloomberg HT’de yer alan habere göre, Kishida, tüm paydaşlara ait olmadığı sürece mevcut kapitalizmin sürdürülebilir olmayacağını ifade etti. Yaptığı açıklamada Kishida, "Bu bakış açısına göre, büyümenin avantajlarının paydaşlara gitmesini kabul etmek ve bu durumu sorgulamak oldukça önemli" diye konuştu. Kishida'nın yeni politikalarına ilişkin detaylar henüz açıklanmazken bazı isimlere göre bu politikaların hisse senedi fiyatlamaları için negatif etki potansiyeli bulunuyor. Öte yandan ekim ayında göreve gelen Kishida, sermaye piyasaları kaynaklı gelirlerin vergilendirilmesi ve hisse geri alımlarına yönelik esasların belirlenmesine yönelik verdiği mesajlarla piyasaların dikkatini çekmişti.

7-Beşiktaş'ta Tarkan tartışması: 'Beşiktaş bu bölücüyü ihraç etmeli' dedi (SOL)

Beşiktaş Kongre üyesi Murat Şahin, Tarkan'ı hedef aldı, bu sözlere yanıt CHP İstanbul milletvekili Bekaroğlu ve Beşiktaş Spor Kulübü Divan Kurulu Üyesi Hasan Bozkurter'den geldi. Beşiktaş Kulübü'nün kongre üyesi ve Milli Beka Hareketi Genel Başkanı Murat Şahin, Tarkan'ın son şarkısını sosyal medya üzerinden hedef aldı. Şahin, "İster TOPunuzla ister POPunuzla gelin, ister 6 kişilik yuvarlak masanızla ister gizli ortağınız pkk ile gelin. Geleceğiniz varsa göreceğiniz de var… Biz tek bir sesle diyoruz ki; Vatan sana canım feda…" ifadesini kullandı.  CHP İstanbul Milletvekili Mehmet Bekaroğlu ise Şahin'in bu tweetine "Beşiktaş bu bölücüyü ihraç etmeli…böyle nefret söylemi taşıyıcısı bir insanın Beşiktaş gibi ülke barışı ve kardeşliğin sembolü olan bir kulüpte işi olamaz!" yanıtını verdi.

8- 23 ismi açıklayan CHP’li Çakırözer: “Her 5 merkezden biri siyasi atama!”(BİRGÜN)

AKP iktidarının yurtdışına büyükelçi atadığı eski AKP milletvekilleri, vekil yakınları ve Cumhurbaşkanlığı danışmanları Meclis’te gündem oldu.
Dışişleri Bakanlığı dışından büyükelçi yapılan siyasi atamaları TBMM kürsüsünden tek tek açıklayan Dışişleri Komisyonu Üyesi ve CHP Eskişehir Milletvekili Utku Çakırözer, “Bir yandan yurtdışındaki her 5 merkezden birinde AKP’li eski vekil ya da yakını ya da Saray bürokratı var. Diğer yandan Ankara’da bekletilen 40-50 yetişmiş büyükelçi yoksulluk sınırının biraz üzerinde maaş alıyor. Artık elinizi vicdanınıza koyun!” dedi. (HEVESLİ OLMAYIN, HEPİNİZİ GERİ ÇEKECEĞİZ)  Konuşmasında siyasi atamaların tümünün iktidar değişiminde geri çekileceğinin de altını çizen Çakırözer, “Yeni atama listesinde kendine yer beğenmeye çalışan AKP'den eski milletvekilleri ve saray bürokratları varsa onlara da bir çift sözümüz var: Çok hevesli olmayın!. Sanmayın ki kapağı atmak için gideceğiniz yerde rahat olacaksınız. İktidar değişikliğiyle ilk kararnamede döneceğinizi bilerek bu görevlere talip olun ya da baştan ‘Teşekkür ederim, istemem” diye konuştu. (23 İSMİ TEK TEK AÇIKLADI)  Çakırözer konuşmasında Dışişleri Bakanlığı dışından atanan isimleri de şöyle sıraladı:“Derya Örs - İran; İrfan Neziroğlu - Sudan; Mehmet Güllüoğlu - Tanzanya; Hamit Ersoy - Brunei; Kenan Yılmaz -Libya; Mehmet Yılmaz - Somali; Aşkın Asan - Endonezya; Ahmet Kavas, - Senegal; Cahit Bağcı - Azerbaycan; Tülin Kara - Makedonya; Ayşe Hilal Sayan - Kuveyt; Ayşe Usluer - Umman; Mahinur Özdemir Göktaş - Cezayir; Lütfullah Göktaş - Vatikan; Mustafa Göksu - Katar; Merve Kavakçı - Malezya; Gülnur Aybet - UNESCO; Kerem Alkin - OECD; Ozan Ceyhun - Avusturya; Abdulkadir Emin Önen - Çin; Şaban Dişli - Hollanda; Egemen Bağış - Çek Cumhuriyeti; Murat Mercan – ABD.”

9-İktidara yakın Yeni Akit gazetesi 'Çok Güzel Hareketler'i hedef aldı: Oyuncuya sansür uyguladı (Cumhuriyet)

İktidara yakınlığıyla bilinen Yeni Akit gazetesi, bu kez 'Çok Güzel Hareketler 2' afişinde yer alan oyuncunun omuzlarını blurladı.

"SKANDAL PROGRAM"

Akit'in programı hedef aldığı haberde, "Düşük reyting oranları nedeniyle ekranlara veda ettiği düşünülen Çok Güzel Hareketler 2 adlı sözde komedi programının yeni adresi ortaya çıktı. 

Kanal D ile yollarını ayırarak 31 Ocak tarihinde final yapan Çok Güzel Hareketler 2'nin yeni adresi belli oldu. Milli ve manevi değerlerin komedi adı altında alaya alındığı skandal program artık Star TV'de yayınlanacak. Geçtiğimiz 31 Ocak tarihinde yayınlanan bölümünün final olacağı Twitter'dan duyurulan Çok Güzel Hareketler 2'nin dijital platformlarda yayın hayatına devam edeceği ileri sürülüyordu. Skandal programın bazı skeçlerinde milli ve manevi değerlele alenen dalga geçilmişti. Bir skeçte erkeğin kadın kılığında rol alıp isminin Felak Nas olması ve dansöz çıkarmaları tepkileri beraberinde getirmişti" ifadesi kullanıldı.

10-Valilik açıkladı: Bitlis'te gösteri ve yürüyüşler 15 gün yasak (Cumhuriyet)

Bitlis il genelinde tüm eylem ve etkinliklere "milli güvenlik" ve "koronavirüs" gerekçesiyle 15 gün süreyle yasak getirildi.
Valilikten yapılan açıklamada; "Cumhuriyetin temel nitelikleri, devletin ve milletin bölünmez bütünlüğü, milli güvenlik, kamu düzeni, suç işlenmesinin önlenmesi, başkalarının hak ve özgürlüklerinin korunması, koronavirüs  salgınının yayılmasının önlenmesi, genel sağlığın korunması, meydana gelebilecek olası provokasyonların ve yaşanması muhtemel toplumsal olayların önlenmesi amacıyla 22.02.2022 ile 08.03.2022'de yapılacak her türlü gösteri, yürüyüş, miting, toplantı, çadır kurma, oturma eylemi gibi etkinliklerin yasaklandığı" belirtildi.

(
Valilik açıklamasında, şunlar kaydedildi:) "2911 sayılı Toplantı ve Gösteri Yürüyüşleri Kanunu’nun 17. ve 19. Maddeleri ve 5442 sayılı İl İdaresi Kanunu’nun 11.Maddesi hükümleri gereğince; Bitlis il sınırları içerisinde (il merkezi, ilçeler, Polis ve Jandarma sorumluluk bölgelerinin tamamı) 22.02.2022 tarihi saat 00:01’den 08.03.2022 tarihi saat 23:59’a kadar 15 gün süre ile meydan, cadde, sokak, yol, park gibi umuma açık alanlarda; miting, açık yer toplantıları, gösteri yürüyüşleri, oturma eylemi, protesto eylemi, insan zinciri oluşturarak yapılabilecek protesto/yürüyüş ve toplanmalar, halk kürsüleri şeklinde toplantı/toplanmalar/halk toplantıları, ses-yayın araçları (taşıt, mobil vb. araçlar) ile yapılabilecek her türlü sesli ve görsel faaliyetler, açlık grevi, çadır kurma, basın açıklamaları, her türlü stant açma, imza toplama/imza kampanyası, dilek feneri/balon uçurtmak, drone, paramotor/planör vb. her türlü hava faaliyetleri, kamu kurum/kuruluşları hariç olmak üzere anma toplantısı/anma töreni, konser, şenlik, tiyatro,  skeç, sinevizyon, pandomim vb. faaliyetler, meşale yakma, el ilanı, bildiri, broşür dağıtma, afiş/poster asma, sticker yapıştırma vb. türdeki her türlü eylemlerin, etkinliklerin ve faaliyetlerin yapılması Mülki idare amirliğine en az kırk sekiz saat önceden bildirimde bulunmak şartıyla tüm toplantı ve etkinliklerin mülki idare amirinin iznine bağlanmasına karar verilmiştir."  

 




Falyalı’yı 15 yıl kimler korudu? - Timur Soykan / BİRGÜN

 


Falyalı’nın yasadışı bahisin en büyük aktörü olduğunu 15 yıldır devlet biliyordu. Her yıl onlarca operasyon yapıldı, hiçbiri Falyalı’ya uzanmadı. Falyalı’yı koruyanlar ortaya çıkarılmazsa gerçekler yarım kalacak.

Halil Falyalı suikastının üzerinden iki hafta geçti. Pusuyu kuranlarla ilgili şaşırtıcı derecede bilgi ve delile ulaşıldı.

Ama halen en büyük soru yanıtsız:

Neden?

Bu noktada Halil Falyalı’nın geçmişine bakmak kaçınılmaz.

Orada Halil Falyalı’nın uzun yıllar boyunca devletteki bazı güçlerce korunduğunu çok net görüyoruz.

‘GAME OVER’, BİTİREMEDİ

Türkiye’de bahis 2007 yılında devlet tekeline alındı. İddaa dışında bahis oynatılması yasaklandı. Ancak KKTC’de bahis lisansları dağıtılıyor ve Türkiye’deki dev pazar için yasadışı sistem oluşturuluyordu. Halil Falyalı’ya derin destek KKTC’de çok sayıda bahis lisansı verilmesiyle başladı.

Yasadışı bahis ve sanal kumar çarkları hemen kurulmuştu ve kısa sürede fark edildi. 2007’de Game Over operasyonu yapıldı. Sanıklardan biri; KKTC’de açtığı hesaba paralar aktarılan Hüsnü Falyalı’ydı. Yani Halil Falyalı’nın kardeşi. 2015’te Game Over davasında Hüsnü Falyalı tüm sanıklarla birlikte beraat etti.

Türkiye’de 2007’den beri her yıl onlarca yasadışı bahis operasyonu yapılıyor, yüzlerce kişi gözaltına alınıyor, milyonlarca dolara el konuluyor. Ama nasıl olduysa 15 yıldır bu operasyonlar yasadışı bahis pazarının çok büyük kısmını elinde bulunduran Halil Falyalı’ya ulaşmadı. Cüneyt Özdemir’in YouTube kanalına bağlanan Halil Falyalı “Hakkımızda açılmış bir dava da dosya da yok” derken doğruyu söylüyordu. Ama asıl çarpıcı sözleri şunlar oldu:

“Ha birileri yine para istiyorsa dosya yapmıştır, onunla ilgili bir bilgim yok.”

FALYALI’NIN RAKİBİ

Halil Falyalı dokunulmazken en büyük rakipleri operasyonların hedefi oldu. Kıbrıs’ta yasadışı bahis sisteminin mimarı olduğu öne sürülen Veysel Şahin’e 2009, 2014, 2016, 2017’de davalar açıldı. 2016’daki ‘Handikap Operasyonu’nda Halil Falyalı’nın da şüpheli olduğu iddia edilmişti ancak iddianame çıktığında sanıklar arasında yoktu. Veysel Şahin ise organizasyonun başı olarak anlatılıyordu. Veysel Şahin 2017’de Türkiye’ye geldiğinde henüz yeni yapılmış bir operasyon kapsamında tutuklandı. 1,5 yıl gibi kısa bir sürede 10,5 yıl hapis cezası kesinleşti. Cezaevindeyken suç duyurularında bulunan Veysel Şahin, Türkiye’den gelen polislerin hakkındaki soruşturmaları kaldırmak için rüşvetler istediğini anlatmıştı. Avukatı aracılığıyla sorularıma verdiği yanıtta şöyle demişti:

“Kıbrıs’ta kapı kapı dolaşıp işadamlarından rüşvet isteyen, vermeyince tehditler savuran ve olduk olmadık dosyalar oluşturup, beraber çalıştıkları başsavcı ve savcılara ileten, ellerindeki bu yargı ve kolluk güçleri ile her türlü zulmü reva gören ve akabinde istediklerinden daha yüksek rüşvetlerle kapımızı çalan bu topluluklar…”

Veysel Şahin yanıtının devamında rüşvet vermediği için hedef olduğunu savunuyordu. Halktv.com.tr muhabiri Seyhan Avşar ise 2016’daki yasadışı bahis soruşturmasında Veysel Şahin hakkındaki dosyaları sümen altı eden Siber Suçlarla Mücadele Şube Müdürlüğü’ndeki polislerin tespit edildiğini yazdı.

FALYALI’NIN İKİNCİ RAKİBİ

Halil Falyalı’nın KKTC’deki büyük rakiplerinden biri ise Yaşam Ayavefe’ydi. 2017’de İstanbul Başsavcılığı Yaşam Ayavefe hakkında 33 yıl hapis istemiyle dava açtı. KKTC’den Yunanistan’a kaçan Yaşam Ayavefe 2019’da Yunanistan’da yakalandı. Ancak Türkiye’nin iade talebine karşılık verilmedi.

Yaşam Ayavefe’nin izine Sedat Peker  hakkındaki iddianamede de rastlıyoruz. Sedat Peker’in 2019’da kendisini bacaklarından vurdurduğunu söyleyerek şikâyetçi olan Eray Kenanoğlu iddialarda bulunuyor. 2014’te Sedat Peker ile Yaşam Ayavefe’yi Antalya’da bir otelde buluşturduğunu anlatan Eray Kenanoğlu’nun ifadesinden bir bölüm şöyle:

“Yaşam ‘Reis çok para kazanacağız sen merak etme’ dedi. Sedat Peker ‘Peki ben size nasıl destek olabilirim’ diye sordu. Yaşam da kendisine ‘Üst makamlarda ve polislerden tanıdık var ise sadece bir gün bütün bu siteleri engellersek herkes bizim siteden oynar’ dedi… Peker de ‘Tamam ben ilgileneceğim’ dedi. Böyle bir durumda bize ait olan Sportotobet isimli sitede 1 günlük oyun oynansa idi bu rakam milyonlarca doları bulabilirdi.”

Bu ifade doğruysa yasadışı bahisteki rekabet ve buna devlet içinden dahil olanların gücünü gözler önüne seriliyor.

BİLGİ KÖŞE YAZILARINDA

Rakipleri haklarında açılan soruşturmalarla tasfiye edilmeye çalışılırken Halil Falyalı’nın dokunulmazlığı devam etti.

Elbette Halil Falyalı’nın yasadışı bahsin en önemli aktörü olduğunu herkes biliyordu. Devletin bu konudaki tespitlerinin delili ise 4 köşe yazısıyla arşivde duruyor. Yandaş kalemler Cem Küçük ve Ersoy DedeHalil Falyalı hakkındaki devletin bilgilerini 2020 yılında yazdı.

Ersoy Dede 15 Kasım 2020’de ‘Yasa dışı bahis şebekeleri yolun sonuna geldi’ başlıklı yazısında Halil ve Hüsnü Falyalı’nın yasadışı bahsin KKTC ayakları olarak tespit edildiğini anlattı. Şöyle devam etti:

“Ve sıkı durun. Bütün bu trafiği bilmesi gereken yerler biliyor. Çok kısa süre içinde çok sarsıcı operasyonlar yapılacağını söyleyeyim şimdilik sadece.”

Bir gün sonra, 16 Kasım 2020’de ise Cem Küçük şöyle yazıyordu:

“Peki bu yasa dışı bahis ve kumarın KKTC ayağında kim var? Halil Falyalı. Temmuz ayında yapılan operasyon ve düzenlenen iddianamede Halil Faylalı ve diğer üyelerin zincirleme kumar oynatma suçunu nasıl işledikleri anlatılıyor.”

9 gün sonra, 25 Kasım 2020’de ise Cem Küçük ‘Yasa dışı bahis sitelerinin parası ve uyuşturucu ticareti’ başlıklı bir yazı kaleme aldı. Halil Falyalı’yı hedef alan yazıda KKTC merkezli yasadışı bahis ile PKK arasında bağ olduğu iddia ediliyordu. Yazıyı şöyle bitirdi:

“Zamanla daha büyük operasyonlar gelecek ve yasa dışı bahis oynatıp uyuşturucu ticareti yapanlar yargıya hesap verecek.”

Bu kez bir gün sonra yani 26 Kasım 2020’de Ersoy DedeHalil Falyalı’yı yazdı. ‘Yasa dışı bahis ve terörün finansmanı’ başlıklı yazı da “Çok yakında büyük operasyonların geleceğini göreceğiz” diye bitiyordu.

Elbette operasyonları önceden haber veren yazılar çok absürt. Ve bu operasyonlar hiç yapılmadı. Ama bu yazılar devletin Falyalı hakkındaki engin bilgisinin delilleri olarak arşivde duruyor. Bütün bunların bilinmesine karşın neden harekete geçilmediği sorusu ise elbette unutulmayacak.

SES KAYITLARI

Halil FalyalıCüneyt Özdemir’in yayınında kendisini arayıp haber yapmamak karşılığında para isteyen gazetecilerden de bahsetmişti. Falyalı bu gazeteciler hakkında suç duyurularında bulunduğunu da açıklamıştı. Hatta elinde ses kayıtlarının olduğunu söylemişti. Acaba şu şikâyetlerde adı geçen gazeteciler kimdi? Haklarında bir işlem yapıldı mı? Ses kayıtları şimdi nerede?

Sonuç olarak…

Halil Falyalı, Türkiye’de devletin içindeki güçlerce 15 yıl boyunca para karşılığı korundu. Peki, onu koruyanlar, rakiplerini saf dışı bırakmaya çalışanlar ve nihayetinde ondan vazgeçenler kimlerdi?

Belli ki tasfiye sırası ona gelmişti. Yerini alacak ve paraları paylaştıracak yeni aktör çoktan belirlenmişti.

Timur Soykan / BİRGÜN

Öne Çıkan Yayın

"Gündem" -21 Haziran 2025-

Ankara'da lityum fabrikasında gaz sızıntısı: 2 işçi öldü, 3 işçi yaralandı!-Birgün- Ankara'nın Polatlı ilçesinde bir fabrikada boru ...