15 Mayıs 2014 Perşembe

Hayat Pahalı, Can Ucuz! - MUSTAFA BALBAY

Soma tipi kazalar, kaderin değil ihmalin eseridir. Yıllardır adım adım yükselen maden ocağı kazaları önceki gün tüm ülkeyi sarsan facia ile birlikte tarihin en yüksek noktasına ulaştı. 
Öncelikle faciada yaşamını yitiren tüm işçilerimize Tanrı’dan rahmet, ailelerine başsağlığı diliyoruz. Sonuçta acı hepimizindir, Türkiye’nin başı sağ olsun. Bu insani dileğimizi paylaştıktan sonra gerçeğe dönelim... 
Biz gelişmeyle büyümeyi birbirine karıştırıyoruz. Gelişme, ülkenin her anlamda ileri gitmesi, çağdaş uygarlık düzeyini yakalamasıdır. Büyüme ise pek çok alanda rakamların üst düzeylere çıkmasıdır. Örneğin Türkiye, cep telefonu satışı bakımından gelişmiş ülkeler ortalamasının üzerinde. Avrupa’da bir kişi ortalama 2-2.5 yılda bir cep telefonunu yeniliyor. ABD’de bu rakam 3 yılı buluyor. Türkiye’de ise insanlar yeni tasarımları yakından izliyor ve 6 ayda bir cep telefonunu yeniliyor. Piyasa büyük. Peki, insanların kendini ifade etme özgürlüğünde gelişme var mı? 
Yok... 
Kadına yönelik ayrımcı tutumdan basın özgürlüğüne, iş güvenliğinden iyi eğitim alma hakkına kadar Türkiye insani gelişmişlik ölçütü olan hemen her alanda 100. sıraların altında geliyor. 
Soma faciası bu gerçeğin yüzümüze vurulmasıdır. 
Türkiye’de hayat pahalıdır, can ucuzdur.
***
Olumsuz durumlarla ilgili verilerde ise ilk sıraları kimseye kaptırmıyoruz. Madencilik sektöründeki iş kazaları bunların başında; Avrupa birincisiyiz. Maden Mühendisleri Odası’nın verilerine göre, dünyada da Rusya ve Hindistan’ın ardından üçüncü sırada yer alıyoruz. Çin’de de ölüm oranı çok yüksek ama üretimle karşılaştırıldığında Türkiye bu ülkeyi de solluyor. 
Çin’de her bir milyon ton üretimde 1.3 kişi yaşamını yitirirken Türkiye’de 7 kişi ölüyor. 5 kattan daha ağır bir tablo. 
Yeraltı kömür işletmeleri bakımından Türkiye’nin şartlarına en yakın ülke Polonya. Oysa Türkiye’deki ölüm oranı bu ülkenin 5 katı. 
Türkiye’deki maden ocaklarının durumu, işyeri güvenliği, çalışanların eğitimi, iş güvenliğine yapılan yatırım, kamu denetimi dikkate alındığında Soma faciasının bağıra bağıra geliyorum, dediği ortaya çıkacaktır. 
Son yıllarda hızla artan, Meclis’e getirilen yeni çorba yasayla daha da yaygınlaştırılması hedeflenen taşeronlaşma yukarıda sıraladığımız tatsız tabloyu kalıcılaştırıyor. Özelleştirme, devletin zarar eden kurumlarının elden çıkarılıp özel sektör elinde verimli hale getirilmesi diye sunuluyordu ama yaşama geçen bu değil. Kâr eden kurumların devredilmesi ve işyerinin daha güvensiz hale gelmesiyle sonuçlanan bir bataklıkla karşı karşıyayız.
***

Önceki gün Soma’dan gelen ilk haberlerin ardından herkes, yeraltındaki insanların canlı kurtarılma olasılığını konuşmaya başladı. Sonrasındaki haberler ne yazık ki umut vermiyordu. Çünkü böyle bir kazaya hazırlıklı bir yönetim anlayışı yoktu. Her sorumludan başka ses çıkıyordu. Biri, “Madene temiz hava verildi. Bu, zaman kazandırır” derken bir başkası, “Oraya verdiğiniz temiz hava yangını daha da arttırır, felaket getirir” yorumu yapıyordu. 
Her büyük kazada olduğu gibi Türkiye seferberdi, herkes Soma’ya akıyordu ama kimse doğru dürüst ne yapacağını bilmiyordu. 
Soma ders olur mu? 
Keşke... 
Bir sendika çıkıp olumsuzlukları eleştirirse Başbakan’ın vereceği yanıtlar sıralamasında birinci sırayı şu almaz mı: 
- Baretini çıkar, siyasete gir!

MUSTAFA BALBAY
Cumhuriyet

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder