7 Şubat 2014 Cuma

Ekonomik Krizin Neresindeyiz? - ÖZTİN AKGÜÇ

Uzunca bir süredir kriz tellallığı yapmıyor, kriz öngörüsünde bulunuyor, nedenlerini de açıklamaya çalışıyorum. Geçenlerde beni tanıyanlardan biri yolda karşılaştığımızda sordu: “Söylediğiniz kriz geldi, peki krizin
neresindeyiz?” Yanıtım “daha başlangıcındayız” oldu. 
Çözüm için, öngörü için önce tanı koymak gerekir. Yaşanan ekonomik olay neydi? Niçin krizle sonuçlandı? 
Yaşadığımız kriz, 1990’lı yıllarda yükselen piyasa ekonomileri olarak nitelendirilen gelişmekte olan ülkelerde; 1994-95 Meksika, 1997-1998 Doğu Asya ülkelerinde yaşanan borç krizine benzer bir olay. 
Borç krizi, ödemeler dengesi krizi sonuçta kısa sürdü. 
Yabancı sermayenin, sıcak para olarak nitelendirilen yüksek kâr beklentili sermayenin büyük boyutlu ülkeye girişinden kaynaklanıyor. 
Kısa sürede büyük boyutlu spekülatif de olsa yabancı sermaye girişi göz alıcı bazı etkiler doğurduğu gibi bazı yanlışları dengesizlikleri de gizliyor. Açıklık getirmeye çalışayım. Yabancı kaynak girişi banka kredilerini artırıyor, ulusal parayı aşırı değerli hale getiriyor, yarattığı iyimserlikle varlık fiyatları ve menkul kaynak borsası yükseliyor. Gayrimenkul piyasası canlanıyor, ucuz ithalat artışı, enflasyon hızı yavaşlıyor, dış ticaretten alınan vergiler arttığından bütçe açığı azalıyor, ekonomi büyüyor izlenimini uyandırıyor. 
Öte yandan ucuz ithalat, ülkede ara malı üretimini hemen hemen yok ediyor, imalat sanayisi daha az katma değer yaratan montaj sanayisi haline dönüşüyor, özel kesimi yabancı parayla borçlanmaya itiyor; ülkede iç tasarruf oranı düşüyor, yatırım-tasarruf dengesizliği dış borçlanma yoluyla kapatılıyor, dış borçlar sürekli kabarıyor, hane halkının borç yükümlülüğü yıllık gelirinin yarısına ulaşıyor, bilançolar bozuluyor, bazı piyasalarda balonlar oluşuyor, tüm bu olumsuz gelişmeler ya gizleniyor ya da gözden kaçıyor. 
Ucuz yabancı para girişinde, durma bir yana, yavaşladığında dahi tüm olumsuz gelişmeler tüm çıplaklığı ile görülmeye, yaşanmaya başlanıyor. İstikrar, büyüme başarı garantisi kayboluyor, halüsinasyon sona eriyor. Hiçbir ekonomi daha Con Ahmet’in devir daim makinesini keşfedemedi, mucize gerçekleştiremedi. 
Türkiye temel dengesizliğin doğurduğu ödemeler dengesi krizi, borç krizi sürecine girmişse buradan çıkış, sürecin yön değiştirmesi zaman alacaktır. Bir ekonomide sanayinin yapısının değişmesi, iç tasarruf oranının yükselmesi, bilançoların düzelmesi, özel kesim ve hane halkı borçlarının taşınabilir düzeylere inmesi, hatta güven ortamının oluşması kısa sürede gerçekleştirilebilecek gelişmeler değildir. 
Hükümet döviz satma, gizli veya açık zam yapma, faizleri yükseltme gibi bazı önlemlere başvurmuş; fakat sonuç alınamamıştır. Palyatif önlemlerle temel dengesizlik sorunu çözülemez. 
Hükümetin B, C gibi planları olduğunu sanmıyorum. Olsaydı istikrarsızlık bu düzeyde derinleşmeden başlangıçta yürürlüğe konulabilirdi. 
Türkiye’nin mevcut ekonomik programı, bürokrasinin beceri düzeyi, ortalama işadamı kalitesi ve finans sektörünün yönetim kadrosu ile sorunu çözmesi zor, çözüm uzun süre gerektiriyor. 
Geçen yıl IMF’ye borç veriyoruz şenlikleri düzenlenirken aman IMF’nin kapısına yeniden dönmeyin uyarısını yapmıştım. IMF’yi kurtarıcı olarak gördüğümden değil, basiretsizlik, rota belirleyememe, boş övünme, beceri eksikliği ne yazık ki sonunda hükümetleri IMF’ye muhtaç hale getiriyor. 
Sürecin daha başındayız; kriz henüz dip noktasını bulmadı, çıkış zaman gerektiriyor, kendi olanaklarımızı iyice tükettiğimizde sonunda şartlar daha da kötüleşmiş olarak IMF’nin kapısını çalmak zorunda kalabiliriz. Kendimizi aldatmayalım.

ÖZTİN AKGÜÇ
Cumhuriyet  

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder