Devri sabık yaratmak (I+II) -Özdemir İnce / Cumhuriyet-

 

(I)

Devri sabık yaratmak, Türkiye siyasi tarihinde yeni gelen yönetimin/iktidarın, kendinden önceki dönemi sorgulaması, hesap sorması vb. anlamında kullanılan ifadedir. Türk siyasetinde genellikle, çok partili döneme geçilmesiyle birlikte 1950 genel seçimlerinde iktidara gelen Demokrat partinin kendinden önceki 23 yıllık Cumhuriyet Halk Partisi dönemine yönelik “Devri sabık yaratmayacağız” açıklaması ile bilinir.

İKİNCİ MEŞRUTİYET 

İkinci Meşrutiyet’in 1908’de ilan edilmesi ile birlikte İttihat ve Terakki Fırkası mensupları meşrutiyeti koruma çabası içinde olmuş ve bunun için girişimlerde bulunmuşlardır. Bunlardan birisi de kendinden önceki 2. Abdülhamit dönemi ile hesaplaşarak saraya yakınlığı ile bilinen ya da jurnalci olan kişilerin devlet kadrolarından uzaklaştırılması beklentisiydi. Bu beklenti kısa süre içinde gerçekleşmiş ve İttihat ve Terakki’nin uygun görmediği devlet personeli görevlerinden uzaklaştırılmıştır. Bu durum en alt kademeden üst kademelere kadar her alanda memurlar için uygulanmıştır.

DEMOKRAT PARTİ DÖNEMİ 

Türkiye’de çok partili döneme kadar CHP iktidardaydı ve devletin bütün kurum ve kademelerinde tek parti döneminin izleri vardı. 1950 genel seçimleri öncesinde DP, “Devri sabık yaratmayacağız” açıklamasında bulunmasına karşın, DP’nin iktidara gelmesi ile birlikte eski döneme yönelik nasıl bir siyaset izleyeceği kamuoyunda tartışma konusu olmuştur.

DP iktidarı döneminde CHP’nin mal varlığı ve Halkevleri’nin durumu tartışmaya açılmıştır. Refik Şevket İnce ve yedi DP’li milletvekilinin girişimi ile TBMM’de 8 Ağustos 1951 tarihinde kabul edilen ve 11 Ağustos 1951 tarihinde Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren 5830 sayılı kanun ile Türkiye genelindeki bütün Halkevleri kapatılarak malları Hazine’ye devredilmiştir.

14 Aralık 1953’te DP’nin girişimi ile “Cumhuriyet Halk Partisi’nin Haksız İktisaplarının İadesi Hakkında Kanun” teklifi Meclis Genel Kurulu’na getirilmiş ve onaylanan kanun 16 Aralık 1953’te yürürlüğe girmiştir. Kanun ile CHP teşkilatının kullandığı Türkiye genelindeki çok sayıda bina Hazine’ye devredilmiştir.

Önümüzdeki ilk genel seçimde iktidara gelmesi durumunda CHP’nin ilk yapması gereken en önemli iş mutlaka katı bir devri sabık yaratmak olmalıdır ve olacaktır. Yöneticilerinin konuşmalarına bakılırsa CHP’den esaslı bir “geçmiş iktidar dönemi”ne hesap sorma siyaseti beklemeliyiz, bekleyebiliriz. İktidara geldiğinden bu yana bütün Cumhuriyet ilke ve yapılarına karşı düşmanca davranan AKP iktidarının dut ağacı silkeler gibi silkelenmesi gerekmektedir.

***

Mustafa Kemal Paşa önderliğinde Cumhuriyeti kuran partinin kuruluş program ve planlarını tekrar yürürlüğe koyup ayarlarına dönmek için AKP saltanat döneminin uygulamalarını tartması ve elekten geçirmesi kaçınılmaz bir zorunluluk olmalı. Ta ki anayasanın başlangıç ilkeleri eksiksiz uygulanana kadar.

BAŞLANGIÇ İLKELERİ 

(Değişik: 23.07.1995-4121/1 md.)

Türk vatanı ve milletinin ebedi varlığını ve yüce Türk devletinin bölünmez bütünlüğünü belirleyen bu anayasa, Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucusu, ölümsüz önder ve eşsiz kahraman Atatürk’ün belirlediği milliyetçilik anlayışı ve onun inkılap ve ilkeleri doğrultusunda;

Dünya milletleri ailesinin eşit haklara sahip şerefli bir üyesi olarak Türkiye Cumhuriyeti’nin ebedi varlığı, refahı, maddi ve manevi mutluluğu ile çağdaş medeniyet düzeyine ulaşma azmi yönünde;

Millet iradesinin mutlak üstünlüğü, egemenliğin kayıtsız şartsız Türk milletine ait olduğu ve bunu millet adına kullanmaya yetkili kılınan hiçbir kişi ve kuruluşun, bu anayasada gösterilen hürriyetçi demokrasi ve bunun icaplarıyla belirlenmiş hukuk düzeni dışına çıkamayacağı;

Kuvvetler ayrımının, devlet organları arasında üstünlük sıralaması anlamına gelmeyip belli devlet yetki ve görevlerinin kullanılmasından ibaret ve bununla sınırlı medeni bir işbölümü ve işbirliği olduğu ve üstünlüğün ancak anayasa ve kanunlarda bulunduğu;

(Değişik: 03.10.2001-4709/1 md.)

Hiçbir faaliyetin Türk milli menfaatlerinin, Türk varlığının, devleti ve ülkesiyle bölünmezliği esasının, Türklüğün tarihi ve manevi değerlerinin, Atatürk milliyetçiliği, ilke ve inkılapları ve medeniyetçiliğinin karşısında korunma göremeyeceği ve laiklik ilkesinin gereği olarak kutsal din duygularının, devlet işlerine ve politikaya kesinlikle karıştırılamayacağı;

Her Türk vatandaşının bu anayasadaki temel hak ve hürriyetlerden eşitlik ve sosyal adalet gereklerince yararlanarak milli kültür, medeniyet ve hukuk düzeni içinde onurlu bir hayat sürdürme ve maddi ve manevi varlığını bu yönde geliştirme hak ve yetkisine doğuştan sahip olduğu; Topluca Türk vatandaşlarının milli gurur ve iftiharlarda, milli sevinç ve kederlerde, milli varlığa karşı hak ve ödevlerde, nimet ve külfetlerde ve millet hayatının her türlü tecellisinde ortak olduğu, birbirinin hak ve hürriyetlerine kesin saygı, karşılıklı içten sevgi ve kardeşlik duygularıyla ve yurtta sulh, cihanda sulh arzu ve inancı içinde, huzurlu bir hayat talebine hakları bulunduğu;

Fikir, inanç ve kararıyla anlaşılmak, sözüne ve ruhuna bu yönde saygı ve mutlak sadakatle yorumlanıp uygulanmak üzere, Türk milleti tarafından, demokrasiye âşık Türk evlatlarının vatan ve millet sevgisine emanet ve tevdi olunur.

***

Cumhuriyetin kuruluş ilkelerini tekrar hayata geçirmek ve eksiksiz uygulamak vatandaşlık görevidir.

(II)

Cumhuriyet Halk Partisi genel başkanı genç Özgür Özel’in, Çatalca’daki açık hava konuşmasında, “coşkun kalabalığa seslenirken” rütbeleri sökülerek TSK’den atılan teğmenler hakkında “Teğmenlere rütbelerini takacağız” dediğini televizyonda duyunca şimdi yazdığım gibi “Aferin aslanım” dedim ve alkışladım. Bu tavıra dobra dobra “devri sabık yaratmak” denir. Şu zamanda en çok istediğim ve beklediğim şey! Uluslararası kullanım dilinde buna restorasyon (la restauration) denir ki dilimizde “1. Onarım, onarma, onarıp ilk durumuna getirme. 2. Yeniden tahta çıkarma. 3. Canlandırma, diriltme” anlamlarına gelir. Fransa’da özel anlamı vardır: Napolyon’dan sonra tekrar başlayan krallık yönetimi... Kemalist Cumhuriyetin iktidara gelmesi!...

