Cumhurbaşkanlığı koltuğuna oturan ve fiili olarak başbakanlığı da yürüten RTE’nin, “Fizik ve kimyanın zorunlu dersler olması tartışılmıyor da, neden din dersi tartışılıyor” sözleri ile Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin kararını yerden yere vurması, bu iktidar ve başının yüzündeki maskeyi tam olarak indirdi.
AİHM’nin zorunlu din derslerinde düzeltme isteyen kararı üzerine sarf ettiği sözleri tam olarak şöyle: “Bu yanlış bir karar. Dünyanın hiçbir yerinde zorunlu fizik dersinin, zorunlu kimya, zorunlu matematik dersinin tartışma konusu olduğunu göremezsiniz. Ne hikmetse zorunlu din kültürü ve ahlak dersi her zaman tartışma konusu oluyor...”
Cumhurbaşkanı, din dersi ile tamamen aynı düzleme yerleştirdiği fiziği, kimyayı, matematiği neden tartışmıyorsunuz, diye soruyor. Bir adım daha atsa şunu diyecek:Din dersi, her üçünden daha önemli ve üstündür. Aslında, Sinan Tartanoğlu’nun dünkü haberinden de öğreniyoruz ki, fiili olarak da bunu demeye başladı: MEB’de zorunlu derslerin haftalık saatlerini azaltma çalışması yapılıyormuş...
AİHM’nin zorunlu din derslerinde düzeltme isteyen kararı üzerine sarf ettiği sözleri tam olarak şöyle: “Bu yanlış bir karar. Dünyanın hiçbir yerinde zorunlu fizik dersinin, zorunlu kimya, zorunlu matematik dersinin tartışma konusu olduğunu göremezsiniz. Ne hikmetse zorunlu din kültürü ve ahlak dersi her zaman tartışma konusu oluyor...”
Cumhurbaşkanı, din dersi ile tamamen aynı düzleme yerleştirdiği fiziği, kimyayı, matematiği neden tartışmıyorsunuz, diye soruyor. Bir adım daha atsa şunu diyecek:Din dersi, her üçünden daha önemli ve üstündür. Aslında, Sinan Tartanoğlu’nun dünkü haberinden de öğreniyoruz ki, fiili olarak da bunu demeye başladı: MEB’de zorunlu derslerin haftalık saatlerini azaltma çalışması yapılıyormuş...
Dünyada hiçbir devlet başkanı, başbakanı, kalkıp böyle bir soru sormaz, soramaz... Adama şüphe ile bakarlar... Bu kişi ülkeyi nereye götürmek istiyor diye sorarlar...
Neden matematik, fizik ve kimya tartışılmaz? Çünkü onlar eğitimde öğrenimde tartışılmazdır, desek, muhatabımız için anlaşılmaz bir yanıt olur. O zaman açıkça yazalım: Dünya, fizik, matematik ve kimya üzerinde dönüyor/duruyor! Bu yanıt da anlaşılmaz olmuştur... O halde şöyle diyelim, ülkelerin zenginliği, refahı, mutluluğu, yaratıcılığı, üreticiliği, üstünlüğü, gücü, bu üç bilim dalına uygun üst düzeyde üreticiliğe geçmesine bağlıdır. Ne demişti üç gün önce, iPhone gibi markamız olmalı.
Siz nerede yaşıyorsunuz ve toplumu nerede yaşatmak istiyorsunuz... Siz varın öbür dünya hesabınızı yapın ama yaşadığımız yer fiziki dünyadır. Burada var olabilmeniz, bu fiziki dünyayı var eden matematik, fizik ve kimyaya uygun yaşamanız ile mümkün olur...
Eminim bu da anlaşılmamıştır...
***
Yooo hayır, RTE bu dünyayı çok seven ve ona en uygun yaşamanın büyük bir zenginliği biriktirmekten geçtiğini en iyi bilenlerdendir. Villalar, villalar villalar... Milyonlar milyarlar paralar... Bu birikimleri, bütün risklerini ve sonuçlarını göze alarak politika alanında döktüğü “alın teri”ne borçludur!
RTE, çok iyi biliyor ki, halkı inandırabildiği, uyutabildiği ölçüde orada oturabilir... Tabii bir de adım adım, toplumun tüm ana odakları üzerinde kurduğu baskıya dayalı total bir denetimi sürdürdüğü ölçüde...
Hukuk, yargı ise hem en korktuğu hem de bu iktidarını kurduğu temel mekanizmadır. HSYK’yi tam denetim altına alabilmek için her şeyi yapabileceğini ilan etmesinin nedeni de budur.
Eğitimi dinselleştirebildiği ölçüde de, oy verecek kitleleri kontrol edebileceğini düşünüyor...
