Viva İspanya -Hasan Göğüş-
İspanya Başbakanı Pedro Sanchez’in bir özelliği var. Kişisel bilgilerinde dini inancı “yok” yazıyor. Göreve başlarken de İncil üzerine el basarak yemin etmeyen ilk İspanya başbakanı olmuştu. İspanya gibi Katolik geleneği güçlü bir ülkede ateist olduğunu açıkça söylemek her babayiğidin harcı olmasa gerek.
Gazze’de son iki yıldır devam eden vahşet, 13 Ekim’de Sharm El Sheikh’de atılan imzalarla sona erdi. Dramın son perdesinde “Trump Show” sahneye konuldu. Silahlar şimdilik sustu. Şimdi herkesin merak ettiği soru, ateşkesin kalıcı olup olmayacağı ve 20 maddelik “Trump Planı”nın ne ölçüde uygulanabileceği. Rehinelerin iadesi ve yardım kamyonlarının Gazze’ye girişine izin verilmesi konularında alınan ilk sinyaller pek parlak değil.
Gazze sınavında sınıfta kalanlar ve İspanya
Gazze’de son iki yılda yaşananlar, gerek Batılı ülkeler gerek İslam ülkeleri için ciddi bir sınav teşkil etti. Bu sınavdan başarıyla geçen sınırlı sayıdaki ülkelerin başında da İspanya geliyor.
“Ne yazık ki Filistin Halkı yok edilmektedir. Şu anda bile bombalar kadın, çocuk ayrımı gözetmeksizin Gazze halkının üstüne düşmeye devam ediyor. Bu yüzden akıl, uluslararası hukuk ve insanlık onuru adına bu katliamı derhal durdurmalıyız. Açık konuşmak gerekirse, Filistin halkı soykırım kurbanı olduğu sürece, çözüm mümkün değildir. Barbarlığı durdurmak ve barışı mümkün kılmak için acilen somut önlemler almalıyız. Tarih bizi yargılayacaktır ve verdiği hüküm hem bu vahşeti işleyenlere hem de susup görmezden gelenlere acımasız olacaktır.”
Bu sözler, 22 Eylül’de New York’ta düzenlenen “Filistin Sorununun Barışçıl Çözümü ve İki Devletli Çözümün Uygulanması” başlıklı Birleşmiş Milletler Konferansı’nda konuşan İspanya’nın 53 yaşındaki genç Başbakanı Pedro Sanchez’e ait. Hali hazırda Sosyalist Enternasyonel Başkanlığını da yürüten İspanyol Başbakan, Cumhurbaşkanı Erdoğan’dan sonra Filistin Konferansı’nda en sert konuşmayı yapan lider oldu.
İspanya’nın İsrail’e karşı uygulamaya koyduğu önlemler
İspanya Parlamentosu, 9 Ekim’de de Başbakan Sanchez’in daha önce açıkladığı İsrail’e dokuz maddelik yaptırım yasasını 169’a karşı 178 oyla kabul etti. Yasanın en önemli maddesi İsrail’e her türlü savunma teçhizatı, ürünü ve teknolojisini ihraç etmeyi ve bu malları ithal etmeyi yasaklıyor. Yasa ile ayrıca askeri amaçla kullanılabilecek uçak yakıtlarının taşınması ve Gazze ile Batı Şeria’daki yasa dışı yerleşimlerden gelen ürünlerin reklamı da yasaklanıyor.
İspanya’nın, İsrail’in iki yıldır Gazze’de sürdürdüğü soykırıma tepkisi, bunlarla da sınırlı değil. İspanyol Spor Bakanı Pilar Alegria, geçtiğimiz günlerde çifte standardın önlenmesi için İsrail takımlarının Ukrayna/Rusya savaşından sonra Rus takımlarına uygulandığı gibi, uluslararası spor müsabakalarından menedilmesini talep etmişti. İspanya ayrıca İsrail’in katılması halinde bu yıl EUROVİSİON şarkı yarışmasına katılmama ve UEFA’nın düzenlediği futbol şampiyonasından çekilme tehdidinde bulundu.
Tabii İspanya’nın İsrail karşıtı sert çıkışları Başkan Trump’ın gözünden kaçmadı. Kadim dostu Finlandiya Cumhurbaşkanı Stubb ile yaptığı görüşmeden sonra düzenlenen basın toplantısında, yine incilerinden birini patlatarak İspanya’nın NATO’dan atılabileceğini söyledi. Ama delikanlı Sanches’in Trump’tan korktuğu yok. 24-25 Haziran tarihlerinde Lahey’de düzenlenen son NATO Zirvesi’nde Avrupa’nın anlı şanlı liderleri önünde el pençe divan durdukları Trump’ın talimatıyla gık demeden savunma harcamalarını gayri safi milli hasılalarının %5’ine çıkarmayı kabul ederken Sanchez, Trump’ın gözünün içine baka baka İspanya’nın böyle bir yükümlülüğü yerine getirmeyeceğini söyledi.
Sanchez’in bir özelliği daha var. Kişisel bilgilerinde dini inancı “yok” yazıyor. Göreve başlarken de “İncil” üzerine el basarak yemin etmeyen ilk İspanya başbakanı olmuştu. İspanya gibi Katolik geleneği güçlü bir ülkede “ateist” olduğunu açıkça söyleyerek seçim kazanmak her babayiğidin harcı olmasa gerek.
Tarihi miras
İspanya’nın İslam dini ile tanışıklığı bilindiği gibi 8. yüzyılın ortalarına kadar uzanıyor. Abbasi’lerin Emevi hanedanlığına son vermesi üzerine, hanedandan gelen bazı Emeviler, İspanya’ya geçerek 756 yılında Endülüs Emevi Devleti’ni kurdular. İslam tarihinde “Endülüs” olarak anılan bu ülkede Müslümanların varlığı 1492 yılına kadar devam etti. Hristiyan İspanyollar ile Müslüman Emeviler yaklaşık sekiz asır iç içe yaşadılar.
Diktatör General Franco, İsrail Devleti’ni tanımayı uzun süre reddetti. 1975 yılında Franco’nun ölümünden sonra da İspanya Franco rejiminin ülkeyi maruz bıraktığı izolasyondan kurtarmak için tarihi ilişkilere sahip olduğu Güney Amerika’daki ülkeler ile Ürdün, Suudi Arabistan, Mısır, Libya ve Irak gibi Arap ülkeleri ile daha yakın ilişkiler kurmaya çalıştı. Bu çerçevede 1979 yılında Başbakan Adolfo Soares, Filistin Kurtuluş Örgütü Lideri ile görüşen ilk Avrupa ülkesi lideri oldu.
Anketler Filistin davasına verilen desteğin İspanyol halkınca da desteklendiğini gösteriyor. Halkın yüzde 82’si Filistin halkına soykırım uygulandığına inanıyor. Bu da Sanches hükümetinin İsrail’e karşı takip ettiği sert politikalar için elini rahatlatıyor.
Trump’ın sayesinde kural temelli uluslararası düzenin bir kenara bırakılarak İsrail’in Gazze’de giriştiği soykırıma göz yumulduğu günümüzde, Başbakan Sanches liderliğindeki İspanya, insan hakları ihlallerine duyarlı, demokrasiyi savunan onurlu bir dış politikanın hâlâ mümkün olduğunu tüm dünyaya gösteriyor.
Viva İspanya, Viva Başbakan Pedro Sanchez!
/././
Torba yasanın vergiyle ilgili düzenlemeleri -Erdoğan Sağlam-
Beklenen en önemli düzenleme olan kamu alacaklarına ilişkin yapılandırma düzenlemesinin torba yasada yer almamasının büyük bir tepkiye yol açacağını söylemek sanırım yanlış olmaz. Bu konuda mükelleflerin sabrı tükendi. Bu düzenleme artık daha fazla ertelenemez.
Değerli okurlar, vergisel düzenlemeler de içeren torba yasa dün Meclis'e sunuldu, gelecek hafta Plan ve Bütçe Komisyonu'nda görüşülmesi bekleniyor.
Teklifle yapılması düşünülen vergisel düzenlemelerden vergi mükelleflerini ilgilendiren önemli olanlarını kısaca açıklamaya çalışacağım.
Konut kira istisnası kaldırılıyor
Gerçek kişilerin elde ettikleri ve belli bir tutarı (2025 yılı için 47 bin TL) aşmayan konut kira gelirleri mevcut düzenlemeye göre gelir vergisinden istisna edilmiş bulunuyor.
Yine mevcut düzenlemeye göre, beyanı gerekip gerekmediğine bakılmaksızın ayrı ayrı veya birlikte elde ettiği ücret, menkul sermaye iradı, gayrimenkul sermaye iradı ile diğer kazanç ve iratlarının gayri safi tutarları toplamı 2025 yılı için 1 milyon 200 bin TL’yi aşanlar bu istisnadan yararlanamıyorlar.
Teklifle bu istisna sadece emeklilerle sınırlandırılıyor, emekliler dışındakiler için istisna kaldırılıyor.
Maddedeki gelir üst sınırı kaldırılmadığı için emeklilerin konut kira gelirlerinin 2025 yılı için 1 milyon 200 bin TL’yi aşması halinde bu istisnadan yararlanmaları mümkün olmayacak!
Bu değişikliğin 1/1/2026 tarihinde yürürlüğe girmesi öngörülüyor.
Konut kira gelirlerinden faiz giderleri indirilemeyecek
Mevcut düzenlemeye göre kredi kullanılarak satın alınan gayrimenkulleri kiraya verenler, bu krediler için ödedikleri faizleri kira gelirlerinden indirebiliyorlar.
Teklifle bu imkân sadece işyeri kira gelirleri ile sınırlandırılıyor. Buna göre, teklif yasalaşırsa konutların alımı için kullanılan krediler için ödenen faizler söz konusu konutların kira gelirlerinden indirilemeyecek.
Bu değişikliğin 2025 yılı gelir ve kazançlarına uygulanmak üzere yayımı tarihinde yürürlüğe girmesi öngörülüyor.
Konut ve işyerlerinin bu şekilde ayrıştırılmasını doğru bulmuyorum.
Dördüncü geçici vergi beyanı yeniden getiriliyor
26 Mayıs 2025 tarihli yazımda açıkladığım üzere, 2022 yılından itibaren dört olan geçici vergi dönem sayısı üçe düşürülmüş, son (dördüncü) dönem geçici vergi beyanname verme yükümlülüğü kaldırılmıştı.
Beyan döneminin üçe düşürülmesi başlangıçta olumlu karşılanmıştı, ancak zamanla bu düzemlemenin yarattığı sorunlar bu düzenlemenin sorgulanmasına neden oldu. Çünkü dördüncü dönem için geçici vergi beyannamesinin verilmesi dönem sonu için önceden hazırlık yapılmasını sağlıyor ve yıllık gelir ve kurumlar vergisi beyannamelerinin hazırlanmasını kolaylaştırıyordu. Maalesef son çeyrek için geçici vergi beyanının kaldırılması mükellefleri ve müşavirleri rahatlattı, başka bir ifade ile tembelleştirdi. Bu da yılık gelir ve kurumlar vergisi beyanname çalışmalarının gecikmesine ve aksamasına neden oldu.
Ayrıca son geçici vergi tahakkuku 9 aylık kazanç üzerinden yapıldığı için geçici vergide önemli bir iade sorunu da yaşanıyor.
Teklifle dördüncü dönem geçici vergi beyanı yeniden getiriliyor.
Bu değişikliğin 2025 yılı gelir ve kazançlarına uygulanmak üzere yayımı tarihinde yürürlüğe girmesi öngörülüyor.
Yapılması düşünülen bu değişikliği olumlu buluyorum. Ancak bu değişiklik ile yetinilmemeli, eğer herkesi (mükellefler ve meslek mensupları) memnun edecek bir değişiklik yapılmak isteniyorsa, ilk 3 aylık (birinci) geçici vergi dönemi için beyan zorunluluğu da kaldırılmalı. Bu değişiklik tahsilat açısından önemli bir sıkıntı yaratmaz, çünkü zaten önceki yıl gelir ve kurumlar vergisi ödeme dönemleri birinci geçici vergi döneminden çok kısa bir öncesine denk geliyor.
Bu vesileyle belirtmek isterim ki, geçici vergi açısından en doğru düzenleme, geçici vergi beyan dönemlerinin 3 ay değil 6 ay olarak belirlenmesidir. Zaten yasal düzenleme bu yöndedir.
TEFAS’ta işlem görmeyen yatırım fonları geçici 67 kapsamında tevkifat kapsamına alınıyor
Gelir Vergisi Kanununun geçici 67 inci maddesine göre, sürekli olarak portföyünün en az %51'i Borsa İstanbul'da işlem gören hisse senetlerinden oluşan yatırım fonlarının 1 yıldan fazla süreyle elde tutulan katılma paylarının elden çıkarılmasında tevkifat uygulanmamakta ve bu katılma paylarından elde edilen gelirler için gelir vergisi beyannamesi verilmemektedir.
Yapılması öngörülen düzenleme ile söz konusu istisnanın vergi planlama aracı olarak kullanılmamasını teminen, sürekli olarak portföyünün en az %51’i Borsa İstanbul'da işlem gören hisse senetlerinden oluşan fonlardan; katılma payları sadece nitelikli yatırımcılara satılabilen, Türkiye Elektronik Fon Alım Satım Platformu (TEFAS)'nda işlem görmeyen ve fon portföyüne alınacak varlık ve işlemlere ilişkin herhangi bir oransal sınırlamaya tabi olmayanlar için 1 yıllık elde tutma süresine bağlı tevkifat istisnasının uygulanmaması öngörülüyor.
Bu özelliklere sahip olanlar dışında kalan, sürekli olarak portföyünün en az %51’i Borsa İstanbul'da işlem gören hisse senetlerinden oluşan fonların katılma payı sahipleri ise istisnadan yararlanmaya devam edecekler.
Bu durumda istisna kapsamından çıkarılan gelirler üzerinden stopaj yapılacak, bu gelirler üzerinden stopaj yapılacağı için söz konusu gelirler yine beyan edilmeyecek. Stopaj nihai vergi olacak.
Bu düzenleme kanunun yayımı tarihinde yürürlüğe girecek.
Tapu harcında vergi ziyaı cezası genel esaslara tabi tutuluyor
Normalde vergi ziyaı cezası, ziyaa uğratılan verginin bir katı tutarında (%100) uygulanıyor.
Gayrimenkullarin devir ve iktisabında emlak vergisi değerinden az olmamak üzere mükelleflerce beyan edilen alım satım bedeli üzerinden tapu harcı hesaplanıyor ve beyan edilen alım satım bedelinin gerçek durumu yansıtmadığının tespiti halinde aradaki farka ilişkin tapu harcı üzerinden %25 nispetinde vergi ziyaı cezası kesiliyor, yani normalde %100 uygulanan ceza %25 olarak uygulanıyor.
Yapılması düşünülen değişiklikle bu cezanın genel esaslara tabi tutulması öngörülüyor, yani cezanın %100 olarak uygulanması düzenleniyor.
Ayrıca Harçlar Kanununa bağlı (4) sayılı tarifenin "I-Tapu işlemleri:" başlıklı bölümünün (20) numaralı fıkrasının (a) bendinde yer alan "beyan edilen devir ve iktisap bedelinden az olmamak üzere emlak vergisi değeri" ibaresi "emlak vergisi değerinden az olmamak üzere beyan edilen devir ve iktisap bedeli" şeklinde değiştirilerek, gayrimenkul devir ve iktisaplarında tapu harcının, emlak vergisi değerinden az olmamak üzere mükelleflerce beyan edilen alım satım bedeli üzerinden alınacağı hususunun pekiştirilmesi öngörülüyor.
Böylece hatalı yorum ve uygulamaların önüne geçilmiş olacak, çünkü prensip emlak vergisi değerinden az olmamak üzere mükelleflerce beyan edilen alım satım bedeli üzerinden harcın tahsil edilmesidir. Yoksa beyan edilen devir ve iktisap bedelinden az olmamak üzere emlak vergi değeri üzerinden harç alınması söz konusu değildir.
Bu düzenlemenin de kanunun yayımı tarihinde yürürlüğe girmesi öngörülüyor.
Araçların ilk teslimi ve sonraki teslimlerinde harç getiriliyor
Harçlar Kanununa bağlı (2) sayılı tarifenin "I-Değer veya ağırlık üzerinden alman nispi harçlar:" başlıklı bölümünün mülga (5) numaralı fıkrası yeniden düzenlenerek 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu kapsamında araçların ilk tescil işlemleri ile tescil edilmiş araçların ikinci el satış ve devirlerinde, 1.000 TL'den az olmamak üzere satış ve devir bedeli üzerinden binde 2 oranında harç alınması öngörülüyor.
Bu değişikliğe paralel olarak 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanununun 20 nci maddesinin birinci fıkrasının (d) bendinin altıncı paragrafı değiştirilerek noterler tarafından gerçekleştirilen tescil edilmiş araçların (ikinci el araçların) satış ve devir işlemlerine ilişkin harç istisnası kaldırılıyor.
Bu düzenleme kanunun yayımını izleyen ayın başında yürürlüğe girecek.
Bazı belge, ruhsat ve izin belgeleri yıllık harç kapsamına alınıyor
Mevcut düzenlemelere göre ruhsata ve işletme belgesine tabi bazı faaliyetler için yıllık harç tahsil ediliyor. Teklifle benzer bazı faaliyetler için de faaliyet harcı getiriliyor.
Buna göre; mevcut durumda harca tabi olmayan ayakta teşhis ve tedavi yapılan özel sağlık kuruluşları ile ağız ve diş sağlığı hizmeti sunulan özel sağlık kuruluşlarına ait belgeler, veteriner hekim muayenehane ve poliklinikleri ile hayvan hastanelerine verilen ruhsatlar ve kıymetli madenler kuruluş ve faaliyet izin belgeleri, kuyum, ikinci el motorlu kara taşıtı ve taşınmaz ticareti yetki belgeleri ile ticari havayolu ve genel havacılık işletme ruhsatlarından yıllık harç alınacak.
Ayrıca mevcut durumda sadece ruhsat alımında harca tabi hususi hastaneleri ve laboratuvarları açmak için düzenlenen ruhsatnameler ile turizm müessesesi işletme belgelerine ilişkin harçlar da yıllık hale getiriliyor.
Bu düzenleme 1/1/2026 tarihinde yürürlüğe girecek.
Torba yasaya sonradan eklenmesi veya yeni bir torba yasaya konu edilmesi muhtemel düzenlemeler
Daha önce kamuoyuna yapılacağı açıklanan emlak vergisi ile ilgili düzenleme torba yasada yer almıyor. Bu düzenlemenin teklife komisyonunda eklenmesi bekleniyor.
Ayrıca torba yasaya enflasyon düzeltmesine ilişkin düzenleme de eklenmemiş. Aslında vergi mükelleflerini en çok ilgilendiren konu bu, bunun en kısa sürede netleştirilmesi gerekiyor.
Vergi incelemesi ile ilgili beklenen düzenlemeler de teklifte yer almıyor.
Son olarak, beklenen en önemli düzenleme olan kamu alacaklarına ilişkin yapılandırma düzenlemesinin torba yasada yer almamasının büyük bir tepkiye yol açacağını söylemek sanırım yanlış olmaz. Bu konuda mükelleflerin sabrı tükendi. Bu düzenleme artık daha fazla ertelenemez.
/././