Bu bilgiçliği bir yana bırakıp Özgür Özel’in ne demek istediğini açıklayalım: CHP iktidara geldiği zaman emsalleri hangi rütbede (yüzbaşı, yarbay, albay...) ise TSK’den sokağa atılan ilgili Kemalist, demokrat ve cumhuriyetçi teğmenlerin omuzlarına o rütbenin simgeleri takılacak, emeklilik süreleri eklenecek ve aradan geçen süre içinde almaları gereken maaş kendilerine toptan ödenecek. Atma kararı verenler hakkında gereken yapılacak (mı?)... Özgür Özel bunu yapabilir mi? TBMM’de çoğunluk (tek başına ya da ortaklarıyla birlikte) CHP’de olursa elbette yapar ve vicdansız bir haksızlığın öcü alınmış olur. Dilerim, bu işlemi ölmeden görürüm. “Karakuşi yönetim” de hak ettiği cevabı almış olur.

Devlet hizmetinde görev yapan, evrak memurundan genel müdürlere ve hatta bakanlara kadar bütün görevlilerin kulaklarına küpe, gözlerine de dağ olur. “Haksız ve yasasız işlemlerin hesabı bir gün mutlaka sorulur. Emekli olsan bile!...” Devlet hizmeti yapanlar bu yasal tehdit karşısında hükümetlerin değil, devletin memuru olduklarını unutmazlar: Hükümet fani, devlet ebedidir! Devlet olan devlet mutlaka hesap sorar; ölülerden bile hesap sorar. Utanmaları gerekenler ölmüşse ailesi utanmak zorunda kalır.

Bir “devri sapık” yaratması gereken örnek olarak 11 Aralık 2025 tarihli basından aktarıyorum:

[TBMM’de bütçe görüşmeleri sürerken AKP ve CHP sıraları arasında liyakat tartışması büyüdü. CHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın, iktidarın mülakatsız ve sınavsız işe alımlarını eleştirerek “Utanmıyor musunuz” diye çıkıştı.

AKP Grup Başkanvekili Özlem Zengin ise “Evet utanmıyoruz, yaptığımız işten gurur duyuyoruz” sözleriyle yanıt verdi.

Gökhan Günaydın, Meclis’te pek çok emekçinin güvencesiz koşullarda çalıştığını ifade ederek iktidarın AKP’li isimlerin yakınlarını kamuya sınavsız şekilde yerleştirdiğini öne sürdü.

AKP’li eski milletvekili Necdet Ünüvar’ın Ankara Üniversitesi rektörlüğüne atanmasını hatırlatan Günaydın, “Onun oğlu mezun olur olmaz Enerji Bakanlığı’na müşavir yapılmış, şimdi Ticaret Bakanlığı’nda genel müdür yardımcısı. Kızı da tıpkı oğlu gibi sınavsız, mülakatsız Meclis’e alınmış” dedi.

Özlem Zengin’in yeğeni Mehmet Arif Dağhan, adli yargı hâkim ve savcı kura töreninde Cumhurbaşkanı Erdoğan ve Adalet Bakanı Yılmaz Tunç ile tanıştırılmış, daha sonra Konya hâkimliği görevine atanmıştı.

Binlerce kişi iş bulamazken iktidara yakın isimlerin yakınlarının kolaylıkla kadro aldığını belirten Günaydın sözlerini şöyle sürdürmüş:

“Hiç mi utanmıyorsunuz be kardeşim? Türkiye bunları aşacak, liyakat ve adalet düzeni mutlaka kurulacak.”

Özlem Zengin ise üslup eleştirisi getirerek şunları söylemiş:

“Arka arkaya ‘Utanmıyor musunuz’ diye soruyorsunuz, nasıl bir cevap bekliyorsunuz? Evet utanmıyoruz, gurur duyuyoruz yaptığımız işten. Neyinden utanalım? Bu nasıl bir üslup?”]

***

Aşk olsun vallahi! Buna sadece “utanmazlık” sıfatı yetmez. Hırsıza  “hırsız” diyorsun; namussuza “namussuz” diyorsun, adam ya da kadın “İftira atma, ayıptır, günahtır” diyeceğine ya da “Söylediklerini sana aynen iade ediyorum” diyeceğine, “Bu ne biçim üslup” diye karşı çıkıyor edebiyat eleştirmeni gibi.

Kadın yolsuzluğa, adaletsizliğe, adam kayırmacılığa itiraz etmiyor ama  “Utanmıyor musunuz” sorusundaki “utanmak” fiiline itiraz ediyor.  “Utanmak” fiilinin karşılığını Ali Püsküllüoğlu’nun Türkçe Sözlük’ünde arayalım: “Onursuz sayılacak ya da gülünç olacak duruma düşmek nedeniyle bundan üzüntü duymak, utanç duyumsamak.”

Bu tanıma göre “utanmayan kişi”ye “utanmaz” denmez mi?  “Yüzsüz”  denmez mi?

İlkokulda öğrenciyken “Tek Kutsal” Kevser halamın kocası Koca Çizmeli Ormancı Ahmet Efendi, Karagöz adlı gazeteyi bana okutup dinlerdi. Ben de heceleye heceleye, kekeleye kekeleye okurdum. Yazıyı sonlandıran  “Anlayana sivri sinek saz, anlamayana davul zurna az” cümlesini okumak çok hoşuma giderdi.

Bundan dolayı da “Anlayana sivri sinek saz, anlamayana davul zurna az”. “Devri sabık yaratmak”, her yeni hükümetin ilk işi olmalıdır. “Devri sabık yaratmak”  demokrasinin tuzu ve biberidir.

Özdemir İnce / Cumhuriyet

Asgari ücretin politik-ekonomisi: ‘Tüm ücretler asgari ücrete’ -Kansu Yıldırım / Evrensel-


Türkiye’de asgari ücret belirleme dönemleri patronların, burjuva iktisatçıların ve uluslararası finans kurumlarının mahşer gününe dönüyor. Patronlar maliyet hesaplarını gerekçe göstererek küsuratlı rakamlar ortaya saçarken, IMF Türkiye Masası Şefi, Amerikan yatırım bankası JP Morgan veya Fransız varlık yönetim şirketi Amundi gibi sermaye kuruluşları direktif ve ültimatomlarda bulunuyor. Son birkaç yıldır ise bazı sanal bahis sitelerinde asgari ücret artış oranları üzerine bahisler açılıyor.

16 milyondan fazla işçinin emeğini değersizleştiren, yaşamlarını asgari ücrete endeksleyen bu tablo Türkiye kapitalizminin üretim yapısı ve uluslararası kapitalist iş bölümündeki rolü ile doğrudan ilgilidir.

Türkiye kapitalizminin ücret stratejisi

Düşük-orta teknolojili meta üretimine ve hizmet sektörüne odaklı agresif büyüme modelinin ulusal ve küresel ölçekte işleyebilmesinin yegane yolu mutlak ve göreli artık değer üretimini yoğunlaştırmak; emek gücüne hem sayısal hem de fonksiyonel esneklik kazandırmaktır. Diğer bir ifade ile nüfusun daha büyük bir bölümünü, daha esnek ve güvencesiz şekilde işgücü piyasasına dahil etmektir.

Türkiye iç pazarının hem ulusal hem ulusüstü sermayeli şirketler tarafından ucuz emek rezervine dönüşümünde insan gücü ve coğrafi kaynaklarını yabancı tekellerin kullanımına ve kontrolüne açmak, kamu mülkiyetindeki varlıkları satışa çıkarmak kadar önemlisi, ücretlerin baskılanması, emek maliyetlerinin düşürülmesidir. Bu da uluslararası sermayeye “avantaj” olarak sunulur.

Cumhurbaşkanlığı Yatırım Ofisinin sitesinde “nitelikli ve rekabetçi iş gücü” başlığı altında emek profilinin yaş durumu, verimliliği ve eğitim durumu hakkındaki veri tabanında Türkiye’deki çalışma sürelerinin uzunluğu ve emek verimliliği “avantaj” ve “fırsat” olarak sunulmuştur.

Son yıllarda patronların “emek maliyetleri artıyor”, “rekabet gücümüz zayıflıyor”, “tedarik zincirlerindeki liderliğimizi kaybediyoruz”, “yatırımcı kaçıyor” şikayetlerinin arkasındaki neden küresel kapitalist eğilimdir. Türk şirketleri taşeron ilişkilerle kendisine bağlayan veya doğrudan yatırımda bulunan yabancı sermaye sadece ülkenin meta zincirlerindeki ve transit ticaretteki konumuna göre planlama yapmaz. Dünyada ucuz emek rezervleri oluşturarak yatırım portföyünü buna göre şekillendiren yabancı sermaye uzun vadeli üretim ve yatırım kapasitesini belirlerken ücretleri de dahil eder.

Asgari ücret tespit dönemleri ulusal ölçekte yaşayan işçilerin sefalet koşullarını belirlediği kadar, Türkiye kapitalizminin dışa bağımlı yapısını da şekillendiren bir faktördür. Bu aşamada gelişmiş (G20) ve gelişmekte olan kapitalist ülkelerdeki ücret trendlerini değerlendirmemiz gereklidir.

Dünyada ücretler ve emek verimliliği

ILO’nun 2022-23 ve 2024-25 “Küresel Ücret Raporları”na göre, dünyadaki ücretli çalışanların yaklaşık yüzde 60’ını oluşturan G20 ülkelerinde reel ücretler 2008 krizinde yüzde -1.1’e, salgın sonrası dönemde 2022’nin ilk yarısında yüzde -2.2’ye gerilemiştir. Ücret artışının diğer ülkelerin bir çoğundan daha yüksek olduğu Çin dışarıda tutulduğunda, reel ücretlerdeki azalma yüzde 1.5’tir. Küresel reel ücret artışı 2023’te toparlanmıştır ve yüzde 1,8’lik bir artış kaydetmiştir.

Ücret artışında küresel ortalamayı önemli ölçüde etkileyen Çin hariç tutulduğunda, küresel reel ücret artışı 2022’de yüzde -1,5’ten 2023'te yüzde 1,3’e yükselmiştir. Gelişmiş ve gelişmekte olan G20 ekonomileri arasında reel ücret artışında belirgin bir fark devam etmektedir. Gelişmiş G20 ekonomilerinde reel ücretlerde iki yıl üst üste düşüş kaydetmiştir: 2022’de yüzde -2,8 ve 2023’te yüzde -0,5. Türkiye’nin de aralarında olduğu gelişmekte olan ülkelerde ise reel ücret artışı her iki yıl için artış halindedir: 2022’de yüzde 1,8 ve 2023’te yüzde 6,0.

Kaynak: ILO


ILO raporu önemli bir yere işaret etmektedir: 2022 ve 2023 yıllarında normalden daha fazla ülke asgari ücretlerin seviyesini ayarlamıştır. Bu da asgari ücret politikalarının genel olarak enflasyondaki artışa duyarlı olduğunu gösterse asgari ücretteki artış oranları hayat pahalılığındaki artışı telafi etmek için yeterli olmamıştır. 160 ülkenin yarısından fazlasında asgari ücretler 2023 yılında reel olarak artmış olsa da önceki iki yıldaki düşüşleri telafi edecek kadar yüksek olmamıştır. Gelişmekte olan G20 ülkelerindeki ücret artışına neden olan faktörlerden biri somutta hayat pahalılığına çare olmayan zam miktarlarıdır.

Kaynak: ILO


Öte yandan yüksek gelirli ülkelerdeki işgücü verimliliği 1999-2024 döneminde reel ücretlerden daha hızlı artmıştır. İşgücü verimliliği yüzde 29 artarken, ücretler yüzde 15 seviyesinde seyretmiştir. Bu veri bize işçilerin daha çok çalışmasına karşı daha az kazandığını; mutlak ve göreli artık değerdeki yoğunlaşmaya karşı ücretlerin genel seviyesinin düşük kaldığını göstermektedir.


Türkiye kapitalist emek piyasası da uluslararası ücret ve sömürü ilişkisinin içinde karakter kazanmaktadır. DİSK-AR’ın “Asgari Ücret 2026” raporuna göre asgari ücretin yüzde 5 fazlası ve altı ücret alanlar 2002’de yüzde 27,8 iken 2024’te yüzde 38,2’ye, asgari ücretin yüzde 10 fazlası ve altı ücret alanlar 2002’de yüzde 30,7 iken 2024’te yüzde 40,9’a yükseldi. Asgari ücretin yüzde 20 fazlası ve altı ücretle çalışanların oranı ise 2002’de yüzde 39,1 iken 2024’te yüzde 47,8’e yükseldi. Böylece yüzde 5, 10 ve 20 asgari ücret komşuluğu 22 yılda 8 ila 10 puan arttı.

Kaynak: DİSK-AR

Özel sektörde asgari ücretleşme

Türkiye’de ücretli çalışanlarda istihdamın ana gövdesi özel sektörde ve ağırlıklı olarak KOBİ’lerdedir. KOBİ’ler 2024 yılında istihdamın yüzde 72’sini, üretimin yüzde 55,7’sini, katma değerin yüzde 54,4’ünü tek başına gerçekleştirdi. Bundan dolayı asgari ücret tespit dönemleri KOBİ’lerden başlayarak ücretlerin genel seviyesinde kerteriz noktasına dönüşmektedir.


Özel sektörde ücret yapısı son üç yılda hızla asgari ücrete doğru sıkışmıştır. Eylül 2023–Eylül 2025 dönemine ait verilere göre ortalama brüt ücretler artsa da çalışanların büyük bölümünün asgari ücret marjında toplanmıştır.


Sosyal Güvenlik Kurumu verilerini incelediğimizde 2023 yılı Eylül ayında özel sektörde günlük ortalama brüt ücret 721 TL iken günlük asgari ücret 447 TL oldu. Bu dönemde günlük asgari ücret, günlük ortalama ücretin yüzde 62’sine denk geldi. Bir başka ifadeyle, özel sektörde “ortalama” ücret ile asgari ücret arasındaki makas oldukça daraldı.


2024 Eylül’ünde günlük ortalama brüt ücret 1209 TL’ye yükselirken günlük asgari ücret 666 TL olarak belirlendi. Ancak bu artış ücret dağılımındaki eşitsizliği ve dengesizliği çözmedi. Asgari ücret, günlük ortalama ücretin yüzde 55’ini oluşturdu ve özel sektörde ücretlerin alt sınırda kümelendiği tablo değişmedi.


2025 Eylül ayında ise günlük ortalama brüt ücret 1620 TL’ye çıkarken günlük asgari ücret 866 TL oldu. Böylece günlük asgari ücret, günlük ortalama ücretin yüzde 53,5’ine ulaştı. Nominal olarak fark artsa da, oransal olarak asgari ücretin ortalamaya yakınlığı, özel sektörde düşük ücretin yaygınlaştığını gösterdi.


Bu tablo, asgari ücretin fiilen “ortalama ücret” haline geldiğini ortaya koymaktadır ve ücret artışlarının sınırlı bir kesimde yoğunlaşması, çalışanların büyük çoğunluğunu asgari ücret ve çevresine mahkûm etmektedir.


Son üç yıldaki veriler, özel sektörde ücret politikasının refah artışı yaratmak yerine gelir sıkışmasını derinleştirdiğini, asgari ücretin istisna değil kural haline geldiğini gözler önüne sermektedir:

YılAsgari/Ortalama
2023%62
2024%55,1
2025%53,5

 Oransal yakınsama (Asgari ücret, ortalamanın yüzde kaçı?)

2023 Eylül

●      Ortalama brüt (Günlük): 721 TL       Asgari ücret(Günlük): 447 TL

2024 Eylül

●      Ortalama brüt (Günlük): 1209 TL       Asgari ücret (Günlük): 666 TL

2025 Eylül

●      Ortalama brüt(Günlük): 1620 TL       Asgari ücret (Günlük): 866 TL

Türkiye’de ücret eşitsizliği tablosu küresel ücret eşitsizliğinden bağımsız değildir. Düşük gelirli ülkelerde ücretli çalışanların yaklaşık yüzde 22’si ülkelerindeki medyan saatlik ücretin yarısından daha az ücret alırken, bu oran alt-orta gelirli ülkelerde yüzde 17, üst-orta gelirli ülkelerde yüzde 11, yüksek gelirli ülkelerde sırasıyla yüzde 3’e düşmektedir. Orta-üst gelir grubundaki ülkeler arasındaki ücret eşitsizliği, ücret dağılımının alt yarısında yer alanlardan daha yüksektir.

Milyonlarca işçiyi, emekçiyi ve ailelerini ilgilendiren asgari ücret, Türkiye’nin gündemi olduğu kadar, uluslararası kapitalizmin ve iş bölümünün de bir konusudur. Ücret artışının frenlenmesi emek maliyetlerinin düşürülmesi ve rekabetçi modelin canlandırılması anlamına gelir. Bu nedenle artık asgari ücretin ortalama ücrete dönüşmesinden ziyade ücretlerin genel olarak düşmesini önceleyecek ve buna göre mücadele tarzı oluşturacak acil bir politik-ekonomik ihtiyacımız vardır çünkü asgari ücret, bir sınıf sorunudur.

Kansu Yıldırım / Evrensel

Kaynaklar:

- International Labour Organization, “Global Wage Report 2024–25: Is wage inequality decreasing globally?​”, Geneva: International Labour Office, 2024.

- ILO, Küresel Ücret Raporu 2024-25 Yönetici Özeti
https://www.ilo.org/sites/default/files/2024-12/Raporun%20Y%C3%B6netici%20%C3%96zeti%20i%C3%A7in%20t%C4%B1klay%C4%B1n%C4%B1z.pdf

- DİSK-AR, “Asgari Ücret Araştırması 2026”, Aralık 2025

BİRGÜN "Köşebaşı + Gündem" -21 Aralık2025-

İletişim’in bütçesi rendelendi -Mustafa Bildircin- 


İletişim Başkanlığı, kasım ayında kasasını tamamen boşalttı. Medyaya yönelik tutumu ve binanın mimari yapısı nedeniyle “Rende başkanlığı” olarak anılan kurum, 6,1 milyar TL’lik yıllık bütçesine karşın 11 ayda 6,6 milyar TL’lik devasa harcama yaptı.  https://www.birgun.net/haber/iletisimin-butcesi-rendelendi-678060

Kamu arazisi elden çıktı -Havva Çetinkaya- 

Kamu işletmeleri özelleştirilince satışın adresi araziler oldu. Bütçede 11,3 milyar lira öngörülen taşınmaz satışı geliri 11 ayda 16,7 milyar liraya ulaştı. Orman vasfından çıkarılanlar ile tarım arazileri, satışta öne çıktı.  https://www.birgun.net/haber/kamu-arazisi-elden-cikti-678059

Grev çadırının direği kadın işçiler -Ebru Çelik- 


Gebze’de kurulu Smart Solar’da çoğunluğu kadın 260 işçi, zamsız çalışma dayatmasına karşı iki aydır grevde. Ziyaret ettiğimiz fabrikada kadınların omzunda büyüyen üretim, yine kadınların omuzunda büyüyen inatçı bir mücadeleye dönüşmüş durumda.  https://www.birgun.net/haber/grev-cadirinin-diregi-kadin-isciler-678047

Buz gibi sınıflarda eğitim görüyorlar -İlayda Kaya- 


Depremin üzerinden 1050 gün geçmesine rağmen Hatay’daki okullarda hâlâ ısınma sorunu yaşanıyor. Özellikle Defne ve Antakya’da doğalgaz verilmeyen sınıflarda çocuklar üşüyerek ders görüyor. Veliler ve eğitimciler tepkili.  https://www.birgun.net/haber/buz-gibi-siniflarda-egitim-goruyorlar-678048

Öne Çıkan Yayın

Devri sabık yaratmak (I+II) -Özdemir İnce / Cumhuriyet-

  (I) Devri sabık yaratmak, Türkiye siyasi tarihinde yeni gelen yönetimin/iktidarın, kendinden önceki dönemi sorgulaması, hesap sorması vb. ...