Laiklik vitrin süsü mü
Adeta kayıtsız şartsız dini temel politik aracı olarak kullanmanın toplumsal yansımaları, nitelik ve nicelik olarak adım adım artıyor. Bunun bir numaralı göstergesi, eğitimdir. Ne rakı yasağı, ne başka bir şey... Eğitim alanında yapılanları alt alta sıraladığınızda, ülkenin yeni doğanlar, okula başlayacaklar ve ilk kuşaklar açısından nasıl bir dönüşüm sürecine sokulduğunu net olarak görürsünüz.
Ülke, laik yaşamdan hızla uzaklaşıyor. RTE, partisi ve iktidarı, 2007’de “irticanın odağı” suçlaması ve kararını, solda sıfırda bırakacak ölçüde bir İslami devlete, topluma yöneltiyor.
Laiklik, bu gidişle, bir vitrin süsü olarak kalmaya mahkûm gözüküyor.
4+4+4 yasasından itibaren de epey yol katettiler.
Türbanın bu iktidar için bir özgürlük sorunu olmadığını, kızlar üzerinden toplumu dinselleştirme aracı olduğunu ne zamandır yazıp çizeriz. Ama çok bilmiş bazı akademisyenler, türbanın kızların evden dışarı çıkma özgürlüğüne hizmet ettiği teorisini yutturdu.
Gelinen nokta, ilkokul öğrencilerinin, bir adım sonrasında anaokulu bebelerinin türbanlanmasıdır.
RTE, ulusu parçalayıp yerine tasarladığı kendi ümmetini koyma yolunda adımlar atıyor. Hızlı hızlı... Çünkü zaman az ve dar...
Bugün bizi İslam dünyasının sefaletinden kurtaran ve ayıran ne kadar kazanımımız varsa, hepsini çöpe atmaya niyetli, İslam ülkeleriyle, içinde bulundukları koşullarda eşitlik kurmaya kalkan bir beyin takımı işbaşında...
Ama, ham hayal... Çok sürmez, göreceğiz...
RTE, çok iyi biliyor ki, halkı inandırabildiği, uyutabildiği ölçüde orada oturabilir... Tabii bir de adım adım, toplumun tüm ana odakları üzerinde kurduğu baskıya dayalı total bir denetimi sürdürdüğü ölçüde...
Hukuk, yargı ise hem en korktuğu hem de bu iktidarını kurduğu temel mekanizmadır. HSYK’yi tam denetim altına alabilmek için her şeyi yapabileceğini ilan etmesinin nedeni de budur.
Eğitimi dinselleştirebildiği ölçüde de, oy verecek kitleleri kontrol edebileceğini düşünüyor...
Laiklik vitrin süsü mü
Adeta kayıtsız şartsız dini temel politik aracı olarak kullanmanın toplumsal yansımaları, nitelik ve nicelik olarak adım adım artıyor. Bunun bir numaralı göstergesi, eğitimdir. Ne rakı yasağı, ne başka bir şey... Eğitim alanında yapılanları alt alta sıraladığınızda, ülkenin yeni doğanlar, okula başlayacaklar ve ilk kuşaklar açısından nasıl bir dönüşüm sürecine sokulduğunu net olarak görürsünüz.
Ülke, laik yaşamdan hızla uzaklaşıyor. RTE, partisi ve iktidarı, 2007’de “irticanın odağı” suçlaması ve kararını, solda sıfırda bırakacak ölçüde bir İslami devlete, topluma yöneltiyor.
Laiklik, bu gidişle, bir vitrin süsü olarak kalmaya mahkûm gözüküyor.
4+4+4 yasasından itibaren de epey yol katettiler.
Türbanın bu iktidar için bir özgürlük sorunu olmadığını, kızlar üzerinden toplumu dinselleştirme aracı olduğunu ne zamandır yazıp çizeriz. Ama çok bilmiş bazı akademisyenler, türbanın kızların evden dışarı çıkma özgürlüğüne hizmet ettiği teorisini yutturdu.
Gelinen nokta, ilkokul öğrencilerinin, bir adım sonrasında anaokulu bebelerinin türbanlanmasıdır.
RTE, ulusu parçalayıp yerine tasarladığı kendi ümmetini koyma yolunda adımlar atıyor. Hızlı hızlı... Çünkü zaman az ve dar...
Bugün bizi İslam dünyasının sefaletinden kurtaran ve ayıran ne kadar kazanımımız varsa, hepsini çöpe atmaya niyetli, İslam ülkeleriyle, içinde bulundukları koşullarda eşitlik kurmaya kalkan bir beyin takımı işbaşında...
Ama, ham hayal... Çok sürmez, göreceğiz...
ORHAN BURSALI
Cumhuriyet
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder