Bir çıkar birlikteliğiydi onlarınki...
Şimdi şiddetli geçimsizlikle ayrılıyorlar.
Kendi aralarında itiştikleri biliniyordu ama boşanma aşamasına gelince rezalet tüm mahallede duyuldu:
Evi polis bastı, kirli çamaşırlar döküldü; restleşmeler, tehditler, bel altı vurmalar, gırla gitti.
10 yıllık uzlaşmayla gizlenen “irin”, eski tabirle “faş etti.”
Şimdi şiddetli geçimsizlikle ayrılıyorlar.
Kendi aralarında itiştikleri biliniyordu ama boşanma aşamasına gelince rezalet tüm mahallede duyuldu:
Evi polis bastı, kirli çamaşırlar döküldü; restleşmeler, tehditler, bel altı vurmalar, gırla gitti.
10 yıllık uzlaşmayla gizlenen “irin”, eski tabirle “faş etti.”
***
“17 Aralık”, Başbakan’ın dediği gibi bir küresel operasyon mu?
Kısmen evet!
Washington’ın Erdoğan’ın otoriter eğilimlerinden, İsrail antipatisinden, Suriye’de El Kaide’ye destek vermesinden, nihayet İran’a gizlice altın sevk etmesinden hazzetmediği belli...
Tahran’a usulsüz altın transferinde kullanılan Halkbank’ın kara listeye alınmasını 8 ay önce istemişler. Yazın da ambargoyu resmi yoldan hatırlatmışlar.
Bu yolla sonuç alamayınca, siyasi kahramanlık gösterisiyle örtbas edilemeyecek bir rüşvet dosyasını açtırmış olabilirler.
Kısmen evet!
Washington’ın Erdoğan’ın otoriter eğilimlerinden, İsrail antipatisinden, Suriye’de El Kaide’ye destek vermesinden, nihayet İran’a gizlice altın sevk etmesinden hazzetmediği belli...
Tahran’a usulsüz altın transferinde kullanılan Halkbank’ın kara listeye alınmasını 8 ay önce istemişler. Yazın da ambargoyu resmi yoldan hatırlatmışlar.
Bu yolla sonuç alamayınca, siyasi kahramanlık gösterisiyle örtbas edilemeyecek bir rüşvet dosyasını açtırmış olabilirler.
***
İyi de böyledir diye, Erdoğan’dan “küresel sermayenin alt etmeye çalıştığı birmağdur lider” çıkar mı?
Çıkmaz.
Çünkü -rahmetli Erbakan’ın ilk günden beri söylediği gibi- AK Parti, tam da o “mihrak”ın bir projesidir.
En somut kanıt, Amerikan Dışişleri’nden sızan WikiLeaks belgeleri...
AK Parti iktidarının ilk yıllarında Ankara’dan giden kriptolarda, “Erdoğan, bizimvizyonumuzu (mesela Irak işgalini) desteklemeye muktedir tek ortak” cümlesini de görürsünüz, “Arkasında duralım” tavsiyesini de...
Çıkmaz.
Çünkü -rahmetli Erbakan’ın ilk günden beri söylediği gibi- AK Parti, tam da o “mihrak”ın bir projesidir.
En somut kanıt, Amerikan Dışişleri’nden sızan WikiLeaks belgeleri...
AK Parti iktidarının ilk yıllarında Ankara’dan giden kriptolarda, “Erdoğan, bizimvizyonumuzu (mesela Irak işgalini) desteklemeye muktedir tek ortak” cümlesini de görürsünüz, “Arkasında duralım” tavsiyesini de...
***
O öyle de, karşı taraf farklı mı?
Aynı belgeler bize, Fethullah Gülen’in yeşil kart başvurusu reddedildiğinde 3 polis şefinin nasıl Amerikan Konsolosluğu’na gidip FBI’dan temiz kâğıdı istediğini de gösteriyor; FBI direndiğinde CIA şeflerinin kendisine referans mektubu verdiğini de...
O da işe yaramayınca Musevi lobisinden destek talep edildiğini de...
Bir “tencere dibin kara” durumu yani...
Şimdi “uluslararası küresel güçler”, “faiz lobileri” gibi radikal söylemleri ve “Çirkin Amerikalı” manşetlerini görünce, eski bir Türk filmi repliğiyle kavga edenlerin arasına dalmak ve “Durun, siz kardeşsiniz” diye bağırmak istiyor insan...
Bu iş bitiyor, sonrasına bakmak gerekHiç kuşkusuz bu hükümetin tarihindeki en büyük kriz bu...
AK Parti’nin kurucu Genel Sekreteri Ertuğrul Yalçınbayır’la konuştum.
“Bu hükümet bitmiştir” dedi.
Erdoğan’ın bakanların imzasını cebinde gezdiremeyeceğini söyledi.
Arınç’ın da aynı görüşte olduğu, kapalı kapılar ardında bu görüşünü Erdoğan’a söylediği ama bunu kabul ettiremediği gibi basın karşısında tersini savunmaya mecbur edildiği söyleniyor.
Bundan sonrası, hayli gürültülü bir devriliş süreci...
Ardından bir rehabilitasyon dönemi gelecektir.
Dileyelim, orada “iç dinamik” ağırlıkta olsun.
Aynı belgeler bize, Fethullah Gülen’in yeşil kart başvurusu reddedildiğinde 3 polis şefinin nasıl Amerikan Konsolosluğu’na gidip FBI’dan temiz kâğıdı istediğini de gösteriyor; FBI direndiğinde CIA şeflerinin kendisine referans mektubu verdiğini de...
O da işe yaramayınca Musevi lobisinden destek talep edildiğini de...
Bir “tencere dibin kara” durumu yani...
Şimdi “uluslararası küresel güçler”, “faiz lobileri” gibi radikal söylemleri ve “Çirkin Amerikalı” manşetlerini görünce, eski bir Türk filmi repliğiyle kavga edenlerin arasına dalmak ve “Durun, siz kardeşsiniz” diye bağırmak istiyor insan...
Bu iş bitiyor, sonrasına bakmak gerekHiç kuşkusuz bu hükümetin tarihindeki en büyük kriz bu...
AK Parti’nin kurucu Genel Sekreteri Ertuğrul Yalçınbayır’la konuştum.
“Bu hükümet bitmiştir” dedi.
Erdoğan’ın bakanların imzasını cebinde gezdiremeyeceğini söyledi.
Arınç’ın da aynı görüşte olduğu, kapalı kapılar ardında bu görüşünü Erdoğan’a söylediği ama bunu kabul ettiremediği gibi basın karşısında tersini savunmaya mecbur edildiği söyleniyor.
Bundan sonrası, hayli gürültülü bir devriliş süreci...
Ardından bir rehabilitasyon dönemi gelecektir.
Dileyelim, orada “iç dinamik” ağırlıkta olsun.
İzmir’e Tunç Soyer?
CHP liderinin tam operasyon öncesi Washington’a gitmesi, operasyon sürerken de ABD elçisiyle buluşması, Ankara’da söylentilere yol açtı. CHP’nin büyük şehirler için merkez sağa yakın adayları tercih etmesi de, “siyaseti dizayn hamlesi”nin bir parçası olarak yorumlandı.
CHP yöneticileriyle görüştüğünüzde bu kez ideolojik değil, pragmatist bir anlayışı öne çıkardıklarını görüyorsunuz:
“Madem bizim oyumuz yetmiyor, destek oylarla devirelim” diye düşünüyorlar:
“Topbaş’ı götürecek isim, Sarıgül’se onunla yürüyelim.
Gökçek’e mahkûm olmaktansa Yavaş’a yönelelim” diyorlar.
İyi de CHP’nin farkı nerede?
Nasıl bir alternatif koyuyor toplumun önüne?
Hadi İstanbul ve Ankara’da kazanma odaklı bir hamle yapılıyor, ya İzmir’de?
Orada “Benim farkım bu” dedirtecek bir seçenek yaratabildi mi CHP?
AK Parti karşıtlığı dışında bir politika geliştirebildi mi?
CHP liderinin tam operasyon öncesi Washington’a gitmesi, operasyon sürerken de ABD elçisiyle buluşması, Ankara’da söylentilere yol açtı. CHP’nin büyük şehirler için merkez sağa yakın adayları tercih etmesi de, “siyaseti dizayn hamlesi”nin bir parçası olarak yorumlandı.
CHP yöneticileriyle görüştüğünüzde bu kez ideolojik değil, pragmatist bir anlayışı öne çıkardıklarını görüyorsunuz:
“Madem bizim oyumuz yetmiyor, destek oylarla devirelim” diye düşünüyorlar:
“Topbaş’ı götürecek isim, Sarıgül’se onunla yürüyelim.
Gökçek’e mahkûm olmaktansa Yavaş’a yönelelim” diyorlar.
İyi de CHP’nin farkı nerede?
Nasıl bir alternatif koyuyor toplumun önüne?
Hadi İstanbul ve Ankara’da kazanma odaklı bir hamle yapılıyor, ya İzmir’de?
Orada “Benim farkım bu” dedirtecek bir seçenek yaratabildi mi CHP?
AK Parti karşıtlığı dışında bir politika geliştirebildi mi?
***
Yıllardır Seferihisar’da tatil yaparım. Kimsenin adını bilmediği bir ilçenin nasıl uluslararası bir markaya dönüştüğüne tanık oldum.
“Sakin Şehir”de, üretici birlikleriyle, kooperatiflerle yerel üretimin nasıl esirgendiğini, balık çiftliklerine kafa tutulurken nasıl doğa okulları kurulduğunu gördüm.
Toplumsal barış zemini haline getirilmiş hemşeri gecelerine katıldım.
Habire yakınmak yerine yatırım yapan, sosyal demokrat alternatifler sunan bir anlayışın yeşerişini izledim.
Şimdi o anlayış, İzmir’e talip.
Bari İzmir’de Tunç Soyer’le sol seçenek ortaya konamaz mı?
“Sakin Şehir”de, üretici birlikleriyle, kooperatiflerle yerel üretimin nasıl esirgendiğini, balık çiftliklerine kafa tutulurken nasıl doğa okulları kurulduğunu gördüm.
Toplumsal barış zemini haline getirilmiş hemşeri gecelerine katıldım.
Habire yakınmak yerine yatırım yapan, sosyal demokrat alternatifler sunan bir anlayışın yeşerişini izledim.
Şimdi o anlayış, İzmir’e talip.
Bari İzmir’de Tunç Soyer’le sol seçenek ortaya konamaz mı?
CAN DÜNDAR
Cumhuriyet
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder