AFAD akraba çiftliği olmuş - Deniz Ayhan / SÖZCÜ

 


Kahramanmaraş merkezli depremlerin ardından bölgede arama kurtarma çalışmalarına geç başlayan AFAD’daki akraba atamaları dikkat çekiyor.

Deprem felaketinde enkaz başlarına geç ulaştığı ve koordinasyon sağlayamadığı için eleştirilen AFAD'da  iktidara yakın isimlerin akrabalarının müdürlük yaptığı ortaya çıktı. Çevre ve Şehircilik Bakanı Murat Kurum'un kız kardeşinin eşi Ahmet Nehar Poçan, AFAD Barınma ve Yapım İşleri Genel Müdürü. AFAD Adıyaman İl Müdürü Osman Altuğ, AKP Adıyaman Milletvekili Ahmet Aydın'ın kuzeni. AFAD Kastamonu İl Müdürü Uğur Minder, Süleyman Soylu'nun dünürü, Cumhurbaşkanı Başdanışmanı Ahmet Minder'in yeğeni…

İmam müdür atamaları tepki çekmişti

AFAD'da eğitimi ve uzmanlığı, arama ve kurtarma olmayan kişilerin il müdürü olarak görev yaptığı da ortaya çıkmıştı. AFAD il müdürleri arasında çok sayıda imam yer alıyor. AFAD Ağrı İl Müdürü Necati Oruk imam hatip lisesinin ardından işletme okudu. AFAD Balıkesir İl Müdürü Bayram Şahin, imam hatip lisesi mezunu, üniversite eğitimini kamu yönetimi dalında aldı. AFAD Bayburt İl Müdürü Adil Arslan, imam hatip lisesi ve iktisat mezunu. Diyanet İşleri Başkanlığı'nda imam-hatip olarak memuriyet hayatına başladı. AFAD Hakkari İl Müdürü Resul Karadeniz de imam hatip mezunu. Lisans eğitimi işletme olan Karadeniz,  Şemdinli İlçe Müftülüğü'nde din görevlisi olarak kariyerine başladı. İlahiyatçı AFAD Kocaeli İl Müdürü Mehmet Emin Koçan, Mısır El-Ezher Üniversitesi tefsir bölümü mezunu. AFAD Tekirdağ İl Müdürü Recep Erol da imam hatiplik yaptı. Tekirdağ Din Görevlileri Derneği ve Ensar Vakfı Tekirdağ Şubesi'ni kurdu.

Ahmet Nehar Poçan (Beyaz gömlekli)

Enişte barınma ve yapımdan sorumlu

Ahmet Nehar Poçan, Çevre ve Şehircilik Bakanı Murat Kurum'un kız kardeşinin eşi. Poçan, 2019'da Bakan Soylu'nun onayıyla Emniyet Genel Müdürlüğü İnşaat ve Emlak Dairesi'ne daire başkanı olarak atanmıştı. Poçan, Eylül 2022'de Soylu tarafından vekaleten atandığı AFAD'a, Erdoğan tarafından ocak ayında asaleten atandı.

Uğur Minder

Dünür il müdürü itfaiyeden geldi

AFAD Kastamonu İl Müdürü Uğur Minder, Rize Belediyesi İtfaiye Müdürlüğü yaparken AFAD'ın müdürlüğüne atandı. Uğur Minder, İçişleri Bakanı Süleyman Soylu'nun dünürü olan Cumhurbaşkanı Başdanışmanı Ahmet Minder'in yeğeni. Rize doğumlu Minder, Anadolu Üniversitesi İşletme Fakültesi'nden mezun  oldu.

İl müdürü kuzen AKP'den torpilli

AFAD Adıyaman İl Müdürü Osman Altuğ, Ankara Keçiören Sağlık Meslek Lisesi'nden mezun olduktan sonra Karabük Devlet Hastanesinde Radyoloji Teknisyeni olarak kariyer hayatına başladı. Adıyaman Kahtalı olan Altuğ, AKP Adıyaman Milletvekili Ahmet Aydın'ın dayısı Abdurrahman Altuğ'un oğlu.

Diyanetten AFAD'a uzanan kariyer

AFAD Sakarya İl Müdürü Hüseyin Kaşkaş, imam hatip lisesi mezunu. Üniversitede iktisat okudu. Kariyerine, Sakarya Diyanet İşleri Teşkilatı'nda başlayan Kaşkaş, AKP'de siyaset yaptı, eski AKP Ferizli Belediye Başkanı. Kaşkaş'ın oğlu Enes Kaşkaş da AKP Gençlik Kolları Sosyal Politikalar Başkanı.

Deniz Ayhan / SÖZCÜ

Mizah ve karikatür dergisi LeMan'dan Süleyman Soylu paylaşımı - Cumhuriyet

 

Mizah dergisi LeMan, Süleyman Soylu'nun "Bizim hazırlığımız İstanbul depremiydi" sözleri üzerine Kasım 2022'deki kapağını güncelleyerek bir paylaşımda bulundu.

Haftalık mizah ve karikatür dergisi LeMan, ''Ömrümde tek bir güvenlik makalesi okumadım'' sözlerini sarf eden İçişleri Bakanı Süleyman Soylu'ya Kasım 2022'deki kapağında yer vermişti.

Soylu, katıldığı bir canlı yayında "3-4 yıldır Türkiye, 99 depreminden itibaren deprem hazırlıklarını sürdürüyor. Devletin gücünün nasıl olabileceğini ortaya koymaya çalışıyor. Bizim hazırlığımız İstanbul depremiydi. Fakat Kahramanmaraş hattı da bizim için önemli alanlardan bir tanesiydi" demişti.

Soylu'nun "Bizim hazırlığımız İstanbul depremiydi" sözüne tepki gösteren Türkiye İşçi Partisi Hatay Milletvekili Barış Atay ise sosyal medya hesabından yaptığı paylaşıma Bakan Soylu'yu da etiketleyerek "Yanlış depremde öldüğümüz için özür dileriz" yazmıştı.

Bunun üzerine Kasım 2022'de Soylu'ya yer verdiği kapağını güncelleyen LeMan dergisi bir paylaşım yaptı.

İsias Otel'de yıkım göz göre göre gelmiş: Kaba inşaat 10 yıl bekledi, aile apartmanıyken otel ruhsatı verildi + Rehberlere ve Kıbrıslı öğrencilere mezar olan otelde dere çakılı ve kumu kullanılmış + Yıkılan otelin sahibi CHP'den aday olamayınca İYİP'li kardeşine karşı AKP'yi desteklemiş (SOL)

İsias Otel'de yıkım göz göre göre gelmiş: Kaba inşaat 10 yıl bekledi, aile apartmanıyken otel ruhsatı verildi  

Adıyaman'da enkaza dönen İsias Oteli'nin aile apartmanı olarak inşa edildiği, on yıl bekledikten sonra kat artırımı yapılarak otel ruhsatı aldığı öğrenildi.

Adıyaman'da 65 kişinin yaşamını yitirdiği İsias Otel'e ilişkin soruşturma sürüyor. 

Otelde 43 kişilik turist rehberi kafilesinden 30 kişi hayatını kaybederken 35 kişilik Kuzey Kıbrıslı ortaokul voleybol takımı kafilesinden ise kurtulan olmadı. Otelde kaç kişinin kaldığına ilişkin de net bir bilgi bulunmuyor.

Otelin sahipleri ve yöneticileri Ahmet Bozkurt, Mehmet Fatih ve Efe Bozkurt tutuklanırken otelin geçmişine dair yeni bilgiler ortaya çıktı.

Bina 10 yıl atıl bekledi

1990-1991 yıllarında apartman olarak tasarlanan binanın inşası, bir zaman sonra belirli sebepler kaynaklı durdu. Kaba inşaat, 10 yıl boyunca atıl bir şekilde bekledi. Daha sonra 2001 yılında kurtulan İsias Otelcilik binayı enkaz haline dönmeden önceki haline getirdi. 2005 yılında otelin yatak kapasitesi 36'dan 65'e yükseltildi ve 10 katlı bina Kahramanmaraş merkezli depremde yerle bir oldu. 

Milliyet'e konuşan Adıyaman İnşaat Mühendisleri Odası Başkanı Özgür Tunç 10 yıl atıl vaziyette kalan inşaatın yağmur ve kara maruz kaldığı için korozyona uğradığını belirtti. 

'Zemin sıvılaşması olan bir alan'

Tunç, ''Aile apartmanı olarak tasarlanan yapı 2001’de kurulan şirket, belediyeden otel ruhsatı alıyor. 1999 öncesinde yapılan tüm yapılar gibi bu yapı da riskli inşaatlardan biri. Atatürk Bulvarı zemin sıvılaşması olan bir alan. Dolayısıyla binadaki risk iki kat daha fazla artmış oluyor. 1999 öncesi yapılan binaların güçlendirilmesi veya yıkılıp yeniden yapılması gündeme gelmeliydi" dedi.

Doğu Akdeniz Üniversitesi İnşaat Mühendisliği Bölümü de Isias Otel’e ilişkin hazırladığı ön inceleme raporunda binanın beton kalitesinin düşük olduğunu ölçmüş, yapımında dere çakılı ve kumu kullanıldığı tespit etmişti. Ayrıca binanın temeli ve kolonlarının beş kata göre tasarlandığı, daha sonra yapılan kat artırımının yapıyı hafif depremlere karşı dahi dayanıksız hale getirdiği öğrenilmişti. 

Dosyaya gizlilik kararı getirildi

Raporu hazırlayan akademisyenlerden Doç. Dr. Mehmet C. Geneş, enkaz alanındaki incelemelerinin ardından Adıyaman Adliyesi’ne giderek Isias Otel’in soruşturmasını yürüten cumhuriyet savcısı ile görüştü. Savcı, soruşturma başlatıldığını, bilirkişilerin gerekli tüm inceleme ve tespitleri yaptığını, altışar adet beton ve donatı numunesi alındığını belirtti. Raporda dosyaya gizlilik kararı getirildiği de kaydedildi.

Bozkurt ailesinin AKP bağlantıları

Otel'in sahibi Ahmet Bozkurt'un 2015 yılındaki genel seçimlerde CHP'den aday adayı olduğu, 2018 yılındaki cumhurbaşkanlığı seçiminde ise Erdoğan'ı oteline astığı pankartla desteklediği ortaya çıkmıştı. Aynı zamanda iktidara yakınlığıyla bilinen TÜGVA'nın Adıyaman Yüksek İstişare Kurulu Üyesi olan Ahmet Bozkurt'un oğlunun da Adıyaman Belediyesi Meclisi'nde AKP grubu üyesi olduğu öğrenilmişti. Ahmet Bozkurt'un Kıbrıs'ta oteli bulunan kardeşi Mahmut Bozkurt'un ise İYİP Genel İdare Kurulu Üyesi olduğu ve 2018 genel seçimlerinde AKP'yi destekleyen ağabeyine karşı İYİP'ten Adıyaman 1. Sıra Milletvekili Adayı olduğu biliniyor.

                                                              /././

Rehberlere ve Kıbrıslı öğrencilere mezar olan otelde dere çakılı ve kumu kullanılmış 

Depremde yıkılan otelin enkazına ilişkin inceleme raporu yayımlandı. Raporda, 'Beton kalitesinin bariz bir şekilde düşük olduğu, dere çakılı ve kumu kullanıldığı tespit edilmiştir' denildi.

Kahramanmaraş merkezli iki depremin ardından enkaza dönen Adıyaman’daki Grand Isias Otel’de 30’u rehber, 35’i Kuzey Kıbrıslı öğrenci, öğretmen ve veli yaşamını yitirdi.

Cumhuriyet'ten Mehmet Oflaz'ın haberine göre Doğu Akdeniz Üniversitesi İnşaat Mühendisliği Bölümü, Isias Otel’e ilişkin ön inceleme raporunu yayımladı. DAÜ İnşaat Mühendisliği Bölümü öğretim üyeleri; Prof. Dr. Serhan Şensoy, Prof. Dr. Özgür Eren, Prof. Dr. Umut Türker, Doç. Dr. Eriş Uygar ve Doç. Dr. Mehmet C. Geneş tarafından 7 sayfalık bir rapor hazırlandı. 

Dosyaya gizlilik kararı

Doç. Dr. Mehmet C. Geneş, enkaz alanındaki incelemelerinin ardından Adıyaman Adliyesi’ne giderek Isias Otel’in soruşturmasını yürüten cumhuriyet savcısı K.K. ile görüştü. Savcı, soruşturma başlatıldığını, bilirkişilerin gerekli tüm inceleme ve tespitleri yaptığını, altışar adet beton ve donatı numunesi alındığını belirtti. Raporda dosyaya gizlilik kararı getirildiği de kaydedildi. 

Raporda, “Bu yapının göçmesinin nedeni depremin büyüklüğü değil yanlış tasarım ve/veya imalattır” denildi.

Dere ve çakıl kumu kullanılmış!

“Bina alanında bulunan molozlar yakından incelenmiş ve beton kalitesinin bariz bir şekilde düşük olduğu, dere çakılı ve kumu kullanıldığı tespit edilmiştir” denilen raporda şunlar kaydedildi:

“Dere çakıllarının büyüklüğüne bakıldığında, sıklıkla bu tür yapılarda kullanılacak betonlardaki maksimum tane boyutundan daha büyük oldukları, betondaki çakıl ve kum dağılımındaki granülometrinin iyi olmadığı, elle yapılan kontrolde kolaylıkla dağıldığı tespit edilmiştir.” 

Raporda, “Temeli ve kolonları 5 kata göre tasarlanıp inşa edilmiş olan söz konusu binanın inşasının doğru yapılmadığı kanaati oluşmuştur. Kat artırımı yapılmasının ciddi bir hata olduğu ve binanın en düşük depremlerde dahi yıkılmasının mümkün olduğu kanaati olmuştur” ifadelerine yer verildi. 

'Bahsi geçen kişiler en yüksek cezaları almalı'

Otel enkazından kurtulan Rehber Abdülsamet Sarıtaş, şunları kaydetti:

“6 şubat sabahı depreme Adıyaman Grand Isias Otel’de yakalanmış rehberlerden birisiydim ve bina çöktükten 3 saat sonra kendi imkânlarımla dışarı çıkmayı başarmıştım. O günden beri otelin yapısal anlamda uygun olmadığıyla veya yapılmadığıyla alakalı birçok söylentiyi hep beraber takip ettik. Fakat yapılan bilimsel çalışmalar sonucu ortaya çıkartılan raporlar göz önüne alındığı zaman Adıyaman Grand Isias Otel faciasının resmen bir cinayet olduğu net bir şekilde anlaşılmaktadır. Bina yapılırken belirli kriterlere uymayan, bu kriterlere uyulmasa bile binanın yapımına izin veren, yapı denetimi konusunda başarısız kalan ve otelde insanların hayatını kaybetmesine sebep olan her türlü zincirde parmağı olan herkesin adalet karşısında yargılanması gerekmektedir. Bahsi geçen kişilerin en yüksek cezaları almaları depremzede vatandaşların gönlüne bir nebze de olsa su serpecektir.”

                                                             /././

Yıkılan otelin sahibi CHP'den aday olamayınca İYİP'li kardeşine karşı AKP'yi desteklemiş

Adıyaman'da onlarca kişiye mezar olan İSİAS oteline 2018 genel seçimlerinde AKP'li Cumhurbaşkanı Erdoğan'ı desteleyen bir pankart asıldığı ortaya çıktı.


Depremden etkilenen Adıyaman'da 7 katlı Grand Isias Oteli tamamen çöktü. Otelde bulunan 43 kişilik rehber grubundan 19 kişi hayatını kaybetti. Gazimağusa Türk Maarif Koleji kız ve erkek voleybol takımlarından oluşan 39 kişilik kafileden de 16 kişinin cansız bedenine ulaşıldı.

Kuzey Kıbrıs'ta yayın yapan Gıynık Gazetesi otelin sahibi Ahmet Bozkurt hakkında yeni bilgiler paylaştı.

2001 yılında kurduğu İsias Otelcilik İnşaat ve Ticaret'i eşi ve çocuklarıyla yöneten Ahmet Bozkurt'un 2015 yılında tekrarlanan genel seçimlerde CHP'den aday adayı olduğu öğrenildi.

Bozkurt'un Adıyaman Belediyesi Meclisinde AKP grubu üyesi olan oğlu Mehmet Fatih Bozkurt'un ise bu nedenle partisinden istifa ederek mecliste bağımsız kaldığı biliniyor.

CHP'deki adaylık sürecini kazanamayan Ahmet Bozkurt'un 2018 yılındaki Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde AKP'yi desteklediği anlaşılıyor.

Bugün enkaza dönen otele Cumhurbaşkanı Erdoğan'ı destekleyen bir pankart asan Ahmet Bozkurt'un kendisine "nezaket" ziyaretinde bulunan AKP Adıyaman Milletvekili İbrahim Halil Fırat'a "Ülkemizde istikrarın sürmesi adına vatandaşlarımızın yine yüksek bir oranla AK Partiyi tercih edecektir. AK Parti davası, ülke davasıdır, biz bu davaya destek veriyoruz. Ailece AK Parti’nin yanındayız” sözleriyle karşılık verdiği görünüyor.

                              AKP Milletvekili İbrahim Halil Fırat, Ahmet Bozkurt'un makamında

Ahmet Bozkurt’un Kuzey Kıbrıs’taki Elexus Hotel’in sahibi Mahmut Bozkurt’un kardeşi olduğu da ortaya çıktı. 2018 yılında İYİP Genel İdare Kurulu Üyesi olan Mahmut Bozkurt, o dönem İYİP'ten Adıyaman 1. Sıra Milletvekili Adayı olmuştu.

Aynı zamanda Turizm Bakanı Mehmet Ersoy’un ikizi Murat Ersoy’un kayınpederi olan Mahmut Bozkurt’un kızı ve oğlu ise 2020 yılında yasa dışı sanal bahis çetesi  “Elexusbet”in elebaşları olarak tutuklamıştı.

  Elexusbet bahis çetesine düzenlenen operasyonda 29 kişi gözaltına alınmıştı

(SOL)








CHP'li belediyeden Tamince'ye 200 milyonluk imar kıyağı! - Yusuf Yavuz / SOL

 Ekranlardan depremzedelere 120 milyon TL bağışladığını açıklayan Fettah Tamince’ye iki gün sonra Antalya’da 200 milyonluk imar kıyağı çekildi.

Önceki gün yapılan Antalya Büyükşehir Belediyesi’nin Şubat ayı devam meclisi oturumunda, Fettah Tamince’nin şirketi olan Sembol İnşaat’a ait olduğu öne sürülen Lara bölgesindeki atıl binanın plan notları ‘Özel Sağlık Tesis Alanı’ndan, Ticaret-Turizm Alanı’na dönüştürüldü. İmar revizyonuyla mevcutta bodrum ve zemin hariç 4 katlı bina bulunan 8727 metrekarelik arazide kot farkıyla birlikte 10 katı bulan rezidans yapılması planlanıyor. Önceki Antalya Barosu Başkanı Av. Polat Balkan, imar planı tadilatının askı sürecinde yaptıkları itirazların Büyükşehir Belediyesi’nce reddedildiğini belirterek, “Şehircilik ilkelerine ve planlama esaslarına uymayan ve hukuken de inşaat yapılmaması gereken bir alanda bir takım plan değişikliği ve proje tadilatlarıyla, hiçbir kamu yararı olmayan ve kişiye özel bir düzenleme söz konusu. Adrese teslim bir plan tadilatından söz ediyoruz. Bunu Antalya’nın doğal varlıklarına, değerlerine vurulan bir hançer gibi görüyoruz” görüşünü dile getirdi.  

Antalya Büyükşehir Belediyesi’nin 17 Şubat 2023 tarihinde yapılan Şubat ayı devam meclisinin gündeminde olan toplam 35 maddenin hepsi birden oylamaya sunularak tüm partilerin oylarıyla kabul edildi. Ancak meclis gündeminin 30. Maddesinde yer alan, Muratpaşa ilçesine bağlı Güzeloba Mahallesi’ndeki 3676 ada 21 parselin plan notlarının ‘Özel Sağlık Tesis Alanı’ndan, Ticaret-Turizm Alanı’na dönüştürülmesine ilişkin komisyon raporu tartışma yarattı.

Antalya’da İYİ Parti’nin eski İl Başkanı olan Av. Nizamettin Sağır, Büyükşehir Meclisi’ndeki oylama öncesinde söz konusu maddede oylanacak plan değişikliğine konu taşınmazın Fettah Tamince’ye ait olduğunu öne sürerek, sosyal medya hesabından “Bugün Antalya Büyükşehir Belediye Meclis toplantısında gündemin 30.maddesinin görüşülmesinde, kimin Fettah Tamince'nin, kimin Antalya’nın tarafında yer alacağını hep birlikte göreceğiz” ifadelerini paylaştı.

Sağır, gündemdeki tüm maddelerin toplu olarak kabul edilmesiyle sonuçlanan meclis toplantısının ardından yaptığı paylaşımda ise, “Tamince kazandı. Tebrikler oy veren Antalya Büyükşehir Meclis üyeleri” şeklinde paylaşım yaptı.

Düzenlemeye tepki

Antalya Büyükşehir Belediyesi’nin CHP’li eski Meclis üyelerinden Recep Tokgöz ise meclis toplantısının ardından yaptığı paylaşımda konuyla ilgili tepkisini dile getirdi. Geçmişte CHP Antalya İl Başkanlığı’nda Sayman olarak da görev yapan Tokgöz, Büyükşehir Belediye Meclisi’nde yapılan oylamada kabul edilen ilgili maddedeki düzenlemenin Fettah Tamince’nin şirketi olan Rixos grubuna ait olduğunu iddia ederek şunları dile getirdi:

“Bugün Antalya büyükşehir belediyesi devam meclisi yapıldı. Gündemde yine Rixos gurubunun, falezler üstünde olan eski GTI’nin binası için plan tadilatı vardı. Benim ve bir arkadaşımızın itirazı oy birliği ile reddedildi. Ben niye itiraz etmiştim? Mevcutta 5 katlı olan binanın, imar cambazlıkları ile 10 kata çıkarılarak rezidans yapılmasına, çok büyük bir ranta engel olmak için itiraz etmiştim. Hem de falezler üzerinde büyük bir kütlenin olmaması için itiraz etmiştim ama maalesef itirazım reddedildi. Daha deprem dolayısıyla acılarımız taze iken bu kadar hızlı bir şekilde (bir ay içinde üç defa) meclise gelmesi ve kabul edilmesi, kabul edilebilecek bir şey değildir. Üstelik parti olarak eleştirdiğimiz bütün bu yanlışlıkları benim mensup olduğum parti meclis üyelerinin oyları ile kabul edilmesi benim için daha bir yaralayıcı olmuştur. Bu plan tadilatı dosyası ile birlikte genel merkezimize göndermek için çalışmalarımı tamamladım. Bu plan tadilatının arkasında duran Antalya Büyükşehir Belediye Başkanı Sayın Muhittin Böcek ve imar komisyonunda yer alan CHP'li meclis üyelerini kınıyorum. İtiraz dilekçemde belirttiğim gibi bu konu ile ilgili tüm hukuki haklarımı kullanacağım.”

'Adrese teslim plan tadilatı'

Önceki Antalya Barosu Başkanı Av. Polat Balkan da imar planı tadilatının Muratpaşa Belediyesi’ndeki askı sürecinde yaptıkları itirazların Büyükşehir’de reddedildiğini belirterek, “Şehircilik ilkelerine ve planlama esaslarına uymayan ve hukuken de inşaat yapılmaması gereken bir alanda bir takım plan değişikliği ve proje tadilatlarıyla, hiçbir kamu yararı olmayan ve kişiye özel bir düzenleme söz konusu. Adrese teslim bir plan tadilatından söz ediyoruz. Bunu Antalya’nın doğal varlıklarına, değerlerine vurulan bir hançer gibi görüyoruz” görüşünü dile getirdi. 

'200 milyonluk kişiye özel rant' iddiası

Av. Polat Balkan’ın plan tadilatıyla ilgili komisyon raporunda da yer alan itiraz başvurusunda, mevcutta binanın giriş katı dâhil 5 katlı olduğu ancak plan tadilatı ile 7 katlı olarak düzenlendiği belirtilerek şu ifadelere yer veriliyor:

“Plan notunda kotun kuzeydeki yoldan alınacağı belirtilmiş. (Hangi yol veya sokak olduğu belirtilmeksizin) bu not uygulanır ise kot farkı nedeniyle yaklaşık 4 metre ila 7 metrelik kot farkından kaynaklanacak bir inşaat emsal alanı emsal harici tutulmak istenmektedir. Bölgenin emlak değerleri dikkate alındığında yaklaşık 200.000.000 TL’den daha fazla kişiye özel rant sağlanmaktadır.”

4 katlı bina 9 kata çıkarıldı

Bölgede yaşayan insanların sağlık tesisi ihtiyacı bahane edilerek alanın önce sağlık tesis alanına çevrildiği, ardından ise yapılan plan tadilatı ile 7 kat kaydı düşüldüğüne dikkat çeken Balkan, 6 Aralık 2022 tarihli itiraz başvurusunda, “Sağlık tesisi ismini kullanarak kamuoyunun karşı çıkması engellenen plan tadilatından sonra üçüncü plan tadilatı ile konut ve ticaret ile turizm gibi rant esaslı kullanımda aynı kat sayısı kullanılmıştır. Yani birkaç plan tadilatı ve tezgâh ile 4 katlı bina 9 katlı olabilecek şekle getirilmiştir. Burada yapılacak olan kamunun menfaati değil, yapılacak rezidans konutlar ile korkunç paralar kazanmaktır” ifadelerini kullanarak söz konusu plan tadilatının iptal edilmesini talep etmişti.

Düden Çayı'nın denize döküldüğü alanda yer alıyor

Antalya’da tartışma yaratan imar düzenlemesine konu arazi, Lara bölgesindeki falezlerin hemen üzerinde, Düden Çayı'nın denize döküldüğü alanda yer alıyor. Daha önce doğal sit alanı olarak koruma altında bulunan Düden Çayı, Eylül 2020’de Cumhurbaşkanı Kararı ile Kesin Korunacak Alan olarak tescil edilmişti. İmar değişikliğine konu parsel, Düden Çayı’nın koruma sınırında yer alıyor.

Depremzedeler için yapılan yardım programında 120 milyon TL bağışladığını açıklayan Fettah Tamince’nin iflas eden Kayı Tur’un sahibi Talha Görgülü’den borcuna karşılık satın aldığı öne sürülen atıl durumdaki bina 2014 yılında icra yoluyla da satışa çıkarılmıştı. Önce özel bir sağlık kuruluşu ile hastane yapılmak istenen binanın bulunduğu parsel, plan değişikliği ile önce sağlık tesis alanına çevrildi, hastane projesi hayata geçirilemeyince ise yapılan son düzenleme ile ticaret-turizm alanına dönüştürüldü.

                                   Söz konusu parselin uydu fotoğrafı

Yusuf Yavuz / SOL

59'uncu Münih Güvenlik Konferansı - TEVFİK TAŞ / SOL-Özel

 Tartışmalarla başlayan Münih Güvenlik Konferansı emperyalizmin güvenliği konferansı olarak, 'Zeitenwende' döneminde insan hakları söylemi makyajının akmaya başladığı bir süreci de işaretliyor.


59'uncu Münih Güvenlik Konferansı (MGK) bugün itibariyle başladı. 40 ülkeden 150'yi aşkın temsilci ve davetlinin katılacağı konferans, her yıl olduğu gibi bu yıl da yoğun güvenlik önlemleri altında başlıyor. Geçen yıllarda ''güvenlik önlemi olarak'' yüzlerce savaş karşıtı gözaltına alınmış, dernek ve ev baskınları yapılmıştı. Bu yıl da ''güvenlik''ten anlaşılanın barış taraftarlarının baskılanıp, emperyalist savaş ve militarist hazırlıklara  karşı tutum alanların sindirilmek istendiği bir kez daha ortaya çıktı. En az beş bin polisin görevlendirildiği ve antifaşistlere karşı sert önlemler alındığı çok fazla gündem edildi. Bir tür korkutma/sindirme amacı da taşıyan bu tür açıklamalar, olası protestoların önünü baştan almaya dönük tehditler olarak okumakta yarar var.

Bu yıl Rusya ve İran davet edilmedi

Geçen yıldan farklı olarak bu yıl, Rusya ve İran davetli listesinde yer almıyor. MGK'nın başkanı Christop Heusgen, sözü geçen ülkelerin davet edilmemesini ''propaganda platformu yapılmak istenmemesi'' olarak açıkladı. Bununla birlikte açılış konuşmasını Ukrayna Devlet Başkanı Zelenskiy'in yapacağı konferansa, Rusya'dan iktidar muhalefetine dahil üç isim davet edildi. Putin karşıtı oligarklar arasında sayılan Mihail Chodorvsk, dünya satranç şampiyonlarından Garri Kasparov, Nobel barış ödüllü gazeteci Dmitri Muratov ve Aleksy Navalnıy'ın eşi Julya Navalnja'nın propaganda yapmasına olanak veriliyor.

Münih Güvenlik Konferansı, oluşturulduğu 1963'ten beri bir bütün olarak emperyalist devletlerin üst aklı olmaya aday bir faaliyet tanımı yapmış kendine. Şirket statüsündeki konferansın kurmay ekibi, ilk kurucu başkanı Ewald-Heinrich von Kleist'tan şimdiki başkanı Christoph Heusgen'e kadar Amerikancı bir eksende faaliyet yürütmeye devam ediyor.  

Almanya İçin Seçenek (AfD) partisi de davet edilmedi

İlginçtir; bugüne dek Alman Federal Meclisi'nde grubu bulunan tüm partilerin ayrımsız davet edildiği konferansa bu yıl Almanya İçin Seçenek (AfD) partisi davet edilmedi. AfD'nin niçin davet edilmediği sorusuna ise konferans yönetiminden şu yanıt verildi: ''Bu, konferans başkanının kararıdır.''

MGK Başkanı ve Merkel'in özel danışmanlığını yapmış Heusgen'in ABD diplomatlığı tedrisatından gelen ''yok sayma'' tavrı Almanya kamuoyunda pek dikkat çekmedi. AfD dışında tepki gösteren de pek olmadı. ''Bu savaş bizim savaşımız değildir'' diyen bir parti davet edilmezdi elbette. AfD'nin Alman emperyalizmini Amerikan emperyalizminin kuyruğundan çıkmayı isteyenlerin faşizan partisi olduğu herkesin malumu.

Emperyalist piramitte güç ve hegemonya sahibi mevcut Amerikancı ekibin projesi olarak ''liberal demokrasi'' güzellemesinin hangi stratejik programa tekabül ettiğini en iyi anlayanlardan biri de düzen içi aktör olarak faşizan hareketlerdir. Hiç kuşkusuz AfD, bu alana yerleşmiş durumda. Ancak Die Linke'nin bu daveti elinin tersiyle reddetmesi için hangi engel ya da engeller var, bu çok açık değil...

Münih Güvenlik Konferansı'nı örgütleyen şirketin yönetim kurulu içinde Deutsche Bank'ın Denetleme Kurulu Başkanı Paul Achleitner'den, Alman silah endüstrisinin en büyük şirketlerinden Krauss-Maffei Wegmann'ın CEO'su Frank Haun'a ve Soros Vakfı'ndan Alexander Soros ve ABD eski Dışişleri Bakanı John Kerry'e kadar bir toplam mevcut. Amerikancı ve ''liberal demokrasi''ci olmayan, bu toplama dahil edilmiyor. AfD'nin davet edilmemesinin tek nedeni, ABD ve NATO'nun Ukrayna savaşında, ABD önderliğine mesafeli durmasıdır.

Benzer bir düzen içi yarılma için Polonya örneğine bakmakta yarar olabilir. Telepolis portalından Jens Mattern 14 Şubat 2023 tarihli makalesinde, Polonya sağının örgütlediği Polonya Antisavaş Hareketi'nin yükselen ''Zeitenwende'' döneminde bölgeye etkisini yorumlarken şu saptamaya yer vermesi önemsenmelidir: ''Almanya, Polonya için Rusya'dan çok daha tehlikelidir.'' Ve ekliyor: ''Polonya'nın Ukraynalaştırılması ve Amerikalaştırılmasına dikkat edilmelidir.''

Emperyalist siyasette ilan edilen ve amaç edilen

Emperyalist siyasette ilan edilen ile amaç edilen arasındaki açı farkı, krizin derinliği  oranındadır. Bu kural NATO Genel Sekreteri'nin Ankara ziyaretinde de bozulmadı.

Bir emperyalist terör örgütü olan NATO ve onun başkanı Stoltenberg, deprem dolayısıyla ''dayanışma'' için Türkiye'ye geldiğini duyursa da asıl amaç, İsveç ve Finlandiya başlıklarıydı. Tıpkı Türkiye karasularına gelen Amerikan zırhlısının işgale mi, ''yardım''a mı geldiği konusunda simgesel tartışmada olduğu gibi...

1999 Gölcük depreminde dönemin ABD Başkanı Clinton, depremden kurtarılan çocuğun burnunu sıktığı ''kadraj'' dünyaya servis edilmişti. Şimdi AKP Türkiyesi'nin geldiği durum böyle şirinlikler servis etmeyi gerekli kılmadığı için ''yardım'' şovlarında da aba altından sopa gösterilmesinde beis görülmüyor.

Deprem mi? 

Profesyonel katliam örgütlenmesi aracı NATO'nun başkanı boy gösterir. Ya da uçak gemisi işgal provası yaparcasına Türkiye karasularında dolanır. Savaş ve katliamlara ayrılan bütçenin milyarda biri sadaka mahiyetinde ''insani yardım'' ambalajı içinde pazarlanır. Ambargo ve ablukalarla her gün yüzlerce insanın ölmesi sağlanır.

Güvenlik konferansı mı? 

Kendi Federal Meclisi'nde grubu olup, keyfi bir şekilde söz hakkı tanınmayanlar ile açılışlar yapılır. Egemen ülkelere terörist muamelesi yapılır. Kendi emperyalist projeleri için üst akıl oluşturup, kaynak, paylaşım ve meşruiyet programıyla hareket edilir.

Münih Güvenlik Konferansı, emperyalizmin güvenliği konferansı olarak, ''Zeitenwende'' döneminde insan hakları söylemi makyajının akmaya başladığı bir süreci de işaretliyor.

TEVFİK TAŞ / SOL-Özel

Sinpaş'ın otel projesi yine gündemde: Deprem yönetmeliğine uygun mu? - SOL

 

Marmaris Kent Konseyi, Sinpaş GYO’nun Kızılbük’teki otel projesiyle ilgili dikkat çeken fotoğraflar yayınladı.

Marmaris'te milli park alanında Sinpaş tarafından yapılması planlanan “Kızılbük Resort Otel ve Devremülk” projesiyle ilgili tartışmalar sürerken, Muğla Marmaris Kent Konseyi inşaatla ilgili paylaşımlar yaptı.

Konseyin paylaşımında temel fotoğraflarına yer verilerek, "33 yıl önce (deprem yönetmeliğinin esamesi okunmazken) Hattat Holding tarafından başlatılan Kızılbük otel projesi, Sinpaş GYO tarafından devir alınıp hâlihazırdaki 7 katın üzerine 3 kat daha eklenerek devam ettiriliyor" denildi.

Paylaşım şöyle:

"Karar mercileri 30 küsur sene önce dikilmiş olan beton yığınına güncel yönetmelikleri dahil etmeksizin +3 kat daha çıkılmasına gözlerini yumuyor. Mahkemenin vermiş olduğu inşaatı durdurma kararına gözlerini yumanları, yönetmeliklere rağmen bu inşaatın gerçekleştirilmesinde emeği geçenleri, ellerine vicdanlarına koyup BAĞIMSIZ, YETKİN, PROFESYONEL denetmenler tarafından yapılacak olan GÜNCEL yapı denetim belgeleri için harekete geçmeye davet ediyoruz. Bütün uzmanların dikkat çektiği Ege depremi ihtimaliyle, 33 sene önce dikilip deniz kenarında olmanın getirdiği yüksek korozyona maruz kalmış temellerinin bir kısmı ortaya çıkmış metruk haldeki binaya yeni 3 kat eklediğiniz yapınız kıyı yönetmeliği ve deprem yönetmeliği açısından değerlendirilsin. Bugün, bu acıların üzerine değerlendirsin ki katliamın güncel belgesi olsun.

Güncel hangi yönetmelikleri uygun bu yapı? Ya da sadece deniz manzaralı dev bir mezar inşa edilmesine mi izin veriyorsunuz? 20 yıllık binaların yapı denetimlerini başlatacağını söyleyen Marmaris Belediyesi inşaatı devam eden projelerle harekete geçmelisin."

Keder planı - Orhan Gökdemir / SOL

 İstanbul Üniversitesi önünde gösteri yapan türbanlı bir kadın bunu fırsat bilip “7,4 yetmedi mi?” diye pankart açmıştı, oradan aşinayız plana.

AKP Cumhurbaşkanı bir afetzedeyi, “Bunlar kader planının içerisinde olan şeyler” diye avutmaya yeltendi, malum. Yani tanrı her “kulu” için ayrı bir plan yapıyor, o plan uyarınca bazılarının evini başına yıkıyor, ezilerek ölmesine neden oluyordu. Geride kalanlara, plan ilahi olduğundan, katlanmaktan başka çare kalmıyordu haliyle. Yaygın bir “inanç” bu. Hatta “İslam dünyası” dışında da taraftarları var. İsrail Hahambaşılık Konseyi üyesi Rabbi İsmail Eliyahu, son depremi “ilahi bir ceza” olarak niteledi örneğin, “Tanrı, çevremizde bizi işgal ederek denize dökmek isteyen tüm milletleri cezalandırıyor” dedi. Tanrı farklı, plan farklı ama sonuç aynı. Filmin sonunda ölenler hep fukara halkımızdandır.

Yabancımız değil bu. 1999 depremi Marmara bölgesini vurduğunda üniversiteler türban sorunu tartışmasıyla çalkalanıyordu. İstanbul Üniversitesi önünde gösteri yapan türbanlı bir kadın bunu fırsat bilip “7,4 yetmedi mi?” diye pankart açmıştı, oradan aşinayız plana. Deprem bölgesinde yaşayanların tümünün türban-din karşıtı kafirler olduğunu varsayan, mantığı kadar imlası da bozuk bir pankarttı bu. Ama gelin görün ki deprem Düzce gibi muhafazakâr yerleşimleri de düzleyip geçmişti. Yobaz istediğini görür, istediğini seçer alır olaylar arasından. Kaldı ki bir tanrının böyle dünyevi sorunlarda karşı tarafa yıldırımlarını veya depremlerini göndererek taraf olacağını sanmak çocukça bir inanıştır.

Tanrılar ayrı ama doğanın üzerinde yaşayanların dinsel inançları ile ilgilendiğini sanmam. Yer kabuğu hareket eder, gerilim üretir, kırılır, enerjiye dönüşür, açığa çıkar potansiyel güçleri. Üzerine dayanıksız, kuralsız, bilimsiz barınak yaptıysan başka şeylerle birlikte seni de yıkıp geçer haliyle. Doğa işini görürken senin de işini görmüş olur özetle. Planı, ilahı bilmem, işimizi gören o güç doğaldır. Marifet yıkımını tanrıya bağlamak değil, sınıfa bağlamaktadır.

***

Bir eski Acem şairi :

«Ölüm âdildir» - diyor,-
«aynı haşmetle vurur şahı, fakiri.»

Hâşim,
neden şaşıyorsunuz?
Hiç duymadınız mıydı kardeşim,
herhangi bir şahın bir gemi ambarında
bir kömür küfesiyle öldüğünü?...

Böyle diyor Nazım Hikmet “Ölüme Dair”de. Ölüm adil değildir sanıldığının ve bir eski Acem şairinin dediğinin tersine. Ölümün âdil olması için hayatın âdil olması lâzımdır çünkü; şiirin, sonuçta, dediği budur. Bir “kader planı” da yoktur haliyle. Hep yoksulları öldüren şeyin ilahi bir plan olduğuna inanamayız. Bir şahın kömür ambarında sırtında kömür küfesiyle öldüğü görülmemiştir, evet. Depremin vurduğu patron da yoktur. Hayat bu kadar adaletsizse ölüm de adil değildir. Hep yoksullar ölüyorsa sonuçta, hepimizi kapsayan bir kader planı değil, sadece yoksulları vuran bir keder planıdır bu.

***

Peki neden böyle işliyor, böyle sonuçlanıyor plan? 

Bir yağma düzeni yürürlüktedir çünkü. İnanılmaz bir zenginlik inanılmaz bir yoksulluktan beslenerek sınırsızca büyümektedir. Kapitalizmdir bu evet ama arkasında onu daha dayanılmaz ve daha ölçüsüz kılan bir “siyasal cinci” rejim vardır. Öyle ki, depremin yerle bir ettiği İskenderun’da, bundan tam bir yıl önce, bölgeyi afet riski altındaki alan ilan eden kararın Cumhurbaşkanı tarafından bir kararnameyle kaldırıldığı anlaşıldı örneğin. Eğer bu karar kaldırılmasaydı, bölgedeki evlerin boşaltılıp kontrollü bir biçimde yıkılması gerekiyordu. Kararname ile yıkım durduruldu, deprem geldi içinde oturanlarla birlikte yıktı bölgeyi.

Bu kararı veren Cumhurbaşkanı dün toplanan partisinin MYK’sına başkanlık ediyordu. Depremin yıktığı bölgeleri görüşecekleri o toplantıda Kalyon İnşaat'ın sahibi Cemal Kalyoncu da hazır bulundu. Haberlere göre Cumhurbaşkanı, partisinin ayrıcalıklı müteahhidine deprem bölgesindeki konteyner kentlerin kurulmasında ve konutların inşasında aktif rol alması talimatı vermişti. Yıkıldıysa yaparlar, büyük fırsattır. Ölen ölür, tanrıdandır. Kalanlardan hızla yeni kârlar elde etmek gerekir. Deprem veya afet kapitalizmidir, yoksul ölümlerinden beslenir.

Ve daha keder vereni, bu yıkımın ortasında dinin çok ama ahlakın hiç olmamasıdır. Halkımızı soyanları topladılar, sadaka şovu yaptırdılar canlı yayında. Ücretin asgari ücrete eşitlendiği bir düzende milyonlar, milyarlar havada uçuştu. Üç milyar sadaka verene 6 milyar teşvik verdiler aynı gece. Kamu bankalarını usulüne uygun soyanlar iyilik kuyruğuna girdi sırıtarak. Düzenlerinin, rejimlerinin her yerinden ahlaksızlık fışkırmaktadır.

Ama halkımız ayaktadır her şeye rağmen. Türkler ve Kürtler, Müslümanlar ve Süryaniler, Ermeniler ve Nesturîler hep birlikte öldük ayrımsız. Ekmeğimizi hep birlikte eşit bölüştük geride kalanlarla. İnşaat işçileri ve madenciler, itfaiyeciler, temizlik işçileri, sağlık emekçileri, eczacı kardeşlerimiz koştu yardıma ilk. Komünistler ve sosyalistler organize etti alanı. Piyasa toplumunun yıkımında eşitlikçi bir toplumun ışıltısı görüldü. Kader planını da keder planını da yıkabileceğimizin işaretidir.

***

“Bir eski Acem şairi...
Dostlar beni bırakıp,
dostlar, böyle hışımla
nereye gidiyorsunuz?”

Ölen öldü, kurtarabildiklerimizi kurtardık, aymazlıktan arta kalanlar hırsız müteahhitlerin iş makineleri ile düzlenmeyi bekliyor enkaz altında. Boşalıyor yıkılan şehirler. Keder planımız içimizi dağlayarak işliyor. Öylesine korkunç ki tablo, kıyas kabul etmiyor. Kurtuluş Savaşında bugünkü sınırlar dahilinde 10 bin kayıp verdik yaklaşık. Balkan harbinde 6 milyon kişi yerinden yurdundan oldu. Son depremin tahribatı hepsini geride bırakmıştır. On binlerle ölüyoruz, eziliyoruz düzenin yıkıntıları altında. Keder planımızdır.

Ama ölüm varsa mücadele de olur, başkaldırır ezilenler eninde sonunda. Siyasal cincilerinden, vahşi kapitalizmden, kan emici patronlar sınıfından kurtulmak için ileri atılır. Duyduğunuz tüyler ürpertici çığlıklar sadece kederin değil o mücadelenin de habercisidir.

Yıkıldı şehirlerimiz ama halkımız her şeye rağmen ayakta. Hep birlikte öldük ayrımsız ve ekmeğimizi hep birlikte eşit bölüştük geride kalanlarla. İnşaat işçileri ve madencilerle, itfaiyeciler ve temizlik işçileriyle, sağlık emekçileri ve eczacı kardeşlerimizle yeni bir düzen kurduk az zamanda. Komünistler ve sosyalistler organize etti alanı. Çürümüş bir düzenin enkazında eşitlikçi bir toplumun ışıltısını gördük.

Bir eski Acem şairi ne dediyse dedi artık… 

Çünkü ölümün adil olması için hayatın da adil olması gerekir… Ayaktayız, adil bir hayat için direniyoruz, kader planını da keder planını da yıkabileceğimizin işaretidir.

Orhan Gökdemir / SOL

AFAD’ın il müdürleri arama kurtarma bilmiyor - Deniz Ayhan / SÖZCÜ

 Deprem felaketinin ardından arama ve kurtarmaya geç başlayan AFAD’daki liyakatsiz atamalar il müdürlüklerine kadar inmiş. İmamlar bile müdür yapılmış.

AFAD'da eğitimi ve uzmanlığı, arama ve kurtarma olmayan kişilerin İl Müdürü olarak görev yaptığı ortaya çıktı. AFAD İl Müdürlerinin arasında eski imamların yanı sıra radyoloji teknisyeni, anestezi teknisyeni, öğretmenler de bulunuyor. Tekirdağ AFAD İl Müdürü Recep Erol, Ensar Vakfı Tekirdağ Şube kurucusu, eski imam. Hakkari AFAD İl Müdürü Resul Karadeniz de imam hatip lisesi mezunu, Şemdinli İlçe Müftülüğü eski din görevlisi…

AFAD Ağrı İl Müdürü Necati Oruk: İmam Hatip Lisesi ardından işletme Fakültesi mezunu.

AFAD Aydın İl Müdürü Ramazan Harman: Bilgi Belge Yönetimi mezunu, Gençlik ve Spor Bakanlığı eski şube müdürü.

AFAD Balıkesir İl Müdürü Bayram Şahin: İmam hatip lisesi ardından Kamu Yönetimi lisans mezunu.

AFAD Bayburt İl Müdürü Adil Arslan: İmam Hatip lisesi – İktisat mezunu. Diyanet İşleri Başkanlığı teşkilatında İmam-hatip olarak memuriyet hayatına başladı.

AFAD Hakkari İl Müdürü Resul Karadeniz: İmam Hatip Mezunu. Lisansı işletme. Şemdinli İlçe Müftülüğünde din görevlisi olarak kariyerine başladı.

AFAD Kocaeli İl Müdürü Mehmet Emin Koçan: Mısır El-Ezher Üniversitesi tefsir bölümü mezunu. İlahiyatçı.

AFAD Sakarya İl Müdürü Hüseyin Kaşkaş: İmam Hatip Lisesi Mezunu. Lisansı iktisat. Kariyerine Sakarya Diyanet işleri Teşkilatında başladı. AKP'den Sakarya Ferizli İlçesi Belediye başkanlığı yaptı.

AFAD Tekirdağ İl Müdürü Recep Erol: İmam Hatip lisesi mezunu. Meslek hayatında Diyanet İşleri Başkanlığı'nda başladı. İmam hatiplik yaptı. Tekirdağ Din Görevlileri Derneği ve Ensar Vakfı Tekirdağ şubesini kurdu. Din görevlisi olarak Avusturya'ya gitti.

Deniz Ayhan / SÖZCÜ

Öne Çıkan Yayın

T-24 "Köşebaşı +Gündem" -20 Haziran 2025-

  Belediyelerin öğrenci yurdu açma yetkisi kaldırıldı! Meclis’te kabul edilen yasa ile belediyelerin öğrenci yurdu açma yetkisi kaldırıldı. ...