30 Ocak 2014 Perşembe

Sakalla Bıyık...- ŞÜKRAN SONER

İktidarlarının ekonomik başarıları üzerinden siyaset-propaganda yapıldıkça, gerçek ekonomik gelişmeler, hele de yatırımlara dayalı büyüme olmadığını, insan-paylaşım eksenli olmamanın ötesinde, piyasalar düzeni üzerinden bile çok çarpıcı zafiyet noktalarını anlatmaya çalışanlara kulaklar tıkandı. En çok da sürekli altı çizilen ödemeler dengeleri açığı, hele de kaynağı bilinmeyen sıcak para girişlerinin ne menem ağır tehdit oluşturduklarının uyarılarını yapanlara, alaycı, ağır suçlayıcı “kötü niyetli” eleştiriler getirildi... Şimdi özünde bağımsız, gerçek ekonomistlerin kötü niyetli olarak değerlendirilen olumsuz senaryoları bir bir, beklenenden çok daha acıtıcı boyutları ile yaşamımızı, geleceğimizi belirleyici olarak gündemdeler...
Özünde ekonomi biliminin üretim, insan sürekliliğine ilişkin kimi gerçeklerine sırt çevrilerek, günlük haksız kazançlar, kirli piyasalar, siyasi çıkarlar adına yürünen yolda ipin ucu öylesine ağır kaçmış ki... Risk olasılıklarına ilişkin yapılmış uyarıların pek çoğu birden, üst üste eklemlenerek şimdilerde kriz olarak nitelendirilen olumsuz gelişmeleri yaşamımıza dayatıyor. Krizden çıkış adına bildik senaryolardan yola çıkılarak alınan önlemler beklenen olumlu sayılabilecek sonuçları vermiyor. Bu saatten sonra doğrusu Merkez Bankası’nın siyasi iktidar karşısında ne kadar bağımsız hareket edebildiği tartışmalarının bile anlamı, değeri yok. Piyasacı yorumcular da kararların geç ya da yetersiz alınmış olması türünden gerekçelerle, beklenen sonuçları üretmediği, operasyonların işe yaramamanın ötesinde eldeki mermilerin boşa tüketilmesi sonucunu ürettiklerini açıklıyorlar.
Çevremdeki uzmanlık, bilimsel namuslarından, toplumsal kaygılarından kuşku duymadığım insanların en son söylediklerini dikkatle izlemeye çalışıyorum... “Ben demedim mi?” havasından eser olmadan, ülkenin, vatandaşları olarak bizim hep birlikte sürüklenmekte olduğumuz olumsuzlukların, ortak ödenecek ağır bedellerin olası yeni yüklerinin boyutları ile kaygılanıyorlar. Ekonomide, yaşamımıza dönük sakalla bıyık arasında kalmış olmamızın bedelini asıl sorumlularından çok halkın, milyonların ödemesi noktasına gelindiği gerçeği çok çıplak duruyor...
***
Hukuk devleti düzeninin ayaklar altına alınmış olması, ülkemizde İktidarları sürecinin on yılı aşan uygulamalarında, insan hakları, hukuk devleti düzenindeki ihlalelerin katlanan boyutları, artık İktidarlarının yönetim erkini de tehdit eden operasyonları gündeme girince, iktidar-cemaat ortaklığının bozulması, cemaatin, polis yargı, adli kolluk işlevi yapan kadrolarının toptan temizliğini getirdi... İktidarlarının cephe çıkarları siyasal İslam kimlikli devlet yapılaşması, kadrolaşması adına on yıl boyunca destek verdiği, sivil darbe hukuku niteliğini kazanmış hukuksuz işleyişler, dev boyutlarda haksızlık-hukuksuzluklar kaosu üretti... Sakalla bıyık arasında sıkışma hallerimiz sanki ekonomik gidişattan da çarpıcı...
İktidarları, siyaseten bitişlerine de imza atma anlamına gelebilecek yolsuzluklar operasyonlarını yargı sürecinden geri dönüşü olmayan dosyalara dönüştürmemek üzere her şeyi yapmaya hazırlar. Gelecekleri için başkaca çıkış yolu görememenin paniğinde, bugüne kadar destek verdikleri sadece TSK değil, Atatürkçü, Cumhuriyetçi kimlikli aydın ve örgütlülükleri hedef almış, özel yargı elindeki haksız, hukuksuz, sivil darbe hukuku niteliğini
kazanmış operasyonlarda kimi geri dönüşlere de razı görünüyorlar... Siyaseten “paralel devlet”, “Hepsinden cemaat cephesisorumlu, biz yapmadık. Yargı-polis onların elindeydi, biz sadece önleyemedik..”demek, siyaseten seçmenleri karşısında durumlarını kurtarır mı? Umdukları gibi bu yolla, yolsuzluk, kirlilik, rüşvet operasyonlarının, buzdağının ucu görünmüş boyutlarından aklanıp paklanmalarına yarar mı?.. Panikle ince ince hesaplar yapıyorlar...
Bir gün her tür ağır eleştiriyi yaptıkları hukukçuların, baroların çıkış yolu arayışlarına sığınıyor, diğer gün onlar açısından bir başka risk hesabı ile başka HSYK yasası çıkışına sarılıyorlar. İktidarlarına sınırsız siyasal prim vermiş Batı dünyasından kaçınılmaz “Bu ağır boyutları ile yargı bağımsızlığının katledilmesi, İktidar elinegeçirilmesine izin verilemez, arka bahçeler, vesayet demokrasilerinde bile böylesi hukuksuzluklara katlanılamaz..” eleştirileri gelince de, her kafadan bir sesin çıktığı, sakalla bıyık arasında kalınan çorba tartışmalar yaşanıyor...
Şimdi siz siz olun, bu yeni tabloda zaten en başından haksız-hukuksuz her tür insan haklarının katledildiğine, yargısız infaz, cezalar yediklerine inananların durumlarını hele bir düşünün. Yıllarca dertlerini her yoldan anlatmaya çabalamışlar, sağırlar duvarlarına toslamışlar... Bedel üzerine bedel öderken, bildikleri haksızlık, hukuksuzluklarla gönülden daha ağır yaralar almışlar. Suçu olanın cezasını ödemesi ile aynı durum hiç değil, insan onuru üzerinden çok daha katlanılmaz, geri dönüşü olamayacak sonuçları söz konusu... Bir de bugünün kaosunda yaşadıklarını düşünün...

ŞÜKRAN SONER
Cumhuriyet

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder